• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM A. TARİHÎ ARKA PLAN

4. Nur Sûresi, 31. Ayetin Tefsirleri

4. Nur Sûresi, 31. Ayetin Tefsirleri

Mü’min kadınlara da söyle: ‘Gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.

Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünenler hariç. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Süslerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına yahut babalarına yahut kocalarının babalarına yahut oğullarına yahut kocalarının oğullarına yahut kardeşlerine yahut kardeşlerinin oğullarına yahut kız kardeşlerinin oğullarına yahut kadınlarına yahut ellerinin altında bulunanlarına yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkeklerden tâbi’lerine yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar’. Ey mü’minler, topluca Allah’a tevbe edin ki felâha eresiniz.

150 İbn Hanbel, II, 188, Ebu Davud, Salât 26, Libas 34.

Cabir b. Abdullah anlattığına göre ayetin nüzûluyla ilgili geçen rivayet şudur: Esma binti Mürşide(Mersed) Hariseoğulları kabilesindeki yerinde (kendisine ait olan hurmalıkta) bulunmaktadır. Yeterince örtünmemiş bazı kadınlar onun yanına girmeye başlarlar. Ayaklarındaki halhalları, gerdanları, göğüsleri ve zülüfleri görünmektedir. Esma: “Ne kadar çirkin!” der. Bunun üzerine Allah bu ayeti indirmiştir.151

Gözlerini (bakışlarını) sakınsınlar. (yeğdudne min ebsârihinne) İbn Abbas:

“Allah’ın hoş görmediği şehvetlerinden bakışlarını sakınsınlar.” diye açıklarken, Süfyan es-Sevrî: “Onlara helal olmayanlara bakmaktan sakınsınlar.” olarak açıklamıştır.152

Âlimlerden bazıları, kadının yabancılara şehvetle olsun veya olmasın bakmasının caiz olmadığı görüşündedirler. Bunlardan birçoğu, Ümmü Seleme’den rivayet edilen şu hadisi delil getirirler: Ümmü Seleme ve Meymune Allah Rasulü’nün yanında imişler. Ümmü Seleme: “Biz Hz. Peygamber’in yanında iken İbn Ümmü Mektum geldi. Öntünme emrinden sonraydı. Allah Rasulü (s.): ‘Örtünün (perdelenin)’ dedi. Ben: ‘Ey Allah’ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor.’ dedim. Allah Rasulü: ‘Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?’ buyurdu.” Tirmizi, hadisin hasen ve sahih olduğu görüşündedir.153

Âlimlerden diğerleri ise kadınların şehvetsiz olması şartıyla yabancılara bakmalarının caiz olduğu görüşündedirler ve bu görüşlerine Hz. Aişe’nin Hz.

Peygamber ile birlikte mescitte oynayan Habeşlilere baktığına dair olan rivayeti delil getirirler. 154

151 İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2573:89, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 44, Abdul Fettah el-Kâdi, a.g.e., s. 276.

152 İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8 s. 2572:87,88.

153 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 44-45, Zemahşerî, a.g.e., c. 2, s. 90, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 44, Ebû Dâvud, Libas 37, Tirmizi, Edeb 29.

154 İbn Kesir, a.g.e., c. 6, s. 45, Buhari, Tercüme, c. 11, s. 5312.

Ebu Davud’da Gözlerin Sakınılması bâbında “Âma olan İbn Ümmü Mektum’a karşı örtünme” hadisinin hemen ardından iddetini bekleyebileceği bir eve ihtiyacı olan Fatıma bint Kays ile ilgili hadis zikredilmiştir. Hadis şöyledir: Hz.

Peygamber, Fatıma bint Kays’a Ümmü Şerik’in yanında iddet beklemesini söyledikten sonra: “O kadının yanına ashabım gider gelir. Sen amcanın oğlu İbn Ümmü Mektum’un yanında iddetini bekle, çünkü o gözü görmeyen bir adamdır. Sen elbiselerini üzerinden bırakacak olursan, o seni görmez.”155 Hadiste geçen Ümmü Şerik’in evine çok sayıda erkeğin gidip gelmekte olması ve bu erkeklerin Fatıma binti Kays’ı elbisesiz görmeleri ihtimalinin bulunması o dönemin Medine’sinde tam olarak uygulanan bir haremlik-selamlığın olmadığını ve kadın-erkek alanlarının birbirinden bağımsız olarak yalıtılmadığını göstermektedir. Ayrıca Hz. Peygamberin bir kadının evde örtülü olmadığı durumlarda rahatça hareket edebilmesi için amâ olan bir erkeğin yanında kalmasını, rahat hareket edemeyeceği bir kadının yanında kalmasına tercih etmiştir. Başka bir deyişle kadının kaldığı yerde serbest olabilmesini öncelemiştir.

