• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

4.3. NATIONAL HISTORY STANDARDS (‘ULUSAL TARĐH

1988’de ‘The Bradley Commission on History in Schools’ tarih öğreticiliği rehberini yayımladı. Rehber, tarih dersinin okullardaki yeri hakkında ses getiren şu ifadelerle başlıyordu:

“Tarih, öğrencilerin kendilerine çizdikleri gelecek ne olursa olsun, akademik konumları ve hazırlıkları ne olursa olsun, ilgi alanları ne olursa olsun, okul programlarında yerini almalıdır. Çünkü tarih, insanoğlunun geçmişten bugüne ne kadar değiştiğini, nelerin aynı kaldığını bizlere göstererek, kendimizi ve toplumumuzu daha iyi anlamamızı sağlayan, demokratik bir toplumum en önemli öğesidir.”(s. 5)

Bu, tarihin içinde bulunduğu durumun ilk kez dile getirilişi değildi. 1892’de, ‘The National Education Association’ on kişiden oluşan bir komiteye öğrencilerin lise deneyimlerini inceleme görevi verdi. Bu komitenin tarih alt-komitesi 1892’de üniversiteye giderek eğitimine devam edecek ya da etmeyecek olan her öğrencinin ikincil seviyede dört sene boyunca tarih dersi almasını önerdi. Komiteye göre “tarih, öğrencilerin ufkunu genişletti ve zihinlerini eğitti, dar görüşlü ruhlarına karşı savaştı, öğrencileri yaşamlarının

geri kalanında entelektüellikten ve aydınlanmadan zevk almalarını sağladı ve onları ülkede olup bitenlere karşı aktif bir rol üstlenmeye yöneltti.” (1988: 1)

1892 yılındaki bu saptamadan neredeyse yüz yıl sonra, ‘The National Goals Panel’ de tarih dersini ulusal altı hedeften 3 numaralı hedefe yerleştirerek tarihin önemini şu ifadeyle belirtti:

“2000 yılına kadar, her öğrenci ingilizce, matematik, fen bilimleri, tarih ve coğrafya alanlarında 4., 6., 8. ve 12. sınıflarda yapılacak sınavlarda yeterli derecede başarı gösterdikleri taktirde bu sınıfları geçebilecekler. Ayrıca Amerika’daki her okul öğrencinin sorumlu bir vatandaş, öğrenmeye ve modern ekonomimizde üretmeye hazır birer çalışan olabilmesi için onlara akıllarını iyi kullanmayı öğretecek.” (America 2000, s. 38)

Pek çok sosyal bilimci tarih dersinin ‘The National Goals Panel’ tarafından temel derslerden biri olarak ayrılmasından hoşnut değilken, bazıları tarihin yerinin önemini vurguladı. Indiana Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden C. Frederick Risinger sosyal bilimlerde günümüzdeki eğilimler hakkında yazdığı yazılarda “insanlığın zaferleriyle, trajediyle tüm geçmişini öğrenmek, bugünkü toplumumuzu ve insanlığı bekleyen problemleri anlayabilmemiz için çok gereklidir,” diye yazmıştır (1992: 2). Ri- singer aşağıdaki üç sebepten bugünkü tarih anlatıcılığının geçmişteki tarih anlatıcılığından farklı olduğunu söyleyerek devam eder:

a. Tarih, politik ve askeri tarihin, insan çabalarının geçmişiyle bir araya gelmesidir.

b. Tarih öğrenen öğrenci, tüm insanlığın hikâyesini öğrenmektedir.

c. Tarih öğrenen öğrenciler, sadece gerçekleri ezberlemekten daha fazlasını yapmak zorundadır. (1992: 2-3)

