• Sonuç bulunamadı

N K Dmitriyev, Stroy Turetskogo Yazıka (Türk Dilinin KuruluĢu), 1939

―Stroy Turetskogo Yazıka‖ eseri SSCB‘nin kurulduğu ilk yıllarda yazılmıĢtır. Sovyet döneminde Türkiye Türkçesine dair yazılmıĢ ilk eserlerden biri sayılmaktadır. Eser 60 sayfadan ve 7 baĢlıktan oluĢmaktadır. BaĢlıklar Ģunlardır: GiriĢ, Fonetika-Sesbilim, Leksika-Sözcükbilim ve Semantika - Anlambilim, Morfoloji-Dilbilim, Sözdizimi, Ekler, Edebiyat ve Kaynakça.

Eserin ―GiriĢ‖ bölümünde yazar Türkiye Türkçesinin tarihine kısa bir göz atar. Türk dili tarihinin XIII. yy.‘dan baĢladığını yazar. Yazar, Osmanlı‘nın Anadolu sahasında hâkimiyeti ele almasından ve büyük bir imparatorluğun temelini atmasından bahseder. Yazara göre, bu nedenle Türk dilinin adı da ―Osmanlıca‖ olmuĢtur. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢlarında Osmanlıcaya Fransızcadan güçlü bir sözcük akını olmuĢtur. Bu dönemde Osmanlıca sadece Türkiye sınırları içinde değil, Suriye‘nin kuzey bölgesinde, Makedonya‘da, Doğu Romanya‘da, Bosna‘da kullanılmıĢ, bir zaman sonra bu bölgelerde Osmanlı edebiyatı oluĢmuĢtur. XX. yy.‘ın baĢlarında Türkiye‘deki Türk dili iki isimle anılmaktadır: Osmanlıca ve Türkçe. 1926 yılında Türkiye‘de resmî olarak ―Osmanlı ve Osmanlıca‖ teriminin feodal Türkiyesinin kalıntısı olduğu ve bu terimlerin kullanılmasının doğru olmadığı açıklamasından sonra, Osmanlıca terimi Anadolu Türkçesi ve Türkçe

42

terimi ile değiĢtirilmiĢtir. Dmitriyev, incelediğimiz kitabında, o zamanlar yani 1926 yılından sonra ―Osmanlı‖ terimi dendiğinde iki Ģey anlaĢıldığını söyler: Birincisi Ġmparatorluk Türkiyesinin dili; ikincisi Modern dilin özel nesnesi. Dmitriyev, XVIII. yy.‘da kitap basımının/matbaanın Türkiye‘ye getirilmesinden bahseder ve bunun dile olan etkisini iĢler. Dmitriyev Türkiye‘nin 1928 yılında Latin alfabesine geçmesi konusuna da değinmiĢtir. Türkiye‘nin Latin alfabesine geçmesinde Azerbaycan‘ın Latin alfabesine geçmesinin hiçbir etkisinin olmadığını anlatmıĢtır. Dilbilimcinin fikrine göre Sovyet LatinleĢmesi ile Türkiye LatinleĢmesi farklı kavramlardır.

Bu eserin yayımlandığı yıl, yani 1939 yılında Azerbaycan, Kiril alfabesini kullanmaktaydı. Rus devleti SSCB‘deki Türklerin Türkiye Türkleri ile yakınlaĢmasından çekinerek, Sovyet topraklarında yaĢayan Türkleri zorla Kiril alfabesine geçirmiĢlerdir.

Eserin yazarı Cumhuriyet ilan edildikten sonra Türkiye Türkçesinin geliĢmesinde büyük bir değiĢiklik gözlendiğini ifade eder. Türkiye Türkçesinin geliĢiminde dönüm noktası Cumhuriyet dönemine aittir. Türkiye, Cumhuriyeti ilan ettikten sonra dilde esaslı reformlar baĢlatmıĢtır. ―Dil Devrimi‖ adı altında yapılan bu reformlarla Türkiye Türkçesinin alfabesi değiĢtirilmiĢ, Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmiĢtir. ―Osmanlı dili‖, ―Osmanlıca‖ terimleri ―Türk Dili‖, ―Türkçe‖ terimleri ile değiĢtirilmiĢtir. 1929‘da Türkiye okullarından Arap ve Fars dillerinin öğrenimi kaldırılmıĢ, 1932 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurucusu Atatürk‘ün giriĢimiyle ve maddi yardımı ile oluĢturulan ―Türk Dil Kurumu‖ bu alandaki reformları gerçekleĢtiren saygın bilimsel kurumsal bir merkeze dönüĢmüĢtür. Dilde ―özleĢme‖ harekâtı baĢlamıĢtır, yani Türk dilinin kelime yapısı yabancı sözcüklerden, özellikle Arapça -Farsça söz ve ifadelerinden, morfolojik belirti (ek, ön ek, edat vb.) ve sözdizimsel yapılardan (izafet, cümle yapısı vb.) kısmen temizlenmiĢtir. Eski ve orta dönem Türk yazıtlarından, akraba dillerinden, Türk Lehçeleri ve Ģivelerinden çok sayıda yeni kelime ve ifade toplanarak özel sözlükler düzenlenmiĢ, dilde yeniden yaĢam hakkı kazanan sözcükler yazı dilinde Arap ve Fars sözcüklerinin eĢdeğeri olarak kabul edilmiĢtir. ÇeĢitli alanlarda onlarca terimler sözlüğü hazırlanmıĢtır. Bütün bu reformların ne derecede baĢarılı olduğunu göstermek için sadece böyle bir olguyu belirtmek yeterlidir: 1930 yılına kadar Türk dilinin sözlük fonundaki milli kelimelerin sayısı toplam % 30-35 oranındadır, günümüzde çağdaĢ Türk yazı dilinde bu dilin kendine özgü sözlerinin sayısı % 65 - 70‘tir.

43

Dilbilimci eserin ‖Sesbilimi‖ bölümüne 14 sayfa ayırmıĢtır. Elbette Türk dilinin zengin fonetik sistemini 14 sayfada sunmak ne kadar mümkünse yazar da o kadar bilgi sunmuĢtur. Dmitriyev Türkiye Türkçesinde geleneksel olarak 8 ünlü ses olduğunu hatırlatır. Fakat bu Türkçede ünlü fonemlerin seçeneklerinin de olduğunu yazar. Bunlar ünlü seslerin uzun karĢılığıdır. Dmitriyev Türkiye Türkçesinde uzun {e:} sesini Rus dilindeki {Э} sesi ile karĢılaĢtırılabileceğini söyler. Kısa {e} sesi ise Rusçadaki {e} sesine uyumludur. Türkiye Türkçesindeki ünlü sesler Ģu Ģekilde sınıflandırılır: {a} - kalın, düz, geniĢ; {e} - ince, düz, geniĢ; {i} - ince, düz, dar; {ı} - kalın, düz, dar; {o} - kalın, yuvarlak, geniĢ; {ö} - ince, yuvarlak, geniĢ; {u} – kalın, yuvarlak, dar; {ü} – ince, yuvarlak, dar.

Türk dilinde 21 ünsüz vardır. Bu ünsüzlerden üçünün - g, k ve l‘nin ikili telaffuz Ģekli vardır, ―ğ‖ ünsüzü ise spesifik sestir. Yeri geldikçe Dmitriyev‘in Türkiye Türkçesi ile ilgili tespitlerini, Azerbaycan Türkçesinin kuruluĢu ile de kıyasladık. ―Ğ‖ ünsüzünden baĢka sessiz harflerin telaffuzu Azerbaycan dilindeki sessiz harflerin telaffuzu ile aynıdır. Her iki dilde sessiz harflerin temel özelliği onların gürültülü olmasıdır. Fakat Türk dilinde sert ünsüzlerin kullanılma alanı daha geniĢtir. Bunun baĢlıca nedenlerini Ģöyle izah edebiliriz: 1. Burada bir ―dipnot‖ düĢmek gerekir. Azerbaycan dilinde ―q‖ yumuĢak ünsüzü ile baĢlayan kelimelerin çoğunluğu Türk dilinde sert ―k‖ ünsüzü ile kullanılır.

qalın – kalın; qadın – kadın; qıĢ – kiĢ; qoyun – köyün; quĢ – kuĢ; qazan – kazan; qar – kar; qulaq – kulak; quzu – küzü; qız – kız;

2. Türkiye Türkçesinde (bazı istisnai durumlar dıĢında) sözün sonunda yumuĢak ünsüzlerden ―b‖, ―c‖, ―g‖, ―d‖ kullanılmaz. Bu sessiz harflerin yerine onların sert karĢılıkları - p, ç, k, t kullanılır. Mesela, dodaq – dudak; kitab – kitap; almaq – almak; dörd – dört; ehtiyac – ihtiyaç; ağac – ağac; qılınc – kılıç; qaĢıq – kaĢık; dərd – dert; cavab – cevap.

Fonetik kurallardan bahsederken sertleĢme ve yumuĢama Azerbaycan dilinde konuĢma ile yani esasen telaffuzla ilgiliyken, Türkiye Türkçesinde bu, fonetik bir kanundur ve yazım kurallarında yani yazıda da tespit edilebilir. Bu nedenle, Azerbaycan Türkçesinden farklı olarak Türkiye Türkçesinde eklerin birçoğunun sert seçenekleri de mevcuttur.

Türkiye Türkçesinde sessiz harfler aĢağıdaki Ģekilde sınıflandırılır: 1. Ses tellerinin katılımına göre:

44 a) Sert sessiz harfler: f, p, Ģ, ç, k, h, s, t;

b) YumuĢak sessiz harfler: v, b, c, j, d, g, y, z, m, n, l.

Bu bölümde akademisyen ses uyumu hakkında da geniĢ bilgiler vermiĢtir.

1. Ünlü Seslerin Uyumu: Belli yönlerden homojen olan seslerin sözde birbirini izlemesine ses uyumu denir. Bu kurala göre kelimenin ilk hecesindeki sesli kalınsa, sonraki hecelerdeki sesliler de kalın, inceyse - ince, yuvarlaksa - yuvarlak, düzse – düz olmalıdır. Mesela, baba, karınız, birincilik, okulumuz, ütünün. Ünlü seslerin uyumu iki türlü olur: a) Türkiye Türkçesinde ―Büyük Ünlü Uyumu‖ adı verilen damak uyumu. Burada ―a‖, ―ı‖, ―o‖, ―u‖ ve ―e‖, ―i‖, ―ö‖, ―ü‖ ünlerinin birbirini izlemesidir. Mesela, balık - balık güzel, ülke, amca, okul, oda, erik, bakan, eldiven.

b) Türkiye Türkçesinde ―Küçük Ünlü Uyumu‖ adı verilen dudak uyumu vardır. Bu yuvarlak ünlülerin (―o‖, ―u‖, ―ö‖, ―ü‖) ve düz ünlülerin (―e‖, ―ı‖, ―i‖, ―a‖) birbirini izlemesidir. Mesela, okul, kapı, odun, ölüm, yeĢil, oyun, üçüncü, erkek vb.

Genellikle, Türkiye Türkçesinde kelimenin ilk hecesinden baĢka tüm hecelerinde ve aynı zamanda eklerde yuvarlak ―o‖, ―ö‖ sesli harfleri yoktur. Bu nedenle ünlü seslerin uyumu dedikte öncelikle, damak uyumu akla gelir. Edat ve bağlaçlar da hemen hemen ses uyumuna tabidirler. Mesela, ―Geliyor mu? Aldı mı? Babamla sen...‖ Ses uyumuna uymayan ekler bir, sadece damak uyumuna uyan ekler iki Ģekilli, hem damak, hem de dudak uyumuna uyan ekler ise dört Ģekilli yazılır. Söz gelimi, ―yor‖ eki: okuyor, geliyor, bakıyor, gülüyor.

Yine, ―lar‖, ―ler‖: okuyorlar, geldiler, güldüler, aldılar. Bundan baĢka ―- dı‖, ―-di‖, - ―du‖, - ―dü‖; okudu, güldü, aldı, geldi… kelimeleri örnek verilebilir.

Kelime ile ek arasındaki ünlü seslerin uyumu kelimenin son hecesindeki ünlüye göre belirlenir.

Eserde birçok fonetik olaylar hakkında da bilgi verilmiĢtir. Türkiye Türkçesinde esasen bu fonetik olayların olduğunu yazan dilbilimci onlar hakkında kısa bilgi de vermiĢtir:

Ses türemesi, çağdaĢ Türkiye Türkçesinde ses artımı için ―kaynaĢtırma ünsüzleri‖ adıyla verilen ―y, Ģ, s, m ve v‖ ve ünlü harfler kullanılır. Ses türemesi aĢağıdaki durumlarda kendini gösterir.

45

1. Ünlü harfle biten kelimeye ünlü harfle baĢlayan ek artırıldığında, araya kaynaĢtırma ünsüzlerinden biri getirilir. Mesela, kapı + у + ı - kapıyı; yazı tahtası + n + ın – yazı tahtasının, iki - iki + Ģ + er ikiĢer; çocuk bahçe + s + i - çocuk bahçesi.

2. Avrupa dillerinden Türkçeye geçen kelimelerin baĢında iki ünsüz çift yan yana gelirse, bu kelimenin baĢına bir ünlü harf eklenir. Mesela, istasyon, iskelet, istatistik, iskambil. 3. Avrupa dillerinden Türkçeye geçen kelimelerin sonunda iki ünsüz yan yana gelirse, sözün sonuna sesli harf eklenir. Mesela: çimento, tiyatro, kadro, protesto, parlamento, metre, kilometre.

Ses düĢmesi, iki Ģekilde karĢımıza çıkar:

1. Bir takım Türk kökenli iki heceli kelimelere sesli harfle baĢlayan ek artırıldığında, bu sözlerin ikinci hecesindeki ünlü harf düĢer. Mesela, ağız - ağzım; burun - burnu; alın - alnı; boyun - boynu; gönül - gönlüm; oğul - oğlum.

Yukarıda bahsedilen Arap ve Fars dillerinden gelen yabancı kelimeler de bu kurala tabidir. Mesela, fikir - fikrim, akıl - aklı, vakit - vakti, emir - emriniz, ömür - ömrümüz.

2. Yer bildiren bazı kelimelere bulunma hal eki (-da; -de) ilave edildiğinde bu kelimelerin son ünlüsü düĢer. Bazen bu kelimeler yazıda bu sesli harfleri muhafaza ediyorlar. Mesela, bura - burda - burada; ora - orda - orada; yukarı - yukarda - yukarıda; nere - nerde - nerede; dıĢarı - dıĢarda - dıĢarıda.

3. Sesli harfle biten kelimelere sesli harfle baĢlayan bir ek ilave edilerek yeni kelime yaptığında yan yana gelen iki ünlü harften bir düĢer. Mesela, ne + için - niçin; kahve + altı - kahvaltı; cuma + ertesi - Cumartesi;

Bazı kelimelerde bu kelimeler sesli harfle bitmediği halde yine de ses düĢmesi olayı gerçekleĢir. Mesela, kayın + ana - kaynana; pek + iyi - peki; pazar + ertesi - Pazartesi. Avrupa dillerinden Türkçeye geçen ve içeriğinde çift harfli ünsüz olan kelimelerde bu ünsüzlerden bir düĢer. Söz gelimi, gramer; komünist; program; radyogram vb.

Arap dilinden gelen çift harfli ünsüz kelimelerde ünsüz düĢmez. Mesela, kuvvet, millet, sıhhat, teĢekkür, tekerrür.

6. Sesli harfle biten kelimeye ―hane‖ sözü ilave etmekle yapılan bileĢik kelimelerde ―h‖ ünsüzü, bazen de ―ha‖ hecesi düĢer.

46

Mesela, hasta + hane - hastane, ecza + hane - eczane, kahve + hane - kahvane, posta + hane - postane.

Kıyasla: kütüphane, dershane, ticarethane

Bu kelimelerin telaffuzunda ―h‖ ünsüzü duyulmaz.

7. Arapçadan gelen, orijinalde son ünsüzü çift yazılan, yani çift ünsüz harfli sözlerde bu ünsüzlerden biri düĢer. Söz gelimi, ses uyumu söz içerisinde veya kelime kökü ile ek arasında olan ünsüz benzemesi, ünsüz uyumu olayıdır. Esasen telaffuzla ilgili olan bu olay sırasında ünsüzlerden biri ya kendinden önceki ünsüzü kendi ses tonuna uyarlar, ya da kendisinden sonraki ünsüz harfin ses tonuna uyarlar. Türkiye Türkçesinde ses uyumu en çok aĢağıdaki sessiz harfler arasında rastlanmaktadır:

a) 1> n; anlamak - annamak; dinlemek - dinnemek; günlük - günnük; karanlık - karanna; b) r > l; gelirler - geliller; yuvarlak - yuvallak; insanlık - insannık; heyecanlı - heyecannı; kadınlar - kadınnar; türlü - tüllü; katırlar - katıllar

c) d> n; benden - bennen; senden - sennen; ondan - onnan

Ses değiĢmesi sözdeki ünsüzlerden birinin kendi ses tonundan uzaklaĢarak, yakın veya aynı kalıplı seslerden biri olarak telaffuz edilmesi demektir. Mesela, onbaĢı – ombası; sonbahar – sombahar; kambur – kanbur; ambar – anbar; Ġstanbul – Ġstambul; Tombul – tonbul; tulumba – tulunba; Ģimdi - Ģindi (Ģinci); secde – sejde; vicdan – vijdan; içten – iĢten; Ģemsiye – ĢemĢiye.

Bu olay bazen yazıda da yerini korur. Söz gelimi, tepme yerine tekme; aĢçı yerine ahçı; muĢamma yerine muĢamba; perkar yerine pergel yazılır ve bu Ģekilde de telaffuz edilir. Seslerin yer değiĢimi söz genelinde sessiz harflerin hareketi olayıdır. Mesela, yanlıĢ; yalnız; meĢhur. Telaffuzda ise bu Ģekilde kullanılmaktadır; yalnıĢ; yanlız; mehĢur. Azerbaycan Türkçesinden farklı olarak Türkiye Türkçesinde bu olaya az rastlanmaktadır. Sözcükbilim ve Anlambilim

Dmitriyev, eserin bir sonraki bölümüne ―leksika-sözcükbilimi ve semantika-anlambilim‖ adını vermiĢtir. Bu bölümde Dmitriyev, Türkiye Türkçesinin sözcüksel manzarasını canlandırmaya çalıĢmıĢtır. Elbette buradaki konu eserin yazıldığı 1939 yılına kadarki sözcüksel manzara hakkındadır. Eserin yazarına göre, Osmanlı Ġmparatorluğu‘nun ilk dönemlerinde Türk dilinin sözlük anlamı görünümü büyük oranda Arap ve Fars

47

kelimelerinden oluĢmuĢsa da XIX. yy.‘dan itibaren onların yerini Avrupa kökenli kelimelere bırakmıĢtır. Dmitriyev, Türkiye Türkçesinde mevcut olan ―borsa, banka, piyasa, hatta lira‖ sözlerinin de yabancı (alınma) olduğunu söyler. Denizcilik terimlerinin daha erken, XIV-XVI. yy.‘larda özellikle Ġtalyan dilinden geçtiğini yazan dilbilimci önemli ekonomik terimlerin Fransız dilinden geçtiğini ifade eder. XIX. yy.‘ın sonlarından Türk gençleri Fransa‘ya, özellikle Paris‘e eğitim almaya gitmiĢlerdir. Böylece Fransız dili ile Türk dili arasında sıkı iliĢkiler kurulmuĢtur. Söz gelimi, tren, vagon, istasyon, vb. Dmitriyev Roman, Arnavut, Gürcü, Ermeni kelimelerinin Türk dilinin söz varlığında küçük ve geçici role sahip olduğunu söyler. Bu bölümde yazar, kelimelerin semantiği konusuna da değinmiĢtir. Esasen Türkiye Türkçesindeki fiillerin semantik anlamının geniĢlemesi ve daralmasından bahsetmiĢtir. Söz gelimi, Türkiye Türkçesindeki ―yürümek ve varmak‖ fiillerinin semantikleri arasındaki anlam farkları akademisyenin araĢtırma konusu olmuĢtur.

Yapıbilim

Eserin ―Morfoloji‖ bölümünde dilbilimci eklemeli dillerin özellikleri, bu dil ailesine giren Türk dilinin kendine has morfoloji yapısından bahseder. ―Yapıbilimi‖ bölümünde dilbilimci devamını beklemeden çeĢitli kelime gruplarının özellikleri hakkında, ek ve kök iliĢkileri hakkında bilgi verir. Bu bölümde dilbilimci daha çok isim, fiil, fiilin çekimsiz Ģekilleri ve zarf konusunda bilgiler verir.

Ġyelik kategorisi herhangi bir Ģahsın, eĢyanın veya olayın baĢka bir Ģahsa, eĢyaya veya olaya ait olduğunu gösteren bir kategoridir. Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesinde iyelik ekleri aynıdır. Bunlar aĢağıdaki Ģekilde sınıflandırılmıĢtır:

a) Sonu sessiz harfle biten kelimeler için.

1. Ģahıs: -ım, -im, -um, -üm; -ımız, -imiz, -umuz, -ünüz; 2. Ģahıs: -m, -in, -un, -ün; -ınız, -iniz, -unuz, -üniiz; 3. Ģahıs: -i, -i, -u, -ü; - (lar)ı, -(ler)i.

b) Sonu ünlü harfle biten kelimeler için: 1. Ģahıs: -m -mız, -miz, -muz, -müz; 2. Ģahıs: -n -nız, -niz, -nuz, -nüz; 3. Ģahıs: -sı, -si, -su, -sü; -(lar)ı, -(ler)I.

48 Vurgu iyelik eki üzerine düĢer.

Dmitriyev, Türkiye Türkçesinde iyelik üç yöntemle ifade edilir: morfolojik, morfolojik- sözdizimsel, sözdizimsel.

Morfolojik yöntem yukarıda belirtilen iyelik ekinin söze eklenmesi ile yapılır: evim, evin, evi, evimiz, eviniz, evleri; okulum, okulun, okulu, okulumuz, okulunuz, okulları; köyüm, köyün, köyü, köyümüz, köyleri; babam, baban, babası, babamız, babanız, babaları; annem, annen, annesi, annemiz, anneniz, anneleri…

Türkiye Türkçesinde morfoloji yöntemi kullanırken 3. Ģahsın tekil ve çoğuluna dikkat etmek gerekır. Mesela, babası - onun babası, onların babası; evleri - onun evleri, onların evlerI.

Morfoloji-sözdizimsel yöntem iyelik eki kabul etmiĢ Ģahıs zamirleri ile iyelik eki eklenen kelimeler aracılığıyla oluĢur. Söz gelimi, benim kitabım, senin kitabın, onun kitabı; bizim kitabımız, sizin kitabınız, onların kitapları (kitabı); benim babam, senin baban, onun babası; bizim babamız, sizin babanız, onların babaları (babası).

Elbette Ģahıs zamirlerinin kullanılması zorunlu değildir. Fakat bu zamirler cümle vurgusu alırken kullanılması gereklidir: Bu benim kitabımdır (Yani senin yok, benimdir); Senin çantan yeĢil, onun çantası siyahtır.

Sözdizimsel yöntem iyelik eki almıĢ Ģahıs zamirlerinin iyelik eki olmayan sözlerle beraber kullanması ile oluĢur. Söz gelimi, benim ev, benim oğlan, benim kız; senin ev, senin oğlan, senin kız; evinde, onun erkek, onun kız; bizim ev, bizim oğlan, bizim kız; ev, sizin oğlan, sizin kız; onların ev, erkek, onların kız.

Üçüncü Ģahıs için sözdizimsel yöntem Azerbaycan Türkçesi için karakteristik değildir. Bu yöntemden daha çok I. ve II. Ģahıs çoğulda kullanılır: Söz gelimi, bizim kız, sizin sokak, bizim ev, sizin mektup vb. Türkiye Türkçesinde ise bu yöntemden tüm Ģahıslarda yaygın kullanılır.