Rivayetler birlikte dikkate alındığında Hz. Peygamber’in hanımlarından gözleri görmeyen kişiye karşı örtünmelerini istemesi ise bir erkeğin yanında bulunmanın gerektirdiği edep tavrıyla ve âma da olsa bir erkeğin yanındaki varlığını kabul etmek gibi bir saygı tutumuyla açıklanabilir. Ayrıca Hz. Peygamberin bu uyarıyı kendi hanımlarına bir eş (koca) vasfıyla yapmış olabileceğini de düşünmek gerekir. Nitekim Ebû Dâvud Fatıma binti Kays ile ilgili rivayete dayanarak hadisin altına bir not düşmüş ve âma bir erkeğin yanında örtülü olmanın yalnızca Peygamber hanımlarına mahsus olduğunu belirtmiştir.156

Klasik tefsirlerde gözlerin sakınılması ile ilgili olarak Hz. Peygamber’den gelen rivayetler genellikle Yüce Allah’ın bu konuda erkeklere hitap ettiği Nur:30.

ayetin tefsirinde zikredilmiş ve her iki ayette geçen gözlerinizi sakının ifadesinin gerek erkekler gerekse kadınlar için aynı anlamı taşıdığı belirtilmiştir. Hz.

155 Ebû Dâvud, Libas 37, Tirmizi, Nikah, 38, Müslim, Talak, 48, Nesâi, Nikah, 19,21, Talak, 15, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 151.

156 Ebû Dâvud, Libas 37.

Peygamber Ali’ye: “Bir bakışın arkasına diğerini salma. Birincisi senin hakkın olabilirse de, ikincisi senin hakkın değildir.” buyurmuştur.157 Cerir b. Abdillah’ın şöyle dediği kaydedilmiştir: “Rasûlullaha (s.) ani bakış hakkında sordum. Bana gözümü çevirmemi emretti.” Ebu Said el-Hudrî’den: “Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘Yollarda oturmaktan sakınınız.’ ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bizim için orada oturmak kaçınılmaz bir şeydir. Biz oralarda sohbet ederiz’, dediler. Şöyle buyurdu: ‘Madem oturmaktan başka şeyi kabul etmiyorsunuz, o takdirde yolun hakkını veriniz.’ Yolun hakkı nedir, ey Allah’ın Rasûlü?’ dediler. Şöyle buyurdu:

‘Gözün haramdan sakınılması, rahatsızlık verici şeylerin önlenmesi, selâmın alınması, iyiliğin emredilip kötülükten sakındırılması’ dedi.”158 Buhâri’de kaydedildiğine göre, Said b. Ebi’l-Hasen, el-Hasen’e dedi ki: “Acem kadınları gerdanlarını ve başlarını açıyorlar.” el-Hasen: “Sen de gözünü ondan sakın. Yüce Allah, “Mü’minlere söyle ki gözlerini sakınsınlar…” diye buyurmaktadır. 159

İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hasam kabilesinden genç bir kadın Hz.

Peygambere gelmiştir. Bu sırada Hz. Peygamberin yanında bulunan Fadl kadına, kadın da Fadl'a bakmaya başlamıştır. Durumu gören Peygamber Fadl'ın yüzünü (eliyle kadından) başka tarafa çevirmiştir. Bu olayın Veda Haccında olduğu belirtilmiştir.160

157 Zemahşerî, a.g.e., c. 2, s. 90, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 459, Bkz. Râzi, a.g.e., c. 17, s. 40, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 148.

