• Sonuç bulunamadı

1914 Çallı Kuşağı'nın türk resim sanatı ve eğitimine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1914 Çallı Kuşağı'nın türk resim sanatı ve eğitimine etkisi"

Copied!
428
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

1914 ÇALLI KUŞAĞI’NIN

TÜRK RESİM SANATI VE EĞİTİMİNE ETKİSİ

Fatih BAŞBUĞ

DOKTORA TEZİ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Tahsin SAMUR

(2)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası………...i

Tez Kabul Formu………...ii

Önsöz/Teşekkür………iii

Özet………iv

Summary……….v

Kısaltmalar ve Simgeler Sayfası………..vi

Tablolar Listesi………vii

Resimler Listesi………...viii

Giriş……….1

BİRİNCİ BÖLÜM- 1914 ÇALLI KUŞAĞI ÖNCESİ DÖNEM ………...3

1.Osmanlı Devleti………...3

1.1. 19. Yüzyılda Sosyal Yaşam, Ekonomi ve Yansımalar………...6

1.2. Çağın Gelişimine Uygun Eğitim Sistemi………...11

1.2.1 Yönetimin İdare Anlayışında Eğitim Politikası ve Sanat………..17

1.2.2. Aydın Kesimin Fikir Hareketleri ve Kurumsallaşma Yolunda Eğitim………....27

1.2.3. Avrupa’ya Açılım Öncesi İdealler, Amaçlar ve Hedefler.………32

1.2.3.1. Savaş Sanatını Bilimselleştirme Beklentilerine Karşılık Mühendishane-i Berri Hümayun ve Resim Derslerine Bakış………...41

1.2.3.2. Mekteb-i Harbiye-i Şahane ve Mekteb-i Tıbbiye………..46

1.2.3.3. Batıya Açılan Sanat Kurumu: Sanayi-i Nefise Mektebi………...49

1.2.3.3.1. Sanayi-i Nefise Mektebi Hocaları……….. …54

1.2.3.3.2. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Verilen Sanat Eğitiminin Öğrenciler Üzerindeki Yansımaları………...57

1.2.3.4. Kız Sanat Okulu: İnas Sanayi-i Nefise Mektebi………...63

1.3. Devletleşme Yolunda, Çağı Yakalama ve Sanat………..69

1.4. Gruplaşma ve Sanatsal Hareket Bağlamında Osmanlı Ressamlar Cemiyeti………71

(3)

1.4.1. Eleştirel Dil Olarak Cemiyet Gazetesi………..73

1.5. 1800 ve 1900’lü Yıllarda Batıdaki Gelişmeler ve Türk Sanatçılarına Yansıması………..74

1.6. Türk Sanatını Yönlendirme Düşüncesi Üzerine Avrupa’ya Açılım……...81

1.6.1. 1914 Kuşağı’nın Fransa Yılları ve Gelişimi………88

1.6.2. Paris Güzel Sanatlar Akademisi ve Batılı Akademi Hocaları…………...92

1.6.3. Ressamların Beklentileri ve Umutları……….99

1.7. 1914 Dönemi, Kültürel Çevre, Zorunlu Dönüş ve Türk Sanatının Oluşumu………..100

1.8. I. Dünya Savaşı’nın 1914 Kuşağına Etkisi, Çözümlemeler ve Kültürel Değişim………105

İKİNCİ BÖLÜM- 1914 ÇALLI KUŞAĞI SOSYAL ORTAMI VE OLUŞUM SÜRECİ………..113

2.Türkiye Cumhuriyeti………..113

2.1.Devlet Kurulurken Sosyal Yaşam, Siyasi Durum ve Genel Görünüm…...…114

2.1.1. Yerel Kültürün Cumhuriyet Türkiye’sinde ki Çallı Kuşağına Yansıması……….117

2.1.2. Aydın ve Sanatçıların Kültürel Değişime Katkı Çabaları………125

2.1.3. Atatürk’ün Sanata, Sanatçıya ve Eğitime Bakışı………...133

2.2.Son Türk Devletinde Eğitim, Sanat Politikası ve İnşası………...139

2.3.Bilim ve Aydınlık Yolunda, 1933 Üniversite Reformu’nun Sanat Eğitimine Etkisi………..164

2.4.Sanat Politikası, Anadolu’ya Açılım ve Köy Enstitüleri………..168

2.5.Milli Bilincin Türk Ocakları’ndan Beklentileri ve Sanat………178

2.6.Halkevleri ve Türk Sanatına Etkisi………180

2.7.Sanat, Toplum ve Sanatçı Bağlamında Güzel Sanatlar………...188

2.8.Sanatın Akademik Kimlik Altında Değişimi: Güzel Sanatlar Akademisi’nden Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne………...193

2.9.Cumhuriyet Sanatçılarına Paralellik Gösteren Dönemin Batılı Ünlü Ressamları………..200

(4)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM- 1914 ÇALLI KUŞAĞI’NIN TÜRK SANATI VE EĞİTİMİNE

ETKİSİ………202

3.1914 Çallı Kuşağı………202

3.1. İbrahim Çallı (1882-1960)………..208

3.2. Hikmet Onat (1885-1905)………...210

3.3. Nazmi Ziya Güran (1881-1937)……….212

3.4. Feyhaman Duran (1888-1970)………...214

3.5. Avni Lifij (1908-1889)……….215

3.6. Namık İsmail (1890-1935)………..217

3.7. Sami Yetik (1878-1945)………..219

3.8. Ali Sami Boyar (1880-1967)………...221

3.9. Mehmet Ruhi (1880-1945)………..223

3.10. Tarih, Kahramanlık ve Bir Milletin Öyküsü: Şişli Atölyesi……….224

3.11. Sanatsal Haykırış: Galatasaray Sergileri………...226

3.12. Devrimlerin Görselleştirilmesi: İnkılâp Sergisi……….229

3.13. Yurda Dönüş Sonrası Görevlendirilmeler……….239

3.14. Anadolu Halkının Beklentileri ve Ressamların Yurt Gezileri……….243

3.15. Çallı Kuşağı’nın Türk Resim Sanatına ve Eğitimine Etkisi……….249

3.16. Çallı Kuşağı’nın Yetiştirdiği Önemli Sanatçı ve Sanat Eğitimcileri………292

3.17. 1914 Kuşağı’nın Sanatçılığı ve Sanat Eğitimciliği Üzerine Çeşitli Görüşler………..299

3.18. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde Sanat, Sanatçı, Sanat Eğitimi ve 1914 Kuşağı….302 Sonuç..……….309

Kaynakça………312

Ekler………339

(5)

i

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygunu olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Fatih BAŞBUĞ

Adres: Alaaddin Keykubat Kampüsü 42079 KONYA Tel: 0 332 241 05 21-22 Fax: 0 332 241 05 24

(6)

ii

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

TEZ KABUL FORMU

Fatih Başbuğ tarafından hazırlanan 1914 Çallı Kuşağı’nın Türk Resim Sanatı ve Eğitimine Etkisi başlıklı bu çalışma 22.06.2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Yrd. Doç. Dr. Tahsin SAMUR (Danışman)

Prof. Dr. Remzi DURAN Prof. Dr. Tahsin HANCIOĞLU (Üye) (Üye)

Doç. Dr. Melek GÖKAY Yrd. Doç. Nihat ŞİRİN (Üye) (Üye)

Adres: Alaaddin Keykubat Kampüsü 42079 KONYA Tel: 0 332 241 05 21-22 Fax: 0 332 241 05 24

(7)

iii

ÖNSÖZ

Başlangıcından günümüze varlığını sürdüren Çağdaş Türk resmi, farklı akım, birliktelikler ve bireysel çıkışlarla değişik bir ivme kazanmıştır. Bu değişiklik, başta sanatı, sezgi ve yorumlama denemelerine dayanırken, çağın bitmek tükenmez bilmeyen üretim gücüyle, Türkiye için değişim ve başkalaşımların daha hızlı gerçekleşmesine sebep olmuştur. 1900’lü yılların başından itibaren kabullenmeye başlanan sanat ortamı, 2000’li yıllara gelinceye dek, biraz geriden de olsa Batı sanatı paralelinde gelişim göstermiştir. Çallı Kuşağı olarak adlandırılan 1914 dönemi sanatçısı, genel anlamda kendini ülke sorunları ve doğa görünümlerine adayarak, eserlerini biçimlendirmiş, devletin sanat politikalarına sırtını dönmemiştir.

1914 döneminin sanat ortamına katkıda bulunan tüm sanatçılar, Cumhuriyet ortamına önemli eserler kazandırmışlardır. Ancak bu çalışmanın kapsamı açısından 1914 döneminde sanatlarının zirvesinde bulunan ve yurtdışına eğitim amaçlı gönderilen Çallı Kuşağı ressamları ele alınmıştır. Bu araştırmada bana yardımcı olan başta danışmanım Yrd. Doç. Dr. Tahsin Samur’a, Prof. Dr. Remzi Duran’a, Prof. Dr. Tahsin Hancıoğlu’na, Doç Dr. Melek Gökay’a, Doç. Dr. Sadettin Sarı’ya, Bekir Kabakçı’ya, aileme ve bana sonsuz sabır gösteren eşime ve kızıma teşekkürlerimi sunarım.

(8)

iv

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Fatih Başbuğ Numarası : 054117021004 Ana Bilim / Bilim Dalı Güzel Sanatlar Eğitimi/ Resim Öğretmenliği Bilim Dalı

Ö

ğrencini

n

Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin SAMUR

Tezin Adı 1914 Çallı Kuşağı’nın Türk Resim Sanatı ve Eğitimine Etkisi

ÖZET

Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketlerinin görüldüğü 19. yüzyılda ülke yeni eğitim modelleri, yeni fikir birikimleri ve diğer alanlarıyla çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atmıştır. Avrupa’ya açılımın sağlandığı bu yüzyılın sanat adına en önemli gelişmesi, dönem padişahlarından Sultan Abdülaziz’in saltanat yıllarında gelişen sanat hareketleridir. Takip eden yıllarda bir dönüm noktası olarak Süleyman Seyyid ve Ahmet Ali Bey’in resim eğitimi almak amacıyla yurt dışına gönderilmeleriyle açılan kapıdan, Cumhuriyet Türkiye’sinin ressamlarının da geçmesi ve ülkeye yeni sanat tekniklerini taşıması görülmektir. Bütün bu gelişmelerin Türk resim eğitiminin gelişimine büyük katkı sağladığı bilinmektedir. Türk resim sanatı, Batı’da 19. yüzyıl ortalarında gelişmeye başlayan anlayış ve tekniğe uygun olarak 1914’te yeni bir eğilime yönelmiş, çağdaş resim geleneklerinin çizdiği yolda ilerlemiştir. Avrupa’yı sarsan I. Dünya Savaşının etkisiyle Batıda bulunan genç ressamlarımızın yurda dönüşü ile bu süreç başlamıştır. Meşrutiyet’in ilânı ile birlikte 1908-1914 yılları arasında Avrupa’ya gönderilen bu ressamlar, gittikleri şehirlerde ki sanat kurumlarında aldıkları eğitimle kendilerini geliştirme imkânı bulmuşlardır. Böylece, önemli bir istihdamı karşılayabilecek çağa uygun modern teknikleri ve eğitim biçimlerini öğrenmişlerdir. Çallı Kuşağı olarak adlandırılan bu grup sanatçıları Sami Yetik, Ali Sami Boyar, Hikmet Onat, Mehmet Ruhi, İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran, Avni Lifij ve Namık İsmail’den oluşmaktadır. Yurda dönüşlerinden sonra görev aldıkları çeşitli eğitim kurumlarında öğrencilerine verdikleri sanat eğitimi ve deneyimleriyle Türk resim sanatı ve eğitimine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Tezin amacı, bu katkıları ve etkileri ortaya koyarak, günümüz sanat anlayışının şekillendiği dönemi irdelemek olarak belirlenmiştir. Konunun araştırılmasında izlenen yol, çok sayıda kaynak taraması, müze ve galerilerde araştırmalar yapılmış, arşivlerdeki belgeler taranmıştır.

Anahtar Kelimeler: Türk Resim Sanatı, Çallı Kuşağı, Ressamlar, İzlenimcilik.

Adres: Alaaddin Keykubat Kampüsü 42079 KONYA Tel: 0 332 241 05 21-22 Fax: 0 332 241 05 24

(9)

v

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Fatih Başbuğ Numarası: 054117021004 Ana Bilim / Bilim Dalı Güzel Sanatlar Eğitimi/ Resim Öğretmenliği Bilim Dalı

Ö

ğrencini

n

Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin SAMUR

Tezin Adı 1914 Çallı Kuşağı’nın Türk Resim Sanatı ve Eğitimine Etkisi

SUMMARY

The Ottoman Empire had taken a big step on the path to modern with new education models, new ecumulation of ideas and the other areas in the nineteenth century when the movement of westernization was seen. The most important development was the art movement which devoloped at the time of reign Sultan Abdulaziz. And in this century the empire began to open to the european countries. And the following years Suleyman Seyyid and Ahmet Ali Bey was sent to the abroad to study painting. It was a turning point for the Turkish Republic. The artists of the Turkish Republic were sent to study painting and they brought new art technics to the countries. The Turkish painting developed according to the modern painting traditions and in 1914 it tended to a new trend. With the effect of The World War I, which affected all of the European countries strongly, the artists in the abroad begun to turn back to the country and these devolopments started with this. They were sent to Europe to study painting between 1908-1914 with the beginning of the constituional monarchy. They had the opportunity to develop themselves with the education they had. So, they had learned the modern technics in painting. And they could provide an important employment of the country. The artists, Sami Yetik, Ali Sami Boyar, Hikmet Onat, Mehmet Ruhi, İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran, Avni Lifij and Namık İsmail called the age of Çalli. They had important benefits to the Turkish painting with their experiences and with giving the education to their students. The aim of this thesis is to search these ages which form today’s sense of art. The thesis wants to show the effects and helps to the today’s sense of art. During the searching the subject,a lot of literature review, the searching in the museums and art galeries and the documents in the archive records were used.

Anahtar Kelimeler: Turkish Painting Art, Generation of Calli , Artists, Impressionism.

Adres: Alaaddin Keykubat Kampüsü 42079 KONYA Tel: 0 332 241 05 21-22 Fax: 0 332 241 05 24

(10)

vi

KISALTMALAR

ARHMK : Ankara Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu.

AÜÇSMK : Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi Koleksiyonu. CHP : Cumhuriyet Halk Partisi.

CGK : Cumhuriyet Gazetesi Koleksiyonu. Düyb : Duralit üzerine yağlı boya.

İAMK : İstanbul Askeri Müze Koleksiyonu. İBŞBM : İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Müzesi. İDM : İstanbul Deniz Müzesi.

İRHMK : İstanbul Resim ve Heykel Müzesi. Kükk : Kağıt üzerine kara kalem.

Küçm : Kağıt üzerine çini mürekkebi. Küsb : Kağıt üzerine suluboya. Küyb : Karton üzerine yağlıboya. MKK : Milli Kütüphane Koleksiyonu. SSK : Sakıp Sabancı Koleksiyonu. ŞİM : Şişli İnkılâp Müzesi.

TCZBK : T.C Ziraat Bankası Koleksiyonu. TİBK : Türkiye İş Bankası Koleksiyonu. TJKK : Türkiye Jokey Kulübü Koleksiyonu. TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi. Tükt : Tuval üzerine karışık teknik Tüyb : Tuval üzerine yağlıboya. Ty : Tarih yok.

(11)

vii

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1: Türk Resim Sanatının İlk Temsilcileri……….48

Tablo 2: Tarihi Süreçte Sanayi-i Nefise Mektebi………...50

Tablo 3: Paris Güzel Sanatlar Akademisi Atölye Hocaları……….98

Tablo 4: Türk Resim Sanatının Oluşum Süreci………104

Tablo 5: Sanat ve Toplum Açısından Cumhuriyet’in İlk On Yılı……….152

Tablo 6: 1914 Çallı Kuşağı………...207

(12)

viii

RESİMLER LİSTESİ

Sayfa No Resim 1: Anonim, “Pestalozzi Sınıfta”, 1882……….15 Resim 2: Friedrich Georg, Weitsch, “Humboldt”, 126x92.5cm, 1806, Berlin Ulusal Galeri………....15 Resim 3: Sanatçısı bilinmiyor, “Yıldız Camii”, tüyb, 64x81cm……….26 Resim 4 : Şeker Ahmed Paşa Mercan’daki konağında resim çalışması yaparken…..39 Resim 5: Hoca Ali Rıza, “Dere ve Ağaç”, 40x64cm, tüyb, TCZBK………..40 Resim 6: Mühendishane-i Berri Hümayun (Topçu İstihkâm ve Mühendis Mektebi Hümayunu)...……….42 Resim 7: Halil Paşa, “Balıkçı”, 1897, Özel Koleksiyon……….45 Resim 8: Osman Hamdi Bey, “İstanbul’da Halı Satıcısı”, Özel Koleksiyon………..56 Resim 9: Sanayi-i Nefise Mektebi’nin İlk Hocaları: (Soldan itibaren: Valeri, Vallauri, Osman Hamdi Bey, Osgan Efendi, Warnia Zarzecki)……….60 Resim 10: Tekezade Sait, “İbrahim Çallı Portresi”, 52,5x42,5cm, tüyb……….61 Resim 11: İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Öğrenciler Çalışırken………..68 Resim 12: Feyhaman Duran, “Sanatçı Dostlar”, (Soldan itibaren: Sami Yetik, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Şevket Dağ, Hikmet Onat) 130x160cm, tüyb…….72 Resim 13: (Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi Baş sayfası, Yıl: 2, Sayı: 2, 1912)………73 Resim 14: (Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi Baş sayfası, Yıl: 1, Sayı: 7, 1911)………73 Resim 15: 1912 yılında Paris sokaklarında İbrahim Çallı (soldan ikinci), Mehmet Ruhi (soldan üçüncü), Hikmet Onat (sağdan üçüncü) görünmektedir………89 Resim 16: Namık İsmail, “Paris Karpo Çeşmesi”, 41x33cm, tüyb, İRHM…………90 Resim 17: Nazmi Ziya Güran, “Paris Notre Dame Kilisesi”, 24x32cm, tüyb, İRHM………...90 Resim 18: İbrahim Çallı, “Delacroix’in Cezayirli Kadınlar İsimli Resminden Kopya” 103x123cm, tüyb, Seyman Erkılıç Koleksiyonu……….91 Resim 19: Hikmet Onat, “Lemon Gölünde Yıkanan Kadınlar”, 110x70cm, tüyb, Edip Onat Koleksiyonu………91

(13)

ix

Resim 20: Alexandre Cabanel “Ofelya”, 77x117.5cm, tüyb, Özel Koleksiyon,

1883...93

Resim 21: Fernand Cormon “Yehova’nın Uçuşu”, 380x700cm, tüyb, 1880, Orsay Müzesi, Paris………94

Resim 22: Fernand Cormon “Harem”, 54.3x65.4cm, tüyb, Özel Koleksiyon………95

Resim 23: Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde Cormon Atölyesi……….96

Resim 24: Jean-Paul Laurens “Otoportre”, tüyb……….97

Resim 25: Jean-Paul Laurens “Papa Formosus ve Stephen VII”, 1870, tüyb, Paris Güzel Sanatlar Akademisi Müzesi………...97

Resim 26: Namık İsmail, “Tifüs”, 170x190cm, tüyb, 1917, ADRHM……….107

Resim 27: Avni Lifij, “Savaş/Alegori”, 160x120cm, tüyb, 1917……….108

Resim 28: İbrahim Çallı, “Gece Baskını”, 175x225cm, tüyb, ŞİM………..109

Resim 29: Hikmet Onat, “Siperde Mektup Okuyanlar”, 141x120cm, 1915, tüyb, İRHM…...………..110

Resim 30: İbrahim Çallı, “Kadın Portresi”, 15x27cm, tüyb, İRHM……….115

Resim 31: Nazmi Ziya, “Taksim Meydanı”, 73x93cm, tüyb, SSK…...…………...116

Resim 32: Namık İsmail, “Dekolte Elbiseli Kadın”, 25x35.3cm, tüyb, Bülent Barım Koleksiyonu…...………116

Resim 33: Hikmet Onat, “Gergef İşleyen Kadın”, 58,5x50cm, tüyb, Edip Onat Koleksiyonu………...………119

Resim 34: Namık İsmail, “Çarşaflı Kadınlar”, 18x26cm, tüyb, 1929, Özel Koleksiyon……….119

Resim 35: Avni Lifij, “Kalkınma”, 173,5x505cm, tüyb, 1916-1917 İRHM……....121

Resim 36: İbrahim Çallı, “Demiryolu ve Köylüler”, 64x80cm, tüyb, İRHM……...121

Resim 37: Namık İsmail, “Mavnada Hamallar”, 70x50cm, tüyb, İTO……….122

Resim 38: İbrahim Çallı, “Balıkçılar”, 36x43cm, tüyb, Özel Koleksiyon…………122

Resim 39: Namık İsmail, “Atatürk ve Köylüler Traktör Başında”, 500x475cm, tüyb, T.C. Ziraat bankası Genel Müdürlüğü, Ankara……….123

