• Sonuç bulunamadı

Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Verilen Sanat Eğitiminin Öğrenciler Üzerindeki Yansımaları

BİRİNCİ BÖLÜM 1914 ÇALLI KUŞAĞI ÖNCESİ DÖNEM

1. Osmanlı Devlet

1.2. Çağın Gelişimine Uygun Eğitim Sistem

1.2.3. Avrupa’ya Açılım Öncesi İdealler, Amaçlar ve Hedefler

1.2.3.3. Batıya Açılan Sanat Kurumu: Sanayi-i Nefise Mekteb

1.2.3.3.2. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Verilen Sanat Eğitiminin Öğrenciler Üzerindeki Yansımaları

Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Türk sanatı üzerindeki tesirleri, resim sanatının eğitim sürecini başlatması ve Cumhuriyet dönemine taşınmasında kalıcı bazı etkiler bırakmıştır. Türk ressamının geleceğe bakışına bir pencere açan bu okulda verilen eğitim, şüphesiz çağdaş Türk resminin en erken dönemini oluşturması açısından da son derece önemlidir. Özellikle 1914 döneminin bütün ressamları Batılı anlamda sanat eğitimi aldıkları kurumda, uzun yıllar görev alarak, genç ressamların yetişmesine katkı sağlamışlardır.

Buradan hareketle 1972 yılında mektebin en önemli sanatçılarından biri olan Hikmet Onat ile öğrencisi Nurullah Berk, görüşme imkânı bularak konuyu birinci ağızdan derinlemesine irdelemiştir. Hikmet Onat’ın Sanayi-i Nefise Mektebi ile ilgili düşünceleri önemli bir belge olarak değerlendirilebilir;

Ben ve Mehmet Ruhi Arel Heybeliada’daki Bahriye Mektebi’ndeyken, resim yapma, ressam olma isteğimiz benliğimizi kaplamıştı. Tuhaftır, İstanbul’da bir Sanayi-i Nefise Mektebi olduğunun farkında değildik. Bir gün Ruhi duymuş. Hemen askerlikten vazgeçerek gidip park içindeki mektebe yazıldık 1905’te. Bir de baktık ki bizden önce gelen hevesli gençler varmış: Nazmi Ziya, Sami Boyar, Sami Yetik, daha başkaları. Az sonra Çallı İbrahim’de gelince iş aramış, sonunda Adliyede bir kâtiplik bulmuştu. Hocalarımız Salvadore Valery, Warnia Zarzecki idiler. Warnia değil ama, Valery iyi hocaydı, ondan çok faydalandık. Sanayi-i Nefise mektebinin bizim okuduğumuz yıllardaki durumuna gelince, o devirde resim çalışmanın çok zor bir iş olduğunu belirtmem gerek. Ne erkek, ne kadın çıplak model yoktu, en çirkin erkek modeller bile soyunmak istemezlerdi. Çevre, resim ve heykel öğreten mektebimizi ahlâksızlık, dinsizlikle suçlandırıyordu. Anlattılar ki biz yazılmadan önce birkaç yobaz mektebi basmış, heykelleri kırmış, antik kopyaların bellerine peştamal bağlamışlar. Böyle bir ortamda resim ve heykel yapmak istemenin zorluğunu anlarsınız. Modellerimiz birtakım sarıklı, sakallı, pos bıyıklı hamallardı. Sadece portre ve büst yapabiliyorduk. Bir gün geldi ki hamal resmi yapmaktan bıktık, giyimli

58

de olsa bir kadın model bulmaya karar verdik. Çingene mahallesinden getirttiğimiz bir kıza oyun oynar pozu verdikten sonra henüz çalışmaya başlamıştık ki müdür Osman Hamdi Bey bizi çağırttı. “siz deli misiniz çocuklar, nerede sanıyorsunuz kendinizi?” diye bağırdı. “Burası Türkiye, böyle şeyleri kaldırmaz. Hemen kovunuz o çingeneyi. Yakında inşallah Avrupa’ya gideceksiniz, orada bol bol kadın, çıplak kadın resmi yaparsınız!”.