158 Zemahşerî, a.g.y., Cassâs, a.g.y., Bkz. Râzi, a.g.y., Kurtubî, a.g.y.

159 Zemahşerî, a.g.y., Cassâs, a.g.y., Bkz. Râzi, a.g.y., Kurtubî, a.g.y. Bu rivayete göre ahlâken bir korunmanın gerçekleşmesi için kadınların tamamen örtünmelerine değil,

“gözlerin sakınılmasına”, bir başka deyişle kadınların açık saçıklığına rağmen gerek fiziksel gerekse zihinsel bir korunmaya vurgu yapıldığı söylenebilir. Buna göre kadının örtünmesinin maksadını, erkeklerin, dolayısıyla da toplumun cinsel şehvetlerden korunması olarak açıklamak yeterli görünmemektedir. Ayete göre kadınların görünümü nasıl olursa olsun, mümin erkeğin kendini bu tür şehvetlerden korumakla yükümlü olduğu söylenebilecektir.

160 Buhari, Hac, 1. Hz. Peygamberin söz konusu kadın ve erkeğin bakışmaları karşısında, yalnızca erkeğe yaptığı fiilî küçük bir müdahalenin dışında bir uyarıda bulunmadığı, özellikle kadına bir müdahalesi olmayıp yalnızca onun sorusunu cevapladığı görülmektedir.

Ayete göre sakınılması gereken bakışların ‘arzulayıcı bakışlar’ olduğuna, hatta bu tür bakışların ‘gözlerin zinası’ olarak isimlendirildiğine dair çeşitli rivayetler bulunduğu 161 gibi; evlenme isteği, hastalık ve çeşitli afetler ve benzeri durumlarda kadının yüzüne bakılmasının gerekliliğine dair rivayetler de bulunmaktadır.162

Ayetin ırzlarını korusunlar (yehfazne furûcehunne) kısmı için Said b. Cübeyr,

“mahrem yerlerini fuhşiyattan korusunlar”, Süfyan, “kendilerine haram olanlardan korusunlar”, Mukâtil b. Hayyan, “zinadan korusunlar”, Ebu’l Aliye, “mahrem yerlerini bir başkasının görmemesi için korusunlar” açıklamasını yaparlar. Ebu’l Aliye, Kur’an’da geçen bütün “fercleri koruma” ibarelerinin “zinadan sakınma”

anlamı taşıdığını, ancak Nur Sûresi’nde kastedilenin “mahrem yerlerini bakılmaktan korusunlar (göstermesinler)” anlamını taşıdığını söylemektedir.163

Ziynetlerini görünenlerin dışında göstermesinler. (ve lâ yubdîne ziynetehunne illâ mâ zahara minhâ) Müfessirler ayette kastedilen zâhir ziynet (kendiliğinden görünen)in neleri kapsadığı konusunda farklı görüşlere sahiptir.

Tefsirlerde geçtiği üzere, İbn Mesud ziyneti zâhir (görünen) ve bâtın (gizli) ziynet olarak ikiye ayırmıştır. Gizli ziynet grubuna halhal, küpe, bilezik ve taç gibi takıları dahil ederken; zâhir ziynete yalnızca giysileri dahil eder. İbn Mesud, kadının yabancı erkeklere gösterebileceği giysileri bir rivayette “siyâb”(giysi) diğerinde

“ridâ” (elbise) olarak ifade eder. Taberî, “Abdullah’tan” şeklinde dört ayrı rivayeti daha zikreder ki bunlarda da görünen ziynet “siyâb” olarak belirtilmiştir. İbrahim ve Hasen’den yine görünen ziynetin “siyâb” ile tanımlandığı iki rivayet de vardır.

Ebu İshak da, “Allah’ın ‘her mescide gittiğinizde ziynetinizi üzerinize alın’164

161 Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 151.

162 Bkz. Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 460.

163 İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2573:90-93, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 45, Zemahşerî, a.g.e., c. 2, s. 90, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 459, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 45.

164 7.A’râf:31. Bu ayetin tefsirinde İbn Kesir, İbn Abbas ve Mücâhid’den nakilde bulunur.

