• Sonuç bulunamadı

C. Hastanın Rızasını Alma Yükümlülüğü

5. Rızadan Vazgeçme ve Tedaviyi Ret Hakkı

Hasta veya yasal temsilcisi teşhis ve tedavi için verdiği rızayı her zaman geri alabilir317. Hasta Hakları Yönetmeliği’ nin 24. maddesinde de hayatı ve hayati organlardan birisini tehdit eden acil haller haricinde rızanın her zaman geri alınmasının mümkün olduğu belirtilmiştir. Biyotıp Sözleşmesi’ nin 5. maddesinde de

315 RG: 09.12.2003 T. ve 25311 S.

316 Çakmut, s. 211;B. Erman, s. 140; Özdemir, s. 120; Hakeri, s. 186.

317 Bayraktar, s. 142; Şenocak, (Hekimin Sorumluluğu), s. 43; Çilingiroğlu, s. 53; Çakmut, s. 210;

Özdemir, s. 122; Çakmut, (Tedaviyi Redetme), s. 91; C.Doğan, s. 167; Özgül, ss. 240–241; Kıcalıoğlu, (Doktorların Sorumlulukları), s. 122.

hastanın rızasını her zaman serbestçe geri alabileceği belirtilmiştir. Hasta Hakları Yönetmeliği’ nin 24. maddesine göre, tıbbi müdahale başladıktan sonra hastanın rızasını geri alabilmesi için tıbbi yönden sakınca bulunmaması aranmaktadır. Doktrinde de rızanın geri alınması durumunda hekimin büyük bir güçlükle karşı karşıya kalması halinde tıbbi müdahaleye devam edebileceği ve yapılan müdahalenin hukuka aykırı sayılmayacağı belirtilmektedir318.

Hastanın tıbbi müdahalelere yönelik rızasını geri alması halinde, o ana kadar yapılan müdahaleler geçerli olacak o andan sonraki müdahaleler ise hukuka aykırı olacaktır319.

Dünya Tabipler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi’ nin “özerklik hakkı” başlıklı 3. maddesinde hastanın tanı veya tedaviyi reddetme hakkından bahsedilmiştir. Ayrıca, Avrupa’ da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi’ nin “onay” başlıklı 3. maddesinde “Hasta tıbbi girişimi reddetme veya durdurma hakkına sahiptir. Reddedilen veya durdurulan tıbbi girişimin getireceği sonuçlar hastaya dikkatli bir şekilde açıklanmalıdır” denilmektedir. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 25. maddesinde de yukarıda belirtilen uluslar arası düzenlemelere paralel olarak, kanunen zorunlu haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçlar hastaya anlatılmak koşuluyla sorumluluğu kendisine ait olmak üzere hastanın tedaviyi reddetme ve durdurma hakkının bulunduğu belirtilmektedir. Bu durumda rızai ehliyete sahip olan ve tedaviyi reddeden veya durduran hastanın iradesine saygı gösterilmeli ve özel sağlık kurum veya kuruluşundan taburcu edilmelidir320. Hastanın kendi geleceğini belirleme hakkı çerçevesinde yapılacak tıbbi müdahaleyi baştan reddetmesi veya devam eden bir tedaviyi durdurması durumunda, hasta müdahaleyi reddin sonuçları hakkında

318 Şenocak, (Hekimin Sorumluluğu), ss. 43–44; Özdemir, ss. 122–123; C.Doğan, s. 167; Özgül, s.

242. Aksi yönde Çakmut, (Tedaviyi Reddetme), s. 92.

319 Çilingiroğlu, s. 54; Çakmut, s. 210; Özgül, s. 243; Kıcalıoğlu, (Doktorların Sorumlulukları), s. 122. 320 Atabek, s. 645; B.Erman, s. 155 ve ayrıca kişinin tedaviyi ret anında sağlıklı olmadığına ilişkin

haklı nedenlerin bulunması halinde (örneğin intihara kalkışan kişinin tedaviyi reddetmesi) hekimin bu irade beyanına değer veremeyeceği yönünde s. 166; Gunnar Duttge, “Avrupada Ölüm Yardımına İlişkin Gelişmeler”, Kamu Hukuku Arşivi, I. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu Sayısı, Kasım 2005, s. 199, http://www.akader.info/KHUKA/index.htm .

yeterince aydınlatılmışsa ortaya çıkacak sonuçlardan hekim veya özel sağlık kurumu sorumlu tutulamayacaktır.