Gerçekten de az sonra Avrupa yolu bize açıldı. Bildiğiniz gibi 1909’da Meşrutiyet ilân edilmişti. Devlet o yıl Avrupa’ya her daldan öğrenci göndermek için yarışmalar açtı. Mektebimizdeki yarışmayı ben, Çallı ve Ruhi kazandık, Paris’e yollandık. Nazmi Ziya bizden önce, kendi hesabına gitmişti. Avni Lifij’i de Osman Hamdi’nin tavsiyesiyle Abdülmecit Efendi göndermişti. Feyhaman’a gelince, onun Paris’teki okuma masraflarını Abbas Halim Paşa karşılıyordu.

Ecole Nationale des Beaux-Arts’da çalıştık. Ben Çallı, Ruhi ve Feyhaman Cormon’un atölyesinde idik. Avni Lifij Julian Akademisi’nde, Jean-Paul Laurens’in öğrencisiydi (Berk ve Gezer, 1973: 17-18).

Başlangıçta desen dersi veren hoca Warnia Zarzecki, yağlıboyada Salvatore Valeri’dir. Osmanlı Türkiye’sinde resim öğretecek Osmanlı uyruklu kimse olmadığı için Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kurucusu Osman Hamdi Bey’in göreve getirdiği bu hocaların yerini, devlet adına Avrupa’da eğitim görmekteyken I.Dünya Savaşı’nın çıkması neticesinde 1914’te yurda dönen Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Avni Lifij, Namık İsmail gibi Türk sanatçılar almıştır.

Daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi adını alan okulun resim bölümünün kadrosunu Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi gibi Müstakillerin ardından da Cemal Tollu, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Cevat Dereli gibi bir sonraki kuşağa ulaşan son halkası ise Bedri Rahmi Eyüboğlu, Neşet Günal gibi Türk resminin en önemli sanatçıları olmuştur. Sanatçının yetiştiği ortamın değerlendirilmesi açısından, kuruluş döneminde Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki resim eğitimine değinmekte yarar vardır. 1883 yılında sadece güzel sanatlar eğitimi vermek amacıyla kurulan okulda, akademik-gerçekçi anlayışı benimseyen Paris resim akademileri örnek alınmıştır. Osman Hamdi Bey’in müdürlüğündeki mektebin karakalem öğretmeni Polonyalı

59

Warnia-Zarzecki, yağlıboya hocası İtalyan Valeri, heykel hocası ise Oskan Efendi olmuştur. Ayrıca resim öğrencileri anatomi dersleri görmüş, erkek modelden desen çalışmaları yapabilmişlerdir. İlk öğrenciler olarak Rum ve Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşlarının yanı sıra Türk gençleri de Sanayi-i Nefise’ye girmişlerdir. Muallim Şevki, Osman Asaf, Ahmet Ziya Akbulut, Tekezade Sait, Halit Naci, İsmail Hakkı Altunbezer, Galip ve Hüseyin Rifat, Sanayi-i Nefise’nin ilk öğrencileri dolayısıyla ilk mezunlarıdırlar (İslimyeli, 1967: 125). 1914 Çallı Kuşağı’nı oluşturacak ressamlar da ikinci mezunlar olarak Türk resmi içinde yer almışlardır. Bu nedenle Çallı Kuşağı’ndan önceki ressamları tanımakta fayda vardır.

İlk mezunlardan Muallim Şevki, 1856 yılında İstanbul, Süleymaniye’de dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini Süleymaniye ilkokulunda, orta öğrenimini Beyazıt Rüştiyesi’nde bitirmiştir. Bir dönem Müzika-i Hümayun’a devam etmiş, daha sonra 1874 yılında Menşe-i Küttabı Askeriye’de eğitim almıştır. Ünlü ressam Salvatore Valeri’nin Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) oluşturduğu ilk sınıf öğrencilerindendir. Mezuniyeti sonrasında Sultaniye Mektebi resim öğretmeni Hayet’in ölümü üzerine boşalan kadro için açılan sınavda başarılı bulunarak bu okulda resim öğretmenliğine getirilmiştir. Bu görevi 1893’de ölümüne dek sürdüren Muallim Şevki, mimari elemanların ağırlıkta olduğu doğa görünümleri ve portreleri ile tanınmaktadır.

