• Sonuç bulunamadı

4.1. Bölgesel Sorunlarda İşbirliği Ne Kadar Mümkün?

4.1.2. Irak Sorunu

Türkiye ve İran, tarihte olduğu gibi günümüzde de Suriye ve Irak gibi ortak ta- rihsel köklerinin ve bağlarının olduğu bölgeler üzerinde birbirleriyle rekabete gir- mektedirler, aynı coğrafyayı ve bölgeyi paylaşmalarına rağmen birlikte ve işbirliği içinde olmayı birbirleri üzerine üstünlük ve bölge üzerinde liderlik kurmaya tercih etmektedirler. Tarihsel olarak bölgede iki ülkenin uzlaşmaya vardığı ve anlaştığı noktalarda huzur ve sükûnet sağlandığı; birbirleriyle görüş ayrılığına girdikleri za- manlarda da çatışma ve siyasi rekabetin kaçınılmaz olduğu görülür. Suriye’de Arap Baharı ile başlayan iç savaş ve yaşanan insani kriz bu durumun çok açık göstergesi- dir. Bu noktada Türkiye ve İran’ın, Suriye ve Irak örneklerinde olduğu gibi kendile- riyle ortak dini ve etnik bağlara sahip halkların yaşadığı ülkeler üzerinde birbirleriyle girdikleri rekabet ve anlaşmazlıklar, iki ülkenin bölgede yürütecekleri işbirliğinin önünde bir zorluk ve engel olarak durmaktadır. Bu engelin aşılma yolu ise, ulusal çıkarlardan öte müşterek çıkarları önceleyen bir işbirliği zeminin bulunabilmesidir.

Türkiye–Irak siyasi ilişkilerine kısaca bakıldığında, Türkiye tarafından Ortado- ğu bölgesinde ayrıcalıklı bir yere sahip Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, gü- venlik, barış ve istikrarının tesisi, iç barışının ve huzurun sağlanması, bölge açısından güvenlik ve refah üretebilen bir devlet haline gelmesi, Irak’a yönelik Türk dış politi- kasını temel parametrelerini oluşturmaktadır. Türkiye bu anlayış temelinde, Irak’ın bağımsızlığı, siyasi birliği, toprak bütünlüğü, güvenlik ve istikrarını gözetmekte, Irak toplumunun tüm kesimlerine eşit mesafede durmaya çalışmaktadır. Irak’ın tüm ke- simleriyle gelişen ilişkileri çerçevesinde Irak Kürt Bölgesi’yle de birçok alanda yakın işbirliği içinde bulunan Türkiye, her fırsatta Irak’ın toprak bütünlüğüne, siyasi birli- ğine ve egemenliğine saygı duyduğunu ve Iraklı tüm kesimlerle ilişkilerini Irak Ana- yasası ve uluslararası hukuka uygun şekilde yürütmekte olduğunu ileri sürmektedir (Dışişleri Bakanlığı, 2014).

Türkiye-Irak ilişkilerinin bir boyutunu da Türkiye–Irak–İran ilişkisi oluştur- maktadır. Bu kapsamda Türkiye ile İran arasında bölgede yaşanan, Suriye sorunu ile de bağlantılı önemli bir konu Irak’tır. İran 2010’da yaklaşık 10 ay süren hükümet arayışlarında uzun süre destek vermediği Maliki’ye, Türkiye ile iyi ilişkileri olan Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimî ile ilgili tutuklama kararından sonra açık destek vermiştir. Daha sonra Ankara ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantıları yapan, sayısız anlaşmaya imza atan Bağdat yönetimi Türkiye’yi düşman ülke gibi davranmakla suçlamıştır. Maliki’nin Türkiye’ye yönelik bu sert tutum ve açıklamalarının İran’la eş güdüm içinde yapılmamış olması ise zayıf bir ihtimal ola- rak görülebilir. Irak Başbakanı’nın Tahran’ın bilgi ve onayı dışında Türkiye’yi bu denli sert sözlerle eleştirmesinin mümkün olmayacağı, Iraklı Sünni gruplar ve Kür- distan Bölgesel Yönetimi nezdinde de teyit edilmiştir (Ertuğrul, 2012: 4–5).

