• Sonuç bulunamadı

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ARAġTIRMA ÜZERĠNE

1. ARAġTIRMA ÜZERĠNE GENEL ÇERÇEVE Problemin Tanımı

1.5. Veri Toplama Teknikleri

1.5.1. Katılımcı Gözlem

Gözlem hem insan duygularının kullanılmasıyla hem de gerçek dünyada toplumsal olguların izlenmesi ve onların ne olduğunun kaydedilmesi yoluyla verilerin toplanması anlamına gelmektedir. Gözlem, sosyal bilimlerde saha araĢtırmalarının temel veri toplama tekniklerinden birisidir (Bal, 2014:207, 208). Gözlem süresince fiziksel ortam, katılımcılar, etkileĢimler, konuĢmalar, davranıĢlar izlenebilmektedir (Creswell, 2016:166).

Dolayısıyla gözlemi salt gözleme eylemi olarak anlamak sınırlı bir anlayıĢtır. Sesleri dinlemek, deney sırasında olanları izlemek de gözlem olarak kabul edilmektedir (Bal, 2014:207). Bu konuda Descamps, olguların ya da davranıĢların gözlemci tarafından doğal ortamında gözlemlenmesini, verilerin dolaysız biçimde toplanmasını önermektedir. Bunun için bireyleri doğal durumlarında yani gündelik hayatları içerisinde gözlemlemeyi ve yerinde incelemeler yapmayı gerekli görmektedir. Hatta gözlemcinin araĢtıracağı sosyal gruba katılarak, o insanlarla birlikte aynı ortamda bir süre yaĢamalarını da önermektedir (Bal, 2014:208, 211).

Katılımlı gözlemi daha net bir biçimde anlayabilmek için ilk olarak alan araĢtırmasına değinmek gerekir. Alan araĢtırması “bir araĢtırmacının dolaylı veya dolaysız etkisine maruz kalmadan ve taraflara ne yapması gerektikleri söylenmeden, sanki bir araĢtırma yapılmıyormuĢçasına insanın kendi sosyal ve maddi çevresinde nasıl davrandığı ve ne yaptığıyla ilgili ifadelerin toplamıdır” (Mayring, 2011:60). Çünkü alan araĢtırmasında sorun doğal çevresi içinde yakalanmaya çalıĢılır; araĢtırmacının kendisi bu doğal çevreye uyar ve “alana” iner, araĢtırma konusunun geçtiği gündelik yaĢama katılır. Bu gündelik yaĢam içinde çalıĢtığı gruba ne yapması gerektiğini söylemez ve onlardan biriymiĢ gibi davranır. Böylelikle grup üyelerinin kendi sosyal çevresi içinde nasıl davrandığını gözlemler, ne yaptığı ile ilgili verileri toplar ve burada nitel bir teknik olan katılmalı gözlem devreye girer (Mayring, 2011:59, 60, 86).

Zira Descamps‟ın önerdiği gözlem türü de araĢtırmacının katılımcı olması halidir ve burada alan araĢtırmasının standart bir yöntemi olan katılımlı gözlemden bahsedilmektedir. Gözlemci, sosyal grupla temasın kurulduğu yer olan sahaya uzak ve pasif bir konumda değildir; aksine o, konuyla ilgili görüĢmelerde yer almakta ve çalıĢtığı grupla aynı sosyal ortam içerisinde bulunmaktadır (Mayring, 2011:85). Bu sebeple saha araĢtırmalarında genellikle “katılımlı gözlem” veya etnografyanın veri toplama tekniği olan “yapılandırılmamıĢ gözlem” türü tercih edilmektedir (Bal, 2014:213).

Burada etnografyaya dair kısa bir açıklama gerekli olabilir. Creswell‟in (2016:90) açıklamaları dikkate alındığında etnografya, aynı kültürü paylaĢan grubun tümüne odaklanmaktadır. “AraĢtırmacı ortak kültüre sahip bir grubun değerlerinin, davranıĢlarının, inançlarının ve dilinin paylaĢılan ve öğrenilen modellerini tanımlayarak ve yorumlayarak” nitel bir desen olarak adlandırılan etnografyayı kullanır. Bir süreç olarak etnografi, en çok katılımlı gözlem yoluyla insanların günlük yaĢamının içine girmekte ve grup katılımcılarını gözlemleyerek ve onlarla mülakat gerçekleĢtirerek geniĢ çaplı gözlemler elde etmektedir.

Bu açıklamalar dikkate alındığında yapılan çalıĢma dini bir cemaat olduğunu iddia eden Fethullah Gülen Örgüt‟ünün bireylerle iliĢkisini ve Örgüt‟ün toplumsal eylemlere yüklediği anlamları öğrenmeyi hedeflemektedir. Bunun için çalıĢmada nitel araĢtırma tekniği olan yapılandırılmamıĢ gözlem kullanılmaktadır.

YapılandırılmamıĢ gözlem, ayrıntılarıyla planlanmamıĢ katılımlı gözlemlerdir. Bu gözlemlerde araĢtırmacı, gözlem yapılacak grubun arasına gizlenmiĢ bir kimlikle, belli bir rol üstlenerek girmektedir. AraĢtırmacı sorunu doğal çevresi içinde yakalamaya çalıĢmakta; kendisi de bu doğal çevreye uyarak alana/sahaya inmektedir. Uzunca bir zaman diliminde insanların günlük yaĢamlarına katılıp, onlarla sürekli bir iliĢki geliĢtirmektedir. AraĢtırmacı, gözlemlediği grubun fertlerini izlemekte, onların konuĢmalarını dinlemekte, onlara sorular sormakta ve gerekli gördüğü diğer bilgileri toplamaktadır. AraĢtırmacı bu doğal tutum içinde, sosyal dünyayı olduğu gibi, değiĢtirmeden, bozmadan kendi gerçekliği içinde incelemektedir. Çünkü katılımcı gözlem yapan araĢtırmacının amacı, incelediği kültüre veya alt kültüre mensup olan insanların anladığı Ģekilde bu sosyal hayatı anlamaya çalıĢmaktır (Bal, 2014:213; Mayring, 2011:59).