(14)

x

Resim 41: Naci Kalmukoğlu, “Kazak Subayı”, 64,5x54,5cm, tüyb, Portakal Sanat ve Kültür Evi Arşivi………126 Resim 42: Ruhi Arel, “Atatürk’e İstikbal”, 94x118cm, tüyb, ARHM………..128 Resim 43: Bashkirtseff “Julian Akademisinde”, tüyb………..206 Resim 44: İbrahim Çallı, “Emirgan”, 39x53cm, tüyb, Naci Terzi Koleksiyonu…..209 Resim 45: Hikmet Onat, “Eyüp’ten Manzara”, 42,5x64,5cm, tüyb, İRHM……….211 Resim 46: Hikmet Onat, “Kendi Portresi”, 35x28cm, tüyb, Murat Onat Koleksiyonu………...211 Resim 47: Nazmi Ziya Güran’ın kopya ettiği Antoine Coypel’e ait olan “Démocrite” isimli resim……….212 Resim 48: Nazmi Ziya Güran, “Koç Kahvesi”, 32x40cm,düyb, İhsan Oral Koleksiyonu………...213 Resim 49: Feyhaman Duran, “Natürmort”, 32x40cm, tüyb, 1963, TCZBK………214 Resim 50: Avni Lifij, “Otopotre”, 41x30.5cm, tüyb, İRHM………216 Resim 51: Namık İsmail, “Pazar Yerinde Kadın ve Bebek”, 1929, 19x27.3cm, tüyb, Emine Keskin Koleksiyonu………...218 Resim 52: Sami Yetik, “Otoportre”, 1944, 39x31cm, tüyb………..220 Resim 53: Ali Sami Boyar, “Turgut Reis”, 77x105cm, tüyb, 1914, İAMK……….222 Resim 54: Ali Sami Boyar, “Yere Batan Sarayı”, 65x46cm, tüyb, Özel Koleksiyon……….222 Resim 55: Mehmet Ruhi, “Çulha-dokumacı”, 1926, 140x160cm, tüyb, TCZBK…223 Resim 56: İbrahim Çallı, “Zeybekler”, 118x154cm, tüyb, ARHM………..230 Resim 57: Mehmet Ruhi, “Franchet d’Esperey’in Askeri Törenle istanbul’a Girişi”, 111x147cm, tüyb, 1931, ŞİM………...231 Resim 58: Zeki Faik İzer, “İnkılâp Yolunda”, 176x237cm, tüyb, 1933, İRHM…...231 Resim 59: Mehmet Ruhi, “Türk Ordusunun İstanbul’a Girişi”, 111x147cm, tüyb, 1931, ŞİM………..232 Resim 60: Ali Sami Boyar, “Ertuğrul Yatı”, 42x61cm, tüyb, 1901, Naci Terzi Koleksiyonu………...232 Resim 61: Hikmet Onat, “Atatürk”, 213x193cm, tüyb, 1933, TJK Koleksiyonu…235

(15)

xi

Resim 62: Turgut Zaim, “Doğu ve Batı Halkının Atatürk’e Arz-ı Şükranı”, 190x136cm, tüyb, 1933, İRHM……….237 Resim 63: İbrahim Çallı, “Hatay’ın Anavatana Hasreti”, 194x120cm, tüyb, 1936, İRHM……….248 Resim 64: Oskan Efendi, “Naile Hanım’ın Büstü” (Osman Hamdi Bey’in Eşi), İRHMK…...………...253 Resim 65: İbrahim Çallı, “Çıplak”, 161x95.5cm, tüyb, Halil Bezmen Koleksiyonu…...………255 Resim 66: Sami Yetik, “Nü”, 63x46cm, kükk, Yeşim-Levent Sevsevil Koleksiyonu………...…256 Resim 67: Hikmet Onat, “Nü”, 73x45cm, tüyb, 1926, İRHM………..257 Resim 68: Nazmi Ziya, “Dansçı”, 121x91cm, tüyb, 1930, SSK………...258 Resim 69: Sami Yetik, “Bursa”, 28x38cm, tüyb, 1935, Radi Dikici Koleksiyonu...260 Resim 70: Ali Sami Boyar, “Manzara”, 26x35cm, tüyb, YKBK……….260 Resim 71: Feyhaman Duran, “Atatürk Portresi”, 121x89cm, tüyb, AÜÇSMK…...261 Resim 72: Feyhaman Duran, “Osman Çavuş”, tüyb, MKK……….262 Resim 73: İbrahim Çallı, “Mustafa Kemal ve Trikopis”, 207x305cm, tüyb İAMK……….264 Resim 74: İbrahim Çallı, “Türk Topçuları”, 180x270cm, tüyb, İRHM………264 Resim 75: İbrahim Çallı, “Kızıltaş’ın Süvarileri”, 140x200cm, tüyb, 1924, CGK………...265 Resim 76: Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Han Kahvesi”, tüyb, 1966, Prof. Nejat Gülersu Koleksiyonu……...………265 Resim 77: İbrahim Çallı, “Mevleviler Serisinden”, 60x74cm, düyb, Fatma Barşal Koleksiyonu…...………266 Resim 78: İbrahim Çallı, “Mevlana Türbesi”, 30x38cm, küyb, Bülent Cimcoz Koleksiyonu………...266 Resim 79: Hikmet Onat, “Dikiş Diken Kadın”, 42x41cm, düyb, Murat Onat Koleksiyonu………...267 Resim 80: Monet, “Gelincik Tarlası”, tüyb, 1873, Orsay Müzesi………271

(16)

xii

Resim 81: Nazmi Ziya, “Gelincik Tarlası”, 24x18cm, tüyb, Neşe –Tarhan Erim Koleksiyonu………...271 Resim 82: Nazmi Ziya Güran, “Zigetvar Kuşatması”, 64x100cm, küyb………….272 Resim 83: Namık İsmail, “Vatan İsterse”, 105x138cm, tüyb………...282 Resim 84: Sami Yetik, “Kurban Bayramı”, 110x140cm, tüyb, Özel Koleksiyon…284 Resim 85: Namık İsmail, “Harman”, 200x165cm, tüyb, 1920, İRHM……….285 Resim 86: Refik Epikman, “Bar”, 46x55cm, tüyb, İRHM………...286 Resim 87: Şeref Akdik, “Manolyalar”, 85x70cm, 1959, tüyb, TİBK………..286 Resim 88: “Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Sarı Saz”, 80x122cm, 1966, tükt, ADRHM………291 Resim 89: Ali Avni Çelebi, “Maskeli Balo”, 139x187cm,1928, tüyb, İRHM…...293 Resim 90: Salih Urallı, “Şapkalı Kadın”, 46x38cm, Özel Koleksiyon………298 Resim 91: Osman Hamdi Bey, “İlahiyatçı”, 1907, Özel Koleksiyon………..339 Resim 92: Süleyman Seyyid, “Elmalar”, 32.5x60cm, SSM………339 Resim 93: Şeker Ahmet Paşa, “Ayvalar”, 128x89cm, Özel Koleksiyon………….340 Resim 94: Hüseyin Zekai Paşa, “Erenköy’den”, 60x80cm, İRHM………..340 Resim 95: Hoca Ali Rıza, “Fenerli Sokak”, 42x32cm, İRHM……….341 Resim 96: Salvator Valeri, “Harem”, 1888, Özel Koleksiyon……….342 Resim 97: Joseph Warnia Zarzecki, “Rumelihisarı”, Özel Koleksiyon…………...342 Resim 98: Salvator Valeri, “Çiçekçi Kız”, 1889, İRHM………..343 Resim 99: Joseph Warnia Zarzecki “Paşa’nın Keyfi”, Özel Koleksiyon………….343 Resim 100: Fernand Cormon “Deposed Favourite”, 54.3x64.7cm, 1870, Özel Koleksiyon……….344 Resim 101: Alexandre Cabanel “Nymphe and Satyr”, Özel Koleksiyon, 1860………344 Resim 102: Cormon Atölyesi’nde daire içinde olan Vincent Van Gogh’dur………345 Resim 103: İbrahim Çallı, “Manolyalar”, 68x54cm, tüyb, TİBK……….346 Resim 104: İbrahim Çallı, “Natürmort”, 37x46cm, tüyb, İRHM……….346 Resim 105: İbrahim Çallı, “Adada Sohbet”, 57x65cm, tüyb, Lüset-Mustafa Taviloğlu Koleksiyonu………...347

(17)

xiii

Resim 106: İbrahim Çallı, “Dikiş Diken Kadın”, 127x97cm, tüyb, İRHM………..347 Resim 107: İbrahim Çallı, “Atatürk Portresi”, 1937, tüyb, İBŞBM……….348 Resim 108: İbrahim Çallı, “İnönü Portresi”, 100x27cm, tüyb, İRHM……….348 Resim 109: İbrahim Çallı, “Milli Mücadele”, 46x33cm, tüyb, Portakal Sanat ve Kültür Evi Arşivi………349 Resim 110: İbrahim Çallı, “Yeşil Elbiseli Kadın”, 146x116cm, tüyb, İRHM……..350 Resim 111: İbrahim Çallı, “Tefli Kadın”, 100x73cm, tüyb, İRHM………..351 Resim 112: İbrahim Çallı, “Oturan Kadın”, 123x103cm, düyb, Seyman Erkılıç Koleksiyonu…...………352 Resim 113: Osman Hamdi Bey Portresi, 66x87cm, tüyb, İRHM……….353 Resim 114: İbrahim Çallı, “Yahya Kemal Beyatlı”, 61x47cm, tüyb, İRHM……...353 Resim 115: Hikmet Onat, “Siperde Mektup” (Desen), 45x60cm, kükk, Edip Onat Koleksiyonu………...354 Resim 116: Hikmet Onat, “Asker”, 92x63cm, 1906, tüyb, Edip Onat Koleksiyonu………...355 Resim 117: Hikmet Onat, “Üsküdar’da Bir Sokak”, 61x54cm, 1962, tüyb, SSK…356 Resim 118: Hikmet Onat, “Kurbağalıdere”, 31x42cm, tüyb, Naci Terzi Koleksiyonu...………357 Resim 119: Hikmet Onat, “Peyzaj”, 1963, tüyb, Murat Onat Koleksiyonu……….357 Resim 120: Hikmet Onat, “Nü”, 80x52cm, tüyb, Edip Onat Koleksiyonu………..358 Resim 121: Hikmet Onat, “Salacak’ta Bahar”, 53x74cm, tüyb, Murat Onat Koleksiyonu………...359 Resim 122: Hikmet Onat, “İstinye Koyu”, 53x74cm, 1966, tüyb, TİBK………….359 Resim 123: Hikmet Onat, “Peyzaj”, 53x74cm, 1956, tüyb, Selma Onat Koleksiyonu………...360 Resim 124: Hikmet Onat, “Topkapı Sarayı’ndan”, 75x59cm, 1954, tüyb, Yahşi Baraz Arşivinden………..361 Resim 125: Nazmi Ziya Güran, “Mustafa Kemal Paşa”, 147x97cm, tüyb, İRHM…...………..362 Resim 126: Nazmi Ziya Güran, “Koyunlar”, 65x65cm, tüyb, SSK……….363