Türk ve İran Cumhurbaşkanlarının 2014 yılında düzenledikleri ortak basın top- lantısında Abdullah Gül’ün “Bölgesel konularda hepimiz bölgede çekilen acıların, yıkımların bitmesini istiyoruz. O bakımdan Türkiye ve İran’ın ortak çabala- rı inanıyorum ki çok büyük katkı sağlayacaktır. Bundan dolayı bu ziyareti bir dönüm noktası olarak görüyorum” demesi, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin ise Gül’ün açık- lamalarını destekleyerek iki ülkenin de aşırılık yanlıları ve terörizmle mücadelede kararlı olduğuna ilişkin sözleri ve “Bu alanda iki ülke iş birliklerini artırma konusun- da kararlıdır ve bölgenin güvenlik ve istikrarı için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterecektir” (İdiz, 2014) şeklindeki beyanatı, Türkiye ve İran’ın, Irak için ortak bir zeminde buluşabilecekleri şeklinde yorumlanmıştır.

Amerika’nın Irak’tan çekilme süreci Irak’ın komşuları olarak Türkiye ve İran için de çeşitli sorunlar ortaya çıkarmış; ABD gibi küresel bir gücün Irak’tan çekilme- siyle oluşan otorite boşluğundan kaynaklanan problemlerin hem Türkiye’ye hem de İran’a etkileri görülmeye başlanmıştır. Bu sorunların başında Irak’taki merkezi otori- tenin zayıflığından kaynaklanan terörist yapıların yine Irak devletinin kendi sınırları- nı koruyamamasından yararlanarak Irak’ın bu her iki komşusuna karşı da artan terör eylemleridir. Bu çerçevede ABD’nin çekilmesiyle Irak’ın merkezi devlet yapısının zayıflamasından kaynaklanan otorite boşluğunun Türkiye ve İran tarafından doldu- rulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bununla birlikte Türk ve İran taraflarının Irak’a dair görüşlerinin özellikle de Irak’ın toprak bütünlüğü bağlamında örtüştüğü izlen-

mektedir. Irak, “her iki ülkenin de arka bahçelerinde oynayan terk edilmiş ve sorun- lu; ama her iki ülkenin de bir türlü bahçeden atamadığı bir çocuğa benzetilebilir. Da- hası bu çocuğun davranışları, komşularındaki bazı çocuklara da kötü örnek olabilir” (Sadık, 2010: 66)

Son günlerde gündemdeki ağırlığını koruyan IŞİD’in Irak’ta bazı bölgeleri ele geçirmesiyle ilgili olarak yaptığı bir açıklamada Ruhani, İran ordusunun Irak’a gir- meyeceğine işaret ederek, “Irak’tan talep gelmesi durumunda uluslararası normlar çerçevesinde her türlü yardımda bulunmaya hazırız. Irak’ta daha yeni yapılmış başa- rılı bir seçim söz konusu. Seçimlerden sonra yenilginizi terörizm ile telafi edemezsi- niz. Seçim yenilgisini terörizmle, insanları öldürerek telafi edemez ve intikam ala- mazsınız” mesajı vermiştir. IŞİD ile mücadelede Irak’a yardımcı olması için İran’ın askeri yardımda bulunduğu haberlerini ise reddeden Ruhani, “Irak bizim hem kom- şumuz hem de yakın dostumuzdur. Irak ile oldukça iyi ve samimi ilişkilere sahibiz. Irak hükümeti bizden yardım isterse bunu inceleriz. Ancak bugüne kadar böyle bir talepleri olmadı” (NTVMSNBC, 14.06.2014) demiştir.

