• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde işyerinde psikolojik taciz ile benzerlik gösterdiği düşünülen

“işyerinde çatışma”, “işyerinde cinsel taciz”, “işyerinde şiddet” ve “işyerinde saldırganlık” kavramları açıklanmıştır.

1.2.1. Psikolojik Taciz ve Çatışma

Psikolojik taciz ve çatışma ilk bakışta birbirine çok yakın iki kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak benzer yönleri bulunsa da bu iki kavram birbirinden farklı kavramlardır.

Çok farklı tanımları yapılabilmekle birlikte, genel olarak çatışma; iki veya daha fazla grup arasındaki çeşitli kaynaklardan doğan anlaşmazlık olarak tanımlanabilmektedir. Anlaşmazlık, zıtlaşma, uyumsuzluk, ters düşme gibi konular

çatışma kavramının temel unsurlarını oluşturmaktadır (Koçel, 2007: 75). Psikolojik taciz’de süreklilik gösteren düşmanca davranışlar ve tavırlar söz konusudur ve bir olayın psikolojik taciz olarak adlandırılabilmesi için, sistematik ve kasıtlı olarak yapılması gerekmektedir.

Çatışma anlam itibariyle olumsuz bir durum olarak algılansa da günümüzde doğru yönetildiğinde kurumsal veya kişisel gelişim aracı olarak görülmektedir. Uygun düzeyde çatışmanın organizasyona canlılık kazandırması, yenilik ve değişimleri hızlandırması bakımından faydalı olacağı görüşü hakimdir. Oysa psikolojik taciz için böyle bir faydadan söz etmek mümkün değildir. Aksine psikolojik taciz ahlak dışı davranışlar içerir ve hem kişiler hem de örgütler açısından büyük zararlara sebep olabilmektedir. Ancak işyerinde yaşanan her çatışma psikolojik taciz olarak değerlendirilmemelidir (Baysal ve Tekarslan, 1996: 290).

İki kavramı birbirinden ayıran en temel farklılık, anlaşmazlığa neden olan davranışlar veya bu davranışların sergilenme şekli ile değil, davranışların hangi sıklıkta ve ne kadar süredir yöneltildiği ile açıklanmaktadır. Olumsuz davranışların yöneltilme süresi ve tekrarlanma sıklığı işyerinde psikolojik tacizin tanımında kullanılırken, çatışmayı ifade ederken kullanılmaz. Diğer taraftan, işyerinde psikolojik taciz çatışmadan farklı olarak hem mağdur, hem mağdurun çevresi, hem de kurum için son derece yıkıcı sonuçları olabilen bir olgudur (Tınaz, 2006: 35).

Leymann’a göre psikolojik taciz ve çatışma arasındaki en önemli farklardan birisi, çatışmanın güç olarak birbirine eşit kişilerce uygulanmasıdır. Buna karşılık psikolojik taciz de eşit taraflar olabileceği gibi, bir veya daha fazla güç bakımından eşit bireylerin daha zayıf bir kişiye, baskı altında kalana kadar düşmanca davranışlarda bulunmasıdır (http://www.leymann.se/English/00005E.htm). Leymann, 1980’li yıllardan beri sürdürmekte olduğu araştırmalar sonucunda, psikolojik taciz’in çatışmanın aşırı ve abartılmış bir şekli olduğunu savunmaktadır (http://www.leymann.se/English/12110E.htm).

Tablo 1. 2. İşyerinde Uygulanan Çatışma ve Psikolojik Taciz Arasındaki Farklılıklar SAĞLIKLI ÇALIŞMA ORTAMI PSİKOLOJİK TACİZ ORTAMI -Roller ve iş tanımları açıktır -Roller belirsizdir

-İşbirlikçi ilişkiler vardır -İşbirlikçi olmayan ilişkiler

hakimdir

-Hedefler ortak ve paylaşılmıştır -İleriyi görmek olanaksızdır

-İlişkiler açıktır -İlişkiler belirsizdir

-Sağlıklı bir örgüt yapısı vardır -Örgütsel aksaklıklar vardır

-Bazen çatışma ve sürtüşmeler olabilir -Uzun süreli ve etik olmayan tepkiler gözlenir

-Stratejiler açık ve samimidir -Stratejiler anlamsızdır

-Çatışmalar ve tartışmalar açıktır -Çatışmanın varlığı reddedilir ve gizlenir

-Doğrudan iletişim vardır -Dolaylı ve baştan savma iletişim vardır

Tınaz, 2006: 36

1.2.2. Psikolojik Taciz ve Cinsel Taciz

Cinsel taciz, insan onurunu ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel olarak düşmanca, aşağılayıcı, utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranıştır (Özdemir, 2006: 90-91). Cinsel taciz ve psikolojik taciz olgularını birbirinden ayıran temel konulardan biri tacize neden olan olumsuz davranışların tekrar etme sıklığı ve sürekliliği ile ilgilidir (Özdemir, 2006: 90-91).

İşyerinde psikolojik tacizde olumsuz davranışlar düzenli olarak ve belirli bir süredir yöneltilmelidir. İşyerinde psikolojik taciz ve cinsel taciz olgularını ayıran bir diğer faktör tacize neden olan olumsuz davranışların cinsiyet temelli olup olmamasına

ilişkindir. Her iki olguda da çalışana olumsuz ve rahatsız edici davranışlar yöneltilmekle birlikte, söz konusu davranışların işyerinde cinsel taciz kapsamında değerlendirilebilmesi için davranışların cinsiyet temelli olması gerekmektedir. İşyerinde psikolojik tacizde ise olumsuz davranışların cinsiyet temelli olması zorunluluğu yoktur.

İki olgu amaçları itibariyle de farklıdır. İşyerinde psikolojik taciz vakalarında genellikle mağdurun işten ayrılması amacı güdülürken, işyerinde cinsel taciz vakalarında böyle bir amaç öncelikli olarak gözetilmemektedir (Husbands, 1992: 541).

Her iki olgu da bireyin stres yaşamasına ve zarar görmesine neden olmakla birlikte işyerinde psikolojik tacizin birey üzerindeki etkilerinin daha yıkıcı olduğu varsayılmaktadır. Öyle ki, işyerinde psikolojik tacizin cinsel taciz davranışlarının aksine daha sinsice, açık olmayan davranışlar vasıtasıyla yöneltilebilmesi olgunun algılanmasını zorlaştırmakta ve mağduru savunmasız bırakabilmektedir. Mağdurun işyerinde psikolojik taciz olgusunda savunmasız kalmasının bir diğer nedeni, bu olguyu önlemek üzere alınan yasal önlemlerin henüz yaygınlaşmaması ile açıklanabilir (Herchcovis ve Barling, 2008).

1.2.3. Psikolojik Taciz ve Şiddet

Psikolojik taciz kavramına terminolojik olarak bakıldığında, psikolojik şiddet olarak da nitelendirildiği görülmektedir. “Şiddet kavramı, sertlik, sert ve katı davranış, kaba kuvvet kullanma” olarak tanımlanır (Işık, 2007: 67).

Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), işyeri şiddeti tanımını (http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?_d=98), sadece fiziksel hareketlerle sınırlamayıp bunun yanında pasif ve psikolojik hareketleri de içerecek biçimde genişletmektedir.

İşyerinde şiddet ve işyerinde psikolojik taciz olgularının her ikisinde de gücün, yetkinin kötüye kullanılması söz konusudur. Ancak, iki olguyu birbirinden ayıran bazı temel noktalar bulunmaktadır. Öyle ki, işyerinde şiddet davranışları genellikle saldırı, fiili taciz, tehdit, eşyaya zarar verme, açık saçık konuşma ve cinsel taciz gibi ağır suç oluşturan davranışlarla açıklanırken; işyerinde psikolojik taciz davranışlarının nadiren ağır suç teşkil ettiği öne sürülmüştür. Diğer taraftan, işyerinde psikolojik taciz tekrar eden bir dizi davranışla tanımlanırken; işyeri şiddetinden söz edebilmek için tek bir davranış bile yeterli olabilmektedir (Baron, 2002: 152).

Fiziksel şiddeti ortaya çıkarmak ve tedavisini yapmak, hem fiziksel hem de psikolojik sonuçları olan psikolojik taciz’in etkilerini gidermekten daha kolaydır. Yasal düzenlemeler nedeniyle özellikle kamu örgütlerinde kaba şiddet kabul edilemez görüldüğü için, psikolojik taciz yaygınlaşmaktadır.

1.2.4. Psikolojik Taciz ve Saldırganlık

Saldırganlık, kişilerin diğer kişi veya kişilere zarar vermek amacıyla yönelttikleri davranışlar ile açıklanmaktadır. Saldırgan davranışlara maruz kalan kişinin hem fiziksel, hem psikolojik zarar görmesi olasıdır. İşyeri saldırganlığı ise bireylerin geçmişte veya hali hazırda çalıştıkları kuruma veya bu kurumda çalışanlara zarar vermek amaçlı girişimleri ile açıklanabilir (Neuman, 2008: 22).

Bir çalışanın, diğer bir çalışana yönelttiği işyeri saldırganlığı, eşdeğer pozisyonda çalışanlar arasında olabileceği gibi ast ve üst düzey çalışanlar arasında da gerçekleşebilmektedir ve psikolojik taciz olgusunun, işyeri saldırganlığının bir alt türü olduğu düşünülebilir (Keashly ve Neuman, 2008: 2). Ancak, işyerinde psikolojik taciz her şeyden önce tekrar eden ve süregelen olumsuz davranışlarla açıklanmaktadır. Bu iki faktör, işyerinde saldırganlık ve psikolojik taciz kavramlarını ayıran en önemli noktalardan biridir (Keashly ve Neuman, 2008: 2).

