• Sonuç bulunamadı

Birçok yazar okul kavramını farklı ele almıĢtır. Aytaç'a göre, okul; eğitim sisteminin genel, özel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda, öğrenciye istendik bilgi, beceri ve davranıĢların bilimsel yöntemlerle kazandırıldığı bir örgüttür (Aytaç, 2000: l).

Okul, eğitim örgütünün halka açık olan, halkla yüz yüze gelinen kapısıdır ( BaĢaran, 1994: 12). Genel anlamı içerisinde okul, belli bir yeri olan, belli bir süre devam eden, öğrenci ve öğretmeni değiĢen, geniĢ bir çevreye hitap eden, eğitim faaliyetini planlı ve programlı bir Ģekilde sürdüren, yani öğrenme faaliyetini organize bir ders faaliyeti olarak devam ettiren genel ve mesleki çeĢitler içerisinde Ģekillenen bir kuruluĢ olarak tanımlanabilir (Böhm, 1982, Akt. Bingöl: 1).

Okulların genel amacı ise; topluma uyum sağlayabilecek baĢarılı insanlar yetiĢtirmektir. Bu genel amaca uygun olarak öğretmen- yönetici ve veliye büyük görevler düĢmektedir ( Elmacıoğlu, 2003: 116).

Okul eğitim örgütünün halkla yüz yüze gelinen kapısıdır. Okulun sorunları toplumu, toplumun sorunları da okulu daha doğdukları anda etkiler. Hayatın içinden bir parça olan okul, hayat için ve hayatla beraber teĢkilatlanmak ve faaliyette bulunmak zorundadır. Unutmamak gerekir ki, her okul çevresini etkiler ve çevresinden etkilenir. Okullarda yapılan eğitimin baĢarılı olması ve amaçlarına ulaĢabilmesi için öğrencinin ailesinin ilgi ve yardımına ihtiyaç vardır (Taymaz, 2000: 190).

YaĢadığı çevreye elveriĢli olan sistemler yaĢayabilir. Çevre, sisteme ne denli gerekli girdileri sağlayabiliyorsa o denli elveriĢlidir. Her sistemin bir genel bir de özel çevresi vardır. Okulun genel çevresi, içinde yaĢadığı toplumdur. Toplumun

29 kültürel yapısı, siyasal düzeni, yönetsel birimleri, ekonomik yapısı, toplumsal değiĢim ve eğilimleri, kaynakları, yasal düzenlemeleri, bilimsel ve teknolojik geliĢmiĢliği gibi pek çok değiĢken dolaylı ve dolaysız olarak okulu etkilerler. Okulun özel çevresi ise girdilerini aldığı, mezunlarını saldığı, etkilendiği ve etkilediği öbür örgütlerdir. Bunlar üst eğitim örgütleri, öbür okullar, toplum, aileler, örgütler ve benzerleridir. Okul, bunlara girdisi ve çıktısı ile bağlı olduğundan, bunlar olmadan ne var olabilir ne de yaĢayabilir (BaĢaran, 2000: 45).

Ayhan (2000: 24), her okulun bir toplumsal çevrede yer aldığını bu nedenle okulun içinde yer aldığı toplumun gerçekliğini tanıması gerektiğini belirtmektir. Çünkü en genel anlamda toplumun eğitimi ile yükümlü bulunan bir kurum olan okul, kendisine yönelik sosyal beklenti ve gereksinimlerin bilincinden yoksun ise, iĢlevlerini yerine getiremez. Kurumların etkililik göstergelerinin en önemlilerinden biri, kontrol edebildikleri çevrenin geniĢliği ile ilgilidir.

2.2.1.Okulun Görevleri

Okul eğitim sisteminin en stratejik parçalarından biridir. Onu stratejik kılan birçok özellikten bahsedilebilir. Bunlardan ilki, eğitim sisteminin en iĢlevsel parçasıdır. Ġkincisi eğitim sisteminin üretim amaçlı somut örgütlenmesidir. Üçüncüsü okulun eğitim sisteminin eylemsel sınırlarını ve çevresini belirlemesidir (Açıkalın, 1998: 95).

