• Sonuç bulunamadı

2.3. ANADOLU SELÇUKLULARINDA ORGANİZASYON KÜLTÜRÜ

2.3.1. Ahi Teşkilatı

Ahi birliklerinde, günümüz çok karmaşık iktisadi ve ticari hayatın şekillendirdiği işlemlerde ve işletmecilikte bulunan her safha ve detayın aynısını bulacağımızı söylemek elbette ki mümkün değildir. Ancak esas olan düşünce ve faaliyetler mutlaka her organizasyonda bulunur.123 Bu organizasyonlar tarihi süreç içerisinde birçok faktörden etkilenerek değişime uğrar ve gelişir, mensubu bulunduğu toplumsal kültürün faaliyetlerinde özgün izler bırakır.

Ahi teşkilatı asıl adı Nasırd-Din Mahmud olan Ahi Evren tarafından kurulmuştur. Ahi Evren 1205'te Kayseri'ye yerleşerek burada bir deri imalathanesi kurmuştu. Şeyhi Evhadüddin Kirmânî ile birlikte bütün Anadolu'yu dolaşarak ahi teşkilatını kuran Ahi Evren, sanat ile ahlakın ahenkli birleşimini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ahi Evren aynı zamanda birçok esere sahip olan bir ilim adamıydı. Anadolu Ahi teşkilatının kurulmasının temel amaçlarından biri de ilmin sanat kollarında

122

http://www.ahilik.gen.tr/kavram/giris.html

123 Süleyman Eryiğit, Ahi Birliklerinde Yönetim ve İşletme Fonksiyonları’nın Temel Yapısı, Türk

kullanılarak halkın bundan faydalanması idi. O dönemde Selçukludaki ticari gelişmelerin ve rekabetin bu teşkilatın kurulmasını zaruri hale getirdiği görülmektedir.

Ahilik çok modern bir sistem ve sosyal yapılanmaydı. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı “Bacıyan-ı Rum” teşkilatını kurmuş ve Kadın Ana olarak tanınmıştı. “Baciyan-ı Rum” denilen kadın esnaflar kültürümüzde kadın erkek birlikteliğinin en güzel örneğidir.124 Ahi Evran’ın şeyhliği altında 13. Yüzyılda Ankara ve Kırşehir’de toplanan Ahiler, kısa sürede Selçuklu şehirlerine yayılmışlardı.

Ahi, Türkçe söyleyişiyle akı, cömert anlamına gelmektedir. Arapça bir kelime olan ahî kelimesi kardeşim anlamına gelmektedir ve tasavvuf erbabı arasında kullanılan bu kelime (çoğulu ihvan) ilk Arapça fütüvvetnamelerden beri kullanılmaktadır. Fütüvvetnamelerden en çok vurgulanan ilkeler şunlardır: Sosyal dayanışma ve hizmet, samimiyet, cömertlik, Allah'tan başkasına kul olmama, insan sevgisi, iyi niyet, irâde, bencillikten ve kibirden uzaklaşma; hürriyet ve kanaat, dürüstlük, sürekli gelişme ve yenilenme, tevazu, geçimli olma, hürmet, merhamet, dürüstlük, iyi kalplilik hep fütüvvetin özellikleri arasında sayılmıştır.125

Türklerin Anadolu’da yerleşik hayata geçmeleriyle ortaya çıkan şehirleşme, ekonomik hayatın artık göçebe hayat tarzının üretim biçimleri ile düzenlenmesini imkânsız hale getirmiş, yerleşik hayata geçen Türkler şehir ekonomisinin gereklerinin yerine getirebilmek için bir dönüşüm sürecine girmiştir.126

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde ve buna bağlı olarak Anadolu’yu kendilerine yurt seçtiklerinde Anadolu’nun orta ve batısının Bizans egemenliğinde olduğu bilinmektedir. Tabiatıyla Bizans esnaf, sanatkâr ve tüccarları Anadolu’daki iktisadi mekanizmayı da ellerinde bulundurmaktaydılar. Anadolu’ya yerleşen Türkler, varlıklarını muhafaza ve devam ettirebilmek için bu mekanizmanın işleyişini de kendi

124 Nevval Sevindi, “Bir kültürel nehir: Ahilik”, http://www.nevvalsevindi.com/oku.php?id=474 125

Ahmet Tabakoğlu, “Ahilik”, Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Konferans Metni, İstanbul, 25 Ekim 2008, s.6

