• Sonuç bulunamadı

5.6. Anayasal İktisadın Devletin Büyümesine Karşı Önlem ve Küçültülmesi

5.6.2. Ekonomik Anayasanın Bölümleri

5.6.2.2. Parasal Anayasa

Parasal anayasa geniş anlamda para sistemine ilişkin kural ve kurumları ifade etmektedir. Dar anlamda ise parasal anayasa, para sistemine ilişkin anayasada yer alan kuralları ifade etmektedir. Parasal anayasa devletin para basma hakkı ve yetkisini anayasada düzenleyen ve hangi çerçeve içinde para arzını arttırabileceğini belirleyen kuralları içermektedir (Atılgan, 2009: 12).

Bir parasal anayasa, geniş anlamda bir parasal sistemi belirleyen kurumların belirli bir yapısıdır. Bu kurumlar şu sorulara cevap oluşturur. Para vazifesini ne görür? Hangi kurumlar parayı basar? Paranın değerini ne belirler? Para bir ya da daha fazla mal ile tanımlanabilir mi? Kâğıt para değerini kıtlığından mı alır? Eğer öyleyse ne tür otorite, hangi araçlarla ve varsa hangi kurallar altında paranın miktarını düzenlemeye çalışır? (Atılgan, 2009: 13). Devletin hangi şartlarda ve hangi kurallar içerisinde piyasaya para süreceğini ya da para sürülmesi için diğer yöntemlere başvuracağını belirtir. Kısaca parasal anayasa para hakkında kimlerin, nasıl hüküm vereceğini ve nasıl uygulayacağını hukuk kurallarına bağlar ve özgür paranın özgürce kullanılmasının temin eder.

Son yüzyıl boyunca hemen hemen tüm ülkelerde sık sık enflasyon ile karşılaşılmasının temel nedeni, devletin para arzını tekelinde tutması ve para arzına dolaylı yollardan müdahale etme gücüne sahip olmasıdır (Atılgan, 2009: 12). Parasal anayasa, siyasal iktidarların para üzerindeki güç ve yetkilerini istismar etmemeleri için para sistemine ve parasal büyümenin ne şekilde olacağına ilişkin bazı genel kuralların anayasa içerisinde güvence altına alınmasını önermektedir. Anayasal İktisatçılar, tarih boyunca siyasal iktidarı temsil eden yöneticilerin halktan aldıkları ve halk adına kullandıkları yetkilerini daima istismar ettiklerini savunmaktadır (Uzun, 2009: 241). Para bir siyasi gücün iktidarından önce var olduğu gibi iktidarından sonrada var olmaya devam edecektir. Bu nedenle para siyasi gücün egemenliği altına alabileceği bir araç değildir ve bu isteği engelleyecek ve parasal istikrarı koruyacak önlemler alınmalıdır. Aksi halde paranın gücünü kendi çıkarları için kullanmayı isteyecek kişilerin hırslarına gem vurmaları mümkün olmayacaktır.

Parasal anayasa yani siyasi iktidarın para piyasasını düzenleme ve sınırlama yetkisini sınırlayan veya tümüyle ortadan kaldıran anayasa kuralları mutlaka oluşturulmalıdır. Enflasyonun temel sorumluluğunu, devletin para arzına doğrudan ve dolaylı yollardan yaptığı müdahalelerde bulan bu görüş hemen hemen bütün iktisatçıların paylaştığı görüştür (Savaş, 1997: 88-89). Hükümetin para arzını devamlı olarak kötü yönetmesini önleyecek iki alternatif öneri mevcuttur. Birincisi, parasal otoritenin faaliyetlerine yasal sınırlamalar getirmektir. Diğeri ise, hükümetin para arzını belirlemedeki tekel yetkisini kaldırmaktır. Mevcut parasal düzenleme reformu ihtiyacına parasal iktisatçılar arasında geleneksel karşılık, para arzını yönetme sorumluluğu verilen otoritelerin üzerine bir parasal anayasa inşa edilmesi ve uygulanması önerisi olmuştur. Parasal anayasa ekonomide güvenirliliğin, tutarlılığın, öngörülebilirliğin ve şeffaflığın sağlanması açısından önem taşımaktadır. Para miktarındaki değişmelerin günübirlik keyfi ve takdiri müdahalelerden uzaklaştırılması, bireylerin ekonomiye olan güvenlerini arttırır ve para otoritesinin tutarlı politikalar izlemesini sağlar (Atılgan, 2009: 13-15). Yani devlet para birimini belirlemese ve kontrolünü elinde tutmasa enflasyon olmayacaktır, paraya olan güven endeksi artacak, dolayısıyla paranın değeri artacaktır.

