• Sonuç bulunamadı

NakĢibendilik Tarikatında ġeyhin Rolü Ve Önemi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.3. NAKġĠBENDĠ TARĠKATI

3.3.2. NakĢibendilik Tarikatında ġeyhin Rolü Ve Önemi

NakĢibendi anlayıĢına göre bütün bilgilerin, bilimlerin kaynağı Kur‟an‟dan gelen simgeleĢmiĢ önerilerdir. Bu simgeleĢmiĢ önerileri anlamanın değiĢik yolları vardır ve bu yollar insanın gönlüne ancak Tanrı‟nın ıĢığıyla girebilir. Tanrı‟nın

ıĢığına ulaĢabilmek isteyen bir kiĢi, tarikat Ģeyhine sığınmak zorundadır. Çünkü NakĢibendi tarikatına göre tarikat Ģeyhinin Tanrısal bir niteliği vardır ve Ģeyh, Tanrı‟yla anlama yetisi dar olan insan arasında bir yol gösterici, bir ıĢıldak durumundadır (Eyüboğlu, 1998:9). Bu durum Ģeyhi, karizmatik bir lider konumuna taĢıdığı gibi; onu “kul ile Tanrı arasında görevli olan, Tanrısal gizemlerle donatılmıĢ, bütün yaĢamı boyunca Tanrı‟yla düĢsel birlik içinde bulunan, sözleri-buyrukları tartıĢılmayan” kimse olarak da yüceltmektedir. Dahası Ģeyh, sadece Tanrı‟ya karĢı sorumluluğu olan kimsedir ve Tanrıdan sonra tek gerçeğin, tek kılavuzun, tek kutsal varlığın Ģeyh olduğu kabul edilir (Eyüboğlu, 1998:22).

Çünkü bu karizmatik lider (yani Ģeyh), kurtuluĢ yollarını bilen ve müritlerine de bu yolu öğreten kiĢi konumunu üstlenmektedir. ġeyhin Tanrı karĢısında kendini disipline ettiğine inanılmaktadır ve müritler de kendilerini disipline etmek için Ģeyhe bağlılık göstermekte ve itaat etmektedir (TaĢkın, 2012:30-31). O halde Ģeyhin, bu üstünlüğü hakikat bilgisine manevi miras yoluyla eriĢmiĢ bir „veli‟, yani „Allah dostu‟ olarak kabul edildiği için elde ettiği söylenebilir (Atay, 2011:126). ġeyhe verilen bu konum ve şeyhin ruhani otorite yoluyla elde ettiği üstünlük, Niğde ilinde kendisiyle ikili görüĢme yapılan ve NakĢibendi tarikatına mensup bir kadının vermiĢ olduğu örnek ile bağdaĢtırılabilir:

- “Sokakta yürürken hiç tanımadığın bir insan gelip senden para istese çıkarıp vermezsin. Ama ben senin arkadaĢın olarak sana, senden borç isteyen o kiĢiyi tanıdığımı ve o kiĢinin borcuna sadık bir insan olduğunu söylersem bu durumda beni tanıdığın için o kiĢiye para verirsin değil mi? ĠĢte tarikatlar ve cemaatler bunun için önemlidir. Ben NakĢibendi tarikatına mensubum. Ve Ģeyhlerin âlim zatlar olduğu kabul edilir. Ġnsanlar öldüğünde günahlarının ağır basmasından ve cehenneme gitmekten korkar. Allah‟ın huzuruna tek çıkmamak için de mensubu olduğu tarikatın ya da cemaatin Ģeyhini/liderini aracı koyar. Çünkü ahiret gününde her Ģeyh kendi müritleriyle beraber dirilecektir; insanlar da bu dirilme sırasında tek baĢına kalmak istemez. Allah bu âlim zat sayesinde günahlarını affeder, bu kiĢilerin hürmetine seni bağıĢlar, sırat köprüsünden geçmene izin verir. Çünkü âlimler, Allah‟ın sevdiği kullardır ve onlar Peygamberin sünnetlerini eksiksiz yerine getirir.” (Banu, 32).

Bu açıklamadan yola çıkıldığında NakĢibendi tarikatına mensup olan bireyler için inancın ve inanca dayalı birlikteliğin en temel dayanaklarından birisinin ölüm korkusu olduğu söylenebilir. Bu noktada Ģeyh faktörü devreye girmekte ve Ģeyh, tarikat mensubu bireyler için rahatlatıcı ve yatıĢtırıcı bir unsur haline gelmektedir.