Katılımlı gözlemi somut olarak aktarmak için Loic Wacquant‟ın Ruh ve

Beden: Acemi Bir Boksörün Defterleri kitabında aktarılan çalıĢma iyi bir örnektir.

Amerika‟ya bir araĢtırma için davet edilen Fransız sosyolog Loic Wacquant, araĢtırma sahası olarak istenmeyen bir bölgeyi, siyahi gettolardaki mahallelerden birini seçmektedir. Loic Wacquant, Ģehrin marjinal kesimini oluĢturan siyah ve yoksul Amerikalıların, güç yaĢam koĢullarında zorlu bir ayakta kalma savaĢı verirken kimi zaman birbirlerine tutunduklarını kimi zaman ise birbirlerini rakip olarak gördüklerini araĢtırmayı amaçlamıĢtır. AraĢtırmasını daha rahat sürdürebilmek için marjinal kesimin yaĢadığı bir ev kiralamıĢtır. Bu sayede mahallede yaĢayanlarla, özellikle de genç erkeklerle tanıĢmak istemiĢtir. Ancak bu kiĢilerle tanıĢmanın tek yolunun boks kulübüne yazılmaktan geçtiğini anlamıĢ ve zaman kaybetmeden evinin iki blok ötesinde yer alan kulübe kayıt olmuĢtur. Böylelikle bu marjinal genç erkekleri kendi gerçeklikleri içerisinde gözlemleme fırsatı elde etmiĢ ve kendisini onlardan biri olarak tanıtmıĢtır. Bu sayede günün olaylarını, konuĢmalarını, gerçeklikleri objektif olarak öğrenme Ģansı elde etmiĢtir ve boks kulübünde elde ettiği bu bulgular ve gözlemler Wacquant‟ın kitabının oluĢmasını sağlamıĢtır.

Bu çalıĢma kapsamında katılımlı gözlemi kullanan Wacquant, çalıĢtığı grubun bireylerine kimliğini açıklamamıĢtır ve bu sayede olayları ve olguları doğal haliyle gözlemleme fırsatına sahip olmuĢtur. YazmıĢ olduğumuz bu tez çalıĢmasında da katılımlı gözlem kullanılmıĢ ve olaylar doğal seyri içerisinde gözlemlenmiĢtir.

Özellikle de bu çalıĢmanın dini bir Örgüt üzerinde yapılması, gözlem boyunca kimliğin saklamasını gerekli hale getirmiĢtir. AraĢtırmacı olarak kimliğin gizlenmesi, çalıĢılan Örgüt‟ün/grubun bir üyesi olarak kabul edilmeye ve olayların dıĢ görünümlerinin arkasında yatan gerçekliğin öğrenilmesine olanak sağlamıĢtır. Bu durum Örgüt‟e mensup bireylerin gözlemden etkilenmesini en aza indirmekle birlikte, araĢtırmacının da gözlem yaptığı grubu bizzat içeriden tanımasına fırsat vermiĢtir.

Katılımlı gözlemde araĢtırmacı, sahada/alanda gözlediklerini ve öğrendiklerini, düzenli ve sistematik bir biçimde kaydetmektedir. Bunun sonucunda araĢtırmacının elinde yapmıĢ olduğu gözlemlere ve tecrübelere dair yazılı kayıtların olduğu bir birikim oluĢmaktadır (Bal, 2014:214). Dahası araĢtırmacının, araĢtırma araçları yüzünden çarpıtmalara maruz kalma durumu söz konusu değildir. Çünkü araĢtırmacı herhangi bir araĢtırma aracı (mesela anket gibi) kullanmamaktadır ve insanların hemen hemen içsel bakıĢ açılarını görecek kadar onların yanı baĢında yer almaktadır (Mayring, 2011:60). AraĢtırmacı önceden planlanmayan, ayrıntıları belirlenmeyen, doğal hayatın seyri içindeki toplumsal iliĢkileri ve eylemleri anlamaya çalıĢmaktadır.

Buraya kadar sahada uygulanan katılımlı gözlemin doğrulara ve gerçeklere ulaĢmak için avantajlı bir yöntem olduğu dile getirildi. Ancak araĢtırmacının sahaya/inceleme alanına kabul edilmeme ihtimali de vardır ve bu durum katılımlı gözlemde sürekli karĢılaĢılabilen bir sorundur/dezavantajdır. AraĢtırmacı bu sorunla karĢılaĢmamak için kendisine açık olan, çalıĢtığı sosyal gruba rahatlıkla kabul edileceği bir alanda çalıĢmayı tercih etmelidir. Bu süre içerisinde de çalıĢtığı grubun üyelerine, onlardan biri olduğunu kanıtlamalıdır. Bunun için araĢtırmacıya, sahada kaldığı süre boyunca, araĢtırma sürecini etkilemeyecek bir görev sağlanmalıdır (Mayring, 2011:61, 87). AraĢtırmacının hem devam eden sürece katılabilmesi hem de alana eleĢtirel bir uzaklıkta kalabilmesi için ona bu sorumluluk ve görevin verilmesi gerekmektedir. Ancak bütün bunlar yapılırken araĢtırmanın etik olarak bir sakınca taĢımaması oldukça önemlidir. Zira “gözlemci ne bir röntgenci ne de bir casustur; onun iĢi, ilgili kimsenin güvenine dayanmaktadır” (Mayring, 2011:61-62)