126 Süleyman Eryiğit, Ahi Birliklerinde Yönetim ve İşletme Fonksiyonları’nın Temel Yapısı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989, s.7.

lehlerine çevirmek durumunda idiler. Şunu özellikle belirtmekte yarar vardır; Anadolu’ya gelen Türkler, sadece göçebe toplum ve kültüre sahip topluluklardan müteşekkil olmayıp toplum önemli ölçüde vasıflı insanları da ihtiva etmekteydi.127

Ahiliğin ortaya çıkışıyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda teşkilatın o dönemdeki birtakım örgütlerle benzer yönleri ortaya konulmakta, bu örgütlerin birer kopyası olarak yansıtıldığı görülmektedir. Örneğin Bizans loncalarıyla benzerliği ve İslam İmparatorluğu’nda ki Fütüvvetçiliğin kopyası olduğu iddiaları en sık rastlanan görüşlerdendir. Ancak Ahiliğin sosyal ve kültürel yaşamdaki etkisi, tarihsel süreç içerisindeki rolüne bakıldığında tamamen özgün bir örgüt yapısına sahip olduğu görülmektedir.

Ekinci’ye göre ahi birlikleri üzerinde yapılan araştırmalar çoğaldıkça, ahiliğin orijinal bir sentez olduğu daha iyi anlaşılacaktır.128

Ahiliğin ortaya çıkış sebeplerini şu şekilde sıralamak mümkündür, 1.Bizans sanatkârları ile rekabet edebilmek,

2.Türk halkını ekonomik yönden bağımsız hale getirmek,

3.Türkistan’dan gelen sanat ve meslek erbabına iş bulmak, istihdamı düzenlemek,

4.Üretim planlaması yapmak,

5.Yardıma muhtaçlara yardım etmek, 6.Türk kültürünü Anadolu’da kalıcı kılmak,

Mesleki ve ahlaki bir örgüt olarak tamamen Anadolu’ya özgü olan ahilik kaynağını fütüvvetçilikten almıştır. Fütüvvetçilik daha çok kişisel erdemlere ve askeri niteliklere dayanan İslam kültürüne ait ideal insan tiplemesidir.129 Ahi olabilmek için Fütüvvetçiliğin niteliklerine sahip olmak gerekiyordu.

127

S. Eryiğit, a.g.e., s.2. 128 Y. Ekinci, a.g.e., s.45.

Fütüvvet Teşkilatları ferdi erdemlere ve askeri niteliklere önem vermekle beraber Ahilik, hem askeri, hem idari, hem de Anadolu’da ve daha sonra imparatorluk sınırları içinde esnaf ve sanatkârların organize olduğu iktisadi, ticari ve mesleki fonksiyonları ağır basan, işletmecilik fonksiyonlarının, yönetim fonksiyonlarının (bugünkü anlamda) benimsenmiş olduğu bir organizasyonun adı olmuştur.130

Fütüvvet-ahî zümreleri, büyük şehirlerde teşkilâtlanmışlardı. Her zümrenin eğitim ve eğlence imkânlarına da sahip bir sosyal tesis özelliğini taşıyan bir zaviyesi vardı. Bunlar özellikle esnaf ve sanatkâr niteliğine sahiptiler. Bu esnaf teşekkülleri o mesleğe ait bütün işleri yönetir, mensupları arasındaki ihtilafları halleder ve esnafla devlet arasındaki ilişkileri düzenlerdi. Bu birlikler, ürün kalitesi, ücretler ve fiyatlar konusunda yetki sahibidirler. Ahizümreleri şehirlerde olduğu kadar köylerde ve uçlarda da büyük bir nüfuza mâlikti. Özellikle XIII. yüzyılın ikinci yarısında devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde ahiler siyasî bir aktör olarak daima hesaba katılmıştır. Bu dönemde büyük devlet adamlarının, kadıların, müderrislerin tarikat şeyhlerinin, büyük tacirlerin bu teşkilâta girdiklerini görüyoruz.131 Ahilik, ne sadece bir tarikat ne de sadece bir esnaf teşkilatıdır. Bu iki müessesenin özelliklerinin uyumlu bir bütünlüğüdür.132

Ahilikte ehliyet ve liyakat çok önemlidir. Teşkilâtın ileri gelenlerinin oğullarının bile işe, çıraklıktan başlamaları ve eğitim kademeleri başarıyla geçmeleri gerekiyordu. Ahi teşkilâtı küçük gruplardan oluşmaktadır. Teşkilâta veya mesleğe ilk giren gençler, yiğit veya çırak ismini taşıyor. Bunların meslekî ve ahlâkî yönden eğitimlerini sağlamak üzere iki yol arkadaşı, bir yol atası, bir üstadı ve bir de pir görevlendirilir. Yiğitler veya çıraklar bu küçük gruplar içinde eğitilerek Ahi unvanını kazanırlardı.

