• Sonuç bulunamadı

Şahitlerin Vasıfları Üzerinde Hassasiyet

2. MUHAKEME USULÜ HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKINI KORUYAN

2.3 İspatın Sıhhati Üzerinde Hassasiyet

2.3.2. Şahitlerin Vasıfları Üzerinde Hassasiyet

İslam hukukunda bir kimsenin şahit olarak kabul edilebilmesi belli şartlara bağlanmıştır. Şahitliğin hâkim huzurunda edası, mahkemede kabul edilirliği açısından şartlar ana başlıklarıyla şöyledir: Âkil olmak (temyiz / idrak kuvvetine sahip olmak), görür olmak ve ilim sahibi olmak (olayı bizzat müşahede etmiş olmak), hür olmak, adil olmak, kazf haddi uygulanmamış olmak, töhmet altında olmamak, mürüvvet sahibi olmak, Müslüman olmak, erkek olmak(bazı davalarda).363

Şahit öncelikle fiil ehliyetine sahip olmalıdır, yani şâhit âkil ve bâliğ olmalıdır. Âkil olmak kavramından, şahidin gördüğü hukukî olaydaki durumu idrak edebilmesi, temyiz kuvvetine sahip olması, gördüklerini işittiklerini şahitlik yapacağı güne kadar hafızada tutabilmesi, şahitlik günü olayı net olarak hatırlayabilmesi anlaşılmalıdır. Dolayısıyla çocuğun, delinin ve sarhoşun şâhitliği kabul edilmez. Zira aklı

360 Bkz. İbn Mâce, Hudud, 9.

361 es-Serahsî, a.g.e, XVI, s. 115; el- Mavsılî, a.g.e, II, s. 248-252.

362 Bkz. Talâk, 65; Bakara 2/ 282; Buhârî, Şehâdet, 20, 23; Müslim, İman, 61.

363 Şahitlerin vasıfları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Kemal Yıldız, İslam Yargılama Hukukunda Şahitlik, Hacegan Akademi Kitaplığı, İstanbul 2005, s.64-100, Zuhaylî, a.g.e, VIII, s. 307; İbn Rüşd a.g.e, IV, 357-360; el- Mavsılî, a.g.e, II, s. 232-236.

olmayanlar, çocuklar ve sarhoşlar, fiil ehliyetleri tam olmadığından, gördükleri fiilin hukukî durumunu idrak edemez, aklında tutamaz.

Şahitlerin bedenî sağlıkları ile ilgili olan şarta göre, şahitler görür, konuşabilir ve işitebilir olmalıdır. Kişi gözle görülmesi gereken suçlar için mutlaka olayı görmelidir, görme yetisi olmayan kişinin duyması ile olaya şahitliği kabul edilmez. Zira kişinin olaya bizzat kendisi tanıklık etmiş olmalıdır. Bir başkasının sözü üzerinden şahitlik yapılmaz. Şahitlik gözle görmek ve ilim ile bilmekle tamam olan bir fiildir.364 Dolaylı şahitlik, bizzat hukukî olayı gören kişinin yapacağı şahitliğe

oranla gerçeği daha az yansıtacağından, İslam hukukunda doğrudan olaya şahitlik şartı zorunlu kılınmıştır. Dilsiz kimselerin, mahkemede hâkime olayı anlatmalarında açıklık ve kesinlik hususunun zor olmasından hareketle bir kısım âlim şahitliklerini kabul etmemektedirler.365 Ancak dilsiz kişi okuma yazmayı biliyorsa hâkim huzurunda yazarak şahitlik yapabilir diyen bir görüşte vardır. Malikiler, dilsizin işaret diliyle meramını anlatabilmesi halinde de onun şahitlini kabul etmişlerdir.366

Bir diğer şarta göre şahit dikkatsiz olmamalı ve anlama noksanlığı olmamalıdır. Şahit, şahitlik ettiği hadisenin hukukî bir eylem olarak sonuçlarının neye tekabül ettiğini anlayacak bilecek kudrette olmalıdır. Dalgın, dikkatsiz, çok unutkan, nasıl konuştuğunu bilmez kişinin şahitliği kabul olunmaz.367