Buna göre cahiliye dönemi Arapları, içerisinde günah işledikleri elbiseyle tavaf etmenin doğru olmayacağı düşüncesiyle, kadınlar geceleri, erkekler de gündüzleri olmak üzere, Kâbe’yi çırılçıplak tavaf ediyorlardı. Allah, onların bu kötü uygulamaları nedeniyle,

ayetini görmüyor musun?” diyerek giysinin ziynet oluşuna dikkat çekmektedir.165 İbn Kesir, Hasen, İbn Sîrîn, Ebu’l Cevza, İbrahim en-Nehâi ve başkalarının İbn Mesud’un görüşüne göre fetva verdiklerini belirtir. 166

Hz. Aişe’den gelen ‘Esma’ ile ilgili rivayete dayanarak Hz. Peygamber’in, görünen ziyneti fiilî olarak “el ve yüz” şeklinde tefsir ettiği söylenebilir. Ancak koldan görülebilecek alanı gösterirken Katâde’den gelen rivayette Hz. Peygamber’in dirseğini, Hz. Aişe’den gelen başka bir rivayette ise bileği ile dirseği arasında bir yeri tutmasından dolayı bileğin görülmesi ile ilgili kesin bir sınırın çizilmediği söylenebilecektir. Bu rivayetler şöyledir: Aişe’nin naklettiğine göre, bir gün Hz.

Peygamber eve geldiğinde baldızı Esma ile karşılaşır. Esma, o gün tenini gösterecek derecede ince bir elbise giymiştir. Peygamber, onu bu durumda görünce, yüzünü yana çevirip: “Esma, kadınlar büluğ çağına erdikten sonra, şurası ve şurası hariç, diğer yerlerini örtmelidir. Git, örtün de gel!” demiştir. Ebû Dâvud’un naklettiğine göre bu hadiste ravi demiştir ki: “Rasulullah, ‘şurası ve şurası’ derken, abdest alırken yüzün yıkanması gereken yerini ve bileklerden itibaren de ellerini işaret etti.”167 müminlere: Ey âdemoğulları! Her mescide gittiğinizde ziynetinizi üzerinize alınız…buyurmuştur.

165 Taberî, a.g.e., c. 9, s. 303:51-59.

166 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 45, bkz. Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 152, Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s.

2574:99,00, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 460.

167 Ebû Dâvud, Libas 34, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 45, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 152, Bazı yorumcular bu hadisin rivayet zincirinde Hz. Aişe’den sonra kopukluk ve bazı ravilerinde zayıflık bulunduğu için ‘mürsel’ sayılan ve zamanı ile anlamı açısından mübhem olan bu rivayetten ‘yüz ve ellerin açık bırakılabileceği’ hükmünün çıkmayacağını söyleyerek, bu alanı hac, umre, namaz dışında örtülmesi gereken alandan saymışlardır. Hamidullah, İslam Peygamberi, c. 2, s. 1068, Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an, c. 3, s. 471, Muhammed Ali es-Sabûnî, Kur’an-ı Kerim’in Ahkâm Tefsiri, çev. M. Taşkesenlioğlu, Şâmil Yay., İstanbul 1984, c. 2, s. 169-173, 327-330, 181-184, hadisin mübhem oluşundan hareketle el ve yüzün örtülmesi gereken bir yer olduğu yorumundan farklı olarak, örtünme konusunda çok kesin sınırların çizilmediği gibi bir yorum da yapılabilecektir. Örtülülüğün tarihi bir realite olduğu muhakkaktır, fakat ayet metinlerinden ve rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla örtünmeye ilahi bir standart getirmek güç görünmektedir.

Taberî’de geçtiğine göre, Aişe, görünen ziynetin kadının el ve bileklerine taktığı takılar olduğunu belirttikten sonra bir olay anlatmıştır: “Birgün yanıma kardeşim Abdullah b. Tüfeyl’in kızı süslenmiş olarak geldi. Yanımıza gelip durumdan rahatsız olan Nebi’ye şöyle söyledim: ‘Ey Allah’ın Rasûlü, yeğenim henüz genç (küçük) bir kızdır (cariyedir).’ Nebi: ‘Kadın büluğa girdiğinde yüzü ve buraya kadar kolu dışında göstermesi helal olmaz.’ Aişe, Nebi’nin kendi kolunu tutarak eli ile tuttuğu yer arasını işaret ettiğini söylemiştir.168 Bu rivayette Hz. Peygamber’in kolundan kavradığı kısmın neresi olduğu tam olarak belirtilmemiştir. Fakat Kurtubi, Katâde’nin rivayetine de dayanarak ‘kolun yarısının’ görülmesi mübah olan kısımlardan olduğunu belirtmiştir.169 Ma’mer yoluyla Katâde’den edilen rivayette ayetin illâ mâ zahara minhâ (görünenler hariç) kısmı ile kastedilenin iki bilekteki bilezikler, yüzük ve sürme olduğu belirtilmiştir. Katâde: “Bana Hz. Peygamber’in

