• Sonuç bulunamadı

Nahiv İlminin Kuruluş Aşaması (~h. 50 - ~h. 200)

BÖLÜM 1: NAHİV İLMİ VE GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR

1.4. Nahiv İlminin Geçirdiği Aşamalar

1.4.1. Nahiv İlminin Kuruluş Aşaması (~h. 50 - ~h. 200)

Nahiv ilminin kuruluş aşaması, Ebû’l-Esved ed-Düelî ile başlayıp Halîl b. Ahmed’e kadar uzanmaktadır. Kuruluş aşamasında kıraatlerle ve şiir rivayetiyle meşgul olan Kûfeli dilcilerden ziyade Basralı dilcilerin etkinliğinden söz edebiliriz.72 Bu aşamada Ebû’l-Esved ed-Düelî ve öğrencilerinden; Nasr b. Âsım, Anbese b. Sühaym el-Kelbî (ö. 107/725), Abdurrahman b. Hürmüz, Meymûn el-Akran (ö. 117/735), Yahya b. Ya’mer ile bunların dışında Abdullah b. Ebû İshâk, İsa b. Ömer, Ebû Amr b. Alâ öne çıkan isimlerdendir.

Nahiv ilminin doğuş veya kuruluş aşamasının başlarında nahvin tarif ve taksimlerine, karmaşık tahlillerine pek yer verilmemiş, aksine Ebû’l-Esved ve öğrencilerinin çabaları, nahvin ana çerçevesini çizecek nitelikte kalmıştır. Çalışmalar, daha çok Kur’ân’ın okunuşunda karşılaşılan sorunlarla mücadele noktasında yoğunlaşmıştır. Kur’ân’ın harekelenmesi ve benzer harflerin ayırt edilmesini sağlayacak noktalamaların yaygınlaşması bu çerçevede değerlendirilebilir. Nahve dair bu dönemden aktarılanlar başlangıçta Kur’ân kıraatleri73

ve şiirlerle ilgili tartışmalar74 ile teorik nahivden ziyade, o ana kadar adı konan kuralları kıraatlere tatbik etmekten ibaret kalmıştır.75

Fuat Sezgin’e göre bu zaman dilimi aslında nahiv âlimlerinin Kur’ân-ı Kerîm ile nahiv kaidelerinin arasını bulma/örtüştürme girişiminin dikkat çektiği bir dilim olarak

72

Tantâvî, Neş’etu’n-nahv, s. 35-37; el-Hasrân, Merâhılu tatavvuri’d-dersi’n-nahvî, s. 71. 73

Kur’ân kıraatleri ile ilgili tartışamaların örnekleri için bkz. Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 27; Ebû’l-Feth Osman b. Cinnî, el-Muhteseb fî tebyîni vucuhi şevazzi’l kırâati ve’l îzâhi anhâ (thk. Ali Necdî Nâsıf, Abdülfettâh İsmail Şelebî), Kahire: Lecnetü ihyâi türâsi’l-İslâmî, 1969, I, 211; Kıftî, İnbâhu’r-ruvât, III, 344; Zeccâcî,

Mecâlisu’l-ulemâ, s. 241, 242.

74

Şiirlerle ilgili tartışmaların örnekleri için bkz. Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 33; Ebû’l-Fidâ İsmail b. Ömer b. Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-azîm (thk. Mustafa Seyyid Muhammed ve diğerleri), Kahire: Muessesetu Kurtuba, 2000, I, 458, 459.

75

27

görünmektedir.76 Daha çok rivayet esasına dayanan bu dönemde kıyas fikrinin, tasnif kültürünün ortaya çıkmadığını söyleyebiliriz.77

Ancak daha sonraları dil malzemesinin derlenip tasnif edildiğini, tasnif edilen verilerin çeşitli yöntemlerle kurallara ulaşmada kullanıldığını ve böylece nahiv ilminin derinlik kazandığını, her ne kadar sistemli olmasa da kıyasın nahiv ilminde adım adım kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Dilcilerin bedevilere bazı meseleleri sordukları ve onların cevaplarına göre dağarcıklarını zenginleştirdikleri dikkat çeken hususlardandır. 78

Bazı kriterler ortaya çıkmış olmalı ki şairler arasında derecelendirmeler, kabileler arasında fesahat sıralamaları yapılmaya başlamıştır.79

