• Sonuç bulunamadı

Farklı İki Âmilin İki Mamülü Üzerine Atıf

BÖLÜM 3: NAHİV-KIRAAT İLİŞKİSİ

3.3. Kıraatlerin Nahvi Etkilemesi Bağlamında Nahiv-Kıraat İlişkisi

3.3.2. Asıl Kuraldan İstisna Edilen Kullanımlarda Kıraatler

3.3.2.3. Farklı İki Âmilin İki Mamülü Üzerine Atıf

Nahivcilerce tartışılan konulardan biri de iki âmilin iki mamülü üzerine atıf meselesidir. Nahivciler, bir âmilin iki mamülü üzerine atfın mümkün olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Sözgelimi “َ ٌسلاجَارمعوَ ٌبهاذَاديزَنإ778 cümlesinde tek âmil نإ’dir. İki mamül, اديز ve

ٌَبهاذ kelimeleri; bunlara atfedilen diğer iki mamül ise ارمع ve َ ٌسلاج kelimeleridir. رمع

773 Yâsin, 36/35. 774 İbn Mücâhid, Kitâbu’s-seb‘a, s. 540. 775

“Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.” Zuhruf, 43/71. 776

İbn Mücâhid, Kitâbu’s-seb‘a, s. 589. Sözü edilen ikinci âyet Medine ve Şam mushaflarında birinci kıraate göre, Mekke ve Irak mushaflarında ise ikinci kıraate göredir. el-Hatîb, Mu‘cemu’l-kırâât, VIII, 398.

777

İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, V, 606; a.mlf., Katru’n-nedâ, s. 105. 778

181

kelimesi ديز üzerine, سلاج kelimesi بهاذ üzerine atfedilmiştir. Aynı durum “ََ اسلاجَاركبََ ارمعٌََديزَملعأ

َ اقلطنمَ اديعسََ ادلاخَ ركبَ وبأو779

cümlesinde de söz konusu olup tartışma konusu edilmemiştir. Bunun yanında “َ ركبـلَهُملاغَ ٌبراضَكاخأَنإوَ ورمعلَهوبأَ ٌبراضَ اديزَنإ780

kastedilerek “َكاخأوَ ورمعلَهوبأَ ٌبراضَ اديزَنإ هُملاغ

َ

َ ركب ” denmesi doğru sayılmamıştır. Çünkü bu cümlede نإ ve براض kelimeleri ile ل harfi olmak üzere üç âmil ve bu âmillerin mamülleri üzerine atfedilen üç mamül vardır ki bu türden bir atfa istisnasız cevaz verilmemiştir.

ٌَركبَكَرْمَتَلاكآَناكوٌَورمعَكَماعطَلاكآَناك781 kastedilerek “ٌَركبَكَرْمَتوٌَورمعَكَماعطَلاكآَناك” cümlesindeki biri ناك

ve diğeri لاكآ olmak üzere iki âmilin mamülleri üzerine atfa gelince dil bilginleri burada ihtilaf etmişlerdir. Âmillerden birinin harf-i cer olup olmaması bu tartışmaların ana temasını oluşturmuştur. Her ne kadar İbn Mâlik, âmillerden birinin harf-i cer olmaması halinde iki âmilin mamülü üzerine atfın mümkün olmadığı konusunda ittifak edilmiştir dese de Ebû Ali el-Fârisî, aralarında Ahfeş’in de olduğu bir cemaatten bu türden bir atfa (Amillerden birinin harf-i cer olup olmamasına bakılmaksızın) cevaz verildiği görüşünü nakletmiştir.782

Amillerden biri harf-i cer olduğu takdirde harf-i cerin önce veya sonra gelmesi şeklinde iki durum söz konusudur. İbn Hişâm, “َِةرجحلاَورمعو\ورمعَ ِةرجحلاوَ رادلاَ ىفَ ٌديز” cümlesinde olduğu gibi eğer âmillerden biri harf-i cer olur ve harf-i cer de sonraya bırakılırsa bu durumda iki âmilin mamülleri üzerine atfın mümkün olduğunu, “ٌَديزَرادلاَىف ٌَورمعَِةرجحلاو” ifadesindeki gibi harf-i cerin önce zikredilmesi halinde Sîbeveyh, Müberred ve İbn Serrâc’ın böyle bir atfa cevaz vermediğini, Ahfeş, Kisâî, Ferrâ ve Zeccâc’ın ise cevaz verdiğini aktarmıştır.783

779

“Zeyd Amr’a Bekir’in oturduğunu, Ebubekir de Halid’e Saîd’in gittiğini haber verdi.” 780

“Zeyd’in babası Amr’ı dövüyor. Kardeşinin kölesi de Bekir’i dövüyor.” 781

“Senin yemeğini Amr yedi, hurmanı da Bekir yedi.” 782

İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, V, 523-525. Ebû Ali Fârisî’nin izahı için bkz. Ebû Ali Hasan b. Abdülgaffâr el-Fârisî, el-Hucce li’l-kurrâi’s-seb’a (thk. Bedreddin Kahvecî ve Beşîr Cüveycâtî), Dımaşk: Dâru’l-Me’mûn li’t-türâs, 1993, VI, 169 vd.

