• Sonuç bulunamadı

Savaş Sanatını Bilimselleştirme Beklentilerine Karşılık Mühendishane-i Berri Humayun ve Resim Derslerine Bakış

BİRİNCİ BÖLÜM 1914 ÇALLI KUŞAĞI ÖNCESİ DÖNEM

1. Osmanlı Devlet

1.2. Çağın Gelişimine Uygun Eğitim Sistem

1.2.3. Avrupa’ya Açılım Öncesi İdealler, Amaçlar ve Hedefler

1.2.3.1. Savaş Sanatını Bilimselleştirme Beklentilerine Karşılık Mühendishane-i Berri Humayun ve Resim Derslerine Bakış

Yenilikçi bir padişah olan III. Selim (1789-1807) zamanında bir takım ıslahat hareketlerine girişildiği önceki konularda bahsedilmiş ancak detaylı bilgi verilmemiştir. Şimdi III. Selim döneminin yenilik hareketleri konusunu biraz daha açarak dönemin sosyal yapısını incelemekte fayda vardır. İleri fikirli hükümdar olarak kabul edilen III. Selim, padişah olduktan sonra, bazı idare adamlarından, devletin içinde bulunduğu müşkül durumdan kurtulabilmesi için neler yapılması gerektiğinin kendisine bildirilmesini istemiş, bunun üzerine padişaha 22 tane Layiha (tasarı) sunulmuştur. Layihaların ekserisinde, her şeyden önce memleketin dış tehlikelerden korunabilmesi için, askeri konular üzerinde durulmuş ve yeni askerlik fennine göre asker yetiştirilmesi lüzumuna değinilmiştir (Cezar, 1971: 323).

Böylece Padişah, memleketin korunması işini ön plânda tutarak gerekli çalışmaları başlatmış ve böylece askeri alanda ıslahata girişilmesini istemiştir (Cezar, 1971: 323). Bu ıslahatların en önemli sonuçlarından biri olarak Batı tarzında açılan bilim ve eğitim kurumlarından biri olan Mühendishane-i Berri-i Hümayun ve Mühendishane-i Bahrii Hümayun gösterilebilir (İzgi, 1997: 143).

Fakat Türk resim sanatında müfredat programında resim dersinin ilk defa olarak bulunduğu bu okulların oluşum sürecini incelemekte fayda vardır. III. Ahmet zamanında, 1727 yılında İbrahim Müteferrika tarafından hazırlanan bir Lâyiha’ya göre kurulan yeni askeri birlikler, yeniçeriler tarafından hemen yok edilmişlerdir. Daha sonra Sultan I.Mahmut zamanında. 1734’de “Humbarahane ve Hendesehane” adlı okullar açılmıştır (Ergin, 1977: 58-61). Okulun alet-edevatı Avrupa’dan getirilmiş, öğretmenleri atanmış ve öğrencileri seçilmiştir. Ancak yine olumsuz tepkiler alınması üzerine okul o zaman için bir müddet tatil edilmiştir. Bu okul, Sultan III. Mustafa zamanında Sadrazam Mehmet Ragıp Paşa’nın gayretleriyle 1765 yılında yeniden açılmış ve eğitimine devam etmiştir. 1790 yılında İsveç ve Fransa’dan çeşitli mühendis, subaylar getirilerek, okulun yeniden düzenlenme ve

42

inşa çalışmalarına başlanmıştır. 1792’de Humbarahane yaptırılmıştır. Burada Lağımcı (istihkâm) ve Kumbaracı (top mermisi hazırlama ve atma, topçu) birlikleri kurulmuştur. Mühendishane’nin (Resim 6) kuruluş amacı, Fenn-i Remi, Lağım, İstihkamat-ı Hafife ve Cesime ve Topçuluğa dair bilimleri okutmak ve talim etmektir. Gerçi daha o zamanda Avrupa’da topçu subayları ayrı okullarda yetiştiriliyordu, ama Osmanlı’da bunları ayıracak bir teşkilât kurmak o zaman için mümkün değildir (Ergün ve Duman, 1996: 496). Sonraları III. Selim zamanında gerçek kimliğine kavuşan okul, resim derslerinin okutulmasıyla sanat alanına katkı sağlayacak ilk ressamların yetişmesine olanak sağlamıştır.

Okul programında yer alan resim dersinin gerekliliği, askeri eğitim alan subayların yetiştiği bu okullarda zorunluluk haline gelmiştir. Sultan III. Selim, okulun amacı, kadrosu, idare şekli, okunacak dersler, öğretim üyesi ve yardımcılarının görevleri, maaşlar ve sair mali işlerine dair 1795 yılında bir kanunname tanzim ettirmiştir. Bu kanunnamede, dört senelik olan okulun her sınıfında hangi derslerin okunacağı da tespit edilmiş bulunmaktadır. Kanunnameye göre, mühendishanenin sadece, dördüncü sınıf diye anılan ilk sınıfında resim dersi mevcuttur (Cezar, 1971: 323).

43

Mühendishane’de Lağımcı (istihkâm) Humbaracı (Topçu) ve Mimar Mühendisleri grupları vardır. Mimar Mühendislere Fenn-i Hendese, Hikmet, Hesap. İstihkamat, Tevarih-ı Harbiye gibi dersler okutulmuştur. Diğer gruplarda bulunan 40 öğrenci onarlık dört şubeye ayrılarak 4 yıl boyunca şu programı uygulamıştır (Akyüz, 1994: 126).

4. sınıf (1.yıl): Hüsn-ü Hat, İmla, Resim, Arabî. Mukaddimat-ı Hendese, Rakam, Fransızca.

3. sınıf (2.yıl): İlm-i Hesap, Usul-ü Hendese, Coğrafya, Arabî, Fransızca. 2. sınıf (3- yıl): Coğrafya, Müsellesat-ı Müsteviye, Cebir, Tahtit-i Arazi, Tarih-i Harb.

1. sınıf (4.yıl): Fenn-i Mahrutiyat, Hesab-ı Tefazulî ve Tamami, Cerr-i Eskal,

İlm-i Heyet, Fenn-i Remi, Fenn-i Lağım, Talim Nazariyatı, İstihkâm.

1841’den itibaren Mühendishane-i Bahr-i Hümayûn’da, matematikçi Mister Sang, Tıphane-i Åmîre ve Cerrahhâne-i Mamûre’de Dimitraşko Morozbeyzâde, Mehmet Necati adını alan bir Macar tabip görev yapmıştır. 1831’de Cerrahhane’nin düzeltilmesi için getirilen Fransız uzman Sade de Galiere; 1844’deki ölümüne kadar Avusturyalı Karl Ambrosso Bernard, daha sonra yine yurttaşı olan Dr.Sigmund Spitzer eğitimcilik görevlerinde bulunmuşlardır. 1896’da tıbbiye eğitimine bir yenilik vermek için Almanya’dan uzmanlar getirilmiş ve bunlar tarafından Gülhane Hastanesi bir uygulama okulu haline dönüştürülerek okulun düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Mekteb-i Ulum-i Harbiye’de resim öğretmeni olarak İspanyol Chirans, talim öğretmeni olarak Fransa’lı Mavoni, Fransızca öğretmeni olarak Fransız Dr. Arkirus ders vermişlerdir. Majino, fen bilimleriyle ilgili değişik derslere, Manyan, savaş taktikleri ile ilgili derslere, Dobrovil, süvarilikle ilgili derslere ve yine bir Fransız olan Malinofest ise istihkâm ve hücumla ilgili branş derslerine girmişlerdir. Bu öğretmenlerin yanına Avrupa’da öğrenim görmüş birer Türk subayı yardımcı olarak verilmiştir. Ziraat Mektebi’nde Kigork Efendi, Mösyö Karınca ve Ermeni Amasyan Efendi görev yapmıştır. Mekteb-i Mülkiye’de, Gavri Efendi; Lisan Mektebinde, Fransız Bern dö Montan Ruj Nam Kimesne, Adosidi Efendi, Ohannes Efendi, Dübuva, Perdin, Kostaki, Dikran, Konstantina Efendiler; Darülfünun-ı

44

Sultani’de, Jakmo, Perar, Karolidis, Dolis, Jakobo Sövalye, Karo, Baroçi, Nikolaki Efendiler ders vermişlerdir (Ergin, 1977: 320-367).

