• Sonuç bulunamadı

SÖZLEŞMENİN GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Belgede Tahkimin geçersizliği (sayfa 95-106)

Maddi hukukta yapılan bazı sözleşmelerde gabinin276 varlığı, şekle

uyulmaması ve genel işlem koşullarına getirilen sınırlara uyulmaması gibi haller geçersizlik sebebi olarak görülmekle beraber, bütün sözleşmelerin geçerli olabilmesi için aranan bazı şartlar da mevcuttur. Bu şartlar, aşağıda ayrıntılı bir şekilde incelenecektir277:

276“İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin darda kalmasından, düşüncesizliğinden

veya deneyimsizliğinden yararlanılarak edimler arasında yaratılan açık orantısızlıktır.”

AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 67; “Dava taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali

ve tescili isteğine ilişkindir. Sözleşmede, davaya konu dört adet taşınmazdaki davalının miras hak ve hisselerinin tamamının davacıya satışının vaad edildiği ve bedelin ödendiği yazılıdır. Sözleşmenin yapıldığı tarihten sonra davalı fesih ihtarı ile sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Dolayısıyla, bir senelik süre içinde akitten dönen davalı, koşulların bulunması halinde gabin iddiasına da dayanarak sözleşmenin iptalini isteyebilir. Mahkemece yapılması gereken iş; gabinde bulunması gereken unsurların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyip değerlendirmek ve davayı bunun sonucuna göre bir karara bağlamak olmalıdır. Değinilen yönlerin göz ardı edilmesi ve sözleşmenin kanunun öngördüğü bir yıllık süre içinde feshedildiğinin diğer tarafa bildirilmesi gerektiği hususu gözden kaçırılarak asıl davanı yazılı olduğu şekilde kabulü yerinde olmamıştır.” Yrg. 14. HD, 08.05.2012, E. 2012/ 2453, K. 2012/ 6534 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 01.10.2012, E. 2012/ 10938, K. 2012/ 10436 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 13. HD, 18.01.2012, E. 2011/ 8143, K. 2012/ 467 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 11. HD, 10.10.2011, E. 2010/ 8219, K. 2011/ 12443 (www.kazanci.com.tr); ALTAŞ, s. 137-138; ANTALYA, s. 251; CANSEL/ ÖZEL, s. 174;

KALKAN, Burcu, Türk Hukukunda Gabin, B: 1, İstanbul 2004, s. 51; KILIÇOĞLU, s. 215; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, s. 478-479; NOMER, Halûk N, s. 75; ÖZKAYA, Eraslan, Aşırı

Yararlanma (Gabin) Davaları, B: 2, Ankara 2013, s. 15; REİSOĞLU, s. 141; RUHİ, s. 38.

277ANTALYA, s. 101; ERTEKİN/ KARATAŞ, s. 50; KARADAŞ, s. 59; MUTLAY, s. 20; NOMER,

a. Tarafların Ehil Olması

İlk olarak taraflar arasında yapılan sözleşmenin geçerli olabilmesi için tarafların bu işlemi yapmaya ehil olmaları gerekir. Borçlar hukukunda sözleşmenin tarafları gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişi de olabilir. Bu sebeple iki ihtimalin de incelenmesi gerekir.

Sözleşmeye taraf olan gerçek kişilerin yaptıkları işlemin geçerli olabilmesi için, temyiz kudretine sahip olmaları gerekir. Aksi takdirde, yaptıkları sözleşmenin

hüküm ifade etmesi mümkün değildir278.

Tüzel kişiler açısından haklara ve borçlara ehil olma durumu gerçek kişilerde olduğundan daha farklıdır. Gerçek kişiler gibi haklara ve borçlara ehil olmaları söz konusu değildir. Onlar açısından sınırlandırma, eski Türk Ticaret Kanunu’nda şirketlerin yaptıkları işlemler ve faaliyetleri ile ilgili olarak, yeni Türk Ticaret

Kanunu’nda geçerliliği olmayan, ultra vires ilkesi ile kabul edilmiştir279.

