4.3. TÜRKİYE’DE EKONOMİK KURUMSALLAŞMA ÇABALARI
4.3.1. Türk İşletme Kültürünün Gelişim Süreci
İşletmeler kendi içlerine dönük, çevreden ve çevredeki değişme ve gelişmelerden etkilenmeyen kapalı bir sistem olarak değil, toplumla, tüketicilerle ve çeşitli kuruluşlarca, sürekli ilişkiler içinde bulunan açık, yani çevreyi etkileyen ve çevreden etkilenen bir sistem olarak değerlendirilmelidirler.289 Dolayısıyla işletmeler bulundukları coğrafyanın, insan topluluklarının ve bölge tarihinin gelişim sürecinden
286 http://www.iskanunu.com/icerik/acikacik/asgari-ucret-nasil-belirleniyor.html 287
Masum Türker, E. Okay Örerler, Türk Şirketlerinin Küresel Şirket Haline Getirilmesi Yolları, İstanbul Ticaret Odası Yayınları Yayın No: 60, İstanbul, 2004, s.147.
288 Azim Öztürk, Küreselleşen Dünya’da Yöneticilik, Adana Nobel Kitabevi, Adana, 1998, s.85.
izler taşır. O bölge kültürüne ait gelenek, görenek ve yaşam biçimine yönelik kurallar geliştirir.
Ülkemizde toplumsallaşma ya da birlikte iş yapabilme sürecinin temel öğeleri aile bağları ve akrabalık ilişkileridir. Böylesi ülkeler ve kültürel bağlamlarda büyük ve kalıcı örgütlenmelerin oluşturulması oldukça zordur. Osmanlı sonrasında yaşanan uluslaşma ve devletleşme sürecinde liberallerce enine boyuna yoğun bir biçimde eleştirilen toplumsal mühendislik sürecini zorunlu kılan da güven ve toplumsal sermaye eksikliği olmuştur. Tüm çabalara karşın ülkedeki güveni ve toplumsal sermayeyi istenilen düzeye çıkarmak kolay olmamaktadır.290
Cumhuriyet öncesi yakın dönem ele alındığında ülkenin siyasi durumunun özel sektörün gelişimi açısından birçok olumsuz gelişmelere gebe olduğu görülmektedir. Sürekli savaşlar, uluslararası boyutta milliyetçilik akımlarının güç kazanarak ülkenin bölünme sürecine doğru sürüklenmesi girişimci açısından belirsizlik katsayısını artıran nedenlerdir. Bu olumsuz koşullara rağmen kendi firmasını kurarak geliştiren, üretim ve hizmet alanında faaliyetlerde bulunmuş işletmelerde mevcuttur. Bunlar arasında faaliyetlerini sona erdirenler olduğu gibi nesiller boyu süreklilik sağlayanlarda vardır.
Dünyanın en eski şirketi, 1400 yıldır faaliyette olan Japon şirketi Kongo Gumi Co. dur. Güney Kore’den Japonya’ya göç eden Kongo Ailesi tarafından 578 yılında kurulan şirket 49 kuşaktan bu yana aynı aile tarafından yönetilmektedir. 1000 yılında Fransa’da kurulan Chaten de Goulain, 1141 yılında İtalya’da kurulan Barone Ricasoli, 1304 yılında Almanya’da Hotel Pilgrim Haus, bugünde faaliyetlerini sürdüren Avrupa’nın en eski şirketleridir.291 Türkiye’nin en eski şirketi ise 1777 yılında Hacı Bekir Efendi tarafından kurulan 232 yıllık geçmişe sahip, Hacı Bekir Lokum ve Akide Şekerleri işletmesidir. Türkiye’nin en eski bankası 1863 yılında Mithat Paşa tarafından kurulan Ziraat Bankası, en eski tekstil firması 1893 yılında Mehmet Botsalı tarafından kurulan Teksima Tekstil, en eski ilaç firması Abdi İbrahim Barut tarafından kurulan Abdi İbrahim ilaç firmasıdır.