Özel sağlık kurum ve kuruluşları hastanın tedavi reddetmesi veya durdurmasından önce sözlü aydınlatma yapacakları gibi, ileride ispat yönünden herhangi bir sorunla karşılaşmamak için Hasta Hakları Yönetmeliği’ nin 25. maddesi uyarınca hastayı yazılı olarak da aydınlatmalı ve hastanın imzasını almalıdırlar. Genel kural bu olmakla birlikte bazı özel durumlarda hastanın varsayılan rızasına göre de tedavinin reddi mümkündür. Ancak bu durumda çok dikkatli davranılması ve hekimin hastanın yerine geçerek keyfi şekilde karar vermesine izin verilmemesi gerekmektedir321. Nitekim Biyotıp Sözleşmesini’ nin 9. maddesinde de “müdahale anında açık iradesini belirtebilecek durumda olmayan bir hastanın, tıbbi müdahaleye ilişkin olarak önceden açıkladığı isteklerinin dikkate alınacağı” belirtilmiştir.

Ancak, Yönetmeliğin 25. maddesinde de belirtildiği üzere kanunen zorunlu bazı hallerde hastaya tedaviyi ret hakkı tanınmamış ve hekime hasta istemese dahi bu hastaya müdahale mecburiyeti getirilmiştir. 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu322’ nun 57. maddesinde belirtilen kolera, veba, lekeli humma, karahumma, dizanteri, cüzzam vb. bulaşıcı hastalıkları taşıyan hastaların tedavisi, 7402 Sayılı Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun323’ un sıtmanın teşhis ve tedavisi, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun324’ un 82/3 maddesi uyarınca hükümlünün kendi ve diğer hükümlülerin sağlık ve hayatını tehlikeye sokan bir hastalığının bulunması halinde tedavisi, Genel Kadınlar Ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler Ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü325’ nün 44. maddesi uyarınca resmî tabip tarafından muayeneye tabi tutulan veya resmî veya özel tabip tedavisi altında bulunan bütün genel kadınların muayene ve tedavisi, kişi tedaviyi reddetse dahi yapılmak zorundadır.

321 B. Erman, s. 158; Ömer Çelen, “Ölüm Yardımı Açısından Hekimin Sorumluluğu”, EÜHFD, C. II,

S. 3–4, Aralık, 2007, s. 74.

322 RG: 06.05.1930 T. ve 1489 S. 323 RG: 11.01.1960 T. ve 10402 S. 324 RG: 29.12.2004 T. ve 25685 S. 325 RG: 19.04.1961 T. ve 10786 S.

Son olarak hasta vasiyetlerinin dikkate alınıp alınmayacağının da incelenmesi gerekmektedir. Doktrinde bazı yazarlar tedaviyi reddeden veya durduran bir hasta vasiyetinin hastanın hayati tehlikesi söz konusu olduğu durumlarda geçerli olamayacağını ve böyle bir vasiyet bulunsa dahi mahkemeden vasi atanarak hastaya müdahale yapılabileceğini kabul etmektedir. Bu görüşteki yazarlar aksi halde hasta vasiyetinin kötüye kullanılabileceğini ve hastanın hayati tehlikeye maruz kalmadan önce verdiği rızanın bilinçli bir rıza beyanı olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir326. Diğer yandan, varsayılan rıza hukuken geçerli kabul edildiğinden hastanın tedaviyi reddetmesi veya durdurmasında da varsayılan rızadan yararlanılabileceği ve varsayılan rızasının belirlenmesinde hasta vasiyetine değer verilebileceğini ileri sürenler de bulunmaktadır327. Ülkemizde Hasta Hakları Yönetmeliği’ nin 13. maddesinde her ne suretle olursa olsun hayat hakkından vazgeçilemeyeceği ve kendisinin talebi olsa dahi kişinin hayatına son verilemeyeceği açıkça düzenlenerek aktif ötanazi yasaklanmıştır. Tüm bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde aktif ötanazi yasak olmasına rağmen, hasta vasiyetnamesine hastanın tedaviyi reddetme ve durdurma hakkı çerçevesinde izin verilmelidir.