• Sonuç bulunamadı

Uzun Süreli Ticari ve Ekonomik İlişkiler

Türkiye ile İran ticari yönden birbirlerinin önemli partnerleridir. Zamansal iniş ve çıkışlara ve rekabet ilişkilerine rağmen, aralarındaki ticari ve ekonomik bağların hep devam ettiği izlenmektedir. Bu durum bir taraftan karşılıklı bağımlılık olgusunun sonucu olarak gerçekleşirken diğer taraftan da Türk–İran ilişkilerinin belirli bir sevi- yede bulunmasına yardımcı olmaktadır. Bu durumun ortaya çıkışında Türkiye’nin İran’a enerji yönünden bağımlı olması ve İran açısından Türkiye’nin, İran’ın ihracat ve özelde AB ülkeleriyle ticareti yönden hayati bir konumda bulunması etkilidir. Türk–İran ilişkilerinin arka planındaki itici güçlerden birisi de iki ülkenin sahip ol- duğu ekonomik kaynaklarıdır. Aşağıda da ele alındığı üzere iki ülke özellikle enerji sektöründe büyük ticari potansiyele sahiplerdir. İran büyük bir petrol ve doğal gaz ihracatçısı ülke iken Türkiye, bütünüyle petrol ve doğal gazda ithalata bağımlı bir konumdadır. Buna ilave olarak İran’ın maruz kaldığı uluslararası yaptırımlar ve eko-

nomik izolasyon İran’ı, petrol–dışı ürünlerin yatırımı ve ticareti konusunda Türki- ye’ye daha da yaklaştırmaktadır. Bu bağlamda İran/Batı mücadelesi, İran/Türkiye ilişkilerini geliştiren bir faktör olmaktadır. Son yıllardaki ekonomik göstergeler, İran ile Türkiye arasındaki ikili ticari ve ekonomik ilişkilerin, diplomatik ilişkilerin geli- şimine paralel olarak gittikçe güçlendiğini göstermektedir. Türkiye’nin İran ile eko- nomik ilişkilerini geliştirmesinin altında Türkiye’nin Orta Doğu komşularıyla ticari ilişkilerini geliştirme inisiyatifi ve buna paralel olarak icra edilen aktif dış politika ve diplomasi yattığı düşünülmektedir. Ayrıca iki ülke arasında düzenlenen üst düzey ziyaretlerle imzalanan ticaret anlaşmalarının da ikili ekonomik ilişkilerin gelişimine katkısı yadsınamamaktadır. Bu çerçevede 1995 yılından 2012 Ocak ayına kadar im- zalanan ikili ticari/ekonomik anlaşmaların sayısı on dörttür (Habibi, 2012: 4–5).

2.2.1. Dış Ticaret

Türkiye’nin, İran ile 1996 yılında 1 milyar dolar civarında olan dış ticaret hac- mi, 2008 yılı itibarıyla 10 milyar doları aşmıştır. Türkiye aleyhinde seyreden dış tica- ret dengesi, İran’dan doğal gaz ithalatı ile birlikte son yıllarda daha da artmış ve 2008 yılı itibarıyla 6 milyar doların üzerinde gerçekleşmiştir. 2009 yılında küresel piyasa- larda yaşanan ekonomik krizin etkisiyle iki ülke ticaret hacminin yaklaşık 5,5 milyar dolara gerilemekle birlikte kriz etkilerinin hızla atlatıldığı 2010 yılında hacim olarak 10,6 milyar dolar seviyesi aşılmıştır. 2011 yılında 16 milyar dolarlık dış ticaret hac- mine ulaşılmasına rağmen iki ülke arasındaki dış ticaret dengesi Türkiye aleyhine ilerlemiştir. 2012 yılında ise 2011 yılına göre Türkiye’nin İran’a ihracatı %176 ora- nında artış göstererek 9,9 milyar dolara ulaşmış, ithalat ise bir önceki yıla göre %3 oranında azalarak 11,9 milyar dolara düşmüştür (Ekonomi Bakanlığı, 2014). Türkiye ile İran arasındaki dış ticarete ilişkin bazı göstergeler aşağıdaki tablolarda sunulmuş- tur.

Tablo 1: Türkiye–İran Yıllara Göre İthalat–İhracat Rakamları (milyon dolar)

Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 2014. www.ekonomi.gov.tr

2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014

(Ocak–Ağu.)

