• Sonuç bulunamadı

Mutlakı Takyid Etmesi

“Mutlak; bir has lâfızdır ki, delâlet ettiği efrattan lâalettâyin birini ifade eder, bu efradın hepsine şayi olursa da ihata veçhile şamil olmaz.”95

90 İbn Kesîr, 5/591.

91 Tâberî (Halebî), 22/142.

92 Şafiî, Risâle, s. 41, Ha. No. 229; Ebû Dâvud, Ha. No: 2980; Taberî, 13/556, Ha. No. 16119;

Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 331, Ha. No. 842 (M. M. Şakir’den); İbn Kesîr, 3/323-324.

93 Tâc, 5/249 ( Müslim ve Ebû Dâvud’dan); Taberî, 8/588-589.

94 En’âm, 82. hakkında bkz. Tefsiru Abdirrezzak, v. 26b; Buhârî, Tefsir, 5/193; Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/140; Tirmizî, Tefsir; Tefsiru’n- Nesâî, v. 31b; Ebû Ya’lâ, Müs-ned, v. 238a; Taberî, 11/495, Ha. No. 13479. Bu neviden başka misaller için: Mâide, 38 hakkında: Şafiî, Risâle, s. 41, Ha. No. 224; Humeydî, Müsned, 1/280, Ha. No. 279; Müs-lim, Hudûd, Ha. No. 1; Ebû Dâvud, Ha. No. 4384, 4385; Tirmizî, Hudûd, 16. bab, Ha.

No. 1445; Taberî, 10/295, Ha. No. 11912. Nûr, 33 hakkında: Müstedrek, 2/398 (Hâkim tashih, Zehebî muvafakat eder ve mevkuf olarak da rivâyet edildiğine işaret eder); Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 5/46.

95 Ö. Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kâmusu, 1/67.

“Şümul ve ihataya, tayin ve tahsise delâlet eden bir şeyin intifasiyle cinsinde şayi olan lâfza mutlak, ve böyle bir şüyûdan hariç olan lâfza mukayyet de-nilir.”96 Zahiren mutlak, umum gibi ise de, mutlakta şümule delâlet eden kim, ne, nerede gibi umumi lâfızlar, istiğrak ifade eden muarref isimler söz konusu olmadığından mutlak olan lâfız, sadık olduğu fertlerden muayyen olmayan bir kısmına şayi olur, yoksa umum lâfızda olduğu gibi içinden bir şey kaçırmayacak derecede bütün efradını şamil ve muhit olmaz. Hz. Pey-gamber’in (s.a.s.) Kur’ân’ı açıklama şekillerinden biri de, ondaki bazı mutlak lâfızları takyid etmek suretiyle olmuştur.

Birinci Misal:

“(Namazda) Fâtihatul-Kitab’ı okumayanın hiç namazı yoktur.”97 Bu hadisle “... Artık Kur’ân’dan kolay geleni okuyunuz...” ( Müzzemmil, 20) âyetini takyid etmekte, kıraatin Fatiha olarak tayini bahis konusu ol-maktadır, İmam Ebû Hanîfe âyetin ıtlakına ve içtihadını teyid eden bazı hadislere dayanarak namazda kıraatin Fatiha olarak taayyün etmediğini, ancak vacip olduğunu kabul eder.

İkinci Misal:

ِ ْ َ َ ْ َ َ َ אَ َ ِّ َ ُ ْنَا َداَرَ ــَ ًةَأَ ــْ ِا ٌ ُ َر َجوَ َ : ْ َ אَ  ِّ ِ ا ِجْوَز َ َ َ َ ِّمُا ْ َ ...

:  ِ ا ُل ُ َر אَ ْ َ َ َأَ َ ْتَءא َ א َ َ .אَ ْ َ ِا ِ ِ ْرَا :َلאَ َ  ِ ا َل ُ َر َلَ ْ َا َ : ْ َ אَ َو .اً ِ اَو אً אَ ِ اً ِ اَو אً אَ ِ

ْ ُ ْ ِ َأ ْ ُכَ ْ َ ا ُ ْ َ ْ ُכَ ٌثْ َ ْ ُכُؤ َ ِ

﴿

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hanımı Ümmü Seleme diyor ki: Bir adam bir kadınla evlenmiş ve onu arka üstü yatırmak istemiş, kadın ise reddetmiş ve

“Resûlullah’a sormadıkça buna müsaade etmem.” demişti. Kadın gelip bu durumu bana anlattı. Ümmü Seleme de Resûlullah’a nakledince: “Ona haber gönder (gelsin)!” dedi. Kadın gelince Resûlullah ona şu âyeti

oku-96 Haydar Efendi, Usûl-i Fıkıh Dersleri, İstanbul, 1334 H., s. 148.

97 Müslim, 4 Ha. No. 34; Dârimî, Salât, 36; Tirmizî, Mevâkit, 69; Ahmed İbn Hanbel, 2/428;

İbn Mâce, İkâme 11.

du: “(Ey erkekler) kadınlarınız sizin tarlalarınızdır.” O hâlde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın.” ( Bakara, 223), amma tek yerden, tek yerden!”98

Huzeyme İbn Sabit’den: “Bir adam Hz. Peygamber’e, kadınlara arka taraftan varmanın hükmünü sordu. Cevaben: “Helâldir.” dedi. Adam ar-kasına dönüp ayrılınca, (yanlış anlamaması için) onu çağırdı veya çağrıl-masını istedi. Sonra buyurdu ki: “Ne demiştim? İkisinden hangisi, arka taraftan öndekine ise evet; amma arka taraftan arkadakine gelince hayır!

Allah, doğruyu söylemekten haya etmez (çekinmez): Kadınlara arkadan varmayınız.”99

Bu hadislerle Resûlullah “(Ey erkekler) kadınlarınız sizin tarlanızdır. O hâlde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın!” ( Bakara, 223) âyetinin ıtlakını takyit etmektedir.100

Üçüncü Misal:

Birisi Hz. Peygamber’e (s.a.s.) şöyle bir soru sordu: “Kadının kocası üzerindeki hakkı nedir?” Buyurdu ki: “Yediğinde yedirirsin, giydiğinde giydirirsin. Onun yüzüne vurma, ona çirkinlik isnat etme ve onu ev dı-şına çıkarma, kovma! (ondan uzak kalmak istediğinde bunu evin içinde yap.)”101

َ ْ َ ًא ْ َ

ُ ُ ِ ْ اَو ِ ِ א َ َ ْ ا ِ ُ وُ ُ ْ اَو

﴿

:ِ ِ ْ َ ِ ُل ُ َ َ َ ِ ْכِ َ ِ َ ُ َا...

.“ ٍح َ ُ َ ْ َ ًא ْ َ ِفوُ ْ َ ْا ِ ْ ُכَ ْ َ َ اَذِا ُ ُ ِ ْ ِا” : ِ ا ُل ُ َر َلאَ , ٍح َ ُ

98 Tirmizî, Tefsir; Taberî 4/410411; Tefsiru Abdirrezzak, v. 13a; (A. M. Şakir: Ahmed İbn Han-bel, 6/305; Beyhakî, Sünenü’1-Kübrâ, 7/195; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 1/262).

99 Fethu’l-Bârî, 9/257 ( Ahmed İbn Hanbel, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibban’dan); Şafiî, Ahkâ-mu’l- Kur’ân, s. 164; Mehâsinu’t-Te’vîl, 3/569; Tirmizî, Rızâ, 12; Dârimî, Nikâh, 30.

