• Sonuç bulunamadı

YAPI VE TÜR BAKIMINDAN OKSİMORON

“ÖLMEYEN FANİLER

Bir baharsın ki, nefis ıtrim bin rengiyle

Veremez bir yere toplansa bütün Hind ile Çin

375 Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları Toplu Şiirler, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2011, s.23 376 Çamlıbel, a.g.e., s.28

152 Derde düşmem bu bahar bir gül açılmasa bile

… ” 377

Ölmeyen Faniler başlıklı şiirde zıtlık yaratan durumlardan oluşan doğrudan oksimoron örneği söz konusudur. Zıtlık, “fani ve baki” kavramları arasındadır. Fani denilen kavram dünyada var olan bütün canlıların Allahın yazmış olduğu kader doğrultusunda dünyada sürdürdükleri yaşamı ifade eden bir sözdür. Baki kavramı ise, yalnızca Allaha mahsus bir ifade olarak bilinmektedir. “Ölmeyen faniler “ şeklindeki bir ifade, oksimoron bir durum yansıtmaktadır. Fani kavramı, dünyada zamanı gelince ömrü sona erecek varlıklar için kullanılan bir ifadedir. Tamlamayı oluşturan “ölmeyen” sözcüğü ise baki kavramını yansıtarak yanındaki sözcükle zıtlık oluşturmaktadır. Ayrıca, bu ifade yapısal olarak sıfat tamlaması şeklindedir.

“ya gezen bir ölü yahut gömülen bir diriyim” Mumyadır, canlı da cansız da, bu kabristanda

Gömdüler, ruhumu yüz bir sene mahkûmu gibi

Cismim ayrılsa da ruhum kalacak zindanda

…” 378

Bu ifadeler, “yaşayan ölü” şeklindeki ifadeyi anımsatmaktadır. “Gezen bir ölü” ve “gömülen bir diri” ifadeleri, kendi içinde zıtlık uyandıran yapılardır. “Ölen birinin gezmesi ve gömülen birinin diri” olması mantıksal olarak kabul edilen durumlardan değildir. Ancak Türk şiirinde “acı ve aşk” gibi kederle süslü konuları işleyen şairler, çoğu zaman bu zıt unsurlara yer vererek okuyucu üzerinde derin bir etki uyandırmaya çalışmıştır.

“Adem evladı boğarken baba-bir kardeşini,

Basıyor bağrına hemcinsini müşfik canavar

Beşerin zıddına, hayvansoyu insanlaşıyor

377 Çamlıbel, a.g.e., s.46 378 Çamlıbel, a.g.e., s.73

153 Yiğidin şefkati yok, lakin itin şefkati var” 379

Yiğit, şefkat ve merhametiyle yoksulu ve güçsüzü haksızlığa karşı koruyan kimseler için kullanılan bir ifadedir. İt, kötülükte bulunan kimselere toplumun verdiği kaba bir isimdir. Ancak şiirde “yiğidin şefkatinin olmaması” aksine “itin şefkatinin olması” doğrudan oksimoron kategorisinde isim tamlaması şeklinde oluşan oksimoron örneğidir.

“birkaçı birleşerek köyün yiğitlerinden

Dün gece bağ yolunda gizli pusu kurdular

Yalın bıçaklarıyla sekiz dokuz yerinden

Genç efeler dün gece Kız Hüseyni vurdular” 380

“Horoz abla”381 şeklindeki örnekte olduğu gibi, zıtlığın erkek ve kadın kavramları arasında olduğu “Kız Hüseyin” ifadesi, oksimoron bir yapı teşkil etmektedir. Hüseyin, bilindiği gibi bir erkek ismidir. İfadenin önüne gelen kız ismi, bu ifadede çelişki yaratarak farklı bir semantik yapıya işaret etmektedir. Ülkemizin çoğu bölgesinde, bir kadın güzelliğine sahip erkeklerin bu tür ifadelerle adlandırılması olayı, özellikle Divan şiirinde geçen Ahmet Paşa’nın ve Nedim’in meclislerindeki erkek güzellerine duyulan hayranlık edebiyatımızda çoğu eserde görülmektedir.

