• Sonuç bulunamadı

Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, s 116.

Berna Akyüz Sizgen

25 Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt, s 116.

varmaya başladıktan sonra aşka, sevilmeye, sevgiye ihtiyaç duyacak ve belki de değerlendirme noktası olarak bunu görmek isteyecektir. Ancak, Şebnem henüz lise yıllarında bu açıdan da önemli bir deformasyonla yüz yüze kalır. Çocukluğundan itibaren güzelliğiyle dikkat çekmiş olan Şebnem, lisedeki İngilizce öğretmeni Seçkin Bey’in “kendisine tutulmuş olmasına tutulur.” Onu, güzelliği dışında bir meziyetiyle etkilemek amacıyla İngilizce bilgisini ilerletmeye çalışır. Öğretmeninin gizli daveti üzerine onun odasına gittiği gece, “(kendisini) sonsuzca, sınırsızca sevdiğini görmek isteyerek yüzüne bakar.”(s. 332) Bakışlarında hastalıklı arzusunun derinliğini gören öğretmeni ise ürker, Şebnem’i kolundan tutup dışarı atarak gece habersizce odasına gelmekle suçlar. Okulda olay çıkmasında ürken diğer öğretmenler de olayı Şebnem açısından değerlendirmeksizin üstünü örterler. Bu olayda maruz kaldığı aşağılayıcı tutum, onun için sarsıcı olur. Olayın örtbas edilmesine duyduğu tepkiyle de birlikte intihara kalkışır. Bu kalkışmadan çıkardığı sonuç ise, “ölüm kesin değilse sakın de- neme” (s. 335) olur. Annesi, kızının bu tür davranışları karşısında ne yapacağını bile- memenin sıkıntısını yaşarken, amcası, Şebnem’in okuldan atılmaması, “ayakaltında dolaşmaması, annesinin başına kalmaması” (s. 336) için bağışlamak zorunda kaldığı kıymetli halıların derdindedir. Bu olaydan çok kısa bir süre sonra da okul kantininde çalışan bir gençle “Aşk maşk yok diyorum. Bekâretim sana kısmet oldu. Bununla idare edeceksin artık.” (s. 338) diyerek birlikte olur. Bu olay da yine Şebnem’in aşk, sevgi gibi duygulara inancının sarsılmışlığıyla ilgilidir. Bu büyük sarsıntılara rağmen, Şebnem, aşkı, sevgiyi aramaktan hiç vazgeçmemiştir. Hayatına giren pek çok erkek, bu arayış kaynaklıdır. Kendisi de “hayata hep kendimi birilerine âşık olduğuma inan- dırmaya çalışarak tahammül etmiştim.” (s. 17) diyerek bunu ifade etmiş olur. Gerçek aşk, sevgi arayışı onun için kendisini, diğerlerini, toplumu, yaşamı değerlendirmek açısından önemli bir dayanaktır. Yaşamı boyunca ise bu dayanağın deformasyonuna çarpıcı sahnelerle tanıklık etmiştir.

Yaşama ilişkin bir değer ya da anlam bulamamak, nihilist bir tutum takınma- nın en önemli nedenlerindendir. “Benim bir amacım yoktu hayatta, hatta felsefemdi amaçsızlık. Tek amacım serseri mayın olmaktı, pimi çekilmiş bir el bombası. Birile- rinin elinde patlamayı umuyordum. Bu yüzden öfkem de çapıma göreydi.” (s. 220) Şebnem’e ait olan bu sözler, nihilist düşüncede önemli yeri olan yaşamda anlam/ değer bulamamanın yansıması olarak görülmelidir. Yeşil Peri Gecesi romanında, bunlara dair bir arayış içinde bulunmuş olan tek kişi Şebnem değildir. Onun has aşkı Ali de, uzak coğrafyalarda benzer bir arayış içinde uzun yıllar geçirmiştir. Ancak, “varlığımız var sadece. Sen varsın, ben varım... insanlar var... hayvanlar... dünya münya işte... yıldızlar, galaksiler filan... hayat diye bir şey var, bizim farkımızda olmayan.” (s. 290) diyen Ali, arayışı sonucunda aşkın ya da derin bir anlam bulamamış olduğunu ve bunun sonucunda da böylesi bir anlamın olmadığı sonucuna ulaştığını dile getirir. Ali, yuka- rıdaki sözlerinin devamında “acı var ama... tek hissettiğimiz şey... acı olmasa anlamı