İthalat 2.030 2.025 3.044 3.590 9.922 4.193 2.078.948

Tablo 2: Türkiye–İran Dış Ticaret Hacmi ve Dengesi (milyon dolar) TÜRKİYE–İRAN (Ocak –Ağustos) HACİM DENGE 2013 2014 Hacim Pay (%) 2013 2014 10.357 8.883 3,4 –4.093 –4.725

Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 2014. www.ekonomi.gov.tr

Bu tablolarda da görüleceği üzere, Türkiye’nin İran’a ihracatı yıllara göre artış eğilimi gösterirken ithalatı dalgalı bir seyir izlemektedir. 2014 yılının Ocak–Ağustos rakamlarına göre iki ülke ticaret hacmi 8 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ithalat 2 milyar dolar ve ihracat ise 6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu çerçevede Türki- ye’nin İran’a ihraç ürünleri arasında altın, altın kaplama gümüş ve adi metal, altın kaplama döküntü ve artığı yer alırken, ithalatındaki başlıca ürünleri, taşkömürü kat- ranı ve ham petrol ve doğal gaz oluşturmuştur.

2.2.2. Enerji Ticareti

İki ülke ticari ilişkilerinin önemli bir diğer boyutunu ise enerji oluşturmaktadır. Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği petrol miktarını yaklaşık %20 azaltması ve doğal gaz fiyatı konusunda tahkime başvurmasıyla son yıllarda iki ülke arasında hızla gelişen dış ticaret hacminde önemli ölçüde bir düşüş ortaya çıkabilir (USGAM, 2012). 2011 yılında Türkiye’nin ham petrol ithalatının yaklaşık yarısı İran’dan karşılanmıştır. Doğal gaz fiyatları konusunda geri adım atmayan İran’ın kendisine yönelik ABD yaptırımları karşısında şimdiye kadar esnek ve nispeten bağımsız bir dış politika iz- lemeye çalışan Türkiye’nin enerji güvenliği konusundaki endişeleri tartışılmaktadır. İran, 135 milyar varillik petrol rezerviyle dünya petrol rezervlerinin yüzde 12’sine sahiptir ve petrolde Suudi Arabistan’dan sonra dünyada ikinci sırada gelmek- tedir. Yaklaşık %15,4 oranında ise doğal gaz rezervine sahip olan İran, Rusya’dan sonra ikinci sırada gelmektedir. İran’ın son yıllarda sanayisinde kullanılan petrolün payı azalırken, doğal gazın payı artmış, ülkenin enerji ihtiyacının karşılanmasında doğal gazın payı %63’e yükselmiştir. Dünya doğal gaz rezervlerinin %15.4’üne sa- hip olan İran’ın doğal gazı üretip dışarı ihraç edebilecek ciddi bir teknoloji ve pazar ihtiyacı vardır. Bunun için İran ile Rusya arasından petrol–doğal gaz sahalarının arama–çıkarma çalışmalarının birlikte yapılması, yeni rafinerilerin kurulması ve ile- tim hatlarına yatırımı öngören bir mutabakat anlaşması imzalanmıştır (Bayraç, 2009:

132–134)

Türkiye ile İran arasındaki doğal gaz ticareti 1995 yılında iki ülke arasında im- zalanan satış mutabakatıyla başlamıştır. Bu mutabakatla iki ülke arasında bir doğal gaz boru hattı inşa edilmesine karar verilmiştir. Bu mutabakat 8 Ağustos 1996 tari- hinde “NIGC–İran ile Doğal gaz Alım ve Satım Antlaşması” olarak imzalanmış ve bu antlaşma ile İran, Türkiye’ye yıllık 3 milyar metreküp doğal gaz vermeyi ve bu ra- kamı 2007 yılında 10 milyar metreküpe çıkarmayı taahhüt etmiştir. 13 Temmuz 2007 tarihinde imzalanan “Doğal gaz Mutabakatı” ile İran ve Türkmen doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınacak ve İran, 14 trilyon metreküp rezerve sahip Güney Pars bölgesindeki doğal gaz sahalarından üçünü “ihalesiz” olarak Türkiye’ye verecek ve TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) bu sahalarda yatırım yaparak, saha- ların gelişimine katkıda bulunacaktır. 17 Kasım 2008 Tarihli Doğal gaz Mutabaka- tı’yla ise Türkiye, daha önceki mutabakatta sözü geçen Güney Pars’ın üç fazında yaklaşık 12 milyar dolarlık bir yatırım yapacak ve buradaki doğal gaz sahalarının geliştirilmesine ortak olacaktır. Bu fazlardan çıkarılacak doğal gazın % 50’si Türki- ye’de satılacak, kalan kısmı ise Türkiye rotası üzerinden Avrupa’ya ihraç edilecektir. Türkmenistan doğal gazı ise böylece İran üzerinden Türkiye’ye taşınacaktır. (Ekinci, 2008: 3–4, 10).

Türkiye, pahalı olmasına rağmen doğal gaz ihtiyacının yaklaşık % 20’sini İran’dan karşılaması ve Orta Asya ile ticaretinde İran köprüsünden geçmesi; aynı şekilde İran’ın da Almanya gibi dış ticaretinde en önemli partnerlerinden birisinin Türkiye olması ve İran’ın Avrupa ile ticaretinde Türkiye köprüsünden faydalanması, ekonomik ve ticari ilişkiler temelinde Türkiye–İran ilişkilerini istikrarlı kılmakta ve sağlam temellere oturtmaktadır. Bu çerçevede, ticari ve ekonomik bağlar dolayısıyla iki ülke arasında bir karşılıklı bağımlılık olgusunun oluşması ise iki ülkeyi birbirine yaklaştıran bir unsur durumundadır. Ayrıca Türkiye’nin İran doğal gazını Alman- ya’ya ulaştırmak adına petrol–doğal gaz boru hattı projelerine yönelik adımlar atması (Enerji Günlüğü, 2013), güçlü bir ittifak zemininde işbirliği düşüncesinin Doğu ve Batı dünyaları arasında güçlü bağlar tesis edeceği fikrini uyandırmaktadır.

Sonuç olarak, İran’ın, nükleer programı konusunda ABD ve AB ile yaşadığı ih- tilaflar, İran’ın küresel enerji piyasalarında istediği yeri elde etmesini engellemekte- dir. İran, dünyada petrol üretiminde ve ihracatında dördüncü sıradadır. Doğal gazda

ispatlanmış rezervleri itibariyle Rusya’nın ardından ikinci sırada gelmektedir. Rus- ya’nın ardından Türkiye’nin ikinci doğal gaz tedarikçisi ülke ise İran’dır. Doğal gaz tedarikinde tek başına Rusya’ya bağımlı kalmak istemeyen Türkiye, İran’la mevcut doğal gaz anlaşmalarını daha ileri bir noktaya taşımak ve iyi ilişkileriyle İran’ı önem- li bir kaynak ülke olarak değerlendirmek istemektedir. Ancak, Türk–İran işbirliğinin önünde en önemli bir engel olarak ABD müdahalesi ve İran’a uygulanan uluslararası yaptırımlar bulunmaktadır. İran’la ABD baskısı ve engellemelerine rağmen önemli ikili ticari ilişkilere sahip Türkiye, kendi güvenliğine de doğrudan katkı sağlayacağı- nı düşündüğü Nabucco projesine büyük önem verdiği gibi, İran’ın kaynak ülke ola- rak projeye dâhil edilmesi için de büyük çabalar sarf etmektedir (Koç, 2012: 171– 172).

2.2.3. Altın Ticareti

Doğal gaz gereksiniminin %16–20’sine yakın kısmını İran’dan karşılayan Tür- kiye, doğal gaz ödemesini Türk Lirası cinsinden yapması Halkbank aracılığıyla ger- çekleşmiştir. İran ise gaz karşılığı elde ettiği Türk Lirasını uluslararası bankacılık sistemine sokamadığı için Türkiye’den külçe altın satın almış ve bunu çeşitli yollarla ülkeden çıkarabilmiştir. Türkiye’nin altın ihracatı 2012 yılında 2011 yılına kıyasla 10 kat artarak yaklaşık 12 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği pet- rolün ödeme vadesinin 30 gün olan normal standartlara nazaran, 60 gün olması ve Türkiye’nin ödemeyi TL cinsinden yapması Türkiye için önemli bir avantaj olmuş- tur. Global finans sisteminin dışına itilen İran açısından Türkiye’nin İran’a altın ihra- cı Tahran’a mali bir destek sağlamıştır. Altın yaptırımı kararının 6 Şubat tarihinde yürürlüğe girmesiyle bu süreç bir nevi sona ermiştir (Kırdar, 2013: 2).

2012 yılının Temmuz ayındaki bir açıklamasında TÜİK, İran’a petrol–doğal gaz karşılığı olarak altın ödendiğine dair bir kaydın bulunmadığını açıklasa da, altın ihracatı ham petrol ve doğal gaz bedelinin ödenmesi amacıyla yapılmış ve takas iş- lemi olarak değerlendirilerek ihracat işlemi olarak kaydedilmiştir. Nitekim 2012 yılı- nın Mart ayından itibaren İran’a olan Türkiye’nin altın ihracatı önceki dönemlerle kıyaslanamayacak ölçüde artış göstermiştir. Yine TÜİK verilerine göre altın ihracatı 2012’nin ilk altı ayında 5,4 milyar dolara ulaşmış, bunun 4,4 milyar dolarlık kısmı İran’a gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde İran’a yönelik altın ihracatı ise sadece 54 milyon dolar düzeyinde olmuştur. Dolayısıyla iki ülke arasında 2012

yılında ulaşılan 22 milyar dolarlık ticaret hacmine söz konusu altın ticareti katkı sağ- lamış; İran’la dış ticaret dengesi ciddi anlamda Türkiye lehine değişim göstermiştir. Fakat İran’ın Türkiye’ye verdiği gaz karşılığındaki alacaklarını ABD yaptırımları nedeniyle transfer edemediği için uygulanan bu geçici çözüm, ABD yaptırımlarının kıymetli madenleri de kapsayacak şekilde genişletilme girişimleriyle işlemez hale getirilmiştir (Sarıaslan, 2013: 77–78).

2.2.4. Sınır Ticareti

Türkiye’nin yasal olarak sınır ticaretine izin verdiği ülkelerden birisi de (Gür- cistan ve Suriye ile birlikte) İran’dır. Türkiye ile İran, yasal olarak öngörülen alan- larda sınır ticaret merkezleri kurmayı ve sınır ticareti kapsamında ithalat ve ihracat faaliyetleri yürütmeyi düzenleyici karar ve antlaşmalara imza atmışlardır. “Değer Limiti” olarak adlandırılan bir uygulamayla Türkiye, sınır illerine komşu ülkeden bir yılda toplam 100 milyon dolar ithalat hacmine sahiptir. Bu bağlamda, İran’a komşu olan tüm iller Sınır Ticareti kapsamında bu ülkeden bir yılda sadece 100 milyon do- larlık ithalat yapabilmekte; bu miktar, İran ile sınırı bulunan dört il (Ağrı, Iğdır, Van ve Hakkâri) nüfusları ve önceki yıllardaki dış ticaret performanslarına göre paylaştı- rılmaktadır. 2012 yılında İran’a komşu iller için ayrılan 100 milyon dolarlık miktarın 51 milyon doları Van iline, diğer 49 milyon doları ise Ağrı, Hakkâri ve Iğdır ‘a ve- rilmiştir” (Görür, 2012).

Sonuç olarak İran, kendisine uygulanan tecridi ve yaptırımları dengeleme ara- yışında Türkiye’yi önemli bir ortak olarak görmektedir. İki ülke arasındaki ticaret 2000–2011 yılları arasında 16 kat artış kaydetmiştir. 2011 itibariyle Türkiye’de 2000 İran şirketi faaliyet yürütmektedir ki bu sayı 2002’ye göre altı kat artmıştır (Wagner ve Cafiero, 2013). Bu çerçevede İran’daki çeşitli sanayi kollarının küresel ekonomiy- le irtibat kurmada Türkiye’ye bağımlı olduğu düşünülebilir. Diğer taraftan da Orta Doğu’da büyük bir siyasi kargaşa veya İran’a askeri bir saldırı düzenlenmesi, Türki- ye’nin enerji ve ticaret çıkarlarına 1991 Körfez Savaşında olduğu gibi çok önemli ölçülerde zararlar verme potansiyelini taşımaktadır.