Uzun süreden beri, tarih öğreticiliğinin okullarda gerilediği endişesi tırmanıyordu. Tarihçiler pek çok kez tarih öğrenmenin gerekliliğini dile getiren yazılar yazdılar. McNeill, Kammen ve Cragid konu hakkında şunları yazdı: “Tarih bilgisi dikkatle ve eleştirel olarak toplanmış anılardan başka bir şey değildir. Üstelik halk içinde daha bilge olmamızı, kendi özel hayatımızda ise daha insani olmamızı sağlar.” (1989: 103)

Pek çok tarihçi ise ‘demokrasi’ gibi temel kavramların daha az insan tarafından anlaşılmasından endişeliydi. American Federation of Teachers, The Education Excel-lence Network ve Freedom House’un ortaklaşa ortaya çıkardıkları Education for De-mocracy: A

Statement of Principles adlı raporda Amerikan okullarına şöyle seslenir:

“Özgür bir toplumun ideallerine ulaşabilmek için okullara, tarih öğretmelerini ısrarla söylememizin üç temel sebebi var: Birincisi, demokrasi gelmiş-geçmiş en değerli yönetim biçimidir. Đkincisi, demokrasinin yaşaması ve yayılması, ya da mükemmel bir şekilde uygulanması, kendiliğinden olur diye düşünülmemeli. Üçüncüsü de, demokrasinin yaşaması bizim özgürlük ve eşitlik gibi biz Amerikalıları biraraya getiren politik düşünceleri yeni kuşaklara aktarabilmemizle ve bu politik yapıyı oluşturmuş liderlerimize olan bağlılıkla mümkündür.” (1987: 8)

Virginia Üniversitesi öğretim üyelerinden Eric Donald Hirsch, Jr. tarihi zamanla tüm sosyal düşünceleri test eden bir dal olarak gördüğünü söylüyor. Sosyal fikirlerin test edilmesi tarihin, insan hakkındaki genellemelerinin tek taraflılığını ortaya çıkaran iyi bir özelliğidir. Paul Gagnon da Democracy’s Half Told Story: What American History

Textbooks Should Add kitabında tarihin önemini şöyle belirtmiştir:

“Bizler, iki yüz sene önce Jefferson ve Amerika’nın kurucuları gibi, tarihi demokrasi eğitiminin temel dersi olarak görüyoruz. Sosyal bilimler müfredatını yenilemeye şunu hatırlayarak başlamalıyız: Tarih diğer sosyal bilim dallarının düşmanı değildir; tam aksine, diğer dalların beslenmesi, düzene kavuşması ve bakış açısı kazanması için en çok gerekli alandır. Bizler öğrencilerin sadece gerçekleri ve formülleri ezberlemesini istemiyoruz, onların neyin önemli olduğunu kavrayabilmelerini amaçlıyoruz. Şurası açıktır ki, ekonomiyi, politikayı, sosyal ve kültürel meseleleri, o meselelerin yaşandığı zaman dilimine göre değerlendirmeden anlayabilmek imkânsızdır.” (1989: 168)

Charlotte A. Crabtree ve Gary B. Nash, Lessons from History: Essential

Understandings and Historical Perspectives Students Should Acquire [‘Tarihten Dersler:

Öğ-rencilerin Edinmesi Gereken Temel Anlayışlar ve Tarihsel Perspektifler’] adlı çalışma- larının girişinde şöyle yazmışlardır: “Okullarda tarih eğitimi ciddi bir düşüş içinde. Öğrencilerin tarih testlerindeki başarısızlıklarının, tarih dersine ayrılan zamanla olan ilişkisini belgeleyen çalışmalar, tarih eğitiminin ne kadar kritik bir noktaya geldiğinin göstergesi.” ( 1992: iii)

‘Ulusal Eğitim Hedefleri’ ve ‘Ulusal Standartlar’ çağrıları, okullardaki tarih eğitimi hareketini canlandırdı. National Endowment for the Humanities başkanı ve ulusal standartlar ve ulusal değerlendirme sistemi hareketi üyelerinden Lynne V. Cheney şöyle yazıyor:

“Başkan ve yöneticiler, 2000 yılına kadar tüm öğrencilerin ingilizce, matematik, fen bilimleri, tarih ve coğrafya alanlarında donanımlı olacaklarını duyurdu. Bu tarz hedeflerin altında yatan şey, öğrencilerin ne öğrenmesi gerektiğini ve öğrenip öğrenmediklerinin nasıl test edilmesi ge-rektiğini tanımlamaktır.” (1991: 1)

Tarih dersi için ulusal standartların oluşturulması hareketi, 1991 yılında Amerikan Kongresi’nin ‘The National Council on Education Standards and Testing’i kurmasıyla başladı. Konsey, belirtilen beş ana ders için beş ayrı görev birimi oluşturdu. ‘Tarih Görev Birimi’nin başkanı Lynne V. Cheney idi. Cheney aynı zamanda bu görev biriminin bir üyesiydi. Görev Birimi, 23 Ekim 1991’de, ‘The National Council on Education Standards and Testing’in tarihte ulusal standartların gerekliliği ve uygulanabilirliği üzerine sorduğu beş soruyu yanıtlamak için Washington, D.C.’deki Hyatt Regency’de toplandı. Özet olarak görev birimi şu beş cevabı verdi:

1. Tarih için ulusal standartları belirleme çabası, sıfırdan başlanması gereken bir proje değildir. Konu hakkında daha önce yapılan çalışmaların üzerine eklenebilir.

2. ‘Ulusal Tarih Standartları’ gönüllü olarak yapılmış, çok detaylı olmayan ve herkesin neyin gerekli olduğuna dair ortak bir karar vermesiyle oluşturulmuş standartlar olmalıdır.

3. ‘Ulusal Tarih Standartları’ adil olmalı ve “eşit standartları aşabilmek için eşit kaynaklar” fikrini yayarak eşitlik anlayışının yerleşmesine yardımcı olma-lıdır.

4. ‘Ulusal Tarih Standartları,’ çeşitli gruplardan gelen insanların ortak bir kararı olarak ortaya çıkmalıdır.

5. ‘Ulusal Tarih Standartları’ iki senelik yoğun bir çalışmayla oluşturulabilir. (The National Council on Education Standards and Testing, K-1, K-2, K-3)

5 Kasım 1991’de, Los Angeles’taki California Üniversitesi’nde profesörlük yapan Charlotte A. Crabtree, bu üniversiteye bağlı ‘National Center for History in the Schools’ (NCHS) [‘Okullardaki Tarih Eğitimi için Ulusal Merkez’] adlı merkezin K-12 okullarında tarih standartlarını belirleme projesinin geliştirilmesine ve uygulanmasına yönelik destek bulmak için National Endowment for the Humanities’e bir başvuru yap-mıştır. Crabtree, istediği maddi yardımın kendi yönettiği merkezin çalışmayı aşağıdaki alanlarda sürdürmesine yardımcı olacağını belirmişti:

1. Merkezin oturmuş ve son derece başarılı olan okullarında tarih eğitimini ge- liştirmeye yönelik kamu servisi programının sürekliliğini sağlamak.

2. Başkan Bush tarafından America 2000’de ulusal gündeme ve ‘Ulusal Hedefler Programı’na konan hedeflerin yerine getirilebilmesi için liderlik pozisyonunda olmak. Ortak bir kanıyla “birinci sınıf” başarı standartları geliştirmek, ulusun okullarını bu standartlara uymaya zorlayarak okullardaki tarih müfredatının ve eğitiminin gelişmesine yardımcı olacaktır. ( 1991: 1-2)

16 Aralık 1991’de Lynne V. Cheney, National Endowment for the Humanities’in başkanı olarak, kurumun Washington, D.C.’de Pennsylvania Avenue’daki Old Post Office Building’te yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “National Endowment for the Humanities, Eğitim Bakanlığı ile birlikte, ‘National Center for History in the Schools’u önümüzdeki iki yol boyunca, tarih ulusal standartlarını belirleme yolunda destekleyecektir.” (Federal News Service: 23)