Irak’ta yaşanan sorunların aşılabilmesi için bölge ülkeleri arasındaki yardım- laşma ve işbirliğinin önemini vurgulayan Ruhani, Irak’taki tüm inanç ve etnik grup- ların birliğinin, ülkenin geleceği için zaruri bir ihtiyaç olduğunu kaydederek, “İran, saygın Irak halkını, dostu ve kardeşi olarak görüyor. İran, terörizmle mücadelede Irak’ın yanında yer aldı ve bundan sonra da bu konuda her türlü yardımı ve desteği sağlayacaktır. Irak ile birlikte olmayı görev addediyoruz” (Caferider, 11.11.2014) diyerek Irak konusunda işbirliği adımları atmaya hazır olduklarını ifade etmiştir.

İran’ın dini lideri Hamaney ise “Irak’ın güvenliğinin, İran’ın güvenliği” oldu- ğunu ifade ederek “kardeş ve komşu ülke Irak’ın güvenliğini, iki ülke arasındaki ge- niş bağlantılar nedeniyle kendi güvenliği olarak” (TRT Haber, 22.10.2014) kabul ettiklerini belirtmiştir. Irak’taki savaşı ve devam etmekte olan sorunu “insanlık ve barbar vahşilik arasındaki güç mücadelesi” (Reuters, 12.06.2014) olarak yorumlayan Ali Hamaney, Batı medyasının Irak sorununu Şii ve Sünni Müslümanlar arasındaki bir savaş olarak resmettiğini ifade etmiştir.

Hamaney’e göre dış güçler Irak gibi Müslüman devletlerde sıklıkla etnik ve di- ni ayrılıkları körüklemekte, Şii ve Sünni halklar arasında bir savaşın körüklenmesini

istemektedir. Irak’taki gelişmelere işaret ederek Irak’ta çatışmaların yükselmesinin perde arkasında başta Amerika olmak üzere büyük güçler olduğunu ifade eden Aye- tullah Hamaney, Irak konusunda ABD müdahalesi olmaksızın halka dayalı demokra- si gibi elde edilen getirilerden Irak halkının mahrum bırakılmak istendiğinin altını çizmiştir. Hamaney’e göre Irak’ta halkın katılmasıyla düzenlenen seçimlerde halkın güvendiği bir kişinin işbaşına gelmesinden rahatsızlık duyan Batı’nın, Irak’ın Batı egemenliğinde bir ülke olmasını istediğini vurgulamıştır (Shafaqna, 15.11.2014).

Suriye’deki çatışmaların son bulması için ellerinden geleni yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini söyleyen Davutoğlu, “Irak’ta yaşanan acıların Suri- ye’de yaşanmasını istemiyoruz” (NTVMSNBC, 17.08.2011) diyerek her düzeyde kötü senaryoların gerçekleşmemesi için her şeyi yaptıklarını ifade etmiştir. Devlet olarak Türkiye’nin hem Irak hem de Suriye’nin yanında olduğunu belirten Erdoğan ise, “Türkiye gerek Irak ve Suriye’de yaşanan acı olaylarda gerekse dünyanın çok değişik yerlerinde cereyan etmekte olan mazlum, mağdur ve yardıma ihtiyacı olanla- rın yanında oldu ve yanında olmaya devam edecek. Bilhassa bizleri çok müteessir eden olayların yaşandığı bölgemizde etnik kimliğine, dinine, diline, rengine ve mez- hebine bakmadan, yaşanan mağduriyetleri gidermenin, yaralara derman olmanın gay- reti içerisindeyiz” (Yeniakit, 14.11.2014) diyerek, Irak ve Suriye’de yaşanmakta olan insani duruma karşı Türkiye’nin tepkisiz kalamayacağını ifade etmiştir.

Türkiye’nin Irak ve Suriye konusundaki düşüncelerinin birbiriyle örtüştüğünü belirten Erdoğan, “Dünya IŞİD’e seyirci kalmamalı. Gündemde neden Hama, Humus veya yüzde 40’ı işgal altında olan Irak değil de sürekli Kobani var? Irak’ta maalesef katılımcı bir ordu yok. Irak ordusu sürekli kaçmaktadır ve kaçtıkça yerini IŞİD’e bırakıyor. Irak ordusu Musul’u bıraktı kaçtı, IŞİD’e bıraktı” (CNNTÜRK, 31.11.2014) diyerek, tüm müttefiklerin müşterek hareket etmesi halinde uçuşa yasak bölge, güvenli bölge ve eğit–donat uygulanması gerektiğini vurgulamıştır.

