• Sonuç bulunamadı

A N Kononov, Grammatika Sovremennogo Turetskogo Literaturnogo Yazıka

Rusya‘da Türkiye Türkçesinin araĢtırılmasında Alekhander Nikoloyeviç Kononov‘un o kadar müstesna hizmetleri olmuĢtur ki, biz onun 1956 yılında Moskova‘da yayınlanan

79

―Çağdaş Türk Yazı Dilinin Grameri" eserini inceleyip analiz etmeden önce Kononov ve bilimsel yaratıcılığı hakkında kısa bilgi vermeyi gerekli buluyoruz.

Andrey Nikolayeviç Kononov, Petersburg Ģehrinde doğmuĢ, Leningrad ġarkiyat Enstitüsü Türkoloji Fakültesini bitirmiĢtir. Andrey Nikolaeviç‘in öğretmenleri ünlü ġarkiyatçılar V. V. Bartold, E. E. Bertels, N. K. Dmitriyev, S. E. Malov, A. N. Samoyloviç olmuĢtur. Kononov, 1934 yılından 1981 yılına kadar Leningrad Devlet Üniversitesi ġarkiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında hocalık yapmıĢ, bölüm baĢkanı olmuĢtur.

30 Ekim 1986 yılında St. Petersburg kentinde vefat eden Andrey Nikolayeviç Kononov‘un tüm bilimsel faaliyeti Türkoloji‘nin araĢtırılmasına ve tetkikine ayrılmıĢtır.

Kononov, ömrünün 55 yılını bilimsel ve pedagojik faaliyete adamıĢ, bilimsel kadroların yetiĢmesinde büyük rol oynamıĢtır. Onun Türkoloji dilbilgisi, kelime bilimi, metin çalıĢmaları, köken bilimi, tarih, Ģarkiyat alanlarında 250‘den fazla bilimsel eseri vardır. Yazarın ilk büyük eseri 1934 yılında yayımlanmıĢ ―Modern Türk Dilinin Grameri‖ (H. Cevdetzade ile birlikte) eseridir. O, 1941 yılında ―Türk Dilinin Grameri‖, 1948 yılında ―Özbek Dilinin Grameri‖, 1956 yılında ―Çağdaş Türk Yazı Dilinin Grameri‖, 1960 yılında ―Çağdaş Özbek Edebi Dilinin Grameri‖ adlı eserlerini yazmıĢtır.

Kononov, sosyal faaliyetleri ile de Türkoloji bilimine hizmet etmiĢtir. 1973 yılında Sovyet Türkologlar komitesinin oluĢturulmasında giriĢimcilik ve baĢkanlık yapmıĢtır. Bu komitede eski Sovyet topraklarında Türkoloji alanında yapılan araĢtırmalarda, çalıĢmalarda, Rusya Federasyonu ve Türkçe konuĢan cumhuriyetler arasında iĢbirliğinin artmasında değerli hizmetleri olmuĢtur. Tabii ki, dilbilimcinin bütün eserleri değerlidir. Fakat onun ―Modern Türk Dilinin Grameri‖ adlı eseri bizim araĢtırma konumuzla sıkı sıkıya bağlı olduğu için bu eser üzerinde daha fazla durmak istedik. Eserin editörü ise Ord. Malov‘dur.

Kononov‘un bu temel eseri GiriĢ, Türk alfabesi, Türk grafiği ve yazımı ile baĢlar.

Giriş

Yazar GiriĢ bölümünde Türkiye Türkçesinin Oğuz grubu Türk Lehçeleri içerisinde tuttuğu pozisyonunu incelemiĢtir. Türk dilinin tarihine dikkat çeken dilbilimci Türkiye Türkçesinin lügatindeki yabancı kelimeler hakkında bilgi vermiĢ, yabancı kelimelerin Arap, Fars, Ġtalyan, Yunan, Fransız, Alman, Ġngiliz diline mensup olduğunu göstermiĢtir. XVI-XVIII.

