• Sonuç bulunamadı

Rusya`da Türkoloji Çalışmaları Çerçevesinde Türkiye Türkçesiyle İlgili Eserlerin İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rusya`da Türkoloji Çalışmaları Çerçevesinde Türkiye Türkçesiyle İlgili Eserlerin İncelenmesi"

Copied!
304
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

RUSYA’DA TÜRKOLOJĠ ÇALIġMALARI ÇERÇEVESĠNDE TÜRKĠYE TÜRKÇESĠYLE ĠLGĠLĠ ESERLERĠN ĠNCELENMESĠ

Sahıba Khalafova

DOKTORA TEZĠ

TÜRKÇE EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(4)

i

TELĠF HAKKI VE TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren on iki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN Adı : Sahıba Soyadı : Khalafova Bölümü : Türkçe Eğitimi Ġmza : Teslim Tarihi : TEZĠN

Türkçe Adı : Rusya`da Türkoloji ÇalıĢmaları Çerçevesinde Türkiye Türkçesiyle Ġlgili Eserlerin Ġncelenmesi

(5)

ii

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm bölümlerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazarın Adı Soyadı: Sahıba KHALAFOVA Ġmza: ………

(6)

iii

JURĠ ONAY SAYFASI

Sahıba KHALAFOVA tarafından hazırlanan ―Rusya`da Türkoloji ÇalıĢmaları Çerçevesinde Türkiye Türkçesiyle Ġlgili Eserlerin Ġncelenmesi‖ adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri üyeleri tarafından oy birliği/oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı‘nda Doktora Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

DanıĢman: Doç. Dr. Fahri TEMĠZYÜREK

Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Gazi Üniversitesi ……… BaĢkan:

Üye: Üye: Üye:

Tez Savunma Tarihi: …./…./2018

Bu tezin Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı‘nda Doktora tezi olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(7)

iv

TEġEKKÜR

Rusya‘da Türkiye Türkçesi grameri üzerine yapılan çalıĢmalara yönelik bir araĢtırmanın yapılması konusunda beni destekleyen, emeği geçen tez danıĢmanım ve hocam Sayın Doç. Dr. Fahri Temizyürek‘e teĢekkürlerimi arz ederim.

AraĢtırmanın yürütülmesi ve kitapların araĢtırılması safhasında bana her türlü imkânı sunan Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü Türkoloji Anabilim dalı hocaları Sayın Prof. Dr. Elbrus Mammedov ve Doç. Dr. Afag Mammedova‘ya teĢekkürlerimi arz ederim. Gerekli kitapların araĢtırılması ve bu kitapların Rusya kütüphanelerinden bulunması, uygulamanın yapılmasında bana yardımcı olan Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Nesimi adına Dilbilimcilik Enstitüsü Türk Lehçeleri ġubesinde görev yapan Sayın Doç. Dr. Gatibe Mahmudova‘ya, aynı zamanda öğretmen arkadaĢlarıma ve Azerbaycan Bilimler Akademisi Merkez Kütüphanesi çalıĢanlarına teĢekkürü de borç bilirim.

Yazdıklarımı tekrar inceleyen, bilgilerini benimle paylaĢan, yol gösteren, gözden kaçırdığım yanlıĢları düzelten Sayın Doç. Dr. Seyfullah Yıldırım, Doç. Dr. Ġhsan Kalenderoğlu, Yrd. Doç. Dr. Serdar Odacı ve Yrd. Doç. Dr. Zeki Gürel hocama sonsuz teĢekkürümü iletirim.

Beni yetiĢtiren ve bu günlere eriĢmemi sağlayan, maddi ve mânevi desteklerini esirgemeyen, ayakta durmamı sağlayan, her zaman arkamda duran, bana çocukluk yıllarımdan itibaren okuma hissini aĢılayan ilk öğretmenlerim sevgili anneme ve babama en derin Ģükran duygularımı sunarım.

(8)

v

RUSYA`DA TÜRKOLOJĠ ÇALIġMALARI ÇERÇEVESĠNDE

TÜRKĠYE TÜRKÇESĠYLE ĠLGĠLĠ ESERLERĠN ĠNCELENMESĠ

(Doktora Tezi)

Sahıba KHALAFOVA

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

NĠSAN, 2018

ÖZ

Türkololoji araĢtırmaları, Rusya ve Rus Türkologları için ilk baĢta siyasi açıdan çok önem arzetmiĢtir. Uzun tarihe dayanan komĢuluk iliĢkileri, kültürel ve ekonomik birliktelik ve aynı coğrafyada var olma nedenleri Türklerin dil, kültür, sanat ve etnografik özelliklerini araĢtırmayı âdeta mecbur kılmıĢtır. Tarihî Rus destanlarında Hazar, Peçenek, Tatar, Ġskit ve diğer Türk topluluklarının kültürleri, kağanlarıyla ilgili bilgiler vardır. Kimi zaman da destan kahramanlarının adları Rus-Türk adlarıyla karıĢmaktadır. Fakat bilimsel olarak Rusya‘daki Türkoloji çalıĢmalarını XVI. yy.‘a kadar götürmek mümkündür. Bunun yanı sıra Orhun-Yenisey yazıtlarının bulunması ve okuma çalıĢmalarının devam ettiği XVIII. yy. Türkoloji araĢtırmalarının temelinin atıldığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Tarihî karĢılaĢtırmalı dil çalıĢmaları Türkolojinin bağımsız bir disiplin alanı olması yollarını açmıĢtır. Özellikle I. Petro zamanında Dmitriy Kantemir‘in 1716‘da ―Ġncrementa Atque Decrementa Aulae Othomanicae‖ (Osmanlı Ġmparatorluğunun YükseliĢ ve DüĢüĢ Tarihi) eseri dikkat çekicidir. I. Petro zamanında Türkolojinin yanı sıra diğer bilimsel disiplin dallarının geliĢmesinde atılan en önemli adım Rus Bilimler Akademisinin kurulmasıdır. Yine St. Petersburg Üniversitesinde açılan Doğu Dilleri Fakültesi Türkoloji ve Doğu dünyasıyla ilgili araĢtırmalar açısından çok önemlidir. Rus araĢtırmacıları ve Philipp Johan Strahlenberg, D. G. Messerschimidt, G. F. Müller, P. S. Pallas ve S. G.

(9)

vi

Gimelin gibi bilim adamlarının Orta Asya ve Sibirya‘yı araĢtırmaları Rus Türkologlarını da tetiklemiĢtir. Bu araĢtırmalar sonucunda Rusya‘da çok sayıda Türkoloğun yetiĢtiğini görmekteyiz. Biz de tezimizde hakkında konuĢtuğumuz Rus dilbilimcileri ve onların dünya Türkolojisine kattığı değerleri göz önünde bulundurarak bu Türkologlar ve zamanın Türkoloji geliĢmeleri hakkında bilgi vermeye çalıĢtık. Rus Türkolojisinin geliĢmesine en büyük katkı sağlayanlardan biri Aleksandr Mirza Kazem Bek olmuĢtur. Onun Grammatika Turetsko - Tatarskogo Yazıka (Türkçe- Tatarca Grameri) adlı kitabı Türkoloji alanında derin izler bırakmıĢtır. Aynı zamanda Rus Türkolojisi deyince akla ilk gelenlerden biri de Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff‘tur. Bunun yanı sıra Nikolay Yadrintsev, S. Malov, P. M. Melioranskiy, V. A. Gordlevskiy, A. N. Samayloviç, A. N. Kononov, N. K. Dmitriyev, M. S. Mihailov, E. V. Sevortyan, N. I. AĢmarin, E. K. Pekarskiy, N. A. Baskakov vb. dilbilimcilerin de Türk Lehçeleri, diyalekt ve gramere yönelik çalıĢmaları dünyada bu alanda yapılan çalıĢmalara öncülük etmiĢtir. Türkiye Türkçesinin sesbilimi, sözbilimi, anlambilimi, dilbilgisi, sözlükbilimi ayrı ayrı Türkologlar tarafından araĢtırılmıĢ ve incelenmiĢtir. Biz de tezimizde bu alanda yazılmıĢ eserleri inceleyerek Rus Türkologlarının Türkiye Türkçesine sağladığı katkıları Türkçeye aktararak sunmaya çalıĢtık. Ayrıca Türkçenin incelenmesinde yapılan ilk iĢ, kullanılacak olan yöntem ve yaklaĢımların belirlenmesidir. AraĢtırmamızda metotlardan da bahsettik. Bilindiği üzere Türkçenin araĢtırılması ve incelenmesinde kullanılan metotlardan önde geleni KarĢılaĢtırmalı metottur. Fakat son zamanlarda kodlama, dilbilimsel coğrafya yöntemleri de literatüre girmiĢtir. Türk Lehçelerinin Rus ve dünya Türkologları tarafından mevcut tasnifleri de araĢtırmamızda yer almıĢtır. Rus Türkolojisi geniĢ alanı kapsamakla beraber birçok yeniliğe de imza atmıĢtır. Biz de kendimizce bütün bunlara tezimizde açıklık getirmeye çalıĢtık.

Anahtar Kelimeler : Türkoloji, Rus Türkolojisi, Sovyetler, Türkiye Türkçesi, Türkiye Türkçesiyle ilgili eserler

Sayfa Adeti : 304

(10)

vii

REVIEW OF WORK WITH TURKISH LANGUAGE IN THE

FRAMEWORK OF RUSSIAN TURCOLOGY

Sahıba KHALAFOVA

GAZI UNIVERSITY

INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

APRĠL, 2018

ABSTRACT

Turkologology researches, for Russian and Russian Turkologists, were of great political importance at first. Neighborhood relations based on long history, cultural and economic unity and reasons for being in the same geography have almost forced to investigate the language, culture, art and ethnographic characteristics of Turks. History Russian epics have information on the cultures of the Caspian, Pecenek, Tatar, Scythian and other Turkic peoples, and their kagan. Sometimes the names of heroic heroes are mixed with Russian-Turkish names. It is possible to take Turkology studies in Russia to the 16th century. However, as a result of the finding of the Orhun-Yenisey inscriptions and the study of reading, it is necessary to accept it as a period in which the foundation of 18 th century Turkology researches was laid. Especially history-comparative language studies have opened the way for Turkology to be an independent disciplinary field. Particularly remarkable is the work of Dmitriy Kantemir in 1716 at the time of Petro I, Incrementa Atque Decrementa Aulae Othomanicae (The Rise and Fall of the Ottoman Empire). The most important step taken in the development of other scientific disciplines besides Turkology in the time of Petroth I. is the establishment of the Academy of Sciences. Again St. The Faculty of Oriental Studies, opened at St. Petersburg University, is very important in terms of research on Turkology and the eastern world. In addition to Russian researchers, researchers such as Philipp Johan Strahlenberg, D. G: Messerschimidt, G. F. Müller, P. S. Pallas, and S. G. Gimelin further investigated the Central Asian and Siberian

(11)

viii

studies of Russian Turkologists. One of the greatest contributors to the development of Russian Turkology is Aleksandr Mirza Kazem Bek. Grammatika Turetsko- Tatarskogo Yazika (Turkish-Tatar Grameri) has left deep traces in the field of Turkology. However, one of the first to come to mind in terms of Russian Turkology is the German intelligent Russian Turkologist Wilhelm Radloff. Nikolay Yadrintsev, S. Malov, P. M. Melioranskiy, V. A. Gordlevskiy, A. N. Samaylovich, A. N. Kononov, N. K. Dmitriyev, M. S. Mihailov, E. V. Sevortyan, N. I. Ashmarin, E. K. Pekarskiy and N. A. Baskakov et aL. linguists have pioneered work in the field of language studies, dialects and grammar.

