2. SÜRYANİ TOPLUMUNUN KÖKENİ
2.7. Misyonerlik Faaliyetleri ve Süryaniler
2.7.3. Rus Fransız-Alman Misyonerleri
İngiliz ve Amerikan misyonerlerinin yanında başka devletler de Osmanlı
Devleti’ndeki gayrimüslimler üzerinde hak iddia edebilmek amacıyla misyonerliği
kullanmaktan çekinmemişlerdir. Rusya, 1897’de Urumiye’de misyonerlik faaliyetlerini başlatırken, Kadim Süryanilerin yoğun bulunduğu (Mardin-Midyat)
yerlerde etkili olamamıştır. Nesturilerin yaşadığı bölgede Rus misyonerlerin etkisi,
İran topraklarında yaşayan Nesturilerin Rus Ortodoks mezhebine geçmeye
başlamaları sonucunda etkisini göstermeye başlamıştır.130 Rusya’nın bu faaliyetleri
sonucunda Van ve Albak bölgelerinde bulunan Nesturiler, Rus Kilisesi’ne geçmeye başlamışlar ve Osmanlı topraklarını terk ederek Rusya’ya doğru çekilmişlerdir.
Nesturilerin bu topraklara yerleşmeleri hiç şüphesiz Rusya’nın işine gelmiş, Rusya
ilerlemeyi planladığı bölgelerde, Nesturilerden yararlanmayı düşünmüş ve bu
düşüncesinde başarılı olmuştur.
Fransızlar misyon faaliyetlerini daha çok Katolikler üzerinden sürdürürken131
1842’den itibaren merkezleri Urumiye olan Lazaristler tarafından çalışmalar
yapılmıştır. Erkek ve kızlar için okullar açarak yetimhane ve hastane gibi kuruluşlarla çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Katolik misyonerlik faaliyetleri, daha çok Kadim Süryanilerin yaşadıkları Mardin ve çevresinde etkili olmuş ve bunun
sonucunda Kadim Süryaniler arasında bölünmeler yaşanmıştır.
Fransa’nın misyonerlik faaliyetlerinde, Musul’da, Fransız Dominiken
rahiplerinin açmış olduğu eğitim kurumları, önemli bir yer tutmaktadır. Dominiken
rahipler; 1890’larda Musul, Şam, Van, Bağdat ve Duhak’ta okullar açarak matbaalar
tesis etmişlerdir. Bu okullarda, Osmanlı uyruklu müdür ve öğretmenlerin bulunma
zorunluluğuna rağmen bu uzun zaman sağlanamamış, hatta okulların teftiş
edilmesine engel olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin, matbaalarda yaptığı
incelemelerde; zararlı içerikli risaleler, kitaplar ele geçirilmiş, bunlar dinen ve
siyaseten sakıncalı olduğu beyanıyla imha edilmiştir.132
130 Bülent Özdemir, s. 22.
131 Osmanlı Devleti’nin bu konudaki görüşleri için Bkz. Ek. 9, BCA, Yer No: 272 0 0 71.31.32.6, 1920, s. 1-6.
132Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mektubi Kalemi [MF. MKT], Dosya No: 1027 Gömlek No: 70, Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye [DH. EUM] Beşinci Şube, Dosya No: 32 Gömlek No: 42, [DH. EUM] Dördüncü Şube, Dosya No: 10 Gömlek No: 27, Dâhiliye Nezareti Umur- ı Mahalliye ve Vilayât Müdürlüğü Evrakı [DHUMVM], Dosya No: 69 Gömlek No: 10, [MF. MKT], Dosya No: 1203 Gömlek No: 32, Dâhiliye Nezareti Şifre Evrakı [DH. ŞFR], Dosya No: 447 Gömlek No: 23.
31
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Fransa, Osmanlı topraklarında yürüttüğü eğitim faaliyetlerini sonlandırmış ve okullarını, Osmanlı idaresine devretmiştir. Bu
okullardan biri de Musul’da Fransız Dominiken rahiplerinin açtığı okullar olmuştur.
Bu okullarda bulunan Keldani, Süryani cemaatlerine tabi çocuklar ortada kalınca Keldani Patriğine görev verilmesine ve tahsisat teklifine rağmen patrik bu görevi kabul etmemiştir. Dominikenlerin İnâs (Kız) okullarında bulunan 400 kadar Keldani ve Süryani çocuğunu, cemaatlerine kabul etmemesi üzerine, bu çocukların dağıtılmamasını ve İnâs okulunun cemaatlerine devredilmesini talep etmiştir. Bu talebin kabul edilmesi Osmanlı okullarının tabi olduğu kurallar ve usule göre,
rahiplerin eğitim işlerine karışmaması esasıyla uygulanmıştır.133
Dominiken okulları binalarıyla beraber, eğitim aracı, malzeme ve tüm teçhizatla Osmanlı Devleti’ne devrolunmuştur. Bu malzemelerin hepsi sayılarak, demirbaşlara eklenmek suretiyle devralınmış ve çeşitli alanlarda kullanılmıştır. Bu
süreçte okullardaki bu kayıtlarda İnâs Okulu kütüphanesinde çok sayıda (84,985
adet) kitap bulunmuş; bu kitapların içeriği, ne yapılacağı, nereye taşınacağı
konusunda bir belirsizlik yaşanmıştır. Telif ve Tercüme Heyeti’nin yaptığı çalışmayla kitapların zararlı içerikte olmadığı, Arapça kitapların sayıca az olmasına rağmen Hıristiyan coğrafyasına, peygamberler tarihine ve kilise tarihine ait eserler olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda Keldani ve Süryani dillerinde dini eserlerin te’lif
edilmesi, mektepte misyonerlik faaliyetlerinin sürdürüldüğünü göstermektedir.
Osmanlı Devleti, bu kitapları, bir yararlılık göstermemesine rağmen kütüphanede
muhafaza etmeye çabalamıştır.134
Osmanlı Devleti, bahsi geçen okulların bir kısmını savaşta yataklı hastane
olarak kullanırken bir kısmını da yetimhaneye çevirmiştir. Keldani ve Süryani
cemaatlerine tabi olan yetim ve kimsesizleri de devlet korumasına almıştır.
Alman misyonerler çalışmalarını Ermeniler üzerinde yoğunlaştırarak yerel
vaizler yetiştirmişler ve Ermeniler üzerinde etkili olmaya çalışmışlardır.135
Alman İmparatoru II. Wilhelm’e, 1898'de, Protestanlarla birlikte Katoliklerin hamiliği sıfatı 133BOA, MF. MKT, Dosya No: 1027 Gömlek No: 70, DH. EUM. 5. Şube Dosya No: 32 Gömlek No: 42, DH. EUM 4. Şube, Dosya No: 10 Gömlek No: 27, DHUMVM, Dosya No: 69 Gömlek No: 10, MF. MKT, Dosya No: 1203 Gömlek No: 32, DH. ŞFR, Dosya No: 447 Gömlek No: 23.
134 BOA, MF. MKT, Dosya No: 1027 Gömlek No: 70, DH. EUM. 5.Şube Dosya No: 32 Gömlek No: 42, DH. EUM 4. Şube, Dosya No: 10 Gömlek No: 27, DHUMVM, Dosya No: 69 Gömlek No: 10, MF. MKT, Dosya No: 1203 Gömlek No: 32, DH. ŞFR, Dosya No: 447 Gömlek No: 23.
135
Bülent Özdemir, s. 21.
32
verilmesine rağmen, Alman misyonerler Süryaniler üzerinde etkili olamamışlardır.
Urfa’da, Süryani çocukları için erkek okulu açmışlar ancak faaliyetleri Mardin’e bile
ulaşamamıştır.136
Misyonerlik faaliyetleri, Süryaniler üzerinde zamanla kendini göstererek amacına ulaşmıştır. Süryanileri bir arada tutan kilise teşkilatlanmasının parçalanması,
Süryanileri etkileyen en önemli unsulardan biri olmuş, Katoliklerin yoğun baskıları
sonucunda Süryani Katolik Cemaati ve Patrikliği ortaya çıkmıştır.
Protestan misyonerler, faaliyetlerini açıktan sergilemek yerine, Katoliklere karşı Süryanileri koruyucu bir tavırla Süryanilere yaklaşmışlar, ancak zaman içinde bu tavırlarında değişikliğe gitmişlerdir. Protestan Evangelist kiliseleri kurulmaya
başladıktan sonra cemaat üyelerini, kendi mezheplerine sokmaya başlamışlardır.137
Protestanlaşma, kimi Süryanileri tamamen geçmişinden koparırken, bazı Süryaniler arasında büyük bir nefrete yol açmıştır. Sosyal yapının da bir anda değişmesi, Süryani toplumunun sivil yöneticilerini harekete geçirmiştir. Protestan Süryanilerin, vergilerini bağımsız ödemeye başlaması, Süryani ağaların Midyat’taki Amerikan
misyon evini basmalarına138
neden olurken Dargeçit’teki Protestan Süryanilerin kilise açma isteği, Süryani Kadim cemaatinin, Protestan rahibin çocuğunu öldürmesi
ve 200 koyununu çalmalarıyla sonuçlanmıştı.139
Misyonerliğin, Süryaniler üzerinde, doğrudan olmasa da dolaylı katkı sağladığı milliyetçilik düşüncesi, Osmanlı Devleti için olumsuz ancak Süryani
kimliğinin140 inşası açısından olumlu sayılabilecek bir gelişmeydi. Misyon
136 Yonan, s. 33-37.
137 Aziz Surya Atiya, Doğu Hıristiyanlığı Tarihi Mezopotamya’da İlk Doğu ve Batı Süryani Kiliseleri Yakubi, Nesturî, Marunî, Södertalje-İsveç: Nsibin Yayınları, 1995, s. 37.
138 Hans-Lukas Kieser, Doğu Vilayetleri’nde Misyonerlik, Etnik Kimlik ve Devlet 1839-1938, İstanbul: İletişim Yayınları, 2005, s. 237.
139Suavi Aydın, “Anadolu Hıristiyanlığında Dönüşüm Misyoner Faaliyetlerinin Doğu Hıristiyanlığı Üzerindeki Etkisi ve Modernleşme”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi 25-28 Ekim 2000, Ürgüp/Nevşehir, s. 80.
140 Misyonerlik faaliyetleri ve Osmanlı Devleti’ndeki modernleşme hareketleri sonucunda Süryani kadimler, Ermenilerden bağımsız bir millet olma çabası içine girmişler ve İstanbul’da bir merkez açmaya çalışmışlardır. 1844 yılında İstanbul Tarlabaşı’nda Meryem Ana Kilisesinin kuruluşu ile başkente yerleşmişlerdir. Bkz. “Süryani Kadim vekili ve cemaatinin kilise ve manastırlarının Ermeni tecavüzünden muhafazası talepleri”, BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat, Dosya No: 49, Gömlek No: 108, 10 Muharrem 1308, Aktaran: Özcoşar, Osmanlı Devleti’nde Millet Sistemi ve Süryani Kadimler, s. 221.
33
çalışmalarının, Süryaniler üzerindeki bu olumlu etkisi, Süryani milliyetçiliğinin alt
yapısını oluşturması bakımından önemlidir.141