• Sonuç bulunamadı

2.4. Ortak Sorunların Bulunması

3.2.2. Avrupa Birliği Modeli/Pratik Model

Avrupa Birliği işbirliği/birliktelik deneyimini göz önüne alındığında, Türkiye ve İran’ın öncülüğünde bölgede tesis edilecek bir işbirliği AB örneğinde olduğu gibi ticaret ve ekonomi alanlarında başlayarak siyasi işbirliğine dönüşebilir. AB’deki gibi ekonomik entegrasyon temelinde kurulabilecek bir işbirliği, daha sonra kültürel, sos- yal ve siyasal işbirliğine teşmil edilebilir. Tarihsel olarak Avrupa coğrafyasında Fransa ve Almanya’nın liderliğinde kurulan AB, kurumsal, tarihsel ve organizasyo- nel yapısıyla öngörülen işbirliği projesine birçok yönden model oluşturabilir. “Avru- pa’da bir birlik kurmaya yönelik hareketlerin kökenleri ise çok eskilere dayanır” (Karluk, 2005: 1). 1950 yılında deklare edilen Schuman Planı, Almanya ve Fran- sa’nın kömür ve çelik üretimini bir üst otorite yönetimi altında birleştirmek amacıyla Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman ile yine bir Fransız planlamacı olan Jean Monnet tarafından geliştirilmiş bir ortak projenin ürünüdür. Avrupa Birliği’nin doğuş amacı (Ateş, 2012) Avrupa’da kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için Almanya ve Fransa arasında kalıcı bir barışı inşa etmektir. 1951 yılında Paris’te altı ülke tarafın- dan imzalanan Paris Anlaşması’yla Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilatı (AKÇT) ku- rulmuştur (Çalış, 2002). 1991’de imzalanan Maastricht Antlaşması ile Birlik, Avrupa Birliği adını almış; parasal birliğin sağlanmasına, bir Avrupa vatandaşlık konseptinin oluşturulmasına ve ortak dış politika ve güvenlikle birlikte adalet ve içişleri alanında

işbirliğinin tesis edilmesine karar vermiştir. 2002 yılında Euro’nun tedavüle girme- siyle parasal birlik oluşturulurken, 1980, 1995, 2004 ve 2007 yılındaki genişlemeler- le ve 2013 yılında Hırvatistan’ın iştirakiyle Birliğin üye sayısı 28’e ulaşmıştır (AB Bakanlığı, 2014).

Avrupa kıtasının hemen hemen bütünü ve Asya kıtasının batı uç bölgelerinin bir bölümü üzerinde yerleşik bulunan Avrupa Birliği, büyük bir işbirliği projesi ola- rak 13,454 km kara alanı ve 65,993 km deniz şeridiyle toplamda 4,422,773 km kare- lik bir alana sahiptir. Doğal bitki örtüsü ve topraklarının verimi açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip bulunan AB, Finlandiya’dan İrlanda’ya ve oradan Kıbrıs ve İber Yarımadası’na uzanan topraklarıyla 19 ülkeyle sınır komşusudur. Coğrafik olarak çoğunlukla Avrupa kıtası üzerinde yerleşik olmakla birlikte, “Avrupa Rus- ya”sı olarak da bilinen alanda üye ülkelere (Ukrayna, Belarus) sahip bulunmaktadır. Bugün 28 üye ülkeye ulaşan sınırlarıyla büyük bir coğrafi alana hükmeden AB, ya- şadığı kriz ve sorunlara rağmen aday ülkeleriyle genişlemesini sürdürmeye çalışmak- tadır. 28 üyeli AB’nin 1 Ocak 2013 itibariyle toplam nüfusu, 507.069.424’dur (Eu- rostat, 2013).

Almanya, Fransa, İspanya, Birleşik Krallık, İtalya ve Polonya gibi ülkeler nü- fus yönünden başta gelirken, Fransa, Bulgaristan, Finlandiya, İspanya, İsveç, Alman- ya, İtalya ve Polonya, AB içinde yüzölçümü yönünden geniş topraklarıyla önde gelen ülkeler arasındadır. “Güçlü ve etkili bir dış politika aktörü olmak, AB içinde ve dı- şında özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü değerlerini garanti altına almak ve yaymak, her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek… sosyal ve bölgesel uyumu teşvik etmek, vatandaşlarını en üst düzeyde yaşam ve kalite standartlarına ulaştırmak” (www.ab.gov.tr) gibi amaçlarla kurulan AB, yerleşik bulunduğu coğrafik alanla, topraklarında sahip olduğu çok etnili, dilli, dinli ve kültürlü büyük nüfusuyla ve dünya ekonomisindeki etkinliğiyle, yarım asrı geçen entegrasyon ve işbirliği ça- basıyla, dünyadaki işbirliği örnekleri açısından çok önemli bir yere sahiptir. Sorunla- rı ve bunalımları bir kenara farklılıklarını bir potada buluşturan ve farklılıkların birli- ğini ihdas eden bir ittifak hareketi olarak AB, çalışmada belirtilen bölgesel işbirliği düşüncesinin önünde bir model ve örnek olarak durmaktadır.

Avrupa Birliği’nde yaşayan etnik gruplara kısaca bakıldığında sayılarının 150’ye yaklaştığı görülür. Bunlar arasında en ön sırada yer alan gruplar; Almanlar,

Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar, İngilizler, Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar, Çingene- ler, Romenler, Yunanlar, Bulgarlar, Macarlar, Slovenler, Felemenkler, Lehler, Yahu- diler, Türkler, Ruslar, Afrika kökenliler, Japonlar, Çinliler, Amerikalılar, Endonezya- lılar, Faslılar, Cezayirliler, Araplar, Norveçliler, Danimarkalılar, Ermeniler ve Tatar- lardır (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013). Etnik düzeyde olduğu kadar dini bakımdan da farklılıkların bir bileşkesini yakalayabilen, nüfusunun çoğunluğu Hristiyan olan AB, sınırları içindeki Yahudi ve Müslüman nüfusuyla sorunlu ve bazen de karşılıklı korku kültürü üzerine temellenen bakış açısıyla farklı inanç sistemlerine inanan halk- ları bir çatı altında buluşturmayı başarabilmiştir. Bugün AB’ye üye 28 devlettin 14’ünde nüfusun % 50’den fazlası Roman Katolik iken, İtalya, Polonya, İspanya, Portekiz, İrlanda, Lüksemburg ve Malta gibi ülkelerde Roman Katoliklerin oranı % 90’ı geçmektedir. Hristiyanlığın Protestan mezhebine mensup nüfusun yaşadığı alan- lar ise genellikle Kuzey ve Kuzeybatı Avrupa ülkeleridir. Danimarka’da Protestan mezhebine mensup olanların sayısı % 95, Finlandiya’da % 89 ve İsveç’te % 87 iken, Estonya ve Letonya’da en yaygın inanış, Protestanlıktır. Protestan nüfusunun en faz- la olduğu ülkeler ise Almanya (28 milyon), İngiltere (20 milyon) ve İsveç’tir (5 mil- yondan fazla). Buna ilave olarak Avrupa Birliği’nde Müslümanların oranı Alman- ya’da % 3.7, Fransa’da % 10, İngiltere’de 1.5 milyon, Hollanda’da % 4.4, Yunanis- tan’da % 1.3, Avusturya’da % 4.2, Slovenya’da % 1, Kıbrıs’ta % 18, Bulgaristan’da % 12.2 ve Hırvatistan’da % 1.3’tür (Kurt, 2013).

AB’nin siyasal yapısı ve kuruluşunun söz konusu işbirliği düşüncesi için alına- bilecek örneksel yanlarına kısaca bakıldığında; Avrupa Birliği, Türkiye ve İran’ın yönetim sistemleri ve siyasal yapıları arasında benzerlikler bulunmakla birlikte orga- nizasyonel yönden bazı farklılıklar da mevcuttur. AB, Türkiye ve İran’da Parlamen- tolar/Meclisler yasama faaliyetlerini yürütürken, Rehberlik (İran), Komisyon Baş- kanlığı (AB), Cumhurbaşkanlığı (Türkiye), Başbakanlık (Türkiye) ve Bakanlar Ku- rulu (Türkiye, İran), yürütme erkini temsil etmektedir. Ayrıca yasama ve yürütmenin anayasaya ve kanunlara uygunluğunu denetleyen yargısal mekanizmalar bulunurken, danışma niteliğine sahip anayasal kurumlar da mevcuttur. Avrupa Parlamentosu AB kurumları içinde doğrudan Birlik halkları tarafından seçilen ve halkları temsil eden kurumdur. AB Konseyi ise üye ülkelerin hükümetlerinde görev yapan bakanlardan müteşekkil, üye devletlerin ulusal çıkarlarını temsil eden, COREPER (Daimi Temsil-

ciler Komitesi) gibi komite ve çalışma gruplarından oluşan ve birçok konuda AB üyesi devletleri bağlayıcı karar alma ve yasal düzenleme kabul etme yetkisini haiz bir Avrupa Birliği kurumudur. AB’nin hem yürütme hem de yasama sürecini başla- tan organı olan Avrupa Birliği Komisyonu, AB açısından çok hayati konumda bulu- nan idari denetim, müktesebat, bütçe ve AB programlarının uygulanması ve icrasın- dan sorumludur. Avrupa Birliği zirveleri ise üye ülkelerin devlet veya hükümet baş- kanları ile AB Zirvesi Başkanı ve Komisyon başkanının katılımı ile gerçekleşmekte- dir. Son olarak AB’nin yargı gücünü ve erkini temsil eden Avrupa Birliği Adalet Divanı, AB’nin yargı organını oluşturmaktadır (Karluk, 2005).

Avrupa Birliği’nin genişleme orijinli ve bir tür ‘federatif’ yapıda ortaya koydu- ğu siyasal sistem, bazı açılardan çalışmada ileri sürülen işbirliği sistemine örnek ola- bilir. Bu bağlamda günümüzde İran ve Türkiye’nin sahip olduğu yönetsel ve politik yapıda AB sisteminde rastlanan benzer nitelikler bulunabilir. AB, 28 farklı ülkeden oluşan, çeşitli milletlerin dilsel, dinsel, kültürel ve sosyal karakteristiklerinin bir top- lamıdır; söz konusu işbirliğinin de otuzun üzerinde farklı ülkeden ve farklı özellikle- re sahip onlarca milletten oluşması beklenmektedir. AB’nin farklılıkların içinde bir- liği (unity in diversity) tesis edebildiği gibi Türkiye ve İran’ın da farklılıklarına rağ- men oluşturacağı bir sistemle işbirliği ve beraberlik zeminleri inşa etmeleri mümkün gözükmektedir.