290 S. A. Sargut, a.g.e., s.147-148.
Tablo-4: Köklü Türk İşletmeleri, Kurucuları ve Kuruluş Tarihleri
ŞİRKET KURUCU KURULUŞ
Hacı Bekir Lokumları Hacı Bekir 1777
İskender Mehmetoğlu İskender Efendi 1860
Hafız Mustafa İsmail Hakkızzade 1864
Vefa Bozacısı Hacı Sadık 1870
Karaköy Güllüoğlu Hacı Mehmet Güllü 1871
Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mehmet Efendi 1871
Sabuncakis Istiraki Sabuncakis 1874
Erden Gıda Sanayi Mahir ve Kamil Kardeşler 1878
Komili Komili Hasan 1878
Çögenler Helvacılık Rasih Efendi 1883
Cemilzade A.Ş. Şekerci Udi Cemil Bey 1883
Hacı Abdullah Lokantası Abdullah Efendi 1888
Hacı Şakir Hacı Ali 1889
Teksima Tekstil H. Mehmet Botsalı 1893
Tuzcuoğlu Nakliyat Fehmi, Mustafa Tuzcuoğlu 1893
Konyalı Lokantası Ahmet Doyuran 1897
Alevli A.Ş. Yuda Levi 1898
Mustafa Haydar Nazlı Gıda Ali Haydar Nazlı 1899
Arkas Holding Gabriel J.B. Arkas 1902
Bebek Badem Ezmecisi Mehmet Halil Bey 1904
Koska Helvacısı Adil Efendi ve Hacı Emin 1907
Bilol Tekstil Ltd. Şirketi Hilmi Naili Barlo 1911
Abdi İbrahim Abdi İbrahim Barut 1912
Yenigün Gıda Mahmut Yağcılar 1914
Tariş Nazmi Topçuoğlu, Kazım
Nuri Çörüş, Ahmet Sarı
1915
Dedeman Holding Mehmet Kemal Dedeman 1918 Ördekçioğlu Mutfak Eşyaları Ahmet Ördekçioğlu 1919 Ulusoy Ticari Yatırımlar A.Ş. Hacı Mehmet Bahattin Ulusoy 1920
Kamil Koç Otobüsleri Kamil Koç 1923
Eyüp Sabri Tuncer Kolonyaları Eyüp Sabri Tuncer 1923 Broderi Narin İşlemeli Kumaş
Sanayi A.Ş.
Hamdi Narin 1923
E.R. Roditi Halefleri Eliezer Roditi 1923
Mustafa Nevzat İlaç San. A.Ş. Mustafa Nevzat Pısak 1923
Yırcalı Şirketler Grubu Muharrem Hasbi 1923
Hatemoğlu MIB Mağazacılık Tic. A.Ş.
Mustafa Saykı 1924
Trakya Un Kemal Dönertaş ve Edip
Ağaoğlu
1925
Sabancı Holding Hacı Ömer Sabancı 1925
Doluca Şarapçılık Pazarlama ve Ticaret. A.Ş.
Nihat A. Kutman 1926
Tatko Ahmet Emin Yılmaz 1926
Koç Holding Ahmet Vehbi Koç 1926
Kent Gıda A.Ş. Abdullah Tahincioğlunda 1927
Evyap Sabun Mehmet Rıfat Evyap 1927
Yaşar Holding Selçuk ve Durmuş Yaşar 1927
Kılıçoğlu Kiremit Sabri Kılıçoğlu 1927
Ali Raif İlaçları Ali Raif Bey 1928
Münir Şahin İlaç Münir Şahin 1929
Dedeman İnşaat Mehmet Kemal Dedeman 1930
Kafkas Pasta Şekerleme Ali Şakir Tatveren 1930
Özgörkey Nevzat ve Erdoğan Özgörkey 1930
Kültür Eğitim Kurumlar Halil Akıngüç 1932
Maraşoğlu Yağ Sanayi İbrahim Maraşoğlu 1935
İbrahim Uzel İbrahim Uzel 1935
Mithat Giyim Mithat Gürsoy 1937
Balkanoğlu Nazmi Balkanoğlu 1937
Küçükçalık Nuh Mete Küçükçalık 1937
Koç Ticaret Türk A.Ş. Vehbi Koç 1938
Baki-Cafer Abalıoğlu Tabakhanesi
Cafer Sadık Abalıoğlu 1938
Ulusoy Kolektif Mehmet Bahattin Ulusoy 1938
STFA Sezai Türkeş-Fevzi Akaya 1938
Yalınkaya Holding Arif Zeki Yalınkaya 1940
Uzel Makine İbrahim Uzel 1940
Nuh Çimento Nuh Mehmet Baldöktü 1942
Eczacıbaşı İlaç Sanayi Nejat Eczacıbaşı 1942
Tikveşli Doğan Vardarlı 1943
Yapı Kredi Sigorta A.Ş. İsmail Nişli 1943