Key Words : Turcology, Russian Turcology, Soviets, Turkish Language, The Works About Turkish Language

Page Number : 304

(12)

ix

ĠÇĠNDEKĠLER

TELĠF HAKKI VE TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU ... i

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JURĠ ONAY SAYFASI ... iii

TEġEKKÜR ... iv

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

ĠÇĠNDEKĠLER ... ix

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xiii

BÖLÜM I ... 1

GĠRĠġ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 2 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 2 1.4. Sayıltılar ... 3 1.5. Sınırlılıklar... 3 1.6. Tanımlar ... 3

1.7. Rus Türkolojisi Nedir? Türk Lehçeleri ve Türkiye Türkçesi ... 5

1.7.1. Rusya’da Türkoloji’nin Tarihȋ GeliĢimi ... 13

(13)

x

1.8.1. Rus Dilbilimcilerinin Türkiye Türkçesi Grameri Üzerine AraĢtırmaları

... 22

1.8.2. Türkiye Türkçesi Tamlamaları Üzerine Yapılan AraĢtırmalar ... 24

1.8.3. Rus Türkologlarının Türkiye Türkçesi Üzerine Sözlük ÇalıĢmaları ... 31

BÖLÜM II ... 41

ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR ... 41

RUS TÜRKOLOJĠ KĠTAPLARININ ĠNCELENMESĠ ... 41

2.1. N. K. Dmitriyev, Stroy Turetskogo Yazıka (Türk Dilinin KuruluĢu), 1939... 41

2. 2. V. A. Gordlevskiy, Grammatika Turetskogo Yazıka (Türkçe Dilbilgisi), 1928 ... 56

2.3. E. V. Sevortyan, Fonetika Turetskogo Literaturnogo Yazıka (Türk Edebî Dilinin Sesbilimi), 1955 ... 70

2.4. A. N. Kononov, Grammatika Sovremennogo Turetskogo Literaturnogo Yazıka (ÇağdaĢ Türkiye Türkçesinin Dilbilgisi), 1956 ... 78

2.5. N. K. Dmitriyev, Turetskiy Yazık (Türkiye Türkçesi), 1960 ... 111

2.6. M. S. Mihaylov, Ġssledovaniya po Grammatike Turetskogo Yazıka. Perifrastiçeskiye Formı Turetskogo Glagola (Türkiye Türkçesi Dilbilgisi Üzerine AraĢtırmalar, Türkiye Türkçesinde Fillerin Perifrastik Biçimleri), 1965... 120

2.7. A. N. Kononov, Oçerk Ġstorii Ġzuçeniya Turetskogo Yazıka (Türkiye Türkçesinin Öğrenimine Dair Denemeler), 1967... 127

2.8. A. P. VEKĠLOV, Turetskaya Diyalektologiya (Türkiye Türkçesinin Diyalektleri), 1973... 137

2.9. A. N. Baskakov, Slovosoçetaniya v Sovremennom Turetskom Yazıke (ÇağdaĢ Türkiye Türkçesinde Kelime grupları –Tamlamalar), 1974 ... 143

2.10. S. N. Ġvanov, Kurs Turetskoy Grammatiki. Çast I., (Türkiye Türkçesi Gramer Kursu, I. Cilt), 1975 ... 150

2.11. S. N. Ġvanov, Kurs Turetskoy Grammatiki. Çast II., Grammatiçeskiye Kategorii Glagola. Uçebnoe Posobie (Türkçe Dilbilgisi Kursu, II. Cilt, Fiil Türleri), 1977 ... 152

(14)

xi

BÖLÜM III ... 165

METOT VE YAKLAġIMLAR ... 165

3.1. Türkoloji AraĢtırmalarında Kullanılan Metot ve YaklaĢımlar ... 165

3.1.1. Kullanılan Yöntemler ... 169

3.1.1.1. Tasvir Metodu ... 169

3.1.1.2. Karşılaştırma Metodu ... 170

3.1.1.2.1.Tarihî - Karşılaştırmalı Metot ... 172

3.1.1.2.2. Karşılaştırmalı-Tarihî Metot ... 173

3.1.2.2.3. Kodlama Metodu... 175

3.1.1.3. Dilbilimsel Coğrafya Metodu ... 177

3.1.1.3.1. Dilbilimsel Coğrafyanın Dil Esasları... 178

3. 2. Türk Lehçelerinin Tasnifine Dillerin Tarihlendirilmesi (Glottokronolojik) Faktörleri IĢığında Yeni BakıĢ ... 179

BÖLÜM IV ... 187

TÜRKOLOJĠ FAALĠYETLERĠ ... 187

4.1. Türkiye Türkçesi Üzerine AraĢtırma Yapan Rus – Sovyet Türkologları ve Faaliyetleri ... 187

4.2. Türkiye’de Rus Türkologlarının YayınlanmıĢ Türkoloji Eserleri ... 214

4. 2. 1. N. A. Baskakov. Oğuz, Oğuz-Kağan Etimolojisi Üzerine ... 214

4. 2. 2. N. A. Baskakov. Türk Kökenli Rus Soyadları. ... 215

4. 2. 3. B. A. Serebrennikov, N. Z. Gadjiyeva. Türk Yazı Dillerinin KarĢılaĢtırmalı Tarihi Grameri. ... 217

4. 2. 4. A. N. Baskakov. ÇağdaĢ Türkçede Kelime Grupları ... 218

4. 2. 5. A. N. Kononov. Rusya’da Türk Lehçelerinin AraĢtırılması Tarihi .... 219

(15)

xii

TÜRKOLOJĠ DERGĠ VE KONGRELERĠ ... 221

5.1. Rusya’da ve SSCB’de Yayınlanan Türkoloji Dergileri ... 221

5. 1. 1.Türkoloji Dergileri (Tyurkologiçeskiy Sbornik) ... 224

5. 1. 2.ġarkiyat Dergisi ... 225

5. 1. 3. Sovyet Türkolojisi (Sovyetskaya Tyurkologiya) ... 226

5.1.4. Eski SSCB’de YayınlanmıĢ “Türkologiya Dergisi” ve “Diyalektologiya Meseleleri” Dergileri ve Bu Dergilerdeki Türkiye Türkçesi Meseleleri ... 239

5.2. SSCB’de YapılmıĢ Türkoloji Kongreleri ... 241

5.2.1. SSCB’de Yapılan I. Bakü Türkoloji Kongresi ... 244

BÖLÜM VI ... 255

6.1. Rusya’da Türkoloji Okulları ... 255

6.1.1. Doğu AraĢtırmaları Enstitüsü Bilimler Akademisi ... 255

6.1.2. Kazan Türkoloji Mektebi ve Temsilcileri ... 259

6.1.3. St. Petersburg Türkoloji Mektebi ve Temsilcileri ... 263

6.1.4. Moskova Türkoloji Mektebi ve Temsilcileri... 268

SONUÇ ... 271

(16)

xiii

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ

AMBA Azerbayan Milli Bilimler Akademisi

AN SSSR Akademiya Nauk Soyuz Sovyetskih Sotsialistiçeskih Respubliki

BA Bilimler Akademisi

DDB Doğu Dilleri Bölümü

DDÜ Dağıstan Devlet Üniversitesi DTS Drevniy Turetskiy Slovar LDÜ Lomonosov Devlet Üniversitesi MDÜ Moskova Devlet Üniversitesi

MÖ Milattan önce

RKKA Raboçiy i Krestyanniy Krasnıy Armiya SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

SSCB BA Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Bilimler Akademisi SPDÜ Sankt Petersburg Devlet Üniversitesi

YY. Yüzyıl

(17)

1

BÖLÜM I

GĠRĠġ

1.1. Problem Durumu

Türk dili ve Lehçeleri tarih boyunca özellikle Rus ve dünyadaki diğer Türkologların dikkatini çekmiĢtir. Bu konu üzerinde çalıĢan gerek Türk, gerekse Rus ve diğer dilbilimcilerin bazıları: P. M. Melioranski, V. V. Bartold, V. D. Smirnov, N. A. Baskakov, A. N. Kononov, V. Malov, G. Nemeth, B. Çobanzâde gibi ünlü Türkologlar literatürümüze kıymetli eserler kazandırmıĢtır.

Bilindiği üzere, Türk dili gramerinin sistemli Ģekilde hazırlanması Pietro Ferraguto‘ya aittir. SavaĢ zamanı Tunus‘ta Türklere katılan yazar kısa sürede bu dili öğrenerek ―Grammatica Turca‖ (1611) adlı eserini hazırlamıĢ, kendinden sonraki dilbilimcilerden olan Alessio Bombacio ise onu incelemiĢtir (Kononov, 1967, S. 5-6). Rusya‘da ise Türkoloji bir bilim olarak XVIII. yy`ın baĢlarında I. Petro‘nun siyasi vizyonuyla doğdu. Çarlık siyasetinin daha ilk yıllarında Rusya‘nın geleceğinin gerek medeni gerek coğrafi gerekse de siyasi iliĢkiler yönünden Doğu‘ya bağlı olacağını anlamıĢ ve dilbilimcilere Doğu Dilleri‘nin araĢtırılması görevini vermiĢtir (Kononov, 2009, S. 29).

Türkçeye merak Osmanlı-Rus savaĢlarından sonra daha da artarak Türkoloji‘ye büyük katkılar sunmuĢtur. Rusya‘da yayınlanan ilk Türkiye Türkçesi Grameri Fransız misyoneri Holdermann‘ın 1730 yılında Ġstanbul‘da basılmıĢ ―Grammaire Turgue‖ (Türkçe Grameri) eserinin çevirisidir (Tekin, 1960, S. 331).