100 İbn Hacer’in beyanına göre Buhârî, Nesâî, Bezzâr gibi hadis imamları indinde, dübürün ha-ramlığına dair hadis sabit olmamıştır. Bu işi men edenler ise, Şeyheyn şartı üzere olmasa bile, müteaddit tariklerden gelen ve mecmuu ile delil olarak geçerli olan hadislere dayanmaktadır-lar. Zehebî bu hadisleri bir cüz’de toplamıştır ( Fethu’l-Bârî, 257-58); İbn Kesîr, 1/461-470;

Şerhu Meâni’l-Âsâr, 3/40-46 ( Tahâvî’ye göre men eden hadisler tevatür etmiştir (s. 42) Mu-bah olduğuna kail olan tek sahabî İbn Ömer’in de bizzat rücûu ve reddi aynı eser, s. 41’dedir);

Süyûtî, Lübâbü’n-Nukûl, s. 38-39, Sâ’lebî, 1/158b.

101 Tefsiru’n- Nesâî, v. 22a-b; aynı mânada Taberî, 7/310. (A. M. Şakir: Ebû Dâvud, Ha. No.

2142; İbn Mâce, 1850; Ahmed, 4/446 vs.)

İkrime: “... Sizi aldatmalarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin, ya-taklarından ayrılın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün!” ( Nisâ, 34) âyetini izah ederken “şiddetli olmayan bir şekilde dövün” demiş ve ilâve etmiştir ki: Resûlullah şöyle buyurdu: “Meşrû bir hususta size isyan ederlerse, on-ları şiddetli olmayan bir şekilde dövün.”102

Gelecek hadis rivâyetlerinden de bu husus açıkça anlaşılmaktadır.

Abdullah İbn Amr’dan rivâyete göre şöyle demiştir: “Hz. Resûlullah hayatta iken bir kadın hırsızlık yapmıştı. Malları çalınanlar gelip dediler ki “Yâ Resûlellah, bu kadın malımızı çaldı.” Kadının akrabaları dediler ki: “Biz tazmin edelim, fidye verelim.” Resûlullah: “Elini kesin!” dedi.

Bu kere: “Beş yüz dinar fidye verelim (de kesilmesin).” dediler. O: “elini kesin!” dedi. Bundan sonra kadının sağ eli kesildi. Kadın: “Tövbem kabul edilir mi?” deyince Resûlullah: “Bu gün, sen yaptığın suçtan dolayı, anan-dan doğduğun gündeki gibisin.” Bunun üzerine Allah Teâlâ: “Kim yaptı-ğı zulümden sonra tövbe eder, hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah, bağışlayan, merhamet edendir.” ( Mâide, 39) âyetini indirdi.

Benî Mahzûm kabilesinden olan bu kadının durumu Sahiheyn’de taf-silâtlı olarak rivâyet edilmektedir. Üsame’nin şefaat teşebbüsü Resûlulla-h’ı çok kızdırmış, “Muhammed’in kızı Fatıma da çalsa, elini kestirirdim.”

demiştir. Hz. Âişe’den öğreniyoruz ki “bu kadın sonradan hâlini düzeltip evlendi. Ara sıra yanıma gelirdi, ben de onun ihtiyaçlarını Resûlullah’a iletirdim.” diyor.”103

Bu hadislerle, kocalarını aldatma meyli olan kadınları, kocalarının dövmesine izin veren âyetin ُ ُ ِ ْ اَو ِ ِ א َ َ ْ ا ِ ُ وُ ُ ْ اَو “yataklarından ayrılın ve dövün!” ( Nisâ, 34) fıkrası, dövmenin şiddetli olmaması ve yüze vurulmaması tarzında takyid edilmiştir.

102 Taberî 8/311-312. (A. M. Şakir: Bu haber mürseldir. Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 2/155’de, Ta-berî’den başkasına nisbet etmez.) Fakat Câbir tarafından rivâyet edilen veda haccına dair ha-diste ( Müslim, 15 Ha. No. 147; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 3/320-321; Taberî 8/118) ْنِאَ

ٍحّ َ ُ َ ْ َ ًא ْ َ ُ ُ ِ ْ אَ َכِ َذ َ ْ َ َ fıkrası bu habere şahidlik eder.

103 Müslim, Hudûd, 8; Buhârî, Hudûd, 11.

Dördüncü Misal:

“Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık, Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin!” ( Mâide, 38) âyetinin ıtlakı, sünnet tarafından “sağ el”

olarak takyit edilmiştir.104