Şahitliğin diğer eda şartlarından hür olmak368 ve adil olmak369 hususu şahidin

bağımsız, tarafsız olmasını sağlar. Kölenin şahitliği, efendisinin tesiri altında kalabileceği, doğru söyleyemeyeceği düşünülerek kabul edilmemiştir. Bir kısım ulema erkek kölenin adil olması halinde şahitliğini kabul eder.370 Kişinin sosyal

hayatında dürüstlük ve iyi ahlâkı gösteren amellerinin çok olması, büyük günahlardan kaçınan, farz olan vazifeleri yerine getiren bir kimse olması halinde, adalet vasfını taşıdığı düşünülür.371 İslam hukukunda şahitlerin, güvenilir ve dürüst

olup olmadıklarını tespit edebilmek amacıyla bugünkü anlamıyla bir güvenirlik

364 Zuhaylî, a.g.e., VIII, 305. 365 es-Serahsî, a.g.e., XVI, 130. 366 Zuhaylî, a.g.e., VIII, 309. 367 Bilmen, a.g.e., VIII, 167. 368 Bkz. Nahl 16/75. 369 Bkz. Talak 65/2. 370 Buhârî, Şehâdet, 13.

soruşturması yapılır ve buna "şâhitlerin tezkiye edilmeleri" denir.372 İslam

muhakeme usulünde hâkim şahitleri dinledikten sonra davalıya şahitler hakkında “Ne dersin, bunlar dürüst müdürler, sadık mıdırlar?” diye sorar. Davalı bu soruya, "Evet, sadıktırlar veya bu şahitler adildirler” derse aleyhindeki iddiayı ikrar etmiş olur ve hâkimin hüküm vermesi için gereken şartlar oluşmuş olur. Ancak davalı bu şahitler için, “Hayır, bunlar yalancı şahittir veya esasen bunlar adil kimselerdir ancak bu hadiseyi unutmuşlar, yanlış anlattılar” derse hâkim davaya hükmetmeyip, şâhitlerin güvenilir olup olmadıklarını araştırmak için kapsamlı bir soruşturma açar. Bu soruşturma yapılmadan verilen hüküm geçerli olmaz.373

Şahidin sözünü doğru söyleyenlerden olması gerekir. Daha önce bunun aksini kanıtlayan bir hadise başından geçtiyse, şahidin şahitliği kabul edilmez. Bu nedenle daha önce iftira suçundan cezalandırılmış bir kimse, şahit olamaz.374

Bir diğer şart olan mürüvvet sahibi olmak toplumun değer yargılarına göre, kişinin kişiliğini zedeleyici, saygınlığını azaltıcı davranışlar içerisinde olmamaktır. Bu başlık altında İslam hukukçuları, pek çok ayırt edici betimleme ile mürüvvet sahibi olmayı tarif etmişlerdir. Örneğin kendini kadınlara benzeten erkeklerin şahitliği, ölünün arkasından çığırtkanlık yapanların şahitliği, kumar oynayanların şahitliği, hamama peştamalsız girenlerin şahitliği, kazancının kaynağına aldırış etmeyen kişinin şahitliği, günah fiillerinin işlendiği meclislerde oturanların şahitliği kabul olunmaz diyerek, toplum içerisinde kişinin kişiliğini, saygınlığını, İslam ahlâkı anlamında güvenilirliğini azaltan pek çok örnek ile bu husus kapsamlı şekilde ele almışlardır.375

Şahidin töhmet altında olmaması gerekir.376 Töhmet altında olmamak genel

anlamıyla bir kişi lehine şehadet edilirse o kişiden bir fayda görecek derecede yakın, ya da aleyhine şehadet edilirse o kişiden zarar görecek konumda bulunmaktır.377

372 Bayındır, a.g.e., s. 181. 373 Bilmen, a.g.e., VIII, s. 153. 374 Nur 24/4.

375 İbn Kudâme, a.g.e, XII, 28; el-Mavsılî, a.g.e., II, 410, 415. 376 Zuhaylî, a.g.e., VIII, 312.

Akrabalık, ortaklık, dostluk, menfaat sağlama, düşmanlık gibi ilişkiler töhmet altında kalmaya sebep olan ilişkilerdir.378

Her ne kadar İslam hukukunda şahitliğin kabulü şartları çok kapsamlı bir konunun başlığı olsa da, burada sayılan şartların kısa izahlarından da görülmektedir ki, İslam hukuku şahidin güvenilirliğine, toplumda dürüst ve doğru bir Müslüman olarak bilinmesine, buna aykırı herhangi bir davranışta bulunmamış olmasına, olayı bizzat görüp net bir şekilde hatırlamasına, söz ve eylemlerin hukukî sonuçlarını idrak edebilmesine çok önem vermiştir. Üstelik bunca şartın üzerine, bir de açık ve gizli bir şahit soruşturması sistemi getirilmiştir.379 Bunca çaba ve ihtimam, elbette

mahkeme sonucunda adaletin ortaya çıkması içindir. Bu kadar zor şartları sağlayarak şahitlik yapılması, elbette kişinin aleyhinde yalancı şahitlik yapılarak kişinin hak etmediği bir cezayı almasını büyük ölçüde engeller, böylece müddei aleyhe ve savunma hakkının korunmasına yardım eder.