1854 yılında Ebniye-i Hassa Müdürü Seyyid Abdülhalim Efendi’nin hazırlayıp uygulanması için Padişah’tan irade-i seniyye aldığı Lâyihasında; mimarlığın beş bilimden meydana geldiği (Resim ve İmlâ, Hendese, İlm-i Hesab, İlm-i Muhasebe ve Binalarda kullanılan eşya, malzeme) görülmektedir. Belgede derslerin mutlaka okutulması gerektiği üzerinde durmuş; Fenn-i Mimarî dersinin de haftada iki gün Ebniye-i Hassa Müdürünün Konağında verilmesini önermiştir. Ayrıca Mühendishane programında da Sarf, Nahiv, İlm-i Hesab, Mesaha, Resim gibi derslerin yer almasını istemiştir (Ergün ve Duman, 1996: 498).

Tott’un kurduğu okulda resim dersinin amacı Avrupa yöntemlerine göre yetiştirilmesi düşünülen genç subaylara Askeri kapsamlı teknik çizimleri, arazi krokilerini, “Mendziri Krokileri” çizebilme yeteneği kazandırmaktı. Harita, taş baskısı, oyma, kazıma yöntemlerini bilen subaylara da ihtiyaç duyuluyordu. Maalesef mühendishanede resim derslerinin yıllarca bu amaca ulaştırabilecek seviyede öğretilmediği de anlaşılmıştır. Eğitim programları incelendiğinde, zamanın bütün teknik bilgilerini verebilecek derslerin yer aldığı görülmektedir. Ancak ülkenin henüz o yıllarda yüksek derecede bir teknik eğitim verecek okulu yaşatacak şartlara sahip olmaması, özellikle bu okullara öğrenci hazırlayan alt eğitim kurumlarının bulunmaması, Avrupa seviyesinde hazırlanan programlara rağmen, buradaki derslerin istenilen kalitede verilememesine sebep olmuştur. Bu eksikliği telafi etmek amacıyla hazırlık sınıfları açılsa da, öğrencileri yüksek askerî ve teknik eğitime hazır hale getirmek mümkün olamamıştır. Mekteb-i Harbiye’de resim dersi, her dönemde çok önemli bir şekilde yer aldığı halde, Musiki dersi programlarda yer almamıştır. Bu durum Avrupa askerî okullarında da böyledir. Ancak Osmanlı 1853’te bir Mızıkayı Hümâyûn Mektebi açmış ve burada Donizetti, Çamaluva, Tügsüz, Stravula, Guatelli gibi özellikle İtalyan kökenli birçok müzisyen önderliğinde askerî bandoların yetiştirilmesini sağlamıştır (Ergün ve Duman, 1996: 510-511).

45

Görüldüğü üzere Osmanlı Devleti, değişik alanlarda birçok uzman getirtmiştir. Ancak hem uzman seçimi iyi yapılamadığından hem de kendilerine rahat çalışma olanağı sağlayacak bir kadro bulamadıkları için, birkaçı dışında bu uzmanlar başarısız olmuşlardır. “Bu başarısızlıkta bazı uzmanların kontratlarını uluslar arası bir taahhüt biçimine sokmaları, mensubu oldukları devletin çıkarları ve siyasetleri için çalışmaları, kendi ülkelerindeki bazı şirketlerin buradaki acenteliğini yapmaları, komisyoncu olmaları ve yalnızca İstanbul’da yaşamaları” da etkili olmuştur (Ergün, 1982: 108). Bu başarısızlıklara rağmen özellikle okulun Avrupa’ya açılması ve Türk öğrencilerini yurtdışına eğitim amaçlı göndermesi Ferik İbrahim Paşa, Eyüplü Cemal, Hüsnü Yusuf, Halil Paşa (Resim 7) gibi ressamların yetişmesine sebep olmuştur. Hatta bu ressamlar okul bünyesinde bir resim sınıfı bile oluşturmuşlardır. Askeri okullar arasında ressam yetiştiren diğer okullarda Mekteb-i Harbiye-i Şahane ve Mekteb-i Tıbbiye’dir.

46