• Sonuç bulunamadı

A P VEKĠLOV, Turetskaya Diyalektologiya (Türkiye Türkçesinin Diyalektleri),

Türkiye Türkçesinin diyalektleri Rusya‘da hep geniĢ Ģekilde incelenmiĢtir. AraĢtırmaların devam ettiği yoğun bir zamanda Vekilov‘un Leningrad‘da ―Türk Diyalektolojisi‖ adlı eseri yayımlandı ve derslik niteliğinde Türkoloji alanında eğitim alan öğrenciler için sunuldu. Dört bölümden oluĢan kitabın birinci bölümü Küçük Asya‘daki Türk ağızlarının öğrenilmesi hakkındadır. Ġkinci bölümde Türkiye Türkçesi diyalektleri hakkında yazılmıĢ eserlerin diyalektolojisi, üçüncü bölümde ise diyalektoloji metinleri yer almaktdır. Dördüncü bölüm ise Lehçe materyallerinin sözlüğü niteliğindedir.

Eserin birinci bölümünde öncelikle devrime kadar Rusya‘da yapılan diyalektoloji araĢtırmalar yer alır. Rusya‘da Türkiye Türkçesi ağızları üzerine yapılan araĢtırmaların XIX. yy.‘da baĢlandığını söyleyen Vekilov, ağızların öğrenilmesinin hızla geliĢtiği yıllar gibi XX. yy`ın 60-70‘li yıllarını gösterir. Yazar Türkiye Türkçesi ağızlarının öğrenilmesinin Kazım Bey‘den yani 1846 yılından baĢlandığını da bilgilerimize sunar (Kazımbek, 1846, s. 17.20-21) ve Belin`den bir alıntı getirir: ―Ġlginç tarafı Ģudur ki, Türkiye Türkçesi diyalektlerinin öğrenilmesine ait olguları biz ilk önce Türk topraklarına seyahat etmiĢ insanların yazdıkları eserlerde görebiliriz‖. (Belin, 1852, S. 372).

Türkoloji literatüründe Türkiye Türkçesi diyalektlerinin araĢtırılmasında Rus dilbilimcilerinden Berezin‘in ve Ditel‘in de büyük rolü olmuĢtur. Bu iki bilim adamı Türk topraklarına seyahat ederek malzeme toplamıĢ, Ġstanbul ve Küçük Asya ağızlarını incelemiĢlerdir. Fakat Ditel‘in zamansız ölümü (1848) onun topladığı malzemelerin basımını yarıda bırakmıĢtır. Vekilov, Berezin`in ölümünden önce yaptığı araĢtırmalarının sonucu olarak yayımladığı ―Recherches sür les Dislectes Musulmans‖ makalesini Türkiye Türkçesi diyalektlerinin araĢtırılmasına dair yazılmıĢ ilk bilimsel eser, Berezin`i ise Küçük Asya‘daki diyalektlerin tasvirini veren ilk Türkologlardan biri olarak değerlendirmiĢtir. Berezin ilk kez Türk diyalektlerinin edebî dilden farklı fonetik ve morfolojik özelliklerini tarif etmiĢtir. Yazarın ismi geçen eserinde Azerbaycan Türkçesinin Doğu Türkiye Türkçesi ağızlarına etkisinden de söz açmıĢtır. Bu incelemede öncelikle leksik unsurlar, Azerbaycan

138

edebî dilinden Türkiye Türkçesi ağızlarına geçmiĢ sözcüksel birimler karĢılaĢtırılmıĢtır. Genellikle, Ġ.Berezin‘in bu eseri Türkoloji‘de diyalektlerin incelenmesi alanında atılmıĢ ilk adım olarak değerlendirilir.

Vekilov, Anadolu‘daki Türk ağızlarını ikiye ayrır: 1. Anadolu (Küçük Asya) ağızları ve Ġstanbul ağızları. Ġstanbul ağzını Konstantinapol ağzı da adlandırarak onu Küçük Asya ağzından ayırır. Fikirlerinde ara sıra Maksimov‘un araĢtırmalarına dayanan Türkolog onun Türk edebî dilinin Ġstanbul ağzı temelinde oluĢtuğu fikrini de savunur (Maksimova, 1867, s. 98).

