• Sonuç bulunamadı

Cahiliye, gerek Kuran’da ve gerekse hadislerde bireysel ve toplumsal cehaletin egemen olduğu İslam’ın doğuşundan önceki döneme ad olmuş ve İslam öncesi dönem Cahiliye ve Cahiliye Çağı olarak isimlendirilmiştir.35

O dönemde Araplarda kuvvetli bir kabile bağı, örf ve gelenek hakimiyeti olduğundan kadın ve aile hayatıyla ilgili telakkiler yer yer farklılık arz edebilmektedir. Öte yandan Araplarda soy ve zenginliğe göre oluşan ve aralarında belli bir mesafe bulunan sosyal sınıflar arasında, yerli aileler ile civar bölgelerden gelip sığınan aileler arasında bariz bir farklılık gözükmektedir. Daha da önemlisi, insanlar hür ve köle şeklinde, kadınlar da hür kadınlar ve cariyeler şeklinde iki ana gruba ayrılmakta olup her grubun bağlı olduğu ayrı bir statü vardır. Cariye için çok tabii görülen, hatta teşvik edilen bir hareket, hür kadın için utanç nedeni veya ölüm sebebi olabilmektedir. Ali Bardakoğlu, cahiliye döneminde, birçok erkekle birlikte yaşayan, yabancı erkeklerle serbestçe ilişki kuran, çadırının kapısına bayrak asarak fahişelik yapan kadınlardan bahseden kaynaklarla, bu kadınların hür olmayıp cariyeler olduklarını belirten kaynakları güvenilirlikleri bakımından kıyaslayarak, söz konusu fiilleri yapan kadınların cariyeler olduğunu, yine kaynaklarda anlatılanlara göre doğrulamaktadır: “Arap erkeklerin kıskançlığına, ırz ve namusa, hür kadınların da iffetlerini korumaya düşkünlüklerine, hatta karısının başkasına temayülünü bile ölümle cezalandıran kocalara dair anlatılan menkıbeler, atasözleri, Arapların hür ve evli kadınların yabancı erkekle ilişkisini zina sayıp tarafları ölümle cezalandırmaları, yaygın bir şekilde fahişelik yapan kadınların cariyeler olduğunu belirten rivayetleri destekler mahiyettedir.”36 Cahiliye döneminde İslam şeriatının iptal ettiği, bugün rahatlıkla zina olarak nitelenebilecek çeşitli beraberlik (nikah) şekilleri bulunmaktadır. Bunlar, yalnız cinsel ihtiyacı karşılamaya yönelik, süresi

35 Ramazan Altıntaş, “Cahiliye Arap Toplumunda Kadın”, Diyanet İlmi Dergi, c. 37, S. 1, Ankara 2001, s. 62.

36 Ali Bardakoğlu, “Cahiliye Döneminde Kadın”, Sosyal Hayatta Kadın, Ensar Neşriyat, İstanbul 1996, s. 12-13, Bkz. Ali Osman Ateş, İslam’a Göre Cahiliye ve Ehl-i Kitap Örf ve Adetleri, Beyan Yayınları, İstanbul 1996, s. 331-346.

belirli anlaşmalı beraberlik (mut’a), mehirsiz olarak iki kadını karşılıklı değiştirerek yapılan beraberlik (şığar), bazı hür kadın ve cariyelerin metres olarak yaptığı gizli beraberlik (haden)37, bir erkeğin soylu bir çocuğa sahip olmak için hanımının başka bir erkekle beraber olmasını sağlaması (istibda), iki erkeğin hanımlarını değişmesi (bedel) şeklindeki beraberliklerdir. Cahiliye döneminde bunlardan yalnızca haden zina olarak görülmüştür. Demek ki bazı hür kadınlar zina edebilmiş ama bunu gizli olarak yapmıştır. Cariye ve fahişelerin zina yapmalarının ise toplumda doğal karşılanan bir durum olduğu anlaşılmaktadır. On kişiden az olan bir erkek topluluğunun aynı zaman içinde bir kadınla birlikte oldukları, bunun sonucunda kadın hamile kalıp, çocuk doğurup onları çağırdığında gelmek zorunda oldukları ve çocuğu istediği kişiye nispet ettiğinde de o kişinin reddedemediği anlatılmaktadır.