278Bkz. “…Somut olaya gelince, dosyada mevcut Adli Tıp Kurumu Konya Adli Tıp Şube

Müdürlüğü’nün raporunda davacının akit tarihi itibariyle ehliyetli olmadığı bildirilmişse de ehliyetsizlik yönünden alınan raporun hükme yeterli olduğunu söyleyebilmek olanağı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahede kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi, akit tarihinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.” Yrg. 1. HD, 12.01.2015, E. 2014/ 1710, K. 2015/ 23 (www.legalbank.net); “Temyiz gücünden yoksun kişinin fiilleri ve bu arada tasarrufu kural olarak –

kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere- butlan ile maluldür. Kural olarak butlan, ilgili olan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir. Bu hukuki durum, taraflarca ileri sürülmesi gereken bir def’i olmayıp, itiraz niteliğindedir. Yargılama sırasında taraflarca ileri sürülmese bile, hakim bu durumu kendiliğinden göz önüne almak zorundadır. Hükümsüzlüğün ileri sürülmesi, dürüstlük kuralına aykırı ve bu bağlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise, dikkate alınmaz. Ölenin akıl hastalığı nedeniyle ayırt etme gücünün bulunmadığı ve kişinin fiil ehliyetini haiz olmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin filleri hukuki bir sonuç doğurmayacağından, ölenin sağlığında iken torununa 100.000 TL gönderilmesine yönelik işlemi hukuki sonuç doğurmaz. Yapılacak iş; eldeki davanın ehliyetsizlik iddiası kapsamında çözümlenmesi gerektiği ve davanın açılması da bir süreye tabi olmadığından, işin esasına girerek karar vermek olmalıdır.” Yrg. HGK, 16.01.2013, E. 2012/ 3-655, K. 2013/ 63 (www.kazanci.com.tr); ALTAŞ, s. 134; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 81-82.

279 ALPER, Gizem, Türk Özel Hukukunda Ultra Vires İlkesi (Anlamı ve Kapsamı) İstanbul 2013, s.

38; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 82; PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Temel Esaslar, B: 10, Ankara 2011, s. 55; POROY, Reha/ TEKİNALP, Ünal/ ÇAMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, B: 12, İstanbul 2010, s. 83; “Ticaret şirketlerinde sınırlı ehliyet söz konusudur. Bu

şirketlerde işletme konusu içinde yapılan işlemler şirketi bağladığı halde, işletme konusunu aşan işlemler ehliyet dışı (ultra vires) sayılırlar ve bu nedenle hükümsüzdürler. Ticaret şirketleri işletme konuları dışında işlem yapamazlar.” ÜLGEN, Hüseyin, Ticaret Şirketlerinin Ehliyeti, Prof. Dr. M.

b. Türk Borçlar Kanunu’nun 27. Maddesine Aykırı Bir Halin Olması Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinde kesin hükümsüzlük başlığı altında bütün sözleşmeler açısından geçerli olan bir başka şart düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik

haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür280.

Kanunun emredici hükümlerine aykırı şekilde yapılan sözleşmeler

geçersizdir281. Örneğin, Türk Medeni Kanunu’nun 16. maddesine göre ayırt etme

gücüne sahip olup ergin olmayan, başka bir ifadeyle sınırlı ehliyetsiz olan bireylerle yapılan sözleşmelerin geçerliliği veli veya vasilerinin iznine veya icazetine bağlıdır. Sözleşme yapılmadan önce izin veya sözleşme yapıldıktan sonra icazet alınmadığı

takdirde, yapılan sözleşme geçersiz olacaktır282.

Kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olan sözleşmeler de geçersiz olarak

kabul edilmektedir283. Kira sözleşmelerine yapılacak yıllık kira artışına dair

hükümlerin sınırlandırılması kamu düzenine aykırılığa, ömür boyu evlenmeme

şirketleri… işletme mevzuu içinde kalmak şartıyla bütün hakları ve borçları iltizam edebilirler.’ Ultra vires kuralı olarak adlandırılan bu hüküm uyarınca, ticaret şirketlerinin hak ehliyeti, esas sözleşmelerinde yer alan işletme konular ile sınırlıdır.” YASAMAN, Hamdi, Şirketler Hukuku ve

Sermaye Piyasası Hukuku İle İlgili Makaleler, Mütalaalar ve Bilirkişi Raporları, B: 1, İstanbul 2006, s. 212.

280ALTAŞ, s. 134; AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 62-63; BALCI, s. 148; KARADAŞ, s. 74;

KILIÇOĞLU, s. 85; REİSOĞLU, s. 134; RUHİ, s. 35.

281 “Tekel Müdürlüğü İç Yönetmeliği hükmü gereğince ceza olarak işçinin gündeliğinin indirilmesi

yoluyla ve gündelikten kesilen para işverenin mamelekinde kaldığından bu işlem; kamu düzeni düşüncesiyle konulmuş bulunan İş Kanunun 30. maddesi hükmüne aykırı olduğu gibi, İç yönetmelik hükmü kanuna aykırıdır. Bu itibarla Borçlar Kanunu’nun 19 ve 20. maddeleri uyarınca hükümsüzdür.” Yrg. HGK, 07.11.1962, E. 1962/ 4-70, K. 1962/ 87 (www.kazanci.com.tr).

282 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 82.

283 “Dava, kat irtifakı kurulu ana yapının ortak yerlerine vaki el atmanın önlenmesine ilişkindir.

Uyuşmazlık; davalıya bağımsız bölüm satışında sırasında, kanunda özel olarak düzenlenip yasaklandığı halde, ortak yerde onarım ve tesis yapılmasına, yazılı muvafakatini bildiren davacı kat malikinin, daha sonra davalı aleyhine bu yerlerle ilgili olarak eldeki davayı açmasının, iyiniyete aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yapıda ortak alan olarak sığınak ve ortak garaj bulunması zorunlu ise, bu ortak alanların başka amaçla kullanılması da ancak bu mevzuatta belirlenen koşullara bağlıdır. Belirli niteliği haiz yapılarda bulunması zorunlu olan ve kamu düzenini ilgilendiren ortak yerler hakkında mevzuatın belirlediği sınırlamalar dışına çıkılarak ortak yerlerin kullanım amacını tamamen ortadan kaldırır şekilde muvafakatname alınması, kamu düzenini ilgilendiren bir durum olup; esasen kamu düzenine aykırı ve geçersiz olan bu sözleşme hükümleriyle muvafakat veren de bağlı olmayacaktır. Muvafakatnameyi veren kişinin sonradan sözleşmeye aykırı şekilde dava açması, hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilemez.” Yrg. HGK, 07.12.2012, E. 2011/ 18-563, K. 2011/ 733 (www.kazanci.com.tr).

taahhüdü içeren sözleşmeler de kişilik haklarına aykırı sözleşmelere örnek olarak verilebilir284.

Taraflar arasında yapılan sözleşme ahlaka aykırı ise yapılan bu sözleşme de

geçerli olmayacaktır285. Örneğin bir üçüncü kişinin tuzağa düşürülmesi amacıyla

yapılan sözleşmeler ahlaka aykırı olduğu için geçersiz olacaktır286.

Görüldüğü gibi Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinde belirtilen bu hususlardan herhangi birine aykırılık halinde yapılan herhangi bir sözleşmenin, konumuz açısından ise tahkim sözleşmesinin geçersizliği söz konusu olacaktır.

c. Sözleşme Konusunun İmkânsız Olması

Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinin 1. fıkrasında sözleşme konusunun

imkânsız olması halinde, yapılan sözleşmenin geçersiz olacağı hükme bağlanmıştır287.

İmkânsızlık, fiili olabileceği gibi hukuki de olabilir. Bir antika vazonun sözleşme yapıldığı anda kırık olması fiili imkânsızlığa örnek olduğu gibi, kişinin kendisine ait

bir malı başkasından satın alması da hukuki imkânsızlığa örnek teşkil eder288.

284 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 85-86; REİSOĞLU, s. 136.

285 “Dava taşınmaz sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Sözleşmenin

tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de, bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. BK’nın 19, 20, 161 maddeleri bu özgürlüğün sınırını çizmiştir. Cezai şart borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalının imzaladığı sözleşmede düzenlenen cezai şart yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkelere aykırı olduğundan geçersiz olup, buna göre mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekir.” Yrg. HGK, 22.05.2013, E. 2012/ 11-1601, K. 2013/ 752 (www.kazanci.com.tr).

286 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 87.

287 “Dava, BK 22. maddeye dayalı yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifasının imkansız olması nedeniyle

açılmış müspet zarara ilişkin tazminat davasıdır. Somut olayda; davacı satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır. Ne var ki, vaad borçlusu ve mirasçıları davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki olmadığından aynen ifa imkânsızlığı nedeniyle müspet zararı isteyebilir. Mahkemece; ifanın imkânsız hale geldiği tarih itibariyle, taşınmazın rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirlenen rayiç bedele hükmedilmesi gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçelerle; hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken uygulanan denkleştirici adalet kuralına göre hesaplanan miktara hükmedilmesi usûl ve yasaya aykırı görülmüş bozmayı gerektirmiştir.” Yrg. 17.09.2013, E. 2013/ 10595, K. 2013/ 12801 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 13. HD, 18.01.2012, E. 2011/ 14760, K. 2012/ 487 (www.kazanci.com.tr).

İmkânsızlık hali, sözleşmenin yapıldığı anda mevcut olmalı ve sadece taraf için geçerli olan bir imkânsızlık hali değil, herkes için geçerli olabilecek bir objektif

imkânsızlık hali olmalıdır289.

d. İrade Beyanlarının Sağlıklı Olması

İrade beyanlarının sağlıklı olması, başka bir ifadeyle tarafların sözleşme yapma konusunda özgür iradelerini ortaya koyabilmeleri, geçerli bir sözleşme kurulabilmesi için gerekli bir şarttır.

Türk Borçlar Kanunu’nun 30 ve devamı maddelerinde irade bozukluğu290

halleri düzenlenmiştir. Kanunun bu hükümleri çerçevesinde tarafların sözleşme ile bağlı olmayacağı hüküm altına alınmıştır (m. 30/ m. 36/ m. 37).

İrade bozukluğu hallerinde taraflar yanlış beyanda bulunabilecekleri gibi, onları buna yönlendiren farklı etkenler de olabilir.

289 “…BK’nın 20. maddesine göre, bir akdin konusu mümkün değilse, o akit imkânsızdır. Burada söz

konusu olan imkânsızlık, başlangıçtaki yani sözleşme yapıldığı sırada mevcut olan imkânsızlıktır. Bu halde, konusu hukuki veya fiili sebeplerden dolayı imkânsız olan sözleşme, butlan yaptırımına tabidir ve başlangıçtan itibaren geçersizdir. Burada geçerli bir butlan yaptırımından bahsedebilmek için, imkânsızlık sözleşmenin konusu ile ilgili olmalı ve yalnız borçlu bakımından değil, objektif mahiyette ve herkes için söz konusu olmalıdır.” Yrg. HGK, 28.09.2011, E. 2011/ 13-528, K. 2011/ 571 (www.legalbank.net); AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 64; KILIÇOĞLU, s. 98;

OĞUZMAN/ ÖZ, s. 91; REİSOĞLU, s. 138-139; RUHİ, s. 36.

290 “İrade bozukluğu, irade ile irade açıklaması arasındaki uyumsuzluğun bilmeyerek ve istenmeyerek

meydana gelmesi demektir.” AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 56;

Hata halinde tarafın kendisinden kaynaklanan veya karşı tarafın etkisiyle oluşan bir durum söz konusu olabilirken291; hile292 ve tehdit293 halinde irade, dış

291 Yrg. HGK, 26.03.2014, E. 2013/ 1-802, K. 2014/ 391 (www.legalbank.net); “Asıl ve birleşen dava,

tapu iptal tescil isteklerine ilişkindir. Davacılar, asıl davada; kendileri adına 3 numaralı bağımsız bölümün tescil edilmesi gerektiği halde yanlışlıkla 2 numaralı bağımsız bölümün tescil edildiğini ileri sürmektedirler. Sözleşmede gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşmeyle bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Buradaki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklamasıyla bildirilebileceği gibi defi veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir. Davacıların tapusunun iptalini istedikleri 3 numaralı bağımsız bölümün, asıl davanın davalısı A. adına kayıtlı olduğu, 2 numaralı bağımsız bölümü ise davacıların, birleşen davanın davalısı E.'den satın aldıkları kayden sabittir. Davacılar hata iddiasını ancak akitlerine karşı ileri sürebileceklerine göre, asıl davanın davalısı A. adına olan tapunun iptalini isteyemeyecekleri, ancak iddialarını birleşen davanın davalısına karşı ileri sürebilecekleri ve bu durumda da verdikleri şeyin iadesini talep edebilecekleri kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, asıl davanın reddine, birleşen dava bakımından da yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekir.” Yrg. 1. HD, 28.02.2013, E. 2012/ 16523, K. 2013/ 2936 (www.kazanci.com..tr); Yrg. 1. HD, 18.02.2013, E. 2013/ 1676, K. 2013/ 2179 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 19. HD, 05.11.2012, E. 2012/ 9652, K. 2012/ 15943 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 22.09.2011, E. 2011/ 5882, K. 2011/ 9294 (www.kazanci.com.tr); AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 57; ANTALYA, s. 218; CANSEL/

ÖZEL, s. 155; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, s. 393; NOMER, Halûk N, s. 65; OĞUZMAN/ ÖZ,

s. 107; REİSOĞLU, s. 118; RUHİ, s. 32.

