• Sonuç bulunamadı

Kanuni Kısıtlılığın Kapsamı

B. Hâkimin Zorunlu Olarak Hükmetmesiyle Ortaya Çıkması

V. Kanuni Kısıtlılık (Mahcuriyet)

2. Kanuni Kısıtlılığın Kapsamı

TCK’nun 33. maddesinde beş seneden fazla ağır hapis cezasına mahkûm olanlar ceza müddeti zarfında kanuni kısıtlılık halinde bulundurulur ve mallarının idaresinde kısıtlılar hakkındaki Medeni Kanun hükümleri tatbik olunur demektedir. Bu hükümle kısıtlılık konusunda Medeni Kanuna atıf yapılmakta olduğundan kısıtlılığın kapsamının

546 Ceza Kanunu dışındaki bir kanunda yapılan değişiklik halinde failin lehine olan kanunun uygulanması kuralının geçerli olup olmadığı konusunda bkz. Önder, C. 1, s. 152 vd.

547 Y1CD, E. 2002/4673, K. 2003/1408, KT. 16.6.2003, (YKD, C. 29, Ağustos 2003/8, s. 1282); “Türk Medeni Yasasının 471. maddesi ile TCK’nın 33. maddesi zımnen değiştirilmiştir. Bu nedenle mahkumun kanuni vesayet (yasal kısıtlılık) hali ‘ceza süresince’ değil, ‘hapis halinin sona ermesine’ kadar devam eder”, Y9CD, 27.1.2003, 2363/29, (Artuk/Gökcen/Yenidünya, Yaptırım Hukuku, s. 152, dn. 17); “TCY’nın 33. maddesi uyarınca sanıkların, ‘hapis halleri sona erinceye kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmaları” yerine “ceza müddeti zarfında yasal kısıtlılık altında bulundurulmalarına” karar verilmesi isabetsiz(dir)”, YCGK, E. 2002/1-294, K. 2002/425, KT. 17.12.2002, (YKD, C. 29, Nisan 2003/4, s. 607).

548 Bkz. Dural/Öğüz/Gümüş, s. 584. 549 Oğuzman/Dural, s. 441.

belirlenebilmesi açısından Medeni Kanununa başvurulması gerekmektedir. Ancak hemen şunu belirtelim ki kanaatimizce kısıtlılık halinde kişinin şahsı ve malları konusunda zaten Medeni Kanun hükümleri uygulandığından ayrıca malların idaresi hakkında da Medeni Kanun hükümlerinin tatbik olunacağı ifadesinin kullanılması yerinde olmamıştır.

Medeni kanuna göre kişi kısıtlama kararından, TCK’nun 33. maddesi bakımından cezanın infazına başlandıktan sonra tam ehliyetli durumdan sınırlı ehliyetsiz konuma gelir ve haklarında sınırlı ehliyetsizlere ilişkin hükümler uygulanır550. Bu itibarla kısıtlılığın kapsamını, yani kısıtlı kişinin hangi hakları kullanmaya yetkili olduğunu tespit için sınırlı ehliyetsizlerin hukuki durumunun açıklanması gerekir. Sınırlı ehliyetsizlerin hukuki durumu ise TMK’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir: “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden sorumludurlar.” Görüldüğü gibi madde, kısıtlıların haksız fiil ehliyetine tamamen sahip olduklarını kabul etmekte, fakat hukuk işlem ehliyetlerini önemli ölçüde sınırlamaktadır551. Buna göre kısıtlı olan kişi satım, kira ve istisna (eser) sözleşmeleri gibi kendini borç altına sokan hukuki işlemleri kendi başlarına yapamazlar. Kural olarak bu gibi hukuki işlemler kısıtlıların vasileri tarafından onlar adına yapılır. Ancak bu hukuki işlemleri vasilerinin izni veya icazeti ile kendilerinin de yapması mümkündür (TMK m. 451)552. Kısıtlı vesayet makamının izni olmadıkça yerini değiştiremez (TMK m. 412).

Kısıtlılar vasilerinin izni veya icazeti olmadan kendilerini borç altına sokmayan, sadece menfaat sağlayan karşılıksız kazanımları kendi başlarına yapabilirler. Örneğin kendilerine yapılan bir bağışı veya borçtan ibrayı kabul edebilirler553.

Bunun yanında kısıtlılar, şahsa sıkı sıkıya bağlı hakları da vasilerinin izni veya icazeti olmadan kullanabilirler. Kural bu olmakla beraber Medeni Kanun istisnaen şahsa sıkı sıkıya bağlı olan hakların kullanımı konusunda vasinin onayı aranmaktadır. Örneğin

550 Dural/Öğüz/Gümüş, s. 593. 551 Tekinay, Medeni Hukuk, s. 241. 552 Akıntürk, Medeni Hukuk, s. 127-128.

553 İmre, s. 383-384; Akıntürk, Medeni Hukuk, s. 128-129; Tekinay, Medeni Hukuk, s. 245; Dural, Mustafa/Öğüz, Tufan: Türk Özel Hukuku, Kişiler Hukuku, C. 2, İstanbul 2004, s. 85; Akipek, Jale G./Akıntürk, Turgut: Türk Medeni Hukuku, Yeni Medeni Kanuna Göre Uyarlanmış Başlangıç Hükümleri, Kişiler Hukuku, C. 1, Yenilenmiş 4. Bası, İstanbul 2002, s. 340-341.

nişanlanma TMK m. 118) ve evlenmede (TMK m. 127) vasinin onayı gereklidir554. Yine kısıtlı vesayet makamının izni şartıyla meslek ve sanatla uğraşabilir ve meslek ve sanatıyla ilgili bütün işlemleri yapmaya yetkilidir (TMK m. 453)555.

