• Sonuç bulunamadı

Rütbe, Unvan, Nişan ve Madalyalardan Yasaklılık

Kamu hizmetlerinden yasaklılık cezasının üçüncü hali rütbe, unvan, nişan ve madalyalardan yasaklılıktır. Kanunda bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Doktrinde sözkonusu kavramların şeref alametleri olarak isimlendirildiği326 görülmekle birlikte gerek doktrinde gerekse uygulamada bu kavramlara bir açıklık getirilmemekte sadece bunların kamu hizmetlerinden yasaklılık kapsamında bulunduğu kanundaki düzenleme şekli ile ifade edilmektedir. Bu nedenle biz burada sözkonusu yasaklılık hallerine sözlük anlamlarını verip kanaatimizi belirtmek suretiyle bir açıklama getirmeye çalışacağız.

Rütbe sözlükte ilim, irfan, fazilet, meziyet, ehliyet, kıdem vb. sebeplerle kazanılan derece, sıra, basamak, mertebe ve daha çok askeri vazifelilere resmi olarak verilen derece anlamına gelmektedir327. Kanaatimizce kamu hizmetlerinden yasaklılık kapsamında yer alan rütbeden yasaklılık hali askeri ünvan328 dışında memuriyetteki derece, sıra, basamak ve mertebe olarak anlaşılmalıdır. Çünkü Askeri Ceza Kanunu m. 29 ve 35’de düzenlenen ve erbaşlar hakkında uygulanan rütbenin geri alınması feri cezasına ayrıca yer verildiğinden ve 765 sayılı TCK m. 10 hükmü gereğince özel kanunda hüküm bulunan

324 D5D, E. 1975/5365, K. 1978/1571, KT. 3.5.1978, (DD, Yıl 9, 1979/32-33, s. 415). 325 AYİM1D, E. 1998/637, K. 1999/295, KT. 23.3.1999, (AYİMD, sayı 14, s. 475-478).

326 Erem/Danışman/Artuk, s. 749; Gözübüyük, Abdullah Pulat: Alman, Fransız, İsviçre ve İtalyan Ceza Kanunlariyle Mukayeseli Türk Ceza Kanunu Şerhi, C. 1, (Madde 1 -124), Genişletilmiş 5. Bası, İstanbul 1988, s. 250.

327 Doğan, D. Mehmet (Haz.): Büyük Türkçe Sözlük, 10. Baskı, İstanbul 1994, s. 936, Özön, Mustafa Nihat: Büyük Osmanlıca Türkçe Sözlük, 8. Basım, İstanbul 1997, s. 720.

328 Rütbe, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Tarifler başlıklı 3. maddesinde “Subayların ve astsubayların ilk subaylığa veya astsubaylığa başlamada ve bekleme süreleri sonunda bu kanun gereğince kazandıkları askeri unvanlardır”, şeklinde tanımlanmaktadır.

durumlarda TCK’daki hükümler uygulama alanı bulamayacağından askeri kullanımdaki rütbeden yasaklılık bu hükmün kapsamı dışında kalacaktır329. Diğer taraftan Devlet Memurları Kanunumuz memurları (kamu görevlileri) çeşitli sınıflara ayırmış ve her sınıf içerisinde bulunan memur açısından da memuriyetteki ilerlemesini, yükselmesini gösteren derece sistemi benimsenmiştir. Buna göre memurun bulunduğu sınıf içerisinde derecede ilerlemesi sözkonusudur330. Bu itibarla rütbeden yasaklılığı kazanılan dereceden yasaklılık hali olarak anlamak yerinde olacaktır. Nitekim idare hukuku doktrininde derece yükselmesi, dikey yükselme veya rütbe yükselmesi şeklinde ifade edilmektedir331. Fakat kanunda rütbeden (dereceden) yasaklılıktan ne anlaşılması gerektiği, yani kazanılan rütbelerin hangisinden yasaklılığı sonuçlayacağı açık değildir. Başka bir deyişle rütbeden yasaklılık, kazanılan son rütbenin geri alınması şeklinde mi anlaşılacaktır, yoksa memuriyete ilk başladığı rütbeye kadar tenzili biçiminde mi anlaşılacaktır, bu belli değildir. Aslında kamu hizmetlerinden yasaklılık cezası kapsamında memuriyetten yasaklılık hali düzenlenmişken ve bu hal ile kişinin memuriyetine son verilirken, memurun kazanmış olduğu derecelerin (rütbelerin) de sonlanacağı açıktır. Bu nedenle kamu hizmetlerinden yasaklılık içerisinde memuriyetten yasaklılık hali varken, yeniden rütbeden yasaklılıktan bahsedilmesi yerinde olmamıştır.