292“Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa

bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.” Yrg. 1. HD, 02.10.2014, E. 2014/ 605, K. 2014/ 15404 (www.kazanci.com.tr); “Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal haklarının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olayda, mahkemece, hile olgusu üzerinden bir değerlendirme yapılmış değildir. Hile iddiası yönünden hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.” Yrg. 1. HD, 01.04.2014, E. 2013/ 19673, K. 2014/ 6899 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 28.01.2014, E. 2013/ 15909, K. 2014/ 1241 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 03.04.2014, E. 2014/ 745, K. 2014/ 7040 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 16.09.2013, E. 2013/ 9395, K. 2013/ 12539 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 16.05.2013, E. 2013/ 6576, K. 2013/ 7856 (www.kazanci.com.tr).

293 “Dava, ehliyetsizlik, yanılma, aldatma ve korkutma hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil

isteğine ilişkindir. Somut olayda, davacı tarafın iradesinin fesada uğratıldığı yönündeki iddiasını kanıtlaması gerektiği açık olup bu iddia doğrulandıktan sonra 2. el maliklerin iyi niyetli olup olmadığının araştırılacağı kuşkusuzdur. Oysa ki, davacının çocukları tarafından dosyaya ibraz edilen ve davacı tarafından imzası açıkça inkâr edilmeyen alım satım sözleşmesi, davacının kolluk ifadesiyle akit tanıklarının yeminli beyanından ve özellikle davacı tarafından eşi aleyhine aile mahkemesinde açılan boşanma davası kapsamından, dava konusu taşınmazın davacı tarafından ikinci eşi ile aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle satıldığı dolayısıyla satış işleminin iradi olduğu, korkutma iddiasının ise kanıtlanmadığı sonucuna varılmaktadır. Davanın reddine karar verilmesi gerekir.” Yrg. 1. HD, 04.11.2014, E. 2014/ 135, K. 2014/ 16895 (www.kazanci.com.tr); Yrg. 1. HD, 11.03.2014, E. 2013/ 22187, K. 2014/ 5293 (www.legalbank.net); Yrg. 1. HD, 04.03.2014, E. 2013/ 18083, K. 2014/ 4750 (www.legalbank.net); Yrg. 1. HD, 28.01.2014, E. 2013/ 4551, K. 2014/ 1146 (www.legalbank.net); Yrg. 9. HD, 18.06.2012, E. 2012/ 18434, K. 2012/ 23219 (www.kazanci.com.tr).

etkenler sebebiyle fesada uğramıştır294. Bu hallerin varlığı halinde yapılan sözleşme geçersiz olacaktır295.

e. Muvazaanın Bulunmaması

Borçlar hukukunda muvazaa, “tarafların yaptıkları sözleşmenin hiç hüküm

doğurmaması veya görünüşteki sözleşmeden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması hususunda anlaşmalarıdır” şeklinde tanımlanmıştır296.

Tarafların aralarında yaptıkları sözleşme, muvazaanın varlığı halinde geçersiz

olacaktır297. Çünkü muvazaada temel olarak, irade ile beyan uyumsuzluğu söz

konusudur. Bu da hukukumuzda, geçerli bir sözleşmenin kurulmasını engelleyen hallerden biri olarak kabul edilmiştir.

B. SÖZLEŞMENİN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ

Borçlar hukukunda, yapılan bir sözleşmenin belirli şartlara uymadığı takdirde hükümsüz olacağı kabul edilmiştir. Doktrinde sözleşme özgürlüğünün yaptırımı olarak

294 AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s. 57-58; ANTALYA, s. 235-243; CANSEL/ ÖZEL, s. 163-

166; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, s. 452-471; NOMER, Halûk N, s. 69-70; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 115-118; REİSOĞLU, s. 1124-1127; RUHİ, s. 32-33.

