• Sonuç bulunamadı

TABLO LİSTESİ

BÖLÜM 1: YERLEŞİM MERKEZLERİ

2.1. Mimari Tipleri

2.1.2. Dinî Mimari

2.1.2.3.2. Savma’a/Zaviye

Savma’a, tekkelerin küçüğü olan zaviyelere İslâm’ın erken dönemlerinde verilen addır. Savma’alar/zaviyeler şehir ve kasabaların ücra yerlerinde, dağ başlarında, ıssız yerlerde

99 Cilvegehi sâha-i dergâh-ı Hudâ: cilvegeh-i sâha-i dergâh-ı Hudâ

100 Konu hakkında bkz. Emine Yeniterzi, Divan Şiirinde Na’t, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi SBE, 1989, s. 489-490.

136

kurulmuştur (Cebeci, 2009: 545; Pakalın, 1983: 648). Zaviye divanda mimari plan ve unsurları bakımından söz konusu edilmiştir.

Künc-i zekanun savma'a-i câmi'-i cennet

Yüz mu'tekif-i perde-i hayret var içinde (K. 51/18, s. 215)101 Çenenin köşesi cennet camiinin zaviyesi/ibadet yeri, içinde yüz hayret perdesinin itikaf edeni var.

Osmanlı’da zaviyeli camiler daha çok 14 ve 15. yüzyıllarda olmak üzere 1740’lara kadar inşa edilmiştir (Acar, 2013: 304; Tanman, 2002: 149).

Çene köşesinin zaviyeye, yüzün cennete teşbih edildiği yukarıdaki beyitte cennet camiinin zaviyesi olan çene köşesinde hayret perdesinin yüz itikaf edeni bulunduğu söylenmiştir. Sevgilinin güzellikleri toplayan yüzünün hayret uyandırıcı olmasına işaret edilen beyitte sevgilinin yüzü zaviyeli bir cami, çenesi de camiin, içinde itikafa da girilen, zaviyesi olarak tasavvur edilmiştir.

Ka’be-i savma’adan meykede semtine dönüp

Ramazan sûfîleri hâcı peşîmân olsun (K. 70/ 15, s. 259)

Ramazan sufileri zaviye Kâbe’sinden meyhane semtine dönerek pişman olsun.

Bir ıydiyyede yer alan yukarıdaki beyitte ramazanın bitişiyle birlikte, Kâbe’ye benzetilen zaviyeden meyhane semtine yönelen ramazan sufilerinin bu tavırlarından dolayı pişmanlık duyacakları söylenmiştir. Beyitte ramazanın gelişiyle revaç bulan zaviyeler ile Kâbe arasında ilişki kurulması, şairin cami-Kâbe benzetmelerinde camiin planına işaret etmesi gibi, bazı zaviyelerin kare planlı olabileceğini akıllara getirmektedir.

Ebrûsına 'uşşâk perestişler iderler

Mihrâb gibi savma'a-i tâ'atümüzde (Kt. 39/2, s. 695)

İbadet zaviyemizde/tekkemizde âşıklar kaşlarına mihrap gibi tapınırlar/ibadet ederler.

101 Künc: Genc

137

Zaviyelerdeki yapı unsurlarından mihrapların söz konusu edildiği beyitte, büyük ihtimalle aşk kastedilerek, ibadet zaviyesinde âşıkların sevgilinin kaşlarına mihrap gibi tapındıkları dile getirilmiştir.

Beyitlere göre tekkelerde avlu ve -şeyhin ailesiyle birlikte yaşadığı özel bir alan olan- yabancıların giremediği harem bölümü bulunmaktadır. Hankâh/dergâh tarikat merkezleri olup büyük tekkelerdir. Dergâhların bazıları kâgir yapılardır. Bazılarının döşemesi ve eşikleri taştan olabilmektedir. Dergâh ve zaviyelerdeki, dolayısıyla tekkelerdeki yapı unsurlarından biri mihraptır. Zaviyeler bazen cami dahilindedir. Bazı zaviyelerin kare planlı olması muhtemel görünmektedir. Tekkelerin aydınlatılması için kullanılan aydınlatma vasıtalarından birinin mum olduğu anlaşılmaktadır.

2.1.2.4. Mezar

Mezarlar; şekilleri, süslemeleri ve kitabeleriyle özellikle mezar taşları sanat ve tarih açısından önemli birer belge niteliğindedir. Tarihi kaynaklarda isimleri kayıtlı olmayan âlim, şair, yazar ve sanatkârların, içtimaî hadiselerde yer almış zevatın, hükümdar ve devlet adamlarının çocukları ile torunlarının isimleri, hâl tercümeleri, vefat tarihleri gibi bilgiler mezar taşlarında kayıtlı olduğu gibi bu taşlar mimarideki üslûp değişikliklerini de yansıtmaktadır (Arseven, t.y.: 453-454). Divanda mezar ve mezar taşları şekil özellikleri açısından ve üzerindeki yazılarla söz konusu edilmiştir.

