• Sonuç bulunamadı

2.OKSİMORON SANATI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

3. SANAT OLARAK OKSİMORON

3.3. Oksimoron Sanatının Diğer Edebi Sanatlarla İlişkis

3.3.1. Paradoks ve Oksimoron

Oksimoron sanatı ile paradoks arasındaki farklılıkların ve oksimoron sanatının paradoks olmadığını ortaya koymadan önce; paradoks kavramının ne olduğu üzerine değerlendirmelerde bulunmak, kavramın ne tür tanımlar içerisinde olduğu göstermek, konunun anlaşılması bakımından önemlidir.

240 Özlem Fedai, Garip ve İkinci Yeni Kavşağında Bıçkın Bir Şair: Metin Eloğlu ve Şiiri, Poetika

Yayınları, İstanbul 2011, s.319

241 Metin Eloğlu, Bu Yalnızlık Benim-Toplu Şiirler (1951-1984), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

2014, s.198

95

TDK Güncel Türkçe Sözlük’te bu kavram, “paradoks “isim: Fransızca paradoxe”, 1.Aykırı düşünce 2. Çelişki”, Felsefe Düşünceler arasında tartışmaya açık, kesin bir yargı içermeyen karşıtlık” 243 şeklindedir.

Kelimenin Türkçeye Fransızcadan geçtiği çeşitli alanlarda ve anlamlarda kullanıldığı görülür. Kavramın tarihsel gelişim içerisinde geçirmiş olduğu değişimler belirtilirken, kavramın bugün orijinal anlamdan farklı bir kullanımda olduğu görülmektedir. Kavram, felsefe ve mantık alanları içerisinde sıklıkla kullanılırken edebiyat, hukuk vb. alanlarda da aynı sıklıkta kullanım alanlarına sahiptir.

Karar verme aşamalarında geçerli ya da geçersiz savları belirlemek, çözümü olan sorular için çözümü sağlayan doğru seçeneği bulmak anlamına gelmektedir. Çelişkili durumların çözümü, karar vermeyi olanaklı kılan ölçütleri ve yöntemleri gerektirir. Ancak, açmazları nedeniyle çözümsüz kalan sorular, seçimin yapılamadığı; kararın verilemediği paradoksal bir durum yaratmaktadır. Çözülmesi gereken, çelişkinin yarattığı sorunun içinden bir seçeneğin belirlenip karar alınması değil; çözülmesi gereken çelişkinin kendisidir. Sorunun kendi içerisinde kalındığı sürece çözümün olanaksız olduğunu gösteren paradoksal durum, dilin ya da düşüncenin muğlâklığı, çift anlamlılığıyla ilişkili değildir. Seçenekler arasında çatışkının, mantıksal bir çelişkinin bulunduğu durumlar, karar vermeden öte, seçimin de olanaksız olduğu karar verilemezlik örneğini oluşturur.244

Çözümü olan sorular için çözümler üretmek, bu çözümü dile getirirken geçerli ya da geçersiz savların sunulması şeklinde gerçekleşir. Ancak bazı durumlarda sorunun çıkmazlığı ve karmaşıklığı yüzünden çözülmesi gereken çelişkinin yaratmış olduğu belirsizlik vardır. Bu belirsizlik çoğu zaman, paradoksal durumlar yaratmaktadır. Sorunun kendi içerisinde kaldığı sürece çözümün muğlâk hale geldiği durumlarda mantıksal çelişki görülmekte, seçim ya da çözüme dair kavramlar üretme ve kullanma durumları arasında karar veremezlik doğmaktadır. Kavramın içerik yönünden çıkmaz bir hal içinde olduğu düşünüldüğünde, paradoks durumlarda çözüm için atılmış bir adım göremeyiz. Bu çözümsüzlük içinde çözümsüzlüğe mahkûm oluş, bu çıkmaz durumu yansıtan ifadelerin oluşmasını sağlamaktadır. Bu çıkmaz durumun kendini bulduğu ifadelerde ağırlıklı olarak çelişki ve tutarsızlığın olduğu görülmektedir.

Platon’un Menon diyalogunda Sokrates “ insan ne bildiği şey üzerine ne de bilmediği şey üzerine araştırma yapabilir; çünkü eğer biliyorsa, araştırma yapma

243http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=PARADOKS

Erişim Tarihi: 12.08.2015

244 Erdal Cengiz, “Paradokslar ve Karar Verilemezlik”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:65 S.2, Bahar

96

gereksinimi yoktur; eğer bilmiyorsa bilmediği konuyu araştıramaz çünkü neyi araştıracağını bilmiyordur”sözleriyle, dil kullanımında olduğu kadar düşünme sürecinde de çatışkıların varlığını göstermektedir. 245

Yukarıda Sokrates’ten yaptığımız alıntıdan hareketle, “ne…ne “ yapısıyla bir çıkmazın oluşu görülür. İnsan eğer bir şeyi biliyorsa, o şeyi araştırmasına ihtiyacı yoktur. Çünkü araştırılmak istenen şey bilinendir. Ancak bir şey bilinmiyorsa onu da araştırmak imkânsızdır. Çünkü bir şeyi bilmeyen, “neyi, nasıl ve ne şekilde” araştırdığına da bilmez. Görüldüğü üzere, çıkmaz bir durum söz konusudur. Bir yandan bilmek eylemi ile yapılamayacak bir araştırma diğer yandan bilmeme eylemi ile yapılamayacak araştırma her iki durumda da bir çıkmaz söz konusudur.

Çatışkının ortadan kaldırılması, çatışkıdan bağımsız bir dış gönderge aracılığıyla olanaklıdır; ancak, çatışkının kendi içinde, kendine göndermede bulunularak ortadan kaldırılması olanaklı değildir. Bu çatışkılar ya da çelişkiler, kanıtlanamayan varsayımlar olarak, mantıkta paradoks olarak adlandırılmaktadır. Ne doğru ne de yanlış olarak tanımlanabilecek tümcelerin; ne geçerli ne de geçersiz olarak tanımlanabilecek çıkarımların oluşturduğu paradokslar, biçimsel mantığın sınırları içerisinde çözümlenememektedir. Çünkü paradokslar, doğru olduğu durumda yanlış; yanlış olduğu durumda doğru olan çelişkili durumları gösterirler. “Yalan söylüyorum.” diyen kişinin sözünün doğru olması durumunda söylediğinin yanlış ( yalan) ; sözünün yanlış (yalan) olması durumunda söylediğinin doğru olması örneğinde olduğu gibi. 246

Paradoksun ortadan kaldırılmasına yönelik değerlendirmeler yapan Erdal Cengiz, bu durumun dış bir gönderge aracılığıyla gerçekleşeceğini savunmaktadır. Ancak, ifadenin kendi içerisinde sahip olduğu çelişki, bu durumu ortadan kaldırmaktadır. Ne doğru ne de yanlış cümlelerin oluşturduğu paradoksal ifadeler, mantık sınırları içerisinde bir tutarsızlığın ürünüdür.

Paradokslar, bir yargıda bulunan tümcelerin kendilerine göndermede bulunmalarından ötürü çelişkili ya da tutarsız bir durum yaratır. Temelde, tümcenin göndergesinin kendisi olması ya da tümcenin doğruluğu üzerine değerlendirme yetkisinin yine tümcenin kendisinde olması tutarsızlık ya da çelişki yaratmaktadır. … Bu çelişik durum, aslında bir üst derece çözümleme ya da dışarıdan bir tümce aracılığıyla ortadan kaldırılamaz; çünkü tümcede dile getirilen yargı tümcenin sınırları içerisinde bir yargıda bulunmayı gerektirmektedir. Benzer bir biçimde, tek başlarına alındığında tutarlı olan ama bir arada bulunmalarıyla tutarsızlık yaratan önerme kümeleri de paradoksların kaynağıdır. 247

Paradoks ifadelerin yapısal özelliklerinden bahseden Cengiz, çelişki ya da tutarsızlık oluşturan durumların oluşma sebebi hakkında bilgi verir. Bu çelişik durumun bir üst çözümleme ya da dışarıdan bir cümle aracılığıyla ortadan

245 Cengiz, a.g.m., s.78 246 Cengiz, a.g.m., s.78 247 Cengiz, a.g.m., s.78

97

kaldırılamayacağını savunan Cengiz, bu yapıların çelişikliği ve tuhaflığının yoğunluğundan bahseder. Kavramların tek başına kullanıldığında tutarsızlık oluşturmadığını ancak bir arada bulunmalarından dolayı çelişkinin paradoksun kaynağı olduğu görülür.

Lisbeth Booth, paradoks ve oksimoron kavramları arasında ayrım yapar. Kavramlar arasındaki ayrıma ek olarak, paradoks ve oksimoron örnekleri veren Booth, hangi durumlar eşliğinde oksimoron ve paradoks arasında farklılıkların olduğunu gösterir. Booth’un bu ayrıma yönelik olarak değerlendirmeleri, öncelikle kavramların tanımlarını vermeye yöneliktir. Kavramların tanımlarından hareketle, Booth konu ile ilgili düşüncelerini sıralar:

Edebi terimler ya da sanatlar hakkında bilgiye sahip olmak isteyen çoğu öğrenci, oksimoron ve paradoks kavramlarını ayırt etmede zorlanır. Oksimoron, birbiri ile çelişkili iki sözcüğün birleşiminden doğan yapılar iken; paradoks, birbiri ile çelişkili görünen fakat doğru elementleri içeren bir cümle ya da durumdur. 248

Her iki kavramı tanımlayan Booth, aradaki ayrıma işaret eder. Oksimoron, çelişkili ve tutarsız ifadelerin ürünü olan iki sözcükten oluşurken; paradoks birbiriyle çelişkili ancak doğru elementlerle tutarlı yapılara sahip ifadeler topluluğudur. Kavramları tanımlayan Booth, bu yapıları terim şeklinde ele alarak yorumlamalarda bulunur:

Paradoks ve oksimoron arasındaki kayda değer ayrım, tanımlanan ifade ya da terimlerin uzunluğuna bağlıdır. Oksimoron, iki sesli ifadeden oluşan kısa bir yapı iken; paradoks uzun ifadelerden, paragraflardan hatta tam bir öyküden de oluşabilir. Temelde paradoks, bir doğruyu aydınlatmayı sağlayan çelişkilerin arkasındaki uzun fikirler olarak tanımlanırken; oksimoron aynı fikri temsil eden iki sesli basit ifadeler için kullanılır. 249

Her iki ifadenin arasındaki ayrımdan bahseden Booth, bu iki türün kısalık ve uzunluk bağlamında bir ayrım içerisinde olduğunu belirtir. Oksimoron kavramların kısa yapılardan oluştuğunu belirten Booth, paradoks yapıların bunun aksine uzun ifadeler oluşundan bahseder. Şekilsel açıdan bir ayrımdan bahseden Booth, her iki kavramın arasındaki farkların belirgin bir açıklaması olarak bu ifadelere başvurur. Bu ayrımlarda bulunduktan sonra Booth, paradoks ve oksimoron örneklerine yer verir:

248 Lisbeth Booth, “What Is the Difference Between an Oxymoron and a Paradox?” , http://www.ehow.com/info_8634647_difference-between-oxymoron-paradox.html Erişim Tarihi: 30.04.2015

98

Oksimoronları yöneten sıkı kurallardan dolayı, bu kavramlar bir olayı basite indirgemek için kullanılır. Oksimoronun tipik örneği, koca cüce ifadesidir. Jumbo ifadesi, büyük-koca anlamına gelirken shrimp “cüce” ifadesi ise “küçük, cüce” anlamlarına gelir. Diğer bir örneğimiz, açık sır, sağır edici sessizlik’tir. Açıkçası bu yapılar, çelişkili sözcüklerin şaşırtıcı birleşimlerinin kullanıldığı somut ifadeleri taşır.250

Oksimoron sanatının genel tanımından bahseden Booth, kavramla ilgili en tipik örneğin “jumbo shrimp: koca cüce” ifadesi olduğunu söyler. Türkçede “koca bebek, minik dev” ifadeleri yukarıda örneğini verdiğimiz “koca cüce” ifadesi ile aynı bağlamda tutarsızlık oluşturur. “Koca cüce” örneğinde, cüce birinin büyüklük bakımından; “koca bebek” örneği ile de büyük birinin küçüklüğü arasındaki ilişkinin sonucu olarak zıtlık söz konusudur. Kemal Sunal’ın başrolünde olduğu Hanzo filminde bu zıtlıkları başarılı ile görürüz. Yıllardır dağlarda ve mağaralarda büyüyen koca bir adamın yakalanarak normal bir bireyin geçireceği çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerini kronolojik olarak yaşatmayı amaçlayan bu filmde, koca bir adamın küçük bir bebek gibi bakılıp kundağa sarılması, biberon ile süt içirilmesi, oyuncaklarla oynatılması gibi durumlar, zıtlıkları göstermesi bakımından önemlidir.

