• Sonuç bulunamadı

4.4. İşbirliğine Yönelik Tepkiler ve Aşılma Yolları

4.4.1. İşbirliğine Yönelik Tepkiler

ABD’nin Türkiye–İran işbirliğine vereceği ilk tepkinin NATO bağlamında ol- ması olasıdır. Türkiye’nin NATO’dan çıkma endişesine yol açacak İran ile tesis ede- ceği güçlü bir bölgesel işbirliği durumunda ABD, enerji kaynaklarını kontrolde ken- disi tarafından yönlendirilen Orta Doğu rejimlerinin yıkılma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. Sahip olduğu insansız hava araçlarıyla –bugün Afganistan ve Pakistan’da olduğu gibi– önüne gelen her yeri hedef haline getiremeyecektir. Dünya, barış ve adaletten ziyade kendi çıkarlarına tehdit olarak gördüğü olası hedefleri ortadan kal- dırmaya çalışacaktır. Her fırsatta İslamofobyayı diri tutmaya özen gösterecektir. Türk–İran işbirliğinin Irak’ta çözüme kavuşması durumunda ise ABD, Irak’ta 2003 sonrasında kazandığı ticari, ekonomik ve doğal kaynaklarla örülü ayrıcalıklı konu- munu kaybedecektir.

Rusya Federasyonu

Rusya topraklarında yüksek nüfus oranına sahip İslam toplumunun Türkiye ve İran işbirliğinde kurulacak siyasi bir topluluğa yönelmesi Kafkasya’da sömürgesi olarak bulundurduğu ve çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bazı Kafkas dev- letlerinin bu işbirliğine katılma ihtimalini artıracaktır. Bu işbirliğinin oluşturacağı siyasi ve askeri gücün karşısında Rusya ne Çeçenistan ne de Gürcistan gibi ülkelerde rahatça hareket edemeyecektir. Suriye gibi müttefiklerini kaybedebileceği gibi İstan- bul ve Çanakkale Boğazları üzerinde bugün sahip olduğu haklarını yitirecektir. Suri- ye gibi Ortadoğu’daki müttefiklerini kaybettiği gibi Irak gibi kendisi için stratejik öneme sahip ve çok önemli enerji havzalarına sahip Ortadoğu ülkelerinde kendisiyle

rekabet edebilecek güçlü bir paktın oluşmasına şahit olacaktır. Çin Halk Cumhuriyeti

Büyüyen ekonomisinde pazar olarak gördüğü ve bu bağlamda büyük yatırımlar yaptığı bu iki ülkenin işbirliğinin getireceği ekonomik ve teknolojik gelişmelerin Çin ekonomisini ve pazarını daraltması beklenmektedir. Özbekistan, Kazakistan, Türk- menistan ve Kırgızistan gibi Asya ülkelerindeki siyasi ağırlığa rağmen, Orta Asya’da Rusya’yla ve Güney Asya’da Hindistan ve Amerika’yla girdiği rekabete ilave olarak, bir de İran–Türkiye ittifakının oluşturacağı yeni bir rekabetle karşı karşıya kalacaktır. Suriye ve Irak gibi büyük siyasi ve insani bunalımlar yaşayan ülkelere yönelik Çin’in “pazar” anlayışı ve yaklaşımı Türk–İran ekonomik/ticari işbirliğinin getireceği büyük potansiyelden etkilenecektir.

Birleşmiş Milletler

Diğer BM üyesi ülkelerde olduğu gibi Türkiye ve İran da doğal olarak BM’nin yaşadığı krizlerin muhatabı durumundadır. Her iki devlet de Suriye ve Irak sorunla- rında görüldüğü üzere BM’nin içine düştüğü durumu çok sert bir şekilde eleştirmekte ve BM’de acil reformlar gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. BM’nin içinde bulunduğu sorunlar doğal olarak Türkiye ve İran’ın öncülüğünde neden bir bölgesel işbirliğinin gerçekleşmesi gerektiği sorusuna cevap sunmaktadır. Bu çerçe- vede Türk–İran işbirliğinin bölgede BM’nin birçok sorun karşısında üstleneceği iş- levleri yerine getirme potansiyeline sahip olduğu ifade edilebilir. Bu bağlamda Türk– İran işbirliğinin sonucunda BM’nin yapısının yeniden gözden geçirilmesine yönelik bakış açılarının güçlenmesi beklenebilir. Söz konusu işbirliği küresel bir “BM” iddi- ası taşıyamasa bile belki bölgesel bir “birleşmiş milletler” işlevi göreceği düşünülebi- lir. Irak ve Suriye konularında BM’nin herhangi bir çözüme ulaşamaması, bu sorun- ların çözümünde ifade edilen işbirliğine yönelik ümitleri artırmaktadır.