“ İyi kötü bir iş tutmuşun;

Acısıyla tatlısıyla hepsi bir “ 382

“İyi kötü” ve “acı tatlı” ifadeleri, zıtlığın bir arada tamlama şeklinde oluştuğu doğrudan oksimoron türüne bir örnektir. Sıfat görevinde kullanılan bu ifadeler, şiirde yeni bir semantik anlamı yansıtması bakımından dikkat çekicidir.

379 Çamlıbel, a.g.e., s.81 380 Çamlıbel, a.g.e., s.176

381 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009,

s.2412

Horoz: Erkek, Abla: Kadın Horozabla: Yeşil Kertenkele

382 Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş-Bütün Şiirleri, Haz. Asım Bezirci, Can Yayınları, İstanbul

154 “ Kara kışlı gecelerin koynunda titrerken seni anacığım

Yüreğimde korlaşan gözlerini düşünüp

Yakana taktığım ilk gülü koklayıp ısınacağım

Sevdanın hüzün kırbacını her duyuşta ruhumda

Tatlı bir sızının sancıları içinde kıvranacağım”383

Sızı ve sancı kelimeleri, fiziksel olarak vücutta beliren rahatsızlıkların dışavurumu olarak kendini gösteren kavramlardır. Sözcüklerin önüne gelen tatlı ifadesi, bu kavramlar arasında zıtlık uyandırmaktadır. Fiziksel olarak acılı bir halin tatlı oluşu söz konusudur. Doğrudan oksimoron kategorisinde zıtlığın var olduğu bu ifade, yeni bir semantik yapıya işaret etmektedir.

“…

yeşil

ve mavi

türkülerin pusuda bekleyen

bebek yüzlü katiliydi gülüşlerin

bundan böyle bu şehir esmeyecek saçımda

geçmeyecek aklımdan uzakların türküsü” 384

Romeo ve Juliet adlı eserde “melek yüzlü şeytan” ifadesi, “bebek yüzlü katil” ifadesiyle aynı anlama gelmektedir. Katil olarak bilinen bireyler, acımasız ve merhametsiz kişilerdir. Yüreği acımasız ve merhametsiz olan birinin yüzünün bebekler gibi saf ve berrak oluşu düşünülemez. Bu yönüyle mantıksal bir tutarsızlığı yansıtan örnek yapıca sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örneğidir.

“ Neden bizi kimsesiz bırakarak çocuğum

Sırt çevirdin dünyanın tatlı emellerine “ 385

383 Hasan Akçay, Şiir Biraz Çok Hüzün, Erguvan Yayınevi, İstanbul 2008, s.57 384 HAkçay, a.g.e., s.69

155

Acı kavramı, dünyada misafir rolünde olan insanlar için alışılagelmiş durumlardan biridir. Bu dünyaya gelişimiz bile bir acıyı yansıtmaktadır. Burada tasavvufî bir durumu açıklamak bu ifadeyi anlamak açısından önemlidir. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü386’nde Bezm-i Elest ya da Elest meclisi kavramı hakkında değerlendirmelerde bulunur. Tasavvufta Bezm-i Elest şeklinde ruhlar meclisi olarak bilinen yerde Yüce Allah kullarına “Elestü bi rabbiküm :“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” şeklinde bir soru sormuştur. İnsanoğlu bu soruya Belî: evet demiştir. İnsanoğlunun verdiği sözü tutmak için dünyaya gönderilmesi, tıpkı sazlıktan koparılan kamışın ney’e dönmesine benzer. Belki de ney denilen müzik aletinin böyle acılı olmasının nedeni, sazlıktan yani vatanından ayrılmasıdır. Şiire döndüğümüzde, dünyanın acılar yuvası olması bilinen bir gerçektir. Fakat burada var olan anlama “tatlı” sözcüğü ile eklenen anlam bir zıtlığı yansıtmaktadır. “Tatlı elem” ya da “tatlı acı” şeklinde bir ifade mantıksal olarak çelişki yansıtmaktadır. Doğrudan oksimoron türünde olan bu ifade yapıca isim tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örneğidir.

