• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI FİNANSAL RİSKLER

47 Eguene F Brigham, Houston Joel F., Finansal Yönetimin Temelleri, (Çev Nevzat Aypek), Nobel

2.18. Finansal Performans Göstergeler

İşletmelerin finansal performansının nasıl ölçülmesi gerektiği ile finansal performansın doğru göstergelerinin neler olması gerektiği finans teorisinde her dönem tartışılmakta ve güncelliğini korumaktadır. 77 Döviz kuru ve cari açık

dengesizlikleri incelendiğinde, cari denge açığının hangi boyutlara geldiğinde bir döviz krizi yaratabileceğine yönelik ekonomistlerin hem fikir olduğu bir seviye olmasa da GSYİH’nin %5’inin üzerine çıkması, cari denge açığı finansmanının kesintiye uğraması riskini arttırdığı düşüncesi hakimdir. Global likiditenin genişlemesi ve yabancı sermayenin hızla yüksek getiri peşinde gelişmekte olan ülkelere akmasıyla politik sorunların ortaya çıkması arasında da bir ilişki vardır. Faiz oranlarının artması, aşırı sıkı para politikası, faizlerin geçmişe ve benzer ülkelerdeki faiz seviyelerine göre yüksek olması olarak tanımlanabilir. Ekonomileri dışa açık olan gelişmekte olan ülkelerde merkez bankalarının faizleri göreceli olarak yüksek tutmalarını, para birimlerinin yeterli itibarları olmaması, faizlerin yüksek tutularak para birimine talep oluşturmak istenmesi ile açıklamak mümkündür. Gelişmekte olan ülkelerde krizlerden önce görünen başka göstergeler ise özel yabancı fon girişlerindeki yükseliştir. Borçlanmanın fazla olması, yabancı fon girişlerinin etkisinde oluşur.

Finansal açıdan şirketlerin başarısı geçmişten gelen birikimlerinin yanı sıra geçmişin iyi bir şekilde analizi ve geleceğin gerçekçi şekilde planlanmasına bağlıdır.

78Küreselleşmenin getirdiği rekabet baskısı, işletmeleri maliyetleri düşürme, kaliteyi

77 Gizem Vergili, Finansal Performansın Ölçülmesinde Alternatif Bir Yaklaşım: Hissedar Katma Değeri, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt.1, Sayı.1, 2017, s.104. 78 Erdinç Karadeniz vd., Türkiye’de En Yüksek Net Satış Gelirine Sahip 20 Şirketin Finansal Performanslarının Gri İlişkisel Analiz Yöntemiyle İncelenmesi, Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt.11, Sayı.2, 2018, s.69.

61

artırma gibi nedenlere zorlamaktadır. Yeni ekonomi olarak nitelendirilen bu yapıda, hissedar ve paydaş beklentileri, işletmeler açısından önemli hale gelmeye başlamış, bu beklentilerde artış görülmüştür. Yaşanan bu durumlar iş ve ekonomi dünyasını daha riskli hale getirmiştir. Öncelikle finansal kurumlarda başlayan KRY (Kurumsal Risk Yönetimi) uygulamaları zamanla finans dışı sektörlere yansımıştır. Türkiye’deki reel sektör firmalarının KRY ile genel olarak tanışmaları 2008 küresel finans krizinin sonrası döneme rastlamaktadır. Türkiye’de KRY çalışmaları genellikle holding düzeyinde başlamaktadır. KRY kültürünün benimsenmesi, yani optimum KRY seviyesine ulaşılması 3-5 yıl, hatta daha uzun süreyi alabilmektedir. KRY konusunda reel sektörde öncü işletmelerden birisi olan Brisa, KRY çalışmalarına 2009 yılının başlarında başlamıştır. Tüpraş ve Arçelik, 2010 yılında risk yönetim komitesi oluşturmuşlardır. Türkiye’de, KRY olgusunun tüm sektörlerde oluşturulmasını, finansal olmayan (hukuksal, insan kaynakları vb.) konularda bilgi paylaşımı amacıyla Kurumsal Risk Yönetim Derneği (KRYD), 2009 yılında oluşturulmuştur. Türkiye’de KRY’nin yasal ilk örnekleri, 10 Aralık 2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun düzenlemesi ile iç denetim, iç denetçinin görevleri konusunda yapılan çalışmaların kamu yönetimi alanında da oluşturulduğu, risk yönetim uygulamalarının yasal altyapıya kavuşturulduğu görülmektedir. SPK’nın Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin 11 Ekim 2011 tarihli düzenlemesine göre; yönetim kurulunun alacağı stratejik kararlardan sorumlu olacağını ifade etmektedir. Şirketlerin alacakları kararlarda uzun vadeli stratejik hedefler koymalarını, kurumsal risk yönetim anlayışına sahip olmalarını, şirketlerin içinde bulunduğu getiri dengesi ve büyüme durumlarını akılcı olarak yönetmesi gerektiği hususları belirtilmiştir. 1 Temmuz 2012 tarihli Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) düzenlemesinin amacı, işletme yönetimini, şirket genel kurullarını, yönetim kurullarının işleyişini düzenlemekte gerekli önlemlerin alınması için tedbirleri göstermektedir.

