• Sonuç bulunamadı

Erkeklikten yana ihtiyacı olmayan hizmetçiler ve ihtiyarlar ile kadının köleleridir. Genç bir kadının dış örtüsü olmaksızın, kalın bir elbise ve kalın bir

İKİNCİ BÖLÜM A. TARİHÎ ARKA PLAN

3. Erkeklikten yana ihtiyacı olmayan hizmetçiler ve ihtiyarlar ile kadının köleleridir. Genç bir kadının dış örtüsü olmaksızın, kalın bir elbise ve kalın bir

başörtüsü içinde, bu üçüncü kısmın yanında durmasında bir sakınca yoktur. Bunların, o kadınların saç ve ciltlerini görmeleri helal değildir. Yine de kadının, hepsinin

227 Taberi, a.g.e., c. 9, s. 309:06, İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 49, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 51-52, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 464, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 156,157, Ebu Davud, Libas 33.

228 İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2579:30-32, Taberi, a.g.e., c. 9 s. 310:08,09, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 464.

yanında tesettürlü olması en efdal olanıdır. Genç bir kızın, başörtülü olsa bile, yabancı erkeklerin önünde dikilip durması helal değildir.” demektedir.229

Ayetin Gizledikleri ziynetlerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar (lâ yedribne bierculihinne liyu’leme mâ yuhfîne min ziynetihinne) kısmına gelince, İbn Abbas, Katâde, İbn Zeyd, Ebi Malik, Said bin Cübeyr, Süddi, Mücahid ve Abdullah’dan aktarılan rivayetlerde, bazı kadınların ayaklarına taktıkları, görünmeyen, boncuklu, gümüş v.b. halhalları birbirine çarptırarak ses çıkardıkları, bu hareketleriyle ziynetlerinin varlığını ve kendilerini erkeklerin yanından geçerken dikkat çekici kıldıkları belirtilmiştir. Bu ayetin gelişi ile kadınların bu davranışları yapmamaları istenmiştir.230

İbn Kesir, bu ayet sebebiyle erkekler kokusunu alsınlar diye evinden çıkarken kokulanma da kadınlara yasak edilmiştir, diyerek şu rivayetleri aktarır: El-Eş’âri’nin Hz. Peygamber’den rivayetinde: “Her göz zina edicidir; bir kadın kokulanıp bir meclisten geçtiği zaman o (o mecliste oturanların gözleri) şöyle şöyledir…” ‘Hz.

Peygamber burada göz zinasını kasdetmektedir.’ denilmiştir. Ebu Hureyre’nin rivayetine göre ise, eteği tozlu ve güzel kokusunu hissettiği bir kadın ona uğramıştı.

O, ‘Ey zalimin kızı; mescidden mi geliyorsun?’ demiş, kadın ‘evet’, diye cevaplayınca Ebu Hureyre ona ‘mescid için mi kokulandın?’ diye sormuş, kadın yine

‘evet’, deyince Ebu Hureyre, ‘ben, dostum Ebu’l Kasım’ı (s.) şöyle buyururken işittim’: “Allah Teâlâ şu mescid için kokulanan bir kadının namazını dönüp cünüplükten yıkandığı gibi yıkanmadıkça kabul buyurmaz.” demiştir. Meymûne binti Sa’d’dan rivayetle, Hz. Peygamber: “Ailesi haricindeyken ziyneti içinde kırıtarak yürüyen bir kadın kıyamet günü nur olmayan bir zulmet gibidir.” demiştir. İbn Kesir ayrıca Hz. Peygamberden, kadınların yolun ortasından yürümemeleri gereğini

229 Râzi, a.g.e., c. 17, s. 53.

230Bkz. Taberi, a.g.e., c. 9, s. 310,311: 10-14, İbn Ebî Hâtim, a.g.e., c. 8, s. 2579,2580:33-38, Râzi, a.g.e., c. 17, s. 53, Cassâs, a.g.e., c. 3, s. 465, Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 158.