Bir bakıĢ açısına göre okulun görevleri aslında eğitimin görevleridir ve bunlar ana hatlarıyla sosyal, politik ve ekonomik olarak gruplandırılabilir. Okulun toplumsal görevi, çocuğu toplumsallaĢtırmadır. ToplumsallaĢma, içgüdülerden yoksun, biyolojik olarak olgun ve hayat mücadelesine hazır olarak doğmayan, fakat büyük bir alabilirlik ve öğrenme yeteneğine sahip insanın davranıĢlarını içinde yaĢadığı toplumun kuralları çerçevesinde eğitilerek Ģekillendirilmesi ile ilgili bütün iĢlemleri, olgu ve oluĢumları ifade etmek için kullanılmaktadır. ToplumsallaĢma sayısız derecede etkileĢimle gerçeklesen bir süreçtir; planlı-plansız, doğrudan veya dolaylı, bilinçli ya da bilinçsiz birçok etkileĢimle gerçekleĢmektedir. Okuldaki toplumsallaĢma planlı ve kasıtlı bir süreçtir. Okul bu görevini yaparken kültürü hem

30 korur, hem de geliĢtirir. Böylece kültürün hem kararlılığını sağlar hem de değiĢimini gerçekleĢtirir.

Okulun ekonomik görevi, ekonominin beyin ve insan gücü ihtiyacının karĢılanmasıdır. Bu bakıĢa göre eğitim, bireylerin kendilerine, toplumun da üyelerine yaptığı bir yatırım olarak görülmektedir. Sahip olunan insan kaynaklarının niteliklerinin geliĢtirilerek ihtiyaç duyulan nitelik ve nicelikte insan gücünün toplumun hizmetine sunulmadır.

Okulun politik görevi ise yetiĢtirilen bireylerin devlet sistemine bağlılık göstermesini ve liderlik yetenekleri olanların seçilerek eğitilmesini gerçekleĢtirmektir (Erçetin ve Özdemir, 2004: 12-17).

BaĢka bir bakıĢ açısına göre ise okulun görevleri basitleĢtirme, ayıklama ve denge kurmadır. BasitleĢtirme, zor, karmaĢık ve çok fazla olan bilgi kütlesinin öğrencinin düzeyine ve kapasitesine uygun biçimde öğrenme yaĢantılarını oluĢturabileceği düzeyde etkileĢimlerinin yönetilmesidir. Okul çocuğa basit, sade bir çevre içinde geliĢme olanağı sağlar. Öğrencileri dıĢ çevrenin güçlüklerinden korumak, onlara yasamı kolaylaĢtırmak okulun görevidir. Bunun için yetiĢtirilmiĢ profesyonellerin, yönetici, öğretmen ve diğer görevlilerin sürekli denetiminde olan okulda yaĢam öğrenciler için daha kolay olacaktır. Bilgiler de öğrencilerin özelliklerine uygun düzeyde kolaydan zora, basitten karmaĢığa doğru verilir. Ayıklama okuldan beklenen diğer bir görevdir. Okul çevrenin zihinsel alıĢkanlıkları etkileyen, değersiz, ise yaramaz, zararlı özelliklerini ortadan kaldırarak öğrenciye arınmıĢ, temizlenmiĢ eylemler düzeneği sağlar. Bu iĢlevi ile okul, çevrede kolay rastlanabilecek olan davranıĢlarını okuldan içeri sokmayarak, öğrencilerin bu olumsuz davranıĢlarla etkileĢimini engellemektedir. Kumar, alkol, uyuĢturucu gibi öğrenci için istenmeyen davranıĢların okulda görülmesi engellenir. Yasal metinler benzeri davranıĢların görülebileceği mekanların okulun yakınında faaliyet göstermesini yasaklar. Böylece öğrencilerin bu davranıĢlarla etkileĢimleri engellenmiĢ olur. Okulda bu davranıĢların öğrencilerde oluĢmamasının eğitsel temellerini oluĢturur.

31 Denge kurma ise, okulun toplumsal çevredeki çeĢitli öğeleri dengeleĢtirmesi ve bireyi içinde doğduğu yakın toplumsal grubun sınırlamalarından kurtararak daha geniĢ bir çevre ile etkileĢime geçmesini sağlamasıdır. Okulun dıĢındaki çevrede, insanların kiĢisel özellikleriyle açıklanamayacak düzeylerde yasam farklılıkları görülür. Bu faklılar toplumsal huzuru tehdit eder nitelikte olabilir. Toplumun barıĢ ve huzur içinde yaĢaması, bu farkların açıklanabilir, mantıklı bir düzeyde tutulmasına bağlıdır. ĠĢte okul bu aĢırı farklılıkların kendi sınırları içinde sergilenmesine, yaĢanmasına izin vermeyen, toplumsal yasamda olmayan dengeyi kendi sınırları içinde kurması gerekir. DıĢ çevrenin çok farklı koĢullarında yasayan öğrenciler, okula geldiklerinde, benzer koĢullarda olurlar. Birbirlerinin yaĢam biçimlerinden etkilenir, birbirlerini tanır, anlar ve kaynaĢırlar (Tezcan, 1981: 28-33).

