• Sonuç bulunamadı

Bağımsız Mahkeme

2. MUHAKEME USULÜ HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKINI KORUYAN

2.1. Mahkemenin Yetkili, Tarafsız ve Bağımsız Olması

2.1.3. Bağımsız Mahkeme

Mahkemenin bağımsızlığı, adil bir yargının olmazsa olmaz unsurlarındandır. Mahkemenin bağımsız olması, hâkimin hiçbir makam tarafından etki, emir, kısıtlama, korku, endişe altında olmaksızın önüne gelen uyuşmazlıklarda yalnızca kanuna ve hukuka uyarak hüküm verebilmesidir.333

İslam hukukunda, ilk zamanlarda çevre vilayetlere tek bir kişi görevlendirilebiliyor, bu kişi hem vilayetin mülki amirliğini yapıyor hem de o vilayetteki davalara bakıyordu. Şüphesiz bu duruma, vilayetlerdeki idari işlerin ve davaların azlığının, vilayetlerdeki Müslümanların sayıca azlığının, her vilayete yeterince idareci ve hâkim gönderebilecek kadar yetişmiş kişilerin az oluşunun etkisi olmuştur. Böyle bir uygulamada hâkimin ve yargının bağımsızlık ilkesine aykırı çalıştığı söylenemez. Çünkü bağımsız mahkeme yalnızca ayrı bir teşkilat çatısına sahip olmak değildir. Bağımsız mahkeme ilkesinin özü, hâkimin hükmünü verirken hiçbir makamın emir altında olmamasıdır. Dolayısıyla ilk dönemlerde hem valilik hem hâkimlik yapan hâkimlerde bağımsız hâkimlerdir, bunların hüküm verirken bir makamın emri altında olması durumu söz konusu değildir. Zira nihayetinde yargı ve idareyi yürüten kişi aynı kişidir. İki teşkilat aynı çatı altında olsa da, birinin birinin emri altında olması söz konusu değildir. Bu konuda Vehbe Zuhaylî şu şekilde değerlendirmede bulunmuştur:

330 es-Serahsî, a.g.e, XVI, s. 116; Zuhaylî, a.g.e, VIII, s. 254; el-Mavsılî, a.g.e, II, s. 105-106. 331 el-Mavsılî, a.g.e, II, s. 105-106.

332 “Üç kişi bir arada olunca iki kişi kendi arasında fısıldaşmasın, bu üçüncü kişiyi üzer.”, Buhârî, İsti'zan, 45. 333 Mahmut Şen, “İslam Hukuk Geleneği Perspektifinden Yargı Etik İlkeleri”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 6, Ocak 2015, s. 509 vd.

“İmam (İslam devlet başkanı) yahut hâkim, içtihat ettiği takdirde bu içtihadını halifelik veya hâkimlik vasfıyla değil; hükümleri şeriatın nas ve ilkelerinden çıkartabilen bir müçtehit olarak yapar. Aynı şekilde yargı ve yürütme organlarının imamın kişiliğinde kaynaşmış olması, yani bunun organik açıdan böyle olması, hâkimlerin görevlerini yerine getirirken bağımsızlıklarını herhangi bir şekilde etkilemez. Çünkü bunların hepsinin de İslami yasalara bağlı kalma zorunlulukları vardır.” 334

Daha sonraki dönemde Hz. Ömer çevre vilayetlere idareci ve hâkim sıfatıyla ayrı ayrı kişiler görevlendirmiş, böylece mahkemeleri ve yargı teşkilatını idare teşkilatından ayırarak bağımsız mahkeme sistemini getirmiştir. Bu içtihat sonrası hâkimler ve mahkemeler teşkilat olarak da bağımsızlık kazanmışlardır.335

İslam devletlerinde genellikle hâkimler, idari otoriteden ayrı olarak yalnızca kanunlara göre yargılama yapmış, hükümlerinde hiçbir kuvvetin etki ve tesiri altında kalmadan yargı faaliyetlerini yürütmüşlerdir.336 Zira devlet otoritesinin hâkime etki, tavsiye, telkinde bulunmasının adalete aykırı bir husus olduğu konusunda görüş ve uygulama birliği vardır. 337

Osmanlı İmparatorluğu’nda da, hâkimin hüküm verirken her türlü baskı ve korkudan uzak olması, mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olması için bir takım tedbirler alınmıştır. Bu tedbirlerden en önemlisi, hâkimlerin doğrudan merkezi otoriteye bağlanması ve bu sayede bulundukları yerin yerel yöneticilerinin etkisinden ve otoritesinden uzak tutulmasıdır.338

Hâkimin, adalete uygun hüküm verebilmek için ilahî hükümlere ve usul kaidelerine uyması gerekir. Karar verirken gözeteceği, koruması ve dikkat etmesi gereken tek husus budur. Bunun haricinde hâkimin karar vermesini etkileyebilecek hiçbir husus olamaz. Bunun için, hiçbir güç ve makamın tesiri, etkisi, emri altında olmaması

334 Zuhaylî, a.g.e, VII, s. 388,389. 335 Zuhaylî, a.g.e, VII, s. 461, 463.

336 Nevin Ünal Özkorkut, “Yargı Bağımsızlığı Açısından Osmanlı’da ve Günümüz Türkiye’sinde Yargıya Genel Bir Bakış’’, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008, c 57, sayı 1, s. 231; Hasan Tahsin Fendoğlu, Türk Hukuk Tarihi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2000, s.339.