Petersburg Üniversitesi‘nde Berezin‘in öğrencisi olan Maksimov, 1863-1866 yılları arasında merkezi ve Batı Küçük Asya‘ya seyahat etmiĢ, merkezi Anadolu‘nun her yerini yaya yürümüĢ, Ankara, Konya, Bursa ağızlarını öğrenmiĢtir. Seyahati sırasında Maksimov, yerli ahaliden bir sıra diyalektoloji malzeme; 18 büyük ve küçük hacimli destan, 100 lirik Ģarkı toplamıĢ ve bu malzeme bazında 1867 yılı mart ayında doktora tezini savunmuĢtur. Maksimov, ağızlar arasındaki fonetik ve sözcüksel farklılıklara dikkat çekmiĢ, özellikle Karamanlı ağzı ile Azerbaycan yazı dili arasındaki yakınlığı incelemiĢtir. Ne yazık ki Maksimov‘un bu araĢtırması onun ilk ve son incelemesi olmuĢtur. Sonraları o, Türkiye‘de diplomatik faaliyet göstermiĢtir.

Maksimov‘un baĢlattığı bu çalıĢma Petersburg Üniversitesi‘nin diğer bilim adamları Pisarev, Martinoviç, Melioranskiy tarafından devam ettirilmiĢ, birçok çalıĢmalar yapılmıĢtı. 1901 yılında Pisarev‘in Trabzon ağzına dair bir makalesi yayınlanmıĢtır (Pisarev, 1901, s. 173-301). Makale iki bölümden; 1. bölüm ağız hakkında kayıtlardan, 2. bölüm metinlerden oluĢmuĢtur. Yazar metinleri Trabzon‘dan toplamıĢ, fakat bir destanı Yalta‘da, Rize‘den göçüp gelmiĢ ahalinin dilinden yazıya almıĢtır. Metinler Rus transkripsiyon ile yazılmıĢtır. Bu makalede Trabzon ağzının fonetik ve morfolojik özellikleri yer almıĢtır. Makaleyi okuyan herkes Trabzon ağzı hakkında ayrıntılı bilgi elde edebilir.

Diğer bilim adamları Melioranskiy ve Martinoviç 1906 yılında Türkiye‘nin Bursa kentine sefer etmiĢ, burada topladığı materyalleri 1909 yılında yayımlatmıĢdır (Martinoviç, 1909, s. 87-89).

Türkolojide ağız araĢtırmacıları listesinde Gordlevskiy‘in de ismini hatırlatmak gerekir. Onun Türkiye Türkçesi diyalektlerinin incelenmesinde özel yeri vardır. 1904-1907 yılları

139

arası Gordlevskiy Ġstanbul, Ankara, Sivas, Ġzmit, Konya, Niğde‘ye yolculuk yapmıĢ, araĢtırma sırasında ağızlardan topladığı etnografya malzemelerini ve diyalektlerin ses yazısını kaydetmiĢ, materyalleri, deyimleri, halk gelenek ve göreneklerinin isimlerini, konuĢma dilinde olan kelimeleri, müzikleri not etmiĢtir (Gordlovskiy, 1916, s. 176). Gordlevskiy bu araĢtırmasına dair ayrıca kitap yayımlatmak istemiĢ, ne yazık ki bu iĢ yarım kalmıĢtır.

Türkiye Türkçesinin Doğu Anadolu ağızları Ord. Marr tarafından öğrenilmiĢtir. O, ülkedeki Ermeni, Gürcü epigrafik yazılarının öğrenilmesi amacıyla 1904 yılında Türkiye‘nin Kars ve Bayburt bölgelerine yolculuk etmiĢtir. Bu yolculuğu sırasında Marr sık sık Türkçe konuĢan ahali arasında dolaĢmıĢ, Müslüman ahali ile bağlantı kurmuĢtur. Onların konuĢması Marr‘ın dikkatini çekmiĢ, konuĢmalarını filme aktarmıĢtır. Dilbilimci, onların daha çok folklorunu yazıya almıĢtır. Materyaller Gürcü alfabesiyle derlenmiĢtir (Marr, 1911, s. 1-200).