Sanayi-i Nefise Mektebi’nden 1889 yılında mezun olan Osman Asaf, ilk resim öğrencilerinden biridir. Ressam Ruhi’nin girişimi ve Şehzade Abdülmecid’in de desteği ile kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer almıştır. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti üyelerinin yurt dışında eğitime gönderildiği dönemlerde kendisi de yurt dışında eğitim görmüştür. Çallı Kuşağı ressamları gibi izlenimci türde de eserler vermiş, zengin bir renk paleti ile suluboya, yağlı boya ve guaj boya çalışmaları yapmıştır. Abdülkadirzade Hüseyin Haşim Paşa’nın yönetiminde kuruluşun adını taşıyan ve 1914 yılına kadar 18 sayı yayınlanan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nin sorumlu yöneticiliğini de yapan Osman Asaf 1938 yılında vefat etmiştir.

60

Ahmet Ziya Akbulut, 1869 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Harbiye’den 1887 yılında mezun olmuştur. İlk sanat zevkini Kuleli Askeri Lisesi’nde Osman Nuri Paşa’dan, Harbiye‘de ise Hoca Ali Rıza Bey’den almıştır. Mezuniyetinden sonra Erkânı Harbiye resim hanesine atanarak 1894 yılına kadar burada görev yapmıştır. Bu tarihte yüzbaşılığa yükselince Osman Nuri Paşa’ya yardımcı olarak Kuleli Askeri Lisesi’ne atanmıştır. 1894 yılında Ameli Menazır ve1896 yılında Usulu Ameliye-i Fenni Menazır adlı eserleri yayınlanmıştır. Ahmet Ziya Akbulut, sanata olduğu kadar, matematik ve Astoronomiye de merakIı bir kişidir. Takvimi ziyayı o tertip etmiş ve yayınlamıştır. Aynı zamanda Menazırcı (Perspektifçi) olarak da ün kazanmıştır. Eserlerin de oldukça titiz perspektif kurallarına bağlılık dikkati çekmektedir. 1898 yılında Mekatibi Askeriye matbaası müdürlüğüne atanan Ahmet Ziya, 1905 de binbaşı olmuş ve 1913’de kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti başkanlığına getirilmiştir. Bu cemiyetin gazetesinde perspektif dersleri veren sanatçı, 1914 yılında emekliye ayrılmıştır. Daha sonra Sanayi-i Nefise Mektebi Ulumu Riyaziye (Matematik) ve Fenni Menazır (Perspektif) öğretmenliğine başlamıştır. Burada 1938 yılına kadar hizmet eden sanatçı son sene müdür muavini olarak da görev almıştır. Tekezade Sait, 1898 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’nden (Resim 9) mezun olmuş ve bir dönem Kabataş Sultanisi’nde resim öğretmenliği yapmıştır. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin aktif üyelerinden olarak dikkati çekmekte olan Tekezade Sait, (Resim 10) tam bir portre ressamıdır. Günümüze çok az sayıda eseri kalan bu ressamın yapıtları İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndedir.

Resim 9: Sanayi-i Nefise Mektebi’nin İlk Hocaları: Soldan itibaren: Valeri, Vallauri, Osman Hamdi Bey, Osgan Efendi, Warnia Zarzecki (Giray, 2000: 37).

61

Resim 10: Tekezade Sait, “İbrahim Çallı Portresi”, 52,5x42,5cm, tüyb (Haydaroğlu, 2003: 41).

