• Sonuç bulunamadı

و ve ف Harflerine Bitişen ve Şart Cümlesinin Cevabına Atfedilen Muzari

BÖLÜM 3: NAHİV-KIRAAT İLİŞKİSİ

3.3. Kıraatlerin Nahvi Etkilemesi Bağlamında Nahiv-Kıraat İlişkisi

3.3.1. Meşhur/Yaygın Kuralların Dışında Kalan Kullanımlara Cevaz Veren Kıraatler

3.3.1.4. و ve ف Harflerine Bitişen ve Şart Cümlesinin Cevabına Atfedilen Muzari

و ve ف harflerine bitişen ve şart cümlesinin cevabına atfedilen muzari fiiller için üç durum söz konusudur. Yeni bir cümle kabul edilerek merfuluk, atıf yapılarak meczumluk, نأ gizlendiği varsayılarak mansubluk caizdir. Sîbeveyh, şart ve cevap cümlesinin tamamlanmasının ardından gelen cümlede وَ,فَ,مث harflerinden biri bulunursa bu harflerin birleştiği fiilin merfuluk ve meczumluğunun mümkün olduğunu, و ve ف

harflerinden sonra ise mansubluğun da caiz olduğunu söylemiştir.705 Ferrâ, şart cümlesine cevap olarak gelen cümleye atfedilen bu fiillerle ilgili üç ihtimalden bahsetmiştir: Atfedilen fiil “ّ دمحتوَّ رَجؤتوَ كاذَ لهأَ ينإفَ ينتأتَ نإ” cümlesinde olduğu gibi merfu olabilir. ف harfinin konumuna atfedilerek meczum yapılabileceği gibi ف harfinden sonraki kelime üzerine atfedilerek merfu olması da caizdir. Ferrâ, meseleye başka bir noktadan yaklaşmış, şartın cevabı olan cümlede ف harfinin gelmediği durumlarda cevap cümlesine atfedilen fiillerin genellikle mansûb olacağını, cevap cümlesinde ف harfinin gelmesi halinde merfuluğun da meczumluğun da caiz olacağını söylemiştir.706

704 Mekrem, Eseru’l-kırâât, s. 83. Harîrî’nin Müberred ile ilgili olarak aktardıklarına benzer ifadelere Kurtubî de yer vermiş ve Müberred’in “Eğer {َِّيخرصبَمتنأَامو} (İbrahim, 14/22.) ve {َِماحرلأاوَهبَنولئاستَيذلاَللهاَاوقتاو} (Nisâ, 4/1.) diye

okuyan bir imamın ardında namaz kılsam ayakkabımı alır, çıkar giderim.” sözünü nakletmiştir. Kurtubî, el-Câmi’ li

ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 9. Başka değerlendirmeler için bkz. Muhaysin, el-Muğnî, s. 392, 393.

705

Sîbeveyh, el-Kitâb, III, 90. 706

167

Söz konusu durum ile ilgili âyetlere gelince: {نوهمعيَمهنايغطَيفَ مهُرذيوّ هلّ يداهّ لافّ َّللهاّ للضيّ نم}707 âyetindeki şart edatının cevabı niteliğinde olan {هلَ يداهَ لاف} ifadesine atfedilen {مهرذي} muzari fiilini Hamza ve Kisâî مه ْرذيو şeklinde meczum okurlarken diğer kıraat imamları {مهَُرذي}َşeklinde merfu okurlar. {ءآشيّ نمّ بذعيوّءآشيّنملَُّرفغيفّ للهاّ هبّ مك بساحيّهوفختّوأّمكسفنأّىفّامّاودبتّنإو}708

âyetindeki şart edatının cevabı niteliğindeki {مكْبساحي} ifadesine atfedilen fiilleri İbn Kesîr, Nâfî, Ebû Amr, Hamza ve Kisâi {ءآشيَ نمَّ بذعيوَ ءآشيَ نملَّ رفغيف} şeklinde meczum olarak okurlarken Âsım ile İbn Âmir {ءآشيَنمَ ُبذعيوَءآشيَنملَُرفغيف} şeklinde merfu olarak okumuşlardır. Ahfeş, buna benzer kullanımları izah ettikten sonra bunların hepsinin Arapça açısından mümkün olduğunu söylemiştir.709

Yine {مكتائيسّ ن مّ م كنَعَُّرِّفَكُيَوّ مكلّ ريخّ وهفّ ءارقفلاّ اهوتؤتوّ اهوفختّ نإو}710 âyetinde şart edatına cevap niteliğindeki {مكلَ ٌريخَ وهف} ifadesine atfedilen {رَّفكَُي} muzari fiilini İbn Kesîr, Ebû Amr ve Ebûbekir rivayetine göre Âsım {َُرَّفكن} şeklinde, Nâfi, Hamza ve Kisâî ise {َْرَِّفكن} şeklinde okurlar. Ebû Hâlid, Nâfi’in {َُرَّفكن} şeklinde okuduğunu rivayet ederken İbn Âmir ve Hafs rivayetine göre Âsım {َُرِّفَكُي} şeklinde okumuştur. Kisâî, Ebûbekir’den Âsım’ın {َْرِّفكن} şeklinde okuduğunu rivayet etmiştir.711 İfade edilen görüşler ve aktarılan kıraatler çerçevesinde denilebilir ki kıraatler, burada olduğu gibi kimi zaman dil kurallarının muhtemel olduğu kullanımlara örnek oluşturabilecek okuyuşlara yer vermiştir.

