• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI FİNANSAL RİSKLER

47 Eguene F Brigham, Houston Joel F., Finansal Yönetimin Temelleri, (Çev Nevzat Aypek), Nobel

2.12. Para Arzı ve Faiz Oranı İlişkis

Para krizleri; merkez bankasının döviz rezervlerinin tükenmesi şeklinde ortaya çıkan krizlerdir.66Uluslararası sistemde para basımı ve arzını oluşturan kuruluşlar

genelde her ülkenin kendi merkez bankasıdır. Para riskini arttıran en önemli

65 Ahmet Okur, Türkiye Ekonomisinde Faiz Oranı ve Döviz Kurunun Enflasyon Hedefi Üzerine Etkisi, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl.8, Sayı.13, 2017, s.162.

66 Yücel Ayrıçay, Mahmut Yardımcıoğlu, Muhasebe ve Finansta Güncel Konular, Gng Ofset, Kahramanmaraş 2015, s.114.

52

faktörlerin başında gelen konu, para politikası ile ilgili karar vericilerin paranın arzı ve talebi etrafında oluşan dengeyi ayarlayamamasıdır. Para riskinin artmasına yakın dönemlerde, faiz oranlarının ve faize dayalı işlemlerin yükseldiği görülmektedir. Geçerliliği yüksek para birimine sahip olan ülkelerde yerel para birimi arzının fazlalaşması alım gücünü düşürücü etki yapar. Bu durumda faizlerin arttırılmasına bahane çıkarır. Bu yüzden para arzı oluşturulurken, piyasada yapılan işlem hacmini gözetecek şekilde etkin bir para politikası kararı gerektirir. Para arzının artması, aşırı bollaşan likidite paranın değerini düşürür. Düşen para değeri daha yüksek olarak kendini koruyan para birimine doğru yönelmelere yol açar. Artan döviz karşısında yeniden yerel para biriminin güçlenmesi doğrudan sağlanamayacağı için daha kolay gibi görünen faiz artışları yoluyla bu değer farkı kapatılmaya çalışılır. Dünya genelinde ülkelerin para basma işlemi, uluslararası finans hacmini arttırmıştır. Bu durum da artan banka mevduatlarında görülmektedir. Faiz oranları, işletmeleri etkiler. Sermaye malları üreten ya da kredili olarak alım - satım yapan işletmeler faiz oranlarında ki yükselmeye bağlı olarak, satışlarında azalma yaşar. İşletmeler faiz oranlarında meydana gelen yükselişi karşılayamadıkları durumda, yatırımlardan vazgeçmek mecburiyetiyle karşılaşırlar. Finansal yükseliş dönemleri kredi taleplerini yükseltir. Kredi taleplerinin yükselmesi de faizleri yükseltir. Faize dayalı işlemler de reel finansal sistemi, gerçek üretime ve hizmete dayalı piyasa düzenini yok etmektedir.

Tablo- 3: Seçilmiş Ekonomik Göstergeler 2016-2017.67

Dönem 2016 2017

Toplam İhracat (Milyon $) Kasım 12.787 14.217

Ocak-Kasım 129.749 143.213

Toplam İthalat (Milyon $) Kasım 16.935 20.537

Ocak-Kasım 180.208 210.704

Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri (Milyon TL) Ocak-Aralık 554.140 630.349 Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları (Milyon TL) Ocak-Aralık 584.071 677.722 Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi (Milyon TL) Ocak-Aralık -29.932 -47.373 Merkez Bankası Uluslararası Rezervleri

(Altın Hariç, Milyon $) Aralık 92.050 84.110

Borsa İstanbul Aralık 78.139 115.333

53 2.13. Uluslararası Para Politikası Uygulamaları

Küresel ölçekte halen en güçlü ekonomi ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ekonomisidir. FED, ekonominin canlanması için nominal faiz oranlarını tutabildiği kadar sıfır noktasında tutmayı ve reel faizin eksi olmasını hedeflemektedir.68 ABD