Williams (1988)’e göre; birey açısından yaklaĢıldığında ise eğitimin ve dolayısıyla okulun iĢlevi; her öğrencinin tam olarak eğitsel, zihinsel, fiziksel, törel, tinsel (ruhsal) ve kiĢilik geliĢimine yardım etmektir. Bu anlamıyla eğitim bireyin bir bütün olarak geliĢimine yardım etmektir. Bu okula iliĢkin bakısın çerçevesini çizer.

Okullar hükümetin, yerel yönetimlerin, ailelerin, öğretmenlerin veya okulun diğer çalıĢanları için değil, öğrenciler içindir. Okulun sağladığı eğitsel ve kiĢisel yaĢantıların hepsinin hedefi öğrencilerin yetiĢtirilmesine dönük olmalıdır. Yönetim, öğretmen ve diğer çalıĢanların okuldaki görevleri bu hedefe yönelik olarak çalıĢmaktır (Erçetin ve Özdemir, 2004: 13).

2.2.2. Okulöncesi Eğitim Kurumu

Okulöncesi eğitim kurumları, 0-6 yaĢ arası çocukların tüm geliĢimlerini, sağlıklı ve düzenli fiziksel koĢullar içinde, toplumun kültürel özellikleri doğrultusunda en iyi Ģekilde yönlendiren; uzman-eğitici kadroya sahip sosyal kuruluĢlardır (Oğuzkan ve Oral, 1996: 3).

Okulöncesi dönemde çocuğun annesi ve babası tarafından sevgi ve Ģefkatle büyütülmesi, ihtiyaçlarının zamanında karĢılanması ve sağlığının korunması çok

32 önemlidir. Fakat bunlar kadar önemli olan diğer bir nokta da, tüm geliĢim alanlarını destekleyecek sosyal ve fiziksel bir ortamdır. Böyle bir ortam da çocuklara okulöncesi eğitim kurumlarında sağlanabilir (ġahin, 2005: 1).

Türkiye’de okulöncesi eğitim basmağında hizmet sunan kurum ve kuruluĢlar, Milli Eğitim Bakanlığı, BaĢbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, ÇalıĢma Bakanlığı, Kamu Ġktisadi TeĢekkülleri (KĠT’ler), özel ve tüzel kiĢiler ile üniversitelerdir (Gürkan, 2004: 6). Bu kurum ve kuruluĢlardan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olanlar; bağımsız anaokulları, ilköğretim bünyesinde anasınıfları, kız meslek okulları bünyesinde uygulama anaokulları ve anasınıflarıdır. BaĢbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı olanlar ise çocuk yuvaları, kreĢ ve gündüz bakımevleri, çocuk kulüpleri ve çocuk evleridir (Oktay, 1999: 89).

0-36 aylık çocuklara bakım ve eğitim veren kurumlar kreĢ, 36-72 aylık çocuklara eğitim verenler anaokulu, 60-72 aylık çocuklara eğitim verenler ise anasınıfı olarak adlandırılmaktadır (ġahin, 2005: 1).

Okulöncesi eğitim kurumlarında çocuklar kendi yaĢıtları içinde kendini tanımayı, kendini topluma kabul ettirecek güç ve becerileri geliĢtirmeyi, birlikte yaĢama kurallarını öğrenirler. Ayrıca kurumlar; çocuğun bedenini kullanma, oyun oynama, merakını giderme ve bağımsızlığını kazanma gibi temel gereksinimlerini de karĢılar(Fidan ve Erden, 1998: 213).

Nitelikli okulöncesi eğitim kurumları, çocuğun ailesi dıĢında karĢılaĢtığı planlı, denetimli ve kurallı eğitimin ilk basamağıdır. Burada iyi yetiĢmiĢ okulöncesi öğretmenleri tarafından çocuk odak olarak alınır ve geliĢim özellikleri ile yeteneklerine göre hazırlanan esnek programlar doğrultusunda temel eğitime hazırlanır (Üstünoğlu, 1987: 6).

Bu kurumlar, ailenin baĢlattığı eğitimi zenginleĢtirmek, desteklemek ve aile eğitimindeki yetersizlikleri dengelemek acısından büyük önem taĢır. (Oktay, 1999: 92).

33 Okul ve ailenin birbirini destekleyici ve tamamlayıcı nitelikte olmaları, ailenin eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun, çocuk için faydalı ve gereklidir. Okulöncesi eğitim, yoksul çevrelerden gelen çocuklar ve aileleri için eğitici ve tamamlayıcı; orta ve üst çevrelerden gelen çocuklar ve aileleri için de destekleyici niteliktedir (Yıldıran, 1983: 85).