“ O gölge

... Karanlık rahimlerin özürlü çocukları

Kar yağıyor görmüyor musunuz?

Simsiyah kar yağıyor göklere doğru” 387

Kar, bilindiği üzere beyaz bir renge sahiptrir. Şiirde geçen “simsiyah kar” ifadesi, siyah ve beyaz kavramları arasındaki zıtlığın ürünü olması bakımından doğrudan oksimoron olarak görülmektedir. Şairin sahip olduğu melankolik ruh hali, kar gibi saflığı ve temizliği yansıtan bir doğa olayının simsiyah olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Yapıca sıfat tamlaması şeklinde oluşan bu oksimoron türünde, kötümser bir ruh halinin oluğu şiiri çarpıcı kılmaktadır.

“Kalbimin en güzel odalarında

Gülümseyen

385 Nurullah Genç, a.g.e., s.39

386 İskender Pala, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul 2008, s.72 387 Nurullah Genç, a.g.e., s.83

156 Ama mahzun gülümseyen

Zayıf çocukların şenlendirdiği

Bir mazlum düğünüdür bu

Kalbimin en güzel odalarında” 388

“Sevinç ve keder” kavramları arasındaki zıtlığın ürünü olan bu ifade, oksimoron bir durum teşkil etmektedir. “Acı bir gülüş” anlamını veren bu örnekte, zıtlığın doğrudan oksimoron kategorisinde; yapıca sıfat tamlaması oluşu söz konusudur.

“III. Uzak Çin gecesinde Tao kısa süren düş

Buda’yı bırakırız Nirvana’ya gömülmüş

İnce fikirle Buda, ince çizgiler Çin

Uyanır bir gerçeğe, düş gölgesi gerçeğin “ 389

“Düş ve gerçek” kavramları arasındaki ilişkinin zıtlığa dayandığı bu ifade, doğrudan oksimoron kategorisinde değerlendirilmektedir. Birbiriyle çelişki olan iki zıt kavramın birleşip tamlama oluşturduğu oksimoron sanatında, yeni bir semantik yapının oluşu bu ifadede kendini göstermektedir. “Gerçeğin düş gölgesi” şeklinde birden fazla tamlamanın olduğu bu oksimoron örneğinde düş gölgesi ve gerçeğin düş gölgesi şeklinde şiirde iki tür tamlama almaktadır.

“SİBEL İÇİN

Kalırım kuş gibi öksesinde

Mertliğinin izi var erkeğimsi sesinde “ 390

Bir bayan ismi olan Sibel’e atfedilen bu şiirde, bir bayan için “erkeğimsi ses” şeklinde bir ifadenin kullanılnası oksimoron oluşturmaktadır. Sibel ismi ve erkeğimsi ses kavramları arasında zıtlığın olduğu bu oksimoron türü, doğrudan oksimoron

388 Nurullah Genç, a.g.e., s.98

389 Beşir Ayvazoğlu, Kayıp Şiir, Everest Yayınları, İstanbul 2009, s.59 390 Sedat Umran, Kış Bayramı, Sî Yayınları, İstanbul 2001, s.36

157

kategorisindedir. “Bir bayanın erkeğimsi sese sahip oluşu ya da erkeğimsi tavırlar takınması” durumu, “kadın ve erkek” arasındaki zıtlığa dayanması bakımından oksimoron kategorisi içerisindedir. Şiirde geçen “erkeğimsi ses” ifadesi, yapıca sıfat tamlaması şeklindedir.