Merkez Bankası (FED) başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin piyasalarına ve uluslararası finansal piyasalara yön veren merkez bankaları da faiz oranlarını düşük tutmaya, hatta eksi faiz gibi uygulamalarla faizi yok etmeye, baskı altına almaya çalışmaktadırlar. Faiz oranlarında meydana gelebilecek küçük artışlar bile, finans piyasaları üzerinde aşırı baskı oluşturmaktadır. ABD merkezli olarak 2008 yılında ortaya çıkan subprime mortgage kredileri geri ödemede yaşanan sorunlardan kaynaklı olarak ortaya çıkan küresel kriz, küreselleşmenin de etkisiyle uluslararası piyasaları etkilemiştir. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye çıkışları yaşanması nedeniyle, finansal daralma meydana gelmiştir. ABD önemli finansal risk oluşturabilecek faktörlere karşı, faiz oranlarını düşürmek, sorunlu tahvillerin satın alınması, yeni tahvil taleplerinin oluşturulması, para basmak gibi yollarla piyasalara etki etmeye çalışmaktadır. ABD’de döviz kurlarında meydana gelen değer kaybı dış talebi azaltmıştır. Faiz oranlarında meydana gelen düşüş iç talebi artırmıştır. Avrupa’nın 2016 yılında yaşadığı negatif faiz, varlık alımlarına devam edilmesi finansal istikrarsızlığı arttırmıştır. AB ve ABD finans sistemi büyüme oranları konusunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. 2008 krizinden sonra, AMB (Avrupa Merkez Bankası) ve FED (Amerikan Merkez Bankası) farklı para politikaları uygulamaları sayesinde döviz, borsa, faiz konuları başta olmak üzere sonuç almak daha kolay olmuştur. Büyüme oranları konusunda toparlanma yaşanmıştır. Enflasyon oranlarının bir miktar arttırılarak finansal canlanmanın sağlanması hedeflenmektedir. Finansal istikrar için öncelikle, fiyat istikrarı sağlanmaya çalışılmıştır. Döviz kurları, faiz oranları izlenen dikkatli para politikaları sayesinde kontrol altında tutulmaya çalışılmaktadır. AMB, sürekli keynesyen politikalar uygulamakta ülke ve finansal kurumlara yardım etmektedir, büyüme hedeflerinde başarı yakalanmış, birbirinden farklı ülke ekonomilerini aynı anda krizden çıkarmada sorunlar yaşamış ve devlet borçları krizinde kurtarmacı hareket etmiştir. Finansal riskler karşısında ülke veya bölgesel çabalar tek başına etkili olamamakta, uluslararası finansal kararların birlikte alınması ve uygulanması gerekmektedir. Finansal strateji, politikalar, yatırım

68 Kamil Yurdabak, 2008 Küresel Kriz Sonrası Merkez Bankacılığında Politika Değişimi: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Örneği, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2015, s.199, (Yayımlanmış Doktora Tezi).

54

fonlarının piyasa dinamikleri üzerine olan etkisinin düzenli olarak takip edilmesi gerekir.

Dış ticaret açığı daralmaya devam ederken cari işlemler açığında sınırlı artış görülmüştür.69 Küresel krizin etkileri neticesinde, Türkiye’de de makro ekonomik

