• Sonuç bulunamadı

1.2. Türkiye ile ABD’de Polislik Mesleği Ve Polis İmajı

1.2.4. Polis İmajını Etkileyen Faktörler

Polis imajını oluşturan veya etkileyen faktörleri tek bir nedene bağlamak mümkün değildir. Kişinin siyasi görüşünden, dünyayı yorumlamasına, karakteristik özelliklerinden, yaşadığı coğrafyaya kadar birçok etken, o kişinin polisi algılamasında ve dolayısıyla zihnindeki polis imajının şekillenmesinde önemli rol oynayabilmektedir. Bunlarla beraber polisin tutum ve davranışları, toplum içerisindeki faaliyetleri, fiziki görüntüsü ve diğer bizzat polis ile ilgili birçok etken de polisin algılanmasında ve polis imajının oluşumunda oldukça önemlidir. Ve tabi ki halkın polisten beklentisi ve polisin de bu beklentiye nasıl karşılık verdiği bir diğer önemli etkendir. Ayrıca medyanın polisi topluma sunuş şekli, kısmen de olsa sinema ve dizi

53

filmlerindeki polis figürleri gibi yapay karakterler polis imajının oluşumunda etkili olabilmektedir.

Polis imajını, yalnızca bir kavram olarak ele alıp değerlendirmek mümkün değildir. Zira bu kavram disiplinler arası birçok faktörün bir araya gelmesi neticesinde oluşmaktadır. Örneğin Türk Emniyet Teşkilatı, ülke genelinde örgütlenmiş il ve ilçe birimleri sayesinde çok büyük bir yapıya kavuşmuştur. Bunun sonucu olarak da bu devasa yapının imajı oluşurken, örgüte ait birçok unsur etkili olabilmektedir (Kıvrak, 2013: 42). Ya da ırk ve etnik köken gibi demografik özellikler de kişinin polisi algılamasında ve polis imajının oluşumunda önemli rol oynayabilmektedir. Demografik özellikler ile birlikte kişinin polis ile daha önceden yaşadığı birebir tecrübeler, yaşadığı bölge ile ilgili coğrafik şartlar, yaşanılan bölgenin suç oranları veya toplumun yozlaşması ve kaos gibi durumlarda polis imajını etkileyebilmektedir (Yonca, 2011: 69). Gallagher vd.’ne göre de(2001: 3); polis imajının oluşumunda üç unsur çok önemlidir. Bunlar; polis ile ilgili değerlendirme yapan vatandaşın kişisel özellikleri, bu kişinin son zamanlarda polis ile kurduğu birebir temas ve kitle iletişim araçlarının polisi ve suçu topluma nasıl yansıttığıdır.

Toplumun polise bakış açısını yani insanların zihinlerindeki polis imajını ve bunun nasıl oluştuğunu anlamanın en güvenilir yolu, kişilerin tutum ve davranışlarını ölçmeye yönelik yapılan anket veya mülakat çalışmalarıdır. Bu şekilde bireylerdeki polis imajının olumlu mu olumsuz mu olduğunun yanı sıra bu imajın nasıl oluştuğu, oluşum sürecinde ve sonrasında nelerden ne oranda etkilendiği gibi konular da daha net anlaşılacaktır. Polis imajını etkileyen faktörlerin tespit edilmesi halinde de, bu bilgiler polis imajına yönelik yapılan çalışmalarda yol gösterici bir pusula görevi görecektir. Örneğin halkın polis algısı ve bu algılamayı etkileyen faktörler ile ilgili yapılan bir araştırma neticesinde şu bilgiler elde edilmiştir (Maxson vd., 2003: 4):

 Kişinin ikamet ettiği bölgedeki suç oranına ve düzensizliğe yönelik algısı, polis hakkındaki düşüncelerini önemli derecede etkilemektedir.

 Polisle gayri resmi iletişim halinde olan kişiler, sadece resmi etkileşim içerisinde olan kişilere oranla, polise yönelik daha pozitif algılamalara sahiptirler.

 Düzensizliğin ve kargaşanın yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanların polise yönelik düşüncelerinde, ırk veya etnik köken önemli bir değişken değildir.

54

 Medya, polisin algılanmasında zannedildiği kadar önemli bir etkiye sahip değildir.

İnsanların polise yönelik tutumları hakkında yapılan ilk dönem araştırmalarında ise, bireyin polise yönelik tutumlarında o kişinin polisle yaşadığı tecrübelerin, kişinin kendi özelliklerinden daha etkili olduğu yönünde bulgular elde edilmiştir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada; çalışmaya katılan kişilerin polise yönelik tutumlarında, polisle yaşanan olumlu veya olumsuz temasların % 20 etkili olduğu, demografik özelliklerin ise sadece %2 oranında etkili olduğu belirlenmiş (Skogan, 2005: 299), söz konusu araştırma neticesinde elde edilen bilgilerden kişinin polisle ilgili deneyimlerinin, demografik özelliklerden daha etkili olduğu anlaşılmıştır. Ancak yine ABD’de yapılan bir başka araştırmada; ırk, yaş, cinsiyet ve gelir seviyesi gibi kişisel faktörlerin insanların polise yönelik tutumlarında temel belirleyiciler olduğu anlaşılmıştır (Johnson, 1993: 34). Her iki araştırma sonucuna bakıldığında, kişilerin polis algısını ve tutumlarını belirleyen faktörlerin kişiden kişiye değiştiğini görmek mümkündür. Bu nedenle bazı kişilerde polis ile ilgili tecrübeler algıları ve tutumları belirlerken, bazılarında da yaş, cinsiyet, ırk gibi demografik özellikler etkili olabilmektedir. Toplumun polise bakış açısını ve halkın polis algısını etkileyen faktörleri anlamaya yönelik yapılan bazı diğer çalışmalarda ise; yaş itibariyle daha yaşlı olanların, sosyo-ekonomik statüsü yada refah seviyesi yüksek olan kişilerin, taşrada yaşayanların ve yaşadığı yer ile ilgili olumlu düşünceye sahip olan kişilerin polise dair algısının ve bakış açısının daha olumlu olduğu şeklinde bilgiler elde edilmiştir (Gallagher vd., 2001: 9-10)

Yukarıda belirtildiği üzere toplumdaki polis imajının oluşumunda, oluşan imajın güçlenmesi veya zayıflamasında ya da olumlu/olumsuz yön değiştirmesinde birçok faktör etkili olabilmektedir. Bu faktörlerin araştırılmasına yönelik yapılan çalışmalar ise genellikle polisin dışındaki etkenlere yani topluma odaklanarak bireylerin özelliklerine yoğunlaşmış, dolayısıyla imajın oluşumuna etki eden polisten kaynaklı faktörler ikinci planda kalmıştır. Oysaki polis imajının oluşumunda bireysel veya toplumsal faktörler kadar, polis ve emniyet teşkilatı ile ilgili faktörler de etkili olabilmektedir. Bu kapsamda polis imajına etki eden polisle ilişkili bazı faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz (Ivkovic, 2008: 413):

55

 Emniyet birimlerinin yapısal boyutu ve heterojenliği,  Kaynakların ve ekipmanın kullanılabilirliği,

 Yönetimin kalite anlayışı,  İşe alım şartları,

 Eğitim ve denetleme,

 İç kontrol mekanizmasının işleyişi,  Polis kültürünün kuralları.

Polisin hukuki açıdan zor kullanma gücüne sahip olması, insanlar tarafından devlet memurları içerisinde önemli bir konuma yerleştirilmesine ve bu şekilde kabul görmesine neden olmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak da polislerde, toplumun önemli bir parçası olma düşüncesi ortaya çıkmaktadır (Çevik vd., 2008: 128). Bu düşünce polislerin sahip olduğu alt kültür ile de birleşerek polislerin tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Polisin görevi esnasında yaptığı veya yapmadığı tutum ve davranışlar da insanların polis algısını ve dolayısıyla polis imajını şekillendirmektedir. Polis imajını belirleyen veya etkileyen faktörleri inceleyen araştırmalarda ise, polis ile ilgili diğer faktörler gibi polis alt kültürü de çok fazla ele alınmamış bir konudur. Oysaki polis algısı oluşurken, toplumun birincil referans kaynağı bizzat polisin kendisidir. Polisler de görevlerini kanun ve yönetmelikler çerçevesinde yerine getiriyor olsalar da, olay anındaki konuşmalarından fiziksel tavırlarına, kılıf kıyafetinden insanlara yaklaşımına kadar birçok konuda polis alt kültürü etkisini göstermektedir. Bir meslek grubunun kendi iç sisteminde geliştirdiği alt kültür normlarının en olumsuz tarafı ise, kendine has değer yargılar üretip mensuplarının toplumdan kopmasına ve içe kapanmalarına neden olmasıdır. Muhafazakârlık, şüphecilik, sivilleri potansiyel suçlu görme, biz ve onlar şeklinde ayrım yapma, toplumdan uzaklaşıp meslek içi dayanışmaya götüren bir süreç gibi özelliklere sahip olan polis alt kültürü (Yılmaz, 2010: 198-199) de, polislerin toplumdan uzaklaşmasına, şüpheyle yaklaştığı insanlar ile sağlıklı iletişim kuramamasına ve gereksiz otoriter uygulamalara neden olmakta, bu durumda toplumun polise bakış açısına olumsuz şekilde yansımaktadır. Ayrıca ‘kinizm’ kavramı ile ifade edilen güvensizlik, kuşku duyma ve şüphecilik duyguları polis alt

56

kültürünü etkileyerek, polisin hizmet ettiği topluma esasında güven duymamasına, topluma yabancılaşmasına, insanlara şüpheyle bakarak dost veya düşman şeklinde ayırmasına, bu şekilde de polisin toplumdan kendisini soyutlamasına ve insanlardan uzaklaşmasına neden olmaktadır (Şimşek, 2015: 256). Bunlarla birlikte göreve geliş ve gidişlerinde dahi toplu taşıma araçlarını kullanmayıp kendi kurum servislerinden yararlanan, sadece mesai saatlerinde değil kullandığı servis araçları ve oturduğu lojmanlar da dahi ast-üst ilişkileri geçerli olan, dolayısıyla görev haricinde bile mesleki kuralların etkisi altında bulunan emniyet personelinin topluma yabancılaşması kaçınılmaz bir sonuçtur (Kıvrak, 2013: 47).

Polis birimlerinin sürekli halkın içinde olması ve insanlarla yüz yüze iletişim kurması, emniyet teşkilatının diğer kurumlara göre halkla ilişkilerine daha fazla önem vermesine neden olmuştur. Polis verdiği hizmetle halkı etkilerken, halkın da bu hizmetlere verdiği olumlu veya olumsuz tepki polisi etkilemektedir. Bu yüzden insanlara güven vermeyen veya toplumca desteklenmeyen polisiye faaliyetleri gerçekleştirmek mümkün değildir (Becerikli, 2010: 385-386). Sonuçta polis birimlerinin kurulma sebebi ve asli görevi, insanların güvenliğini sağlamak ve bu güven ortamını sürdürmektir. Polisin bunu yapabilmesi için de, öncelikle toplumun polise güvenmesi gerekir. Bu nedenle polisler, görevlerini insanları korkutup yıldırarak değil, onlara güven duygusu aşılayarak ifa etmek zorundadır. Günümüzün modern toplumlarında da, görevini insanları korkutarak değil, güven vererek yapan polisler modern polis olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle polis olmak isteyen bir kişinin, vücuduyla vicdanını uyum içerisinde kullanabilen, karşısındaki insanın da hislerine önem veren, çevresine karşı duyarlı, sorumluluklarının bilincinde, insan haklarına saygılı (Yıldız, vd., 2008: 18), duygularına hâkim olan, muhatap olduğu kişilere göre davranışlarını şekillendiren, neyi neden yaptığını topluma izah edebilen, kurallara herkesten önce riayet eden, kararlarında kati ama yumuşak bir tarzı olan, güvenilir, hakkaniyetli ve taraf tutmayan bir kişi olması gerekir (Dikici, 2004: 22).

Polis imajının oluşumuna etki eden faktörlere kamu yönetiminden kaynaklı unsurları da eklemek mümkündür. Zira devletin merkeziyetçi ve otoriter yapısı, Türk Polis Teşkilatı’nı ve onun faaliyetlerini de etkilemiştir. Otoriter polis modeli anlayışının bir yansıması olarak da, özel sektörün veya gönüllü kuruluşların güvenlik hizmetlerine katılımına izin verilmemiştir. Çevik’in de belirttiği üzere (2002: 47-49);

57

güçlü devlet anlayışının polis hizmetlerine aynen yansıması neticesinde, devlet ile toplum arasındaki kopukluk polisin halkla ilişkilerini de şekillendirmiştir. Aşırı merkeziyetçi ve üstten alta yönetim felsefesi, ülke yönetiminde elitist bir karakterin oluşmasını sağlamış ve bu durumda topluma rağmen toplum için bir şeyler yapma fikrini doğurmuştur. Bu anlayışın emniyet teşkilatı için de geçerli olması, polisin toplumdan kopmasına sebep olmuştur. Merkeziyetçi yönetim anlayışı polisin halktan kopmasına neden olduğu gibi halkında polisle yakınlaşmasına, insanların kendisine sunulan hizmetlerle ilgilenmesine ve bunlara katılımına engel olmuştur (Aydın, 2006: 58).

İnsanların zihinlerinde polis imajları değişik faktörlerin etkisiyle oluşmakta ve oluşan bu imajlar zamanla bazı farklı faktörlerin etkisiyle değişebilmektedir. Örneğin Yonca (2011: 123), halkın gözündeki polis imajının üç temel şekilde ortaya çıktığını belirtmiştir. Bunlardan ilki, kişinin polisle yaşadığı doğrudan ilişkiler yani tecrübeleridir. İkinci faktör, kişiye üçüncü şahısların aktardığı polisle yaşadıkları deneyimlerdir. Üçüncü faktör ise, kişinin medyada polisiye olayların sunumu neticesinde elde edilen bilgilerdir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, üçüncü şahısların aktardıkları bilgilerin de medyadan elde edilmiş olabileceği ihtimalidir. Bu ihtimal de göz önüne alındığında polis imajının oluşmasında medya oldukça önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkkahraman’a göre de (2004: 8); günümüz yaşamında imaj oluşturulurken veya geliştirilirken en önemli rol şüphesiz kitle iletişim araçlarına düşmektedir. Zira bir kişinin veya kurumun yaptığı ya da yapmadığı şeyler, toplumunun büyük kesimlerince genellikle medya aracılığıyla fark edilip değerlendirilmektedir. Hatta bazı zamanlarda medyanın verdiği bilgiler, gerçek bilgilerinde önüne geçip toplumun kabul görmüş genel doğruları şeklinde algılanabilmektedir. Bu nedenle kişi ve kurum imajının olumlu veya olumsuz şekillenmesinde etkili olan faktörler içerisinde, kitle iletişim araçları yadsınamayacak bir öneme sahiptir.

Medyanın eleştirdiği kurumlar içerisinde polisin ilk sıralarda yer aldığı hatta birinci sırada olduğu söylenebilir. Polise yöneltilen en önemli eleştiriler ise; başta toplumsal olaylar olmak üzere birçok olayda polisin orantısız güç kullandığı, belirli bazı görüşlere sahip insanlara karşı acımasız davrandığı, insan haklarına gerektiği gibi saygı göstermediği, işkence yaptığı, devletin veya toplumun değil hükümetin polisi

58

olduğu ve halkla bütünleşmeye çalışmadığı şeklindedir (Yüksel, 2005: 5). Polise yöneltilen eleştiriler ile birlikte polisin de topluma yönelik bir takım eleştirileri bulunmaktadır. Bunların başında, görevini yapan polise karşı insanların işe siyaseti karıştırması ve arkasında birilerinin olduğu tarzındaki söylemler gelmektedir. Bunun haricinde insanların genel itibariyle eğitimsiz oluşları, polise yönelik anlayışsız ve saygısız tutumlar; insanların kanunları bilmemesi ve polis ile toplum arasındaki iletişim kopukluğu polisin yapmış olduğu diğer eleştirilerdir. Bu eleştirileri ile birlikte polisler, medyanın da bilinçli ve yanlı bir tutum içerisinde olmasını önemli sorunlar içerisinde görmektedir (Akşit ve Demirtaş, 2003: 441). Medyanın polis ile ilişkisine dair yapılan çeşitli araştırmalar, medya ile polisin sürekli karşı karşıya geldiği konusunda görüş birliği içerisindedirler. Bu karşıtlığın iki boyutu bulunmaktadır. İlki medyanın görevini yaparken polisin müdahalesine maruz kalması ve haber üretilirken polisin buna engel olmaya çalışmasıdır. Karşıtlığın ikinci boyutu ise, medyanın topluma sunduğu görüntülerde, fotoğraflarda veya haber metinlerinde polisi insanlara nasıl gösterdiği, daha genel tabirle basının ürettiği polis imgesinin ne kadar gerçekçi olduğudur. Keza medya bazı dönemlerde, polisi doğru olmayan bir çerçevede imgeleyip (Dursun, 2010: 397) topluma o şekilde sunmuştur. Medyanın topluma sunduğunu zannettiği polis imajıyla gerçekten sunduğu polis imajı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Bununla ilgili yapılan toplantılarda ise, medya ve emniyet teşkilatının ileri gelenleri birbirlerine içtenlikle yaklaşıp samimiyetlerini vurgulasalar da, mevcut durumun tespiti için yapılan basın taramalarında, olması istenilen veya umulan ile uygulamadaki gerçekler arasındaki farklar dikkat çekmektedir (Pembecioğlu, 2010: 448).

İnsanların temel gereksinimlerinden güvenlik ihtiyacını karşılayan polis teşkilatının, görevini başarıyla yapabilmesi ve bunu sürdürebilmesi için toplumun desteğini alması ve halkla ilişkilerini en üst seviyede tutması gerekmektedir. İnsanların polisi desteklemesi ve iyi ilişkiler kurması da o toplumdaki polis algısının nasıl olduğuyla ilgilidir. Şayet toplumun polis algısı dolayısıyla da toplumdaki polis imajı olumsuz ise, vatandaşın polisle yakınlaşması ve işbirliğine gidip onu desteklemesi beklenemez. Sonuçta hiç kimse güvenmediği, saygı duymadığı, adaletine ve tarafsızlığına inanmadığı bir kurum veya kişi ile ilişkilerini geliştirmeyecektir. Bu nedenle polis teşkilatı toplumdaki polis imajının en üst seviyede olumlu olabilmesi

59

için elinden geldiğince çalışmalı ve polis imajını nelerin belirlediğini, nelerin etkilediğini tespit ederek bu tespitler doğrultusunda kendisine yol haritası çıkarmalıdır. Bugüne kadar polis imajını belirleyen ve etkileyen unsurların neler olduğu konusunda yapılan çalışmalarda kesin bir ortak noktaya varılamamış olsa da, bu alanda çalışma yürüten akademisyen veya uzmanlar birbirlerine yakın görüşler ortaya koymuşlardır. Bu görüşler doğrultusunda polis imajının oluşumunda, kişinin karakteristik ve demografik özelliklerinin, polis ile yaşadığı tecrübelerin, çevresindeki insanların aktardığı bilgilerin ve de medyanın topluma sunmuş olduğu polis profilinin en önemli faktörler olduğu anlaşılmaktadır. Bunlara ek olarak unutulmaması gereken bir diğer hususta polisin vatandaşlara karşı tutum ve davranışları, kılık kıyafeti, insanlara karşı söylemleri ve tavırları gibi bizzat polisten kaynaklı etkenlerin de polis imajının oluşumunda etkili birer faktör olduğudur. Sonuçta iletişim sürecinde mesajı verecek olan kaynaktır ve toplumun polis algısında, insanlar mesajlarını birincil kaynaktan yani polisten alacak ve aldığı bu mesajları yorumlayarak algılarını oluşturacaklardır. Bu nedenle polis de, tutum ve davranışlarıyla, konuşmalarıyla, hal ve hareketleriyle karşı tarafa yani topluma her defasında mesaj verdiğini unutmamalıdır.

1.2.5. Türk Emniyet Teşkilatı’nın Polis İmajına Yönelik Çalışmaları