• Sonuç bulunamadı

İşbirliğine Yönelik Öneri ve Adımlar

Çalışmada ifade edilen işbirliği düşüncesiyle Türkiye’nin, İran’la birlikte or- taklaşa temellerini atacağı ve bölgedeki diğer devletlerin de katılımına açık halde olacak bir işbirliği yapısı ve bu yapının kurumsal bir temel üzerine tesis edilmesi kastedilmektedir. Bu yapı, her hangi bir dil, din, mezhep ve ırk ayrımı gözetmeksi- zin, bölgede bulunan ve işbirliğine katılacak bütün halkları kucaklayarak, ülkelerin nüfus oranlarına göre temsil edileceği geniş katılımlı bir yapı işlevi görecektir. Böy- lesi bir işbirliğinin üyeleri, kendi içlerinde bağımsız olmakla birlikte, bu yapıda dele- ge veya başkanlarla temsil edilebileceklerdir. Bölgede yer alan halkların temsilcileri, çoğunlukta ya da azınlıkta bulunan tüm sosyal ve siyasal toplulukların ve grupların temsilcileri ve önderleri, bu yapıda bölgelerine göre temsil edilerek kararlar alabile- ceklerdir. Kısacası bu işbirliğinin yapısı, bölgede yaşayan her bir bireyin haklarının ve taleplerinin yansıma bulacağı bir zemin olacaktır.

Bir karar, işbirliğine gelmeden önce, ilgili konudaki uzmanların, işbirliğine üye ülkelerin ortak çıkarlarını gözeterek ve bir ülkenin menfaatinin diğer ülkenin de men- faatine olacak ve aleyhine olmayacak şekilde belirlenmesi kuralına uyarak oluştur- dukları alt yapılardan geçecektir. İşbirliğinin alacağı kararlar işbirliğine katılacak ülkelerdeki sorunlara müdahaleye yönelik bir baskı oluşturacak, en azından bu sorun- lara dair ilgisizliği gidererek gündemde yer bulma şansına sahip olacaktır. İşbirliği fikrinin uygulanması ve icraata geçirilmesi için tasarlanan işbirliği, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde kararlar alma ve uygulamaya ehil, kabiliyetli ve yetkili; nü- fuz, ilim, güç ve tecrübe sahibi şahsiyetlerden oluşacaktır.

Türkiye ve İran’ın girişimiyle kurulması öngörülen işbirliğinin gerçekleşmesini mümkün kılmak üzere, istişare yapıları oluşturulması gibi yollara başvurulabilirken, başka alternatif işbirliği modelleri de sunulabilir. Türkiye ve İran arasında bir işbirli- ğinin kurulması için hangi yol, yöntem ve model düşünülürse düşünülsün, öncelikle iki ülkenin birbirleriyle ilişkilerini geliştirebilecekleri etkinliklere ve faaliyetlere önem vermeleri gerekmektedir. Türkiye ve İran’ın öncülüğünde kurulması öngörülen bir işbirliği, iki ülkenin, ilişkilerini sosyal, ekonomik, ticari, siyasi ve kültürel düzey- de daha ileri bir noktaya taşımasıyla ve bu alanlarda işbirliğine gitmesiyle mümkün

olabileceği düşünülmektedir. Çalışmada yer verilen işbirliğini mümkün kılmak için Türkiye ve İran şu işbirliği adımlarını atabilir:

Türkiye ve İran, sınır bölgesinde ortak bir kent kurarak, her iki tarafça eşit ve ortak üniversiteler kurulmasını, ortak ticaret kurulları ve ortak istişare komisyonları ihdas edilmesini ve yine bu şehirde iki ülke halklarının aileleri ve yakınlarıyla birlik- te ikamet etmesini sağlayıp bu bağlamda projeler üretebilir. Bu şehre giriş ve çıkış- lar, her iki ülke tarafından da vize veya pasaport uygulamaları gibi herhangi bir dip- lomatik işleme tabi tutulmadan serbest olabilir.

İki ülke arasında askeri ve güvenlik alanlarında (NATO ve AB üyesi ülkelerin birbirleri arasında düzenlediği gibi) ortak askeri tatbikatlar düzenlenebilir. Bilgi alış– verişi, kurulacak “Teknoloji ve Bilgi Paylaşımı Kurulu” ismindeki bir yapıyla düzen- li hale getirilebilir. İki ülke arasında kardeş üniversiteler belirlenerek, karşılıklı öğ- renci takası anlaşmaları ve değişimi gerçekleştirilebilir. Üniversiteler arası ortak bilgi ve sanat kurulları oluşturulabilir. İki ülke öncülüğünde Kürt meselesinin çözümü için Kürt Sorunu Ortak Çözüm Platformu kurulabilir. Alevi, Sünni ve Şii sorunlarının çözümü için Mezhep Sorunları Ortak Çözüm Platformu inşa edilebilir. Sünni ve Şii Türkmenler için Sünni ve Şii Türkmenler Ortak Çözüm Platformu kurulabilir.