Ancak kısıtlılar, vasilerin izni veya icazeti dahi olsa bağışlamada bulunma, vakıf kurma ve kefil olmayı hiçbir şekilde yapamazlar. Hatta vasileri bile onlar adına bu işlemleri gerçekleştiremez (TMK m. 449)556. Kısıtlı vasi olamaz. (TMK m. 418).

Görüldüğü üzere TMK kısıtlıların kendi başlarına yapabilecekleri işlemleri, vasisinin onayı ile yapabilecekleri işlemleri ve kısıtlı ve vasinin dahi yapamayacağı yasak işlemleri göstermektedir. Medeni Kanunundaki bu düzenlemelerin yanında hukukumuzda kısıtlılarla ilgili başka düzenlemeler de bulunmaktadır. Örneğin Seçim Kanunun 8. maddesinde kısıtlıların seçmen olamayacakları hüküm altına alınmaktadır. Anayasa 76. maddesinde ise kısıtlıların milletvekili seçilmeyeceği belirtilmektedir. Aynı yönde hüküm Milletvekili Seçimi Kanunun 11. maddesinde ve bu maddeye yapılan atıfla Mahalli İdareler İle Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 9. maddesinde de yer almaktadır. Nitekim Yüksek Seçim Kurulu verdiği bir kararında kısıtlılığın seçilmeye engel bir hal olduğunu belirtmektedir: “Her ne kadar mahkûmiyet taksirli bir suç nedeniyle verilmiş ve 2839 sayılı Yasanın 11/e maddesi gereğince seçilmeye engel değil ise de; burada seçilme yetersizliği mahkûmiyetten değil ayrı bir yasal engel olan, bu nedenle de ayrı bir bentle düzenlenen kısıtlılık halidir. Yasa koyucu, esasa ait olan hükümlülük hali ile infaza ilişkin olan kısıtlılık halini birbirinden bağımsız mütalaa etmiş ve ayrı bentler halinde düzenlemiştir. O halde, mahkûmiyetin esasen seçilmeye engel olmadığından yola çıkarak bu mahkûmiyet nedeniyle ortaya çıkan kısıtlılık halinin de engel olmayacağını kabul etmek, yukarıda değinilen yasal düzenlemeye aykırı düşer”557.

Kısıtlıların mallarının idaresi konusu ise TMK 454 ve 455. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre kural olarak kısıtlının mallarının fiilen yönetilmesi

554 Akipek/Akıntürk, s. 342; Akıntürk, Aile Hukuku, s. 536-537; İmre, s. 385; Tekinay, Medeni Hukuk, s. 245-246; Oğuzman, Kemal/Seliçi, Özer/Oktay-Özdemir, Saibe: Kişiler Hukuku, 8. Baskı, İstanbul 2005, s. 80 vd.; Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 320; Ayan, Mehmet/Ayan, Nurşen: Kişiler Hukuku, Konya 2007, s. 30-31.

555 Bkz. Akıntürk, Aile Hukuku, s. 537; Akipek/Akıntürk, s. 341-342; Tekinay, Medeni Hukuk, s. 246;

Dural/Öğüz/Gümüş, s. 646 vd.; Dural/Öğüz, s. 88.

556 Bkz. İmre, s. 387-388; Tekinay, Medeni Hukuk, s. 244; Zevkliler/Acabey/Gökyayla, s. 338 vd.;

Ayan/Ayan, s. 33; Dural/Öğüz/Gümüş, s. 638 vd.; Akıntürk, Medeni Hukuk, s. 129-130.

vasiye aittir (TMK m. 454). Ancak kısıtlı olan kişiye de bazı mallar üzerinde istisnai olarak yönetim hakkı verilmiştir. Kısıtlının kendisinin üzerinde yönetim hakkı bulunan malları ise TMK’nun 455. maddesinin ifadesiyle serbest mallar oluşturur. Bu mallardan ilki, kısıtlı kişinin serbest tasarrufuna bırakılan mallardır. Örneğin kısıtlı kişiye günlük ihtiyaçlarını karşılaması için vasi tarafından bırakılan mallar, üçüncü kişilerce kısıtlının serbestçe tasarrufuna bırakılma şartıyla verilen bağışlar veya yine bu şartla ölüme bağlı tasarrufla tahsis edilen mallar böyledir. İkinci vesayet makamının izni ile ifa ettiği meslek ve sanattan edindiği mallardır. İşte bu mallar kısıtlı kişi tarafından bizzat yönetilecektir, yani bu malların yönetim hakkı kısıtlı kişiye ait bulunmaktadır558.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kısıtlılık esasen medeni hakları kullanma ehliyetini tamamen kaldırmamakta ya da tam bir hak yoksunluğu doğurmamakta, fakat büyük ölçüde sınırlandırmaktadır559.