‘Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının elinin şuradan fazlasını (kolunun orta kısmını yani dirseğini tutarak) göstermesi helal değildir.’ dediği haberi ulaşmıştır.”

demiştir.170

168 Taberî, a.g.e., c. 9, s. 305:70. Bu rivayet, tezimizin üçüncü bölümünde ele aldığımız Mevdudi’nin ‘Hicap’ isimli eserinde farklı bir tercümeyle verilmiştir. Bu tercümeye göre Hz.

Aişe yeğeni İbn Tüfeyl’in yanına gitmiş ve örtüsü konusunda Hz. Peygamber tarafından uyarılmıştır. Rivayetin bu şekilde sunulması, kadının yeğeninin yanında dahi örtünmesine özen göstermesini gerektirmektedir. Kadının örtünmesini kadının sosyal hayattan uzak tutulması gereğiyle açıklayan Mevdudi’ye göre kadın kendi evinde de başörtüsünü çıkartmayacaktır. Bu tür yorumlar kişinin içinde bulunduğu sosyo-kültürel şartların ayet ve hadis metinlerini anlamlandırmasındaki etkisini göstermektedir. Bkz. Mevdudi, Hicap, çev.

Ali Genceli, Hilal Yay., İstanbul t.s., s.400.

169 Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 152.

170 Taberi, a.g.e., c. 9, s. 305:68. Katade’nin Hz. Peygamberden gelen bu haberden bilekle beraber iki tutumluk kısmın (el-misketân), Abbas’tan gelen yukarıdaki 70. rivayette de bileğin bir tutumluk kısmının (el-misket) görülebileceğini; Aişe’den gelen rivayette (70) ise yine Rasulullah’ın kolunu kavrayıp gösterdiği geçerken, tam olarak kolunun neresini tuttuğuna işaret ettiğinin belirtilmediğini zikretmiştik. Yine yukarıda geçen “Esma” ile ilgili rivayette ise Hz. Peygamberin el bileklerine işaret ettiği belirtilmişti. Bu rivayetlere göre bilek ile ilgili kesin bir sınır çizilmediği anlaşılmaktadır.

Yine tenini gösterebilecek türde bir giysinin giyilmemesi ile ilgili olarak Dıhye el-Kelbî’den Hz. Peygamber’e dayandırılan bir rivayet aktarılmıştır:

“Rasullullaha (s.) (Mısır’dan) Kubâti (beyaz renkli ve ince) kumaşlar getirilmişti.

Bana ondan bir parça verdi ve: ‘Bunu ikiye böl, bir parçayı kendine gömlek yap, diğerini hanımına ver. Bununla örtünsün. Hanımına söyle, bunun altına bir astar koysun da bedenini göstermesin!’ demiştir.”171

İbn Abbas, kadının ellerini, yüzünü ve bunlara ait sürme, kına, yüzük ve bileziği172 görünen ziynet olarak herkese gösterebileceğini söylemiştir. İbn Abbas, saydıklarının gösterilebilmesinin gerekçesi olarak da: “bunları evine giren insanların görmesi durumu sözkonusudur.” demektedir.173 İbn Kesir, İbn Ömer, Atâ, İkrime, Said b. Cübeyr, Ebu Şa’sa, Dahhak, İbrahim en-Nehâi ve başkalarının da İbn Abbas ile aynı görüşte olduklarını belirtmiştir.174 Taberî’nin zikrettiği rivayetlere göre de, Said b. Cübeyr, Atâ, Katâde, Misver bin Mahreme, Aişe, Amir, İbn Zeyd, Evzâi, Dahhak, Mücahid, İbn Cüreyc ve Hasen İbn Abbas’a yakın görüşlere sahiptirler.