Türkiye Türkçesinde ismin halleri de Dmitriyev tarafından yüzeysel de olsa incelenmiĢtir. Eserin yazarı Türkiye Türkçesinde ismin 6 halinin olduğunu söylemiĢtir: Yalın hal; ĠliĢik hal (-in, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nın, -nün); Varımlı hal (-a, -e; -ya, -ye); Belli iĢlenmiĢ hal (- 1 , -i, -u, -ü; -yı, -yi, -yu, -yü) ; Durumlu hal (-da, -de; -ta, -te) ; Çıkımlı hal (-dan, -den, - tan, -ten) .

49

Burada dilbilimci, yine bir dipnot yazarak Türkiye Türkçesini Azerbaycan Türkçesi ile kıyaslamıĢtır. Kıyaslama sonucunda Türk ve Azerbaycan dillerinde ismin hallerinin bazı farklı yanları olduğunu göstermiĢtir: 1) Türkiye Türkçesinde belirtme hal eki (- ı, -i, -u, -ü) sesli harfle biten kelimeye eklenirken sözle ek arasına kaynaĢtırma ―y‖ ünsüzü, Azerbaycan Türkçesinde ise ―n‖ ünsüzü eklenir. Söz gelimi, kapı + y + ı - kapıyı; anne + y + i - anneyi; kapı-n-ı - kapını; ana-n-ı - ananı.

Sesli harfle biten tamlamaların hal ekleri kabul etmesi sırasında bu fark ortadan kalkar: çocuk bahçesi + n + i; yazı levhası + n + ı;

2) ġahıs zamirleri ―ben‖ ve ―sen‖ Türkiye Türkçesinde yönelme halde ―bana‖, ―sana‖ Ģeklinde kullanılır. Mesela, Kitabı bana ver. Sana söylüyorum.

3) Bu konuda Azerbaycan Türkçesi ile bir karĢılaĢtırma vermek gerekirse: Özel isimlere ilave edilen yönelme hal eki(-a, -e, -ya, -ye) hem de Azerbaycan dilindeki ―gil‖ ekinin ifade ettiği anlamlara yakındır: Mesela, Orhan‘a gidiyorum - Orxangilə gedirəm. Babamlara misafir geldi – Atamgilə qonaq geldi.

4) Türkiye Türkçesinde bulunma ve ayrılma hal eklerinin (-da, -de, -dan, -den) aynı zamanda sert Ģekilleri de kullanılır (-ta, -te, -tan,-ten). Mesela: kitapta, ağaçtan, çiçekten, dolapta vb.

Türkiye Türkçesinde isimlerin hal eklerine ait örnekler: yalın hal (kim? ne? nere?) ot, ev, oda, okul; iliĢik hal (kimin? neyin? nerenin?) otun, evin, odanın, okulun; varımlı hal (kime? neye? nereye?) ota, eve, odaya, okula; Belli iĢlenmiĢ hal (kimi? neyi? nereyi?) otu, evi, odayı, okulu; Durumlu hal (kimde? nede? neden?) otta, evde, odada, okulda; çıkımlı hal (kimden? neden? nereden?) ottan, evden, odadan, okuldan.

Dmitriyev, çekimsiz fiiller hakkında çok az bilgi vermiĢtir. Türkiye Türkçesinde daha çok kullanılan mastar eklerinden Ģunları göstermiĢtir. Söz gelimi, -mаk, -mek, -ma, -me; bakmak, almak, gelmek, gülmek, okuma, bitme, gitme.

Gösterilen mastar eklerinin hepsi daha çok eĢ anlamlı eklerdir, yani fiilin çekimsiz Ģeklini oluĢturur ve hareket sürecini, ismi belirler. Fakat bu eklerin fonksiyon çeĢitliliği ve bazı spesifik özelliklerine dikkat etmek gerekir. -mak, -mek ile yapılan mastarlar daha çok soyut, belirsiz, -ma, -me ile yapılan mastarlar ise somut belli hareketin adını bildirir. Her iki mastar hal eki kabul eder; edatlarla beraber kullanılır fakat -mak, -mek ekli mastarlar çoğul eki ve iyelik eki kabul etmiyor, -ma, -me ekli mastarlar ise çoğul ve iyelik eki kabul

50

edilmektedir. Türk dilinde mastarları almaklar, gelmekler, almam, gelmeğim Ģeklinde kullanmak mümkün değildir. Bunların yerine almalar, gelmeler, almam, gelmem Ģekli kullanılır. Öte yandan çağdaĢ Türkiye Türkçesinin gerçekleri gösteriyor ki, bu mastarların hal ekleri kabul etmesinde ikileme oluĢur: -mak, -mek‘li mastarlar daha çok yalın, bulunma ve ayrılma hallerinde, -ma, -me ile biten mastarlar ise tüm durumlarda kullanılır.

