• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM A. TARİHÎ ARKA PLAN

1. Ahzab Sûresinin Nazil Olduğu Dönemde Medine

Hendek kuşatması, kış mevsiminde gerçekleşmiş ve yaklaşık bir ay sürmüştür. Müslümanlar açısından çok zorlu bir kuşatma olmuştur. Medineli Müslüman erkekler şehrin çevresinin büyük bölümünü saran hendeğin başında bir ay boyunca gece gündüz savunma savaşı yapmışlar, kimi zaman aç susuz, sıkıntılı günler geçirmişlerdir. Bu durum Ahzab sûresinde anlatılmaktadır. Müslüman erkeklerle birlikte Hz. Peygamber’in de bir ay boyunca şehirden uzak kalması esnasında Medineli münafıklar boş durmamış, Müslümanlarla anlaşma yapmış olan ve şehrin bir tarafını oturdukları kale evlerden koruyan Beni Kurayza Yahudilerini de kurdukları hile ve tuzakların içine çekmiş, Beni Kurayza yaptığı anlaşmayı bozarak Müslümanlara ihanet edip, şehri kuşatan Mekke müşrikleri ve onlarla birlikte olan Yahudilere müttefik olmuşlardır.63 Münafıkların ve Yahudilerin bu bir aylık süre

62 İbn Kesir, Büyük İslam Tarihi, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yayınları, İstanbul 1994, c. 4, s. 163-164, 254, 266, H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nüzul, Ülkü Basımevi, Konya 1976, c. 9, s. 175, Mehdi Bâzergan, Kur’an’ın Nüzul Süreci, s. 154, Asım Köksal, İslam Tarihi, c. 4, s.

266.

63 Bu ittifak Müslümanların savaş hilesiyle bozulmuşsa da, Hendek kuşatmasının hemen ardından, Allah Beni Kurayza’nın cezalandırılmasını istemiştir. Bunun üzerine Müslümanlar Beni Kurayza’nın, kadın, çocuk, ihtiyar ve Müslüman olanları dışında bütün fertleri

içerisinde akla gelebilecek her konuda Müslümanların aleyhinde dedikodu yaydıkları kaydedilmektedir. Bu dedikodulara Hz. Peygamber’in eşleri hakkında uydurdukları da dâhildir.64 Müslümanlar kuşatmanın sonuna dek münafıkların oluşturmaya çalıştıkları sosyal kargaşanın önlenmesi yolunda harekete geçememişlerdir.65

Beni Kurayza’nın cezalandırılması Hendek kuşatmasının hemen ardından Zilkade ayında gerçekleşmiş ve bu olaydan sonra aynı ay içinde Hz. Peygamber evlatlığı Zeyd’den boşanan, halasının kızı Zeynep’le Allah tarafından evlendirilmiştir.66

Müslümanlar hicri 3. yılda gerçekleşen Uhud’un ardından Hendek (Ahzap)’e kadar çok sayıda sefere katılmışlardır. Müslümanların ne kadar güçlü oldukları ile ilgili söylentilerin geniş bir coğrafyada yayılması nedeniyle, bu seferlerin önemli bir kısmında karşı tarafın çekilip teslim olması sonucu savaş yapılmadan geri dönülmüştür. Müslümanlar bu sefer ve savaşlardan çeşitli ganimetlerle dönmüş, bu ganimetlerin arasında çok sayıda cariye de bulunmuştur. Medine’de nüfus yoğunluğu

öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve ihtiyarların büyük çoğunluğu daha önce Medine’den Hayber dolaylarına sürülen Beni Nadir kabilesi tarafından alınmış, kalanlar ganimetlere katılarak Müslümanlara dağıtılmıştır. Hicri 4. yılda sürülen Beni Nadir’in topraklarına muhacirler yerleştirilmişken, Beni Kurayza ev ve topraklarına da çoğunlukla muhacirler ve bazı Medineli fakir aileler yerleştirilmiştir. Bu nedenle olsa gerektir ki Ahzab sûresinde hicretin ilk yılında gerçekleştirilen kardeşlik sözleşmesi sona erdirilerek, miras ile ilgili bir düzenlemeye de gidilmiştir (Ahzab:6). Ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Kesir, Tarih, c. 4, s. 201-219, Taberi, Muhammed b. Cerîr, Câmi’u’l Beyân fi Te’vîli’l Kur’an, Dar’ul-Kutub’il İlmiye, Beyrut 1999, c. 10, s. 263-271, Emiroğlu, a.g.e., c. 9, s. 174-187.

64 İbn Kesir’de kaydedildiğine göre, Hz. Ali Yahudilerden Peygamber ve eşleri hakkında kötü sözler duymuş, bu sözleri Hz. Peygamber’in duymaması için onun Yahudilerin iskân ettiği bölgeye gitmesine engel olmaya çalışmıştır. Bkz. İbn Kesir, Tarih, c. 4, s. 206.

65 Ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Kesir, Tarih, c. 4, s. 163-200, Taberi, a.g.e., c. 10, s. 283-288, Emiroğlu, a.g.e., c. 9, s.192.

66 Bkz. İbn Kesir, Tarih, c. 4, s. 248, Taberi, a.g.e., c. 9, s. 174-187, Emiroğlu, c. 9, s. 191-194, 210-216, Köksal, a.g.e., c. 4, s. 338.

hızla artmıştır.67 Hz. Peygamber ve Müslümanların önemli bir kesimi İslam’ın yayılması ile meşgul iken kalabalıklaşan şehir ortamında Müslümanlar arasında bozgunculuk çıkarmak isteyen münafıklar her türlü fırsatı değerlendirmeye çalışmışlar ve bunun için ortam bulmuşlardır. Müslümanların üst üste gelen başarılarını kıskanan müşrik, Yahudi ve münafıklar, Hz. Peygamber’in beşinci hanım olarak evlatlığı Zeyd’den boşanan bir hanım olan Zeynep’le evlenmesini de bir fırsat bilerek dedikoduya başlamışlardır. Bu, onların dedikoduları için önemli bir malzeme oluşturmuştur. Zira Kur’an bir erkeğin evlenebileceği kadın sayısını dört ile sınırlandırmışken ve kişinin evlatlığını kendi çocuğundan ayrı tutmayan Arap geleneğine rağmen Hz. Peygamber bu evliliği yapmıştır. Bu kişiler, inananlarca Hz.

Peygamber’in en önemli özellikleri arasında görülen ahlâki üstünlüğünü sarsmak için, O’nun evlerini ve eşlerini göz önünde tutar olmuşlardır.68 Bütün bunlar olurken

67 Çalışmamızın sınırları nedeniyle söz konusu seferlere yalnızca atıfta bulunduk. Ayrıntılı bilgi için bkz. İbn Kesir, Tarih., c. 4, s. 110-162, Köksal, a.g.e., c. 4, s. 235-313.

68 Bu geleneğe göre Hz. Peygamber kendi geliniyle evlenmiş olarak algılanmaktadır. Ayrıca beşinci evliliğini yapmış oluşu Kur’an’ın sınırlarını aşmış olduğu gibi bir yoruma açık görülmektedir. Fakat varolan bir geleneği (evlatlığın öz çocukla her anlamda bir tutulması geleneği), Hz. Peygamber’in örnekliğinde değiştirmeye yönelik olarak, Hz. Peygamber’in Zeynep’le evliliğinin, kendisinin çekincesine rağmen, vahy yoluyla (Ahzab:37) gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Bu evliliğin ilk günü ileride tefsirini aktaracağımız Ahzab:53. ayet gelmiştir. Bu ayette geçen Hz. Peygamber’i rahatsız eden (üzen) durumlarla ilgili gelen rivayetlerde, sahabeden biri(leri)si veya münafıklardan biri(leri)sinin, “şayet Peygamber ölürse, nasıl o bizim eşlerimiz (bir rivayete göre amcakızlarımız) ile evleniyorsa biz de onun eşleriyle evleneceğiz” diyenlere dair rivayetler de bulunmaktadır ki bu da Hz.

Peygamberin evliliklerinin toplumda oluşturduğu yansımalarını görmek açısından önemlidir.

Rivayetler için bkz. İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l Kur’an’il Azîm, Nezzâr Mustafa el-Bâz Yay., Mekke 1997, c. 9, s. 3150:63-66, İbn Kesir, Tefsîru’l Kur’ani’l Azîm, Dârun Tayyibetun, Riyad 1997, c. 6, s. 455, Zemahşerî, Muhammed b. Ömer, el-Keşşâf, Amiratu’ş-Şerefiyye, Mısır, H.1307, c. 2, s. 220, Fahruddin er-Razi, Tefsir-i Kebir, çev. Suat Yıldırım ve dğr., Akçağ Yay., Ankara 1994, c. 18, s. 287, Cassâs, Ebî Bekr Ahmed er-Râzi, Ahkâmu’l Kur’an, Beyrut 1993, c. 3, s. 543, Kurtubî, el-Câmiu Li Ahkâm’il Kur’an , Dâru’l Kutubi’l İlmiyye, Beyrut 1988, c. 14, s. 147.

Hz. Peygamber seferlerle ve gerçekleşen olayların çokluğuyla hızla değişen Medine toplumunun maddi mânevî sorunları ve eğitimiyle meşgul olmaktadır.

Bunlardan dolayı olsa gerektir ki Allah Hz. Peygamber eşlerinin tüm Müslüman kadınlardan farklı olduklarını belirterek, onlardan ahlâk timsali olmalarını, bütün davranışlarını onurluca yapmalarını istemiş ve onları Müslümanlara mânevî anne ilan etmiştir.69 Bu şartlar altında onların örtünmeye de özen göstermeleri gerekmektedir. Bütün Müslüman hanımlardan önce Peygamber eşleri örtünmeye yönlendirilmişlerdir.70 Örtünme ile ilgili düzenlemeden önce de bir tedbir olarak Müslüman erkeklerden Hz. Peygamber eşlerinin yanına izinsiz bir şekilde girmemeleri istenmiştir.71 Ayrıca cariye ve hafif meşrep kadınlar sokakta üzerlerinde bir dış örtüsü(cilbab) olmaksızın dolaşıyorken, hür kadınlar sokağa uygun bir örtüyle(cilbab) çıkmaktadırlar. Bu, çok eski bir gelenek olarak devam ede gelmekteydi. Medine’nin karmaşıklaşan ortamında bu geleneğe uymayan hür kadınlardan bazıları kötü niyetli erkeklerce rahatsız edilince de hür mümin kadınların bu geleneğe uymaları istenmiştir.72 Bütün bunlar, önce Hz. Peygamber ailesinin model oluşuyla başlayarak oluşturulmak istenen ‘örnek toplum’ için atılan adımlar olarak görülebilir.

69 Ahzab:6, Ahzab:30-34.

70 Hz. Peygamber’in eşlerinin tutumlarının bir kısmı ile ilgili ele aldığımız ayetlerde açıkça

“örtünün” ibaresi bulunmamaktadır. Ancak, Ahzab:33. ayette geçen “açılıp saçılmayın”a Mukatil b. Hayan’ın getirdiği yorum “cahiliye kadınları gibi başörtülerinizi arkaya atarak, boyun, gerdan gibi kısımlarınızı göstermeyin” şeklindedir ki bu yorum çoğu müfessir tarafından, aynı zamanda Nur:31. ayette geçen “başörtülerinizi gerdanlarınızın üzerine doğru sarkıtın”ın yorumu olarak gelmiştir. Ayrıca örtünme ayeti olarak nitelenen Nur:31’in nüzulünden önce gerçekleşen kendisine atılan ‘iftira’ olayını anlatırken Hz. Aişe, bu olay esnasında örtülü olduğunu ve örtünmenin kendilerine daha önce bildirilmiş olduğunu belirtmektedir. Bkz. İbn Kesir, Tarih, c. 4, s. 274, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 410, Râzî, a.g.e., c. 17, s. 47-48, Zemahşeri, a.g.e., c. 2, s. 91, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 461, Kurtubî, a.g.e, c. 12, s. 153, Taberi, a.g.e., c. 9, s. 306, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2575-2576:04,05.

71 Ahzab:53

72 Ahzab:59

Görüldüğü gibi Ahzab sûresinde, Medine döneminin bir kesitinde işaret edilen olaylarla, bu dönemin genç İslam toplumunda ortaya çıkardığı ya da uygulanmasına imkân hazırladığı yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Surenin geldiği dönem Müslüman toplumun tam oturmadığı, siyasi ve sosyal kontrolü bütünüyle ele almadığı bir dönemdir. Sûre, Müslüman kitlenin yeniden örgütlenmesini ve karakteristik özelliklerinin aile ve toplum hayatına yerleştirilmesini, ayrıca toplumun dayandığı inanç ve yasal temellere ilişkin açıklamaları içermektedir. Bunun yanında bazı gelenek ve uygulamaların değiştirilmesi ve İslam düşüncesine uyulması da Surenin içeriği arasında yer almaktadır. Sûrede, Ahzab (Hendek) ve Beni Kurayza savaşlarına, bu iki savaşta kâfirlerin, münafıkların ve Yahudilerin sergilediği tutuma, onların Müslümanlar arasında yaydıkları asılsız dedikodulara, onların bu olumsuz tutumları ve kötü niyetli dedikoduları yüzünden Müslümanlarda baş gösteren sarsılmalara, çektikleri sıkıntılara da değinilmektedir.

Sûre, Hz. Peygamber’e yönelik olarak hiçbir konuda kâfir ve münafıklara uymama, Kur’an’a uyma ve Allah’a güvenip dayanma direktifiyle başlarken; zıhar ve mevcut evlatlık edinme geleneğini iptal etmekte, Hz. Peygamber’in eşlerinin bütün müminlerin mânevî annesi olduklarını ilan ederken, hicretin başlarında gerçekleştirilen kardeşlik sözleşmesi ve sonuçlarını da iptal etmektedir. Çeşitli savaşlarda ele geçen ganimetlerin bolluğu Hz. Peygamber’in hanımlarının da pay istemesine neden olmuş ve bu durum karşısında sûre, Hz. Peygamberin eşlerini dünyanın nimetleri ile Allah, Peygamber ve ahiret yurdu arasında tercihte bulunmaya çağırmış, Allah’a bağlılıkları durumunda verilecek ödülün katlanacağını, aynı şekilde açık bir kötülük işlemeleri durumunda da kendilerine verilecek azabın katlanacağını bildirmiştir. Ödül ya da azap konusunda öngörülen bu arttırma onların Hz.

Peygamber’in yanındaki saygın yerlerine, Hz. Peygamber’le aralarındaki nikâh bağına, Kur’an’ın evlerinde iniyor, orada okunuyor olmasına, ayrıca Hz.

Peygamber’den dinleyip durdukları hikmete bağlanmıştır. Ardından sûrede, Hz.

Peygamber’in Zeynep ile vahiy yoluyla evlendirilişi, bu konuda onun toplumdan çekinmesi üzerine uyarılması, düğün davetinde rahatsız edici davranışlar sergileyenler için gelen adab-ı muaşeret kuralları üzerinde durmuştur. Gerek Hz.

Peygamber’in sağlığında gerekse ölümünden sonra Müslümanların onun evleri ve

eşleriyle ilişkilerinin düzenlenmesiyle birlikte, eşlerinin, babaları, oğulları, kardeşleri, yeğenleri, hizmetçi ve cariyeleri dışında başka erkeklerin yanında örtünmelerinin (örtülü olmadıkları taktirde perde arkasından görüşmelerinin) gerekliliği vurgulanmıştır. Hz. Peygamber’in eşleri, evleri ve duyguları hakkında ileri geri konuşarak onu incitenlerin uğrayacakları azap belirtilmiş, bu kimselerin dünya ve ahirette lanete uğrayacakları açıklanmıştır. Hem Hz. Peygamber’in eşleri ve kızları, hem de mümin hanımların, cariyelerle karıştırılarak kötü niyetlilerin verdiği-verebileceği zarardan kurtulmaları için geçmişten beri varolan bir geleneğe uyarak (cilbabları ile örtünerek dışarı çıkma) korunmaları istenmiştir. Sure, Allah’a ve Peygamber’e itaat edip, dağların yüklenmekten çekinip insanın yüklendiği sorumluluk çerçvesindeki tutumuna göre oluşan mümin, müşrik, münafık kimliklerinin akıbetine ve Allah’ın tövbeleri kabul edici oluşuna değinerek sona ermektedir. Sûredeki sosyal düzenlemelerin tümü olayların meydana gelişiyle eşzamanlı şekilde gerçekleşmiştir.