belirttiğine ve bunun üzerine kadınların yol kenarlarını tercih ettiklerine dair olan bir rivayeti zikretmiştir. 231

Bir tarafta Hz.Aişe, Ümmü Seleme’nin, örtü ayeti nazil olur olmaz, ayete uymanın azmiyle örtü adına ne bulurlarsa yırtıp onlarla örtünen bu davranışlarıyla

“hayırlı, takvalı” olarak nitelendirdiği ensar ve muhacir hanımları; bir tarafta örtülü oldukları halde alımlı, çekici olmak için farklı şekillerde süslenme gayreti içinde olan hanımlardan bahsedilmektedir. Sahih-i Müslim’de Elbise Giymiş Çıplak Olan (kâsiyât), Kibirle Salınarak Yürüyen (mâilât), Erkeklerin Kalplerini Kendilerine Meyl Ettiren Kadınlar (mumîlât) Babı başlığı altında zikredilen şu hadis ayetin bu kısmıyla yakından ilişkili görünmektedir: Hz. Peygamber, “Cehennem ehlinden iki sınıf vardır ki artık ben onlara bir daha bakamadım. Biri öyle bir kavim ki beraberlerinde sığır kuyruklarına benzer birtakım kamçılar var, kendileri bu kamçılarla insanları dövmektedirler. Bir de elbise giyinmiş çıplak olan, erkeklerin kalplerini kendilerine meyl ettiren, kibirle salınarak yürüyen, başları Horasan develerinin hörgüçleri gibi iri iri olan kadınlar.232 Bu kadınlar cennete giremezler,

231 İbn Kesir, Tefsir, c. 6, s. 49, kokulanma ile ilgili hadisler için bkz. Müslim, Salât, 143, Nesai, Zînet, 35-37, Ebu Davud, Tereccul, 7, Darimi, İsti'zan, 18, İbn Hanbel, II, 247, 298, 305, 366, 475, İbn Mâce, Fiten, 19.

232 Sahih-i Müslim mütercimi Sofuoğlu, hadisteki bu teşbihi, sargı, külah, saç büklümleri ve benzeri şeylerle başlarını büyüten kadınlardır, diyerek açıklamış ve hadiste kadınları niteleyen sözcükler hakkındaki açıklamaları şu şekilde vermiştir:

“Kâsiyât, âriyât: Bedeninin bazı yerlerini örten bazı yerlerini de güzelliğini göstermek için açan kadınlar. Yahut da bedeninin rengini gösterecek ince elbiseler giyenler ki gerçekte elbise giymişler ise de bu anlamda çıplaktırlar. Yahut ziynetli elbiseler giyinmiş fakat takva elbisesinden yoksun olan kadınlar. Yahut da giyinik oldukları halde ahirette sevabtan uzak olan kadınlardır.

Mâilât: Kibirle ve salınarak yürüyenler.

Mumîlât: Başkalarını kendi fiillerine girmeyi meyl ettirenler yahut erkekleri naz ve cilveli hareketleri ile kendilerine meyl ettirenler yahut elbiselerini ve örtülerini omuzlarından aşağı meyl ettirip bir kısmını açıkta bırakanlardır.” Sahih-i Müslim, çev. Mehmed Sofuoğlu, İrfan Yay., İstanbul 1988, c. 6, s. 388:2128.

onun kokusunu da duyamazlar. Hâlbuki cennetin kokusu şu ve şu kadar mesafeden muhakkak duyulur.”233

Ayrıca elbiseyi bir kibir ve gösteriş aracı olarak kullanmanın oldukça kötü görüldüğüne ve kesinlikle bunu yapanların (gerek erkek gerekse kadın olsun) ahirette cezaya çarptırılacaklarına dair hadisler mevcuttur. Bu amaçla eteğin uzun tutulmaması, erkek için oldukça kısa tutulması (yerden iki karış yüksek) gerektiği, kadın için de en fazla ayak bileğine kadar olabileceği belirtilmektedir. Bununla ilgili olarak Ebu Ubeyde kızı Safiye’nin: “Hz. Peygamberin zevcesi Ümmü Seleme, giysinin etek boyundan söz edilince, kadının giysisini ne kadar uzatacağını sordu, Hz. Peygamber erkeğin elbise boyundan bir karış fazla uzatacağını söyleyince, Ümmü Seleme, o şekilde kadının bacaklarının görüneceğini söyledi. Hz. Peygamber, öyleyse bir zira daha uzatır, fazlasına lüzum yok, şeklinde cevap verdi.” dediği rivayet edilmiştir.234

Bu rivayete göre Hz. Peygamber’in, örtünmekten ziyade gösterişten kaçınmayı önemsemiş olduğunu söylemek mümkündür. Bu, Ümmü Seleme’nin itirazından anlaşılabilmektedir. Ayrıca bu rivayette ‘örtünme’ye olan vurgu bir kadın tarafından yapılmaktadır. Batılı-feminist söylemin sıkça tekrarladığı ‘örtünme’nin erkek/koca baskısıyla kadına dayatıldığı235 değil; aksine kadınların bunu tercih ettikleri bu rivayette de görülebilmektedir. Bir önceki rivayette de kınanan durum

233 Buhari, İlim 40, Vudu 13, Libâs, 31, Fiten 6, Müslim, Cennet ve Sıfât'u Naîmihâ ve Ehlihâ 52, Muvatta, Libas 4, Sahih-i Müslim, tercüme, c. 6, s. 388:2128, Muvatta, çev. A.

Büyükçınar v.dğr., Beyan Yay., İstanbul 1994, c. 4, s. 268:7,8. Kurtubî, bu hadisi yaşlı kadınlara örtünmenin hafifletildiği Nur:60. ayette geçen ziynetlerini kasten göstermeye çalışmaksızın (ğayra mütebirricâtin bizînetin) elbiselerini bırakmalarında bir mahzur yoktur.

kısmındaki teberrüc’ün tefsirinde zikretmiştir. Buna göre bir kadının örtülü olduğu halde çeşitli şekillerde cazibeli olmaya çalışması Ahzab:33. ayette de geçen ‘teberrüc’ ile ifade edilmiş görünmektedir. Bkz. Kurtubî, a.g.e., c. 12, s. 203-204.

234 Muvatta, Tercüme, c. 4, s. 271:13, Kurtubî, a.g.e., c. 14, s. 156-157, Tirmizi, Libas 9.

Nesai, Zînet 105, İbn Mâce, Libâs 13, Darimi, İsti'zan 16, İbn Hanbel, II, 264, Ebu Davud, Libas 37, Muvatta, Libas 6.

235 Beşinci bölümde konuyla ilgili hâkim batılı söylem üzerinde durulmuştur.

kadının, çeşitli şekillerde dikkatleri üzerine çekme çabasıdır. Her iki rivayetin ortak fikrinin İslam’ın öngördüğü ve Hz. Peygamberin üzerinde ısrarla durduğu sadeliğin, dolayısıyla tevazunun sağlanması olduğu söylenebilir. Giysi ve süsler sonuçta dünyaya ait, ahirete taşınamayacak olan nesnelerdir. Bir müslüman dünyadaki nesnelerle olan ilişkisini, ahiretle olan bağı oranında belirleyecektir.

Ayetin sonunda geçen, Ey mü’minler, topluca Allah’a tevbe edin ki felâha eresiniz. (ve tûbû ilâllahi cemîan eyyuhel-mu’minûn leallekum tuflihûn) cümlesi için İbn Abbas, “Cahiliye döneminde yapmış olduğunuz şeylerden tövbe edin. Belki o zaman dünya ve ahirette mutlu bahtiyar olursunuz”, diyerek açıklamıştır.236

236 Zemahşeri, a.g.e., c. 2, s. 91, Râzi, c. 17, s. 54,

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM