• Sonuç bulunamadı

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Âyeti Okuyarak Kendiliğinden Tefsir Etmesi 99

Âyetin nâzil olmasının akabinde, hutbe irad ederken yahut başka bir vesile ile Peygamberimiz âyeti okurken, herhangi bir suale muhatap ol-maksızın, bazen tefsir edeceğini tasrih ederek, bazen etmeyerek, bazı âyet-lerin mânâsını bildirirdi. Aşağıda bunların misalâyet-lerini zikredeceğiz.

a) Tefsir edeceğini tasrih etmesi:

אَ ِ אَ َ َ َ אَ َ ِ ا ِبאَ ِכ ِ ٍ َ آ ِ َ ْ َ ِ ْ ُכُ ِ ْ ُأ َ َأ :ُ ْ َ ُ ا َ ِ َر ِ َ َلאَ ...

(٢٠:ىر ا)﴾

ٍ ِ َכ ْ َ ا ُ ْ َ َو ْ ُכ ِ ْ َأ ْ َ َ َכ אَ ِ َ ٍ َ ِ ُ ْ ِ ْ ُכَ א َ َأ אَ َو

﴿

: ِ ا ُل ُ َر ْ ُכ ِ ْ َأ ْ َ َ َכ אَ ِ َ אَ ْ ا ِ ٍءَ َ ْوَأ ٍ َ ُ ُ ْوَأ ٍضَ َ ْ ِ ْ ُכَ א َ َأ אَ : ِ َ َ אَ َכَ אَ ُ ِّ َ ُ َ َو ُ אَ .אَ ْ ا ِ ُ ْ َ َ אَ َ ُ ا אَ َ אَ َو ِةَ ِ ْا ِ َ َ ُ ُ ْا ُ ِ ْ َ َ َ ِّ ّ ُ ْنَأ ْ ِ ُمَ ْכَأ َ אَ َ ُ اَو

ِهِ ْ َ َ ْ َ َد ُ َ ْنَأ ْ ِ ُ َכ ْ َأ َ אَ َ

Hz. Ali (r.a.) dedi ki: Size en büyük müjde ihtiva eden âyeti bildireyim mi? O âyet şudur: “Başınıza gelen her musibet, kendi yaptıklarınız sebebiyle-dir. Allah günahların bir çoğunu da bağışlıyor” ( Şûrâ, 30). Resûlullah bu âyeti okuyup bana dedi ki: “Ey Ali! bu âyeti sana tefsir edeceğim: Size dünyada gelen her türlü hastalık, ceza, belâ yaptıklarınız sebebiyledir. Allah Teâlâ, âhirette onları ayrıca tekrar cezalandırmayacak bir kerem sahibidir. Dün-yada affedip de ceza vermediği duruma gelince, Allah Teâlâ, affından son-ra cezalandırmaya dönmeyecek olan bir hilim sahibidir.”1

Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber (s.a.s.) “Ben o âyeti sana tefsir edece-ğim ya Ali!” demek suretiyle tefsir edeceğini açıkça bildirmiştir. Bu duru-ma başka misaller de vardır.2

b) Herhangi bir vesile ile Kur’ân okurken tefsiri:

Birinci Misal:

اوُ َ ِا” :“َةَءاَ َ ِةَر ُ ” ِ ُأَ ْ َ َ ُ َو  ِّ ِ ا َ إ ُ ْ َ َ ِْا :َلאَ ٍ ِ א َ ِ ْ ِّيِ َ ْ َ ْ ِכَ َو . ْ ُ َ وُ ُ ْ َ ا ُ ُכَ ْ َ ْ ُ ِإ א َأ َلאَ َ

(٣١/ ا)

“ِ ا ِنوُد ْ ِ אً אَ ْرَأ ْ ُ َ אَ ْ ُرَو ْ ُ َرאَ ْ َأ

َن ِ ُ َ ْ ُ َ َن ِ ُ ا ُ אَכ

Adiy İbn Hâtim dedi ki: Tövbe sûresinden “( Yahudiler ve Hıristiyan-lar) hahamlarını ve papazlarını, Allah’tan başka rabler edindiler.” ( Tövbe, 31) 1 Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/266; Taberî (Halebî), 25. 32; İbn Kesîr, 6/205 (İbn

Ebî Hatim’den); Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/9.

2 Ra’d, 39 hakkında yine Hz. Ali’den: Süyûtî, İtkân, 2/196 ( İbn Merdeveyh’ten); Fecr, 21 hakkında yine Hz. Ali’den: Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/349 ( İbn Merdeveyh’ten).

âyetini okuduğu sırada Resûlullah’ın huzuruna vardım. Dedi ki: “Onlar, hahamlarına ve papazlarına ibadet etmediler, lâkin onlar herhangi bir şeyi helâl kılınca, öbürleri de onlara uyarak helâl saydılar.”3

İkinci Misal:

“ٌةَدאَ ِزَو َ ْ ُ ْا ا ُ َ ْ َأ َ ِ ِ ” :َ َ ْا ِهِ َ  ِ ا ُل ُ َر َ َ :َلאَ ٍ ْ َ ُ ْ َ ...

ْ ُכَ نِا !ِ َ ْا َ ْ َا אَ :ٍدאَ ُ اَدאَ ،َرא ا ِرא ا ُ ْ َأَو ،َ َ ْا ِ َ ْا ُ ْ َأ َ َ َد اَذِإ :َلאَ

(٢٦/ )

َא َ ُ ُو ْ ِّ َ ُ َو אَ َ ِزاَ َ ُ ا ِ ِّ َ ُ ْ َ َا َ ُ אَ َو :َن ُ ُ َ َ .ُه ُ ُכ َ ِ ْ ُ ْنَا ُ ِ ُ اً ِ ْ َ ِ اَ ْ ِ ُ ا ُ ُ אَ ْ َا אَ ،ُ اَ َ .ِ ْ َ ِا َنوُ ُ ْ َ َ ُبא َ ِ ْا ُ ِ ْכَ َ َلَא .ِرא ا َ ِ אَ ِ ْ ُ َو َ َ ْا َא ْ ِ ْ ُ َو

. ْ ِ ِ ُ ْ َ ِ َ َاَ َو ِ ْ َ ِا ِ ْ َ ،ِ َ ا َ ِ ْ ِ ْ َ ِا َ َا אً ْ َ

Suheyb (r.a.) dedi ki: “Resûlullah (s.a.s.) “İyi işler yapanlara en güzel bir mükâfat ile bir de ziyade vardır.” ( Yûnus, 26) âyetini okuyup dedi ki: “Cennet-likler Cennet’e, Cehennem“Cennet-likler de Cehennem’e girince bir münadi şöyle seslenir: Ey Cennet ehli, Allah Teâlâ’nın size karşı bir vaadi vardır ki onu gerçekleştirmek istemektedir. Onlar: Allah bizim mizanımızı ağır kılmadı mı, yüzümüzü ak çıkarmadı mı ve Cennet’e girdirip Cehennem’den kurtar-madı mı? Daha başka ne vaadi olabilir ki?” derler. Resûlullah devamla: Bu-nun üzerine Allah hicabı açar, onlar da O’na bakarlar. Allah’a yemin ederim ki onlara bu temaşadan daha sevimli gelen hiç bir şey olmayacaktır.”4

Üçüncü Misal:

: ا إ)

ِ ِ א ا ِلْ َ ْ אِ ا ُ َ آ َ ِ ا ُ ا ُ ّ َ ُ

﴿

: َلאَ  ِّ ِ ا ِ َ ٍبِزאَ ِ ْ ِءاَ َ ْا ِ َ َכِ ٰ َ  ٌ َ ُ ِّ ِ َ َو ُ ا ِّ َر ُل ُ َ َ ؟ َכ َر ْ َ :ُ َ ُلאَ ُ َ .ِ ْ َ ْا ِباَ َ ِ ْ َ َ َ » :َلאَ (٢٧