Diğer taraftan işyerinde psikolojik tacize konu olan olumsuz davranışlar zarar verici olmakla birlikte, işyerinde saldırganlığın aksine kasıtsız olarak da yöneltilebilmektedir. İşyerindeki her saldırgan davranışın psikolojik taciz davranışı olduğu söylenemezken, tüm psikolojik taciz davranışlarının saldırganlık içerdiği kabul edilmektedir.

1.2.5. Psikolojik Taciz ve Hukuk

Çalışma hayatı içinde sıkça karşılaşılan bir olgu olmasına karşın, kanunlarımızda hukuki anlamda doğrudan psikolojik taciz davranışını tanımlayan bir madde bulunmamaktadır.

Psikolojik taciz olgusunun hukuki boyutu ele alındığında iki farklı konu karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi psikolojik tacize uğrayan bir çalışanın haklı nedenle iş sözleşmesini feshetme hakkının olup olmadığı ve psikolojik taciz uygulayan bir çalışanın iş sözleşmesinin işverence geçerli veya haklı bir nedenle feshedilebilip feshedilemeyeceği konusudur

(http://www.mobbingturkiye.net/index.php?option=com_content&task=view&id=127&

Itemid=39).

Psikolojik taciz’in çalışma mevzuatındaki diğer boyutu ise iş sağlığı ve güvenliği hukuku alanında karşımıza çıkmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu yeni bir yasa olmasına karşın, işçi sağlığının psikolojik yanı açısından yeterince tatmin edici hükümler içermemektedir. Kanunun İş Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili maddesine göre:

“İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar” (Laçiner, http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=98).

İş kanununun psikolojik tacizle ilişkilendirebilecek maddeleri dışında, gerek yargı gerekse doktrin tarafından kabul gören ve işverenin görevleri arasında sayılan

“işçiyi gözetme borcu” ilkesinden yola çıkarak da hukuki bir dayanak sağlanabileceği düşünülmektedir. Çünkü işverenin işçiyi gözetme borcunun içerisinde yalnızca iş sağlığı ve güvenliği gibi konular yer almamaktadır. “İşçiyi gözetme borcu”nun tanımına, işçinin çalışma ortamındaki her türlü rahatsız edici davranışların da dahil edilebileceği görüşü hakimdir

(http://www.mobbingturkiye.net/index.php?option=com_content&task=view&id=127&

Itemid=39).

Psikolojik taciz konusunda ülkemizde mahkemelere yansıyan çok sayıda dava bulunmamaktadır. Hukuk sistemimizin yavaş işleyen yapısı, henüz bu konuda kesinleşmiş bir yargı kararının olmayışı ve psikolojik tacizi ispatlamanın zor olduğu düşüncesi, konunun hukuki düzleme taşınmasını zorlaştıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak tüm bunlara rağmen, mahkemelere taşınan psikolojik taciz vakaları da mevcuttur. Şimdiye kadar görülen psikolojik taciz davalarında kesinleşmiş bir karar bulunmamakla birlikte yerel mahkemelerin davacılar lehine hüküm verdiği davalar mevcuttur (Guerrero, 2009).

Ülkemizde henüz psikolojik taciz vakaları hukuksal zeminde kendine çok fazla yer bulamamış olmasına karşın bazı gelişmiş ülkelerde psikolojik taciz kavramı

yasalarla düzenlenmiştir. İlk kez İsveç’te kanun kapsamına alınan psikolojik taciz olgusunu Norveç, Fransa, İtalya, Finlandiya, Almanya ve Kanada da yasal olarak tanıyan ülkelerdir (Guerrero, http://www.bc.edu/schools/law/lawreviews/meta-elements/journals/bciclr/27_2/10_TXT.htm).

Psikolojik taciz konusu Avrupa Birliği çalışma hukuk mevzuatı içerisinde ise;

“Sağlık ve Güvenlik Çerçeve Kanunu” içerisinde yer almaktadır. Ancak bu çerçeve kanunun, genel olarak psikolojik risklerden çok fiziksel riskleri düzenlediği için yetersiz olduğu ve Avrupa Birliği Konseyi’nin psikolojik tacizle ilgili yeni bir direktif çıkarması gerektiği düşünülmektedir. ABD’de de, ülkemizde olduğu gibi doğrudan psikolojik taciz’i düzenleyen bir kanun bulunmamakla birlikte mahkemelere yansıyan psikolojik taciz vakaları Medeni Kanun çerçevesinde değerlendirilmektedir (Guerrero, http://www.bc.edu/schools/law/lawreviews/metaelements/journals/bciclr/27_2/10_TXT.

htm).