Yalın: gelme S. –gelmenin; Y: gelmeye; B: gelmeyi; B: almakta –gelmede; A: almaktan -gelmeden

Türkiye Türkçesindeki fiillerin Ģahıs kategorisini de araĢtırmaya dâhil etmiĢ N. Dmitriyev bu dilde Ģahıs kategorisinin Ģahıs ekleri aracılığıyla oluĢtuğunu da söylemiĢtir. Bu ekler fiillere eklenerek eylemin hangi Ģahsa ait olduğunu gösterir. Türk dilinde Ģahıs ekleri iki kategoriye ayrılmaktadır.

a) I kategori Ģahıs ekleri:

1.ġahıs tekil: -(y) ım, -(y) ım, -(y) um, -(y) üm; 1.ġahıs çoğul: -(-y) ız, -(y) iz, -(y) uz, -(y) üz; 2.ġahıs tekil: -sın, -sin, -sun, -sün;

2.ġahıs çoğul: -sınız, -siniz, -sunuz, -sünüz; 3.ġahıs tekil ve çoğulun özel spesifik eki yoktur. b) II kategori Ģahıs ekleri:

1.Ģahıs: -m, -k;

2.Ģahıs: -n, -nız, -niz, -nuz, -nüz; 3.Ģahıs: -

Türk dilinin fiil zamanları hakkında bilgi veren Dmitriyev, zaman kategorisi hakkında da kısmen yüzeysel bilgi vermiĢtir. Bu zamanların her birinin kendine özgü ekleri vardır. Türk dilinde Ģimdiki zaman fiillerin köküne bir Ģekilli ―yor‖ eki ilave etmekle yapılır. Fiil kökü

51

sessiz harfle biterse, kök ile ―yor‖ eki arasına ahenge uygun olarak -ı, -i, -u, -ü ünlülerinden biri eklenir. ġahıs eklerinin zaman ekinin sonuna eklendiğini gösteriyor. Söz gelimi, Ben geliyorum, Sen geliyorsun, O geliyor, Biz geliyoruz, siz geliyorsunuz, onlar geliyorlar.

Fiil kökü ―a‖ ve ―e‖ geniĢ sesli harfleri ile biterse, bu sesli harfler ı; u ve i; ü sesli harfleri ile değiĢir. Söz gelimi, BaĢla - baĢlıyorum; oyna - oynuyoruz; bekle - bekliyorum; ütüle - ütülüyoruz; de - diyorsun; ye - yiyorsun;

Türk dilinde bu fiillerin bazen ―baĢlayoruz, okuyoruz, bekleyoruz‖ Ģeklinde yazıldığı da görülmektedir. Fiilin Ģimdiki zamanının olumsuz Ģekli -ma, -me olumsuzluk eki ile oluĢur. Bu eklerin sesli harfleri ahenge uygun olarak ı, i, u, ü dar ünlülerin biri ile değiĢir. Olumsuzluk eki fiil kökü ile zaman eki arasında kullanılır. Vurgu olumsuzluk ekinden önceki heceye ait olur. Söz gelimi, Ben gelmiyorum, Sen gelmiyorsun, O gelmiyor, Biz gelmiyoruz, Siz gelmiyorsunuz vb.

Dilbilimci fiilin Ģimdiki zamanının soru Ģekli ―-mu‖ soru edatı aracılığıyla oluĢtuğunu yazıyor. Soru edatı zaman ekinden sonra ve ayrı yazılır. ġahıs ekleri soru edatından sonra eklenir ve bitiĢik yazılır. Edatla Ģahıs eki arasına I. Ģahıs tekil ve çoğulda kaynaĢtırma ―y‖