• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM A. TARİHÎ ARKA PLAN

3. Ahzab Sûresi, 59. Ayetin Tefsirleri

Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, örtülerini (cilbâblarını) üstlerine salsınlar, onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Yâ eyyuhe’nnebiyyu qul liezvâcike ve benâtike ve nisâi’l-mu’minîne yudnîne aleyhine min celâbîbihinne zâlike ednâ en yu’rafne felâ yu’zeyne ve kâne’llâhu ğafûra’r-rahîma.)

Süddî bu ayet ile ilgili şöyle demiştir: “Medineli fasıklardan bir topluluk geceleyin karanlık bastığı zaman, Medine sokaklarına çıkar ve kadınlara sataşırlardı.

Medine’nin evleri çok dardı. Kadınlar akşam olunca ihtiyaçlarını gidermek için dışarı çıkarlardı. İşte o fasıklar bu zamanı gözlerler ve üzerinde cilbâb bulunan kadın görürlerse; bu hürdür, diyerek ondan kaçınırlardı. Üzerinde cilbab bulunmayan kadın görürlerse; bu cariyedir, derler ve ona saldırırlardı.”134

132 Cassâs, a.g.y.

133 Bakara Sûresi, 221. ayet.

134 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 482, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 9, s. 3155:88, ayrıca İbn Ebî Hâtim Ebî Malik’ten benzer bir rivayet zikreder, bkz. a.g.e., c. 9, s. 3154:82, Taberî de benzer bir

İbn Ebî Hâtim, yukarıda geçen 53. ayet ile ilişkilendirilerek zikredilen ‘Zem’a kızı Sevde’ rivayetini bu ayetin tefsirinde zikretmiştir. Kurtubî de sözkonusu rivayetin 53. ayet ile ilişkilendirilemeyeceğini belirtmiştir. Hz. Aişe’den naklederler ki; o, şöyle demiştir: “Hicab konduktan sonra Sevde ihtiyacını gidermek için dışarı çıktı. Boylu boslu bir kadındı ve onu tanıyan için bilinmemesi imkânsızdı. Ömer İbn Hattab onu gördü ve dedi ki: ‘Ey Sevde, Allah’tan korkmaz mısın ki bizden saklanmazsın. Baksana nasıl dışarı çıkarsın?’ Hz. Aişe: ‘Sevde geri dönerek kaçındı, Rasulullah da (s.) benim evimde akşam yemeğini yiyordu. Elinde etli bir kemik vardı. Sevde yanına gelip dedi ki’: ‘Allah’ın Rasulü ben ihtiyacım için dışarı çıktım, Ömer bana şöyle ve şöyle dedi’. Hz. Aişe: ‘Allah Teâlâ ona bu ayeti indirdi. Etli kemik elinde duruyordu ve onu bırakmamıştı ve Rasulullah buyurdu ki’: ‘AllahTeâlâ ihtiyacınızı gidermek için size dışarıya çıkma iznini verdi.” 135

Ayette yer alan ve örtü diye tercüme edilen ‘cilbâb’ kelimesi, başörtünün üzerinden örtülen çeşitli büyüklük ve tarzda olabilen bir örtüdür. İbn Mes’ud, Ubeyde, Katâde, Hasan Basrî, Saîd İbn Cübeyr, İbrahim en-Nehâî, Atâ el-Horasânî ve başkaları bu şekilde söylemişlerdir. Cilbâbın örtülüşünü tarif eden birçok rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlere göre ‘cilbâb’ adı verilen söz konusu örtü ile yüzünü örtenler bulunduğu gibi açıkta bırakanlar da bulunmaktadır.136 rivayeti Ebû Sâlih’den rivayetle vermiştir. Bkz. a.g.e., c. 10, s. 332:53, Cassâs Hasan’den benzer bir rivayeti nüzul sebebi olarak zikreder, yalnız “fasıklar” yerine “sefihler” tabirini kullanmıştır. bkz. a.g.e., c. 3, s. 546, Kurtubî, a.g.e., c. 14, s. 156.