783

İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, V, 523-525. Araplar “ٌَورمعَِةرجحلاوٌَديزَِرادلاَىف”, “َ ارمعَِةرجحلاوَ اديزَرادلاَىفَنإ”, “ٌَديزَ مئاقبَسيل ٌَورمعَ جراخَلاو” ifadelerine cevaz verirler, “ٌَورمعَِةرجحلاوَرادلاَىفَ ٌديز”, “َ ارمعَِةرجحلاوَرادلاَىفَ اديزَنإ”, “ خَلاوَ مئاقبَ ٌديزَسيلَ جرا ٌَورمع” ifadelerine ise cevaz vermezler. Zira ilk durumda cümle öge sıralaması, takdim ve tehir durumu bakımından

eşittir. Bu durumda atfedilen cümlede hazif ihtimali vardır. İkinci durumda ise takdim ve tehir bakımından eşit noktaya getirilmesi gramer bakımından türlü sıkıntılar ortaya çıkaracağından sorunludur. Bkz. Ebû Ali el-Hasan b. Abdullah el-Kaysî, Îzâhu Şevâhidi’l-îzâh (thk. Muhammed b. Hamûd ed-Da’cânî), Beyrut: Dâru’l-ğarb el-İslâmî, 1987, s. 424.

182

Câsiye sûresinin 3, 4 ve 5. âyetlerinde geçen تايآ kelimelerinin okunuşu bu mesele tartışılırken gündeme gelen âyetlerdendir. {َّ تايآَةبادَنمَثبيَاموَمكقلخَيفوَنينمؤمللَّ تايلآَضرلأاوَتاوامسلاَىفَنإ

للهاَلزنأَاموَراهنلاوَليللاَ ِفلاتخاوَنونقويَموقل َِحايرلاَ ِفيرصتوَاهتومَدعبَضرلأاَهبَايحأفَقزرَنمَءامسلاَنمَ

ّ تايآ

َ

نولقعيَموقل }784 âyetinde

geçen تايآ kelimelerinin her ikisini İbn Kesîr, Nâfî, Ebû Amr, İbn Âmir, Âsım ٌَتايآ

şeklinde merfu, Hamza ve Kisâî ise َ تايآ şeklinde mansûb okumuşlardır.785 Âyette geçen {َ تايلْ} kelimesi نإ’nin ismi olduğunudan mansûbtur. Bu kelime ile ilgili herhangi bir tartışma yoktur.

İki âmilin iki mamülü üzerine atfını caiz görmeyen İbn Serrâc, bu meseleye genişçe yer veren nahivcilerdendir. İbn Serrâc’a göre atıf harfi âmilin yerini tuttuğundan ve âmilin tekrar edilmesine gerek bırakmadığından iki âmil üzerine atıf caiz değildir. “ٌَورمعَوٌَديزَماق

cümlesindeki atıf harfi olan و harfi cümledeki âmil olan ماق fiilinin yerine geçmiş, tıpkı onun gibi amel etmiş ve ماق’nin tekrar edilmesine gerek bırakmamıştır. “َ ورمعوَ ديزبَ ُتررم

cümlesinde de atıf harfi olan و harfi, cer eden âmil olan ب harfinin yerini tutarak onun gibi amel etmiş ve tekrar edilmesine gerek bırakmamıştır. Bu tür kullanımlar mümkündür. Ancak biri ref, diğeri nasb eden iki âmil üzerine atfedilmesi doğru değildir. Çünkü bu durumda âmil aynı anda hem nasbetmiş hem de ref etmiş olacaktır. İbn Serrâc’a göre hem fiile hem de harf-i cer olan ب’ye atfedildiğinden “َ دلاخٌَركبوَ ورمعبٌَديزَرم

ifadesinin caiz olmayacağı üzerinde icmâ edilmiştir.786

İbn Serrâc, buna cevaz veren Ahfeş hakkında Müberred’in şöyle dediğini nakletmiştir: “Ebû’l-Hasan (Ahfeş) burada büsbütün yanılgıya düşmüştür. Söz konusu âyetlerde ikinci ve üçüncü defa geçen {تايآ} kelimelerinin mecrûr olması halinde iki âmil yani {َّنإ} ve {ىف} üzerine atfedilmiş olacaktır ki bu bize göre caiz değildir.” İbn Serrâc, bu nakillerden sonra iki âmil üzerine atfın yanlış olduğu hükmünü vermiştir. Ona göre bu durum kıyas açısından bakıldığında da Araplardan duyulmuş değildir. Eğer iki âmil