bulmak için kendimizi bu kadar hırpalamazdık... Başka türlü niye cennet hayalinin peşinden koşalım? Cennet dediğimiz şey, acının olmadığı tek yer.” diyerek, anlam bulma arayışını acından kaçma çabası ile ilişkilendirir. Nietzsche, de üç tek tanrılı dinin, insanları içinde acı olmayan, aşkın bir cennet vaadi ile yeryüzüne bağlılıktan uzak tutmaya çalıştığını belirtir. Nietzsche’ye göre de cennet tasavvuru, yeryüzünde var olan acıyla, çatışmayla, antagonizmayla uyuşamama ve bunlardan kaçma arzusu ile açıklanabilir ve bu durumda üç tek tanrılı dinin de nihilist olduğunu dile getirir.26

Bu perspektiften bakıldığında, Yeşil Peri Gecesi’nin başkişilerinden olan Şebnem, Ali, Osman ve Teoman’da mistik, metafizik duyarlılıkların ya da dinî duyguların görülme- yişi metnin nihilizmle ilişkisi bağlamında düşünülmelidir. Ali’nin ifadesiyle, cennet, “acının olmadığı” bir yer olmaktan ibarettir, bu tasavvurun dinî boyutunu neredeyse tamamen görmezden gelir. Ali de Nietzsche gibi, cennet düşüncesinin ya da olasılığının acıdan kaçma çabasıyla ilişkili olduğunu dile getirir. Şebnem ise, “Ölünce biter. Her şey. İnançsızlığın iyi tarafı bu işte. Bir tek ölüme inanıyorum ben. Ölünce bittiğine göre, yaşanmış olanın da bir anlamı yok.” (s. 215) diyerek hem inançsızlığını ifade eder hem de ölümün varlığını, yaşama anlam yükleme çabasının boşunalığının kanıtı olarak sunar. Nietzsche’nin önemli eserlerinden Böyle Buyurdu Zerdüşt’de Zerdüşt, dinleyicilerine “yeryüzüne bağlı kalmayı” öğütler. Tanrının ölümünün ardından, en büyük günahın yeryüzüne karşı günah işlemek olduğunu söyler ve bundan sakınılmasını ister.27 Yeşil Peri Gecesi’nde Şebnem, “bütün inançlar insana yukarıyı işaret etmiş, arşın

en yüksek katını. Oysa insan denen yaratık yükselemez kolay kolay, aksine düşer... Uzaklarda aramaya gerek yok, cehennem yeryüzündedir” (s. 395) derken benzer bir bakış açısını sergiler.

“Biz içbükey ruhlarız, babamla ben. İçimize doğru kapanırız, istiridye gibi. İçi- mizin tam ortasında duran, patlamayan, patlayıp da ortalığa saçılmayan, saçılıp da herkesi kirletmeyen incimiz-çıbanımız kistleşir içimizde. Kistleşen bu inci çıbanımız varlığımızın özüdür, habis.” (s. 210) diyen Şebnem, her ikisinin de mağduriyet duy- gusundan beslendiklerini itiraf etmekten kaçınmaz. “Babam mağdurların en mağ- duruydu.” (s. 141) Şebnem, babasının, mağduriyetini kendisinin çıplak pozlarından “daha dipte bir yere razı olmaya” (s. 193) kadar götürmesini ise hoş görmez. Babasının annesi ile amcası arasındaki ilişkiyi bildiğini düşünmektedir ve buna rağmen amcanın yardımlarını küfrederek de olsa kabullenmesini onur kırığı olarak görür. “Hayatımın baraj sorusu: kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı? Cevap: kaçıncı kez kırıldığına bağlı... (onur kırığında) darbe sayısı arttıkça acı azalır, hassasiyet tabakası kalınlaşır. Onur dumur olur.” (s. 194) Babasının bu onur kırıklarına tahammülünün tek nedeni ruhunun içbükey oluşu değildir. “Babam çünkü abisinin vicdanındaki ağrıyla

26 Diken, Nihilizm, s. 13.