Unvan sözlükte resmi olarak verilen paye, kazanılan sıfat veya iş, durum belirtir ad; Bey, efendi, yazar; yazı veya kitap başlığı332 ve ad, lakap anlamlarına gelmektedir333. Kanaatimizce kamu hizmetlerinden yasaklılık kapsamındaki unvandan anlaşılması gereken, devlet tarafından veya yetkili bilimsel kurullar tarafından verilen paye, sıfattır. Örneğin fahri doktor, uzman, doktor, doçent ve profesör gibi akademik unvanlar böyledir. Dolayısıyla kamu hizmetlerinden yasaklılık sözkonusu olduğunda kazanılan bu unvanlar düşecektir. Ancak rütbede belirttiğimiz gibi kamu hizmetlerinden yasaklılık durumunda kazanılmış olan unvanlardan yasaklılık, acaba en son kazanılan unvandan mı yoksa

329 Bu durumun 765 sayılı TCK zamanı için belirtildiğini hatırlatmakta yarar vardır. 5237 sayılı TCK’da rütbeden yasaklılığa yer verilmediği ve fakat Askeri Ceza Kanununda hala rütbeden yasaklılık feri cezası bulunduğu için 5237 sayılı TCK m. 5 hükmü karşısında Askeri Ceza Kanununa Eklenen m 8 ile 5237 sayılı TCK’nun genel hükümlerinin bu kanunda yer alan suçlara da uygulanacağı fakat feri askeri cezalara ilişkin hükmün saklı olduğu belirtilmiştir.

330 Bkz. Gözübüyük/Tan, s. 778 vd; Akyılmaz, s. 373 vd; Yıldırım, s. 180 vd.; Gözler, İdare Hukuku, s. 605 vd.

331 Bkz. Gözübüyük/Tan, s. 816; Akyılmaz, s. 383; Yıldırım, s. 210. 332 Doğan, s. 1097; Özön, s. 877.

kazanılmış olan bütün unvanlardan mı olacaktır, bu belli değildir. Maddede devletçe veya yetkili bilimsel kurullarca verilen unvanlardan bahsettiği için resmi bir nitelik taşımayan unvanların yasaklılık kapsamında olmayacağı açıktır. Nitekim sivil rütbe ve unvanlar Efendi, Bey, Paşa gibi lakap ve unvanların kaldırıldığına dair kanunun 1 ve 2. madde hükümleriyle kaldırılmış bulunmaktadır334.

Nişan sözlükte alamet, eser, iz, belirti, damga; yara yeri; vurulması gereken nokta; iyi halleri görülenlere devletçe verilmesi Tanzimat’tan biraz önce usul tutulan madalya gibi birden çok anlama gelmektedir335. Madalya ise sözlükte yararlık gösteren, iyi hizmet ifa eden, kahramanlıkları görülen, üstün başarı kazanan kimselere verilen nişan; istiklal madalyası, liyakat madalyası şeklinde ifade edilmektedir336. Aslında yukarıda adı geçen kanununun 2. maddesi ile harb madalyaları hariç olmak üzere resmi nişan ve madalyalar kaldırılmıştı337. Ancak 24.10.1983 tarih ve 2933 nolu Madalya ve Nişanlar Kanunu’nun 26.10.1983 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle resmi nişan ve

334 2590 nolu, 26.11.1934 kabul tarihli Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap Ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun, m. 1 “Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız atlarile anılırlar.”; m. 2 “Sivil rütbe ve resmi nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. Harb madalyaları bundan müstesnadır. Türkler yabancı Devlet nişanları da taşıyamazlar.” (RG 29.11.1934/2867).

335 Bkz. Doğan, s. 846; Özön, s. 674. 336 Doğan, s. 846.

337 Bu noktada madalya ve nişanların tarihsel gelişimi hakkında bilgi vermekte yarar görmekteyiz. “Ortaçağda İslam ülkelerinde ilk madalyalar, Abbasiler döneminde bastırılmıştır. …Gerçek anlamda madalya, Avrupa'da 14 üncü Yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştır. Bunların en eski örneğinin, Padova'nın yeniden ele geçirilişini kutlamak için Carrara Senyörü II. Francesco Novello'nun 1390 yılında bastırdığı madalya olduğu zannedilmektedir. Osmanlılarda ise ilk madalya, 1730 yılında altından bastırılan Ferahidir. Daha sonra, sırasıyla, çok çeşitli madalyalar çıkarılmıştır; 1754 tarihli Sikkei Cedid, 1801 Vakai Mısriye, 1824 Hilali Osmani, 1831 İşkodra, 1833 Hünkar İskelesi, 1854 Silistre, Kırım, Sivastopol, 1877 Plevne, 1889 Girit, 1896 Yunan Muharebesi, yine 1899 tarihli Hamidiye Hicaz Demiryolu madalyaları, bunlardan bazılarıdır. Bu madalyaların önemli bir bölümü, savaşlarda yararlılık gösterenlere verilmek üzere bastırılmıştır. Özel bir nizamnameyle bastırılan bu madalyaların bir de beratı bulunurdu. Kurtuluş Savaşından sonra İstiklal Madalyası çıkarılmış ve Osmanlı dönemine ilişkin tüm madalya ve nişanlar iptal edilmiştir. …Osmanlılarda, her alanda yararlılıkları ve üstün hizmetleri görülenlere nişan verilmesi, madalyadan sonra başlamıştır. Daha önceleri bu amaçla, kılıç, hilat, sorguç, çelenk ve benzerleri veriliyordu. II. Mahmut döneminde 1832 yılında çıkarılan Nişanı İftihar bu alanda ilk örnektir. Bunu, pırlanta süslemeli, minyatürlü, Tasviri Hümayun izlemiştir. …Cumhuriyet kurulduktan sonra, 26 Kasım 1934 tarih ve 2590 sayılı Yasayla, tüm sivil rütbelerle birlikte, nişan ve madalyalar kaldırılarak kullanılmaları yasaklanmıştır. Aynı yasada, Türklerin yabancı devlet nişanları taşımayacakları da belirtilmiştir. 24 Ekim 1983 tarih ve 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Yasasında ise, günümüzde verilebilecek nişanlar belirtilmiştir.” Bkz. Ersöz, Mustafa: “Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu konuşma”,

madalyaların verilmesi kabul edilmiş bulunmaktadır338. Bu kanununun uygulamasına ilişkin hususları düzenleyen Devlet Madalya ve Nişanları Yönetmeliği ise 7.8.1988 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir339.

Yönetmelikte madalya, yurtiçinde veya dışında, Türkiye Cumhuriyetinin bekasında, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünün korunmasında, Devletin yücelmesinde ve milli menfaatlere katkıda, hizmet ve vazifede, üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren kişilere verilen muhtelif cins ve değerde bir sembolü ifade eder şeklinde tanımlanırken; nişan ise Türkiye Cumhuriyeti ile mensup olduğu Devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini, milletlerin birbirine yakınlaşmalarını, ilim ve sanatta, Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası alanda tanıtılmasını ve yüceltilmesini sağlayan yabancı kişilere verilen bir sembolü ifade eder şeklinde tanımlanmıştır (m. 4). Görüldüğü gibi nişan sadece yabancı kişilere verilirken, madalya Türk ve yabancı kişilere verilebilmektedir.