(18)

xiv

Resim 127:Nazmi Ziya Güran, “Küçük Ev”, 25x29cm,küyb, Ahmet Uz Koleksiyonu………...364 Resim 128: Nazmi Ziya Güran, “23 Nisan”, 93x73cm,tüyb, Erol Aksoy Koleksiyonu...………365 Resim 129: Nazmi Ziya Güran, “Mihriban Yüce Hanım ”, 116x89cm, 1933, tüyb, Kemal Erhan Koleksiyonu……….366 Resim 130: Nazmi Ziya Güran, “Karikatür ”, 32x24cm, küsb……….367 Resim 131: Sami Yetik, “İbrahim Çallı’nın Portresi”, 27x18cm, düyb, Murteza Hatipoğlu Koleksiyonu………..368 Resim 132: Sami Yetik, “Askerler”, 27x21cm, küçm, Kemal Erhan Koleksiyonu………...369 Resim 133: Sami Yetik, “Osman Efendi”, 35x28cm, kükk, Naci Terzi Koleksiyonu…...………370 Resim 134: Sami Yetik, “Kesilen Kazlar”, 120x100cm, tüyb, Özel Koleksiyon….371 Resim 135: Sami Yetik, “Kesilen Kazlar”, 120x100cm, 1934, tüyb, Maçka Mezat Antikacılık A.Ş. Arşivinden………...372 Resim 136: Sami Yetik, “Asker”, tüyb, Özel Koleksiyon………373 Resim 137: Sami Yetik, “Topçular”, düyb, ARHM……….373 Resim 138: Ali Sami Boyar, “Kaptanı-ı Derya Hızır Hayreddin Paşa”, 32x43cm tüyb, İDM………374 Resim 139: Ali Sami Boyar, “Borazancı”, 100x60cm tüyb, İAM………374 Resim 140: Avni Lifij, “Kendi Portresi”, 65x46cm, 1908-1909, tüyb, İRHM…….375 Resim 141: Avni Lifij, “Mareşal Fevzi Çakmak”, 166x131cm, 1923, tüyb, İRHM…...………..376 Resim 142: Avni Lifij, “Akgün Eskizi”, 25x34cm, 1923, tüyb, Sabahattin Ergi Koleksiyonu…...………377 Resim 143: Avni Lifij, “Kurukafalı, Kitaplı, Ölüdoğa”, 44.5x53.5cm, 1907-1908, tüyb, B. Aksoy Koleksiyonu………..377 Resim 144: Namık İsmail, “Kendi portresi”, 36x39.5cm, 1918, tüyb, S. Köseoğlu Koleksiyonu…...………378

(19)

xv

Resim 145: Namık İsmail, “Sahil ve Tepeler”, 26x17.9cm, 1918, tüyb, Keskin Koleksiyonu………...378 Resim 146: Mehmet Ruhi, “Taş Kıranlar”, 1926,tüyb İRHM………..379 Resim 147: Mehmet Ruhi, “Atatürk Köylülerle”,tüyb TİBK………...379 Resim 148: Mehmet Ruhi, “Grupta Köprü Üstü”,20x73cm, 1919, küsb Doğan Paksoy Koleksiyonu………...380 Resim 149: Namık İsmail, “Bursa Ulucami İçi”, 1926, tüyb, İTO………...380 Resim 150: Namık İsmail, “Yatan Çıplak”,78x63cm, 1925, tüyb, İDRHM……….381 Resim 151: “Portre (Mediha Hanım)”, tüyb, İDRHM………..381 Resim 152: Namık İsmail, “Portakallar ve Kaplar”, 48.3x34.5cm, tüyb, Keskin Koleksiyonu...………382 Resim 153: Namık İsmail, “Boğaziçi”40.2x34.5cm, tüyb………382 Resim 154: Sami Yetik, “Türk Kurtuluş Savaşı’ndan”, 192x295cm, 1921, tüyb, AMK…...………...383 Resim 155: Sami Yetik, “Türk Kurtuluş Savaşı’ndan”, 190x291cm, 1917, tüyb, AMK………..383 Resim 156: Namık İsmail, “Son Mermi”, 145x205cm, tüyb, ADRHM…………...384 Resim 157: Ali Cemal Benim, “Vatan Savunması”, 74.5x110cm, 1917, tüyb, ADRHM……….384 Resim 158: Feyhaman Duran, “Atlı Atatürk Anıtı”, ADRHM……….385 Resim 159: Feyhaman Duran, “Köpekli Kız”, 106x95.5cm, tüyb, 1925, İRHM….385 Resim 160: Şeref Akdik, “Köpekli Kadın”, 130,5x75cm, 1930, tüyb, İRHM…….386 Resim 161: Şeref Akdik, “Okuma Yazma Kursu”, 180x150cm, tüyb, İRHM…….386 Resim 162: Abdülmecid Efendi’nin Şişli Atölyesi’ni Ziyareti, Soldan sağa: Ruhi Arel, Ali Kemal, Abdülmecid Efendi, Namık İsmail, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Sami Yetik, Ali Sami Boyar ve üç asker………...387 Resim 163: 1930’ların başında İbrahim Çallı Atölyesi……….387 Resim 164: İbrahim Çallı Öğrencileriyle: 1- Şemsi Arel 2- Zahide Özar 3-İlhami Demirci 4- Nükhet 5- İbrahim Çallı 6- Ziya Keseroğlu 7- Nevzat Kasman 8- Fatma İzli 9-Kemal Zeren………388

(20)

xvi

Resim 165: Refet Paşa’nın ziyareti sırasında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin tüm

öğrencileri………..388

Resim 166: Namık İsmail, Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, 1914…389 Resim 167: Galatasaray Sergisi’nde soldan-sağa: Şevket Dağ, Feyhaman Duran (ayakta), ilk kadın heykeltıraşlarımızdan Rezan Hanım, Hikmet Onat (ayakta), Halil Paşa…...……….389

Resim 168: Bir Galatasaray Sergisi öncesi resimlerin asılma anı, soldan-sağa: Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Şevket Dağ, Mehmet Ali Laga, Halil Paşa ve Güzin Duran………..390

Resim 169: Hikmet Onat, Sanayi-i Nefise Mektebi’ndeki atölyesinde öğrencileriyle...………..390

Resim 170: Akademide üç büyük hoca soldan-sağa: Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran………391

Resim 171: Sergievi’nde (Ankara) yeni açılan Yerli Malları Sergisi’nde Vedat Nedim Tör ve Afet İnan’la (1934)……….391

Resim 172: Galatasaray Sergisi, 1932………...392

Resim 173: Yenigün Gazetesi, 17. Galatasaray Sergisi haberi, 1933………...392

Resim 174: Ankara Ulus Zafer Anıtı, 1930’lar……….393

Resim 175: Ankara Halkevi………..394

Resim 176: İbrahim Çallı’nın 1947 yılında Akademi’den emekli olması nedeniyle düzenlenen törende soldan-sağa: Cevat Dereli, Zeki Kocamemi, Elif Naci, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Şeref Akdik, Ziya Keseroğlu, oturanlar: Mahmut Cuda, Hakkı Anlı…...……….394

Resim 177: İbrahim Çallı ve Hikmet Onat Sanayi-i Nefise Mektebi’nde atölyede öğrencilerle birlikteler………395

Resim 178: Viyana Üniversitesi’nde açılan sergiden bir görünüm (Prof. Adnan Çoker arşivi)……...………..395

Resim 179: Çallı’nın yaptığı İnönü portresi önünde. Soldan sağa: İbrahim Çallı, İnönü, Feyhaman Duran ve Ayetullah Sümer………...396

(21)

xvii

Resim 181: Ali Avni Çelebi, “Deniz Peyzajı”, 37x48cm, tüyb, İRHM………397 Resim 182: Refik Epikman, “Arzuhalci”, 44.5x35.5cm, tüyb, İRHM……….397 Resim 183: Muhittin Sebati, “Atik Ali Paşa Camii”, 72x60cm, 1922, tüyb, İRHM……….398 Resim 184: Nurullah Berk, “Oturan Adam (Boyacı İbrahim)”, 60x73cm, 1950, tüyb, İRHM……….398 Resim 185: Nurullah Berk, “Ütü Yapan Kadın”, 60x91.5cm, 1950, tüyb, İRHM……….399 Resim 186: Cevat Dereli, “Meyve Toplayanlar”, 163x112cm, tüyb, İRHM………399 Resim 187: Cemal Tollu, “Alfabe Okuyan Köylüler”, 92x73.5cm, tüyb, 1933, İRHM……...………..400 Resim 188: Elif Naci, “Natürmort”, küyb, 52x48.5cm, İRHM………400 Resim 189: Eşref Üren, “Kadın Portresi”, küyb, 67.5x54.5cm, İRHM………401 Resim 190: Halil Dikmen, “Elma Toplayanlar”, 129x192.5cm, 1957, tüyb, İRHM……….401 Resim 191: Refik Epikman, “Oturan Kadın”, 89x69cm, tüyb, 1938, ARHM……..402 Resim 192: Nuri İyem, “Tarlada Ana ve Çocuk”, tüyb, 1970, Özel Koleksiyon….402 Resim 193: Abidin Dino, “Dolanımlar”, 100x81cm, tüyb………403 Resim 194: Selim Turan, “Soyut Kompozisyon”, 63.5x48.5cm, küyb, Asuman-Hüsnü Güreli Koleksiyonu………....403 Resim 195: Mümtaz Yener, “Karıncalar”, 100x74.5cm, düyb, 1969, İRHM……..404 Resim 196: Avni Arbaş, “Vazoda Çiçekler”, 46x38cm, küyb, 1974, İRHM……...404

(22)

1

GİRİŞ

Başlangıcından günümüze uzunca bir süreçte varlığını gösteren Türk Sanatı, farklı coğrafyalarda gelişmiş, Anadolu’da modern tekniklerle yoğrularak 21. yüzyıl’ın modern Türk Sanatı anlayışının şekillenmesine olanak sağlamıştır. Bu anlayış, resim sanatında farklı tekniklerin denenmesini kolaylaştırmış, ressamların kişisel gayretleri neticesinde kalıcı eserlere dönüşerek, Türk resim sanatının ulusallaşması yolunu açmıştır. İşte bu ulusallaşmanın ilk mimarları olan 1914 Çallı Kuşağı’nın Türk resmine yeni bir ivme kazandırması, gelecek adına atılmış en etkili adımlardan olarak değerlendirilmelidir. Çünkü Türk sanat eğitimi kurumlarında yabancı hocalardan eğitim aldıktan sonra, kazandıkları sınav sonucu Avrupa’da bilgi ve birikimin yanı sıra ulusallaşmanın izlerini aramışlardır.