3.3.1.5. َّنإ’in Tahfiften Sonra İşlevini Yitirip Yitirmeyeceği

Nahivciler arasında tartışılan konulardan biri de َّنإ’nin tahfiften sonra amel edip etmeyeceği meselesidir. Bir gurup, َْنإ’nin tıpkı َّنإ gibi ismini nasb, haberini ref edeceği görüşünde iken bir gurup da yapısı değişen َّنإ’nin işlevini yitireceği görüşündedir. Bu tartışmada tarafların ihticâc için kullandıkları kıraat İbn Kesîr ve Nâfî’ye atfedilen

707

“Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur. Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır.” A’râf, 7/186/299.

708

“İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder,

dilediğine de azap eder.” Bakara, 2/284.

709

Ahfeş, Meâni’l-Kur’ân, I, 66, 67. 710

“Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı

örter.” Bakara, 2/271.

711

168

kıraattir. {مهنيفويلَّاملَلاكََّّنإو}712 âyetini; İbn Kesîr ve Nâfî, {مهنيفويلََاملَلاكَّ نإو} şeklinde, Ebûbekir rivayetine göre Âsım {مهنيفويلَّاملَلاكَ ْنإو} şeklinde okumuştur. Hamza ve Kisâî, ن’un şeddeli olması konusunda müttefik olup Hamza, َّامل derken; Kisâî ise ََامل demiştir. Ebû Amr, Kisâî gibi okurken İbn Âmir, Hamza gibi okumaktadır.713

Kûfeliler, ََّنإ’nin yapı bakımından üç harfli olması sebebiyle mazi fiile benzediğini, mazi

fiil gibi fetha üzere mebnî olduğunu ve bu benzerlik sebebiyle amel ettiğini, dolayısıyla

ََّنإ’nin muhaffef olması ve böylece benzerliğin ortadan kalkması halinde işlevini

yitireceğini söylemişlerdir. Kimi Kûfeliler’e göre ise َّنإ isimlerde, َْنإ ise fiillerde amel eder ve nasıl ki َّنإ fiillerde amel etmiyorsa, َْنإ de isimlerde amel etmez. Çünkü fiillerin âmilleri isimlerde, isimlerin âmilleri fiillerde amel etmez. Basralılar, ise Kûfelilerin görüşlerini kabul etmemiş ve {مهنيفويلَّاملَلاَُكَْنإو} kıraatini delil göstererek amel edebileceğini söylemişlerdir. Basralılar, öncelikle لاَُك kelimesinin mansubluk gerekçesini sorgulamışlar, sonrasındaki مهنيفويل fiilinde bulunan kasem harfinin üstüne dâhil olduğu kelimenin öncesine amel etmesine mani olduğunu söyleyerek مهنيفويل fiilinin لاك kelimesini nasb edemeyeceğini söylemişler ve söz konusu kelime için mutlaka bir âmil olması gerekiyorsa bu da öncesindeki muhaffef َْنإ’dir hükmüne varmışlardır. Basralılar,

Kûfelilerin ileri sürdüğü delilleri geçersiz kılmaya çalışmışlardır. Öncelikli olarak ََّنإ’nin

lafzen fiile benzediği ve bu benzerlik sebebiyle amel ettiği, dolayısıyla ََّنإ’nin

muhaffefleşmesiyle aralarındaki benzerliğin ortadan kalktığı ve böylece amel edemeyeceğine dair görüşlerine ََّنإ’nin hem lafız hem de mana itibariyle fiile benzediğini, harflerinden birinin hazfedilmesiyle bu benzerliğin tamamen ortadan kalkmadığını söyleyerek itiraz etmişlerdir. َّنإ’nin isimlerde, َْنإ’in ise fiillerde amel

ettiğine dair görüşlerine ise buradaki َْنإ’in aslen َّنإ olduğunu, yoksa fiillerin başına gelen

َْنإ olmadığını söyleyerek karşı çıkmışlar, şiirlerden deliller getirerek sözgelimi َّنأك’nin tahfif edilip َْنأك olması halinde dahi işlevini yitirmediğini izah etmişlerdir.714

712

Hûd, 11/111. 713

İbn Mücâhid, Kitâbu’s-seb‘a, s. 339; Ukberî, et-Tibyân, s. 206. 714

169

Sîbeveyh, her ikisinin de mümkün olduğunu ifade ettikten sonra “güvendiği” bir kimseden duyduğuna göre Arapların “ٌَقلطنملَ ارمعَ ْنإ” dediklerini aktarmış, Medine halkının

{مهنيفويلَ َاملَ لاكَّ نإو} şeklinde okuduklarını söylemiştir. Ayrıca harflerin fiil konumunda olduğunu, zira fiildeki hazfin fiilin ameline tesir etmediğini buna bağlı olarak da harfteki hazfin harfin ameline zarar veremeyeceği sonucuna varmış ve {َُكيَ مل\نكيَ مل} ifadesini örnek vermiştir. Böylece muhaffef ََّنإ’nin amel edebileceğini göstermiştir.715 Bu kıraat etrafında yapılan tartışmalardan yola çıkarak Kûfeli kıraat âlimlerinden Âsım’ın Basralıların nahiv görüşünün paralelinde bir kıraati tercih etmesini, Basralı kıraat âlimlerinden Ebû Amr’ın ise Kûfeli nahiv âlimlerinin görüşlerinin paralelinde bir kıraati tercih etmesini, nahiv-kıraat ilişkisinde önceliğin kıraatlere verilmesi gerektiğinin delili olarak yorumlamak mümkündür. Burada dikkat çeken başka bir husus da Kûfelilerin, kurallarını Nâfi ve İbn Kesîr kıraatini dikkate alarak tashih etmemeleridir. Burada Kûfelilerin tavrı Basralıların genel tavrıyla, Basralıların tavrı ise Kûfelilerin genel tavrıyla örtüşmektedir.