Tarih için ulusal standartları yazmanın kolay olmayacağı ta işin başından belliydi. National Endowment for the Humanities’in vereceği mali desteğin California Üniversitesi’ndeki merkez tarafindan kazanılmasını duyururken Cheney şöyle demiştir:

“Kimse ‘National Center for History in the Schools’un işinin kolay olacağını beklemiyor. ... Tarih bugün çok tartışmalı bir disiplin ... ama tartışmalı olması, onun kontrol edilemeyeceği anlamına gelmiyor. Tarihte yüksek standartlar belirlemek mümkündür ve California Tarih- Sosyal Bilimler Taslağı bunun en açık örneğidir. Bu konularda ortak bir karara varmamız mümkün. California bize yolu gösterdi. Bunu bir ulus olarak yapabiliriz. Yüksek standartlar belirlenebilir; ve bizim öğrencilerimiz bizim ilgimizi hak ediyorlar.” (Federal News Service: 23)

16 Aralık 1991 günü yapılan bu toplantıda dinleyicilerin standartların ne olduğuna dair soruları vardı. CBS’ten Wyatt Andrews bu standartların, öğretmenlerin takip etmesi gereken bir müfredat anlamına mı geldiğini sordu. Cheney, Güney Carolina Eyalet Valisi Caroll A. Campbell, Jr. ve Colorado Eyalet Valisi Roy R. Romer standartların müfredat anlamına gelmediğini, standartların herkesin kendi müfredatıyla ulusal standartlara ulaşabilmesi için bir ölçüt olduğunu ve standartların tamamıyla gönüllü olarak kabul edileceğini belirttiler. (Federal News Service: 26)

Başka biri tarihin ve çok kültürlülüğün nasıl bir araya getirileceğini sordu. Cheney, bunun California’nın hazırladığı taslakta kullanılan modelle aşılacağını söyledi; ve dinleyiciyi, meselenin artık çok kültürlü tarihin öğretilip-öğretilmeyeceği olmadığını, ama bunun iyi öğretilip-öğretilmeyeceği olduğunu belirterek yatıştırdı. (Federal News Service: 28)

Bir başka dinleyici de National Council for Social Studies’in bu standart belir-leme işlemine dâhil olup olmayacağını sordu. Crabtree’nin cevabı şöyleydi:

“Đlk aradığım grup National Council for Social Studies idi ve onlar da hemen projeye dâhil oldu-lar. Onlar bu projede üç farklı alanda dâhil edilmiş olacaklar; Charlotte Anderson yönetici kon-seyde olacak.” (Federal News Service: 29)

Education Daily’den bir muhabir ortak bir karara varma sürecini merak ettiğini

söyledi. Crabtree tahmin edilen işlemi özetleyerek, herkesin 1993 yılı Kasım ayına kadar ortak bir noktada buluşmasının beklendiğini dile getirdi. Başka biri ‘Association for the Study of African American Life and History’ (ASALH) [‘Afro-Amerikalıların Hayatları ve Tarihini Đnceleme Derneği’] ile iletişim kurulup kurulmadığını sordu. Crabtree’nin cevabı: “Hayır, hala da ulaşamadığımız bir sürü grup var; ve o grubu bana ha-tırlattığınız için teşekkür ederim. Hala iletişim kurmaya çalıştığımız pek çok grup var.” dedi. (Federal News Service: 33)

Diane S. Ravitch Eğitim Bakan Yardımcısı sıfatıyla konuşarak, işlemin gidişatından memnun olduğunu ve Charlotte A. Crabtree’nin liderliğine güvendiğini, onun insanları ortak noktada buluşturma yeteneğine değer verdiğini söyledi. Ravitch ulusal standartları oluşturma çabasını açıklamak için bir metafor kullandı: “orta halli bir yükselen med olayını, gemileri yerinden kaldıracak bir med-cezir olayı haline getirmeye çalışıyoruz.” (Federal News Service: 34)