784

“Muhakkak ki mü’minler için göklerde ve yerde mutlaka âyetler (deliller) vardır. Ve sizin yaratılışınızda ve

(Allah’ın) hayvanlardan üretip yaydıklarında, yakîn sahibi kavim için âyetler (deliller) vardır. Ve gece ve gündüzün ihtilâfı (birbirini takip etmesi) ve Allah’ın rızık olarak semadan (yağmur, kar gibi) şeyleri indirmesi, böylece arzı ölümünden sonra diriltmesi ve rüzgârları çevirip estirmesi, akıl eden kavim için âyetlerdir (delillerdir).” Câsiye,

45/3-5. 785

İbn Mücâhid, Kitâbu’s-seb‘a, s. 594. 786

183

üzerine atıf caiz olsaydı üç ve daha fazla âmil üzerine atıf da caiz olurdu.787

İki mamül üzerine atfı caiz görmeyen Müberred de Câsiye sûresinin 3-5 âyetlerinin Hamza ve Kisâî’ye nispet edilen mecrûr kıraatini zikretmiş ve kendi nahiv ekolüne göre bu tür kullanımın caiz olmadığını söylemiştir.788

Buraya kadar zikredilenler Kisâî ve Hamza kıraatine muhalif görüşlerdir. İki âmilin iki mamülü üzerine atfını, nahiv açısından sorunlu kabul edenlerin en başında Sîbeveyh gelmektedir. Bu görüşü kabul eden sonraki nahivcilerin büyük bir kısmı da görüşlerini Sîbeveyh’e dayandırmaktadırlar. Sîbeveyh’in meşhur el-Kitâb’ı incelendiğinde bu meseleye kısaca değindiği, birkaç beyitle görüşünü temellendirmeye çalıştığı, ancak tartışmaya konu olan Câsiye sûresinin ilgili âyetlerine ve kıraat farklılıklarına yer vermediği görülecektir.789

Daha önce örnekleriyle ifade edildiği gibi burada da Sîbeveyh’in o âyetlerle ilgili kıraat farklılığından haberdar olmaması ihtimal dâhilindedir. Bu bakımdan Sîbeveyh’in bu âyetteki farklı okuyuşları bilmemesi, onun böyle bir meseleyi ayrıntılarıyla incelememesi mümkündür. Sadece bilinen genel kullanımı dikkate almak suretiyle belki de az kullanılan bir üsluba işaret eden Kisâî ve Hamza kıraatinin arka planındaki iki âmil üzerine atfın mümkün olduğuna dair zihinsel altyapı dikkatinden kaçmış olabilir. Nitekim yukarıda da ifade edildiği gibi Sîbeveyh’ten yaklaşık yarım asır sonra vefat eden, nahivde Basra ekolüne mensup olmakla birlikte Sîbeveyh’e muhalif görüşleriyle tanınan Ahfeş’in bu tür kullanımlara üç şartla cevaz verdiği zikredilmiştir.790

Ahfeş’e göre eğer iki âmilden biri cer eden âmillerden ise veya atıf ile matuf birleşmiş ise ya da

لا ile ayrılmış ise bu durumda iki âmilin iki mamülü üzerine atıf caizdir. Ahfeş’in ileri sürdüğü şartlardan ilkine bakıldığında Ahfeş’in bu şartı tamamen Hamza ve Kisâî kıraatini göz önüne alarak ileri sürdüğü söylenebilir. Netice olarak; Câsiye sûresinin 3, 4 ve 5. âyetlerinin Hamza ve Kisâî tarafından okunuşunun, nahiv âlimleri tarafından yeni bir nahiv kuralının vaz edilmesine yol açmasından söz edileceği gibi var olan bir

787 İbn Serrâc, el-Usûl fi’n-nahv, II, 73-75. 788

Müberred, el-Muktedab, IV, 195; a.mlf., el-Kâmil, I, 375, 376; II, 1002. Ukberî de bu türden atfı uygun görmez. Söz konusu ayette َّنإ’nin hazfedilmesini daha makul görür. Bkz. Ukberî, et-Tibyân, s. 346.

789

Sîbeveyh, el-Kitâb, I, 63-66. 790

Semîn el-Halebî, Dürrü’l-mesûn, IX, 637, 638; Süyûtî, Hem’u’l-hevâmi’, III, 190, 191; el-Ezherî, Şerhu’t-tasrîh, I, 687; Dayf, el-Medârisu’n-nahviyye, s. 97.

184

kullanımın yeniden fark edilmesini sağladığı da söylenebilir. Buradaki yeni kural ise asıl kuraldan istisna edilen bir kullanıma işaret etmektedir.