Bu ulusallaşma arayışları, devletin sanat politikasında aldığı kararlar üzerinde önemli bir etki yapmış, böylece yurdun tek sanat merkezi olan İstanbul’u oldukça ağır bir yükten kurtararak Anadolu’ya sanatı yayma biçimine dönüşmüştür. Bu olayda en büyük pay ya da imkâna galeriler, müzeler ve çeşitli sivil toplum kuruluşları sahiptir. Benzeri kuruluşlar vasıtasıyla tüketiciyle buluşturulan eserler, izleyicide oluşturduğu etki ve kalite düzeyine göre sınıflandırılmıştır. Ancak eserlerin bazı durumlarda belirli akımlara göre değerlendirilmeleri de mümkün olabilmektedir. Buradan hareketle eleştirel bir dünya ortamında, sanatın özgürlüğünün her geçen gün sınır tanımaz işlevlere soyunduğu düşünülürse, eser sahibinin imzası altında bir sanat eseri kimliğinden söz edilebilmektedir.

Kimlik ve sanat paralelinde Türk resminin gelişim çizgisi incelendiğinde, toplumu sanattan soyutlamaya yönelik bir anlayışa yer verilmediği görülmektedir. Ayrıca sanatın eğitim yoluyla yayılması örneği sıkça vurgulanmaktadır. Sanat adına önemli gelişmelerin olduğu bir çağda, eğitim kurumlarının vazgeçilmezi olan atölye çalışmalarının güçlendirilerek, sistematik bir biçimde ele alınması gerekliliği birçok söylevde ve yayında dile getirilmiştir.

(23)

2

Sanatı ve sanat eğitimini geniş perspektifte ele almadan önce yaşanılan coğrafyanın sosyokültürel yapısını ele almak daha yerinde olacaktır. Ancak konuya giriş niteliği taşıması açısından bazı dipnotlara bu bölümde değinmek, araştırmanın yapısını daha iyi ortaya koyacaktır. Bu dipnotlar arasında giriş bölümünde özellikle vurgulamaya ihtiyaç duyulan kurum Sanayi-i Nefise Mektebi’dir.

Türk resim sanatı tarihinde bir dönüm noktası olarak ifade edilen Sanayi-i Nefise Mektebi, yetiştirdiği ressamlarla çağı aydınlatabilecek, sanatı ileri seviyelere taşıyabilecek gençlere imkân tanımıştır. Buradan yetişen genç ressamlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük sanatçıları ve eğitimcileri olarak doğrudan Türk resim sanatına etki etmişlerdir. Ancak Cumhuriyet rejiminden önce Osmanlı ülkesinde sanat, yabancı hocalar ve ressamların elindedir. Bu dönemde yabancıların kurdukları akademiler, birliktelikler ve atölyeler onlara küçük çapta olsa da bir sanat piyasası oluşturmuştur. Türk devletinde sanatı icra edenlerin yabancı kökenli olması ya da gayri müslüm olması konu gereği çok fazla bir önem taşımaktadır. Ancak ortamı yansıtması ve ileride tartışmaların ana kaynağını oluşturması açısından önemlidir. Bu aşamada Osman Hamdi Bey’in öncülüğünde kurulan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk kadrosu ve işlevi büyük önem taşımaktadır. Çünkü okulun eğitim kadrosu yabancı hocalardan oluşmuştur. Fakat okula eğitim amaçlı alınan genç öğrencilerin içinden birkaçı vardır ki Türk resmi, onların elinde değişecek, geliştirilecek, yenileşecek ve tartışmaların odağı haline gelecektir. 1914 Çallı Kuşağı olarak bilinen bu grup, Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi’nin öğrencileri olarak çağdaş Türk resim sanatına önemli katkıları olmuş bir sanat birlikteliğinin adıdır. Çallı Kuşağı ressamları, sanat alanında önemli bir akımın ve dönemin temsilcileri arasına girmiş, sanat alanına büyük yenilikler getirmiştir. Araştırmanın başlığı ve çıkış noktası olarak ele alınan bu kuşak, Türk resim sanatına ve eğitimine doğrudan etki etmiş, üstlendiği görev ve sorumluluklarla Cumhuriyet Türkiye’sinin sanatsal kimliğinin oluşumunda önemli bir noktada varlığını sürdürmüştür. Bu kuşağın eğitim ve sanat anlamında yaptığı hizmetlere geçmeden önce, bütün bu gelişmeleri iyi irdeleyebilme ve kronolojik bağlantının daha iyi kurgulanabilmesi adına, Çallı Kuşağı’nın hayat bulduğu Osmanlı Devleti’nin sosyal yaşamını ve sanat politikasını incelemek yerinde olacaktır.

(24)

3

BİRİNCİ BÖLÜM- 1914 ÇALLI KUŞAĞI ÖNCESİ DÖNEM

1. Osmanlı Devleti

Beylikten devlete uzanan uzun bir iktidar ve gücün simgesidir Osmanlı devleti. Devlet, kendi içinde barındırdığı yetmiş iki millete aynı önem ve hassasiyeti gösterme çabası içinde, her kültürün etkisi ile farklı coğrafyalara kendi kimliğini taşıyan sayısız esere imza atmıştır. Fakat çağdaşlaşma ya da Batılılaşma kavramlarının arandığı bir süreç vardır ki Osmanlı’nın yüzünü tam anlamıyla Avrupa’ya dönmesiyle eksikliklerin daha iyi anlaşıldığı bir dönüm noktasıdır. Bu dönemin adı Tanzimat’tır. Osmanlı tarihinde dönüm noktası olarak kabul edilen olaylardan biri olan Tanzimat’ın ilânı (3 Kasım 1839), hem sonuç ve hem de sonrası için başlangıç olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca çağı anlamada çok önemli ipuçları taşıyan bir süreçtir. Milletlerin hayatında her dönemin öncesi ve sonrasıyla köklü bağlantıları olduğu varsayılırsa, Tanzimat Dönemi’nin iyi irdelenmesi gereklidir. Bir cihan devletini tarihten silen hataları görmek ve aynı hatalara yeniden düşmemek için (Taşyürek, 2001: 1) ilk olarak Türk tarihinde demokratikleşmenin somut bir adımı niteliğinde olan Tanzimat’ın Türk tarihi açısından, önemli sorumluluk ve gelecek kaygısı güttüğünden söz edilebilir.

Tanzimat Fermanı, önceki devrin yöneticilerine yönelik bir eleştiri ile başlamaktadır. Son yüz elli yıllık dönemde, çeşitli sebepler yüzünden devletin ve halkın eski ihtişamlı ve zengin halini kaybedip güçsüzlük ve fakirliğe düştüğü tespiti yapılmıştır. Bunun sorumluları olarak şeriata ve kanunlara uymayan yöneticiler gösterilmektedir. Devletin beşeri kaynaklarının yeterli olduğu savunularak, bu kaynakların akılcı biçimde kullanılması halinde beş-on yıl içerisinde arzu edilen gelişim seviyesine ulaşılacağı ümidi vurgulanmaktadır (Saydam, 2002: 783). Böylece önceki dönemlerde izlenen politikaların yanlışlıkları bu dönemde dile getirilmiş, halka tüm yanlışlıkların açıklanması gereği hissedilmiştir.

(25)

4

17. yüzyıl, Osmanlı Devleti açısından Avrupa’yı, yani “Diyâr-ı Küfr”ü, “Diyar-ı İslâm”a çevirme ideallerinin yavaş yavaş değiştiği ve artık yer yer aksaklıkların görülmeye başlandığı bir dönemdir. Bilhassa yöneticiler arasındaki siyasi çekişmeler ve iktidar kavgası, ekonominin daralması, paranın değer kaybetmesi, rüşvetin yayılması, ehil olmayanların rütbe kazanması ve bürokratların iktidardan pay kapmak için askerleri isyana sürüklemeleri, ülkeyi içinden çıkılmaz badirelere sürükler. Ortam öylesine güvensizleşmiştir ki, padişahlar devlet işlerini emanet edecek ehil insanlar bulamazlar. Diğer taraftan devşirme ve dönme bürokratlar, kendi çıkarlarını halkın isteklerinden üstün tutmaya başlamıştır. Öyle bir an gelir ki, II. Mahmud, halkla el ele vererek kendi ordusu olan Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırma durumunda kalmıştır (Taşyürek, 2001: 1-2). Artık değişim şart olmuş, toplumun pek çok kesiminde umutsuzluk ve endişe hakim hale gelmiştir. Yerinde alınacak tedbirlerle bu gidişe dur demek gereklidir.

Fakat Kâtip Çelebi’den yüz yıl sonra Osmanlı Ülkesi’nde toplumsal hastalıklar gizlenemeyecek ölçüde artmıştır. Başlayan çözülmeyle birlikte bazı “kurtarıcılar” ortaya çıkmıştır. Böylece askerî, idarî, ticarî ve siyasî alanlarda kötü gidişi durdurmak için reçeteler hazırlanmaya başlanmıştır (Taşyürek, 2001: 2). Bu reçetelerin başlıca çıkışı ilerleyen devletlerin izlediği yol ve toplumsal devinimleridir.