1930‘larda daha bir ünlü Türkolog Dmitriyev‘in Türkiye Türkçesi ağızlarının öğrenilmesinde büyük hizmetleri olmuĢtur. Dmitriyev‘in araĢtırmaları esasen Balkanlar‘daki Türkiye Türkçesinin ağızlarının fonetiğinin öğrenilmesine ayrılmıĢtır (Dmitriyev, 1927, s. 210-215). Dilbilimci, Selanik‘te yaĢayan Türk ağızlarının transkripsiyonunu Rus harfleriyle vermiĢ ve onları Küçük Asya‘daki Türklerin diyalekt sesbilimi ile karĢılaĢtırmıĢtır. Dmitriyev‘in çalıĢmaları ―Osmanlı Diyalektleri Malzemeleri‖ eserinde toplanmıĢtır.

Ġncelediğimiz eserde Vekilov ―ġu anda Türk dilinin diyalektleri üzerindeki araĢtırmalar Gürcü dilbilimcileri tarafından yapılıyor‖(A. Vekilov, 1973, s. 10) tespitini yapmaktadır. Gürcistan‘a ait Acarya bölgesinde Türklerin yaĢadığını söyleyen Vekilov, burada iki dilliliğin hüküm sürdüğünü ve bu dönemde Gürcü Türkologlarının araĢtırma nesnesinin Türk dili ve Gürcistan‘daki Türkçe konuĢan ahalinin dili olduğunu gösterir (A. Vekilov, 1973, S. 15). Gürcistan‘da çok sayıda Azerbaycanlının yaĢadığı da unutulmamalıdır. Türk dilli nüfus deyince muhtemelen yazar Azerbaycanlı nüfustan bahsetmiĢtir. Gürcistan‘da bu iĢle Gürcistan Bilimler Akademisi akademisyeni Cikiya ilgilenmiĢtir. Cikiya, kendi araĢtırmalarına Ahalcika‘da yaĢayan Türklerin ağızlarından baĢlamıĢ, 30‘lu yıllardan baĢlayarak bu sahaya birçok seferler yapmıĢtır. Akademisyenin birinci iĢi Ahalcika ilçesinde yaĢayan Türklerin ağızlarındaki yönelme halli sözler ve ikinci Ģahıs iyelik ekini kabul etmiĢ sözlere adanmıĢtır (Djıkıya, 1937, s. 115-122). Cikiya, buradaki ahaliden net

140

bilgi toplamıĢtır. Söz gelimi, edebî dilde iĢlenen ―iĢine bak‖ ifadesi bu bölgenin Türkdilli ağızlarında “işen bax (bakh)” Ģeklinde telaffuz edilir. Cikiya Doğu Anadolu‘da Ahalcika‘da yerli Türklerin folklor materyallerini de toplamıĢtır. Dilbilimci sonraki makalesini yine Gürcistan bölgesindeki Türklerin diyalektine adamıĢtır. Makale, Büyük Vatan SavaĢı (I. Dünya SavaĢı) döneminde yazılmıĢtır (Djikiya, 1944, с. 227-235). Makalede bu böldelerde yaĢayan Türk ağızlarından birçok örnekler sunulmuĢtur. Söz gelimi, Türkiye Türkçesindeki ―gitmek‖ fiili Gürcistan bölgesindeki Türklerin dilinde

“gidax”(gidakh) ve “gidağen” Ģeklinde gösterilmiĢtir. Cikiya, “ğen” ve “ax” (akh) ekinin

diyalekt Ģekli olduğunu yazmıĢtır. AraĢtırmacı iki makalesini Doğu Anadolu diyalektlerine adamıĢtır. Onlardan birinde yazar “lazut” – süt mısır kelimesinin etimolojisini açıklamaya çalıĢmıĢtır ve Ģöyle izahını vermiĢtir: Kartlevski‘de yerel nüfusa ―laz‖ denir. Bu isim bitki adı olan ―laz‖ kelimesinden alınmıĢtır; Lazut = LAZ + OTU –LAZ bitkisi anlamında (Djikiya, 1944, s. 227-235). Diğer makalede ise Cikiya, ay adlarının halk dilindeki kullanma seçeneklerini araĢtırmıĢ, bu ay isimlerinin nereden geldiğini, etimolojisini incelemeye çalıĢmıĢtır. Ona göre, emekçi insanlar doğa olaylarına göre onlara uyan ay isimleri koymuĢlardır (Djikiya, 1971. s. 116-122).