“ Seyrettim ben dünyayı

Gözlerinin ışıklı penceresinden

Sevdim o kumral rengi

Saçının aydınlık gecesinden” 391

Gece bilindiği üzere karanlığı, gün ise aydınlığı sembolize etmektedir. “Gece ve gündüz”; “aydınlık ve karanlık” sözcükleri arasındaki ilişkinin zıtlığa dayandığı bu oksimoron türüne doğrudan oksimoron denmektedir. Şiirde zıtlık ilişkisinin aydınlık ve karanlık ifadeleri arasında olduğu görülmektedir. Burada yeni bir semantik yapının varlığından bahsedebiliriz. Gecenin karanlığı, sevgilinin saçı ile aydınlığa kavuşarak aşığın gönlünün aydınlanmasına ve aşığın ferahlamasına yol açmıştır.

“ …

Hükmedersin yaşamın sınırsız ovasına

Yokluk acı şerbetin, kim doldurmuş tasına “ 392

Şerbet, tat bakımından şekerimsi bir lezzete sahip içecektir. Düğün gibi merasimlerde “şerbetini içmek” ifadesi, ülkemizin doğu bölgelerinde sık sık süregelen bir gelenektir. Acı şerbet, yaşamın getirdiği zorlukları ve sıkıntıları yaşayan biri için tatlının acıya döndüğü bir yaşamı temsil etmesi bakımından dikkat çekicidir. Zıtlığın “acı ve tatlı” kavramları arasında olduğu bu oksimoron türüne doğrudan oksimoron denir. Ayrıca bu ifade yapı olarak da sıfat tamlaması şeklindedir.

“…

391 Umran, Kış Bayramı, s.41 392 Umran, Kış Bayramı, s.55

158 Gece kara pamuğuyla sildi

Suç ortağı akşamın delillerini” 393

Pamuk, renk olarak beyaz bir renge sahiptir. Şiirde geçen kara pamuk ifadesi, zıt bir durumu yansıtmaktadır. Gecenin karanlık oluşu, pamuğun da kara olmasını sağlamıştır. Gecenin karanlığı ile beliren tüm günahlar, şehre sirayet ederek güzel ve temiz olan ne varsa her şeyi çirkinliğe ve kötülüğe bulamıştır. Oysaki akşamın delillerini silen beyaz bir pamuktur. Gecenin karanlığı ile kirlenen tüm nesneler gibi pamuğunda katran karasına dönmesi ve şehirde yaşanılan kirliliklere şahit olması, onun da suç ortağı olması “kara pamuk” şeklinde bir ifadenin oluşmasını sağlamıştır. Mantıksal olarak çelişkinin olduğu bu örnekte zıtlık, siyah ve beyaz kavramları arasındadır. Pamuk, her zaman için beyazlığı ile bilinen bir maddedir. Şiirde yer alan bu ifadenin kirliliği ve kaosu yansıtması “pamuk” ifadesine sinerek doğrudan oksimoron kategorisine dâhil olacak bir ifadenin oluşmasını sağlamıştır. Bu şiirde geçen kara pamuk ifadesi, ayrıca, yapısal olarak da sıfat tamlaması şeklinde yeni bir semantik yapıyı yansıtması bakımından önemli bir oksimoron örneğidir.

“…Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar” 394

“Sıcak ve soğuk” kavramları arasındaki zıtlığın ürünü olan bu ifade, doğrudan oksimoron kategorisi içerisinde yer almaktadır. “Kuru sıcak ve soğuk” kavramlarının birleşerek oksimoron oluşturduğu bu yapıda, yeni bir semantik yapının olduğunu görürüz. Bu semantik yapı, ne tam bir sıcağı ne de tam olarak bir soğukluğu yansıtmaktadır.

“….

Şiirimiz erkek emzirir ağabeyler İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister

Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğum

393 Umran, Kış Bayramı, s.91

394 Edip Cansever, Gelmiş Bulundum Seçme Şiirler, Haz. Bedirhan Toprak, Yapı Kredi Yayınları,

159 … “ 395

Bu ifadede, mantıksal tutarsızlık ve çelişki durumu söz konusudur. Emzirme eylemi, dişilere özgü bir eylem olup canlı hayatında önemli bir yere sahiptir. Mantıksal olarak kadın ve erkek arasındaki zıtlığı yansıtan bu ifade, doğrudan oksimoron kategorisinde yapıca sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örneğidir. Ayrıca şiirin emzirmesi gibi bir eylem, teşhis sanatı içerisinde gerçekleşen bir durum olması bakımından dikkat çekicidir.

“ …

Sabah akşam asker şarkılarıyla yatanlarını kalkanlarını biliyorum Bıçak gibi apartmanlar, hastaneler, bankalar şehrin uykusunu

böler

Açık limanlarda barınmış gemilerin tayfaları dünyaya karşı gözlerini oğuştururlar

…“ 396

“Sabah ve akşam” kavramları arasındaki zıtlık ilişkinin ürünü olan bu tamlama, zarf görevinde kullanılan oksimoron örneğidir. “Sabah ve akşam” kavramlarının birbiriyle zıtlık içerisinde olduğu bu oksimoron örneğinde, yeni bir semantik yapı söz konusudur. “Sabah ve akşam” sözcüklerinin birleşimiyle “sabah akşam” şeklindeki bu ifade “her zaman” anlamına gelmektedir. Doğrudan oksimoron türünde değerlendirilecek bu örnek,” her zaman” anlamıyla geniş zamana işaret etmektedir.

“…

Ankara İzmir Eskişehir işçileri

Zayıf sert bakışlı halim selimdirler” 397

395 Ece Ayhan, Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler, Haz. Mehmet Rifat, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

2014, s.60

396 Berk, İstanbul Kitabı, Adam Yayınları, İstanbul 1994, s.19 397 Berk, İstanbul Kitabı, s.41

160

“Sert ve zayıf” sözcüklerinin birarada kullanılıp zıtlık yansıttığı bu ifade, oksimoron sanatı içerisinde yer almaktadır. “Sert bakış ve zayıf sert bakış” şeklindeki tamlamalardan oluşan bu ifade, yeni bir semantik yapıya işaret etmektedir. İşçilerin bakışları ne zayıf ne de sert’tir. “Zayıf ve sert” kavramları arasındaki zıtlık ilişkisinin ortasında yer alan bu ifade, doğrudan oksimoron kategorisinde yapıca sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşmektedir.

“bak;

İçleri boş kalıpları fırlatarak, tutarak

Cümlelerde senden iyi hokkabazlık yapıyor

Delikanlı doçentlerin en cahili” 398

“Delikanlı doçentlerin en cahili” şeklinde şiirde yer alan bu ifadede, zıtlığın ve tutarsızlığın olduğu ilk bakışta anlaşılmaktadır. Akademi dünyasında en üstte profesörlük olmak üzere sırasıyla “doçent, yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve araştırma görevlisi” gibi basamaklar bulunmaktadır. Akademik unvan olarak bildiğimiz bu kavramların en üst basamağında profesör, en alt basamağında ise araştırma görevlisi bulunmaktadır. Doçent kavramına dönecek olursak, belli bir akademik olgunluğa erişmiş, akademik dünyanın en üst basamağı olan profesörlük unvanına ulaşmak üzere olan birinin cahil olması söz konusu değildir. “Cahil ve doçent” kavramları arasındaki zıtlık ilişkisi, doğrudan oksimoron olarak değerlendirilip yapıca isim tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örneğidir. “Delikanlı doçentlerin en cahili” şeklindeki ifade, “cahil filozof” ile eş anlama sahiptir. Bu yönüyle bu örnek, oksimoron sanatı içerisinde yer alan yeni bir semantik yapıyı sunması bakımından önemlidir.

“ …

Beklemeyi özlemlerle süsleyen,

Yalnızlığın kara-ışığını söndüren nedir “ 399

398 Hikmet, a.g.e., s.32

161

Işık, karanlığı aydınlatması bakımından dünya üzerinde yaşayan canlılar için doğanın bir armağanıdır. Genel olarak, melankolik ve bunalımlı şairlerin şiirlerinde kullanmış oldukları ifadelerin ruh dünyalarından yansıyan örnekler, bu şiirde de kendini göstermektedir. Şair, özlem içinde olan bir insanın dramını yansıttığı bu şiirinde, sevdiklerini bekleyen insanların bir özlem içerisinde olduklarını ve yalnızlıklarını kaplayan kara ışıkların sönmesini sağlayan sebep üzerine düşüncelere dalar. Sahip olunan bu ruh hali, ışık kavramının bilinen aydınlatıcı ve beyaz yönünün kaybına yol açarak, “kara ışık” şeklindeki ifadenin oluşmasına neden olur. Siyah ve beyaz kavramları arasındaki bu zıtlık, doğrudan oksimoron kategorisinde yapıca sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örnekleri olarak değerlendirilmektedir.

“…

Eski özlemlilerin yeni bahçelerinde

Anı kuyularının suskun çığlıkları var “400

Burada “üst anlam ve alt anlam” konumundaki sözcükler arasında zıtlığın olduğunu görürüz. Üst anlamlı “ses” kavramının alt anlamlısı olarak “çığlık” sözcüğü şiirde yer almaktadır. Şiirde zıtlık oluşturan tamlamada, çelişkiye yol açan ifade “suskun ve çığlık” kavramlarıdır. Üst anlamlı “ses” sözcüğünün alt anlamlısı olarak kullanılan “çığlık” sözcüğü, “suskun” ifadesi ile zıtlık oluşturmaktadır. İki zıt yapının birleşiminden doğan bu ifade, yeni bir semantik yapıya işaret etmektedir. Çığlığın suskun olması gibi bir durum mantıksal olarak söz konusu değildir. Bu mantıksal tutarsızlığı yansıtan ifadelerin birleşerek oksimoron oluşturması dikkat çekicidir. “Zıt anlamlığın alt anlamlılığı” şeklinde gerçekleşen bu oksimoron türü dolaylı oksimoron olarak adlandırılmaktadır.

“…

Yoksa çok acı bir şakayı

Şakadan da olsa, çok yalın bir karanlığa mı saklar “ 401

162

“Acı bir şaka”, bu ifade zıtlığı yansıtması bakımından yeni bir semantik yapıya işaret etmektedir. Şaka kavramı, bildiğimiz üzere insanlar arasında sık sık yapılan dozu kaçırılmadığı sürece, insan yaşamındaki ilişkileri renklendirmesi bakımından önemli bir sanattır. Şiirde var olan olumsuz hava dikkate alındığında, yaşanılan ve görülen bazı şeylerin şaka gibi durmasına rağmen bazen acı bir gerçeğe dönmesi durumu bu ifadede kendini göstermektedir. Zıtlığın doğrudan oksimoron kategorisinde değerlendirildiği bu örnek, yapıca sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşen oksimoron örneğidir.

“ Ah ben hep duyguyla akıl

Kapılarını bunca yıl

Zorladım. Bir düş gerçeği “ 402

“Düş ve gerçek” kavramları arasındaki zıtlığın ürünü olan bu ifadeler, mantıksal olarak çelişki durumunu yansıtmaktadır. “Düş ve gerçek” kavramları arasındaki ilişki zıtlıkların birliği şeklinde adlandırılan oksimoron sanatını oluşturur. “Düş ve gerçek” kavramlarının birleşerek düş gerçeği şeklinde bir ifade oluşturması, yeni bir semantik yapının habercisidir. Zıtlığın “düş ve gerçek” kavramları arasında olduğu bu oksimoron türüne doğrudan oksimoron denmektedir. Yapıca isim tamlaması şeklinde gerçekleşen bu ifade, şiirde var olan duygu ve akıl kavramları arasındaki zıtlığı da açıklaması bakımından önemli bir oksimoron örneğidir.