İki ülke yetkililerinin birbirlerine hitaplarında kullandıkları dil yeniden gözden geçirilerek, samimi–dostane bir söylem kullanılabilir. Zira bu sorun, işbirliğine giden yolda aşılabilir bir engeldir. Türkiye tarafı daha çok “İran tarafı”, “İranlı yetkililer”, “mevkidaşlarımız” gibi resmi devlet dili ve söylemi kullanırken, İranlı diplomat ve bürokratlar ise “dostlarımız”, “Türk kardeşlerimiz”, “sevgili kardeşlerimiz” gibi daha çok sıcak ve samimi bir halk dili kullanmayı tercih ettikleri görülmektedir. Türki- ye’nin kullandığı dilin içeriği daha çok İran’a karşı şüpheci ve mesafeli bir tavır ve tutuma işaret ederken, İran tarafının kullandığı dil, sanki Türkiye’yi içinde bulundu- ğu bir yanlış rotadan çevirmek ve kardeşane ve dostça tavsiyelerde bulunmaya işaret eder gibidir. Her iki ülkenin de diplomatik birimleri sosyal ve kültürel etkinliklerin düzenlenmesini sağlayabilir. Kültür, spor, iş, askeri, basın, tarım, ticaret ve bilim ataşelikleri kendilerine verilen görevleri, iki ülke arası ilişkilere temel oluşturacak ve iki ülke işbirliğini güçlendirecek şekilde etkin olarak yerine getirilebilir. Buna ilave olarak ilgi alanlarıyla alakalı konular iki ülkenin veya işbirliğine katılacak ülkelerin ortak menfaatleri de göz önünde bulundurarak dikkatlice izlenip ve raporlanabilir.

Ulus devletlerin sınırlarının çok keskin olmadığı bir zamanda, Türkiye ve İran başta olmak üzere, işbirliğine katılacak ülkeler Türkiye ile Gürcistan’ın, Türkiye ile İran’ın arasında olduğu gibi karşılıklı olarak vize rejimlerinde kolaylık sağlanması ve vizelerin kaldırılması gibi konularda aralarındaki ilişkileri güçlendirebilir. Bu şekilde Türkiye ve İran halkları arasındaki derinlikli bağlar güçlenecek ve her iki ülkenin birbirlerine olan önyargıları izale edilecektir. Türk–İran ilişkilerinin makul ve istik- rarlı bir zemine oturması ve her iki ülkenin birbirlerine dönük dış politikası ve an- gajmanları, tarihi, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve stratejik gerçekliklerden uzak olmaması gerekmektedir.

Medyada her iki ülkede de ana dillerde ve diğer ülkenin resmi dilinde birbirle- rine dönük pozitif yayınlar yapılabilir; Türkçe, Farsça, Kürtçe ve Arapça başta olmak üzere müştereken gazetecilik ve TV–Radyo yayıncılığı faaliyetleri gerçekleştirilebi- lir. Türkiye ve İran’da her iki ülkede de Türkçe, Farsça ve Kürtçe dillerinde ortak yayın yapacak bir TV ve radyo kanalı kurulabilir ve ortak dillerde gazeteler ve dergi- ler çıkarabilir.

Türkiye’nin, İran’ın sahip olduğu enerji kaynaklarını diğer bölgelere aktarmada yardımcı olması ve aralarında boru hatları inşası gibi enerji projelerine imza atmaları, öncelikle ekonomik temelli entegrasyona yardımcı olacaktır. İki ülke de diplomatik alanda birbirlerini yalnız bırakmayarak kendilerini ve ortak olarak bir diğerini ilgi- lendiren uluslararası politik konularda dayanışma içinde olabilir. İki ülkenin bilge ve âlim şahsiyetlerinin ortak zeminlerde buluşabilecekleri bilimsel, dinsel, dilsel ve kül- türel organizasyonlara ağırlık verilerek, dinsel, mezhepsel ve Sufi oluşumlar arasın- daki bağların kuvvetlendirilmesine gayret edilebilir. Her iki ülkede de araştırma ens- titüleri9, düşünce kuruluşları, akil insanlar toplulukları, sivil toplum örgütlenmeleri; üniversitelerde akademik kürsüler ve bölümler kurulabilir. Kurulacak akademik ve bilimsel işbirliklerine ve ortak ilmi projelere imza atılabilir.

İşbirliğine yönelik olarak AB örneğinde olduğu gibi müktesebatlar belirlenebi- lir; ortak müzakere süreçleriyle, müştereken belirlenecek politikalara uyum ve trans- fer imkânları sağlanabilir. İki ülke arasında eğitim alanında yeni anlaşmalar imzala-

9

İran, Türkiye ve Türk halkını tanımaya yönelik olarak, tesis ettiği düşünce kuruluşları ve araştırma enstitüleri ile bu alanda daha aktif yer alırken, Türkiye bu konuda çok geri planda bulunmaktadır. Hâlihazırda İran’da üç tane Türkiye enstitüsü mevcut iken, Türkiye’de bu alanda henüz bir çalışma yoktur. Bk. (Soysal ve Eren, 1977: 151).

nabilir; Mevlana Programı gibi eğitim değişim anlaşmalarına ağırlık verilebilir; her iki devlet de öğrenci ve öğretim üyesi değişim programlarına ilgi gösterebilir. İki ülke arasında (İran tarihinde Büyük İskender’in, Helen–Fars birlikteliğini sağlamak için bir proje olarak geliştirdiği ve kendisi de Fars kraliçesi ile evlendiği gibi ya da Büyük Selçuklular devrinde Abbasi hanedanı ile gerçekleştirilen evliliklerde olduğu gibi) ortak evlilik bağları ihdas edilerek, ailelerin birbiriyle kaynaşması sağlanabilir. İki ülke arasında doğa, kongre, kültür, sinema, spor, inanç, alışveriş, günübirlik gezi, safari, çevrebilim, yaban hayatı gözlemciliği ve dağ turizmi gibi alanlara ağırlık veri- lebilir.

Sıklıkla iki ülke arasında turlar ve turizm faaliyetleri gerçekleştirilebilir; her iki ülkede de halkların buluşabileceği ortak manevi mekânlar tesis edilebilir. İki ülke arasında dini ve ahlaki esaslara dayanan ve zekât müessesesini de düzenleyecek faiz- siz bir “bankacılık” sistemi kurulabilir. İki ülkenin ortak tarihini yansıtacak sergiler düzenlenmesi ve müzeler açılması gibi sanatsal çalışmalar yapılabilir. İki ülke ara- sında kültür günleri ve kermesler gibi halklar arasında kaynaşmayı artıracak faaliyet- lere önem verilebilir. İki ülke arasında, gençlerin katılabilecekleri spor yarışmalarına, olimpik aktivitelere ve turnuvalara yer verilebilir. İki ülkenin refah seviyesini yüksel- tecek adımlar atılabilir.

Bu çalışmada sunulmaya çalışılan Türkiye ve İran öncülüğündeki bir işbirliği çabası, her iki ülkenin sahip olduğu ortak coğrafya, iklim ve konum dolayısıyla, bu devletler arasında var olan ticari ve ekonomik ilişkilerin artırılması ve (bazı sosyal ve kültürel etkinlikler yoluyla) halklar arasındaki bağların güçlendirilmesiyle gerçekle- şebilir. Bu noktada atılması beklenen adım, ortak bir şuur ve gelecek tahayyülüyle Türkiye ve İran halklarının ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel boyutlarda çabalar sarf etmeleri ve teşebbüslerde bulunma iradesi göstermeleri ve bu ideal uğrunda emek vermeleridir. Böyle bir işbirliğinin başarıya ulaşması ise sabırla, çalışmayla ve sağlam bir irade ortaya koymayla olacaktır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İŞBİRLİĞİ İMKÂNLARI VE ENGELLER

Türkiye ve İran’ın öncülüğünde bir işbirliğinin gerçekleşmesi durumunda ulus- lararası politikada büyük yansımalarının olabileceği gibi uluslararası sistem tarafın- dan bu oluşumun tepkiyle karşılanması beklenebilir. Her şeyden önce işbirliğinin geliştiği esnada uluslararası konjonktür, tepkilerin ve eleştirilerin yönünü belirleye- cek bir etmen olmakla birlikte uluslararası güçlerin bu işbirliğini engellemek isteye- cekleri düşünülebilir. Uluslararası ilişkilerde hiçbir devlet, diğerinin güçlü olmasını istemez. Doğal olarak Türkiye ve İran’ın da güçlü olması ve bir işbirliği zeminde buluşması üçüncü taraflarca istenmeyecektir. Bu bölümde gerçekleşmesi olası bir işbirliğinin alacağı tepkiler ve bu tepkilere karşılık nasıl bir tavrın geliştirilebileceği ele alınmaktadır. Bir işbirliğinin kurulmasının önünde duran engeller ve zorlukların da paylaşıldığı bölümde, işbirliği sürecini hızlandıracağı düşünülen bazı faktörlere de yer verilmektedir.