Çarlık Rusyası‘nda Türkoloji XIX. yy.‘a kadar Doğu Dilleri araĢtırmaları içinde geliĢmekteydi. XIX. yy.‘dan itibaren ise iki kısma ayrılıyordu: 1. Genel Türkoloji, 2. Osmanlı Filolojisi. Osmanlı filolojisi Osmanlı tarihini, Türkçesini ve edebiyatını

(18)

2

kapsamaktaydı. Burada öğrenilen esas konular Ģu Ģekilde ele alınıyordu: ÇeĢitli Türkçe metinlerin Osmanlı telaffuzuyla uygun bir Ģekilde okunması; Tarih-i Naima, Fezleke-yi Kâtip Çelebi ve Tarih-i ReĢit gibi (Klasik Osmanlı Türkçesindeki) tarihȋ metinlerden alınmıĢ kısımların okunması ve izahlı Ģekilde tercümesi; Osmanlı nasır dilinin en ince üslubuna ve en zor yapılarına örnek olan metinleri inceleyebilme yeteneği; Divâni ve Rika hatlarıyla yazılmıĢ resmȋ nitelikli Türkçe el yazmalarını, içeriğini iyice anlamak Ģartıyla birbirinden ayırabilmek; Osmanlı edebiyatının en önemli temsilcileri hakkında makale yazmak (Kononov, 2007, S. 165-166). XX. asrın ilk yıllarında Türk filolojisi Çarlık Rusyası‘nda geliĢmeye baĢladı ve bu okulun ilk Türkoloğu V. V. Radloff oldu (1837-1918).

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu çalıĢmadaki amacımız Rus Türkologlarının gösterdikleri Türk dil kanunlarını, vardıkları sonuçları incelemek ve Türkiye Türkçesi ile ilgili yazdıkları kitaplarda kullandıkları metotları göstermektir. Rus Türkolojisi‘nde Türk Lehçelerinin ses bilgisi ve grameri senkronik olarak araĢtırılmıĢ ve genellikle karĢılaĢtırmalı ve tarihȋ-karĢılaĢtırmalı metot kullanılarak incelenmiĢtir (Kononov, 2007, S. 288).

Rus Türkologları, Türkiye Türkçesinin gramer yapısını belli kurala dayanarak aĢağıdaki Ģekilde sıralamıĢlardır:

• Türkiye Türkçesinin Ses ve Fonem Sistemi • Türkiye Türkçesinin Kelime Bilimi

• Türkiye Türkçesinin ġekil Bilgisi • Türkiye Türkçesinin Söz Dizimi

1.3. AraĢtırmanın Önemi

ÇalıĢmamızda Türkolojiyi incelediğimizde Rus Türkolojisinin büyük önem arzettiğini görmekteyiz. 1700‘lü yıllardan günümüze kadar Rus Türkolojisi bu alanı incelemekte ve yeni yeni bilgiler sunmaktadır. Biz de Rus Türkolojisini inceleyerek Dünya Türkoloji ilminde kalıplaĢmıĢ Türk dil kanunlarının Rus Türkolojisinde kısmen farklı ve zorlaĢtırılarak gösterildiğini ortaya koymaya çalıĢacağız. Bu araĢtırmanın Türk dünyasında

(19)

3

bugüne kadar süregelen kalıplaĢmıĢ kullanımların bazı araĢtırmalarca dayatılarak kullanıldığını ve kabul gördüğünü göz önünde bulundurarak dil kullanıcılarına yeni ufuklar açacağını düĢünüyoruz.

1.4. Sayıltılar

Üzerinde çalıĢacağımız tezde, Türkiye Türkçesi üzerine yazılmıĢ Rusça dergi ve kitaplardan yola çıkarak, bu kaynaklardaki değiĢim ve dönüĢümleri, metotları göz önünde bulundurarak konumuzu aydınlatmaya çalıĢacağız.

1.5. Sınırlılıklar

1. AraĢtırmamızda Moskova Devlet Üniversitesi Kütüphanesi, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Kütüphanesi, Bakü Devlet Üniversitesi Kütüphanesi, Türk Dil Kurumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanelerindeki Türkçe hakkında yazılmıĢ Rusça kitaplardan yararlandık. Kullandığımız kitapların isimlerinin tamamını tezimizin Kaynakça kısmında gösterdik.

2. Türkoloji büyük bir alan olduğu için çalıĢmamızı Çarlık Rusyası ve Sovyet Rusyası (1725-1990) Rus Türkolojisi ile sınırlandırdık.

3. AraĢtırmamızın ana konusu Rus Türkolojisi‘nin geliĢim evreleri ve Rus Türkologlarının Türkiye Türkçesi ile ilgili yaptıkları çalıĢmalardır. Aynı zamanda Rus Türkolojisi‘nin tarihî ve siyasi yönleri de incelememizin kapsama alanında olacaktır.

1.6. Tanımlar

Dilin Fonetik Sistemi: Ses bilgisi ya da fonetik sözcüğü, Yunanca ―ses‖ anlamında olan phōnḗ sözcüğünden türetilen ve ―iĢitilen, duyulan‖ anlamına gelen phōnētikós sözcüğünden gelmektedir (Halilov, 2013, s.15). Ses bilgisi, dilsel seslerin özelliklerini araĢtırır. Ses bilgisi; modern dilbilim, biyoloji, akustik bilimi, sinir bilimi, tıp ve diğer bilimlerle iliĢkili olan kendine özgü, disiplinler arası bir alandır. Ses bilgisinin araĢtırma nesnesi, konuĢulan dildir.

(20)

4

ĠĢlevsel ses bilgisi, ses bilim gibi konuĢulan dili farklı açılardan ele alır. Ses biliminde ―dil sistemindeki ses birimlerin iĢlevleri‖, ses bilgisinde ise sözlü ifadelerdeki özellikler söz konusudur ve ses bilgisi, fen bilimlerinin yöntemlerini kullanır. Ses bilgisinin amacı görgül dil üretimi ve bu üretimin algılamasının imkân ve sınırlarını araĢtırmaktır (Halilov, 2013, s.16-19).

Türkçenin ses yapısı araĢtırmalarında ―eksperimental fonetik‖ metoduyla birlikte tasviri metot da kullanılmaktadır (Kononov, 2007, S. 291).

Dilin Kelime Bilimi: Sözcükbilim, dilin söz varlığını, yani sözcüklerini türetmede görev alan biçim birimlerini, bileĢik sözcük, deyim, atasözü, kalıplaĢmıĢ söz gibi ögelerini incelemeye yönelen, bu ögelerin kökenlerini, oluĢumlarını araĢtırarak biçim ve anlam açısından geliĢmelerini saptamaya çalıĢan bir dilbilim dalıdır (Korkmaz, 2017, s.174). Dilin Morfoloji Sistemi: ġekil bilgisi, dilbilimde kelimelerin yapısının tanımlanmasını, çözümlemesini ve kimliklendirilmesini inceleyen bilim dalıdır (Korkmaz, 2017, s.220). Biçimbilim modern dilbilimin bir alt alanıdır ve bir dilin anlam taĢıyan en küçük parçalarının (biçimbirim, fonem) araĢtırmasını yapar. Biçim birimler farklı biçimlerde kullanılır, anlam ayırıcı en küçük birimlerden (fonem) oluĢur ve bunların kelimelerini oluĢturur. Biçim birim kelimelerin içyapısındaki dil olgularına iliĢkin kurallarla ilgilenir (Karaağaç, 2013, s.192-193).

Türkçenin Ģekil bilgisine ait eserler, genelde karĢılaĢtırmalı-tarihȋ yöntemi kullanılarak yazılmıĢtır (Kononov, 2007, s. 292). SSCB‘deki diğer Rusça okullarında Rusçanın mecburi dil olarak öğrenilmesi, Türk ve Rus dili gramerinin karĢılaĢtırma yoluyla araĢtırılmasına neden olmuĢ ve bu metotla ilk araĢtırma Y. D. Polivanov tarafından yapılmıĢtır.

Dilin Sentaks Sistemi: Sözdizimi, Fransızcadan geçen syntaxe, doğal dillerdeki cümle kurma ilke ve kurallarını, bu dildeki cümlelerin eksikliğini inceleyen dilbilimi dalıdır. Eski Yunancada "birlikte düzenleme, dizme" anlamına gelen sentaks terimi dilbilimde, doğal dillerde nasıl cümle oluĢturulacağına dair bir kurallar ve prensipler çalıĢmasıdır (Kazımov, 2007, s.3). Bir bilim dalına ait olmasıyla beraber ―Modern Ġrlanda Dilinin Sentaksı‖nda olduğu gibi, sentaks terimi herhangi bireysel bir dilin cümle yapısına hâkim olan kurallar ve prensipler için kullanılır. Sentaks, dilin yatay, yani satır Ģeklinde dizilen bir sistem olduğunu gösterir. Bu diziliĢ, sesten, morfemlere, morfemlerden daha büyük öbeklere dilin

(21)

5

her seviyesinde mevcuttur. Sentaksın yalnız cümle seviyesini gösteren bir terim olarak kullanılması doğru ama eksik bir kullanımdır.

Sovyet Türkologları son 20 yılda cümle bilgisi araĢtırmalarına ağırlık vermiĢlerdir. Sentaks uzmanı Türkologlar, Rusçaya bağımlı birleĢik cümle Ģeklinde çevrilen Türkçe basit cümlelerdeki partisip -sıfat fiil- grubu, gerundium –zarf fiil- grubu ve mastar grubu olan yapıları ayrı ayrılıkta ele almıĢ, fiilimsi basit cümleleri yan cümleli basit birleĢik cümle saymanın olasılığını araĢtırmaya çalıĢmıĢlardır (Kononov, 2007, S. 293).

1.7. Rus Türkolojisi Nedir? Türk Lehçeleri ve Türkiye Türkçesi

Türkoloji, etnoloji bilimlerden biri olup germanistik, romanistik, slavistik, Ġran dilbilim, Arap dilbilim gibi en geliĢmiĢ bilimler sırasında özel bir konuma sahiptir ve bu özel konum öncelikle aĢağıdaki nedenlere bağlanabilir:

1. Türklerin eski dönemlerden baĢlayarak dünya tarihine tutarlı ve geniĢ çapta katılmıĢ olması;

2. Türk topluluklarının giderek artan ekonomik, sosyo-politik ve kültürel nüfuzu; 3. Türkoloji‘nin güçlü bir bilim olarak zengin tecrübesi, gelenekleri ve varidatı.

Yeryüzünde bugün yirmiden fazla Türk toplumu vardır ve onların sayısı neredeyse iki yüz elli milyona ulaĢmaktadır: Türkiye Türkleri, Azerbaycan Türkleri, Uygurlar, Özbekler, Kazaklar, Tatarlar, Türkmenler, Kırgızlar, ÇuvaĢlar, BaĢkurtlar, Gagavuzlar, Sahalar, Karakalpaklar, Kumuklar, Tuvalar, Karaçaylar, Balkarlar, Altaylar, Nogaylar, Çorlar, Karaimler gibi isimlerini saydığımız Türk topluluklarının dili, kültürü, tarihi ile Türkoloji bilimi ilgilenmektedır. Türkoloji, geniĢ alanıyla beraber hem de geniĢ tarihî zamanı kapsadığı için Türkologlar Türkoloji tarihini aĢağıdaki Ģekilde çağlara ayırmaktadır:

1. M. Ö. 1000. yılın ortalarından XVII. yy.‘a kadar;

2. XVIII. yy.‘ın baĢlarından XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢlarına kadar; 3. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢından bugüne kadar olan dönem.