Çalkinskiy bölgesinin BeĢtaĢen köyünde yaĢayan Türklerin diyalektleri ile diğer bir araĢtırmacı GudiaĢvili meĢgul olmuĢtur. 1946-1948 yıllarında dilbilimci bu bölgelere seferler etmiĢ, topladığı malzeme bazında tezini savunmuĢtur. Profesör ilginç bir faktör de göstererek incelediği dilin Gürcistan topraklarındaki yunanların konuĢtuğu Türk dili olduğunu söylemiĢtir. Yazar baĢka bir makalesinde Çalkinski‘de yaĢayan Türkçe konuĢan nüfusun dilinin sentaksında olan sorunlardan bahsetmiĢtir (GudiaĢvili, 1954, s. 221-230). Diyalektlerdeki basit cümlelerde söz sırasının bozulması ve yan cümleler dilbilimcinin makalesinde yer almıĢtır. GudiaĢvili baĢka bir makalesinde Türk diyalektleri ile Kartvelski dilinin söz varlığının birbirine karĢılıklı etkisinden bahsetmiĢtir (GudiaĢvili, 1967, s. 113- 123).

Daha sonra Vekilov, ġor‘un ve Marr‘ın Türkiye Türkçesi ağızları üzerindeki araĢtırmalarından bahsetmiĢtir. R. Ġ. ġor 1930 yılında küçük ama değerli eserinde Türkiye Türkçesi ağızlarını (ġor, 1930, s. 43-44), Marr ise Gürcistan‘ın Varkhan ve Çakan köylerinde yaĢayan ahalinin diyalektini araĢtırmıĢtır (Marr,1937, s. 31). Hem ġor‘un hem de Marr‘ın makalelerinde sadece Gürcistan‘da değil aynı zamanda Lazlar‘ın yaĢadığı

141

bölgelerdeki nüfusun da ağız özellikleri araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırmalar Küçük Asya‘da yaĢayan halkın dilinin diyalektlerinin incelenmesine büyük destek oldu.

Daha sonra Vekilov, Türkiye Türkçesi ağızlarının araĢtırılmasında Macar dilbilimcilerinin büyük rolünün olduğunu söyleyerek Macar dilbilimcilerinden KunoĢ‘un adını da anmıĢtır (Kunos, 1887, s. 421). Söz konusu dilbilimci eserini esasen Ġstanbul folkloruna adamıĢ, Latin transkripsiyonu ile halk dilinden folklor örneklerini kayda almıĢtır. KunoĢem‘in eseri iki bölümden oluĢmaktadır. Ġkinci bölümde akademisyen çok sayıda örnekler ve dilin sözcüksel katına dair illüstrasyonlar da vermiĢtir. 1892 yılında ise akademisyenin Macar folkloruna dair metinleri yayımlanır. Bu metinler daha çok Bursa ve Aydın‘da toplanan metinler idi (Kunos, 1892, s. 113-156). 1899 yılında ise BudapeĢte‘de Ġ. KunoĢem‘in yeni külliyatı yayımlanır. Bu metinlerde Aydın ağzından alınan 165 fıkra vardır. Nasreddin Hocaya ait olan bu fıkraları yazar Macar diline de çevirmiĢtir (Kunos, 1899, s. 66-72). Bu fıkralar diğer Türk folklor örnekleri ile birlikte 1899 yılında Radloff‘un 8 bölümlü ―Türk

Halklarının Edebiyatından Örnekler‖ eserinde yayımlanmıĢtır (Radloff, 1899, S. 588).

Vekilov, daha bir Macar bilim adamı Ġ. Tyurin hakkında bilgi vermiĢ ve onun Kastamonu ağzını araĢtırdığını söylemiĢtir. Bu araĢtırma 1885 yılında Macaristan‘da yayımlanmıĢtır. ÇalıĢmanın ana bölümü sözlükten ve Macar dilinde çevirisi verilen deyimlerden (Rus Türkolojisi‘nde deyimlere frazeologizmler denir) oluĢmaktadır.