80

yy.‘larda Türk dilinin sözlük içeriğinin % 90‘nın Arapça-Farsça kelimelerden oluĢtuğunu vurgulayan Kononov Türkçenin saflığı uğrundaki mücadelenin henüz XVI. yy.‘da Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi tarafından baĢladığını XIX. yy.‘da Ġbrahim ġinasi tarafından devam ettiğini yazar (Kononov, 1956, s. 9).

Kononov, bu bölümde Rusya‘da, SSCB coğrafyasında Türk dilinin incelenmesi tarihine de dikkat çekiyor. Türk-Rus iliĢkilerinin XI. yy.‘dan baĢladığını söyleyen yazar buna kanıt olarak, ―İgor Polku Hakkında Destan‖ eserinde çok sayıda Rusça kelimenin olduğunu gösteriyor. Petro‘nun emriyle Rusya‘da Türkologların hazırlanmasına kararından sonra 1777 yılında Moskova‘da ―Türk Grameri” kitabı basılır. Rusya‘da Türk dilinin öğrenilmesinde Fransız misyoneri Holderman‘ın daha sonra Mirza Kazım Bey‘in, Berezina‘nın, Cmirnova‘nın, Gordlevskiy‘in, Samoyloviç‘in, Gruni‘nin, Dmitriyeva‘nın büyük rolü olduğunu söyleyen dilbilimci, XVIII. yy.‘da belirsiz bir dilbilimci tarafından 30.000 kelimeden oluĢan sözlüğün tertip olunduğunu da gösterir.

Kononov, bu bölümde Türkiye‘de Türk dilinin öğrenilmesi tarihinden de söz eder. Türkiye‘de Türk dilinin öğretimi 1839‘da RüĢtiye okullarından baĢlar. Bergamalı Kadri, Abdülrahman Fevzi, Fuad Efendi ve Cevdet Efendi yeni gramer Kavaid-i Osmaniye eserini tertip ederler. Yazara göre, Türkiye‘de Türk dilinin öğrenilmesi iki dönemde oluĢmuĢtur. I. Dönem 1846-XIX. yy.‘ın sonuna kadar;

II. Dönem XX. yy.‘ın baĢlarından günümüze kadar.

II. Dönem 1928 yılından yani Latin alfabesine geçitten sonra baĢlamıĢ, 1932 yılından Türk Dil Kurumu‘nun kurulduğu dönemden ise yeni bir hızla geliĢmiĢtir.

Türk Grafiği ve Yazımı

Kononov, ―Türk Grafiği ve Yazımı‖ bölümünde Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler hakkında bilgi verir. Türklerin eski alfabesi runik yazılarıdır (Run alfabesi). Run ve diğer alfabelerin hepsi proto-semit yazı sisteminden oluĢmuĢtur. Bu ilkin yazı sistemi zamanla kollara ayrılmıĢ ve ayrı ayrı halklar kendi alfabelerini oluĢturmuĢlar. Türk topluluklarının eski alfabesi olan Run ve ogamik yazılarından bazı Alman halkları, özellikle Anglo-sakson ve Vikingler kullanmıĢlardır. Yazara göre, Türk Run alfabesinin kökeni de aynı alfabelerden gelmiĢtir ve yazıtların tarihi M.S. III. yy.‘a aittir. Run yazıları, köĢeli yazı biçimine sahiptir, bu iĢaretler daha çok düz çizgi parçalarından kullanım zamanı yapılmıĢtır. Dairesel ve çevre boyutlu öğeler bu yazılarda sınırlı sayıdadır. Yazara

