• Sonuç bulunamadı

2.1 Kamu Tercihi Teorisi

2.1.3. Kamu Tercihi Teorisinin Temel İlkeleri

2.1.3.1 Metodolojik Bireysellik

Anayasal İktisat yaklaşımının, özellikle liberal tezlerden yol çıkılarak ortaya konulan bir yaklaşım olduğu ortadadır. Bu nedenle liberal iktisat ve siyasal kuramın temel varsayımlarıyla da örtüşmektedir. Bu varsayımların başında, liberal teorinin en temel unsuru olan bireycilik gelmektedir. Diğer varsayımlar ise, bireyin sürekli kendi çıkarlarını önde tutan davranışlarına işaret eden rasyonalite varsayımı ve siyasal mübadele varsayımıdır (Uzun, 2009: 235). Liberalizme göre beşeri ilişkiler âleminin temel varlığı bireydir. Bireyin varlığı, millet gibi bütünlerin varlıklarından daha somut, daha gerçektir. Bireyin insan toplumlarının her türlü kurum ve yapılarının hepsinin esasını oluşturduğunu ve onların üstünde bir yerinin bulunduğunu söylemek bile gereksizdir (Yayla, 2014: 145). Liberallere göre sınıf, devlet, toplum gibi kavramlar gerçek birer varlığı anlatmayan soyutlamalardır. Toplum bireylerin toplamından ibaret bir kavramdır (Tosun, 2013: 2). Toplumun kararları da bireylerin kararlarının toplamından ibarettir.

Buchanan, Kamu Tercihi Teorisinde siyasal karar alma mekanizmasını analiz ederken, kararların esasen bireysel tercihlere dayalı olarak gerçekleştiğini varsaymaktadır. Bu ilkeden hareketle, Kamu Tercihi Teorisi, politikanın ekonomik analizini yaparken, kamu ekonomisinde alınan kararların piyasa ekonomisinde olduğu gibi tamamen birey tercihlerine dayalı olarak gerçekleştiğini varsaymaktadır (Acar ve Bilir, 2013: 89). Bu nedenle, liberalizm metodolojik olarak da bireycidir ve bu onun ontolojik bireyciliğinin doğal sonucudur. Metodolojik bireycilik insan eylem ve davranışlarını incelemeye bireysel insanlardan başlar. Aksi yolu izlemek, yani bireysel insanı ihmal ederek sosyal vakıaları izah etmeye yönelik bilimsel çalışmalara kollektif bütünler bazında başlamak ve oradan bireysel insan hakkında bazı sonuçlar çıkarmaya yönelmek yanlış ve yararsızdır (Yayla, 2014: 148). Belirli sınırlar dâhilinde, ferdi başkalarının kıymet ölçeklerine uymaya mecbur etmektense kendi kıymet ölçülerine göre hareket etmekte serbest bırakmalı, bu saha dâhilinde ferdin kendi gayeleri hükümran olmalı ve fert başkalarının diktatörlüğünden masun kalmalıdır. Ferdi kendi kararlarının nihaî hâkimi olarak kabul etmek, ferdin hareketlerine imkân nispetinde kendi şahsî kanaatlerinin hâkim olması lâzım geldiğine inanmak: İşte ferdiyetçiliğin ruhu budur (Hayek, 1947: 91). Bireyin kararlarını aslında toplumda var olan nihai kararlar olarak kabul etmek ve bireyi karar verirken baskıdan kurtarmak gerekmektedir.

Politikacıların, seçmenlerin, siyasal partilerin ve bürokratların davranışlarını ekonomik bir bakış açısından inceleyen bu kuramcılara göre birey ve kurumlar kendi çıkarlarını düşünen ve bu düşünce çerçevesinde rasyonel hareket eden analiz birimleri olarak belirlenmelidir. Kamusal seçim kuramcıları, bireysel ekonomik davranış modeli, mikro-iktisadi analiz birimleri ve yöntemlerinin kamusal kurumlara da uygulanması gerektiğini savunurlar (Uzun, 2008: 115). Çünkü bürokratlar en temel noktada birer bireydir ve onlarında kendi değer yargıları vardır.

Metodolojik bireycilik karar veren kişilerinde insani eğilimler taşıdığını ve ister istemez kendi içgüdüsel eğilimlerinin kararlarında etkili olacağını savunur. Top-lumda bütün ekonomik ve sosyal kararlar birey tercihlerine göre belirlenir. Kamu kurumları, kamu teşebbüsleri, kısaca devleti oluşturan organların kararları temelde birey tercihlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü bütün fikirler bireylerin beyninde, onların ilgi, istidat, yetenek ve kişisel dünyalarına göre

şekillenerek ortaya çıkar ve kurumsallaşır. Bu nedenle alınan kararları incelerken o karaların hangi kurum ya da topluluk tarafından alındığından çok, o kararları alan bireyler incelenmelidir.

Kamu tercihi insan faaliyetlerinin özel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılmasına karşıdır. Çünkü toplumsal faaliyetlerin ve kararların tümü insanların özel çıkarlarının kesişmesi sonucu ortaya çıkan grupların eseridir (Sakal ve Şahin, 2009: 80). Bir toplumda alınan bütün kararların özde toplumu oluşturan bireylerin tercihlerine göre alındığı ve şekillendiği kabul edilmektedir. Bu tür bir genellemenin sonucu olarak kamu kurumlarında, kamunun bir parçası olan kamu işletmelerinde de alınan kararların merkezinde birey tercihleri yer alacaktır (Uzun, 2008: 116). Kişileri bireysel tercihleri dışında değerlendirmeye çalışırsak aslında toplumsal ve kurumsal kararların temeline inme şansımız kalmayacak ve neden sonuç ilişkisi ortaya çıkmayacaktır.

Toplumda tüm ekonomik ve sosyal kararlar bireysel tercihlere göre belirlenir. Devletin organik kurumlarının bir tercihte bulunması mümkün değildir. Bütün kararlar temelde bireyin tercihlerinin bir sonucudur (Dede, 2010: 5).

Özellikle politik olarak verilen her kararda kararı veren kişinin özel çıkarları için fayda maksimizasyonun en yüksek olması kararın etkiler. Dolayısıyla ekonomik olarak fayda maksimizasyonunun dışsal etkilerden bağışık olduğu savunulamaz (Savaş, 1997: 61). Aksine alınan bütün ekonomik kararlar karar vericilerin dış dünyadaki çıkarları ile uyumludur.

Kamu Tercihi Teorisinin bireye ilişkin temel varsayımı; bireylerin hem ekonomik, hem de siyasal hayatta kendi çıkarlarını koruma peşinde olan rasyonel egoistler olduğu düşüncesidir. Ekonomik davranışlarında kendi çıkarını gözeten bireyin siyasal davranışlarında kamu yararını esas almadığını, aksine siyasal ya da yönetsel davranışın da bireysel çıkarlar çerçevesinde şekillendiğini ve o nedenle de ekonomi biliminin yöntemleri ile analiz edilmesi gerektiğini savunurlar. Buna göre, tüm politik aktörler bireysel çıkarlarını ön planda tutarak hareket ederler (Çoban, 2014: 76-77). Toplumsal bir davranış, herhangi özel bir davranış gibi, tamamen ferdi tercihlere ve ferdi amaçlara dayanır ve toplumsal davranışın ortaya çıkışı, ancak

ferdin veya fertlerin kendi zihinlerinde yapacakları bir değerlendirmeden sonra olur. Bentham, toplumun tek tek kişilerden oluşan hayali bir kütle olduğunu, bu kişilerin onun üyeleri olduğu kadar kurucu unsurları da olduklarını ve toplumun çıkarının onu oluşturan çeşitli üyelerin çıkarlarının toplamı olduğunu ileri sürmüştür (Uzun, 2009: 235). Kamu tercihi kuramı, toplumsal kararların ve uzlaşmaların aslında farklı çıkarların bir noktada birleşmesi olduğunu öngörmektedir. En basit örneği ile irdelersek; bir partinin iktidar olabilmesi için toplumdaki her bireyin oylarının çoğunu alması yani bireylerin çoğunun aynı partide karar kılması gerekir. Bunun içinde bu parti ayrı ayrı her bireyin çıkarına seslenecek politikalar üretmelidir.

Kamu Tercihi Teorisi, politikanın ekonomik analizini yaparken bu ilkeden hareketle kamu ekonomisinde alınan kararların özel ekonomide olduğu gibi tamamen birey tercihlerine dayalı olarak gerçekleştiğini varsayar (Sakal ve Şahin, 200: 80). Liberalizmin ve Anayasal İktisat teorisinin temel değeri bireydir. Liberal düşüncede insan söz konusu olduğunda kastedilen şey birey olarak insandır, yoksa başka kolektif varlıklar değildir. Çünkü liberaller sınıf, devlet ve toplum gibi kavramların gerçek bir varlığı anlatmadıklarını, bunların sadece kavramsal bir soyutlama olduklarını düşünürler… Toplumu oluşturan bireylerin amaçlarından, değerlerinden, çıkarlarından bağımsız, hele onların üstünde bir amacı, değeri, çıkarı kısaca bir iyi anlayışı yoktur (Tosun, 2013: 2).

Sonuçta karar vericiler bireylerdir ve onlar karar verirken kendi tercihlerine göre hareket etmektedirler ve bu nedenle bireylerin hukuk temelinde hareket etmesi için gereken bütün önlemlerin alınması gerektiğini savunulmaktadır.