Birinci çağa, eski ve ortaçağ Türk yazıtları aittir. Yani bu anıtlar 1. Dönemde ortaya çıkmıĢtır. Fakat bu yazıların araĢtırılması, çevirisi, yayınlanması 2. döneme aittir. Bizim

(22)

6

konumuz sadece 2. ve 3. dönemle iliĢkilidir. Batı‘nın Türk dünyasına ilgisinin güçlenmesi ile Türkoloji‘nin ikinci dönemi baĢlıyor.

Eski Türk yazıtları hakkında ilk bilgiyi Arap âlimi Alâeddin Ata Melik Cüveyni vermiĢtir. XIII. yy.‘da iki kez Moğolistan‘a seyahat etmiĢ bilgin ilk kez 1260 yılında yazmıĢ olduğu ―Tarih-i CihangüĢa‖ adlı eserinde Türk yazıtları hakkında bilgiler vermektedir.

Eski Türk abidelerinin ikinci büyük kolunu oluĢturan Uygur yazıtlarının dinȋ içerikli eski Uygurca metinlerinin araĢtırılması XIX. yy.‘ın baĢlarına aittir. XX. yy.‘ın ilk yıllarında düzenlenen seferler ve Doğu Türkistan‘da çok sayıda Uygur abideleri bulunduktan sonra Türkoloji‘ye yeni bir kol – Uygur dilbiliminin esası- eklendi. XX. yy.‘ın ortalarından itibaren bu alandaki araĢtırmalar daha somut bir düzeyde geliĢmeye baĢlamıĢtır. Rusya, Almanya ve Ġngiltere Bilimler Akademisinin farklı zamanlarda düzenledikleri bilimsel keĢif sonucu bulunan anıtlar, tetkik olunurken Uygurların bu yazıları Ġslami dönemden önce ortaya koydukları anlaĢılmıĢtır.

XX. yy.‘ın baĢlarında dünyanın pek çok yerinde Türkoloji araĢtırmaları merkezi faaliyete baĢlamıĢtır. Bu merkezlerde Genel Türk yazıtlarını inceleme sırasında eski Uygur metinleri de araĢtırmacıların ilgi odağı olmuĢtur. Bu alan ile ilgili ilk adımlar ve önemli bilimsel araĢtırmalar, Rusya bilim adamları tarafından yapılmıĢtır. Uygurların tarihini, kültürünü öğrenmek için oluĢturulan Uluslararası Komite ve St. Petersburg Bilimler Akademisi bünyesinde temeli atılan Rusya Ģubesi eski Uygur abidelerinin toplanması, yayını, çevirisi alanında büyük baĢarılar elde etmiĢtir. Bu alandaki ilk çalıĢma Türk Lehçelerinin gramer yapısı, dil kültürü, etnografyası, kültürel mirası hakkında bilimsel araĢtırmalar yapan Mirza Kazım Bek‘e aittir. O, Uygurlar hakkında, onların yazı dili, günümüze kadar gelen edebȋ mirası hakkında Rusya‘da ilk bilimsel eser yazan bilim adamıdır. Rus Türkologlarından N. P. Prejevalski, N. V. Pevtsov, Ġ. Pozdneev, V. Ġ. Roborovski, P. K. Kozlov, D. A. Klements, S. F. Oldenburg ve baĢkaları Uygur yazıtlarının toplanması ve yayımlanmasında büyük baĢarılar elde etmiĢlerdir. Doğu Türkistan‘da bulunan yazıların yayını, transkripsiyon ve tercüme edilmesi, abidelerin fonetik ve gramer yapısı, sözcük katının araĢtırılmasına dair Rus Türkologlarından N. A. Baskakov‘un (Vvedeniye v Ġzuçeniy Tyurkskih Yazıkov), V. V. Bartold‘un (Ġstoriya Kulturnoy Jizni Turkestana), V. V. Radloff‘un, A. K. Borovkov‘un, A. N. Kononov‘un (Rusya‘da Türk Lehçelerinin AraĢtırılması Tarihi), S. G. KlyaĢtornı‘nın, L. Y. TurguĢeva‘nın, A. T. Kaydarov‘un, L. V. Dmitriyeva‘nın, S. Y. Malov‘un, V. G. Kondratyev‘in ve baĢkalarının değerli bilimsel

(23)

7

çalıĢmaları vardır. Bu alanda yapılan araĢtırmalar son dönemlerde daha da çoğalmıĢ ve somutlaĢmıĢtır. L. Y. TurguĢeva‘nın 1970-1980 yıllarında yayımladığı üç bilimsel eserinde ve makalesinde eski Uygur Ģiirinin poetiği ve eski Türk Ģiirinin içerik ve biçimleri yorumlanmıĢtır (TurguĢeva, 1973, S. 235-237). 1969 yılında Leningrad‘da umumi akademik kadro tarafından Eski Türk Dili Sözlüğü (DTS) hazırlanmıĢtır.

Genel olarak, eski Uygur yazılı abidelerinin, özellikle Uygur devlet belgelerinin, dinî seciyyeli metinlerin, kiĢisel nitelik taĢıyan metinlerin tetkik edilmesinde V. V. Radloff‘un büyük rolü vardır. 1899 yılında V. V. Radloff D. A. Klements‘in elde ettiği iki dinî içerikli belgeyi ve 1905-1906 yıllarında ise A. Grünvedel tarafından toplanılmıĢ Uygur devlet belgelerinin bir kısmını çıkarmıĢtır. 1909 yılından baĢlayarak V. V. Radloff Uygur yazıtlarını sürekli olarak yayınlatmaya baĢlamıĢtır. Doğu Türkistan‘dan çok sayıda Manihey, Budizm ve Hıristiyan dini seciyeli metinler de bulunmuĢtur. 1909 yılında V. V. Radloff Maniheizm‘e olumlu bakıĢı teĢvik eden ―Huastuanift‖ abidesinin bir bölümünü (ST. Petersburg nüshasını) yayımlamıĢtır. Sonrasında V. V. Radloff‘un bu yönde yazdığı birkaç eseri de yayımlanmıĢtır. Bu eserlerde dilbilimci bazı Uygur metinlerinin transkripsiyon ve çevirisini vermiĢ, onların sesbilimsel yorumlanmasına çalıĢmıĢ, metinlerin yazılma tarihi, dil yapısı hakkında kendi görüĢünü ileri sürmüĢtür. Rusya‘da Türkoloji, özellikle de, Uygur yazıtlarının tetkiki ile ilgili araĢtırmalar II. Dünya savaĢından sonra daha da artmıĢ, değerli bilimsel eserler yazılmıĢtır. Bu alanda yapılan bilimsel araĢtırmalar, yazılan bilimsel, sanatsal, tarihȋ-kronolojik eserler, sadece yazıtların transkripsiyon ve çevirisini, anıtların mensup olduğu ulusların kültürel ve siyasi tarihini, alfabe ve dil kökenine ait meseleleri değil, hem de ayrı ayrı yazıtların dilinde yaĢayan eski Türk dilinin yapısı, fonetik, kelime varlığı, dilbilgisi özelliklerini de kapsamaktadır. Rus bilim adamı S. G. KlyaĢtornıy dinȋ metinlerin yanı sıra her tarzda yazılan “Eski Uygur Yazıtları‘nın Doğu Türkistan‘ın, Merkezi ve Orta Asya‘nın tarihinin tetkikinde büyük rolü‖ olduğunu yazar (KlyaĢtornıy, 1964, s. 78-100). D. M. Nasilov Uygur metinlerinin tarihî önemine değinerek, çeĢitli konularda yazılan Uygurca metinlerin sadece Uygur edebî dilinin öğrenilmesinde değil, hem de genel olarak Türklerin kültür tarihinin tetkikinde büyük önem arz ettiğini ifade eder (Nasilov, 1963, s. 76).

Genellikle, Türkoloji adı anıldığı zaman öncelikle akla Rusya ve Rus Türkologları gelmektedir. Ruslar kendileri Türkoloji ile bir bilim olarak uğraĢmasalar da, Rusya uzun süre Türkoloji araĢtırmaların merkezi olmuĢtur. Avrupalıların Türklere ilgisi Rusya‘dan

(24)

8

sonra baĢlamıĢtır. Bu ilgi XVIII. yy.‘ın ilk yarısında o kadar verimli olmasa da ikinci yarısında yeterli sınıra ulaĢmıĢtır. Batı‘nın Türk dünyasına ilgisi Rusya‘yı da seferber etmiĢtir. Her ne kadar bu paradoksal olsa da, Rusya giderek Batı‘nın Türk dünyasına ilgisini kendi siyasi amaçlarına göre yönlendirmiĢtir. Rusya‘yı buna sevk eden sebepler Ģunlardır:

-Batının kendi ―Doğu Politikası‖nı Rusya aracılığıyla gerçekleĢtirmesi karĢılığında ona (Rusya‘ya) belirli yetki vermesi;

-Rusya‘nın, özellikle I. Petrov döneminden baĢlayarak imparatorluk çıkarlarının güçlenmesi, Doğu‘ya doğru daha büyük hızla yayılması;

-Türk dünyasının askerî-siyasi durgunluğu vb.

Batı‘nın Rusya aracılığıyla Doğu‘ya müdahalesi belli bir akademik nitelik taĢımaktadır. Sibirya‘ya biri diğerinin ardından etnograflar, Hıristiyan misyonerleri göndermiĢlerdi. Rusya ile savaĢta esir düĢenler de Sibirya‘ya sürgün edilmiĢtir. Bu sürgünlerin gerçek amacı, Sibirya‘yı yaĢanabilir bir coğrafya haline dönüĢtürmekti. Bu bağlamda esir subaylardan F. Ġ. Tabbert Strahlenberg Altayistik biliminin temelini attı. Strahlenberg; Türk, Moğol ve Tunguz-Mançu halklarının genetik akrabalığı konusundaki ünlü teorisini ileri sürmekle hem Türkoloji‘ye ilgi yarattı, hem de Türkoloji araĢtırmalarının yeni faaliyet alanını geniĢletmiĢ oldu. V. V. Bartold, XIX. yy.‘da oryantalizm dâhil Türkoloji alanında Rusya‘nın baĢarılarının Batı Avrupa‘dan büyük olduğunu yazar. Formal açıdan bu önerme doğrudur fakat dikkat edilirse, Rusya‘da çalıĢan Ģarkiyatçıların çoğu Batı Avrupa‘dan gelir. Rusya, Türk dünyası ile doğrudan ilgili olduğundan incelemelerini yerinde yapar, eserlerini Rusya‘nın bilim, kültür merkezlerinde çıkarır. Rusya Bilimler Akademisi, Coğrafya Cemiyeti ve diğer çeĢitli bilimsel merkezlere üye olanlar, bilimsel-entelektüel düzeyde etkinliğini kanıtlamıĢ kabul edilirler. Aynı zamanda Rusya aracılığıyla, yani Batı Avrupa‘nın etkisi sonucunda, Türkler arasından da büyük Türkologlar, Ģarkiyatçılar yetiĢmeye baĢlar.