Araplar

Türkiye ve İran’ın öncülüğünde bir işbirliğinin oluşturulması durumunda böyle bir işbirliğinde coğrafyanın önemli aktörlerinden olan Arapların konumunun veya tepkisinin ne olacağı meselesi yönelik çalışmanın Türklerin Abbasi Devleti orduları- na ve yönetimine girişleri kısmında bazı ipuçları verilmiştir. Tekrardan hatırlanırsa, Emevîler’den sonra kurulan Abbasiler, içlerinde Fars, Türkmen ve diğer etnik grup-

ları barındırmasına ve kendilerinin Arap olmasına rağmen Arap–Fars dengesini sağ- lamayı başarmışlardır. İlk başlarda Arap–Fars dengesi üzerine kurulan Abbasi siste- mi, Türklerin başta askeri alanda olmak üzere siyasi ve idari alanda güç kazanmala- rıyla Arap–Türk dengesine doğru evirildiğinden Abbasiler hem Farslarla hem de Türklerle bir denge noktasında buluşabilmede başarılı olmuşlardır. Bu çerçevede Türk–İran işbirliğinin gerçekleşmesi durumunda Abbasi–Selçuklu zamanlarında ol- duğu gibi Araplar, Türk–Kürt–Fars dengesinin bir parçası haline gelerek işbirliğine katılacak taraflarla belli bir denge noktasına varabilirler. Belki bu süreçte en sert tep- ki, günümüzde halklarını baskı ve şiddetle yöneten Arap devletlerinden gelecektir. Bu devletler ülkeleri üzerindeki baskıcı konumlarını kaybetmek istemeyecek, muh- temelen ABD, Rusya ve Çin gibi Türk–İran işbirliğinin oluşmasına taraftar küresel aktörlerin yanında yer almak isteyeceklerdir.

İsrail

Bölgede sadece kendi çıkarlarını maksimize etmeye ve günden güne yayılma- cılığını sürdürmeye çalışan İsrail, kendisinin en büyük düşmanı olarak gördüğü İran’ın gerek bölgede çok önemli bir aktör olan gerekse de kendi açısından stratejik ittifak ilişkileri tesis ettiği Türkiye gibi bir devletle bölgede bir işbirliği oluşturmasını asla kabul etmeyeceğinden elinden geldiğince böyle bir işbirliğine engel olmaya çalı- şacaktır. Fakat Türk–İran işbirliğinin bölgede gerçekleşmesi bugün İsrail’in baskıcı politikalarına kurban giden Filistin halkına ve İsrail’in saldırgan tutumu karşısında kendini tehdit altında hisseden diğer bölge halklarına bir güven kaynağı oluşturması beklenmektedir.

Kürtler

Kürt milliyetçiliği açısından söz konusu işbirliğinin Kürtlerin bağımsızlık ve egemenlik arayışları açısından bir engel ve zorluk olacağı not edilmekle birlikte, ba- rış ve huzur ikliminde yaşamak isteyen Kürtler için Türk–İran işbirliğinin adalet ve barış ilkeleri çerçevesinde kabul göreceği ifade edilebilir. Çünkü her iki ülkede de kurucu unsur olarak görülebilecek Kürt nüfus bu iki devletin yanlış politikaları ve PKK ve PJAK terör örgütlerinin şiddet eğilimleri dolayısıyla ciddi acılar çekmişler- dir. Bu çerçevede söz konusu işbirliği, Kürtlerin yaşamakta oldukları sorunlara etkili çözüm önerileri getirecek ve her iki devlette yaşamakta olan Kürtler, çatışmalardan

uzak bir barış iklimine kavuşacaktır. Aynı zamanda Türk–Kürt, Fars-Kürt ve Arap– Kürt işbirliği olarak bir içeriğe kavuşacak Türk–İran işbirliği, kendilerinin bağımsız- lık ve toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak hissettikleri Kürt ayrılıkçılığına müş- tereken engel olacaktır. Zira bağımsız bir Kürt devleti, Türkiye, İran, Irak ve Suri- ye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü doğrudan ilgilendiren ve tehdit eden bir konudur.