Ender Çikolota Hamdi Kitapçı 1943
Hilal Tekstil Salik Konukoğlu 1943
İstikbal Ticaret Asım Kocabıyık 1944
Yapı Kredi Kazım Taşkent 1944
Sarar Abdurrahman Sarar 1944
Pakdemir İnşaat San. Tic. A.Ş. İsmal Pakdemir 1944
İstanbul Çorap Sanayi A.Ş. Jojo Doenyas 1945
Bizim Bakkaliye Şükrü Demirayak 1945
Mutlu Akü Cemil Türker 1945
Sabancı Holding Hacı Ömer Sabancı 1946
GAP Öğün Makarna Hüseyin Arıca 1948
Uludağ Maden Suları Mehmet Hakkı Erbak 1948
Özerler Ayakkabı ve Lastik Yusuf Özer 1949
Yeni Sivas Emniyet Kamil Yazıcı-İzzet Özilhan 1950
Ekrem Elginkan Mühendislik Ekrem Elginkan 1950
İzmir Özel Türk Koleji Bahattin Tatiş 1950
Yeni Karamürsel Nuri Güven 1950
Eskişehir Jant Fabrikası Ahmet Musubeyli 1950
Paksoy Abdurrahman Bağdadi Zade
Paksoy ve Oğulları
1950
Özler Zirai Ticaret Sefa Özler 1951
Ege Yıldız Mahzar Zorlu 1951
İncekara Grubu Hüseyin Avni İncekara 1951
Çanakkale Seramik Fabrikaları A.Ş.
Halil İbrahim Bodur 1957
Narin Dış Ticaret A.Ş. Rasim Narin 1957
İstikbal Sami ve Mustafa Boydak 1957
Kaynak: Aktaran, Ramazan Uygun, Türkiye’de Girişimcilik Kültürü’nü Yönlendiren Öncü Girişimciler ve İbrahim Bodur Örneği, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale, 2006, s.186-188’den uyarlanmıştır.
Türkiye’deki işletmelerin yaşamsal sürelerinin kısalığının nedeninin siyasal süreçlerle bağlantılı olduğu görülmektedir. Osmanlı devletinin birçok milliyeti aynı coğrafyada barındırması, dönemler arası siyasi politikaların ticari faaliyetleri etkilemesi sonucu işletme faaliyetlerinde süreklilik sağlanamamıştır. Özellikle XIX. Yüzyılda yaşanan gelişmeler ve demografik değişim işletmelerin gelişim ve sürekliliklerini negatif yönde etkilemiştir.
Türkiye’nin en eski şirketinin 232 yıllık olması ve 100 yılı deviren şirket sayısının az olmasının en önemli nedeni Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş sürecinde mevcut şirketlerin çoğunun faaliyetlerine son vermesidir.292 Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında pek çok işletme faaliyetine son vermek zorunda kaldı. Ayakta kalanların ezici çoğunluğu insan yaşamının zaruri ihtiyacı olan gıdaya yönelik üretim yapan şirketler oldu. Bu şirketler yıllarca küçük atölyelerde ailece özveri ile çalışarak ayakta kaldı.293
292 http://www.ekodialog.com/istatistik/ozel_stat/es_sirket.html
Türkiye’nin köklü işletmelerine bakıldığında gıda firmalarının ağırlıkta olduğu görülmektedir. Şüphesiz bu durumun asıl nedeni ülke topraklarının tarımsal faaliyetler açısından oldukça zengin kaynaklara ve avantajlara sahip olmasıdır. Yine tarımsal açıdan pamuk gibi bazı hammadde kaynağı ürünlerin ülkemizde yoğun olarak üretilmesi tekstil vb. sektörlerde ilk girişimlerin doğmasına sebep olmuştur. Ancak zamanla hızlanan ekonomik gelişme ve ihtiyaçlar farklı sektörlerde işletmelerin kurulmasını ve faaliyet göstermelerini sağlamıştır.
Türk toplumunda iş hayatında girişimci ruh oldukça yüksek düzeydedir. Avrupa da yapılan araştırmalara göre en yüksek girişimci ruha sahip milletler arasında Türkler ilk sıradadır. Buna rağmen kolektif bir yapı oluşturma eğiliminden uzak kalma eğilimindedirler. Profesyonel yönetim eksikliği ve işletmelerde nepotizm sorunu Türk işletmelerinin sürekliliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Kendi işine sahip olma ve bağımsız iş yapma isteği yüksek olan Türk toplumunda, örgüt dışı gelen değerlendirmeler aileden dahi olsa tahammül düzeyi oldukça düşüktür. Türkiye’deki işletmelerin genel yapısını çizerken ve uygulama sonuçlarını incelerken, örgütsel yapı ile yönetim anlayışını etkileyen değerlere bakmak gerekmektedir. Bu durum, bir anlamda birbirinden ayrılan idealler ile gerçeklerin yansımasıdır. Çünkü yöneticilerin algıladıkları ve yansıtmaya çalıştıkları değerlerle, uygulama da kabullendikleri ve sergiledikleri yaklaşımların birbirinden farklı olduğu görülmektedir.
Türkiye’ deki yönetim anlayışının ABD’ deki yönetim anlayışından farklı olmadığı görülmektedir. Oysaki yöneticilerin batılı meslektaşlarından daha çok Japon yöneticilere benzerlik gösteren özelliklere sahip olduğu, yapılan araştırmalarda da Türk toplumunun kültürel boyutta batılı toplumdan önemli farklılıklar taşıdığı görülmektedir. Bütün bu bulgulara karşın Türkiye’deki yönetim ve örgüt yapısının Japon tarzıyla tamamen uyuştuğunu söylemekte doğru olmayacaktır.294 Japon toplumunda katı disiplin ve sorumluluk anlayışı hâkim davranış kalıbı iken, ülkemizde bu kavramlar duruma göre duygusal eğilime bağlı olarak şekillenmektedir.
294 M. A. Arıcıoğlu, a.g.e., s.123.
Türk işletmelerinin sermaye yapıları aile sermayesi, grup sermayesi ve tasarruf yatırımlarından oluşan halka açık sermayeden oluşmaktadır. Türk şirketlerinin sermaye yapısı hangi türden olursa olsun, şirket faaliyetleri için yeterli değildir. Bu nedenle şirketlerin borçlanma oranları yüksektir.295 Türkiye’de şirket kurtarma operasyonlarında daha çok “sat ve küçül felsefesi” benimsenmektedir. Bu yolla yeni kaynak yaratan işletmeler, elde ettikleri kaynakları uzman oldukları, iyi bildikleri sektörde kullanarak durumlarını düzeltme yolunu seçmektedirler. Türkiye’de yalın yönetim, maliyetlerin azaltılması, toplam kalite kontrolü, işgücünün daraltılması gibi önlemler konuşulsa bile, bunları uygulayan şirketlerin sayısı oldukça az.296
Türkiye’deki işletmelerin çoğunda belli bir pazarlama stratejisi olduğunu söylemek zordur. Hatta kavram olarak pazarlama ve satış bile ya birbiriyle karıştırılmakta ya da ikisinin de aynı faaliyetler olduğu düşünülmektedir. Nitelikli pazarlama elemanları istihdam edilememektedir. Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik yaklaşık 15 kanuni ve idari teşvik yolu olduğu belirtilmektedir. Bunların çoğunun birçok kesim tarafından bilinmeyen kanun ve tüzükler kapsamında olduğu görülmektedir. 297
Türkiye’de mevzuat gereği, vergi dairesi mükellefi olan herkes ithalat yapabilmektedir. Gelişmekte olan bir ülke olarak, sanayileşme çabaları içinde Türkiye ve buna ilaveten lüks tüketim alışkanlığı dolayısı ile ülkede büyük meblağlarda ithalat işlemleri gerçekleştirilmektedir. Türk toplumu üretmeden tüketme alışkanlığına sahiptir.298 Bu alışkanlığın tolerans kaynağı ise doğal kaynakların zenginliği, devlet ve özel sektörün dış borç kredibilitesi olarak görülmektedir. Ancak bu alışkanlığın en kısa zamanda terk edilerek dış ticaret haddinin dengelenmesi ve dış ticaret açığının bir an önce kapatılması ekonominin sağlıklı yürümesi için zaruridir.
295 M. Türker, vd., a.g.e., s.149. 296 Ö. Akat, a.g.e., s.271. 297 M. Türker, vd., a.g.e., s.144-145. 298 M. Türker, vd., a.g.e., s.143.