Bunlardan, Amir, Katâde ve Hasen, İbn Abbas ile İbn Mesud’un görüşlerini birleştiren bir görüşle gösterilebilecek alanın “yüz, sürme, kına ve giysiler” olduğunu

171 Ebû Dâvud, Libas 39.

172 İbn Abbas’a dayandırılan rivayetlerin tercümelerinin bazılarında kadının bileziklerini ayette geçen mahremleri dışındaki kimselere gösteremeyeceği, bazı rivayetlerde ise bileziklerin görünen ziynet olduğu, yani herkese gösterebileceği şeklinde çelişik ifadeler geçiyor gibi algılanabilmektedir. Rivayetlerin orjinalinde bileziği ifade eden Arapça sözcüklere dikkat ettiğimizde aslında belirgin bir çelişki olmadığı görülebilir. Zira rivayetlerde yaklaşık beş çeşit bilezik bulunmaktadır. Bunlar, bilekten el üstüne salınanlar, bileğe sıkıca tutturulanlar, çeşitli şekillerde halkalar, kolun üst kısımlarına (pazulara) takılanlar şeklinde gruplandırılabilir. Kanaatimizce İbn Abbas bilekteki bileziklerin herkesçe görülebileceğini söylemektedir. Kurtubî bilezik hususunda görüş ayrılığı olduğunu, Aişe’ye göre ellerde olduğu için görünen ziynetten(herkes için mübah); Mücahid’e göre ise gizlenmesi gereken ziynetten olduğunu zikreder: Bkz. Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 153.

173 Bkz. Taberî, a.g.e., c. 9, s. 303:60,62,67,70, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c.8, s. 2575:96,98, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 45, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 152.

174 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 45.

söylemişlerdir.175 Ayrıca İbn Ebî Hâtim’de, Hz. Aişe’den, ayak parmaklarına takılan yüzükler de “görünenler” sınıfında geçmektedir.176

Bütün görüşler toparlandığında, kadının eli ve bileğinden itibaren kolunun bir kısmını, yüzünü, ayaklarını ve bu organlarında mevcut olan takı, kına gibi süslerini göstermesinde bir mahzur görülmediği genel olarak söylenebilecektir.

Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar (ve’lyedribne bihumurihinne ala cuyubihinne). İbn Kesir ve İbn Ebî Hâtim’de ayetin nüzul sebebi olarak zikredilen

‘Esma binti Mürşide’ rivayeti, bazı hanımlarca başörtüsünün gerektiği gibi örtülmemesiyle ilgili olarak gelmişti. Bu ayet gelmeden önce başörtülerini boyun, kulak, zülüf, gerdan gibi yerlerini de örtecek şekilde bağlayan hanımlar bulunduğu gibi;177 başörtülerini arkadan sırtlarına doğru salıp boyun, gerdan, kulak ve zülüflerini açıkta bırakan hanımların da bulunduğu ve hanımların bu şekildeki giyim tarzlarıyla cariyelere benzediği söylenmiştir. Ayet bu hanımların örtünmeyi gerektiği gibi yapmaları konusunda nazil olmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla o dönemde örtünmedeki eksiklik başörtüsüyle tamamlanabileceği için ayet yalnız başörtüsünden bahsetmiştir.178

Müfessirler şöyle demişlerdir: “Cahiliye devri kadınları erkekler arasında gerdanı açık olarak dolaşır (elbiselerinin yakaları geniş olduğundan gerdanın tamamı açıkta kalmaktaydı), gerdanını herhangi bir şeyle örtmezdi. Bazen olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklarındaki küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü’min kadınlara, başörtülerini genişçe yakaları yani gerdanları üzerine sarkıtarak, kulak, küpe ve boyunlarını da örtecek şekilde bağlamalarını ve böylece gerek

175 Taberi, a.g.e., c. 9, s. 60-76, Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2574-2575:96,98,01,02, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 460.

176 Bkz. İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2575:2.

177İlgili rivayet ve anlatımlar önceki sayfalarda geçmiştir.