Osmanlı bürokrasisi Avrupa’ya bir başka gözle bakmaya başlamıştır. Bilindiği gibi “Lale Devri” Batılılaşma hareketlerinin dönüm noktasıdır. Padişah III. Selim’in açtığı çığır, II. Mahmud ve Abdülmecid ile hız kazanır. Ama bu çığır, ciddi çelişki ve tutarsızlıkları olan, bu haliyle memleketi nereye götüreceği belli olmayan bir çığırdır. Avrupa’yı örnek alanlar, iddialarının aksine, bilim ve teknik alanında değil, kültür, siyaset, eğlence ve safahatta taklitten öte gidememektedir. Avrupa’ya okumaya gönderilen öğrenciler, sömürgelerden zulümle elde edilen servetler sayesinde zenginleşmiş kentleri görünce karmaşık duygulara kapılırlar. Kendi ülkelerinin içerisinde bulunduğu problemlerin gerçek sebeplerine inmeden, cazibesine kapıldıkları ülkelere hayranlık duyarlar. Bu dönemde bürokrasiden kılık-kıyafete, eğitimden eğlenceye bir dizi reformlar yapılır. Artık Osmanlı’nın simgesi sarığın yerini fes, şalvarın yerini setre pantolon alır. Fransız mürebbiyeler tutulur, alafranga

(26)

5

hayat tarzı Osmanlı konaklarına girer. Tercüme furyası başlar. Mekteplerde, basın dünyası ve edebiyatta Fransız modası ağır basmaktadır (Taşyürek, 2001:2). Devlet, idealler ve hedefler doğrultusunda gitmekten öte daha çok fuzuli harcamalara sebep olacak zenginliklerin peşindedir. İlim ve siyaset alanında çok büyük başarılar elde etme yolunu tercih etmeyen bürokratlar, ülkeyi bunalıma sürüklemektedirler. Çöküş için yeni kurtuluş çareleri aranmaktadır. Tanzimat’la beklentilere cevap bulunamaması farklı yönelimi peşinde getirmiştir. İşte yeni sürecin başlangıcı buradan sonra gerçekleşmiş, Tanzimat süreci yerini Meşrutiyet’e bırakmıştır.

Meşrutiyet Dönemi, Osmanlı Devleti’ne bazı siyasi değişimler getirerek, modernleşmenin kapısını aralayacak kararlar alınmasına zemin hazırlamıştır. Bu yapısal değişimler toplumu derinden etkilemiştir. Eğitim, hukuk, ekonomi ve toplumsal değişimlerin başladığı, modernleşme adımlarının atıldığı çağ, kadının toplumsal konumunda bazı değişiklikler meydana getirmiştir (Alp, 1999: 14). Osmanlı toplumu, böyle bir ortam karşısında yeni bir yaşam tarzını benimseme mecburiyetini hissetmiştir. Böylece aydın bir ailede yetişen ve iyi bir eğitim almış olan kızlar arasında, batılı kadınlar gibi özgür yaşama düşüncesi oluşmaya başlamıştır (Beykal, 1983: 6).

İleride örneklerle görülecek olan bu ortamın sanat eserlerine yansıması, toplumun görsel biçimini gözler önüne sermesi açısından oldukça önemlidir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki toplumun yeni bir ivme kazanması, sınıf farklılıkları arasındaki düzeyin zamanla erimesine sebebiyet vermektedir. İleride kurulacak yeni yönetim anlayışının ve devletin temellerinin atıldığı önemli bir dönem olarak ta değerlendirilebilir. Özellikle üretim, tüketim ilişkisinin daha anlaşılabilir hal kazanması, Avrupa ülkelerinde rastlanan çok doğal bir olgudur ve mutlak surette Osmanlı toplumuna da anlatılması gereklidir. Avrupa ile tanışan ya da daha yakından tanıma fırsatı bulan bireyler, 19. yüzyıl Osmanlı toplumundaki farklılığı ve çöküntüyü daha yakından görme fırsatı bulmuşlardır. Bu çöküntünün ana kaynağı ve Batıda görülen farklılıkları özümsemeye çalışan bir toplumun profilini incelemekte fayda vardır.

(27)

6

1.1.19. Yüzyılda Sosyal Yaşam, Ekonomi ve Yansımalar

19. yüzyıl, dünyanın pek çok yerinde sanayileşmenin, endüstrinin, yeni icatların, üretimin, insan gücü ve özverisine dayalı bir hareket olduğu gerçeğinin uyandığı dönemdir. Avrupa, yüzyıl önceden hazırlıklarını tamamlamış ve bu yüzyılda ardı adına açılan fabrikalarla kendi gelişimini hızlandırmıştır. Sosyal değişim sözcüğü, literatüre geçmiş ve içeriği tüm halklara iyi anlatılmıştır.

Aslında sosyal değişim kavramı, Rönesans’ta fark edilen bir olgudur ve buna bağlı olarak edinilen bir bilinçtir. Keşfedilen yeni kara parçalarında ki ilkeler, “bon savage” (iyi-vahşi) Avrupa’da insan ve insan toplumunun evrimi konusunda bilinç uyandırmıştır. Bu evrim kuşkusuz Avrupa kıtasına has bir olgu olarak algılanıyordu. Özellikle Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya yapılan geziler neticesinde 18. Yüzyıl Avrupa’sında, diğer dünya parçalarındaki toplumların durgun olduğu ve oralarda tarihin fasit bir daire teşkil ettiği fikri yaygındı. Bu keyfiyete seyyah Chardin’in “Asya atalettir, Avrupa devamlı değişmedir” ifadesinde şahit olunmaktadır. Mousnier de 1740’da Paris Akademisi adına yaptığı bir açıklamada “Avrupa bilinç ve bilgi düzeyindeki gelişme sayesinde değişen bir dünyadır, diğer bölgeler atalet içindedir” demiştir. Bu gibi görüşler Şark’ın münevverleri tarafından da değişme çağında, yani 19. yüzyılda benimsenmiştir (Ortaylı, 2003: 37). Osmanlının da bu değişimi, iyi özümsemesi ve değişen dünya düzenine karşı hazırlıklı olması gereklidir. Aslında yapılan yenileştirme çabaları, farklı isimler altında yapılsa da amaçlanan hedef toplumu yeni düzene hazırlamak ve çağdaşlarının gerisinde kalmamaktır. Bir bakıma ıslahat hareketlerinin getirdiği yenilik, toplumu Batılı anlamda yaşama hazırlamıştır. Osmanlı tarihi boyunca görülen ıslahat hareketleri, genel olarak iki ana özellik göstermektedir. İlk olarak şu ya da bu şekilde kurumlarda görülen zaafları gidermek maksadıyla yapılan ve kaynağını devletin kendi gelenek ve anlayışlarından alanlar, ikinci olarak da Batı karşısında düşülen acizlik yüzünden oradaki gelişmelerin doğurduğu hayranlıktır. Dolayısıyla benzer yeniliklerin ülkede yapılmasını öngören çalışmalardır. Birinci türden ıslahatlara pek çok defa başvurulmakla beraber, ikinci türden olanlara, Lâle Devri’nden itibaren daha yoğun ilgi gösterilmiştir. Bu dönemde

(28)

7

göze batanlar arasında Humbaracı Ahmed Paşa ile Baron de Tott’un çalışmaları ile mühendishanelerin açılışı ve nihayet Nizam-ı Cedid reformları örnek gösterilebilir. Ancak bu yeniliklerin bir özelliği, bazı başarılar elde edilmesine rağmen kesintisiz olarak devam ettirilebilmiş olmasıdır (Saydam, 2002: 782). Özellikle Fransız Baron de Tott’un yaptığı katkı, Türk sanatı açısından önem taşımaktadır. Çünkü Tott, Fransa’dan gelmekte ve Fransa çağın en gelişmiş ülkelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bir diğer önemi ise halkının inkılâp ateşini yaktığı ve özgürlüklerin kan dökülerek elde edildiği tarihi bir millet olmasıdır.

1789 Fransız İnkılâbı zamanında, Osmanlı padişahı olan III. Selim’in saltanat devri, Türk kültür ve medeniyet tarihinde bir dönüm noktası sayılmaktadır. Selim’in hayatı, Doğu İslâm dünyası ile Batı Hıristiyan Avrupa dünyasının birbirlerine yaklaştığı, tarihin çeşitli kültür mücadeleleriyle doludur (Yılmaz, 2002: 684). Türk Sanatı incelendiğinde III. Selim Dönemi, aynı zamanda önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Ancak bu dönem, Osmanlı halkı için sıkıntı ve buhranlı bir dönemin başlangıcıdır.

18. yüzyılda Rusya ve Avusturya karşısında yenilgilerle sonuçlanan bir dizi savaş, Devleti ciddi bir durumla karşı karşıya bırakmıştır. Osmanlı yönetici sınıfı, sadece eski kurumları yenileme ve ihlalleri sistemden ayıklamayı değil, aynı zamanda Avrupa’daki benzerlerini örnek almaya da zorunlu hale gelmiştir. Yeni kurumların ve uygulamaların sisteme eklenmesi sürecini de içeren reformlar, ümit edilen yeni silah ve taktiklerin kullanılması ile birlikte, Osmanlıların hükümette ve sosyal alanlarda geleneksel hayat tarzlarını başarı ile savunmalarını sağlayacaktır. Bu anlayışın benimsenmesi, Osmanlıların bütün alanlarda geleneksel tarzdaki reformları sürdürmesini ve daha önceki yüzyıllarda uygulanan eski metotları iyileştirmesini hızlandırmıştır. Ayrıca bunlara bazı yeni unsurların eklenmesini, Avrupa’da geliştirilen yeni askeri kurumlar ve tekniklerin en azından kısmen örnek alınmasını mümkün kılmıştır (Shaw, 2002: 609-610). Bu dönemde bazı Avrupa devletleri kapılarını Osmanlıya açarak gelişimi takip etmeleri yönünde destekçi olmuşlardır. Ancak bir devletin devletleşme ve sosyal yaşamı, ekonomik düzeyi ile paralellik göstermektedir. Bu dönemde, Osmanlı ekonomisi iyi değildir.

(29)

8

Bilindiği gibi 19. yüzyıl toplumsal ve ekonomik yaşamda köklü değişikliklerin başladığı bir yüzyıldır, özellikle 20. yüzyıl başlarında daha da hızlı değişmeler yer almış, endüstrileşme süreci içinde, toplumsal açıdan, işçi sınıfı giderek ağırlığını duyuran bir güç olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Felsefede, sanatta da oluşumlar bir anlamda bunların koşullandırdığı değişiklikler ve yönelmeler görülür. Sanatta, romantizme karşı gerçekçilik ve yansıtmacılığın güçlenmesini, yukarıdaki gelişimlere bağlamak da olasıdır. Giderek güçlenen gerçekçilik görüşü, kimi yerlerde, toplumsal ve ekonomik olayların öneminin vurgulanmasıyla, sanat olayının kendine özgü yapısı ve niteliğini, sanatçının öznel yaratıcı gücünü küçümseyebilmiştir. Kuşkusuz bu akımın gelişmesinde, zamanın “pozitivist” düşünce temelleri büyük rol oynamıştır (San, 2004b: 52). Ancak sanat alanında yeniliklerin kaçınılmaz olduğu bu dönemin kendi içinde yaşadığı toplumsal olaylarını da incelemek ilk etapta önemlidir. Bu gelişmelerin yaşandığı 17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzayan süreç, her süreçte olduğu gibi neden-sonuç ilişkisine dayanan bir süreçtir. 1800’lü yıllar da Avrupa, bir kıpırdanma içindedir. İleride harita değişikliğine kadar gidecek olan toplumsal olaylar yavaş yavaş baş göstermektedir.