Türkoloji‘nin ikinci dönemi esasen yazılı anıtlar üzerinde yoğunlaĢır. XIX. yy.‘ın ilk yarısında Rusya‘da Türkoloji merkez olarak en önemlisi Moskova, St. Petersburg ve Kazan üniversiteleridir. XIX. yy.‘ın 70‘li yıllarından itibaren Rusya‘da Türkoloji araĢtırmalarını Altay dilbilimcisi V. ġott‘un öğrencisi V. V. Radloff (1837-1918) yönetmiĢtir. Berlin Üniversitesi‘ni bitirdikten sonra Altay dillerini doğrudan öğrenmek için

(25)

9

Rusya‘ya gelmiĢtir. M. Kazım Bey‘den sonraki yaklaĢık yarım asırlık bir döneme ―Radloff Dönemi‖ denmektedir. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢlarında Türkoloji alanındaki büyük araĢtırmacıların (P. M. Melioranskiy, V. V. Bartold, S. Y. Malov ve B. ) hemen hemen tamamı V. V. Radloff‘un öğrencileri sayılabilir. Türkoloji tarihinin bu döneminde ilgi çeken olaylar Ģunlardır: Altay teorisinin ortaya çıkması, tarihȋ-karĢılaĢtırmalı metodun uygulanması, akademik dil bilgisinin oluĢturulması, eski Türk (Run) yazılarının okunması. Bu faaliyetler Altay teorisi çalıĢmalarının devamını, yükseliĢini ve sonraki dönemde farklı perspektifler geliĢtirmesinde faydalı oldu. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢlarında artık Türkoloji‘nin tarihinin üçüncü dönemi baĢlar. Bu dönemin önemli özellikleri aĢağıdakilerdir:

1. Türkoloji‘nin bir bilim olarak yükselmesi, zengin kaynaklara, mükemmel araĢtırma yöntemlerine sahip olması;

2. Türk toplulukları arasında Türkçülük düĢüncesinin güçlenmesi;

3. Milli Türkoloji merkezlerinin açılması ve özel Türkoloji ile doğrudan ilgilenen bilim adamlarının yetiĢmesi.

XIX. yy.‘da Türkoloji‘nin çalıĢma merkezine dönmüĢ Rusya‘da XX. yy.‘ın 20‘li yıllarında komünizm ideolojisinin galibiyetiyle millȋ Türkçülük düĢüncesine karĢı savaĢ baĢlamıĢtır. XIX. yy.‘ın sonlarına doğru Rusya‘da özelde Türkoloji,genelde ―Oryantalizm‖ misyonerlik pratiği sınırlarını aĢarak çeĢitli bilimsel teorik mülahazalarla, sorunlarla zengin bir tefekkür faaliyeti kapsamına girer, bundan sonra gelen ―Sovyet Türkolojisi‖, özellikle, 20‘li ve 30‘lu yıllarda bu geleneği devam ettirir. Bu dönemin Rus Türkolojisinin ana çizgisi bilimsel-teorik düĢünme, ilgi alanı ise XX. yy.‘ın baĢlarında oluĢan V. V. Bartold, V. A. Gordlevskiy, A. N. Samoyloviç, A. Y. Krımskiy, N. Ġ. AĢmarin, S. Y. Malov gibi bilim adamlarının araĢtırmaları ile temsil edilir. Genel Türkoloji kapsamında araĢtırma yapan bu Türkologlar, eserlerinde aynı zamanda dil, edebiyat ve tarih konularını kapsadıkları için her zaman bir farklılık göstermiĢlerdir. Fakat bu dönemden baĢlayarak Türkoloji, esasen, Türk Lehçelerinin sorunlarını daha çok tercih etmeye baĢlamıĢtır. Bu alanda da belli değiĢimlerin olduğu görülmektedir:

1. Modern Dil Konuları; 2. Dil Tarihi Konuları; 3. Diyalektoloji Meseleleri;

(26)

10

Sovyet döneminde Türkoloji, çağdaĢ dil konuları olan çeĢitli Türk Lehçelerinin gramerleri, karĢılaĢtırmalı dilbilgisi, uslup meseleleri, çeĢitli nitelikteki sözlükleri içermektedir.

Bu dönem Rus Türkolojisinde çeĢitli Türk Lehçelerinin akademik dilbilgisi kitaplarının yazılması ve basılması Türk Lehçelerinin araĢtırılmasında büyük bir devrim idi. Bu gramerlerin bilimsel-yöntemsel tarafları artık belirtildiği gibi, Kazım Bek‘in ―Genel Gramer‖ine dayansa da burada karĢılaĢtırmalı-tarih metodunun imkânlarından daha çok kullanıldığını görmek gerekir. Aynı zamanda, Sovyet döneminde özellikle 30‘lu 50‘li yıllarda yazılmıĢ Türk gramer kitaplarında oldukça zengin dil olguları kullanılmıĢ, bu zamana kadar görülmemiĢ ölçüde açıklayıcı malzeme sergilenmiĢtir. Bununla birlikte ―Sovyet Türkolojisi‖nde 50‘li yıllardan itibaren tarihî-karĢılaĢtırmalı metodun imkânları kısıtlandığından Türk dilbilgisinin öğrenimi tekrar güçlenmiĢ, aslında ―çeĢitli‖ dillerin aynı dilbilgisi oluĢmaya baĢlamıĢtır. Sonuç olarak Sovyet ideolojisi ve millȋ siyaseti Türk Lehçelerini ve halkını ne kadar küçük parçalara ayırsa da bu gramerlerin mantığı onları birleĢtirmiĢtir.

Sovyet döneminde Türk Lehçelerinin karĢılaĢtırmalı grameri alanında da belli çalıĢmalar yapılmıĢtır. Özellikle 50. yıllarda SSCB Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü Türk Masası‘nın hazırladığı ―Tetkikler‖ bu açıdan dikkat çekicidir. Ardından A. N. Kononov, A. M. ġerbak, B. A. Serebrennikov, M. Ö. TeniĢev, K. M. Musayev, N. Z. Hacıyeva, N. A. Baskakov bu alanda bugün bile önemini kaybetmemiĢ, hatta bazı durumlarda birinci derece kaynak sayılacak eserler yazmıĢlardır. Bu Türkologların ve onların yaptıkları çalıĢmaların etkisi ile Türkçe konuĢan cumhuriyetlerde millȋ kadrolar hazırlanmıĢtır.

Rus Türkolojisi‘nde dil ve tarih konusunda hem geniĢ -genelde Türk Lehçeleri tarihi- hem de dar ölçekte geliĢmeler olmuĢtur. Genel tarih olarak Türk yazıtları incelenmiĢ (özellikle S. Y. Malov) ve bu araĢtırmalarda formal metin tahlilinden dıĢarı çıkılmamıĢtır. Sovyet Türkolojisi‘nin (özellikle N. A. Baskakov) hem Türkçülük ideolojisine, hem de Türkoloji‘ye en büyük darbesi, her bir Türk dili veya Lehçesi için ayrıca bir ―köken‖, her Türk toplumu için ayrı bir ―genesis‖ üzerinde düĢünmesini engelleyen ―yöntem‖i iĢleyip hazırlamasıdır.

Rus Türkolojisi, 1930‘lu yıllardan önce daha çok Genel Türkoloji prensipleriyle çalıĢsa da, ikinci aĢamada yani 30‘lu yıllardan sonra dikkati ayrı ayrı Türk Lehçeleri üzerine çevirmiĢ, her bir Türk dilinin ayrı bir dil bilgisi, tarihi ve diyalektolojisinin hazırlanmasını ön plana

(27)

11

çıkarmıĢtır. Genel Türkoloji kurallarına dayanmak ise 1960‘ların sonu 1970‘lerin baĢlarına kadar daha zor olmuĢtur.

Rus Türkolojisi‘nde genel Türkoloji konularından söz edilse de özel Türkoloji‘de ayrı ayrı Türk Lehçeleri ve Türkiye Türkçesinin grameri detaylı incelenmiĢtir. Bu çalıĢmalarda bilimsel prensibin yanı sıra siyasi prensip de gözlemleniyordu. Çarlık Rusyası ile Osmanlı Ġmparatorluğu arasındaki iliĢkilerin SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti‘ni karĢılaĢtırdığımızda daha sıcak olduğunu görürüz. Bu sebeple Çarlık Rusyası döneminde Türkiye Türkçesi üzerinde yapılan araĢtırmaların daha çok objektif olduğu söylenebilir. Bu çalıĢmalarda bilimsellik ilkesi daha çok gözlemlenmiĢtir.

AraĢtırmamızın ana konusu Rus Türkolojisi‘nin geliĢim evreleri, sahası ve Rus Türkologların yaptıkları çalıĢmalardır. Ayrıca Rus Türkolojisi‘nin tarihî ve siyasi yönleri de incelememizin kapsama alanında olacaktır.

O hâlde bu konudaki tarihȋ prensip nedir? Bütün milletler, kendi geçmiĢini öğrenmek, bilmek ve anlatmak ister. Ruslar da kendi tarihlerini incelerken Rusya‘da yaĢayan Türk topluluklarının tarihini bilmeli olduklarını anlar. Aslında Ruslar Türklerin tarihini öğrenmeye o kadar da meraklı değildi. Sadece onlar bununla ȃdeta Rusya‘nın tarihini öğrenmiĢ olacaklardı. Rusya‘da yaĢayan Türkler Rusya‘nın bir parçası konumunda olunca bu bir zorunluluk oluĢturmaktaydı. Ġkinci neden daha çok siyasi bir nitelik taĢıyordu. Çünkü imparatorluğun bünyesinde bulunan halkların tarihini, dilini öğrenerek onları daha fazla boyunduruk altında tutmak için gerekli bir vasıtadır.

Rusya‘da Türkoloji‘nin büyük hızla geliĢmesi XIX. yy.‘ın baĢlarında Türk Runik yazısının öğrenilmesi ile baĢlar. O halde sorulması gereken soru ―Ruslar Türklerin bu alfabesine neden bu kadar ilgi gösterdiler? Bu sevgiden mi kaynaklanmaktaydı?‖ Türk yazıtları bulunduğunda bir sıra halklar buna sahiplenmek istedi. Hatta Almanlar, Ġngilizler, Ruslar, Fransızlar, hatta sonraları Japonlar da Merkezi Asya‘ya özel seferler düzenlediler. Amaç hiç de Türklerin alfabesini bulup tanıtmak değildi elbette. Amaç, herkesin bu alfabeye sahip çıkmak istemesiydi. Türklere aitliği Ģüphe doğurmayan yazıtların yöntemsel açıdan daha iyi etnoloji bilimler tarafından ―asimilasyon‖ olguları da az olmamıĢtır. Söz gelimi, XIX. yy. boyunca Avrupalılar eski Türk (Run) yazılı anıtların tarihî yazarlığında iddialarda bulunuyorlardı. Sadece XIX. yy‘ın sonlarında eski Türk (Run) yazısının sırrı, V. Thomsen tarafından çözümlendikten sonra yapıtların tamamen Türklere aitliği açığa çıkmıĢ oldu. Thomsen‘in yazıtlarda Türk sözlerini bulması onları susturmuĢtur. Yazıtların Türk yazıtları

(28)

12

olduğu kanıtlandıktan sonra Rusya bu abidelere sahip çıkmıĢtır. Çünkü bu dönemlerde Osmanlı hariç tüm Türk toprakları Çarlık Rusyası‘nın sınırları içerisindeydi.

Türkoloji‘nin birtakım sorunları, siyasi-ideolojik bir karaktere sahip olup bazı siyasi amaçlardan kaynaklanmaktadır. Söz gelimi, bazı anlarda ―Türk halkları‖ ifadesinin kullanılmasına öncelik verilmesi bunun sonucudur. Bu demektir ki, Türk topluluklarını birleĢtiren genel etnik kökeni değil, dil birliğidir. Oysa Germen, Roman, Slav, Ġran, Arap, Kafkas halkları gibi Türkler de hem dil (glottogenezis), hem de etnik (etnogenezis) açıdan aynı kökten ve kaynaktan gelmiĢtir. Türkologların ideolojik kontrol altında tutulması, ulusal Türkolog uzmanların yetiĢmesi için ortamın sınırlandırılması, Türkoloji yayımlarının olabildiğince önünün alınması neredeyse bütün tarih boyunca gözlemlenmiĢtir.

Batı Avrupa Türkologları, Türklere ―uzak olmaları‖ sebebiyle daha çok diplomatik veya kültürel bir çerçeveden bakmaktadırlar. Rus Türkologları ise daha açık siyasi-ideolojik, emperyalist pozisyonlarda olmuĢtur. 30‘lu yıllardan itibaren Rus (Sovyet) Türkolojisi kalkınmakta olan millȋ Türkoloji‘yi büsbütün tahrip etmek ister. Bunun en yadsınamaz ve en trajik-olgusu 1926 yılında Bakü‘de düzenlenen I. Türkoloji Kurultayı‘na katılan hemen hemen bütün Türk kökenli Sovyet temsilcilerin sonraları birer birer yok edilmesiydi. Türkoloji‘nin bir bilim olarak yasaklanması millȋ düĢünceye ve entelekte karĢı baskının tezahürüydü. Sovyet ideolojisi, uzun yıllar boyunca Türkoloji‘ye izin vermedi. Bunun en açık göstergesi Türkoloji‘nin Sovyet tezahürü 1970 yılında Bakü‘de yayına baĢlayan etkili ve akademik ―Sovyetskaya Tyurkologiya‖ oldu. Bu dergide Genel Türkoloji alanında yayımlanan makalelerin mutlak çoğunluğu dilbilim, az bir kısmı ise etnografya veya folklora ithaf ediliyordu. Türkler için ulusal, siyasi ve ideolojik mesele oluĢturacak hiçbir yazıya ―Sovyetskaya Tyurkologiya‖da yer verilmedi.

Rus Türkolojisi genellikle iki Ģekilde tezahür etmiĢtir:

1. Klasik Rus Türkolojisi: Klasik Türkoloji Radloff‘tan baĢlar Malov‘a kadar devam eder.

Klasik Türkologlar, konuya ve sorunun çözümüne sırf bilimsel açıdan yanaĢıyordu. Onlar için dil, etnik konular arka plandadır. Temel amaç metinlerin çevirisi, yayımlanmasıdır. Ġkinci planda ise Türkçenin dil özellikleri araĢtırılması idi.

2. Malov Sonrası Klasik Türkoloji: Çok baĢarılı olduğu söylenemez. Türkoloji‘nin bu dönemine Genel Türkoloji denmiĢtir. Bu dönemdeki Türkologlar kendilerine kadar

(29)

13

bulunmuĢ, çalıĢılmıĢ, öğrenilmiĢ malzemelerin dil özelliklerini araĢtırmıĢ, Türk Lehçelerini karĢılaĢtırmalı Ģekilde ayrı ayrılıkta tetkik etmiĢler.

Genellikle Türkoloji biliminin yöntem sorunları iki düzeyde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi dıĢ veya uluslararası, ikincisi ise iç veya millȋ temeldir. Her ikisinin ciddi bir tarihsel temeli vardır.

1950 yılına kadar olan Rus Türkolojisi Türklere, onların dillerine karĢı daha objektif ve gerçekte önemli bir katkıda bulunmaktadır. Çünkü geçen yy.‘ın 50‘li yıllarından sonra artık siyasi hırslar öne çıkmaktadır. Bu siyasi çıkarlar bilimsel olgulara nesnel yaklaĢımı önlemektedir. Bu, Türkiye Türkçesinin SSCB‘de öğrenilmesinde de kendini daha ciddi bir boyutta göstermiĢtir.

XX. yy.‘ın sonlarına doğru Türkiye, Türkoloji çalıĢmalarının doğal merkezi hȃline gelmiĢtir. Bu dönemde seri bir Ģekilde Türkoloji kongreleri, toplantıları yapılmaya baĢlanmıĢ, etkisi tüm Türk dünyasında hissedilmiĢtir. Türkiye, Türk dünyasının merkezi veya koordinatörü olma görevini edinmiĢ, bu görevi layıkıyla yerine getirmiĢtir. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢından itibaren Türk dünyasını tamamen kuĢatan Türkçülük düĢüncesi, Türk devletleri içerisinde sadece Türkiye Cumhuriyeti‘nde siyasi-ideolojik evrim imkânına sahip olmuĢtur.

1.7.1. Rusya’da Türkoloji’nin Tarihȋ GeliĢimi

Rusların Türklerle teması ve Türkçeye olan ilgisi çok eskilere, orta çağın sonlarına kadar uzanmaktadır. Gerek Rus destanlarında, gerekse de tarih kitaplarında Hazarların, Peçeneklerin, Tatarların, Ġskitlerin ve diğer Türk topluluklarının yaĢayıĢını, komĢularla ve aynı zamanda Ruslarla olan savaĢlarını görebiliriz. Söz gelimi, XII. yy.‘a ait ―Slovo o Polku Ġgoreve‖ destanında (Ġgor Polku Destanı) çok sayıda Türkçe kelime bulunmaktadır. AraĢtırmacılara göre destandaki bu sözler, Oğuz-Kıpçak dil grubuna aittir (Baskakov, 1985, S. 208). Diğer eser ise Rus tarihçisi Andrey Ġvanoviç Lızlov‘un 1692 yılında yazdığı ―Skifskaya Ġstoriya‖ (Ġskit Tarihi) kitabıdır (Lızlov, 1990, S. 2). Eserde Tatar ve Moğolların Ruslarla yaptıkları savaĢ ve Rusya‘da uzun süre devam eden Tatar - Moğol istilaları anlatılmaktadır. Uzun süre devam eden bu savaĢ ve komĢuluk iliĢkilerinden sonra Rusçaya çok sayıda Türkçe, Tatarca, Moğolcadan kelimeler girmiĢtir.

(30)

14

Doğu Slavların Türk boyları ile teması çok erken bir döneme -IX. yy.‘ın öncesine-dayanmaktadır. Türk kabileleri ile komĢu yaĢayan Kiev Rusyası, özellikle XIII.-XV. yy.‘larda Moğol istilası sırasında Altınordu ile iliĢkilerini düzeltmek için Türk dili üzerine yapılan çalıĢmaları güçlendirdi. Bu dönemde resmȋ Türk, Kazan Tatar ve Kırım Tatar dili çevirmenleri ortaya çıkar. Türkçe kelimelerin diğer yabancı kelimeler dizisindeki yeri ile yorumlanmıĢ metinler görülmeye baĢlar. Bütün bunlar Türk tarihine, etnografyasına ve diline olan ilgiyi çoğaltmıĢ özellikle Rusya‘da Türkoloji çalıĢmalarının artmasına katkıda bulunmuĢtur. XV.-XVI. yy.‘larda ve sonrasında Batı ve aynı zamanda Ruslar Osmanlı imparatorluğu ve Osmanlıcayı öğrenmeye baĢlamıĢtır. Bunun arka planında çok eskiye dayanan siyasi iliĢkiler ve savaĢlar vardır. Batı Avrupa‘nın Türklerle tanıĢması XI.-XIII. yy.‘larda Bizans ve Haçlıların Selçuklu Türklerine karĢı mücadelesi zamanına tesadüf eder. XV. ve XVI. yy.‘larda Türk esaretinde olan birçok Avrupalı esirler dönerken Osmanlı hakkında fikirlerini söylemiĢ ve Osmanlıya merak daha da artmıĢtır. XVII.-XVIII. yy.‘larda Batı ġarkiyatı‘nda Türkoloji‘nin esas amacı Osmanlı devletinin siyasi ve askerȋ gücünün temelini öğrenmek olmuĢtuR. Avrupa‘da Türkoloji çalıĢmalarının temelinde Türkçenin araĢtırılması vardır. 1533 yılında ilk yazma lügat, 1612 yılında Jerome Megizera tarafından ilk basılı gramer kitabı yayımlamıĢtır. Türk dili (Türkiye Türkçesi), özellikle de F. Meninskogo‘nun gramer ve lügati XVIII. -XIX. yy.‘larda Batı ve Rusya‘da Türkoloji çalıĢmalarının hızlanmasına yol açar. 1795 yılında Paris‘te dünyada ilk büyük okul olan ve Türk Lehçelerini de öğreten ―YaĢayan Doğu Dilleri Okulu‖ (L‘école Des Langues Orienteles Vivantes) açıldı. Rusya‘da ise Türkoloji‘ningeliĢimi XVIII. yy.‘ın ikinci yarısına tesadüf ediyor. Türklerle Rusların coğrafi komĢulukları ve tarihsel iliĢkileri Türk Lehçelerinin ve diyalektlerinin Rusya‘da araĢtırılmasına sebep olmuĢtur. Neredeyse her Türk Lehçesi, diyalekt ve ağızı incelenerek kitaplar, monografiler, makaleler yazılmıĢtır. Rusya‘da Türkoloji I. Petro döneminde önem kazanmaya baĢladı. XIX. yy.‘dan itibaren ise Türkoloji bir filolojik ve bağımsız bir disiplin olarak yeniden Ģekillenir. Orhun- Yenisey Runik yazıtlarının bulunması, Thomsen ve Radloff tarafından deĢifre edilmesi bu alana büyük baĢarılar kazandırır ve Türkoloji‘nin araĢtırma alanlarını daha da geniĢletir. Özellikle de karĢılaĢtırmalı ve karĢılaĢtırmalı-tarihî yöntemle yapılan incelemeler bundan sonra olmuĢtur.

I. Petrov‘a kadar Sibirya‘nın keĢfedilmesi için sistematik çalıĢmalar yapılmıĢtır. 1725 yılında St. Petersburg Bilimler Akademisi‘nin kurulmasından sonra ise Türk Lehçelerinin malzemelerinin toplanması, sistematik hale gelmiĢtir. Ġlk yıllarda Türk dilinin pratik olarak

(31)

15

öğretilmesi ve bu dili bilen çevirmenlerin yetiĢtirilmesi için bazı kararlar alınmıĢtır. Rus Çarı‘nın dıĢ politikasının bir parçası olan Türkçe (Tatarca), Farsça ve Arapça bilen çevirmenlerin yetiĢmesi için 1716- 1724 yıllarında yazılı emirler verilmiĢtir (Eren, 1998, s. 83). I. Petrov‘un danıĢmanlığını yapan, Türkçe ve Farsçayı mükemmel bilen Gagavuz asıllı Dmitriy Kantemir, Osmanlı tarihini anlatan 2 ciltlik bir kitap yazmıĢtır. Ayrıca dil alanında ―Tüm Dil ve Lehçelerin KarĢılaĢtırmalı Sözlüğü. ..‖ adlı (1-4.cilt, 1790-1791) baĢka bir kitap da yazılmıĢtır. Sözlük 279 dile ait kelimelerden, ayrıca 19 Türk dil ve Lehçelerinin sözcüklerinden oluĢmuĢ, çok sayıda el yazısı sözlüklerini içermektedır. S. Halfin‘in ―Rus-Tatar Sözlüğü‖ (1785), ―ġam Sözlüğü‖ (1785), anonim el yazısıyla yazılmıĢ, 1785 yılına ait 30 bin kelime içeren ―ÇuvaĢça Sözlüğü‖ vb. kitapları bu dönem Türkçenin öğrenimine büyük katkı sağlamıĢtır. Ayrıca akademisyen P. S. Pallas‘ın 1787 yılında St. Petersburg‘ta yazdığı ―Tüm Dil ve Lehçelerde KarĢılaĢtırmalı Sözlükler‖ eseri de bu alana ait olup Tatar, Nogay, BaĢkurt ve diğer Türk Lehçelerine ait kelimeleri kapsamaktadır. XVIII. yy.‘ın ikinci yarısından itibaren Tatar dilini (Kazan, Astrahan, Moskova, Omsk, Tobolsk) öğreten ortaöğretim okulları eğitime baĢlar. Ġbrahim Halfin‘in ―Alfabe ve Tatar Dilinin Grameri. ..‖ (1809) adlı eseri ve Ġ. Ġ. Giganova‘nın ―Tatar Dilinin Dilbilgisi‖ (1801) adlı kitapları Rusya‘da bu tür ders kitaplarının ilklerini teĢkil etmektedir. Çarlık Rusyası‘nda Bilimler Akademisinin kurulmasıyla Doğu bilimleri ve Türkoloji çalıĢmaları önem kazanmaya baĢlar. GeliĢmiĢ Moskova, Kazan ve Harkov üniversitelerinde ve 1819 yılında yeniden kurulan St. Petersburg Üniversitesinde Doğu Dilleri Fakülteleri açılir. 1828‘de Moskova‘da Doğu Dilleri Enstitüsü, Yakın Doğu Dilleri‘nin öğretimine baĢlar. Rusya‘da ilk orijinal Türk dili kılavuzu da bu dönemde Jozef Julıan Sekowski tarafından yazılir. St. Petersburg Üniversitesinde Türkçe derslerine giren ilk Profesör Senkovskiy‘in bu kılavuzuna paralel olarak St. Petersburg‘da Georges Rhasis‘in Türkçe sözlüğüve Moskova‘da Alehander Hanceri‘nin büyük sözlüğü yayımlanır (Eren, 1998, s. 87).

Rusya‘da Türkoloji‘nin geliĢiminde önemli isimlerden biri de Aleksandr Mirza Kazem-Bek‘tir. Kazım-Bek St. Petersburg‘da üniversiteye fakültenin ilk dekanı olarak atanır. 1839 yılında üniversitede ―Grammatika Turetsko Tatarskogo yazıka‖ (Türkçe-Tatarca Grameri) adlı eseri yazarak Türkoloji‘nin geliĢiminde önemli rol oynar. Bu eser onu bilim âlemine tanıtır ve sonraki dönemlerde yazılacak bir dizi eserlere kaynaklık eder.

XVIII. yy.‘ın sonu XIX. yy.‘ın baĢlarında Türkoloji araĢtırmaların bir kısmı St. Petersburg ve Kazan üniversitelerinde gerçekleĢir. St. Petersburg Üniversitesinde Doğu Dilleri

(32)

16

Fakültesinin dekanı Profesör Anton Osipoviç Muhlinskiy‘in Osmanlı tarihi ve dil üzerine yaptığı araĢtırmaları, ünlü Rus Türkoloğu V. D. Smirnov‘un Osmanlı Tarihi ve Türk toplumunun sosyal yapısı ile ilgili incelemeleri bu alanda yapılmıĢ ilk çalıĢmalardır. Ortaçağ Türkçesi ve Türk el yazmaları konusunda V. D. Smirnov Türkoloji‘de uzmanlaĢmıĢ ve onun bu çalıĢmaları Rusya‘da Türkoloji‘nin temellerinin daha sağlam atılması için bir kaynak olmuĢtur (Eren, 1998, S. 229).

AraĢtırmacıların derinleĢen çalıĢmaları özellikle karĢılaĢtırmalı tarihȋ metot açısından Türkoloji‘yi daha da zenginleĢtirmiĢtır. XIX. yy.‘da Türkoloji‘nin geliĢiminde dinȋ eğitim kurumlarında eğitilen bilim adamlarının faaliyetlerinin (N. Ġ. Ġlminskiy, G. S. Sablukov, E. A. Malov) yanı sıra, Ortodoksluğun manevi misyonu önemli bir rol oynamıĢtır. O. Bötling‘in Yakut dili üzerine yazdığı eseri ―Über die Sprache der Jakuten‖ baĢlığı altında Almanca yayımlanmıĢti. Ayrıca Ġlminskiy, V. Ġ. Verbitskiy, M. A. Nevskiy‘in (Makariya) ―Altay Dilinin Grameri‖ (1869) adlı eseri de Türkoloji‘nin geliĢiminde önemli bir adım olmuĢtuR.

XIX. yy.‘ın ikinci yarısında ismi ulusal ve dünya Türkolojisi‘nde yeni bir ufuk açan V. V. Radloff‘un bilimsel aktivitesi baĢlar. O dönemde yaĢayan Türk Lehçeleri sadece araĢtırılmamıĢ ayrıca sistematik karĢılaĢtırmalı çalıĢmalara da konu olmuĢtuR. Almanya‘da doğan ve Doğu dilleri üzerine eğitim alan W. Radloff, kendisini geliĢtirmek için Rusya‘ya giderek Doğu dilleriyle, özellikle de Ural-Altay dilleriyle meĢgul oluR. Burada Rusçayı öğrendikten sonra St. Petersburg Üniversitesinde sınava girerek lise öğretmenliği diploması alır ve 1859 yılında Batı Sibirya‘nın Barnaul Ģehrinde öğretmenliğe baĢlar. Onun Rusya‘daki hayatı ve bilimsel çalıĢmaları üç dönemi kapsamaktadır:

1) Altay (1859-1871) 2) Kazan (1871-1884)

3) St. Petersburg-Petrograd (1884-1918)

Eski Türk anıtları üzerine yapılan çalıĢmalarda Radloff‘la beraber onun öğrencisi olan ve çalıĢmalarını tamamen dilbilimsel yönde yürüten Türkolog P. M. Melioranski de önemli bir role sahiptir. Rabguzi‘nin ―Kıssas-ı Enbiya‖ adlı el yazmasını ve Sivaslı Burhaneddin Divanı üzerine çalıĢan Melioranskiy toplam 42 bilimsel eser yazmıĢtır. Bunlar Dünya Altın Türkoloji Kütüphanesinde korunmaktadır. P. M. Melioranskiy Rusya‘da Türkoloji‘nin temelini hazırlamıĢ ve ders programında ona yer vermiĢtır. Moğolca ve Türkçe

(33)

17

araĢtırmalarda bulunmuĢ, Kazakçanın gramerini çalıĢmıĢ, Türkoloji‘nin hedeflerini belirtmiĢtır. Ayrıca Türk ağızları ve diyalektlerini de araĢtırarak karĢılaĢtırmalı-tarih yöntemiyle Türk Lehçelerinin gramerini yazmıĢtır (Kononov, 1970, S. 17-22).

Genel olarak Türkoloji tarihine baktığımızda Rusya‘da bilimsel Türklük bilimi çalıĢmaları tarihçesinin XIX. yy.‘ın baĢlarında mevcut Türk Lehçelerinin öğretim merkezleri yani Kazan ve Petersburg üniversitelerinde geliĢtiğini görüyoruz. Kazan Üniversitesinde Türk-Tatar Dili Bölüm BaĢkanı A. K. Kazım-Bek olmuĢtur. Petersburg Üniversitesinde ise Türkçe (Türkiye Türkçesi derslerini) derslerini önce O. Ġ. Senkovskiy, sonra ise A. O. Muhlinskiy, Berezin, V. D. Smirnov, Samoyloviç vermeye baĢlamıĢtır. 1855 yılında Üniversitenin Doğu Dilleri Bölümü (DDB) oluĢturuldu ve Türkçenin öğretim dairesi geniĢletildI. 1919 yılında Üniversitenin Doğu Dilleri Bölümü I. Petrograd Üniversitesi Sosyal Bilimleri Fakültesine bağlandı. 1920 yılında YaĢayan Doğu Dilleri Merkez Enstitüsü Petrograd‘da açıldı. 1944 yılında LDÜ‘nün Doğu Dilleri Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü ile birleĢtirildi. Türkiye Türkçesi ve Özbek Türkçesi dersleri Moskova‘daki Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsünde de faaliyetini sürdürdü. Üniversitenin Türk-Tatar Dili Bölümü 1850 yılında ―Türk Dilinin Grameri‖ adlı kitabın yazarı Türkolog L. E. Lazarev tarafından kurulmutur. XIX. yy.‘ın sonu XX. yy.‘ın baĢlarında Türkoloji‘nin geliĢmesinde baĢlıca katkıları olan F. E. KorĢ, A. E. Krımskiy, V. A. Gordlevskiy gibi dilbilimciler de bu niversitede çalıĢmıĢlardır. Fakat bir süre sonra Lazarev Üniversitesi örnek alınarak 1921-1954 yıllarında yaĢamını sürdüren Moskova ġarkiyat Enstitüsü oluĢturuldu. 1958 yılında ise MDÜ Asya ve Afrika AraĢtırmaları Enstitüsü olarak faaliyetine devam etti. 1926 yılında yapılan Türkoloji Kongresine Bakü ev sahipliği yaptı. Kongreden sonra Türkçenin geliĢimi üzerine yoğun çalıĢmalar yapılmaya baĢlandı; Türk Lehçeleri fonetik sistemine uygun alfabe, terminoloji ve yazı kuralları oluĢturuldu.

Sovyet Türkoloji çalıĢmaların karakteristik bir özelliği de Türk Cumhuriyetleri ve SSCB‘de çok sayıda araĢtırma merkezlerinin açılmasıdır. SSCB‘de Türkolojinin dil problemleri SSCB‘nin Moskova ve Leningrad Ģubelerinde, SSCB Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsünde, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Bilimler Akademisinde, ayrıca SSCB Bilimler Akademisinin Kazan, BaĢkurt ve Dağıstan Ģubelerinde, Karakalpak, Tuva, ÇuvaĢ, Gorno-Altay, Hakas özel araĢtırma enstitülerinde, SSCB Sibirya ve Yakutiya Bilimler Akademisi Tarih, Filoloji ve Felsefe Enstitüsünde, Gürcistan ve Ermenistan Bilimler Akademisi enstitülerinde araĢtırılıyordu.

(34)

18

1.8. Sovyet Türkolojisi’nde Türkiye Türkçesi ÇalıĢmaları

Dünya savaĢlarından sonra siyasi haritadaki değiĢmeler devletlerin birbiri ile mevcut iliĢkilerine de yansıdı. Artık uluslararası iliĢkilerde ve devlet politikalarında ilk sırada bilek gücü değil, rakibinin örf ve âdetini, kültürünü, eğitimini ve medeniyetini öğrenmek ön plandaydı. Bu gücün değerini anlayan Çarlık ve Sovyet Rusyası da ünlü Rus ve dünya dilbilimcilerini etrafına toplayarak ezeli rakibi olan Türk dünyasının sırlarını araĢtırmaya baĢlamıĢtır. Türkoloji‘nin oluĢması ve bugüne kadar baĢarıyla ilerlemesi sırf Sovyetlerde Türklere verilen önemin ve Türkoloji okullarının azmi ile gerçekleĢtirilmiĢtir, denebilir. Bu yolda Rusya (Rus bilim adamları) büyük baĢarılar elde etmiĢ, Türk dili konusunda birçok keĢiflere imza atarak dillerin sınıflandırılmasında Türk dilinin Altay dilleri içerisinde önemli yere sahip olduğunu göstermiĢtir. I Petrov‘un XVIII. yy.‘da miras bıraktığı Türk bilim araĢtırmaları ilmi (Türklük Bilimi) Sovyet Rusyasında büyük önem kazanarak çeĢitli kollara ayrılmıĢtır. Aslında bu ayrılmanın nedeni Sovyetler Birliği‘nin çok büyük bir coğrafyayı kapsamasıydı. Ġdarecilik merkezden yürütülse de çok kısa bir sürede Birliğin ayrı ayrı Ģehirlerinde farklı düĢünceler, farklı yollar çizildi ve birbirinden seçilen bu fikirler, etrafına aynı fikirde olan bilim adamlarını topladı. Sovyetler Birliği‘nde Rus Türkoloji mektepleri oluĢmaya baĢladı.

Sovyet Türkolojisi kullandığı yeni metodolojik yöntemlerle Ekim Devrimi öncesi Türkoloji‘den ayrılsa da eskiye dayanan ġarkiyat‘ın en iyi geleneklerini de korumaktaydI. Bu geleneğin devam ettirilmesi ve yeni Türkoloji‘nin kurulmasında çalıĢmalarına Rusya devrim öncesinden baĢlamıĢ ve Sovyet döneminde de devam eden Smirnov, V. A. Bogorodiskiy, Samoyloviç, S. E. Malov, N. Ġ AĢmarin, Krımskiy, P. A. Falev, Gordlevskiy gibi bilim adamları önemli role sahiptirler.

Türkoloji için önemli kaynaklar V. Thomsen (1893) ve V. V Radloff (1894) tarafından ilk okunan Uygur yazı kaynakları ve Orhon Yazıtları‘dır. Türk boylarının toplanması ve onlar hakkında ilk sistemli bilgi ise KâĢgarlı Mahmut‘a aittir. Ruslardan önce Batı Avrupa‘nın Türklerle tanıĢması XI-XIII. yy.‘larda Bizans ve Haçlıların Selçuklu Türklerine karĢı mücadelesi dönemine denk geliyor. Onların Türklere karĢı bu ilgisi, özellikle Ġstanbul‘un Osmanlı Türkleri tarafından fethi (1453) ve Avrupa‘yı bekleyen bir baĢka iĢgal tehdidi sonrası artmıĢtı. Avrupa‘da Bizans ve Yunan tarihçileri (George Pahimer, John VI Kantakouzenos, Nikifor Grigera, Dukas, Georgios Frantzis, Laonikos Halkokondiles, Mikhail Kritovul) Anadolu Selçuklu Devleti ve Türk devletinin erken tarihi hakkında bir

(35)

19

dizi bilgiler bırakmıĢlardı. XVII-XVIII. yy.‘larda Batı ġarkiyatı‘nda Türkoloji‘nin esas kaynağı Osmanlı devletinin siyasi ve askerȋ gücünün temelini öğrenmekti. Bu istikametteki Türkçenin araĢtırılması Türkoloji çalıĢmalarının önünde geliyordu. 1533 yılında elle yazılmıĢ ilk lügat (kılavuz), 1612 yılında ise G. Megizera tarafından ilk basılı gramer kitabı yayımlandı. Türk dili (Türkiye Türkçesi), özellikle de F. Meninskogo‘nun gramer ve lügâti XVIII-XIX. yy.‘larda Batı ve Rusya‘da Türkoloji çalıĢmalarının hızlanmasına yol açtı. Rusya‘da ise Türkoloji‘nin yayılması XVIII. yy.‘ın 2. yarısına tekabül etti. (S. Halfin, Ġ. Giganov). O zamana kadar Türkçe eserlere Rus dilli eser ve yazılarda (―GeçmiĢ Yıllar Masalı‖, ―Konstantinopolis‘in Öyküsü‖, ―Ġskit Tarihi‖ Andrey Lızlov) karĢılaĢıyoruz. XIX. yy.‘ın ortalarına kadar Türkoloji Türk Lehçeleri, edebȋ ve tarihȋ anıtlar, kısmen munistik, etnografya ve Türkçe konuĢan halkların folklorunu inceleyen bir bilim dalı olarak geliĢti (H. D. Fren, O. I. Senkovski, A. K. Kazembek, A. O. Muchlinski, O. Bёtlingk, L. Z. Budagov, S. Melioranski, F. E. KorĢ). 1863 yılında Petersburg Üniversitesi Doğu Dilleri Fakültesinin Doğu Tarihi Bölümü açıldıktan sonra Türkoloji bilimi, Türk topluluklarının tarihinin öğretilmesine de baĢladı (V. V. Grigoryev, S. Savelyev, N. Y. Biçurin, V. G. Tizengauzen, V. V. Velyaminov-Zernov, N. V. Hanykov, I. Berezin, V. Smirnov, N. I. Veselovski).

1926 yılında Bakü, Sovyet Türkolojisi ve onun geliĢim yollarını belirlemek için büyük bir öneme sahip olan Türkoloji Kongresi‘ne ev sahipliği yaptı. Türk Lehçeleri fonetik sistemine uygun alfabe, terminoloji ve yazı kuralları oluĢturuldu. 1920‘li yıllarda Sovyet bilim adamlarından N. F. Yakovlev, L. Ġ. Zhirkov, Samoyloviç, B. V. Çobanzâde, E. D. Polivanov, A. A. Palmbahov, A. M. Sukhotin, K. K. Yudanin ve kongreye katılan diğer dilbilimciler SSCB‘deki Türk Lehçeleri için yeni alfabe ve orfografi bilimsel temel bilgilerini geliĢtirdi. Bu dönemde ve daha sonra az veya hiç öğrenilmeyen dillerin fonetik, gramer, kelime yapısı üzerinde yapılan çalıĢmalar Türkçe okullarının eğitimine, ders kitaplarının yayımlanmasına yardım etti. B. Çobanzâde, N. K. Dmitriyev, A. P. Poçeluyevskiy, Ġ. A. Batmanov, Yudakhin, H. Jubanov, N. T. Sauranbayev, S. Amanjolov, V. G. Egorov, B. M. Yunusaliyev, L. N. Haritonov, A. K. Borovkov, A. P. Dulzon, C. G. Kiekbaev, V. V. ReĢetov, E. Ġ. Ubryatova, M. S. ġireliyev, E. R. TeniĢev, A. M. ġerbak, N. A. Baskakov, A. N. Kononov ve diğer Türkologların Türkçeyle ilgili araĢtırmaları Türkoloji‘nin büyümesinde büyük katkı sağladı.

Referanslar

Benzer Belgeler

 En iyisi dominant , aynı zamanda kalıcı ve karakteristik bir tür birliği adlandırmalıdır..  Dominant tür kalıcı

Günümüz Türkçesinde, ismin kalın ve ince ünlülere sahip olması ile, sert veya tersi ünsüzle bitişine göre,.. -dır, -dir, -dur, -dür, -tır, -tir, -tur ve -tür

Bu bağlamda Çin’de yürütülen Türkoloji çalışmaları; Türkoloji bölümü bulunan üniversiteler, Türkçeden Çinceye çevrilen edebi eserler, Türkçe

Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY e-mail: editor@rumelide.com.. 

Sözlükte aşağıdaki kelimelerden önce ve sonra gelen ikişer

Hal ekleri cümlede yer alan isme yönelme, bulunma, ayrılma ve belirtme anlamları katar.. Yalın Hal: Bir ismin eksiz haline yani herhangi bir hal eki almamış haline "

Eklendiği sözcüğün anlamını ya da türünü değiştirerek yeni sözcükler oluşturan eklerdir. Yapım eki alan sözcüğe türemiş sözcük denir. Kelimenin bir yapım eki almış

-(a)d- Temel anlamı bilinmemekle birlikte bazı durumlarda kollektif anlamı olup çokluk ifade eder ve kimi durumlarda da ölçü belirtmek için kullanılır.