Zira tarikata mensup olanlara göre Ģeyh, ölüm anında müritlerinin yanında olacak, ruhun bedenden ayrılması sırasında onların acı çekmelerini engelleyecek ve Ģeytana karĢı çıkacaktır. Bu inanç müritlerin Ģeyhe olan aidiyet duygularını daha da pekiĢtirmektedir (Yıldırım, 2009:51). Dahası tarikatın müritleri Ġslam‟ı hakkıyla öğrenmeye çalıĢmak yerine Ģeyh‟i takip etmenin Müslüman olmak için yeterli olduğu düĢüncesine kapılabilmektedir (Atay, 2011:127).

ġeyhe teslimiyetin ve itaatin altında yatan sebeplerden belki de en önemlisi, Ģeyhin soyunun Hz. Peygamber‟e dayanıyor olduğuna inanılmasıdır. Genellikle tarikat Ģeyhlerinin Hz. Peygamber‟in torunu olan Hz. Hüseyin‟in soyundan geldiği düĢünülür (Yıldırım, 2009:46). Bu düĢünceden dolayı tarikat Ģeyhleri kalıtsal yolla belirlenmektedir. Yani NakĢibendi tarikatında ölen bir Ģeyhin yerini yine o Ģeyhin sülalesinden birisi almak zorundadır. Bu durum Ģeyhin bütün aile fertlerine avantaj sağlayan bir nitelik arz etmektedir (Yıldırım, 2009:44-45)46

.

Bütün bu gerekçeler göz önünde bulundurulduğunda, Ģeyhin otoritesini, kendisine karĢı teslimiyet ve ona karĢı duyulan tartıĢmasız muhabbet (sevgi) yoluyla koruyabildiği görülecektir (TaĢkın, 2012:31) Zira NakĢibendiliğin bugün de yaygın ve güçlü olma nedeni, müritlerin “Ģeyhe bağlılık”larının çok kuvvetli olmasından ileri gelmektedir. Bu bağı kuvvetli kılan, Ģeyhin otoritesini sorgulamaksızın kabul eden tarikat mensuplarıdır. Çünkü onlar (tarikata mensup olanlar) “nefis ve ruh terbiyesi” için Ģeyh‟i kendilerine rehber edinmekte ve bu sayede Allah‟a yaklaĢacaklarını düĢünmektedirler (Yıldırım, 2009:29).

Tarikat müritlerinin Tanrı buyruklarını her insanın anlamayacağına ve kavrayabilecek düzeyde olmadığına inanmaları, Ģeyhlere ihtiyaç hissetmelerinin bir baĢka sebebidir. NakĢibendi tarikatına göre Tanrı, kendi buyruklarını herkesin algılayamayacağını bildiği için, insanlar arasından uygun bulduklarını (tarikatın

46

Ölen Ģeyhin yerini yine o Ģeyhin sülalesinden birisinin almasındaki zorunluluk, kaderci bir kültüre, tekelci bir iktidara ve yetkinin baĢarıdan ziyade doğuĢa verildiği geleneksel toplumun varlığını hala sürdürdüğüne iĢaret etmektedir (Yücekök, 1983:13). Dahası bazen Ģeyhler vefat etmeden önce haleflerini, müritlerine bildirmekte ve Ģeyhin vefatından sonra bu halefler arasından yeni Ģeyh seçilebilmektedir. Bazen de Ģeyh henüz hayatta iken kendisine Allah tarafından rüya yoluyla müritlerinden kimin halife olacağının bildirildiğini söylemektedir (Yıldırım, 2009:44-45).

Ģeyhlerini) seçmiĢ, onların gönüllerine birtakım sezgiler göndermiĢtir. Bu anlayıĢa göre insanlar, Tanrı‟nın seçtiği bu kiĢilere tabii olması durumunda gerçek Müslümanlığa eriĢmiĢ olacaktır. Çünkü tarikata göre Ģeyh seçimi bir Tanrı buyruğu niteliğindedir (Eyüboğlu, 1998:9).

NakĢibendiliğe göre bu Tanrı buyruğu, Ģeyhin tarikat için yapmak ve uygulamak istediği hiçbir Ģeyde kendi kararını vermemesi, kendi düĢüncesini üretmemesi anlamına gelmektedir. Bir baĢka deyiĢle, Ģeyh, bütün inançlarını Tanrı‟dan sezgi yoluyla alarak çevresine yaymaktadır. Tanrı üstün, sarsıcı bir görüntü niteliğinde, gözleri kamaĢtıran bir ıĢık durumunda Ģeyhin gönlüne girmekte ve Ģeyhe ne yapması gerektiğini söylemektedir. Tabi bu durumu Ģeyhten baĢka kimse görememekte, sezememektedir (Eyüboğlu, 1998:10).