1800’lü yılların başından beri Batı, özellikle İngiltere ve Fransa, sanayi devrimini gerçekleştirme yolundadır ve gelişen endüstrilerine dünyanın dört bir yanında hammadde kaynağı ve pazar aramaktadırlar (Cem, 1979: 214). Bu arayış önemli boyutlardadır. Bütün dünyayı savaşa sürükleyecek bir ortam kaçınılmaz hale gelmiş, gücün paylaşılamadığı bir sürece hızla girilmiştir.

Osmanlı gelişen olayları ve süreci yakından takip etmektedir. Sultan Abdülaziz’in tahta çıktığı yıllarda Avrupa’da olduğu gibi, fabrikalar, okullar, donanma ve deniz tezgahları kurma gereği hissedilmiştir. Ancak yine bu dönemde bazı imalathanelerin yerini Avrupa eşyası satan dükkânlar almıştır. Artık Avrupa’dan bol ve ucuza ithal edilen kumaşlara ve her çeşit eşyayla rekabet etmek imkânsız bir hale gelmiştir. Yerli sanayinin çöküşünden dolayı, esnaf şikâyete başlamış, bu hale bir çare bulunması için hükümete başvurmuştur. Zamanın devlet adamları, o günün şartları içinde bile Batı ölçüsünde sanayileşme teşebbüslerine girişmek zorunda kalmışlardır. Bu maksatla ilk sergi olarak nitelendirilen, fakat ticari bir amaç

(30)

9

gütmeyen sergi Londra’da Kristal Palas’ta 1851 yılında açılmıştır. Böylece yerli mallarının tanıtımı, milletlerarası bir sergiyle diğer ülkelere gösterilme imkânı bulmuştur (Şanda, 1965: 75). Bu sergide de yine el sanatları ve tamamen yerli malı konumunda olan sanatsal ürünler, Avrupalının beğenisine sunulmuştur. Osmanlı, gelişmişliğini ve tanıtımını bu sergi ile Avrupa’nın kalbinde geniş bir izleyici kitlesiyle buluşturmuştur.

Kültür ve sanat politikaları da yine gelişmişliğin bir göstergesi olarak ele alınabilir. Ancak ilerleyen bölümlerde bu konular hakkında daha detaylı durulacağından dolayı burada sadece bir cümle ile bahsetme gereği duyulmuştur. Devletin aydın, eğitimci, sanatçı ve yazar sayısının artması devletin ekonomik gücü ile de şüphesiz ki orantılıdır. Aslında Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda ki ekonomisi, bütün açıklığıyla ortadadır. Aydınların devlet ekonomisi üzerinde ki etkisi de şu şekilde özetlenebilir.

Osmanlı aydını, uzun bir dönem Osmanlı Devleti’ni bir tarım ülkesi olarak görmüş, klâsik liberal iktisat ışığında karşılıklı üstünlükler ülkesi benimsemiş ve Osmanlı’nın tarımda uzmanlaşması önerilmiştir. II. Meşrutiyet’le birlikte Osmanlı aydını ulusçuluk kavramı üzerinde durmuştur. İttihatçı çevrelerde Alman ekonomi düşüncesinden esinlenilerek “milli iktisat” benimsenmiştir. Smith, Ricardo, Bastiat yerine List, Rae, Cammes, Carey gibi klâsik iktisada başkaldıran düşünürler okunmuştur. Bundan böyle List’in görüşleri doğrultusunda, birey ile insanlık arasında ulus gerçeği aranmıştır. Ulusun organik bir bütünlük kazanması özlenmiştir. Ekonomik bağımsızlığın, bütünlük doğrultusunda sanayileşerek gerçekleşebileceği savunulmuştur. 19. yüzyılda sanayileşmeyi özendirici sınırlı bazı önlemler alınmış, Islah-i Sanayi komisyonu kurulmuşsa da, dönemin elverişsiz koşulları ve Osmanlı toplumunun yapısal gerçekleri, sanayileşme için uygun bir ortamın oluşmasını önlemiştir. 1908 Devrimi’yle birlikte o güne kadar dağınık bir şekilde uygulanan bağışıklık ve ayrıcalıklar terkedilmiş, Teşvik-i Sanayi Kanun-i Muvakkati’yle kapsamlı bir teşvik politikası benimsenmiştir. Ancak, ülkede birikim yetersizliği nedeniyle kurulmuş ve işletme sermayesi sorununa çözüm bulunamamıştır. Böylece sınaî kredi sağlayacak banka kurma girişimleri sonuç vermemiştir. 1908-1918

(31)

10

dönemi, Anadolu’da sanayileşme bilincinin oluştuğu yıllardır. Gazete ve dergilerde sanayileşme sorunu sık sık gündeme getirilmiştir. Sanayi kuruluşlarının sayımı yapılmıştır. Sınaî mal yarışmaları düzenlenmiştir. Sanayi üzerine sergi ve panayırlar açılmıştır. Yabancı ülkelerden uzman getirilerek ülkedeki sanayi mektepleri yeniden ele alınmıştır. Teknik eğitim için çeviri eserler yayımlanmıştır. Almanya’ya teknik öğrenim için işçi-öğrenci gönderilmiştir. II. Meşrutiyet dönemi, Osmanlı’da sanayi toplumu olma özleminin doğduğu, sanayileşme bilincinin oluştuğu yıllardır. Osmanlı Batılı ülkelerde görülen gelişme evrelerini kendi içinde de araştırarak sorunlara eğilme dönemine girmiştir (Mardin, 1985: 640). Ekonomik anlamda böyle gelişmeler yaşanırken, sanat anlamında da önemli gelişmelerden söz edilebilir. Avrupa’nın ekonomik yönden rahat gözükmesi, ülkelerin dev sanat eserlerini şehir meydanlarında halkla bütünleştirmesiyle somut bir ifade kazanmaktadır.

19. yüzyıla kadar kendi içinde üslupsal bir çizgide gelişen Avrupa dünyası sanat alanında da gelişimini sürdürmüştür. Bu çağda gezgin sanatçıların doğu kültürüyle doğrudan ilişkiye girmeleri sonucu zenginleşerek yeni kavramlar üretmiş ve 20. Yüzyılın modern plâstik düşüncesinin doğmasına katkıda bulunmuştur. Oryantalizm bu kültürel açılımın başlangıç evresidir. Avrupalı sanatçının Orta doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine geziler yaparak İslâm kültürüyle ilişkiye girdiği 19. yüzyıl, aynı zamanda Osmanlı sanatçılarının Tanzimat reformlarının sonucu olarak Batı’ya yöneldiği ve yeni plâstik ifadeyi Avrupa sanat normları içinde aradığı bir çağdır. Batılılaşma, Türk resminde bir gelenekten kopuş, aynı zamanda yeni bir sanat dilinin doğuşu olduğu kadar, Osmanlı sanatçısının farklı kültürel değerlere sahip bir sanat ortamıyla doğrudan ilişki kurduğu bir dönemdir (Germaner, 2000: 116). Osmanlı sanatçısı farklı kültürleri yakından tanıma fırsatı bulurken, Avrupalı sanatçıların da ilgisinden kurtulamamış böylece doğu kültürlerini merak eden seyyahlar için vazgeçilmez bir dünyanın kapıları açılmıştır. Ekonomi ile kurulan bağlantılar ilerleyen süreçte her alana yönelerek, Avrupalı yaşam tarzını da beraberinde getirmiştir. Böylece ortaya yeni yaklaşım ve biçimlerin çıkması kaçınılmaz olmuştur. Sanat alanında ortaya çıkan gelişimi ya da değişimin tüm yönleriyle incelenmesi ilerleyen bölümlerde ele alınacağından ilk anlamda eğitim sisteminin incelenmesi konuyu farklı boyutlara taşıması açısından yerinde olacaktır.

(32)

11

1.2. Çağın Gelişimine Uygun Eğitim Sistemi

Osmanlı modernleşmesinin devlet ve toplum hayatına asıl yansıdığı alan hiç şüphesiz ki eğitimdir (Ortaylı, 2006: 143). Eğitim, bireylerin toplu olarak değişimi hissettikleri önemli kurumların başlıca hedefleri arasında ve toplumu kolay etkilemenin en etkili yoludur. Bu nedenle halk, eğitim kurumlarında yapılacak reform hareketleriyle değişimi çabuk anlayacak ve ileriye dönük daha aydın bir kesimin yetişmesine olanak sağlanacaktır.

Böylece İmparatorluk hayatında kitlelerin aydınlanması, artan memur ihtiyacının karşılanabilmesi ve devletle halkın arasında artan iletişimi sağlayacak bir mekanizma ortaya çıkması, eğitimle mümkün olacaktır. Daha evvel ki dönemlerde cemaatlerin kendi tekelinde, Müslüman olsun, olmasın caminin, kilisenin, havranın yanı başında açılan okul ya da mahalle mektebi, artık devlet tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Bu ilk kademe okullarla birlikte orta öğretim verecek kurumlara ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine devlet, orta öğretim kurumları olan rüştiyeleri kurmuştur. Rüştiyeler, artık kız-erkek öğrencilerin karışık okumayacağı yerler olduğu için erkek çocukların devam ettiği yerlerle kız öğrencilerin okulları ayrılmış ve tabii ki kız okullarının öğretmenleri de değişmiştir. Türk eğitim hayatına “Muallime Hanım” kelimesi girmektedir. Bu Osmanlı eğitim hayatında önemli gelişmelerden biridir (Ortaylı, 2006: 146). Bunun başlıca örneği İnas Sanayi-i Nefise Mektebi açıldıktan sonra karşımıza çıkmaktadır. İlk başta erkek hocalarla eğitim başlatılırken daha sonra bayan öğrencilerin yetiştirilerek kadın sanat eğitimcilerinin yolu açılmıştır. Böylece ileride oluşacak farklı eğitim kurumlarında görev alacak eğitimci kesimin önü açılmıştır.

İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nden daha sonra açılan Kız Yüksek Öğretmen Okulu da gelişimin bir göstergesi olarak kültür ve eğitim tarihi açısından Batılı modellerin örnek alındığı, modernleşmenin başladığı yıllar içinde gelişim göstermiştir. Eğitim kurumlarının gelişim çizgisi irdelendiğinde başlangıcından itibaren bireyi, topluma yararlı biçimde kazandırma çabası dikkati çekmektedir. Bireyin topluma yararlı olabilecek eğitimle tanıştığı ilk eğitim kurumları; sıbyan

(33)

12

mektepleri, enderun mektepleri ve medreselerdir. Sıbyan mektepleri, toplumun genel eğitimi ile ilgilenen ilkokul seviyesindeki eğitim kurumlarıdır. Her köy ve mahallede bulunan eğitim-öğretimde etkili olan sıbyan mekteplerinin esası din ve ahlakın öğretilmesine dayanıyordu. Sıbyan mektepleri Osmanlı devletinde ilk eğitimin ve öğretimin yapıldığı yer olarak zamanın ihtiyaçlarına cevap vermiş ancak kendisini yenileyemeyince eski işlevini yitirmiştir (Kodaman, 1980: 10). Fakat sıbyan mekteplerinin amacı günümüzdeki bilinen eğitim anlayışından ziyade daha çok dini nitelik taşımıştır. İslam dinine göre kadın ve erkek ilim öğrenmelidir. Bu nedenle Çocuklar 4-6 yaşına geldiklerinde bu mekteplere gönderilirlerdi. İslam dininin ilme önem vermesi nedeniyle her caminin yanında bir sıbyan mektebi açılmıştır (Atuf, 1931: 27).

Osmanlı devletinin eğitim kurumlarından biri de Enderun mektepleridir. Enderun mektepleri Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında, yönetici ve devlet adamı yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Enderun mekteplerine alınan öğrencilerin pek çoğu yeniçeriler arasından seçilmiştir. Bu mekteplerde medreselerde okutulan derslerden başka, beden eğitimi, Türk örf ve adetleri, nezaket kuralları, askeri sporlar gibi konulara da özel bir önem verilmiştir (Kaya, 1984: 69).

Enderun mekteplerinin eğitim ve öğretim düzeni şu şekilde oluşmuştur. Enderun Mekteplerine alınan gençlere iç oğlanlar denilmiş ve bunlar üç biçimde yetiştirilmiştir:

1-“Saray hizmetlerini fiilen yaparak saray işlerini öğrenmek,

2- İslâmi ve bazı müspet bilimler alanında kuramsal bir öğrenim görmek,

3- Beden ve sanat eğitimi gibi alanlarda yeteneğine göre bir eğitim almak” (Akyüz, 1977: 78-79).

Enderun Mekteplerinin eğitim ve öğretim düzenine göre öğrenciler her alanda eğitim almışlardır. Hem günlük hayatta kullanabilecekleri bilgileri öğrenmiş hem de dini bilgileri ve bunun yanında, tarih, edebiyat, matematik, Türkçe, Arapça, Farsça, Kur’an, tefsir, fıkıh, kelâm… gibi müspet bilimler alanında eğitim görmüşlerdir. Aynı

(34)

13

zamanda çeşitli yeteneklerini ortaya koyabilecekleri beden ve sanat eğitimi de almışlardırlar (Haspulat, 2006: 10). Türk sanat eğitiminin temelleri incelendiğinde Enderun mekteplerinin taşıdığı önem daha iyi anlaşılmaktadır. Burada verilen sanat eğitimi, İslâm estetiğinin insan üzerinde oluşturduğu tesiri daha da kuvvetlendirmek için dini öğretilerle bağlantılar kurmakta, ortaya konulan abidevi eserlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Fakat her olay ve toplumsal konumun din öğretilerine dayandırılması, Müslüman olmayan halk üzerinde olumsuz tesirler bırakmıştır. Şüphesiz ki eşitliklerin tartışılması, bu anlamda da bazı değişiklikleri gündeme taşımış ve her kesimden halkı kucaklayabilecek ortak değerlerin vurgulandığı bir ortama gidilmesini gündeme getirmiştir. Böylece ortaya değişen eğitim sisteminin ayrıştırılması gerçeği çıkmış ve eğitimin tanımı doğrultusunda farklılıklarla birlikte, yeni tekniklerin ülke gündemine getirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Bu zorunluluğun başında eğitim sisteminin çağın gelişim çizgisine paralel olarak değiştirilmesi ve ele alınması başlıca şart olarak değerlendirilmiştir. Böylece her toplumda eğitim sistemi, a)kültür-değer-ideoloji, b)bilgi, c)hüner aktarımı sağlayarak toplumsal formasyonun yeniden üretilmesinin en temel mekanizmalarından birini oluşturması olarak görülmüştür. Kuşkusuz bir toplumda ideoloji, bilgi ve hüner aktarımı yalnızca eğitim kurumları içinde birbirini tamamlayarak gerçekleşir. Bir toplum yapısal bir dönüşüm geçirirse, onun eğitim sistemi de yapının yeniden üretilmesini sağlayacak şekilde bir dönüşüme uğrar. Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda böyle bir yapısal dönüşüm geçirirken, eğitim sistemi de onun gereklerine uygun bir dönüşüm yaşamıştır (Tekeli, 1985: 456). Bu dönüşümün ana kaynağı olan Avrupa ülkelerini incelemek ve orada başarılı sağlanan yöntemlerin Osmanlı toplumunda da denenmesi gereklidir. Fakat Avrupa’da unutulan bazı karmaşık olaylar vardır. Düşünce bilimi her gün ortaya farklı akımları çıkarmakta ve geleneksel olan bütün alışkanlıklar temizlenmektedir. Kısacası Avrupa, kendini yenileme aşamasının sonuçlarına bırakmıştır. Toplumlar, geniş kitleler halinde hareket ederek düşünce önderlerinin bayraklarını sallamaktadırlar. Çağın en büyük ve geniş bayrağı kapitalizmdir.

(35)

14

Avrupa’da kapitalizmin sanayi devrimini gerçekleştirmiş olması ve bu gelişmeler sonucunda Osmanlı Devleti üstünde aşama aşama kurulan emperyalist denetim, Osmanlının iç dinamikleri ile birleşerek, önemli yapısal değişimlere neden olmuştur. Bu dönüşüm, ülkenin üretim teknolojisinde çok önemli değişimler olmadan, daha çok ulaşım teknolojisinde ve devletin dış ticaret biçimindeki değişimlerle gerçekleşmiştir. Gelişen Avrupa kapitalizminin önceleri gıda maddeleri ve hammadde talepleri, Osmanlı Devleti’ndeki tarımsal üretimi, iç pazardan çok dış pazara dönük hale getirmeye başlamış ve bu gelişime paralel olarak da, Avrupa’nın sanayi malları Osmanlı Devleti’nin geleneksel üretimi ile yarışarak onun iç pazar olanaklarını daraltmıştır. Avrupa kapitalizmi, gelişmesinin ileri aşamalarında, kapital ihraç ederek, altyapı yatırımları ile devleti daha çok yarı-sömürge haline getirmiştir. Devletin kapitalizme açılmasına paralel olarak, artı ürünü denetleme yolu, feodal kurumlar olmaktan çıkarak piyasa mekanizması olmaya başlamıştır (Tekeli, 1985: 456).

Devletin daha erken tarihlerde 16.yüzyıldaki milletlerarası (Müslüman, Rum-Ortodoks, Ermeni, Yahudi) ve sınıflar arası (Askeriye, İlmiye, Tüccar ve Sanatkâr) farklılaşması, 19. yüzyılda önemli değişimlere sebep olmuştur. 16. yüzyılda her milletin içindeki sınıfsal farklılaşma benzer nitelikte olmuştur. Örneğin, milletlerin içinde aynı oranda ticaret kesimi vardır. Oysa 19. yüzyılda içine girilen dönüşüm süreci, milletleri ayrı şekilde etkilemiş ve milletlerin farklı bir sınıfsal dönüşüm geçirmesine neden olmuştur. Milletlerin sınıfsal yapılarındaki değişiklikler, millet içinde güçlenen sınıfın niteliğine bağlı olarak, değişik sosyal hareketler ve ideolojilerin gelişmesini doğurmuştur. Hem yeni sınıfsal yapıların hem de ideolojilerin yeniden üretilmesi gereği, yeni eğitim kurumlarını ortaya çıkarmıştır (Tekeli, 1985: 457). Osmanlı eğitim alanındaki bu yenilik hareketinin farkında ancak uygulaması yönünde sıkıntılıdır. Çünkü değişik milletlerden insanların yaşadığı bir toplumda belirlenecek tek bir eğitim politikası, tabanda bazı huzursuzlukları oluşturacaktır. Bu amaçla Avrupa ülkelerinde ele alınan eğitim politikaları sadece bir milletle sınırlandırılmamış, farklı ülkelerde ki yöntemler de incelenmiştir. İşte bu yöntemlerden biri de ileride daha çok yakınlık duyulan Almanya’da ki sistemdir.

Şekil

Tablo 4: Türk Resim Sanatının Oluşum Süreci, (www.felsefeekibi.com, 2008).
tablo satın alındı. Sergide Ali Çelebi ve Zeki Kocamemi kübist üslubuyla dikkati çekerken, A.Kampf fraklı Atatürk resmini  sergiledi

Referanslar

Benzer Belgeler

Point overrelaxation codes would give more sensitive results in shorter times if they uses flux distributi­ ons obtained by IBD-1L code as input flux for large

Cenazesi bugünkü pazartesi gü­ nü Kadıköy'ünde Moda çayırındaki köşkünden saat 15 da kaldırılarak Kadıköy Osmanağa camiinde ikindi namazı kılındıktan

“ Hiçbir şeye bağlayamıyoruz. Ama hep bu­ nu konuşuyoruz. İlginç bir şey anlatayım. Fi­ zik bitti, metafiziğe geldik galiba. Bu filmi Ya­ şar Kemal’le çok konuştuk.

enflata as secondary consumers in the productive coastal areas of İskenderun Bay (northeastern Levantine Basin) by studying their diet and feeding ratio.. Thus, the present

Hamam, matbah gibi servis mekânlarının orta kata çıktığı, alt katların yalnızca kenif ve kuyuyla birlikte avlu ve bahçeye açıldığı, odaların sadece üst katlarda,

Bu kitap, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Şehir Planlama Yüksek Lisans Programı Stüdyosunda 2016-2017 öğretim yılında “Toplum Odaklı Kalkınma, Yaşam Kalitesi

Viskozite, iletkenlik, dielektrik sabiti ve yüzey gerilimi gibi elektriksel özellikleri önemli ölçüde etkileyen parametre çözeltideki polimerin moleküler kütlesi