Vehbiyâ levh-i mezârında yazılsun târîh

Fâtıma ceddesi Zehrâ ile huldi ide câ (T. 119/6, s. 433)

Ey Vehbi, mezar taşında tarih yazılsın. Fatma büyükannesi Zehra ile Huld cennetini makam/yer etsin.

Fatııma adında genç bir hanımın ölümüne tarih düşürülen yukarıdaki beyitte şair, bu genç hanımın büyükannesi Zehra ile Huld cennetini makam edinmesi, yani cennette Hz. Peygamber’in kızı Fatma’ya komşu olması şeklindeki duayla mezar taşına ölüm tarihinin yazılmasını istemektedir. Hz. Peygamber’in, lakabı Fâtımatü’z-Zehrâ olan kızı Hz. Fatma’nın, isim benzerliğine de dikkat çekilerek, âdeta kendisiyle özdeşleştirilmek için zikredildiği beyitte şair Fatma adlı hanımın ölümüne ebced hesabıyla düştüğü H. 1144 (M. 1731/1732) tarihinin mezar taşına yazılmasını isterken mezar taşlarına manzum tarihlerin yazıldığına da işaret etmektedir. Manzum tarihlerin yazıldığı mezar

138

taşları ise musanna mezar taşları olup “devrin meşhur hattatlarının yazıları, ressamların nakışları, üstat taşçılar tarafından taşa oyularak meydana getirilmiş sanat eserleridir” (Arseven, t.y.: 456).

Mehd-i lahd içre kımât-ı kefene sardun hayf

Çok mı gördün anı gehvâre-i 'izz ü şâna (T. 29/5, s. 373)

Lahit/mezar beşiği içinde kefen örtüsüne sardın, yazık! Onu yücelik/kıymet ve şöhret beşiğine çok mu gördün?

Lahd/lahit mezarların üstüne tabut şeklinde konan, üstü kapak taşı ile örtülü, iç kenarlarına taş veya tuğla ile duvar örülmüş mezardır (Arseven, t.y. 458; Ayverdi, 2008: 1866)

Sultan III. Ahmed’in H. 1131 (M. 1718/19) tarihinde ölen kızı Ümmüseleme Sultan hakkındaki bu beyitte şair, Ümmüseleme Sultan’ı lahit beşiği içinde kefene sarıp yücelik ve şöhret beşiğine çok gördüğünü söyleyerek feleğe sitem etmektedir. Beyitte lahit şekil yönüyle beşiğe benzetilmiştir. Beşik, baş ve ayak taraflarının yüksek, çocuğun yattığı kısmın daha alçak ve içe doğru oyuk olması itibarıyla lahit için benzetilen olmuştur. Burada lahitin benzetilen olarak seçilmesinin temel sebebi ise ölen kişinin bebek oluşudur.

Kulzüm-i mağfiretün sâhilidür bu türbe

Oldı ol dürre-i beyzâya sadef bu merkad (T. 39/3, s. 379) Bu türbe bağışlama denizinin sahili olduğu gibi bu mezar da o beyaz inciye sedef oldu.

Bazı mezar taşları dikdörtgen prizma şeklinde mermerden yapılmış taş veya tahta sandukalardan olup bunların bir kısmının üstleri de mermer bir levhayla örtülmüştür (Arseven, t.y.: 459).

III. Ahmed’in kızı Emine Sultan için yazılan yukarıdaki beyitte sedefin, nisan ayında denizin yüzüne veya sahile çıkarak ağzını açıp yağmur tanesini yutmasından sonra bu yağmur tanesinin inciye dönüşmesinden (Pala, 1999: 335) yola çıkılarak Emine Sultan’ın mezarının bulunduğu türbe Allah’ın bağışlama denizinin sahili, mezar bir sedef ve sultan da sedefin içindeki beyaz inci olarak düşünülmüştür. Mezarın sedefe benzetilmesi mezar sandukalarının mermerden yapılması ve bazılarının üstlerinin

139

mermer bir levhayla kapatılmasıyla alakalı olabilir. Yani mezar ile sedef arasında kurulan benzerlik ilişkisi daha çok renk yönündendir.

Beyitlerden anlaşıldığı üzere mezar taşlarının üzerine manzum tarihler yazılmaktadır. Lahitler, baş ve ayak tarafları yüksek, mezar kısmının üstü daha alçak mezarlar; sandukalar ise mermerden yapılmış ve bazılarının üzeri mermer bir levhayla kapatılmış mezar taşlarıdır.