2.19. Finansal Etkileşim

G-20 ülkeleri için ticari dışa açıklık ile finansal gelişme arasında bir ilişki olduğu ortaya konulmaktadır.79 Uluslararası piyasalarda etkileşim oldukça hızlı olmaktadır.

Piyasaların tam rekabet koşullarına yaklaşması faiz, döviz, enflasyon, borsa, büyüme gibi birçok gelişmelerin iç içe girmiş olması nedeniyle piyasa etkileşimi oldukça fazladır. Uluslararası piyasaların geçişken özelliklere sahip olması, piyasa

79 Ünal Arslan, Emre Barutçu, Dışa Açıklık ile Finansal Gelişme Arasındaki İlişki: G-20 Ülkeleri Örneği, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt. 5, Sayı.3, 2016, s.422.

62

etkileşiminin üst düzeyde olduğunun göstergesidir. Piyasalarda oluşabilecek etkileşimin finansal işlem hacmini büyütmesi gibi çok önemli katkısına rağmen, krizlerin oluşabilmesi de olumsuz yönünü ifade etmektedir. Finansal krizlerin nedenlerini para krizleri, bakacılık krizleri, dış borç krizleri olarak ifade edebiliriz. Uluslararası ticaret, sermaye akımları, beklentiler, borçlanmalar gibi etkilerle finansal geçişgenlik artmaktadır. Finansal etkileşimin artması, krizlerin etkisini de büyütmektedir. 1990’lı yıllarda baş gösteren çok sayıda kriz örneği vardır. 1994 yılında Meksika Krizi, 1997 yılında Doğu Asya Krizi, 1998 yılında Rusya Krizi, 1999 Brezilya Krizi, 2001 Arjantin Krizi ve Türkiye Krizlerini sayabiliriz. 1990’lı yıllarda krizlerin artmasındaki esas sebepler, 1980’li yıllarla birlikte başlayan finansal liberalleşme, yeni finansal ürünler, küreselleşme gibi değişimler karşısında finans piyasalarını düzenleyici sistemlerin yeterince geliştirilememiş olmasıdır. Uluslararası düzeyde yaşanan krizler, sadece krizin çıktığı ülkeyi etkilemekle kalmamış, tüm ülkeler üzerinde etkisi hissedilmiştir. Uluslararası finansal krizlerin çıkış nedenleri ve etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmıştır ve bu çalışmalar devam etmektedir. Küresel krizlerin oluşumunda büyük bir payı olan finansal balonun anlaşılabilmesi ve belli bir sisteme oturtulabilmesi, gelecek krizlerin önlenebilmesi açısından çok büyük bir adım olarak sayılabilir.80 1990’lı yıllar Türkiye açısından