.َ َ ْا

... ِ ِ א ا ِل ْ َ ْ אِ ا ُ َ آ َ ِ ا ُ ا ُ ِّ َ ُ

﴿

: َ َو َ ُ ُ ْ َ

3 Taberî, 14/209, Ha. No. 16631; Tirmizî, Tefsir; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 3/230; Buhârî, Tâ-rîhu’l-Kebir, 4/1-106. ( Ahmed M. Şakir’den)

4 İbn Mâce, Ha. No.187. Taberî, 15/67, Ha. No. 17626; Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbâ-nî, 18/175; Müslim, 1/297 ( Ahmed İbn Hanbel ile Müslim rivâyetinde âyet nihayettedir);

Tirmizî, Tefsir.

Berâ İbn Âzib’den (r.a.): Hz. Peygamber (s.a.s.) “Allah, iman edenlere dünya hayatında da âhirette de o sabit sözde daima sebat ihsan eder.” ( İbrâhim, 27) âyeti hakkında: “Bu âyet kabir azabı hakkında nâzil olmuştur. Kabirde ölüye: Rabbin kimdir? diye sorulur. O da: Rabbim Allah ve Peygamberim Muhammed’dir. İşte bu, Azîz ve Celîl olan Allah’ın “Allah iman edenlere dünya hayatında da âhirette de o sabit sözde daima sebat ihsan eder.” âyetin-deki “sabit söz”ün delâlet ettiği sözdür.” buyurdu.5

Misallerde görüldüğü gibi Hz. Peygamber (s.a.s.), herhangi bir vesile ile âyeti okumasını müteakip, onun hakkında bir açıklamada bulunuyordu.

Buna dair çok misal mevcuttur.6

c) Âyetin nüzûlünü müteakip tefsir etmesi:

Birinci Misal:

ُ ْ ا َتَوאَ ْ َ َو ،ِ ِزאَ َ ِ ْ َ ِ  ِ ا ُل ُ َر אَ َ ْ َ :َلאَ ٍ ْ َ ُ ِ ْ َناَ ْ ِ ْ َ ...

ٌء ْ َ ِ َ א ا َ َ َ ْ َز نِإ ْ ُכ َر ا ُ ا ُسא ا אَ َأ אَ

﴿

ِ َ ْا ِهِ َ ِ  ِ ا ُل ُ َر ىَدאَ ْذِإ ،ِ ِ א َ ْ َ ِ ٍمْ َ ىَا َنوُرْ َ : َلאَ  ِ ا ِل ُ َر َلْ َ ا ُ אَכ َ ِ َ ْ ا ا َ َ : َلאَ .(١: )

ٌ ِ َ ...ِرא ا َ ْ َ ْ َ ْ ِا :ُ َر ِِ ِدאَ ُ ،ُمَدآ يَدאَ ُ َمْ َ َכِ َذ : َلאَ ُ َ ْ َا ُ ُ ُ َرَو ُ اا ُ אَ ؟ َכِ َذ

5 Müslim, 51, Ha. No. 73; Tirmizî, Tefsir; Nesâî, 4/101; İbn Mâce, Ha. No. 4269; Nesâî, v. 47b.

6 İtkân, 2/196 (Hûd 117); A’râf, 143 hakkında: Taberî, 13/99, Ha. No. 15088; Tirmizî, Tef-sir; Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/144; Hâkim, Müstedrek, 2/320-321; Nisâ, 41 hakkında: Taberî, 8/370, Ha. No. 9518; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 2/164; Âl-i İmrân, 104 hakkında: İbn Kesîr, 2/86; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 2/62; İtkân, 2/192. Âl-i İmrân, 102 hak-kında: Tirmizî, 40, Ha. No. 2585; Tefsiru’n- Nesâî, v. 17a; İbn Mâce. Ha. No. 4325; Hâkim, Müstedrek, 2/294; Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr, v. 139b; İbn Ebî Hâtim, v. 51b-52a; Dürru’1-Mensur, 2/59. Kamer, 48-49 hakkında: İbn Kesîr, 6/479; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/137.

Vâkıa, 7 hak kında: İbn Kesîr, 6/509; Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/296; Tirmizî, Tefsir; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/163. Talâk, 2 hakkında: Tefsiru’n Nesâî, v. 106b. Me’âric, 36-39 hakkında: Hâkim, Müstedrek, 2/502; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/267. Müzzemmil, 17 hakkında: İbn Kesîr, 7/149; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/279. Muddessir, 56 hakkında: Tefsi-ru’n- Nesâî, v. 110a; Tirmizî, Tefsir; İbn Mâce, Ha. No. 4299; Hâkim, Müstedrek, 2/508; İbn Kesîr, 7/165; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/287. Tekvîr, 7 hakkında: İbn Kesîr, 7/223; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/154. Hac, 19-20 hakkında: Hâkim, Müstedrek, 2/387; Taberî, (Halebî), 17/133-134; İbn Kesîr, 4/625.

İmran İbn Husayn diyor ki: “Resûlullah bir gazvede bulunuyordu. Yol-da ilerlerken onun ashabı birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Birden Resûlullah şu âyeti yüksek sesle okudu. “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının, zira Kıyamet zelzelesi pek müthiş bir şeydir.” ( Hac , 1) Ashab derhal bineklerini süratlendirerek Hz. Peygamber’in etrafında toplanınca: “Bu günün hangi gün olduğunu biliyor musunuz?” dedi. “Allah ve Resûlü pek iyi bilir.” dedi-ler. Bu gün, Allah’ın Hz. Âdem’i çağıracağı gündür. Ona “Ey Âdem, ateşe girecekleri gönder!” der. O: “Ateşe girecekler ne kadardır?” der. Allah: “Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu Cehennem’de, biri Cennet’tedir.” Bu-nun üzerine ashabı derin bir sükûta gömülüp, çok üzüldüler. Resûlullah bu durumlarını görünce onları müjdeler ve “Sizden bir kişiye mukabil Ye’cûc ve Me’cûc’den bin kişi Cehennem’e gönderilecektir.” buyurur.7

Tebûk Gazvesi’nden dönerken8 nâzil olan bu âyeti, Peygamberimiz

(s.a.s.) ashabını toplayarak izah etmiştir. Âyette9 zikri geçen günün, hangi gün olduğunu bildirmiştir.

İkinci Misal:

ا ُ ُכَ َ ُ ْ ُכَ ْ َ אً ْ َ ْلِ ْ َ ْ َ اْ َ َ َ ْنِإَو

﴿

ْ َ َ َ א َ : َلאَ : َلאَ َةَ ْ َ ُ ِ َأ ْ َ ...

ِءَ ُ َ ْ َ ِ ا َل ُ َر אَ :ا ُ אَ َ  ِ ا ِل ُ َر ِ ْ َ َ ِإ ُنאَ ْ َ َنאَכ

(٢٨ : ) ﴾

ْ ُכَ אَ ْ َأ ْ ِ : َلאَ َ َنאَ ْ َ ِ َכْ َ َ َ () ِ َ ا َبَ َ َ :َلאَ ،אَ ِ ا ُ ِ ْ ُ ْ ُأ אَ ْ َ َ ْنِإ َ ِ ا ِمْ َ ْ ا . َسِرאَ ِ ْ َأ ْ ِ ٌلא َ ِر ُ ْ َ אَ َ א َ אِ َ َ َ َ ِّ ا نَا ْ َ ِهِ َ ِ ِ ْ َ ىِ اَو ِ ِ ْ َ َو اَ َ

Ebû Hureyre dedi ki: “Eğer yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir topluluk getirir de onlar sizin gibi olmazlar.” ( Muhammed, 38) âyeti indiğinde Selman Resûlullah’ın yanında bulunuyordu. Ashab: Biz yüz çevirdiğimiz-de bizim yerimize getirilecek olanlar kimlerdir acaba? çevirdiğimiz-deyince, Resûlullah, elini Selman’ın omuzuna koyarak: “Bunun kavminden kimseler olacaktır.

7 Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/211-212. Taberî (Halebî), 17/111; Tirmizî, Tefsir.

Başta âyet zikri geçmeksizin Ebû Saîd Hudrî’den: Buhârî, Tefsir, 5/241; Abd İbn Humeyd, Müsned, v. 121b; Tefsîru’n- Nesâî, v. 68a-68b; Tefsiru Abdirrezzak, v. 60 a ( Enes’den); Yahya ibn Sellâm, Tefsir, v. 39a ( Hasan’dan). Müslim, 1., Ha. No. 379

8 İbn Kesîr, 4/611 ( İbn Ebî Hâtim’den).

9 Bkz. Hac, 1.

Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki din, Ülker yıldızında asılı ol-saydı bile Faris diyarından bazı şahsiyetler ona kavuşabilirlerdi.” buyurdu.10 Bu rivâyete göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) bu âyeti nâzil olmasını müte-akip izah etmiş, ondaki müphem bir hususu bildirmiştir.

ç) Hutbe irad ederken açıklamasına dair misaller:

Birinci Misal:

َفא َ ْ َ ِ َو

﴿

: ُل ُ َ ِ َ ْ ِ ْا َ َ ُ َ َ ُ َو  ِ ا َل ُ َر َ ِ َ ُ َأ ِءاَدْر ا ِ َأ ْ َ ...

 ِ ا ُل ُ َر َلאَ َ .ِ ا َل ُ َر אَ َقَ َ ْنِإَو אَ َز ْنِإَو : ُ ْ ُ َ

(٤٦ : ا)

ِنאَ َ ِ ِّ َر َمאَ َ

… َ َ ِ א ا ُ ْ ُ َ ِنאَ َ ِ ِّ َر َمאَ َ َفא َ ْ َ ِ َو َ َ ِ א ا

Ebu’d-Derdâ diyor ki: Hz. Peygamber’in minberde “Rabbinin huzu-runda hesap vermekten korkan kimseye iki Cennet var.” ( Rahmân, 46) âyetini oku-duğunu işitince dedim ki: “Ey Allah’ın Resûlü, zina etse, hırsızlık yapsa da (yine buna nail) olur) mu?” Resûlullah yine âyeti okudu. Ben tekrar aynı so-ruyu sordum. Hadisin devamında üçüncü defa sormasından sonra Resûlul-lah yine âyeti okudu ve “ Ebu’d-Derdâ istemese de (böyledir).” buyurur.11

İkinci Misal:

ُ َر ِتْ َ ْ َ ُ ِإ

﴿

ِ َ ْا ِهِ َ َ َ َ ََ َ َ َ َ  ِ ا َل ُ َر نَأ ٍ ِ َ ِ َأ ْ َ ...

َ ِ ا אَ ُ ْ َأ א َأ :  ِ ا َلאَ

(٧٤ : )

َ ْ َ َ َو אَ ِ ُت ُ َ َ َ َ َ ُ َ نِ َ אً ِ ْ ُ ُم ُ َ ُ ْ ُ َ َ ُرא אَ אَ ِ ْ َأ ْ ِ ا ُ ْ َ َ ِ ا א َأَو : َنْ َ ْ َ َ َو אَ ِ َن ُ ُ َ َ َ אَ ُ ْ َأ ْ ُ َن ُ ُ ْ َ َ ُناَ َ َ ْ ا ِوَأ ُةאَ َ ْ ا ُ َ ُلאَ ُ اً ْ َ ْ ِ ِ َ ْ ُ َ :ُ ِ אَ ا ُ َ ْ ُ َ ،َن ُ َ ْ َ َ ُءאَ َ ا

. ِ ْ ا ِ ِ َ ِ ُ ْ ُ ْ ا ُ ُ ْ َ אَ َכ

Ebû Said el-Hudrî anlatıyor: “Resûlullah bir gün hutbe irad edip

“Kim Rabbine suçlu olarak gelirse onun için Cehennem vardır, orada ne ölür ne de yaşar.” ( Tâhâ, 74) âyetine gelince buyurdu ki: “ Cehennem’de temelli

10 Taberî (Halebî), 26/66; Tirmizî, Tefsir; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/57; İbn Kesîr, 6/325.

11 Tefsiru’n- Nesâî, v. 99a-99b; Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/293; Taberî (Halebî), 27/146; İbn Kesîr, 6/501 (Bunlardan başka Beğâvî’den); Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 6/146.

kalacak olanlar vardır, ne ölürler ne de yaşarlar. Ama orada devamlı kalma-yacak olanlara gelince, ateş onlara bir miktar dokunur, sonra şefaatçiler şe-faat ederler. Müteakiben onlar bölük bölük alınıp “hayat” veya “hayavan”

nehri denilen bir ırmağa atılıp oradan sel uğrağında kalan otlar gibi süratle biterler.”12 Buna başka misal de vardır.13

d) “Allah Teâlâ’nın şu kavli hakkında Resûlullah dedi ki…”

sîgası ile varid olan tefsirler:

َ אَ َ ِ ِ ْ َ ِ  ِ ا ِل ُ َر ْ َ

Daha ziyade rivâyete dayanan eski tefsirlerde bu sîga ile rivâyet edilen âyet tefsirlerine çok rastlanır. Bu neviden olan rivâyetlerle gelen izahla-rı, Peygamberimiz’in (s.a.s.) hangi vesilelerle yaptığı hakkında kat’î bir söz söylenemez. Bu hadisleri söylerken, ekseriyet itibariyle Hz. Peygamber’in

(s.a.s.) söz konusu âyetleri okumadığını zannediyoruz. Bazen sahabenin, çokça da sonradan gelen herhangi bir râvinin, ilgili hadisi, âyetin mânâsına muvafık görmesi neticesinde, bu sîga ile rivâyet edilen tefsirlerin çoğunun meydana geldiği kanaatindeyiz. Fakat her hâlukârda, âyetin mânâsına uy-duğunu gösterir. Misal olarak bu rivâyetlerden birini zikredelim:

ٍ ُأ َ ْ َ ْ ُ ْ ُכ

﴿

ِ ِ ْ َ ِ ُل ُ َ  ِ ا َ ِ َ ُ َا ِهِّ َ ْ َ ،ِ ِ َأ ْ َ ٍ ِכ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ َ ...

.ِ ا َ َ אَ ُ َ ْכَأَو אَ ُ ْ َ ْ ُ ْ َأ ،ً ُأ َ ِ ْ َ َن ِ ُ ْ ُ ْ َأ :َلאَ

(١١٠ :نا ْ لآ) ﴾

ِسא ِ ْ َ ِ ْ ُأ

“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz...” ( Âl-i İmrân, 110)

âyeti hakkında, Resûlullah’ın (s.a.s.) “Siz daha önce gelmiş olan yetmiş üm-metin en hayırlısı ve Allah katında en kerim olanısınız.” dediği rivâyet olunmaktadır.14 Bu neviden başka misaller de mevcuttur.15

12 İbn Kesîr, 4/527 ( İbn Ebî Hâtim’den, ayrıca âyet zikri geçmeksizin Ahmed İbn Hanbel ve Müslim’den.)

13 Bu neviden bir başka âyet tefsiri, Zuhruf, 77 hakkında: İbn Kesîr, 6/240 (Buhârî’den.) 14 Tefsiru Abdirrezzak, v. 6b; Abd İbn Humeyd, Müsned. v. 61b; Tirmizî, Tefsir; Taberî, 7/104,

Ha. No. 7622; Tefsiru İbn Ebî Hâtim, v. 55a; Ahmed M. Şakir ayrıca şunlara nisbet eder: İbn Mâce, Ha. No. 4288; Hâkim, Müstedrek, 4/84; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 5/3; Dârimî, 3/313.

15 Başka misaller için bakınız: Nebe, 23 hakkında: İbn Kesîr, 7/198 ( İbn Ebî Hâtim’den). Âl-i İmrân, 134 hakkında: Tefsiru Abdirrezzak, v. 14a; Ebû Dâvud, Ha. No. 4778; İbn Kesîr,

2- Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Âyet Hakkında Sual