178Ayetlerin nazil olduğu zaman diliminde Arap kadınlarının kıyafetlerinin sayılan kısımlar haricinde genel olarak tesettürlü oldukları söylenebilir. Tezin birinci bölümünde kıyafetlerin özelliklerinden bahsedilmiştir.

görünüşleri, gerekse halleriyle örtünmelerini söylemiştir.179 Said bin Cübeyr,

‘ve’lyedribne’ (örtsünler) sözcüğünü ‘sıkıca bağlasınlar’ ve ‘ala cûyûbihinne‘

sözcüğünü ‘boyun ve gerdanlarının üzerine ki onlardan hiçbir şey görünmesin’;

Mukatil bin Hayyan, ‘gerdanlarının üzerine örtsünler’ şeklinde tefsir etmişlerdir.180

Safiye binti Şeybe’nin Hz. Aişe’den rivayeti olan şu anlatım ele aldığımız bütün tefsirlerde ve hadis kitaplarında, çeşitli kanallardan zikredilmiştir: “Şüphesiz Kureyş (ve/veya Ensar) kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah’a yemin ederim ki ben, Allah’ın kitabını tasdikte ve indirilenlere imanda ensar kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar ayeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ’nın kendilerine kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu ayeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan nakışlı, resimli elbiselerine yönelmeyen hiçbir kadın kalmadı ve bunlarla örtündüler (ihtemerne) ki Allah Teâlâ’nın kitabından indirmiş olduğuna iman etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasulünün (s.) arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde (kara) kargalar vardı.”181 Bu rivayet, aynı eserlerde farklı senetlerle bazı farklılıklarla

179Bkz. İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 46, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 47-48, Zemahşeri, a.g.e., c.2, s. 91, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 461, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 153, Taberi, a.g.e., c. 9, s. 306.

180 İbn Ebî Hâtim, a.g.e., C .8, s. 2575-2576:04,05, Kurtubî, a.g.y., İbn Kesir, a.g.y.

181 Rivayetin İbn Hanbel’in Müsned’inde geçen versiyonunda, ayetin nazil olduğu gün bir kadın örtünmüş olarak Hz. Peygamber’e gelip hayız kanını nasıl (neyle) temizlemesi gerektiğini sormaktadır. Buna göre bu kadının örtülü olması, onun eksiklik duyduğu bilgiyi elde etmesi için evinden çıkıp Hz. Peygambere gelmesine ve özel bir soruyu sorabilmesine engel olmamıştır. Taberi, a.g.e., c. 9, s. 306:77,78, İbn Kesir, a.g.e., c. 6, s. 46,47, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2575:05,06, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 48, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 153, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 461, Zemahşeri, a.g.e., c. 2, s. 91, Buhari, Tercüme, c. 10, s. 4618:461, Ebu Davud, Libas 33, Buhari, Tefsir (Nur)12, İbn Hanbel, VI, 188, bu hadisin şerhinde İbn Hacer, ihtimar sözcüğüyle ifade edilen örtünmeyi şöyle tarif eder: “Bu, örtüyü başa koyup, sağ taraftan sol omuz üzerine atmasıyla gerçekleşir.” Ayrıca cahiliye kadınlarının örtülerini geriye salıp ön taraflarını açtıklarını, bu yüzden örtünme emrinin geldiğini, Ferra’dan naklen kaydeder. Bkz. Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, çev. İbrahim Canan, Akçağ Yay., Ankara 1988, c. 4, s. 133:720.

da geçmektedir. Aynı rivayet Aişe’den değil de Ümmü Seleme’den de182 verilmekte, hanımlar örtünmek amacıyla bir rivayette peştemallerine, diğerinde izar veya diğer dış giysilerine, vb. örtü ve kıyafetlere yönelmekte; bir rivayette Muhacir hanımları rahmetle anılırken, diğerinde Ensar hanımları rahmetle anılmakta ve ‘karga’

benzetmesi bazı rivayetlerde yer almamaktadır. Rivayette geçen karakargalar benzetmesinin giyimlerinin renginden ziyade sabah vaktinin alacakaranlığındaki

benzetmesi bazı rivayetlerde yer almamaktadır. Rivayette geçen karakargalar benzetmesinin giyimlerinin renginden ziyade sabah vaktinin alacakaranlığındaki