Halit Naci, Paris’e sultan tarafından yollanarak, ilk Türk yağlı boya ressamlar listesine girmiştir. Nadiren kontrplak üzerine çalışan ressamın az sayıda eseri günümüze kadar gelmiştir. Esasen Yıldız sarayında bulunan kahve fincanlarını, eski Topkapı Osmanlı tabaklarını, yemek servislerini ve çinileri resimlemiştir.

İsmail Hakkı Altunbezer, 1873 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası tarafından beş kuşak öncesine kadar dedeleri hattat’tır. Kendisi de daha çok Hat sanatıyla tanınmaktadır. Hattat Sami Efendi’den Tuğra çekmesini, Divani, Celi divani, Celi Sülüs yazmasını öğrenmiştir. Harf İnkılâbından sonra Şark Tezyini Sanatlar Mektebi’nde ve 1936’dan itibaren de Güzel Sanatlar Akademisi’nde Tezhip dersleri vermiştir. Çallı Kuşağı’nın portreci ressamlarından olan Feyhaman Duran’ın da İsmail Hakkı Altunbezer portresi vardır.

62

Galip Efendi, 1861 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1882 yılında Harbiye’nin mezun çıkardığı İstihkâm sınıfındadır. Mezun olunca Harbiye Nezareti İstihk

ezunlarından olan deniz ressamı Hüseyin Rifat Keçecioğlu (Çeteci Rifat), çağdaşları gibi realist-natüralist bir üslup benim

ul Cihangir’de Hacı Şerif Efendi’nin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Ailesinin eğitime verdiği önem doğrultusunda

17-1900) ve Sanayi-i Nefise Mektebi Resim Bölümü hocası olan Ressam Salvatore Valeri’nin (1856

âm dairesine verilerek iki sene burada çalıştıktan sonra 1885 yılında Harbiye-i Umumiye dairesi resim hanesine mülhak tayin edilmiştir. Sanatı ve hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır (Boyar, 1948: 71).

Sanayi-i Nefise Mektebi’nin bir başka ilk m

semiştir. Peyzaj, natürmort ve figürlü kompozisyon temalarında eserler veren Çeteci Rifat, resim sanatında dünyaca ünlü deniz ressamı Ayvazovski’den esinlenmiştir (İslimyeli, 1967: 124-125).

Hüseyin Rifat, 1861 yılında İstanb

Tophane’deki Fevziye Mektebi’ne giden sanatçı, bu okulda aldığı eğitimin haricinde özel hocalardan dersler görmüş, Arapça ve Farsça’yı öğrenmiştir. Göstermiş olduğu başarı neticesinde daha çocuk denilebilecek yaşta (15) Hariciye Mektûbi Kalemi’nde (Dışişleri) memuriyet hayatına atılmıştır. Buradaki görevini uzun yıllar sürdüren Rifat, daha sonra mabeyn başkâtipliği ve sadaret müsteşarlığına kadar yükselerek yetiştiği alandaki bilgi ve becerisini kanıtlamıştır (İslimyeli, 1967: 125).

Resme olan ilgisi çocuk yaşta başlayan sanatçı, Ayvazovski (18

-1946), İstanbul’da açtığı sergilerden etkilenerek resim eğitimi almak istemiştir. Bu yıllarda bir sanat okulu olarak kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi, Çeteci Rifat gibi sanat eğitimi almak isteyen gençler için kaçırılmaz bir fırsat olmuştur. Rifat; Osman Hamdi, Salvatore Valeri ve Oksan Efendi’den oluşan jüri karşısında sınava girmiş, gösterdiği başarı ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kabul edilerek okumaya 2. sınıftan başlatılmıştır. Hocaları tarafından büyük takdir toplayan sanatçı, Sanayi-i Nefise’nin ilk mezunlarındandır (İslimyeli, 1967: 125). Erkeklerin sanat eğitimi konusundaki açığını büyük ölçüde gideren bu okulla birlikte, kadınlar için de bir okul açma gereği gündeme gelmiştir. Yeni kurulacak okul sadece kızlara hizmet edecektir.

63