135 Taberî, a.g.e., c. 10, s. 326:19,20.22, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 9, s. 3154:81, İbn Kesir, a.g.e., c. 6, s. 453, Buhari, Tercüme, Kitabu’n Nikah, c. 11, s. 5312-5313, Buhari, Vudu 13, Müslim, Selam 17,18.

136 Bkz. İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 482, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 9, s. 3154-55::83 - 91, Taberî, a.g.e., c. 10, s. 332:47-49, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 546, Kurtubî, a.g.e., c. 14, s. 156. İlk dönem müfessirleri içinde cilbâbı rida olarak tanımlayanlar da olmuştur. Rida girişte belittiğimiz gibi kadınların ev kıyafeti olarak da giyebildiği bol elbisedir, bkz. Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 546, İbn Abbas’ın tefsirine göre, mümin kadınlar, belden üste alınan bir örtü olan cilbabı, boyunlarına ve açık olan gerdanlarının üzerine sarkıtacaklardır, Tefsîru İbni Abbas, Mecma’ut-tefasir, Çağrı Yayınları, İstanbul 1979, V, 138, aktaran, İ.H. Ünal, a.g.m., s. 56,

Cahiliye döneminde baş ve yüz örtüsü kullananların yanı sıra güzelliğini teşhir için yüzünü, boynunu, gerdan ve kollarını açıkta bırakanların da olduğunu birinci bölümde belirtmiştik. Güzelliğini göstermek için yüzünü örtmeyen hanımlara bu ayetlerin gelişinden sonra da rastlanmaktadır. Örneğin Hz. Ebu Bekr’in torunu Aişe bint Talha hiç kimseye karşı yüzünü örtmediği için, kocası Musab b. Zübeyr tarafından azarlanınca, ona şu cevabı vermiştir: “Allah beni güzel yarattı. İnsanların bunu görmesini ve kendilerine olan üstünlüğümü bilmelerini istiyorum. Allah’a yemin olsun ki, hiç kimsenin bana hatırlatması gereken bir ayıp yok.”137 Musab b.

Zübeyr’in diğer eşi Hz. Hüseyn’in kızı Sukeyne de yüzünü örtmeyenler arasındadır.

Güzel bir kadın olan Sukeyne, giyimine dikkat edip, alnına kâkül koyan, Kureyş’in önde gelenleri ve şairlerle oturan, şakacı, davranışlarında rahat ve iffetli olarak söz edilen bir kadındır. Onun kâkülü daha sonra, ‘Sukeyne kâkülü’ diye meşhur olmuştur.138

Mücahid, cilbâb giymeleri halinde kadınların hür olduklarının anlaşıldığını ve hiç bir fasığın onlara sataşmadığını söylemiştir.139 Katâde: “Allah, mü’min kadınlara dışarı çıktıklarında örtülerine (havâcib) bürünmelerini, bunun tanınmaları ve cariye olduklarının zannedilmesi dolayısıyla eziyete uğramalarını engellemek için bildirmiş ve hür kadınların cariyelere benzemelerini nehyetmiştir.” demiştir.140 İbn Abbas:

“Bu ayet gelmeden önce hür kadın cariye ile aynı elbiseyi giyiyordu. Bu ayet ile Gafur ve Rahîm olan Allah, mü’min kadınlara, cilbâblarını sıkıca örtmelerini bildirdi.” demiştir.141 Hz. Peygamberin Hayber Seferi dönüşünde Safiye ile evlendiği ve düğün yemeği sırasında bazı Müslümanların kendi aralarında, Safiye’nin Hz.

Peygamberin hanımlarından biri mi yoksa cariyesi mi olduğu hususunda konuştukları Hac vazifesini yaparken Hz. Peygamberin hanımlarının da yüzlerini açtıklarına dair bkz. İbn Mâce, Menâsik, 23.

137 Ebu’l Ferec el-İsfehâni, el-Eğâni, Daru’l Fikr, Beyrut t.siz, c. 11, s. 180.

138 el-Eğâni, a.g.e., c. 16, s. 151, Ömer Rıza Kehhâle, A’âlmu’n-nisâ, Müessesetu’r-Risale, Beyrut 1977, c. 2, s. 202-222.

139 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 482, Taberî, a.g.e., c. 10, s. 332:52, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 546.

140 Taberî, a.g.e., c. 10, s. 332:51.

141 Taberî, a.g.e., c. 10, s. 332:50.

rivayet edilmiştir. Onlardan birkısmı: “Eğer Rasûlullah Safiye'yi örterse, o, mü'minlerin analarından birisidir. Eğer onu örtmezse Safiyye, Rasûlullah’ın sağ elinin mâlik olduğu cariyelerinden birisidir.” demişler. Hz. Peygamber ise hareket etmeğe karar verince, bineğinin arkasına Safiye için üzerine oturacağı bir taht hazırlatıp, Safiyeyi örtmüştür.142

Buna göre örtünmek, hürlerin, cariyelerden farklı olduğunu gösteren bir unsur olmuştur. Bu konuda, Hz. Ömer’in hür kadınlar gibi örtülü giyinen cariyelerin bu davranışlarını engellemeye yönelik tutumlarına dair çeşitli olaylar aktarılmaktadır.

Bu olaylarda Hz. Ömer’in cariyelerin başörtüsü ve cilbab giymelerini kesinlikle hoş karşılamadığı rivayetlerde açıkça belirtilmiştir.143 Yine cariyelerin başörtüsüz namaz kılacakları, evlenen cariyenin başını örtebileceği, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde başörtüsünün, eziyet görmemeleri için hür kadınlara mahsus olduğunu söyleyerek, cariyelerin başlarını örtmelerine izin vermediği; ayrıca, onları, hürlere benzememeleri düşüncesiyle cilbab giymekten de menettiği nakledilmektedir.144

Dönemin Arap toplumunda hür kadınların gayri ahlâki bir davranışta bulunmayacakları beklenen bir durum olarak kabul edilmektedir. Mekke’nin fethi sırasında çeşitli konularda kadınlardan söz alan Hz. Peygamber, kadınlardan zina etmemelerini de isteyince, Hind binti Utbe, “hür kadın zina eder mi hiç?”, şeklinde bu soruya olan şaşkınlığını dile getirmiştir.145 Abdullah b. Zübeyr’den şöyle rivayet edilmiştir: “Zem’a’nın bir cariyesi vardı ve onunla ilişkide bulunuyordu. Başka birisinin de o cariye ile ilişkisi olduğunu zannediyordu. Cariye, ilişki kurduğunu zannettiği adama benzer bir çocuk doğurdu. Zem’a, Cariye hamile iken vefat etmişti.

Sevde (Zem’a’nın kızı ve Hz. Peygamberin eşidir) bu durumu Rasûlullah (s.)’a

142 Buhari, Nikah 13, 61, Megâzî 39.

143 Bkz. Muvatta, İsti’zân 17, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 546, Kurtubî, a.g.e., c. 14, s. 155-156.

144 Bkz. Sa’id b. Mansur, Sünen, Daru’l-Ma’rife, Beyrut 1985, c. 2, s. 71, Abdurrezzak b.

Hemmâm, el-Musannef, el-Meclisu’l-İlmi, Beyrut 1970-1972, c. 3, s. 135,136, ayrıca kişinin satın almak istemesi halinde cariyelerin vücutlarının büyük bölümüne bakabileceğine dair rivayetler için bkz. Ünal, a.g.e., s. 62-63.

145 Bkz. Köksal, a.g.e., c.6, s.443.

arzetti de Rasûlullah (s.) şöyle buyurdu: ‘Çocuk döşek sahibine aittir. Ey Sevde artık ondan uzak dur ve örtün çünkü o senin kardeşin değildir.’ buyurdu.”146 Bu rivayetler, hür kadının iffetli oluşuna karşılık cariyelerin zina etmesinin doğal kabul edilebildiğini göstermesi bakımından dikkate değer görülmektedir.

Zührî, kendisine Arap asıllı olmayıp ta Araplar arasında doğmuş olan cariyenin örtünüp örtünemeyeceği ile ilgili soruyu bu ayette geçen “…eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına…” ifadesine dayanarak cevaplamış, evli veya bekâr hiçbir cariyenin cilbabla örtünemeyeceğini ancak evli cariyenin başörtüsü giyebileceğini söylemiştir.147 Süfyan es-Sevrî de ayette geçen “…müminlerin kadınlarına…” ifadesinden dolayı zımmî kadınlarının ziynetlerine bakılabileceğini söylemiştir. 148

Cariyeleri giyim olarak hür kadınlardan ayıran temel farklılığın, onların başörtüsü, özellikle de cilbab kullanmamaları olduğu –yukarıdaki rivayete göre evli cariyeler başörtüsü kullanabilmektedir-; bu nedenle de başörtüsü ve cilbabın, hür kadınlar için statü farkını gösteren bir sembol olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır.

Ayrıca, bu, Kuran’ın da işaret ettiği üzere, hür kadınların, tacize maruz kalabilen cariyelerden ayırt edilerek rahatsız edilmemelerinin bir aracıdır. Her ne kadar, Kuran’dan, cariyelerin taciz edilmelerinin normal olduğu gibi bir sonuç çıkarılamasa da, rivayetlerden, o günkü toplumun, cariyelerin rahatsız edilmelerini pek gayrı tabii görmediği anlaşılmaktadır.149 Dönemin erkeği sahip olduğu bir cariyesini kölesiyle

146 Nesâi, Talak 48,49.

147 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 482, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 9, s. 3154:86.

148 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 482.

149 Bkz. Ünal, a.g.m., s. 62. Nur sûresi, 33. ayette …namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın ifadesi yer almaktadır. Ayet ile ilgili yorumlar için bkz. Taberî, a.g.e., c. 9, s. 318-319, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 53-56, Ebu Musa el-Eşari’den Hz. Peygamber, “Bir erkek, cariyesini güzelce eğitim ve öğretime tâbi tutup, sonra da azad edip onunla evlenirse iki ecre nail olur.” dediği rivayet edilmiştir. Buhari, İlim 31, Hz. Peygamberin bu tür telkin ve tutumları, bir geleneğin devamı olarak kabul edilebilecek cariyeler ile ilgili uygulamaların, onların korunması ve değerlerinin yüceltilmesi yönünde olumsuz bir durumdan olumlu bir duruma geçişini gösterir niteliktedir.

evlendirdiğinde o cariye üzerindeki cinsellikle ilgili haklarını kaybetmesine rağmen o cariyenin vücudunun büyük bir bölümüne bakabilmektedir. Hz. Peygamberin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ve sizden biriniz, cariyesiyle kölesini (veya hizmetçisini) evlendirirse, (cariyesi efendisinin, efendi de cariyesinin) göbeğinden aşağısına ve dizinden yukarısına bakmasın."150 Bu rivayet örtünmenin amacında cinselliğin payını anlamada önemli ipuçlarını barındırır görünmektedir. Buna göre Hz. Peygamber göbek ile diz arasındaki bölgeye cinsellik atfetmiş, vücudun kalan kısımlarını bu bölgeden ayrı tutmuştur. Bir başkasıyla evlenen cariye ile efendi arasındaki cinsel ilişki her yönüyle yasaklandığı halde cariyenin kolları, gerdanı, saçı veya bacaklarının bir kısmı, hatta göğsü efendisi için görülebilir alandır. Sonraki dönemlerde cinsel çekiciliği nedeniyle zinaya yol açabileceği endişesiyle örtülmesi gerekliliği üzerinde durulan kadın vücudunun önemli bir kısmı bu tür bir endişe taşımaksızın açık kalabilecektir.

Mümin kadınların saygınlığının korunmasına yönelik olarak câri gelenekte var olan cilbabın, hür kadınların bir anlamda dokunulmazlığını sağlayan sembolik görevi, ayetin gelişiyle korunmuş görünmektedir.