295 ALTAŞ, s. 135; SÜRAL, s. 1393.

296 “…Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi

her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.” Yrg. 1. HD, 10.11.2014, E. 2010/ 1030, K. 2014/ 17238 (www.legalbank.net); “Davacı, taraflar arasında boşanma davası devam ederken, davalı kocanın

evlilik birliği içinde edinilen taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiğini ileri sürmüş olup, davalılar arasındaki muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde olduğundan davacının, katkı payı alacağının tahsilini sağlamak bakımından hukuki yararı bulunmaktadır.” Yrg. 8. HD, 10.12.2012, E. 2012/ 4670, K. 2012/ 12103 (www.kazanci.com.tr); ALTAŞ, s. 135;

ANTALYA, s. 102; CANSEL/ ÖZEL, s. 179; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, s. 345; NOMER, Halûk N, s. 71; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 130.

297 “Somut olayda, diğer mirasçıların miras haklarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak miras bırakan

ile muvazaalı biçimde işlem yapmış olan ve davadan önce davacının hakkını teslim etmeye hazır olduğunu davacıya usûlünce bildirdiğini kanıtlayamayan davalıların dava açmasına sebebiyet vermediklerinden söz etme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, harç ve yargılama masraflarının davalılara yüklenmesi ve davada vekille temsil edilen davacı yararına vekâlet ücreti tayini gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.” Yrg. 1. HD, 09.12.2014, E. 2014/ 21160, K. 2014/ 19279 (www.legalbank.net); Yrg. 1. HD, 25.11.2014, E. 2017/ 7016, K. 2014/ 18300 (www.legalbank.net); Yrg. 1. HD, 24.11.2014, E. 2014/ 8565, K. 2014/ 18227 (www.legalbank.net); Yrg. 4. HD, 15.09.2014, E. 2014/ 9859, K. 2014/ 11758 (www.kazanci.com.tr); “Muvazaada görünürdeki işlem hükümsüz olup bu hükümsüzlük kural olarak

bütün üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirse de, kanun bazı hallerde hükümsüzlüğün ileri sürülemeyeceğini belirtmektedir. Gizli işlem ise, geçerlidir.” AKINTÜRK/ ATEŞ-KARAMAN, s.

getirilen hükümsüzlük halleri298 yokluk, butlan (kesin hükümsüzlük), iptal edilebilirlik, eksiklik, kısmi hükümsüzlük ve sürekli sözleşmelerde geçersizlik

Bu hallere kanunda da yer verilmiş olup, aşağıda kısaca değinilecektir. a. Yokluk

Yokluk, taraflar arasında mevcut bir sözleşme bulunmaması anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, tarafların yaptıkları kanaatinde oldukları sözleşme, esasında baştan

itibaren hiç kurulmamıştır299.

Bir sözleşmenin yok hükmünde olmasına verilebilecek en temel örnek, karşılıklı irade beyanlarının birbirine uygun olmaması halidir. Bu durumda sözleşme başlangıçtan itibaren hiç kurulmamış sayılır.

Uyuşmazlık çıkması halinde tahkime gidilmesi yönünde taraflar anlaşamamış ya da esas sözleşmeye tahkim şartı konulması hususunda fikir birliğine varılmadan bu şart konulmuşsa, konulan bu şart yokluk müeyyidesine tabi olacaktır.

b. Butlan (Kesin Hükümsüzlük)

Butlan veya kesin hükümsüzlük, sözleşmenin kurulmuş olduğu fakat baştan itibaren geçersiz olduğu anlamına gelir. Geçersiz olması sebebiyle bu sözleşme, hiçbir

hukuki sonuç doğurmayacaktır300. Sözleşmeyi geçersiz kılan sebebin ortadan kalkması

da sonucu değiştirmeyecek ve dolayısıyla bu şekilde de sözleşme geçerlilik

kazanmayacaktır301.

298 OĞUZMAN/ ÖZ, s. 179-189.

299 ANTALYA, s. 95; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, s. 578; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 179.

300 “Dava dilekçesinde fazlası saklı kalmak kaydıyla tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı

taraftan tahsili istenmiştir. Davacı, geçersiz sözleşmeye dayanarak, sadece ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. O halde mahkemece geçersiz satış sözleşmesi nedeniyle ödenen bedelin, taraflardan tüm delilleri sorulmak suretiyle tespiti ile, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sözleşme mutlak butlanla batıl olduğu halde, sözleşmenin resmi akit tablosunda belirtilen satış değeri esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” Yrg. 3. HD, 14.03.2013,

Belgede Tahkimin geçersizliği (sayfa 95-106)