“Orası bir yalan artık, bir yalan köyü;

Çoğalan yalnızlıkların azalan köyü “ 403

Yalnızlık, kimi insan için kendi varlığından ibaret olan bir yaşam tarzıdır. Yalnızlık kavramsal olarak insan ve benliği arasındaki uyum ya da uyumsuzluktan doğan tek kişilik bir yaşam biçimi olması bakımından modern dünyada sıklıkla görülen durumlardandır. “Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz” sözü, bu ifadeyi az çok özetlemektedir. İnsan benliğinde yalnızlığın kalabalıklaşması ya da çoğalması demek, tek başına sürdürülen egemenliğin bozulması demektir. Şiirde

401 Asaf, a.g.e., s.260 402 Asaf, a.g.e., s.261 403 Asaf, a.g.e., s.327

163

geçen “çoğalan yalnızlık” ifadesi, kavramın özü olan “teklik ve çokluk” kavramlarının zıddı olması bakımından doğrudan oksimoron olarak değerlendirilmektedir. Yapıca sıfat tamlaması olan bu ifade, şairin yalan sözcüğü ile bilinen tüm doğruları reddetmesi şeklinde yeni bir semantik yapıyı doğrulamaktadır.

“Güzel çirkinliklerle, çirkin güzellikleri

Değerlendiremeyen saraylar kuruluyor” 404

“Güzel ve çirkin” kavramları arasında ilişkinin zıtlığa dayandığı bu oksimoron örneği, tamlama şeklinde oluşan güzel çirkinlik ve çirkin güzellik kavramları arasında yeni bir semantik ilişkinin doğmasına yol açmıştır. Doğrudan oksimoron kategorisinde sıfat tamlaması şeklinde oluşan bu örnek karşıtların birliğini temsil etmektedir.

“ …

Uzun süre bakarak

Izdırap çektiğimiz zamanlarda

Yok olmayı vahşi bir zevkle düşleriz.” 405

Metnin genelinin karamsar bir ruh halini yansıttığı bu örnekte, “vahşi bir zevk” ibaresi oksimoron sanatı örneği olması bakımından dikkat çekicidir. Metnin genelinde var olan “ızdırap ve yok olmaz” sözcükleri olumsuz bir durumu yansıtmaktadır. Şiirde olumlu yapı olarak görünen “zevk” kelimesi, bu ifadeyle bir zıtlık uyandırmaktadır. Zevk denilen, mutluluk verici kavramın tamlama kurularak vahşi bir zevk haline gelmesi bir tutarsızlığı yansıtmaktadır. Birbiri ile zıt kullanıma sahip iki kelimenin oluşturduğu doğrudan oksimoron türü ürünü olan “vahşi bir zevk” ifadesi, sıfat tamlaması şeklinde gerçekleşmektedir.

“ …

Karanlığın dolunay içimde sorumluluğu var

404 Asaf, a.g.e., s.370

405 Ceyhun Yılmaz, Yalnızsam Düzelt, Parantez Gazetecilik ve Yayıncılık Ltd. Şti, İstanbul 2014,

164 Karanlığın gece lambası “ 406

“Aydınlık ve karanlık” kavramları arasındaki ilişkinin ürünü olan” karanlığın gece lambası” ifadesinde zıt durumların birliği söz konusudur. Karanlığın hâkim olduğu bir gecede, dolunayın gece lambası olması yeni bir semantik ilişkiyi yansıtmaktadır. “Karanlığın aydınlık veren yönü” şeklindeki bu ifade, doğrudan oksimoron olarak isim tamlaması şeklinde oluşan oksimoron örneğidir.