• Sonuç bulunamadı

3.3. OSMANLILARDA ORGANİZASYON KÜLTÜRÜ

3.3.3. Osmanlı Esnaf ve Sanatkâr Kuruluşlarının Gediklere Dönüşümü

XVII. yüzyıla kadar yalnız İslam toplumuna ait bulunan “ahilik” imparatorluk topraklarında gayrimüslimlerin sayısı çoğaldıkça esnaf ve sanatkârlar arasında din ayrımı gözetilmeden bir birlik getirme arzusu doğmuştur. Meydana getirilen yeni kuruluş “gedik” karşılığı “tekel” ve “imtiyaz”dır. Anlamı; “sahiplerinin işleyeceği işi başkalarının işleyememesi ve satacağı şeyi başkalarının satamaması şartı ile hükümet tarafından verilen senedin içindeki hükümlerin kullanılması ve yürütülmesidir”.242

Osmanlı şehirlerinde ticaret ve sanatla uğraşmak belli şartlara ve kaidelere bağlanmıştı. Kişiler istedikleri ticaret ve sanat mesleğine hemen giremezler, istedikleri yerde ve biçimde çalışamazlardı. Her esnaflık ve sanatkârlık dalı kendi içinde teşkilatlanmıştı. Bu teşkilatlara “lonca” denirdi. Her loncanın kendine has gelenekleri ve kaideleri vardı. Bunlara titizlikle uyulurdu. Loncaya çırak olarak girilir, belli zamanlarda verilen imtihanlardan sonra dükkân veya sanat sahibi olunurdu. Loncaya girip belli bir müddet sonra usta veya dükkân sahibi olmak yetmezdi. Özellikle büyük şehirlerde plansız şehirleşmeyi önlemek, şehirler ve bölgeler arası dengesizliklere mani olmak için belli mesleklerde çalışacakların ve iş yerlerinin sayısı dondurulmuştu. Bu

240

Esnaflık ruhsatı almamış acemi, yetişmemiş çalışan. 241 http://turktarih.net/tarih/527/lonca

sebeple meslek sahiplerinin gerekli çalışma yetkisine ve yerine sahip olmaları gerekirdi. Bu yetkiye “gedik”, bunu sağlayan sisteme de “gedik sistemi” denirdi. Memurların kadro sistemine benzeyen bu sistemde ihtiyaç duyuldukça yeni gedik kadroları ihdas edilir böylece, ticaret, sanayi, ziraat ve hizmet sektörleri arasındaki dengenin korunması sağlanırdı. Gerçekten halkın ihtiyacı sebebiyle kendiliğinden açılan dükkânlar ve işyerleri kapatılmaz, bunlar gedik sisteminin içine alınarak kontrol edilirdi. Hem mal ve hizmet kontrolü sağlanmış olur hem de fiyatların fahiş bir şekilde artması önlenirdi. Hepsinden daha önemlisi iş ve çalışma ahlakı sağlanırdı. Esnaf ve sanatkârın birbirlerinin üretim ve satış sahalarına taşmaları yasaktı. Ancak halkın menfaati söz konusu olunca, böyle uygulamalara izin verilirdi. Esnafın çalışma alanlarının belirlenmesi hem haksız rekabeti hem de işsizliği önlemede önemli bir tedbirdi. Gedik sistemiyle iş ve ticaret ahlakına sahip olmayan, hileli mal üreten, ticarette karaborsacılık yapan veya piyasa fiyatının üzerinde fahiş fiyatla mal satan kimseler halka ve maliyeye zarar verdikleri için teşkilattan ihraç edilirlerdi.243

Gedikler, sabit veya seyyar olmak üzere iki türlüdür. Seyyar veya havzi gedikler, kişiye özgü olup, sahibinin istediği yerde sanatını ve ticaretini yapmasını sağlıyordu. Sabit gedikler ise dükkân, mağaza, atölye gibi yerlere ait olduğundan, sahipleri başka bir yerde sanat ve ticaret yapamazlardı.244

Resmi terim olarak gedik kelimesi ülkemizde III. Ahmet devrinde (1703-1730) yıllarında rastlanır; ama gediğin tekelci karakteri çok daha önce mevcuttu. Bu tarz esnaflık ve sanatkârlık 1860 yılına dek sürmüştür. O zaman bir sanat ve ticaretle kaç kişi uğraşır ve içinde çalışılan dükkân, mağaza, atölye vb. ne kadar yer varsa, bir zorunluluk ortaya çıkmadıkça mevcuttan çok veya eksik olmaması tekelci kuralı, gerek esnafça gerek hükümetçe korunduğundan bir kişi çıraklıktan ve kalfalıktan yetişipte münhal245 olan veya gerçek gereklilik üzerine yeniden açılan bir ustalık makamına geçmedikçe yani gedik sahibi olmadıkça dükkân açarak, sanat veya ticaret yapamazdı; ancak ellerinde imtiyaz fermanları olan kişiler sanat ve ticaret yapabilirdi. Bu fermanlar, esnafın sayılarının artırılıp eksiltilmemesi ve mülk sahiplerinin eski

243

http://ansiklopedi.bibilgi.com/GEDİK

244 http://www.kemeresnaf.org/tr-icerik-statik-614.html# 245 Açık olan pozisyon, kadro.

kiralarını artırmaması ve gediği olmayanların sanat ve ticaret yapamaması ve münhal olan gedikler esnafının çırak ve kalfalarına verilmesi, dışarıdan esnaflığa kimse kabul edilmeyip çırak ve kalfalıktan yetiştirilmesi hükümlerini kapsar.246

Avrupa’da sanayi devrimi sonrası gelişmeler neticesinde ticaretin daha serbest şekilde icra edilerek, dışa yönelik stratejilerin yoğunlaştığı ve pazar arayışlarının hız kazandığı bir dönemde Osmanlı Devletinde gediklerin oluşturulması Osmanlı iktisat zihniyetinin bir ürünüdür.

Gedik sistemi Osmanlı toplum yapısında çok faydalı hizmetler gördü. Ancak idari, siyasi ekonomik ve adlî bakımdan Avrupaî tarzda düzenlemelerin yapıldığı Tanzimat döneminde gedik sisteminde de değişikliğe gidildi. 1860’ta çıkarılan bir kânunla gedik sisteminin sınırlı bir alanda tutulması ve serbest piyasa şartlarına geçilmesi için bir irade ve buna bağlı bir nizamnâme çıkarıldı. Bununla önce menkûl gedikler kaldırıldı. Uzun yıllar belli bir teşkilât içinde yaşamaya alışmış olan esnaf arasında çözülme başladı. Ekonomik ve sosyal hayat gittikçe bozuldu. Bu duruma daha fazla dayanamayan Tanzimatçılar yarı resmî mahiyette bir teşkilât olan Islâh-ı Sanâyî Komisyonunun kurulmasını kararlaştırdılar. Komisyonun kuruluş ve çalışmalarını belirleyen on bir maddelik bir nizamnâme hazırlandı. Yapılan bu düzenlemeler Lonca Teşkilâtının ve gedik sisteminin yerini dolduramadığı için esnaf ve sanatkâr kesimi kendi hâline hareket etmeye başladı. Daha sonra Nâfia Dâiresi ile Ticâret ve Zirâat Meclisi kurularak gedik sisteminin vazifesi yürütülmeye çalışıldı. Ancak zamanın siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı sebebiyle istenen netice elde edilemedi. Tezgâha ve dükkâna bağlı gedikler ise 16 Şubat 1913’te çıkarılan bir kanunla yasaklandı.247

246 N. Çağatay, a.g.e., s.128.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’YE ÖZGÜ KURUMSALLAŞMA ANLAYIŞI VE TÜRK TİPİ YÖNETİM