Paradoks, zarif ifadeleri her zaman özetlemeyen kavramlar olduğu için, örnekler daha az açıktır. Diğer açık bir örnek, George Shaw’ın alıntıladığımız şu cümledir. Yazık gençliğe ki gençlik, gençlik üzerine harcanıyor. İlk bakışta, ifade çelişkilidir. Fakat daha ileriki bir inceleme ile doğru ve tutarlı olan anlam şu şekilde gün yüzüne çıkar. Genç insan, gençliğin kısacık değerini takdir edemez. Diğer yaygın bir örnek, Shakspeare’in Hamlet adlı eserinde gördüğümüz, kibar olduğum kadar zalim de olabilirim. örneğidir. Bu ifade, çelişkili bir kavramı gösterir. 251

Yukarıda verilen açıklamalar eşliğinde sunulan örnekler, oksimoron ve paradoks arasındaki farkı ortaya koyması bakımından önemlidir. Paradoksun uzunluğundan kaynaklanan sorun, zarif ve ince fikirlerin tam olarak dinleyici ya da okuyucuya aktarılmasında bir sorunun yaşanmasına neden olur. Bu sorun, kısa ve etkileyici bir anlatımın ürünü olan oksimoron sanatı ile paradoks arasında bir farklılığın olduğunu gösterir. Oksimoron sanatının kısa ve öz oluşu, hedeflenen mesajın iletiminde sorun yaşanmaması bu görüşü doğrulamaktadır.

Paradoks : “Her ne kadar inanmasam da bir Tanrının var olduğunu kabul etmek gerekir. “

Oksimoron: “bak;

250 Booth, a.g.m. 251 Booth, a.g.m.

99 İçleri boş kalıpları fırlatarak, tutarak

Cümlelerde senden iyi hokkabazlık yapıyor

Delikanlı doçentlerin en cahili bile…”252

Yukarıda verilen örneklerde ortak olan yön, her iki ifadede de bir çelişki ya da tutarsızlığın olmasıdır. Emmanuel Kant’ın “her ne kadar inanmasam da bir Tanrının var olduğunu kabul etmek gerekir.” sözü paradoks bir durum yansıtmaktadır. Kendini yalanlayan bir dil içerisinde yalanlanan ifadeyi doğrulama çelişki doğurmaktadır. Tanrının varlığını inkâr eden biri için Tanrı’nın varlığını kabul etme durumu çelişki doğurmaktadır. Bilindiği gibi, paradoks bir cümleden oluşabileceği gibi bir paragraftan ya da sayfalar boyu sürecek bir anlatımın ürünüdür. Nazım Hikmet’in “delikanlı doçentlerin en cahili” şeklinde kurmuş olduğu dizede yer alan doçentlik kavramı ve cahil kelimeleri arasında bir çelişkinin olduğu su götürmez bir gerçektir. Akademik açıdan doçentlik rütbesine ulaşan birinin cahil olması söz konusu değildir. Paradoks ve oksimoron arasındaki en büyük farkın kısa ve öz anlatıma dayalı olan durum oluşu ve bu yönüyle oksimoron yapıları paradoks yapılardan ayırt eder. Oksimoron yapıların kısa ve öz anlatıma sahip olması, paradoks yapıların ise uzun cümlelerden oluşu bu iki sanat arasındaki ayrımın göstergesidir.

Paradoks: “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.

Oksimoron: “Suyun içinde bir ateş var,

Biliyorsunuz,

Ateşin içinde bir su “253

Yukarıda verilen örneklerde açık bir şekilde çelişki ve tutarsızlığın olduğu görülmektedir. Sokrates’in “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.” sözü paradoksal bir duruma örnektir. Bildiği tek şeyin hiçbir şey olmadığını belirten Sokrates, bu ifadesi ile tutarsız bir durum yansıtmaktadır. Çelişki ve tutarsızlığın

252 Nazım Hikmet, Henüz Vakit Varken Gülüm-Seçme Şiirler, Haz. Raşit Çavaş, Yapı Kredi

Yayınları, İstanbul 2015, s.32

100

hâkim olduğu bu ifade, yapısal olarak kurallı bir cümleden oluşan birleşimin ürünüdür. Özdemir Asaf’ın “suyun içinde bir ateş ve ateşin içinde bir su” ifadeleri su ve ateş arasındaki zıtlığı yansıtır. Su ve ateş gibi maddelerin birbirine zıtlık oluşturması, kavramlar arasında bir arada kullanımdan kaynaklanan birleşimlerin oksimoron oluşturduğu görülür. Genellikle tamlama şeklindeki sözcüklerden oluşan oksimoron yapılar, kısa ve öz anlatımın ürünü olması bakımından paradoks yapılardan ayrılır.