81

göre Türk Run alfabesi M.S. VII-XI. yy.‘larda kullanılmıĢtır. Bu yazının Alman Run yazıları ile benzerliği Ģüphesizdir. Eski Türk Run yazıları, iĢaret ve metinleri Moğolistan, Çin, Sibirya ve Orta Asya ülkelerinde yayılmıĢtır. Bu yazılar genellikle taĢ, kemik, metal üzerinde yazılmıĢ fakat kâğıt üzerine yazılmıĢ metinlere de rastlanmıĢtır. Eski Run yazıları yarım konsonant olması (yarım sessizliği) ile seçilir. Daha doğrusu, bu yazılarda harflerin tamamı kullanılmamaktadır. Bu alfabede 4 sesli, 34 ünsüz ve ünsüz bileĢikleri vardır. Run yazı iĢaretleri esasında Türk kabile ve kavimlerine ait damgaların oluĢması fikri de gerçeğe uygundur.

Türk Run yazıları ile taĢ üzerinde yazılmıĢ Orhun-Yenisey anıtlarının en kadimi Ongin abidesi sayılmaktadır. AraĢtırmacılar bu anıtın ya 692 ya da 689 yılında yapıldığını düĢünmektedirler. Türkler, belli bir dönem de Cengiz Han‘ın hâkimiyeti yıllarında Uygur yazısını, 1928 yılına kadar ise Arap alfabesini kullanmıĢlardır.

Kononov, Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiĢ projesinin Azerbaycan mütefekkiri Ahundzade‘ye ait olduğunu yazar. Fakat dilbilimci, Ahundov‘un bu projesinin hiçbir destek görmediğini ve bu yüzden de gerçekleĢemediğini söyler. Yeni alfabede Ahundov 42 iĢaret göstermiĢtir: 32 ünsüz ve 10 ünlü iĢaret. Tüm yakın Doğu‘da alfabe reformunun esasının Ahundzade tarafından öne sürüldüğü varsayılmaktadır.

Sesbilgisi

Kononov‘un eserinin adı ―Çağdaş Türk Dilinin Grameri‖ olsa da dilbilimci ―Ses bilimi‖ bölümüne de büyük yer vermiĢtir. Genellikle, ses bilgisinin dil bilgisine ait olup olmaması halen tartıĢmalıdır. Bazı bilim adamları ―Dilbilgisi‖ bölümüne morfoloji ve söz dizimini ait ediyorlar. Bazıları ise sesbilgisini de buraya dâhil ediyorlar. Görünür Kononov da ikinci tip âlimler kısmına ait olmuĢ, ses bilgisini de dil bilgisine dâhil etmiĢtir.

Dilbilimci ―Ses bilgisi‖ bölümünde ilk önce Türkiye Türkçesindeki ünlü fonemlerden bahsetmiĢ, ünlü fonemlerin tasnifini sunmuĢtur. Türkiye Türkçesindeki ünsüz fonemler, diftonglar (ikili ünlü), yazım imlâ iĢaretleri, ses uyumu, ünlülerin uyumu, ünsüzlerin uyumu, asimilasyon, fonetik olay ve kanunlar Kononov‘un eserinin araĢtırma konusu olmuĢtur. Türk dilindeki hece ve vurgu da akademisyenin araĢtırmasında yer almıĢtır. Kononov Türkiye Türkçesindeki ünlü sesleri incelemeye alarak Ģu sonuca varır: Türkçe olarak, baĢka dillerden alınan bir takım sözlerde ünlü uzaması mevcuttur: aile, davet, âlim, adalet, ceza, istiklal vb. Bunun yanı sıra, hatırlatmak gerekir ki, Türk dilinde yabancı

82

kelimelerde ünlü harflerin uzun veya kısa telaffuzu kelimenin sözlük anlamını değiĢtirmek özelliğine sahiptir. Söz gelimi, adet, a:det, ama, a:ma, Ģu:ra, Ģura, hala, ha:la.

Öte yandan, Türk dilinde ―ğ‖ harfinin kalın ünlülerle hece kurduğu durumlarda telaffuz edilmemesi aynı ünlü harflerin uzun telaffuzunu gerektirir. Bu bazen Türk edebî dilinin telaffuzunda diftong oluĢturuyor. Söz gelimi, buğday- (buuday)- buğda, bağlaç (baalaç) - bağlayıcı, yağmur (yaamur), soğuk (souk) vb.

―E‖ ünlüsü. Bu Türk dilinin spesifik ünlü sesidir; iki sesin ―e‖ ve ―a‖ seslerinin yazıda iĢaretidir. ―E‖ ünlüsünün ―e‖ veya ―ə‖ gibi telaffuzunun sabit bir kurala tabi olmaması, Türk telaffuz kuralları ile ilgili kitaplarda kesinlikle ayarlanamaması bu ünlünün nitelendirilmesini zorlaĢtırıyor. Bunun yanı sıra, ―e‖ seslisinin doğru telaffuzu için aĢağıdaki halleri bilmek gerekir.

1. ―E‖ ünlüsünün ―e‖ sesi gibi telaffuz yerleri: a) kelimenin baĢında: ev - ev

b) iki veya daha fazla heceli kelimelerin ilk hecesinde: geniĢ - geniĢ; keçi - keçi

c) Avrupa dillerinden Türkçeye geçen kelimelerin, insan ve yer adlarının tüm hecelerinde: elektrik, telefon, enerji.

2. ―E‖ ünlüsünün ―e‖ sesi gibi telaffuz yerleri:

a) hem Türk kökenli, hem de Arap ve Fars dilinden gelen kelimelerin orta ve son hecelerinde: anne (anne); kardeĢ (kardeĢ)

b) Sessiz harfle biten tek heceli sözlerin çoğunda: ben (ben); sen (sen)

c) Türk dilindeki ek, bağlaç ve edatların hepsinde: gelmek (gelmek); evde (evde)

ġunu da belirtelim, Türk dilindeki ―e‖ sesi Azerbaycan Türkçesindeki ―ə‖ sesi ile tam aynı değildir. Türk dilinde bu ses biraz kapalı telaffuz edilir. Elbette, ―e‖ ünlüsünün sözde ―e‖ veya ―ə‖ gibi telaffuzu sadece konuĢma kusurudur ve anlam ayırt edici fonem özelliği taĢımaz. Fakat bunun yanında, çağdaĢ Türkiye Türkçesinde bu seslerin çeĢitli fonemler gibi hareket ederek, kelimelerin anlamını değiĢtirdiği durumlar da var. Söz gelimi, el (el) - yabancı, el; el (əl) - el; bellemek (belləmək) - bellemek (yer kazmak anlamında).

Ünlülerin Yeri: Kononov, Türk dilinde a, e, i, ı, u, ü seslilerinin kelimenin her yerinde

83

hecesinde mevcuttur. Fakat birkaç Türk kökenli ve yabancı kelimeler istisnadır (horoz, doktor, direktör, kriko, traktör vb.).

Bu ünlüler eklerde de mevcut değildir. ġimdiki zamanın ―-yor‖ eki istisnadır. Eklerde yer alan ―e‖ ünlüsü ise sadece ―ə‖ sesini vermektedir. Azerbaycan dilinden farklı olarak Türk dilinde sözün baĢında ―ı‖ ünlüsü mevcuttur, bu yüzden de bu sesli harfle baĢlayan kelimelerin telaffuzuna dikkat etmek, ―i‖ yapmaktan kaçınmak gerekir. Söz gelimi, ılık, ıĢık, ısıtmak, ırk (ilıq, iĢıq, isitmək, irq vb.).

Dilbilimci ses uyumu hakkında Ģöyle yazıyor: ÇağdaĢ Türk dilinde iki fonetik yasa var: 1. Seslilerin uyumu; 2. Sessizlerin yumuĢak ve sert uyumu.

1. Ünlü uyumu. Belli oranda homojen olan seslerin sözde birbirini izlemesine ses uyumu denir. Bu kanuna göre kelimenin ilk hecesindeki sesli kalınsa sonraki hecelerdeki sesliler de kalın, inceyse - ince, yuvarlaksa - yuvarlak, düzse - düz olmalıdır. Söz gelimi, baba, karınız, birincilik, okulumuz, ütünün vb.

Seslilerin uyumu iki türlü olur: a) Türk dilinde ―Büyük ünlü uyumu‖ adı verilen damak uyumu. Burada ―a‖, ―ı‖, ―o‖, ―u‖ seslilerinin ve ―e‖, ―i‖, ―ö‖, ―ü‖ seslilerinin birbirini izlemesi öngörülüyor.

b) Türk dilinde ―Küçük ünlü uyumu‖ adı verilen dudak uyumu. Burada yuvarlak seslilerin (―o‖, ―u‖, ―ö‖, ―ü‖) ve düz seslilerin ( ―e‖, ―ı‖, ―i‖, ―a‖) birbirini izlemesi öngörülüyor. Genellikle, Türkçe kelimenin ilk hecesinden baĢka tüm hecelerinde ve aynı zamanda eklerde yuvarlak ―o‖, ―ö‖ seslileri yoktur. Bu nedenle ünlülerin uyumunda öncelikle, damak uyumu öngörülüyor. Edat ve bağlaçlar da esasen uyum yasasına tabidirler.

Uyum kuralına uymayan ekler tek Ģekilli, sadece damak uyumuna uyan ekler iki Ģekilli, hem damak, hem dudak ahengine uyan ekler ise dört Ģekillidir. Söz gelimi, bir tür yazılan ―yor‖ eki: okuyor, geliyor, bakıyor, gülüyor.

Ġki tür yazılan ―lar‖, ―ler‖: okuyorlar, geldiler, güldüler, aldılar. Dört tür yazılan: ―-dı‖, ―-di‖, ―-du‖, ―-dü‖: aldı, geldi, okudu, güldü.

Kelime ile ek arasındaki ünlülerin uyumu kelimenin son hecesindeki ünlüye göre belirlenir. Yani sözün önceki hecelerindeki ünlüden asılı olmayarak son hecedeki sesli kalınsa, ekteki sesli de kalın, inceyse - ince, yuvarlaksa - yuvarlak, düzse - düz olmalıdır. Söz gelimi, anneler, insanlık, oyuncu vb.

84

Ünlü uyumunun bozulduğu durumlar: 1. Birtakım Türk kökenli kelimelerde ince seslileri

kalın veya aksine, kalın seslileri ince sesli takip eder, aynı zamanda düz sesliden sonra yuvarlak sesli gelir: elma, dilmaç, anne, kardeĢ, armut, kabuk, çamur, inanç.

2. BileĢik kelimelerin çoğunda sesli uyumu bozuluyor. Söz gelimi, Atatürk, karaciğer, gecekondu, Akdeniz, yüzbaĢı (kaptan), binbaĢı (binbaĢı).

3. Alınma kelimelerin çoğu bu kanuna tabi olmaz. Söz gelimi, kitap, gazete, gramer (dilbilgisi), vakit (zaman), valiz (bavul), insan, silah, harika (mucize).

4. Sonu ince ―l‖ ünsüzü ile biten yabancı kelimeler de sadece ince sesli ek aldığı için bu kurala tabii olmaz. Söz gelimi, petrol - petrolü, rol - roller, sual - sualim, hal - hali, emsal - emsalsiz.

5. Sonu ―at‖ hecesi ile biten yabancı Arap kökenli kelime, aynı zamanda Arapçada ince ―ə‖ gibi telaffuz edilen, fakat Türk dilinde ―a‖ ünlüsü ile telaffuz edilen bazı kelimeler de ince ek alır: dikkat - dikkatli; Ģefkat - Ģefkatli; seyahat - seyahatten; sadakat - sadakatimi. NOT: Sonu ―at‖ hecesi ile biten birkaç söz istisnadır. Söz gelimi, edebiyat; hayat; inĢaat; maksat; iktisat; fırsat vb.

6. Sonu ince ―k‖ ünsüzü ile biten bir dizi yabancı kelimeler de son hecedeki ünlünün ince ve kalın olmaksızın ince ünlü ek alır: idrak - idrakli; iĢtirak - iĢtiraki; istihlak - istihlakçi vb.

7. Türk dilindeki bir Ģekilli (bir tür yazılan) ekler ses uyumuna uymuyor. Bu ekler aĢağıdakilerdir:

a) ki - dolaptaki; onunki; babamdaki; sokaktaki.

Bazı kelimeler istisnadır. Söz gelimi, dünkü; bugünkü; çünkü vb. b) leyin - sabahleyin; akĢamleyin vb.

c) (I) mtrak - yeĢilimtrak; mavimtrak; ekĢimtrak vb. ç) yor - geliyor; gülüyor; biliyor; veriyor ve vb.

d) taĢ / taĢ - meslektaĢ; emektaĢ; dindaĢ vb. Bazı kelimeler istisnadır. Söz gelimi, sesteĢ - amonim; köydeĢ - aynı köyün insanı vb.

85

8. ―ki‖ bağlayıcısı ve edatı ses uyumu ile sesleĢmiyor. Söz gelimi, Baktım ki geliyor. Yazıyor ki gel. O ki güzeldi.

9. ―iken‖ eki katıldığı kelimeden ayrı veya bitiĢik yazılsa da ses uyumuna uymuyor: Kitap okurken zevk duyarım. Ben hasta iken nasıl gelirdim?

10. ―ile‖ edatı, ―ise‖, ―idi‖, ―imiĢ‖ çekim ekleri ayrı yazıldığında ses uyumuna uyum sağlamıyorlar. Söze bitiĢik yazıldığında ise uyum sağlarlar: Babam ile annem ihtiyardırlar. 2. Sessiz harflerin uyumu. Sessiz harflerin uyumu sert ünsüzlerin sert ünsüzlerle, yumuĢak ünsüzlerin yumuĢak ünsüzlerle uyum sağlaması demektir. Bu olay daha çok söz kökenlerinin son sessizleri ile eklerin ilk sessizleri arasında olur. Eğer kelimenin kökü sert ünsüzlerden (f, p, Ģ, ç, k, h, s, t) biri ile bitiyorsa, ondan sonra gelen ekin ilk sessizi sert, yumuĢak sessiz harfle bitiyorsa, yumuĢak olmalıdır. Söz gelimi, balık-balıkçı, okul-okulda, dolap-dolapta, sokak-sokaktan, açmak-açtı vb.

Sessiz harflerin uyumu gibi seslilerle sessizlerin uyumu (yani kalınlık, incelik ve sedalı, sedasız olup olmaması bakımından seslilerle sessizlerin uyumu) Azerbaycan Türkçesi ile karĢılaĢtırdığımızda Türkiye Türkçesinde daha güçlü geliĢmiĢtir. Bu uyum kendisini özellikle sessiz harflerin sertleĢmesi ve yumuĢaklaĢması uyumunda gösteriyor.

Yapıbilim

Kononov, eserin ―Morfoloji‖ bölümünde Türkiye Türkçesinin morfolojik sisteminin tam ve kapsamlı bir açıklamasını vermeye çalıĢmıĢtır. Yazar ilk önce Türk dilindeki kelime grupları hakkında genel bilgi vermiĢtir.

Dilde anlamı olan kelimeler hem yapısal, hem de sentaktik görev taĢırlar. Dilin sözlük içeriğinde bulunan herhangi bir kelimenin konuĢma parçası ve söz bölüğü olması için onun ilkin anlamı ile birlikte, yapısal anlamı da (onun kökeni, yapısı, zaman içinde arz ettiği morfolojik alameti ve sentaks görevi) olmalıdır.

Sözün yapısal anlamı kelimenin morfolojik özelliklere sahip olması ve sentaks görevi taĢıması ile ilgilidir. Dilin sözlük içeriğindeki kelimeleri söz bölüklerine ayırdığımızda onların sözcük anlamı, morfolojik alameti, sentaks görevi genel mahiyet arz etmektedir. Kelimeleri belli gruplarda sözcük, morfolojik ve sentaks özellikler birleĢtirir. Demek ki, kelimeler sözcük anlamına, morfolojik belirtisine ve sentaks görevine göre belirli gruplarda birleĢir.

86

Eğer böyle olmazsa, kelimeleri söz bölükleri bölmek imkânsız olurdu. Söylenenleri dikkate alarak kelime gruplarına Kononov, böyle bir tanım vermiĢtir: Dilin sözlük içerisindeki kelimelerin ilkin (bağımsız) anlamına, morfolojik belirtisine ve sentaks görevine göre gruplara, sınıflara bölünmesine söz bölükleri denir. Söz bölükleri ilkin anlamlarına, morfolojik özelliklerine ve sentaks görevine göre esas, yardımcı ve özel söz bölükleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.

Esas söz bölükleri - isim, sıfat, sayı, zamir, zarf, fiil ve yardımcı söz bölükleri - durum bildiren kelimeler (koĢma), bağlaç, edat, ilgeç ele alınmıĢtır. Fakat özel söz bölüklerinin tasnifine geldiğinde bu mesele orta ve yüksekokulun (üniversitelerin) dersliklerinde birbirinden farklıdır. Ortaokul kitaplarında özel kelime grupları ünlem hesap edilmektedir. Üniversite dersliklerinde ise ünlem, yansımalar, belirteçler ele alınmaktadır. Esas olan söz bölükleridir. söz bölüklerine isim, sıfat, sayı, zamir, fiil ve zarf aittir. Bu söz bölüklerinin her biri müstakil kullanılarak kendine has anlama sahip olur, soruya cevap verir ve cümle üyesi görevini yerine getirir.

Dilbilimci, bu bölümde esasen ismin kategorileri üzerinde durmuĢtur. Ġsmin cins, kemiyet, köken, hal kategorileri hakkında geniĢ bilgi vermiĢtir. Profesör Türk dilinde cinsiyet kategorisinin olmadığını vurgulayarak Türkçede isimlerin cins kategorisinin sözcüksel yöntemle oluĢtuğunu göstermiĢtir. Söz gelimi, anne, baba, horoz, tavuk, kız, erkek, kadın vb.

Kemiyet Kategorisi: ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Ģivelerinde -lar, -ler morfeminin birbirinden

farklı 32 fonetik Ģekli vardır. ÇağdaĢ Türkiye Türkçesinde çoğul anlayıĢı -lar, -ler eki ile ifade edilir. Ġsimler çoğulda olurken ses uyumuna göre ya -lar, ya da -ler kemiyet ekini kabul eder. Söz gelimi, kapılar, pencereler, tavĢanlar, kuzular, yataklar vb. Aynı türden olan birden fazla varlıkları ifade etmek için isimlerin sonuna -lar, -ler eki getirilir. Söz gelimi, ağaçlar, kumlar, kazlar, kadınlar, duygular, görüĢler. Kononov, Türk Lehçelerinde eĢyaların tek olmasını göstermek için özel bir formun olmadığını yazar. Buradan hareket ederek diyebiliriz ki, bu dillerdeki kemiyet kategorisi tekli paradigmaya sahiptir -lar, -ler ekini kabul etmiĢ isimlerin çoğu çoğul kategorisinin oluĢmasına hizmet etseler de, onların ek karĢılıkları tekliği ifade etmez. Kononov doğru olarak, Türkiye Türkçesinde çoğul eki kabul etmemiĢ isim esası isimle belirtilen varlığın birini değil, aynı türden varlıkların hepsini temsil ettiğinden ve ek kabul etmemiĢ isim bazında ―sıfır morfem‖ olmadığından ismin tek biçimi olarak değerlendirilemediğini yazar. Bu tekil semantiği ismin müstakim

87

anlamının bir parçası gibi anlaĢıldığından semantik araĢtırma alanı kapsamında değerlendirilmelidir. Aynı zamanda çoğul eki kabul etmemiĢ isimler tekliği ifade etmediği gibi, bu eki kabul etmiĢ isimler de hep çoğul semantiğini ifade edemiyorlar. Bu olay eski Türk dilinin Türkçedeki izi olarak düĢünülebilir. Bilindiği gibi, eski Türk dilinde çoğul ekleri, özellikle de -lar, -ler eki çok az kullanılmaktaydı. Grönbek eski Türk dilinde çoğul ekinin sadece birkaç titul ve akrabalık bildiren söze ilave edildiğini göstererek bu dilde çoğulun eĢitlik anlamını ifade ettiğini söylüyor. O, buna örnek olarak yazıtların dilinde kullanılmıĢ beğler, ekelerim, öglerim, kunçuylarım sözlerini gösteriyor. Uygur yazıtlarında -lar, -ler ekinin kullanımına dikkat çeken Gabain, birçok isimlerin (adların) bu eki kabul etseler de, mantık açıdan tekilde olduğunu yazıyor. Çünkü buradaki -lar morfemi çoğul değil, saygı, sevgiyi ifade ediyor. Türk dilinde -lar, -ler ekinin oluĢturduğu semantik aĢağıdaki Ģekilde özetlenebilir:

1.Tekilde olan isimlere ilave edilerek eĢyaların sayısının birden fazla olduğunu belirtiyor. Söz gelimi, ağaçlar, kuĢlar, çiçekler, eskiler.

2.Topluluk ifade eden isimlerle beraber tür, hisse, çeĢit anlamını belirtir, aynı zamanda kelimelerin anlamını güçlendirmeye hizmet eder. Söz gelimi, ordular, havalar, sürüler, diziler vb. Aslında Türkiye Türkçesinde topluluk anlamını belirten isimler çoğul eki kabul etmemelidir. Çünkü onların semantiğinde kemiyet kavramı belirtilmiĢtir.

Kononov, bu pozisyonda -lar, -ler eki almıĢ isimlerin toplu kavramların kendisine çoğul anlamını yüklediğini yazar. Toplu isimlere -lar / -ler eki eklendiğinde genel anlayıĢta sanki sınırlama olur, somutlaĢır. Belirtmek gerekir ki, toplu isimlerin çoğul eki alması orta Türk döneminden baĢlayarak ayrı ayrı bilim adamları tarafından gösterilmiĢtir. Tekil isimden çoğul yapıldığı gibi, toplu isimden de çoğul yapılır: atlar, yılkılar.

3. Özel isimlere eklenerek bu isimlere genel bir anlam verir. Söz gelimi, Mevlanalar, Fatihler, Yunuslar, Sinanlar, Karacaoğlanlar vb. Türkiye Türkçesinde özel isimler varlığı tek olan kavramları bildirir. Bu nedenle özel isimler adi durumda çoğul eki almaz. Özel isimler tek varlığı ifade ettikleri için çoğul eki kabul etmezler. Fakat bunlar aile, boy, millet, bir dinin mensupları ve grup olarak toplulukları bildirdikleri zaman -lar, -ler eki kabul eder: AvĢarlar, Osmanlılar, Karakeçililer, Budistler vb. Kononov‘a göre, -lar, -ler çoğul ekini özel isimlere ilave ettiğimizde abartı anlamı ortaya çıkmaz: Mithat PaĢalar, Namık Kemaller, Londralarda, Parislerde.