Türk Dışişleri’nin resmi görüşü, Irak’ı Ortadoğu’nun nüvesi olarak görürken, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, güvenlik ve istikrarının tesisi, iç barışının sağlanması, ülkenin ekonomik refaha kavuşması, bölge açısından güvenlik ve refah üretebilen bir devlet haline gelmesi, komşularıyla ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşebilmesi, Irak’a yönelik Türk dış politikasının temel parametrelerini oluş- turmaktadır. “Türkiye bu anlayış temelinde, Irak’ın bağımsızlığını, siyasi birliğini,

toprak bütünlüğünü, güvenlik ve istikrarını gözetmiş, Irak toplumunun tüm kesimle- rine eşit mesafede durmuştur” (Dışişleri Bakanlığı, 14.11.2014).

Amerika’nın Irak’tan çekilmesiyle oluşan iktidar boşluğu, Irak’ı istikrarsız hale getireceğinden, Irak ve komşuları Türkiye ile İran, sorunun çözümüne dair işbirliğine gidebilir. Türkiye ve İran’ın Irak konusuna yaklaşımları Irak sorunun çözümü ya da en azından bu sorunların zararlı etkilerinin komşularına ve tüm bölgeye yansımaları- nın önlenmesi konusunda odaklanmaktadır. Bu bağlamda, Irak sorununun tüm böl- geyi etkisi altına almasına ve bir bölgesel savaşa sebep olmasına engel olmak için iki ülke işbirliğine yollarını arayabilir. Ayrıca, 2003 yılında Amerikan işgali ile başlayan süreçte milyonlarca Iraklı hayatını ve ülkesini kaybetmiş, belki de dünya tarihinin şahit olduğu en acı dramlardan birisi Irak’ta yaşanmıştır. Türkiye ile İran’ın özellikle mezhebi fraksiyonlar üzerinden çatışan çıkarlarını bir yana bırakarak İran ile işbirliği halinde Irak’ta devam eden krize nihai çözüm çabalarına başvurması gerekmektedir.

Bunun için Türkiye ile İran, terörle mücadele, Irak’ın toprak bütünlüğü ve özelde de Kerkük konusunda her iki ülkenin de üzerinde mutabakata varabileceği ve tarafların hiçbirini tehdit etmeyecek bir işbirliği modeli geliştirebilir. Kuzey Irak’ta konuşlanan PKK’ya karşı Türkiye–İran güvenlik işbirliği arttırılarak sürdürülebilir. İki ülke de mezhepçi politikalarına son vererek, ülkelerin ve bölgenin barışı ve istik- rarına katkı sağlayacak siyasetlere önem ve öncelik verebilir. Irak konusunda uzun zamandır birbirleriyle rekabet içindeki ABD ve İran, Irak sorununun çözümünde Peşmergeleri ayağa kaldırmak için Irak’ta aynı amaç etrafında birleştiği ve IŞİD teh- didi konusunda aynı görüşü paylaştığı gibi (Malas ve Parkinson, 2014), Türkiye ile İran Amerika’nın da desteğiyle Irak sorunu konusunda işbirliği yapabilir.

Buna rağmen Türkiye ile İran’ın, Irak meselesine dair işbirliğinin önünde başta terörizm olmak üzere, Suriye konusunda da olduğu gibi farklı çıkar gruplarının güç çatışması, enerji ve yer altı kaynaklarına dair bölgesel ve küresel rekabet, küresel aktörlerin Irak toprakları üzerindeki çıkar hesapları gibi bazı sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlara, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti arayışında olan Kürt hareketi, Şii ve Sünni gruplar arasındaki mezhebi ve politik güç mücadelesi, PKK, PJAK veya İŞİD gibi terörist örgütlerin eylemleri ile su kaynakları ve havzalarının paylaşımı sorunu gibi hususlar eklenince, iki ülkenin Irak sorununun çözümünde işbirliği mec- buri hale gelmektedir.