Yine şiirlerin okunuşları üzerine tartışılmış80, sonraki nesil tarafından geliştirilecek olan kelime tahlil yöntemlerinin ilk örnekleri görülmeye başlamıştır.81 Şiirlerde geçen ve yanlış olduğu görülen kelime ve ifadeler, Kur’ân kelimeleri ve kullanımları ile kıyaslanmış, dilciler yöneticilerin huzurunda dil meselelerini tartışmışlardır.82

Bu aşamada en dikkat çeken şeylerden biri, daha sonra birbirinden ayrılacak olan sarf, nahiv, lügat, edebiyat disiplinlerinin iç içe geçmiş olmasıdır.83

Bu döneme ait nahvin izlerinin görüldüğü bir diğer nokta da şiir eleştirileri olmuştur. İlk dönem nahivcilerinin şiirlerle ilgili yönelttikleri eleştirilerde dönemin nahiv çalışmalarına ışık tutacak ifadeler bulmak mümkündür. en-Nâbiğa ez-Zübyânî’nin (ö. m. 604 [?]); “ٌَةليئضَ ينْترواسَ ينأكَ ُتبفَ\َ ُعِقانَ ُّم ُّسلاَ اهباينأَ ىفَ شْقُّرلاَ نم” şiirinde geçen “عقان” kelimesinin merfuluğunu yanlış bulan İsa b. Ömer’in, sözü edilen kelimenin mansûb konumunda

76

Fuat Sezgin, Târihu’t-türâsi’l-arabî (Arapça’ya çev. Mahmud Fehmi Hicâzî), Riyad: y.y., 1991, I, 22, 23. 77

Tantâvî, Neş’etu’n-nahv, s. 38. 78

el-Cumahî, Tabakâtu fuhûli’ş-şuarâ, s. 15; Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 32; Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 245, 246. Dilcilerin bedevilere başvurmaları ile ilgili olarak bkz: İbn Cinnî, el-Hasâis, I, 384; Zeccâcî,

Mecâlisu’l-ulemâ, s. 5.

79 Süyûtî, el-Müzhir, II, 483. 80

Bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 85, 86; el-Cumahî, Tabakâtu fuhûli’ş-şuarâ, s. 17; Ebû Abdullah Muhammed b. Imran b. Musa Merzübânî, el-Muvaşşah fî maâhızi’l-ulemâ ale’ş-şuarâ (thk. Muhammed Hüseyin Şemseddin), Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ılmiyye, 1995, s. 129-131, 134; İbn Kuteybe, eş-Şi’r ve’ş-şuarâ, s. 40.

81

Bkz. Ebû Ubeyde Ma’mer b. Müsennâ, Mecâzü’l-Kur’ân (thk. Fuat Sezgin), Kahire: Mektebetü’l-Hancî, tsz., I, 305, 376, 377; Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 78, 188, 245, 246; Sîrâfî, Ahbâru’n-nahviyyîn, s. 22; el-Lugavî,

Merâtibu’n-nahviyyîn, s. 16, 17; Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 36; Ebûbekir Muhammed b. Hasan b. Düreyd, Kitâbu Cemherati’l-luga (thk. Remzi Münir Ba’lebekkî), Beyrut: Dâru’l-ılm li’l-melâyin, 1987, II, 1027.

82

Bu tartışmaların bir örneği için bkz. Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 31-36. 83

28 gelmesi gerektiğini söylemesi,84

Ferezdak’ın (ö. 114/732); “َِريرَاه ُّخُمَىجْزُتَ َفحاوزَىلع” şiirinde geçen “رير” kelimesinin mecrurluğuna itiraz eden ve doğrusunun merfuluk olduğunu söyleyen İbn Ebû İshâk’ın “Nahvin kıyası burada bunu gerektiriyor.” demesi85 nahvin meclislerin gündeminde olduğunu göstermektedir. Yine Yahya b. Ya’mer ile Haccac b. Yusuf es-Sekafî (ö. 95/714) arasında geçen tartışmaya bakıldığında merfuluk, mansubluk gibi nahiv kavramlarının şekillendiğini görmekteyiz.86