James M. Buchanan, anayasal para rejimini savunarak şu önerilerde bulunmuştur: Hükümet para basma yetkisine ve monopolüne sahip olabilir. Fakat anayasa, para otoritesinin gücünü sınırlayan belirli kuralları hüküm altına alabilir (Uzun, 2009: 242).

Brennan ve Buchanan parasal anayasa ile ilgili şu görüşleri sunmaktadır:

Deneyler bize, hükümetlere yapılan ekonomik politika öğütlerinin çok kısa ömürlü değere sahip olduğunu öğretmiştir. Hükümetin karar alma yetkisini kullananlar hepimiz gibi ölümlü kişilerdir ve iktisatçılar tarafından savunulan herhangi bir gerçekten daha çok kendi amaçları doğrultusunda hareket ederler. Bu basit nokta kavranıldıktan sonra ancak anayasal-kurumsal değişikliğin nedeni anlaşılır. Sıradan insanlar tarafından uygulanacak politikalarda reform ancak bu kişilerin uymak zorunda oldukları kurallarda reform yapmakla mümkündür. İngiltere Bankası’nda veya Amerikan Federal Reserve’de karar alanların parasal konularda mevcut olmayan anayasal kurallara bağlı kalarak karar alacaklarını ümit edemeyiz ve etmemeliyiz. Bu insanlar eğer böyle kurallar varsa, ancak o zaman, bu kurallara uygun davranır. 1980’li yılların başında sayıları gittikçe artan pek çok iktisatçı 1970’lerin büyük enflasyonunun kurumsal sebebinin devletin sınırsız para monopolu

olduğunu görmeye başlamıştır. Kurumsal sebepler kurumsal reformları gerektirir. Enflasyon ancak, parasal otoritelerin, uyulması zorunlu hale getirilmiş anayasal kurallara uymalarını sağlamakla önlenebilir. Bunun için değiştirilmesi gereken para politikası değil para rejimidir.

Brennan ve Buchanan dört ayrı parasal rejim tarif etmektedir

1- Devlete yer verilmeyen serbest para piyasası

2- Devlet parası yanında özel paraların bulunduğu piyasa 3- Devletin tanımlayacağı mal-para piyasası

4- Devletin anayasal sınırlar içerisinde para monopolunu yürüttüğü piyasa (Savaş,

1997: 103–105).

Willet’e göre arzu edilen bir parasal anayasa istenilmeyen politika sonuçları için faaliyet alanını sınırlamak, takip edilmesi istenilen politika stratejilerine müsaade etmek, uygulanabilir koşullar sağlamak, mümkün olabildiğince basit ve geniş kitle tarafından anlaşılabilir olmak, çok yaygın tartışma konusu olan belirli bir bakış açısına dayanmamak ve önemli ölçüde desteği temin etmek gibi özellikleri kapsar (Willet, 1986: 145-160). Ayrıca Atılgan(2009) parasal istikrarın korunması için; hükümetlerin bütçe açıkları yaratma güçleri üzerine bir anayasal sınırlama getirilmesi, hükümetlerin ve merkez bankalarının para stokunu etkilemelerini önleyecek bir anayasal güvence sağlanması, para stokunu sınırlayacak bir mekanizma, parasal anayasaların örneğin üçte iki gibi nitelikli bir çoğunluk kararıyla düzenlenebilme zorunluluğunun olması, nitelikli çoğunluk tarafından onaylanan tüm parasal anayasa değişikliklerini geçerli kılabilecek halk referandumu zorunluluğunun olması, hükümet kabinesine belirli koşullar altında değişiklik yapma gücünü veren hiçbir aciliyet ifadesine yer verilmemesi önerilerini getirmiştir. Willet ve Atılgan’ın önerileri dikkate alındığında ulaşılacak sonuç hükümetlerin para ile ilgili yapabileceği iş ve işlemlerin olabildiğince sınırlandırılması gerektiğidir.

Tüm bunlarla beraber para politikasının fiyat istikrarı hedefine odaklanabilmesi, merkez bankalarının bağımsız olması ve gelişmiş mali piyasaların varlığı enflasyon hedeflemesi rejiminin başarısı için olmazsa olmaz koşullar arasındadır (Şiriner ve Turgay, 2007: 68).