Ahi teşkilatındaki ruhun oluşturulması, eğitim ve alışkanlığının uzun yıllar sürecek şekilde yerleştirilmiş olması dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Böyle bir teşkilatın Selçuklu Devleti zamanında olgun dönemini yaşamış olması devletin

130 Süleyman Eryiğit, Ahi Birliklerinde Yönetim ve İşletme Fonksiyonları’nın Temel Yapısı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989, s.1.

131

Ahmet Tabakoğlu, “Ahilik”, Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Konferans Metni, İstanbul, 25 Ekim 2008, s.4.

132 Anzavur Demirpolat, Gürsoy Akça, “Ahilik ve Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Katkıları”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:15, 2004, s.370.

özellikle sosyal ve iktisadi yönden zirvelere çıkmasına neden olmuştur. Ülkenin zengin ve saygılı kişileri olan ilk ahilik kurucuları, bütün güçlerini ve çabalarını, ülkenin türlü sanat erbabını bir örgüt etrafında toplayıp onları zaviyelere bağlayarak manevi ve ahlaki yönden yüceltmek istemişler, bunda da çok başarılı olmuşlardır.133 Ahilerin yönetmeliğine göre, ahinin üç şeyi açık olmalıydı: Eli açık, yani cömert olmalı; kapısı açık, yani misafirperver olmalı; sofrası açık, yani aç geleni tok göndermeli. Üç şeyi de kapalı olmalıydı: Gözü kapalı olmalı, yani kimseye kötü nazarla bakmamalı; kimsenin ayıbını görmemeli; dili bağlı olmalı, yani kimseye kötü söz söylememeli; beli bağlı olmalı, yani kimsenin namusuna ve şerefine göz dikmemeli.134 Bu prensipler göz önüne alındığında örgüt bireylerinin ticari ve sanatsal faaliyetler yanında manevi ve ahlaki yönden de gelişmeleri amaçlanmıştır.

Ahilik teşkilâtı Anadolu’nun Türkleşmesinde; Türk kültürü ve medeniyetinin, Türk dili ve edebiyatının gelişmesinde, gelenek ve törelerin yerleşmesi ve korunmasında, Türk sanat ve ticâret ahlâkının oluşması ve yaygınlaşmasında çok önemli hizmetler görmüştür.135 Ahi örgütünün Anadolu’da yerleştirilip yaygınlaştırılmasıyla şu sonuçlar elde edildi:136

• Göçebelikten yerleşikliğe geçiş yani Türk şehirleşmeciliği çok hızlandı.

• 13. yüzyılın ikinci yarısı başlarına dek büyük çoğunlukla, Türk olmayan yerli halkın elinde ve tekelinde bulunan sanat ve ticaret işyerlerine Türkler de sahip olmaya, katılmaya, ona canlılık vermeye başladılar.

• Türk esnaf ve sanatkârları, aralarında sağladıkları karşılıklı dayanışma ve güven sayesinde, bölgede imtiyazlı bir duruma geçti ve bunlar, yavaş yavaş şehir ekonomisinde söz sahibi oldular.

Ahilik müessesesindeki yönetim anlayışının iki safha halinde incelenmesi lazımdır. Birinci safha, ahilik müessesinin ortaya çıkışından itibaren Osmanlı

133 Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya, 1981, s.102.

134

http://turktarih.net/tarih/462/ahilik-ahilik 135

Yakup Karasoy, Ahi Kelimesi ve Türk Kültüründe Ahilik, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:14, 2004, s.15.

Devletinin I. Murat dönemine kadarki yönetim anlayışı, ikinci safha ise ahilik müessesinin esnaf teşkilatına dönüştüğü dönemi kapsayacak şekilde olmalıdır. Bu iki safha arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır.137