Madalya ve Nişanlar Kanununun 2. maddesinde madalya, devlet şeref madalyası, devlet övünç madalyası, devlet üstün hizmet madalyası ve devlet savaş madalyası olarak dört çeşit belirlenmiştir:

Devlet şeref madalyası, “Bakanlar Kurulunun teklifi, Cumhurbaşkanının tevcihi ile Türkiye Cumhuriyetinin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurt içinde veya yurt dışında üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren Türk ve yabancı uyruklu kişilere verilir.” (m. 2/a)

Devlet övünç madalyası, “ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya dışında gösterdiği sorumluluk ve görev anlayışı içinde feragat ve fedakârlık, başarı ve yararlılık dolu çalışmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına haklı gurur kaynağı teşkil ederek malul olanlara ve şehit olan kişilerin bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen mirasçılarına verilir.” (m. 2/b) Bu mirasçılar şunlardır: En büyüklerinden başlamak üzere erkek çocukları, yoksa kız çocukları, çocukları yoksa baba o da yoksa anne, annesi yoksa eşi, eşinin de yokluğu halinde Medeni Kanun hükümlerine göre kanuni mirasçılarıdır (m. 5). Hemen belirtmek

338 Bkz. RG 26.10.1983/18203; Yayımlandığı Düstur, Tertip 5, C. 22, Sayfa 812; Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilen madalya ve nişanlar hakkında 27.7.1967 tarih ve 926 nolu Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu m. 191 vd. bkz. (RG 10.8.1967/12670; Yayınlandığı Düstur: Tertip 5, Cilt 6Sayfa 2352).

339 Bkz. RG 7.8.1988/19892; Türk Silahlı Kuvvetleri Savaş Takdirnamesi, Madalya ve Nişan Yönetmeliği için ayrıca bkz. RG 5.6.2002/24776.

gerekir ki, bu mirasçılar aynı zamanda diğer madalya ve nişan sahiplerinin ölmesi durumunda da madalya ve nişanın intikal edeceği kişileri oluşturmaktadır.

Devlet üstün hizmet madalyası, “ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya dışında herhangi bir alanda feragat, fedakârlık ve gayreti ile yaptığı çalışmalarda ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek Devletin yücelmesine ve milli menfaatlere önemli ölçüde katkısı olan Türk vatandaşlarına verilir.” (m. 2/c)

Yukarıdaki madalya çeşitlerinin tanımları ve bunların verilmesine ilişkin hususlar yönetmeliğin 5. maddesinde düzenlenmektedir. Bununla birlikte 1.3.2000 tarihli ve 4541 sayılı kanunun 7. maddesi ile madalya ve nişan kanununa eklenen devlet savaş madalyası ilgili düzenleme bulunmamaktadır. Devlet savaş madalyası, “Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanının inhası üzerine, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararnameye istinaden bu madalyaları almayı hak eden kişilere, birliklerin sancaklarına Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı veya görevlendireceği zat tarafından takılır. Devlet Savaş Madalyası, 1 inci ve 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası olmak üzere iki çeşittir. 1. 1 inci derece Devlet Savaş Madalyası, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 189 ve 190 ıncı maddeleri gereğince savaş takdirnamesi ile taltif edilenlere verilir. 2. 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası Uluslararası hukukun meşru saydığı haller ile Türkiye’nin taraf olduğu antlaşmalar gereğince yapılan savaşlarda, Türk ve dost kuvvetler içinde ve dışında görev alarak Türkiye’nin veya dostlarının düşmanı ile yapılan muharebede başarılı sevk ve idaresi ile muharebe kazanan veya muharebenin kazanılmasını hazırlayan ve kolaylaştıran veya düşmanla çarpışmada görev icaplarının üstünde kahramanlık ve cesaret gösteren Türk ve yabancı uyruklu asker kişilere verildiği gibi, sonuçta üstün derecede kahramanlık ve cesaret gösteren birliklerin sancaklarına takılmak üzere de verilir.” (m. 2/d)

Madalya ve Nişanlar Kanununda düzenlenen madalyalardan başka bir de istiklal madalyası vardır. Bu madalya, 29.11.1920 tarih ve 66 nolu İstiklal Madalyası Kanunu gereğince verilmektedir340. Bu kanunun 1. maddesine göre istiklal madalyası “bilfiil kıta başında, cephede veya dahili isyanları teskinde hamaset ve fedakarı asarı gösteren erkan, ümera ve zabitan ve efrat ve milli kahramanlara ve cephe gerisinde ulvi maksadın husulü için mesai ibraz edenlere ve istiklali milli uğrunda fedayı hayat eden şehitlerin büyük

oğluna, yoksa büyük kızına, yoksa pederine, o da yoksa validesine, o da yoksa zevcesine verilir”. Bu madde gereğince istiklal madalyası almaya layık görülenlerin buna dair sebeplerini gösteren yazılar Heyeti Vekiliye gönderilir. Heyetçe uygun görüldükten sonra Büyük Millet Meclisince kabul ve tasdiki halinde ita olunur. Ayrıca 2. maddesi gereğince “Davayı muhik ve meşruumuzu ihzar ve bunu müdafaa eden Büyük Millet Meclisi azalarına birer madalya verilir.” Bununla birlikte kanununun 7. maddesine göre “Hukuku medeniyeden ıskat ve cinayetle mahkûm olanların hakkı talikı(?) olamaz. Fakat madalya hatıra olarak veresesine intikal eder.” Yani medeni hakları kullanma ehliyetinin düşmesi ve cinayet suçlarından dolayı mahkûm olunması durumunda kişinin madalya hakkı ertelenemez, madalya alır, fakat bu madalya kişinin kendisine değil hatıra olarak mirasçılarına intikal eder.

Madalya ve Nişanlar Kanununun 3. maddesinde nişan, devlet nişanı, cumhuriyet nişanı, liyakat nişanı olarak üç çeşit belirlenmiştir:

Devlet nişanı, “Bakanlar Kurulu kararı, Cumhurbaşkanının tevcihi ile Türkiye Cumhuriyeti ile mensup olduğu devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini ve milletlerin birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayan ülkelerin devlet başkanlarına verilir.” (m. 3/a)

Cumhuriyet nişanı, “Bakanlar Kurulu kararı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ve Türkiye Cumhuriyeti ile mensup olduğu devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini, milletlerin birbirine yakınlaşmalarını sağlayan ülkelerin başbakanlarına, bakanlarına ve dış temsilcilik mensuplarına verilir.” (m. 3/b)

Liyakat nişanı, “Dışişleri Bakanlığı ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulunun görüşleri alınarak ilgili bakanın teklifi, Başbakanın onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile ilim ve sanatta Türkiye Cumhuriyetinin uluslararası alanda tanıtılması ve yüceltilmesini sağlayan yabancı kişilere verilir.” (m. 3/c)

Madalya ve Nişanlar Kanununu gereğince verilen madalya ve nişanlardan başka diğer devletler tarafından Türk vatandaşlarına verilen veya kendilerine intikal eden madalya ve nişanlar varsa, bunlar, Madalya ve Nişanlar Kanununu m. 8 ve yönetmeliğinin m. 17 ve geçici maddelerine göre 2590 sayılı Efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılmasına dair kanunun yürürlüğe girdiği 29.11.1934 tarihten sonra verilmiş olmak şartıyla sözkonusu kanununun 8. maddesine göre Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğünce tescilinin yapılması suretiyle takılabilir, tescil edilmemiş madalya ve nişanlar takılamaz.

İşte kamu hizmetlerinden yasaklı olanlar, buraya kadar açıklamaya çalıştığımız devletçe veya yetkili bilimsel kuruluşlarca verilen rütbe, unvan, madalya ve nişanları kazanma ehliyetinden ve bulundurmadan yoksun kalacaklardır. Ancak yetkili bilimsel kuruluşlarca verilen unvan, madalya ve nişanların kamu hizmeti içinde görülmesi ve yasaklanması anlaşılamamaktadır341. Ceza kanunu dışında madalya ve nişanlarla ilgili olarak kanunlarında getirilen yoksunluk durumları da bulunmaktadır: Madalya ve Nişanlar Kanununun 7. maddesi ve yönetmeliğinin 18. maddesi hükmüne göre kişinin devletin şahsiyetine karşı işlediği cürümlerden dolayı mahkûmiyetinin kesinleşmesi durumunda takılmış olan madalya ve nişanları geri alınır. Bu geri alınma kararı hükmü veren mahkemece resen veya Genel Müdürlüğün Adalet Bakanlığına müracaatı üzerine Adalet Bakanlığının hükmü veren mahkemeden istemiyle verilir.

E. Nişan, Rütbe, Unvan, Sıfat, Hizmet ve Memuriyetlerden Birinin Sağladığı