göstergelerde bozulmalar oluşmuştur. Türkiye’de yaşanan 2001 krizi sonunda önemli finansal düzenlemelerin yapılması, yaşanan küresel krizin etkilerinin daha az hissedilmesini sağlamıştır. TCMB, yaptığı çalışmalarda döviz kurlarının piyasaları faiz oranlarına göre daha fazla etkileme riski taşıdığı görülmüştür. İşletmeler üzerinde döviz kurları değişimleri risk artışı yönünde etkili olmuştur. Brüt döviz rezervlerini arttıracak, sermaye giriş ve çıkışlarını düzenleyecek ROM uygulaması sayesinde döviz kurlarında yaşanacak riskler dengelenmeye çalışılmıştır. ROM’un faiz ve borsa üzerinde ki etkisi dolaylıdır. Faiz oranları değişimine karşı geliştirilen, faiz koridoru uygulaması piyasaların fonlanmasına katkı sağlamıştır. ROM sayesinde TL. maliyetleri de düşmesine karşılık enflasyon üzerinde ki etki oldukça az kalmıştır. Faiz bandı 2016 yılında daraltılmıştır. Merkez bankası fonlama maliyetleri ile bankalar arası faiz oranları farkı açılmıştır. Türkiye’nin artan jeopolitik riskleri faiz oranlarını yükseltmiştir. ROM etkisiyle döviz rezervlerinde artış yönlü katkı sağlanmıştır. Türkiye finansal olarak gelişen ülke sınıfındadır. Türkiye nüfus hareketleri, ticari hareketlik yönünden sahip olduğu avantajlar neticesinde genel olarak büyüme sorunu yaşamayan bir ülkedir. Döviz kuru ve talep yönlü yaşanan gelişmeler nedeniyle enflasyonda meydana gelen artış engellenememektedir. Kamu borç, alacak ve nakit yönetim süreci dikkatle yönetilmesi gereken gerek kamu maliyesi gerekse finans piyasaları açısından dikkat edilmesi gereken bir süreçtir. BRK’nin (Borç ve Risk Yönetimi Komitesi) belirlediği esaslar ve politikalar kapsamında piyasalarda oluşabilecek faiz, enflasyon, döviz, kredi, mevduat oranlarında meydana gelen değişim yönetilmekte ve düzenli olarak BRK’ye raporlanmaktadır. TCMB, tarafından daha dikkatli olarak uygulanan para politikaları olumlu olarak karşılanabilecek çalışmaları kapsamaktadır. BDDK tarafından; konut, tüketici kredileri ve kredi kartları alacak tutarı karşılıklarının düzenlenmesi, nakit çekim ve alışverişlerin dokuz taksit ile sınırlandırılması, konut ve taşıt kredisinde değer oranlı sınırlandırma işlemleri sayesinde, kredi maliyetleri yükseltilmiş ve kredi büyüme hızı azaltılmıştır. Yavaşlayan kredi büyüme hızı sayesinde ithalata dayalı büyüme de nispeten azaltılmış, cari açığın biraz daha azaltılmasına yardımcı olunmuştur. TCMB ve BDDK gibi kurumların finansal piyasalara yönelik riskleri

69 Kamu Borç Yönetimi Raporu 2017, Ankara, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, 2018, s.12.

55

önleyici ve azaltıcı çalışmaları piyasaların düzenli seyretmesine önemli katkılar sağlamıştır. Türkiye’nin 2017 yılında dış ticaretin finansmanı alanında yapılan çalışmalar incelendiğinde sıkı finansman poltikaları uygulamaya çalışılmıştır. İzlenen sıkı finansman politikalarına rağmen dış ticaret açığı devam etmektedir. Dış ticaret açığının belirleyicileri olarak enerji ithalatı, yüksek teknolojili ürün ithalatı başı çekmektedir. Yurtiçi üretim faaliyetlerinin gıda, giyim gibi geleneksel sayılabilecek üretim tarzlarında bile yetersiz kalması, serbest ticaret politikalarının, üretim, yatırım, pazarlama faaliyetleri ile dengeli götürülemeyişi bu konularda etkili olmuştur. TCMB (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası) son yıllarda kredi hacmi, cari işlemler, dış ticaret ve talep dengesi, kişisel tüketim harcamaları, bankacılık sermaye yeterlilik yapısı gibi farklı alanlarda yaptığı çalışmalarla, finansal sürekliliği sağlamaya çalışılmaktadır. Gelişmiş ülke merkez bankaları kriz dönemlerinde piyasaya para sürmekte, gelişmekte olan para piyasaları dışarıdan sermaye çekebilmek için çalışmalar yapmaktadır. FED ve AMB varlık alımları ile likidite oranlarını arttırmış, bilançoları beş kata yakın artışlar göstermiştir. TCMB uygulanan faiz koridoru ve ROM (Rezerv Opsiyon Mekanizması) sayesinde piyasalarda meydana gelecek düzensizlikler azaltılmaya çalışılmıştır.