Ayrıca fahişelerin kapılarında bayrak asılı olup, bunlardan birine çok sayıda erkek geldiğinde fahişenin bu beraberliğe mecbur olduğu, bu fahişe çocuk doğurduğu taktirde bu konuda bilirkişi olan birinin (kâif) çağrıldığı ve bilirkişinin çocuğu nispet ettiği adamın bunu reddedemediği anlatılmaktadır. Cariyelerin içinde istemedikleri halde efendileri tarafından bir para kazanma yolu olarak zorla zina ettirilenler de olmuştur.38 Tüm bu anlatımlardan sınırları son derece az olan cinselliğin yaygın bir şekilde yaşandığı anlaşılmaktadır. Bazı hür kadınların gizli beraberlikleri dışında fahişelerin ve bazı cariyelerin zinalarının ve dönemin meşru nikah şekilleri altında, bugün anlamakta güçlük çekilebilecek birlikteliklerin toplum içinde kanıksanmış bir gelenek olarak devam ettiğini görmek, bu konudaki ahlâki değerleri yerleştirmeye yönelik ayetlerin, Kur’an’ın ilk gelmeye başladığı yıllardan itibaren, sıklıkla tekrar etmesini anlamamızı kolaylaştıracaktır. Bîsetin üçüncü yılından itibaren sonuna kadar altmış civarında ayet direkt olarak zinanın engellenmesine yönelik olarak gelmiştir. Örtünmeden bahseden iki ayet ise bîsetin ancak 17. ve 18. yıllarında, zinadan uzak duran, adab-ı muaşeret sahibi temiz ve olası tuzaklara karşı koz vermeyen güçlü bir toplumun inşasından söz eden sureler içerisinde gelmiştir.

Medine’deki Müslümanların sayısı Müslüman olmayanlara göre hayli azdır, Müslümanların içerisinde de münafıklar vardır. Bazı erkekler sokakta gördükleri cariye ve hafif meşrep kadınlara zina teklif edebilmektedirler. Bu ayetlerle inanan

37 Nisa sûresi, 25. ve En’am sûresi, 151. ayetlerde bunun yapılmaması istenmiştir.

38 Nur sûresi, 33. ayette bunun yapılmaması istenmiştir, Ali Osman Ateş, a.g.e, s. 331-346.

kadınlardan bu tekliflerle karşılaşmayacak tarzda giyinmeleri ve davranmaları istenmiştir ki nedensellik prensibi içersinde düşünüldüğünde bu, dönemin şartları içerisinde temiz ve güçlü toplum inşâ etmek için atılan adımlardan biridir.39

Cahiliye Arap toplumunda genel olarak, hürler ve cariyeler olmak üzere iki sınıf olan kadınlardan hür olanların toplum içindeki konumları, diğerlerinden çok farklıdır. Hür kadınlar da kendi aralarında önemli farklılıklara sahiptirler. Erkekler arasında olduğu gibi kadınlar arasında da sınıfsal bir tabakalaşma görülmektedir.

Aristokrat (nüfuzlu) ailelerin kadınları saygıdeğer, söz sahibi kadınlardır. Bu kadınlar, orta ve alt sınıf erkeklerden daha nüfuzludurlar. Fakat genel olarak toplumda, söz konusu nüfuzlu kadınlar dışında, kadınların hemen hiç değerleri yoktur.40 Kadın, çoğu zaman potansiyel kötülük odağı olarak görülmektedir.

Cahiliye Arap toplumunda her ne kadar ekseri insanların zihniyetinde kadın, bir fikri temsil etmiyorsa da, hikmet ve akılla meşhur olan, kendilerine değişik konularda danışılan, meslek ve iş hayatında önemli mevkilerde olan müstesna kadınların varlığı da bir gerçektir.41

Cariyelere gelince, yeryüzünde, tarihin çok eski dönemlerinden beri devam ede gelen kölelik müessesesi, Kuran’ın nazil olduğu dönemde, Arabistan’da da yerleşmiş bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir. Genelde hizmetçi ve işçi olarak kullanılan kölelerden kadın olanların (cariyeler), ayrıca efendilerinin cinsel isteklerini yerine getirmek gibi bir görevleri de vardır.42 Cariyelerin hiçbir değeri ve

39 Bkz. Mehdi Bâzergan, Kur’an’ın Nüzul Süreci, çev. Yasin Demirkıran, Muhammed Feyzullah, Fecr Yay., Ankara 1998, s. 226-235.