XX. yy.‘ın baĢlarında Macaristan‘da ―Keleti Szemle‖ (―Doğu Özeti‖) adlı dergi yayım faaliyetine baĢlar. Bu dergide çeĢitli ülkelerden müsteĢriklerin: Ġtalyan Türkolog Bonelli‘nin (Ġstanbul ağzı), Türkiyeli Necip Asım‘ın (Erzurum, Kilis ağızları), Alman bilim adamı Gartman‘ın da makaleleri yayımlanır. Necip Asım, Avrupa‘da yayım yapan ilk Türk bilim adamı olmuĢtur. Necip Asım Erzurum‘dan topladığı 200 örneğe Fransızca açıklamalar yazmıĢtır. 1928 yılında bu yazı Fındıkoğlu‘nun ilgisini çekmiĢ ve o ―Erzurum Ağzı‖ adlı makale yazmıĢtır (Ziyaettin,1928, s. 164-165). KunoĢem‘in ve ―Keleti Szemli‖ dergisinin Türk ağızlarının öğrenilmesinde büyük rolü olduğunu gösteren A. Vekilov Türk ağızlarının araĢtırılmasında Gizen‘in, Gordlevskiy‘in büyük rolü olduğunu söyler (Gordlevski, 1961, s. 224-266). Ama bu konuda ilginç bir mesele de Ģu ki Türk ağızlarını öğrenenlerin çoğu halkbilimi eleĢtirmenleri olmuĢtur.

Birinci Dünya SavaĢı döneminde Türk ağızlarının incelenmesi ile esasen Polonya Türkologu TadeuĢ Kovalskiy meĢgul olmuĢtur. Akademisyenin denemelerinden bir kısmı Ģarkılara (Kowalski, 19916-1918, s. 334-355), bir kısmı Güney Ġzmir vilayetinin

142

köylerinden topladığı masallara (Kowalski, 1925, S. 204-212), bir kısmı ise bulmacalara adanmıĢtır (Kowalski, 1919). Kovalskova‘nın Türk diyalektolojisi üzerindeki en büyük hizmeti Ġslam Ansiklopedisi‘nin IV. bölümünde yayınlanan Türk ağızlarına ait yazısıdır (Kowalski, 1934.S. 968-988). 1973 yılında Vekilov`un ―yazının yayımlanmasından sonra yaklaĢık kırk yıldan fazla bir zaman geçti, ama metin kendi bilimsel önemini halen kaybetmemiĢtir‖ fikri günümüzde de güncelliğini korumaktadır (Vekilov, 1973, s. 18). XX. yy.‘ın 20`li yıllarında Türkiye Türkçesi ağızları üzerinde yapılan en değerli araĢtırmalar Fin dilbilimcisi Ryasenin‘e aittir. Akademisyenin çalıĢmaları Merkezi ve Küçük Asya‘daki Türkiye Türkçesi ağızlarının sesbilimine adanmıĢtır (Rasanen, 1932, s. 51). Dilbilimci, ağızlardaki ses uyumunu, ünlü ve ünsüzlerde olan fonetik olay ve kuralları araĢtırmıĢ, Bulgaristan‘da, Romanya‘da, Arnavutluk‘ta, Balkanlar‘da yaĢayan Türklerin ağızlarını detaylı incelenmiĢtir (Kowalski, 1919). XIV. yy.‘dan baĢlayarak XIX. yy.‘ın sonlarına kadar hemen hemen bütün Balkanlar Osmanlı Türk Ġmparatorluğunun sınırları içerisine alınmıĢtır. Fethedilen arazilere Batı ve Kuzey Anadolu‘dan getirilen Türkler bu topraklarda köy ve kasabalar kurmuĢ, uzun süreden beri bu bölgede yaĢamıĢ ve bugün de yaĢamını sürdürmektedirler. Bu bölgedeki Türk ağızlarının Macar Türkoloğu Nemet ve onun öğrencisi Hazai araĢtırmıĢtır (Hazai, 1960, s. 83-100).

XX. yy.‘ın 30‘lu - 40‘lı yıllarında Türkiye Türkçesi ağızları Türkiye‘de de araĢtırmaya baĢlandı. Bu konuda Vekilov, Ģu bilgileri vermektedir: ―1928 yılında Türkiye Latin alfabesine geçtikten sonra Türkiye‘de büyük bir bilimsel-kültürel devrim baĢlar. 1927 yılından Ġstanbul‘da ―Halk Bilgisi Haberleri‖ ve 1929 yılından Ankara‘da ―Halk Bilgisi Mecmuası‖ yayımlanır. Ġlk yıllarda bu dergilerde folklor severler halkbilimi malzemelerini sunar. Bu nedenle, bu malzemelerin hiç birinin bilimsel değeri yoktu ve bu ağız malzemeleri bilimsel olarak incelenmemiĢtir. 1932 yılında Atatürk tarafından Türk Dil Kurumu kurulduktan sonra Türkiye‘de ağızlar üzerindeki araĢtırmalar yeni bir mecrada geliĢmeye baĢlar‖. Diyalektoloji araĢtırmaların Türkiye‘de ilk önce diyalektlerdeki sözlerin toplanarak sözlük halinde tertibi ile baĢladığını söyleyen Vekilov, burada ağız materyallerinin toplanmasında anket yönteminin kullanıldığını yazıyor. Türkiye‘de bu iĢe 1933 yılında baĢlanmıĢ ve artık 1934 yılında 130 bin anket derlenmiĢtir. Toplanan malzemeler 1937-1957 yılları arasında 6 bölümde yayımlanmıĢtır. Sözlükteki 30.000 sözcük alfabetik olarak verilmiĢ, anlamları ve yerel telaffuz Ģekli karĢısında gösterilmiĢtir. 30‘lu yıllarda baĢlayan çalıĢmalar esasen Ġstanbul Üniversitesi‘nde gerçekleĢtirilmiĢtir.

143

Türkiye Türkçesi ağızlarının öğrenilmesinde Azerbaycan asıllı Ahmet Caferoğlu‘nun da büyük hizmetleri olmuĢtur. Dilbilimcinin Ġstanbul Üniversitesi‘nde çalıĢtığını söyleyen Vekilov, Türkiye Türkçesi ağızlarına dair her biri 80-90 sayfadan oluĢan 9 risale yayımlattığını yazmıĢtır. Ahmet Caferoğlu‘nun Trabzon‘da, Rize‘de, Ordu, Kütahya, Muğla‘da yaptığı araĢtırmaları diyalektlerin ses bilimini, morfolojisini, sözcük bilimini kapsamaktadır (Caferoğlu, 1957, s. 65-70). Caferoğlu 1959 yılında yayımladığı eserinde ise Türkiye Türkçesi ağızlarını eski Osmanlı Türkçesi ve eski Türk Lehçeleri ile fonetik ve morfolojik karĢılaĢtırmalar yapmıĢtır. Bu eserde âlim Türk diyalektlerinin yeni tasnifini sunmuĢtur.

1933 yılında Aksoy Gaziantep ağzını araĢtırmıĢ, 3 bölümlük bir eser halinde bilime sunmuĢtur. Bu eser tamamen bir Türk ağzına adanmıĢ ilk monografi sayılmaktadır (Aksoy, 1945).

Vekilov, bahsettiğimiz eserinde Edip`in (Urfa ağzı), Eren`in (Kıbrıs diyalekti) ve Ankara Üniversitesi`den Zeynep Korkmaz`iın diyalektoloji araĢtırmaları hakkında da geniĢ bilgi vermiĢtir. Anadolu‘nun Güneybatı ağızlarını araĢtıran ünlü Türkolog Zeynep Korkmaz incelemelerini daha çok fonetik alanda yapmıĢtır (Korkmaz, 1956, s. 130).

Vekilov‘un eserinin 2. bölümü Türkiye Türkçesi hakkındaki bibliyografyayı kapsamaktadır. Burada Türkiye Türkçesine ait 215 eser bunların yanı sıra ağızlardan toplanan 51 metin ve metinlere dair bazı kelimelerin Rusça çevirisi de verilmiĢtir.

Göründüğü gibi, Leningrad Türkoloji okulunun temsilcisi olan Vekilov`un söz konusu olan bu eseri XX. yy.‘ın baĢından 1973 yılına kadar Türkiye Türkçesi diyalektleri ve onların araĢtırılma tarihi hakkında yeterince bilgiler sunmaktadır.

2.9. A. N. Baskakov, Slovosoçetaniya v Sovremennom Turetskom Yazıke (ÇağdaĢ