Dolayısıyla insanlar, yüce Ģahsiyete yani Ģeyhe atfedilen bu üstünlüğe inandığında, Ģeyh aracılığıyla Allah‟a yaklaĢıp, onun huzurunda manevi itibar ve derece bulabileceklerini düĢünmektedirler. BaĢlarına gelen herhangi bir zararı defetmek yahut bir faydayı elde edip bir ihtiyacı gidermek ve ihtiyacını Allah‟a iletmek için de Ģeyhe baĢvurulmaktadır (Yıldırım, 2009:50-51). Bu durum, tarikatlara ve Ģeyhe tabi olmanın manevi boyutunun göstergesidir.

Ancak, Ģeyhlere tabi olmanın tek sebebi maneviyat ile sınırlı değildir. Ġnsanların Ģeyhe tabi olmasının ve tarikatlara girmesinin manevi boyutunun dıĢında dünyevi boyutu da bulunmaktadır. Adıyaman‟da gerçekleĢtirilen sosyolojik bir çalıĢma47

bizlere tarikatların dünyevi boyutuna dair bulgular sunmaktadır. Bu çalıĢma kapsamında kadın müridelere tarikatlara girme nedenleri sorulmuĢtur. Kadınların çoğunluğu, tarikata sosyal dayanıĢma isteğinden dolayı girdiklerini söylemiĢ ve kendileriyle aynı değerleri paylaĢan insanlarla bir arada bulunarak yalnızlık hissinden kurtulabildiklerini belirtmiĢlerdir (Yıldırım, 2009:39).

Tarikatlar, özellikle “güvensizlik ve umutsuzluk” içinde hızla modernleĢen bir toplumun gelenekçi kesiminden gelen ve “iç huzur arayıĢında” olan gençleri, sorunlarına çözüm bulmaları için Ģeyhe itaat etmeleri gerektiği yönünde ikna

47

Sunay Yıldırım‟ın Menzil Nakşiliği Kadın Cemaati Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma:

etmektedir; onlara Ģeyh aracılığıyla Allah‟a ulaĢabilecek olmalarının yolunu açmaktadır. Çakır‟a göre tarikatlar bu yolda gençlere kendini sunmakta ve onlara yalnızlık duygusundan kurtuluĢu vaat etmektedir (Çakır, 2012:22-23). Bunun yanı sıra bazı kadınlar tarikata Ģifa bulma ümidi ile geldiğini söylerken bazıları akrabalarını, eĢini, çocuklarını kötü alıĢkanlıklarından (sigara, alkol vb.) kurtarmak için tarikata katıldığını söyler (Yıldırım, 2009:40, 41).

Sonuç olarak burada, tarikata mensup olanların, topluluktan önce Ģeyhe bağlandığı söylenebilir. Hatta tarikatın geniĢ ailesinin temel direğinin Ģeyh olduğu da söylenebilir. ġeyhlere bu önemi ve kudretin verilmesinin nedenin Ġsmail BeĢikçi Ģöyle anlatmaktadır:

- “Dini duygulara ve dine çok değer veren halk, Tanrı‟yı ve gerçeği öğrenebilmek için, Kur‟an‟ı okuyup anlayabileceği yerde Ģeyhlere inanmıĢ, onlara kayıtsız Ģartsız teslim olarak Ģeyhlerin sözlerinden dıĢarıya çıkmamaya baĢlamıĢtır. Öte yandan, dünya nimetlerinden yoksun ve cahil olan halk, ümidini ahirete bağlamıĢ ve ahirete ulaĢabilmek için Ģeyhe bir kat daha inanmıĢtır. ġeyhler de halkın kendilerine olan inancı sayesinde tarikatları zamanla dokunulmazlığı olan kurumlar haline getirmiĢtir. Devlete karĢı güveni olmayan veya devletten hiçbir yardım göremeyen halk, Ģeyhine ve tekkesinin dokunulmazlığına sığınarak, güvenliğini sağlamaya çalıĢmıĢtır. Zenginler, mallarını güvenlik altına almak için tekkelere vakıf yapmıĢlar, halk da Ģeyhin müridi olmak suretiyle Ģeyhin ve tekkenin dokunulmazlığından yararlanmıĢtır (BeĢikçi, 1970; akt. Yücekök, 1983:99).