337 Fendoğlu, a.g.e, s.339.

338 İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadı’sının Taşra Yönetimindeki Rolü Üzerine”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt:9, Sayı:1, 1976, s.95.

gerekir. Hâkim hiç kimsenin tesirine göre emretmeyip, yalnızca ilahî hükümlerle hükmedecek olma yetkisini ve görevini öncelikle Kur’an’dan alır.339

Mahkemenin somut olarak bağımsızlığının sağlanabilmesi için, hiçbir siyasî ya da idarî otoritenin emri altında olmaması gerekir. Esasen mahkemelerin çalışmalarını düzenleyen, maaşlarını veren, çalışanlarını tayin eden bir üst makamın mevcut olması mahkeme teşkilatının belli bir düzen içinde olması için gereklidir. Örneğin bu üst makam, adalet bakanlığı, ya da dönemin halifesi olabilir. Ancak bu üst makam yalnızca gerekli düzeni sağlamak içindir ve bu sınırı aşamaz, hâkimin önüne gelen uyuşmazlıklarda vereceği hükümlere karışamaz, bir davanın sonucu ile ilgili emir veremez, kararlara maddî manevî etki edemez. Bu hususa İslam tarihinde dikkat edildiğini kanıtlayan bir uygulama Hz. Ömer döneminden rivayet edilmektedir. Halife Hz. Ömer, halkın şikâyet ettiği valileri zaman zaman görevden almıştır, ancak bir hâkim azlettiği görülmemiştir, hâkimlerden biri hakkında bir şikâyet olduğu vakit, bütün hâkimleri toplayarak meseleyi onlara aktarmış, onlarla istişare ettikten sonra karara varmıştır.340 Bu uygulama ile hâkimlerin siyasî otoriteden korkmasının,

siyasî otorite tarafından yönlendirilmelerinin önüne geçilmiş, aksine karar mekanizması olarak görüldükleri, saygınlıklarının teslim edildiği bir istişare ortamında, kendi vicdanları ile kendi muhasebelerini yapmaları sağlanmıştır. Bu apaçık, mahkemenin bağımsızlığını koruyan bir uygulamadır.

Batı kaynaklı hukuk mevzuatlarında, hâkimin alacağı maaşın yaşadığı toplumun ortalama standartlarının üzerinde yaşamasına yetecek kadar olması gerekir denilmektedir.341 Çünkü hâkimin maaşı ile yaşam kalitesinin artırılması halinde, yargılama yaptığı kimseler arasından maddî itibar ve güç sahibi olanlardan etkilenmesi ihtimalinin azaltılmış olacağı düşünülmüştür. Böylece hâkim bazı maddî güç sahibi kimselerin maddî menfaat sağlamaya yönelik tekliflerine karşı güçlü pozisyonda olur, hem de geçim sıkıntısı ve kaygısından uzak olduğu için yargılamasını gönül rahatlığı ile yapar. Bu anlamda hâkimin ekonomik olarak tatmin

339 Bkz. Mâide 5/49; Nasi Aslan, İslam Hukukunda Yargılama Etiği ve İlkeleri, Karahan Kitabevi, Adana 2014, s.146.

340 Nasi, a.g.e, s.147.

341 Hasan Dursun “Erkler Ayrılığı ve Yargıç Bağımsızlığı’’, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 80, 2009. s. 52.

edilmesi hâkimin ekonomik bağımsızlığının, dolayısıyla yargı bağımsızlığının bir teminatı sayılmıştır.

İslam hukukunda ise, yargı bağımsızlığını korumaya yönelik bir tedbir olarak hâkimin maaşının dolgun olması şart görülmez. Zira İslam hukuku ilahî kaynaklı bir hukuk sistemidir. Hükümleri ile bir yandan dünya hayatını düzenlerken, ahiret hayatı hakkında da uyarır. Bir hâkim, bir takım kişilerden maddî menfaat bekleyerek yahut buna benzer tekliflerini kabul ederek adalete uygun olmayan bir hüküm verirse hem dünya hem ahiret hayatını kaybedeceğini bilir. Bu nedenle hâkimin aldığı maaşın çokluğu ile değil, bilhassa hâkime bu büyük sorumluluğunun yüklenilmesi ile İslam hukukunda yargı bağımsızlığı sağlanmıştır.342 Bugün düşünüldüğünde, hiçbir devlet

bir hâkimini ülkesinin en zengin insanı yapacak kadar zenginleştiremez, muhakkak hâkim kendisinden maddî ve sosyal anlamda güçlü kimselerin davasına bakabilir. Bu nedenle, her ne kadar diğer hukuk sistemlerinin, hâkimin yüksek maaş almasını gerekli görmesi, bağımsızlığın temini için doğru istikamette bir yöntem olsa da, hedefe varma da İslam hukukunun yanında kat kat eksiktir.343

Mahkemenin bağımsızlığını sağlayan temel ilkelerden biri, hâkimin verdiği karardan ötürü herhangi bir yaptırıma maruz kalmamasıdır. İslam hukukunda hâkimin azledilebilmesi sınırlı birkaç şart halinde gerçekleşir.344 Hâkim kanuna uygun verdiği

kararlardan dolayı, (siyasî sebeplerle) azledilme korkusu yaşamadığından, adalete uygun gördüğü üzere hükmetmekten çekinmez. Hâkimi atayanın, ya da devlet başkanının çıkardığı ahkâm naslara aykırı ise, hâkim bu hükümlerle mükellef değildir. Çünkü “Allah'a isyan etmek pahasına mahlûka itaat yoktur.”345 Tüm bunlar

İslam hukukunda mahkemenin, bağımsız çalışan bir teşkilat olduğunu ispatlamaktadır.