Bu süreçte nahiv, ders halkalarında ve münazara meclislerinde sözlü olarak tartışılan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Nahiv meseleleri dağınık olarak farklı yer ve zamanlarda tartışılmış, müzakere edilmiştir. Kaynaklarda sözgelimi İbn Ebû İshâk’ın meclisler düzenlediği ve bu meclislere şair Ferezdak’ın katıldığı87, Ebû Amr’ın huzurunda Bilal b. Ebî Bürde88 ve Yunus b. Habîb89 ile Kur’ân kıraatlerini dil zemininde tartıştığı, İsa b. Ömer’in Ebû Amr ve Kisâî ile nahiv meseleleri üzerinde tartıştıkları nakledilmiştir.90

Mecalis ve Emâli tarzı kitaplardan anlaşıldığı kadarıyla nahiv meseleleri henüz derinlik kazanmadığından yüzeysel bir düzlemde, daima gelişmeye, tashihe, yeniliğe, bir başka ifadeyle güncellemeye açık bir tarzda ele alınmıştır.

Ebû Amr’ın ders halkaları kurduğu ve öğrencilere ders okuttuğu rivayet edilmiştir.91

Bunun yanında dilcilerin ilim yolculuklarına çıktıkları nakledilmiştir. Sözgelimi Ebû Amr, Yemen’e92 ve Şam’a93 gidip gelmiştir. Bu dönemde sistemli bir tedvin geleneğinin başladığından söz edemesek de bireysel tedvin hareketlerinin başladığını söyleyebiliriz.94 Bu itibarla kaynaklarda İbn Ebû İshâk’ın el-Hemz adında95, İsa b.

84

Bkz. el-Cumahî, Tabakâtu fuhûli’ş-şuarâ, s. 16; Merzübânî, el-Muvaşşah, s. 127, 128. 85 Bkz. el-Cumahî, Tabakâtu fuhûli’ş-şuarâ, s. 17.

86

Tartışmalar için bkz. Zübeydî, Tabakâtu’n-nahviyyîn, s. 28. 87 Bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 85, 86.

88

Bilal b. Ebî Bürde ile yapılan tartışma için bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 241, 242. 89

Yunus b. Habîb ile yapılan tartışma için bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 247. 90

İsa b. Ömer’in Ebû Amr ile yaptığı tartışma için bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 1-4; Süyûtî, el-Müzhir, II, 277, 278, 360. İsa b. Ömer’in Kisâî ile yaptığı tartışma için bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 148.

91

Bkz. Taşköprüzâde, Miftâhu’s-saâde, I, 101. 92

Ebû Amr’ın Şam yolculuğu ile ilgili rivayet için bkz. İbn Düreyd, Kitâbu Cemherati’l-luga, I, 301, 526; II, 777, 805.

93

Ebû Amr’ın Yemen yolculuğu ile ilgili rivayet için bkz. Zeccâcî, Mecâlisu’l-ulemâ, s. 271. 94

29

Ömer’in el-Câmi’ ve el-İkmâl adında iki eser telif ettiğinden söz edilmiştir.96

İbnü’l-Enbârî; “Ben bu iki eseri görmedim. Onları göreni de görmedim.” dese de Ebû’t-Tayyip el-Lugavî bunlardan birinin muhtasar, diğerinin geniş kapsamlı bir eser olduğunu söylemiş, Ebû’l-Abbâs Muhammed b. Yezîd el-Müberred’in (ö. 286/900) söz konusu eserlerin bir kısmını okuduğunu nakletmiştir.97

Nahvin kuruluş aşamasında etkin olan dilcilerin günümüze ulaşan tedvin örneği bulunmadığından bu dilcilerin görüşleri daha çok sonraki kaynaklarda zikredilmiştir. Genellikle şiirlerle ilgili tartışmalar zikredilirken, kıraatlerle ilgili farklı okuyuşlara yer verilirken, kelime çözümlemeleri yapılırken nahvin kavramsallaşmamış, ayrışmamış meseleleri ele alınmıştır. Bu çerçevede olmak üzere Ebû’l-Esved ed-Düelî’ye98

, Nasr b. Âsım’a99, Yahya b. Ya’mer’e100, İbn Ebû İshak’a101, İsa b. Ömer’e102, Ebû Amr’a103

nahiv meselelerinin özlerine dair görüşler nispet edilmiştir. Bu görüşler kaynaklarda kimi zaman eleştiri, kimi zaman istişhâd mahiyetinde ele alınmıştır.