sorunlu olmuştur. 1989 yılında Türkiye uluslararası finansal sistemle entegre olmak için, içe kapalı bir finansal anlayıştan çıkarak dışa açık bir finansal modelin benimsenmesine geçmiştir. Dışa açık finans modeli ile birlikte daha liberal bir anlayış benimsenmiştir. Uluslararası sisteme entegre olmak, dışa açık bir finans sistemini benimsemek Türkiye açısından kolay olmamıştır. Türkiye’de finans sisteminin yapısal sorunları, yanlış finans politikaları, denetim mekanizmalarının oluşturulamayışı gibi nedenlerden dolayı 1994 ve 2001 yıllarında iki büyük kriz yaşamıştır. 1994 finansal krizinin başlıca sebeplerine bakıldığında, TCMB kaynaklarına sık başvurulması, cari açık, bütçe dengesizliği, döviz kurlarının yükselmesi, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yabancı sermayenin dışarı kaçması sayılabilir. Yaşanan olumsuzlukları önlemek için yapılan devalüasyon finansal gidişatı daha da kötüleştirmiştir. Kötüleşen finansal göstergeler, 5 Nisan 1994 krizinin sebeplerini oluşturmuştur. Türk finans sistemi üzerinde enflasyon oranlarının yüksekliği bahane gösterilerek uygulamaya konulan ‘Enflasyonu Düşürme Programı’ yeterli olmamıştır. Bankacılık sektöründe yaşanan 46 milyar ABD Dolarından oluşan görev zararları ve 23 bankanın birer birer batması, devlet garantisi altında olan

80Ayşesu Eyüboğlu, Serpil Altınırmak, Ekonomik Krizlerin Nöroekonomi Kavramı Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2016, s.79.

63

mevduatları tüm toplumun ödemek zorunda kalması, döviz kurlarının aşırı yükselmesi, siyasi gerginlik Şubat 2001 tarihinde çok daha derin ve büyük bir krizin sebebi olmuştur.

2.20. İşletmelerin Faaliyet Gösterdiği Sektör

Temkinli stratejilerin özellikle döviz açık pozisyonu yüksek olan ve üretimde ithal girdiye bağımlı sektörlerde ön planda olacağı tahmin edilmektedir. 81 Türkiye

büyük jeopolitik ve finansal riskleri her dönemde yaşamış bir ülkedir. Türkiye, risk düzeyinin yüksekliğine rağmen genelde yüksek performans ortaya koymuştur. Türkiye’de değişen risk koşullarını önlemek için, vergi indirimleri, işsizliği önlemeye dair projeler uygulanmıştır. İç talebi sağlayacak önlemler alınmıştır. ABD ve AB merkezli uygulanan genişletici para politikaları Türk finans piyasalarının ihtiyaç duyduğu likit döviz imkanını kolaylaştırmıştır. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar, TL’nin değer kaybetmesi piyasada kırılganlığa neden olmuştur. Kredilerin yüksekliği finansman giderlerinin artmasına yol açmıştır. Döviz kurlarında yaşanan yükseliş, döviz açık pozisyonlarında meydana gelen artışlar piyasada oluşan kırılganlıkları arttırmıştır. Üretim aşamasında ithal girdi kullanan firmalar için TL’nin aşırı değer kaybına uğraması ve döviz kurlarında yaşanan yükselmeler risk etkisi meydana getirmektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren bütün firmalar farklı şekillerde döviz kurlarından kaynaklanan risklerle karşı karşıyadır. Bu durum doğrudan ihracat yapan ve ithalat yapan bütün firmalar için geçerlidir. Özellikle TL’nin süreç içerisinde sürekli değer kaybediyor olması dış ticaretle uğraşan bütün firmalar üzerinde ve doğrudan finans piyasalarını olduğu kadar iş dünyasını da etkilemektedir. İşletmelerin faaliyet gösterdikleri sektörler beraberlerinde getirdikleri fırsat ve riskleri bünyesinde barındırmaktadır. Bir dönem çok karlı olan bazı sektörler başka bir dönemde aynı karlılıklarını sürdürememektedir. Firmaların faaliyet gösterdikleri alanlarda meydana gelen satış, üretim ve hizmet artışları finansal tablolar üzerinde pozitif yönde etkiler meydana getirmektedir. Motorlu taşıt üretimi konusunda örnek verecek olursak. Günümüzde petrol ile çalışan motorlu taşıt satışları yerini, daha ziyade elektirikli ve uzaktan kullanılabilen araçlara bırakmaya başlamıştır. Petrol türevli yakıt kullanan araçlara doğru tüketici tercihlerinde yaşanan eğilim işletmelerin faaliyette bulunduğu sektör aynı olmasına rağmen, yeni teknolojik gelişmeler yoluyla daha farklı sektörlerin oluşmasına yol açmıştır. Araç üretimi

81Sektörlerle İlgili 2017 Beklentileri, Ankara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İktisadi Araştırmalar

64

konusunda elektirik, bilgisayar, mekatronik gibi bilim dallarına ait konular daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır.