• Sonuç bulunamadı

C. Amacı

I. Hak Kavramı

Hak kavramı ve türleri ile ilgili olarak burada yapacağımız açıklamalar konuyu detayı ile ortaya koymak şeklinde olmayacaktır. Detaya girip konuyu dağıtmamak için açıklamalarımız, konumuz açısından yeterli olduğunu düşündüğümüz oranda hak kavramının anlamını tespit etmek ve ceza mahkûmiyetine bağlı olarak ortaya çıkan hak yoksunluklarının hak türleri içerisindeki yerini göstermekle sınırlı kalacaktır.

Hak kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Sözlükte birçok anlama geldiği görülmektedir. Hak doğruluk, insaf; bir insana ait olan şey; geçmiş, harcanmış emek; pay, hisse; layık, münasip gibi anlamlara gelmektedir122. Ayrıca yetki anlamına geldiği gibi Allah anlamına da gelmektedir. Allah anlamına gelen hak kelimesinin çoğulu yoktur, yetki anlamına gelen hakkın çoğulu “hakaik”tir ve hukuk anlamına gelir123. Hak kelimesi yerine subjektif hak veya subjektif hukuk da denmekte, hukuk içinse objektif hukuk denilmektedir124.

Hak kavramının anlamı konusunda tarih boyunca değişik teoriler ileri sürülmüştür. Ancak bu teorileri, hak kavramının gerçekte var olduğunu kabul eden ve kabul etmeyen teoriler olarak iki başlık altında toplamak mümkündür125. Hak kavramının gerçekte var olduğunu kabul eden teori içerisinde de irade teorisi, menfaat teorisi ve karma teori şeklinde üç farklı teori bulunmaktadır. İrade teorisine göre hak, kişilere hukuk düzeni

122 Devellioğlu, s. 314; Ayrıca bkz. Fendoğlu, Hasan Tahsin: Hukuk Tarihimizde Temel Haklar, Konya 1994, s. 29-30; Özgenç, İnsan Hakları Felsefi Temeli, s. 50, dn. 47; Gözübüyük, Hukuka Giriş, s. 4. 123 Fendoğlu, Hukuka Giriş, s. 25.

124 Gözübüyük, Hukuka Giriş, s. 4; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 46; Fransızca droit, Almanca Recht kelimeleri hak ve hukuk için kullanıldığından, hak ve hukukun karıştırılmasını önlemek amacıyla, hukuk kelimesi için Fransızlar droit objectif, Almanlar ise objektives Recht; hak kelimesi için de Fransızlar droit subjectif, Almanlar, subjektives Recht kelimelerini kullanmaktadırlar. İngilizce de ise hak karşılığı olarak right, hukuk karşılığı olarak da law kelimesi vardır. İngilizcede olduğu gibi bizde de ikisini ifade eden ayrı kelimeler bulunduğu için sözkonusu kelimelerin kullanılmasına gerek yoktur (Bkz. Gözübüyük, Hukuka Giriş, s. 4; Gözler, Hukuka Giriş, s. 317; Özsunay, Ergun: Medeni Hukuka Giriş, Gözden Geçirilmiş 5. Bası, İstanbul 1986, s. 234; İmre, Zahit: Medeni Hukuka Giriş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 2. Bası, İstanbul 1976, s. 222; Tikveş, Özkan: Teorik ve Pratik Anayasa Hukuku, İzmir 1982, s. 109, dn 83).

tarafından tanınan bir irade kudreti ya da irade hâkimiyetidir126. Tanımdaki irade kudretinden anlaşılması gereken, hak sahibinin faaliyetine engel olan herkesten belirli bir şekilde davranmayı talep edebilme kudretidir. İrade hâkimiyetinden anlaşılması gereken ise, başkalarına karşı belirli bir şekilde davranmayı talep edebilen bir hak doğumu, değiştirilmesi ve ilgası hususunda tanınmış bir iktidardır127. İrade teorisi, hakkın özü olarak iradeyi kabul etmesi, dolayısıyla iradesi bulunmayan küçüklerin ve akıl hastalarının hak sahibi olamayacaklarını söylemiş olması nedeniyle eleştirilmiştir. Oysa irade yeteneği bulunmayanların da hak sahibi olacakları, hatta kişiye kendisinden habersiz miras kalmasında olduğu gibi, kişilerin iradesi olmadan da hak sahibi olabilecekleri belirtilmiştir128.

Menfaat teorisi ise hakkı, hukuken korunan menfaattir şeklinde tanımlamaktadır129. Menfaat kavramı sadece maddi değil, manevi menfaatleri de içermektedir130. Ancak bu teori, menfaat sona erse bile hakkın devam ettiği durumlar ve hak olmaksızın korunan menfaatlerin de olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir131.

Karma teori ise irade ve menfaat teorilerinin bir sentezini yaparak hak kavramını, insana irade kudreti tanınmak suretiyle korunan menfaattir şeklinde açıklamıştır132. Buna göre, korunan menfaat ile iradeyi kullanan kişi ayrılmıştır. Yani menfaati temsil edecek

126 Tikveş, s. 110; Tekinay, Selahattin Sulhi: Medeni Hukukun Genel Esasları ve Gerçek Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş İlaveli 6. Bası, İstanbul 1992, s. 127; Özsunay, Medeni Hukuk, s. 235; Zevkliler, Aydın/Acabey, M. Beşir/Gökyayla, K. Emre: Medeni Hukuk, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Bası, Ankara 1999, s. 118; Fendoğlu, Hukuka Giriş, s. 28; Aynı yazar, Temel Haklar, s. 31;

Özyörük, s. 207; Ayrıca bkz. Ansay, Sabri Şakir: Hukuk Bilimine Başlangıç, 7. Baskı, Ankara 1958,

s. 107; Arsal, s. 32; Gözübüyük, Hukuka Giriş, s. 160; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 47; Gözler, Hukuka Giriş, s. 318-319.

127 Özyörük, s. 208.

128 Bkz. Tekinay, Medeni Hukuk, s. 127-128; Özyörük, s. 208-209, 212; Ansay, Hukuk Başlangıcı, s. 107; Arsal, s. 32-33; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 47; Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 118; Gözler, Hukuka Giriş, s. 319.

129 Özyörük, s. 209; Tikveş, s. 110; Tekinay, Medeni Hukuk, s. 128; Ansay, Hukuk Başlangıcı, s. 107;

Özsunay, Medeni Hukuk, s. 235; İmre, s. 223; Arsal, s. 33; Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 118; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 47; Aynı yazar: Hukuk Felsefesi, 6. Baskı, Ankara 2003, s. 132; Gözler,

Hukuka Giriş, s. 319; Gözübüyük, Hukuka Giriş, s. 160; Fendoğlu, Hukuka Giriş, s. 28; Aynı yazar, Temel Haklar, s. 31; Yalman, s. 84.

130 Özyörük, s. 209; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 47; Aynı yazar, Felsefe, s. 132.

131 Bkz. Özyörük, s. 210-211, 212-213; Arsal, s. 33; Ansay, Hukuk Başlangıcı, s. 108; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 47; Gözler, Hukuka Giriş, s. 319-320; Ayrıca bkz. Fendoğlu, Hukuka Giriş, s. 28; Aynı

yazar, Temel Haklar, s. 31.

132 Ansay, Hukuk Başlangıcı, s. 108; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 48; Aynı yazar, Felsefe, s. 134;

ve koruyacak olan iradenin menfaat sahibine ait olması şart değildir. Örneğin akıl hastasının korunan menfaati, vasisinin iradesi aracılığıyla, korunmaktadır133.

Hak kavramını bu şekilde açıklamaya çalışan teorilere karşın hak kavramının gerçekte var olduğunu kabul etmeyen teoriler de vardır. Bunlar Duguit’nin teorisi ve Kelsen’in teorisidir. Duguit teorisinde hak kavramını kabul etmemekte ve hak kavramını hayali, fizikötesi bir kavram olarak nitelendirmektedir. Duguit’e göre hukuk hayatında gerçek olan sadece hukuk kurallarıdır. Hukuk kuralları ise hak değil, hukuki durumlar meydana getirirler134. Hukuki durumlar, objektif ve subjektif hukuki durumlar olmak üzere iki türlüdür. Objektif hukuki durumlar, seçmenlik, memurluk ve öğrencilik durumu gibi doğrudan hukuk kuralından, kanundan doğarlar; genel ve sürekli nitelik taşırlar bir kez kullanılmakla sona ermezler. Subjektif hukuki durumlar ise alacaklılık durumu gibi, doğrudan kanundan doğmayıp, kanuna dayalı karşılıklı irade beyanlarından doğarlar, özel ve süreksizdirler, alacağın alınmasıyla bir kez kullanılmakla sona ererler135.

Kelsen de teorisinde, hukuk kurallarının yanında ayrıca bir hak kavramının olmayacağını belirterek hak kavramını reddetmektedir. Buna göre hak denilen şey, aslında hukuk kuralının bizzat kendisidir. Örneğin, malikin mülkü üzerindeki hakkı, başkalarının, onun mülkü üzerinde dilediği gibi tasarruf etmesine karşı müdahale etmemelerini emreden hukuk kuralıdır, hak değildir. Zira Kelsen’in teorisinin temelinde hak kavramı değil, hukuk kuralları tarafından kişilere yüklenen ve nerde, nasıl davranılması gerektiğini gösteren hukuki yükümlülükler yatmaktadır136.

Kanaatimizce hak kavramını, kişinin, başkalarından belirli şekilde davranmasını istemek yetkisidir şeklinde düşünmek gerekir137. Çünkü daha öncede belirttiğimiz gibi, insanın varoluş amacı, şahsiyetini serbestçe geliştirebilmektir. Dolayısıyla insanın bu amacını gerçekleştirebilmesi için başkalarından belirli şekilde davranılmasını talep etmesi

133 Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 48; Aynı yazar, Felsefe, s. 134; Gözler, Hukuka Giriş, s. 320; Özyörük, s. 214.

134 Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 48; Aynı yazar, Felsefe, s. 140; Gözler, Hukuka Giriş, s. 321; Özyörük, s. 218.

135 Bkz. Özyörük, s. 218 vd.; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 48; Aynı yazar, Felsefe, s. 141.

136 Bkz. Özyörük, s. 215; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 49; Aynı yazar, Felsefe, s. 141; Gözler, Hukuka Giriş, s. 321.

137 Özgenç, İnsan Hakları, s. 606; Tikveş , s. 109; Güriz, Hukuk Başlangıcı, s. 46; Fendoğlu, Hukuka Giriş, s. 29; Giritli, İsmet/Güngör, Hasan Atilla: Günümüzde İnsan Hakları, İstanbul 2002, s. 7.

veya amacını gerçekleştirmesine engel olan davranışlardan kaçınılmasını istemesi doğal bir sonuç olmaktadır138.