• Sonuç bulunamadı

Çok Partili Hayat ve Süryaniler

3. LOZAN VE SONRASINDA SÜRYANİLER

3.2. Musul Sorunu Ve 1924 Hakkâri Harekâtı

3.5.1. Çok Partili Hayat ve Süryaniler

Türkiye’nin tek partili sistemi terk etmesinde Batıda yaşanan gelişmeler, demokratik sistemlerin tüm dünyada kendini göstermeye başlaması, tek parti

düzenine eleştiriler neden olurken, bu durum Türkiye’de yeni bir partinin

kurulmasıyla sonuçlandı. Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin içindeki muhalefetin dışa vurumuydu. Demokrat Parti, Türkiye’nin tüm kesimlerinin belli oranda desteğini alarak iktidar oldu. 1950’den 1960’a kadar süren bu on yıllık iktidar döneminde parti, inişli çıkışlı bazı politikalar sergiledi. Demokrat Parti, 1946-1950 yılları arasındaki kuruluş döneminde Türkiye’de demokrasinin yerleştirileceği mesajlarını verirken gayrimüslimlerin desteğini almayı başardı, ancak 1953-1960 yılları arasında iktidarını sağlamlaştırdığı dönemlerde daha otoriter bir görünüm

sergileyerek, tüm toplumun hayal kırıklığına uğramasına neden oldu.

Türkiye’deki çok partili süreç tüm olumsuz örneklere rağmen, tek partili sisteme nazaran gayrimüslimlere karşı takınılan tutumların yumuşatıldığı ve 373Yaşar Özüçetin, Demokrasiye Geçiş, Demokrat Parti’nin Kuruluşu, 1946 Seçimleri. Ed.: H. Celal Güzel, ve A. Birinci), Genel Türk Tarihi, IX, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 9-10.

374Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, II, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1979, s. 344-345. 91

Türkçülük uygulamalarının gerilediği bir dönem olmuştur. Azınlık okullarına karşı kontrol mekanizmasının azaltılması, Rum okullarına ve Heybeli Ada Ruhban

Okulu’na Yunanistan’dan ve diğer Avrupa ülkelerinden öğrencilerin gelmesine izin

verilmesi, Adnan Menderes’in Patrikhane’yi ziyareti, 32 yıl aradan sonra Yahudilerin kendi hahambaşını seçebilmeleri ve cemaat meclislerinin kapsamlarının

genişletilmesi azınlıklar için sevindirici gelişmeler olarak kaydedilmiştir.375

3.5.1.1. Demokrat Parti’nin Kuruluşu

II. Dünya Savaşı’nda Türkiye, 2 Ağustos 1944 tarihinde Almanya ile siyasi

ve iktisadi ilişkilerini kesme kararını verdikten sonra 3 Ocak 1945’te Japonya ile münasebetlerini kesmiş ve 23 Şubat 1945 tarihinde de sembolik de olsa Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiştir. Bunun hemen ardından Sovyetler Birliği ile ilişkiler gerginleşmiş, Ruslar 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Tarafsızlık anlaşmasını tek

taraflı feshetmişlerdir.376

Savaş yıllarında Türkiye’nin önünde duran en büyük sorun, hiç şüphesiz ekonomik konulardı. Bu amaçla, 1940 yılının ilk günlerinde “Milli Korunma

Kanunu” kabul edildi. Yasa, hükümete ekonomiyi yeniden düzenlemek amacıyla o

zamana dek görülmemiş ölçüde geniş yetkiler ve olanaklar veriyordu. Milli Korunma Kanunu uygulaması, fiyatların nispeten az yükselmesine katkı sağlamışsa da ekonomik sorunların geniş yığınların günlük yaşamını etkilemesini

önleyememişti.377

Şükrü Saraçoğlu Hükümeti, Refik Saydam Hükümeti döneminde alınan önlemlerden vazgeçerek, ekonominin ve fiyatlar üzerindeki devlet müdahale ve

denetimini bir ölçüde kaldırdı. Bununla amaçlanan mal yokluğunun ve karaborsanın

önüne geçilmesiydi. Ama alınan önlemler istenileni gerçekleştirmekten uzak kaldı.

Fiyatlar hiç beklenmedik ölçüde yükselirken, karaborsa olduğu gibi kaldı.378

Gelir dağılımının yeniden düzenlenmesi, sosyal adaletin sağlanması ve yüksek kazanç sahibi olanlardan vergi alınabilmesi için yeni önlemler düşünüldü.

Kentteki savaş zenginlerinden alınan “Varlık Vergisi” bu önlemlerin başında

375 Birsel, s. 238-239.

376Aydın Güngör Alacakaptan, “Türk-Sovyet İlişkileri (1921-1945)”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 20 yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, Ankara: TTK Yayını, 1997, s. 287.

377 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Ankara: Yurt Yayınları, 1986, s. 130. 378 Yelda Tutar, 1961 Yassıada Duruşmalarının İstanbul Basınına Yansımaları, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir 2009, s.15-16.

92

gelecekti. Varlık Vergisi, iktisadi şartların darlığından istismar yolu ile yüksek

kazanç elde edip, kazanç oranında vergi vermeyenleri kapsıyordu.379 Kırsal

kesimdeki savaş zenginlerinden ise “Toprak Mahsulleri Vergisi” alınacaktı. Yasa, bütün savaş zenginlerinin vergilendirilmesini öngörmüştü ama uygulama düşünüldüğü gibi olmadı. Uygulamada Müslüman-Türklere hoşgörü gösterilirken, ekonomide önemli rolleri olan gayrimüslim azınlıklara katı davranıldı ve bu grubun Varlık Vergisi miktarı olağanüstü derecede yüksek tutuldu. Kırsal alanda biriken servetin yeniden geri alınması için düşünülen Toprak Mahsulleri Vergisi ise, büyük ölçüde eski aşar vergisinin bir benzeri olarak uygulamaya konuldu. Amaç zirai

gelirlerin vergilendirilmesiydi.380

Gerek savaş yıllarında sosyal, siyasî, ekonomik sahada alınmış olan tedbirler

sonucu ortaya çıkan hoşnutsuzluk, gerek dış gelişmelerle batıya belirli taahhütlerde

bulunulması, rejimin demokratik esasları gözetmesi ve düzeltmesi ihtiyacını ortaya koyuyordu. Bütün bunlar, iç ve dış baskılar sonucu CHP’de görüşlerin yavaş yavaş

değişmeye başlamasına neden oldu.381

II. Dünya Savaşı’yla birlikte dikta rejimlerinden dili yanan bütün devletlerin

yeni gözdesi “Demokrasi” idi. Bu, Türkiye için de geçerliydi. Bu nedenle İnönü ve

yakın çevresi, “Kontrol edilebilir muhalefet” yaklaşımıyla çok partili hayata yeşil ışık yakmıştı.

Demokrat Parti’nin doğuşuna yol açan rejim içi muhalefet, yeni demokrasi

akımına uygun olarak, 1945 yılı ortalarına doğru iyice su yüzüne çıkmıştı. 21 Mayıs’ta başlayan bütçe görüşmeleri sırasında Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Hikmet Bayur ve Emin Sazak gibi konuşmacılar hükümeti sert bir dille eleştirmişlerdi. Bütçe açığı dolayısıyla artan devlet borçları, ölçüsüz emisyon, hayat pahalılığı, dar gelirlilerin ve özellikle memurun acı durumu, vurgunculuk, karaborsa, vergi sisteminin verimsizliği ve adaletsizliği eleştirilen konular arasındaydı. 29 Mayıs’ta yapılan bütçe oylamasında 368 lehte oya karşı beş kişi aleyhte oy kullandı.

Bunların arasında Demokrat Parti’nin dört kurucusu da bulunmaktaydı.382

379

Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, İstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951, s. 81.

380 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türk Tarihi, III, Ankara: Milliyet Yayınları, 1989, s. 131.

381 Özüçetin, s. 11.

382Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İstanbul: Yordam Kitap,2013, s. 11. 93

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu üzerine yapılan tartışmalardan sonra CHP

içindeki muhalefet, anayasanın tam uygulanmasını ve demokrasinin kurulmasını

isteyen bir önerge sundu. Söz konusu önergenin Kurtuluş Savaşı’nda ve Türk siyasal

yaşamında Başbakanlığa varıncaya kadar üst görevler üstlenmiş Celal Bayar, devrim yasalarının kabulünde öneri sahibi olarak ya da bunları destekleyici konuşmalarıyla bilinen Refik Koraltan, son yıllarda sesini duyurmaya başlayan Adnan Menderes ve bilimden siyasete atlamış Fuat Köprülü tarafından verilmiş olması kadar içeriği de çok çarpıcı idi. Koraltan’a göre böyle bir önerge verilmesi düşüncesi kendisinden gelmişti. Arkadaşları bunu kabullenince, CHP yönetimini eleştirmekle ünlü Yusuf

Hikmet Bayur’a bu önergeye katılması önerilmişti. Ancak, Hikmet Bayur, belgenin

sadece Koraltan tarafından imzalanmasını isteyince anlaşmaya varılamadı. Önergedeki ilk imza Atatürk döneminde izlenecek ekonomik sistem konusunda İnönü ile anlaşmazlığa düşmüş ve devletçiliğe karşı liberalizm taraftarı olarak tanınan Celal Bayar’a ait idi. Çünkü o daha Başbakanlığı sırasında devletçiliğe karşı esnek yaklaşmış ve bu yüzden de Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı olan

İnönü zamanında Başbakanlıktan ayrılırken sessiz kalmıştı.383

“Dörtlü Takrir” adı verilen bu önerge, örgütlü siyasal muhalefetin

başlangıcının simgesi olmuş, Celal Bayar ve ardından önergeyi imzalamış olan milletvekilleri CHP’den istifa ederek 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurmuşlardır. Demokrat Parti’nin kurulmasına daha doğrusu Türkiye’de çok partili

hayatın gerekliliğine384İsmet İnönü şu sözlerle destek vermiştir:

“Ben ömrümü tek parti rejimiyle geçirebilirim ama sonunu düşünüyorum. Benden sonrasını düşünüyorum. Bu sebepten vakit geçirmeksizin işe girişmeliyiz, bizim tek eksiğimiz hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.”385

İsmet İnönü’nün çok partili hayata olumlu yaklaşmasının en önemli nedeni hiç şüphesiz Batıda yaşanan gelişmelerdi. Savaş sonucu dünyada tek parti

idarelerinin sona ermesi, Türkiye’de tek parti rejiminin sarsılmasının en önemli

nedeniydi.386 II. Dünya Savaşı’nın son evresinde kazanan tarafın batı demokrasi

bloğunun olacağının kesinleşmesi, Tek Parti, Tek Şef, Tek Devlet sistemini 383 Tutar, s. 19-20.

384

Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul: İstanbul Matbaası,1967, s. 127.

385 Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, Tek Parti’den Çok Partiye (1944–1966), İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1990, s. 59.

386 Özüçetin, s. 11; Davut Dursun, Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar, İstanbul: İşaret Yayınları, 2000, s. 15.

94

benimsemiş olan Türkiye’nin demokratikleşmesini ve çok partili hayata geçişini

hızlandırmıştır.387