40 Hz. Ömer’den cahiliye döneminde kadınları önemsemediklerini belirttiği bir rivayet de aktarılmıştır. Bkz. Buhari, Tefsir, 66, 2, Libas 31, Müslim, Talak 32, İslam’ın gelişinden sonra özellikle Hz. Peygamberin tutum ve telkinleriyle kadınların, hatta cariyelerin aşağılanmasının büyük ölçüde önüne geçildiği söylenebilir. Ebu Musa el-Eşari’den Hz.

Peygamber, “Bir erkek, cariyesini güzelce eğitim ve öğretime tâbi tutup, sonra da azad edip onunla evlenirse iki ecre nail olur.” dediği rivayet edilmiştir. Buhari, İlim 31.

41 Altıntaş, a.g.e., s. 63-66.

42 İsmail Hakkı Ünal, “Hadislere Göre Kadının Örtünmesi”, İslâmiyât Dergisi, c. 4, S. 2, Ankara 2001, s. 61, cariyelere, ev işleri, düğünlerde def çalıp şarkı söyleme, deve çobanlığı,

saygınlığı yoktur. Cariye, adeta bir eşya (mal) olarak görülmektedir.43 Arap, cariyesiyle dişi devesini bir tutmakta ve hatta aralarında hiçbir fark gözetmemektedir.

Bazıları genç ve güzel cariyelerini toplayarak bunları ticaret sermayesi yapmayı şerefsizlik saymadığı gibi, zorla fuhşa sürüklemekten de çekinmemektedirler.44 Nitekim münafıkların önderi sayılan Abdullah b. Ubey cariyelerini fuhşa sürükleyerek para kazananlar arasındadır. Ayrıca cariyeler sahibinin emrettiği her işi yapmakla zorunlu olduğu gibi, deve çobanlığından ev hizmetçiliğine kadar bütün işleri yapmaktadırlar.45 Dûmetu’l Cendel panayırında Kelb kabilesinin cariyelerini zinaya teşvik ettiği haber verilmektedir. İslam öncesi dönemde hür kadınlar açıktan zina etmezken, cariyeler açıktan zina edebilmektedir. Bu cariyelere “zaniye” ve

“musafeha” denilmiştir.46 Mekke’nin fethi sırasında çeşitli konularda kadınlardan söz alan Hz. Peygamber, zina etmemelerini de isteyince, Hind binti Utbe’nin, “hür kadın zina eder mi hiç”, şeklinde bu isteğe olan şaşkınlığını dile getirmiş olması da onun bu konuda ne tür bir gelenek içinde yetişmiş olduğunu gösterse gerektir.47 Cahiliye döneminde köle ve cariyelere son derece kötü davranılmaktadır. Bir köle veya cariye sahibi, ölünceye kadar dövme, herhangi bir organını kesme, hatta öldürme gibi, istediği davranışta bulunabilme özgürlüğüne sahiptir. Cariyeler hakkında örf haline gelmiş kabile hukuk anlayışı bunu gerektirmiştir.48

süt analık ve dadılık gibi görevler yaptırılmaktaydı. Bkz. Mehmet Nadir Özdemir, İslam’ın İlk Döneminde Kölelik, Gökkubbe Yay., İstanbul 2006, s. 29.

43 Bkz. Fahreddin er-Râzi, Tefsir-i Kebîr, çev. Suat Yıldırım ve dğr., Akçağ Yay., Ankara 1994, C.17, s. 47.

44 Bkz. Özdemir, a.g.e., s. 26-29.

45 Altıntaş, a.g.m., s. 65-66.

46 Özdemir, a.g.e., s. 27.

47 Bkz. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayınları, İstanbul 2005, C. 6, s. 443.

48 Altıntaş, a.y., bkz. Neşet Çağatay, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, Ankara 1982, s. 132.