• Sonuç bulunamadı

Hadislerin Kur’ân’a Muvafakatı ve Hadislere Âyetlerle

Hadisler Kur’ân’ı tefsir eder. Bu tefsir başkalarınınki gibi değil, yine vahiyle teyid edilmiş Resûlullah’ın (s.a.s.) izahıdır. Binaenaleyh hadislerin Kur’ân’a muvafık olması ve ondan bir asla dayanması, prensip olarak kabul edilmesi gereken bir keyfiyet olur. Bu sebeple menşei sahabe devrine çıkan erken bir zamanda, rivâyet edilen hadislerin Kur’ân’daki mesnedlerinin bahis mevzuu olduğunu müşahede ediyoruz. Bundan sonra göreceğimiz

“her hadisin mutlaka Kur’ân’dan bir âyete raci olması gerektiği mevzuu”

ile yakından alâkalı ve büyük bir ihtimalle orada ele alacağımız nazariyelere sebep teşkil eden “hadislerin Kur’ân’dan misdaklarının bildirilmesi” vakıası acaba hangi zemin ürerinde neşv ü nema bulmuştur? Kanaatimizce bu hâ-disenin âmilleri şunlar olmalıdır:

a) Bu suale karşı şüphesiz ki hatıra gelen ilk cevap, hadislerin Allah’ın kitabına arz edilmesini bildiren bir hadis-i şerifin mevcudiyetidir. Üstüne

112 İbn Mes’ûd’dan, zekât vermeyenlerin âhiretteki durumları hakkında: Humeydî, Müsned, 1/52, Ha. No. 293; Taberî, 7/436, Ha. No. 8285; İbn Ebî Hâtim ve İbnü’l-Münzir, Tefsir, v. 98a;

Tirmizî, Tefsir; Nesâî Sünen 5, 11; Hâkim, Müstedrek, 2/298-299;

Nisâ, 40 tefsirinde, Allah’ın zerre kadar olsun bir haseneyi kat kat artıracağı hakkında- İbn Mes’ûd’dan: Taberî, Tefsir, 8/364; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 2/163;

Hicr, 2 tefsirinde, günahkâr ehl-i kıblenin Cehennem’den çıkarılacakları hakkında Ebû Musa Eş’arî’den: Taberî (Halebî), 14, 2;

Bakara, 24 tefsirinde,ُةَرא َ ِ ْ َا / hicâra’nın tavsifi hakkında İbn Mes’ûd’dan: Taberî, 1/381, Ha.

No. 503; Hâkim, Müstedrek, 2/261; Süyûtî, Dürru’l-Mensur, 1/36;

İsrâ, 79 tefsirinde, İbn Mes’ûd’dan Kıyamet gününde Peygamberimiz’in şefaati hakkında:

Taberî (Halebî), 15/144; Tayâlisî, Müsned ( İbn Kesîr, 4/339);

Mü’min, 46 tefsirinde, şehitlerin ruhlarının durumu hakkında: İbn Kesîr, Tefsir, 6, 143. ( İbn Ebî Hâtim, Süddî ve Süfyân Sevrî’den naklen);

Mâ’ide, 119 tefsirinde, Allah’ın yarattığını değiştirenlerin cezası hakkında; İbn Mes’ûd’dan:

Ebû Dâvud, Ha. No. 4169; Taberî, 9/221, Ha. No. 10488. (Ancak bu hadîs İbn Mes’ûd tarikiyle merfû olarak da rivâyet edilmiştir: Bkz. Dârimî, Müsnedü’d- Dârimî, Bayezid Umu-mi (Veliyyuddin Ef.) Ktp., No. 824, (yazma), v. 153a; Nesâî, Tefsiru’n- Nesâî, v. 102a; Ebû Ya’lâ, Müsnedu Ebî Ya’lâ, v. 237a; Ebû Dâvud, Ha. No. 4168.

mühim hükümlerin bina edildiği bazı hadisler gibi, bu hadis hakkında da uzun münakaşalar cereyan etmiştir ki, biraz sonra bunlara temas edece-ğiz.

b) Kur’ân’da her şeyin açıklandığına dair âyetlerin varlığı.113

c) Bunun, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) nisbet ederek hadis uydurmaya veya ona nisbet edilen söz ve hükümlerde hataya düşülmesine karşı bir tedbir olması da hatıra gelen belli başlı sebepler arasındadır.

ç) Hadis rivâyetinde şiddet gösteren halife Ömer İbn el-Hattâb’ın ted-birleri ve bir çok sahabînin hassasiyeti114 karşısında, râvilerin doğrulukları-nı ispat ve kendilerini töhmetten uzak tutmak gayretleri de buna sebebiyet vermiş olabilir.

d) Demin işaret edilen hadisin, Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından söy-lenmediğini farz etsek bile, bir çok hadisin nihayetinde bizzat Peygambe-rimiz tarafından, Kur’ân’dan alâkalı bir âyetle istişhat edilmesinde, böyle hareket etmeye açık bir teşvik sezmekteyiz. Peygamberimiz’in hadisin ni-hayetinde, ilgili âyeti okuması, müteaddit gayelere matuf olmakta ise de, bu teşvik ruhu hepsinde müşterek bir unsur olarak kendini hissettirmekte-dir. O, böylece söylediği sözün, o âyeti açıklamasına dair olduğunu belirt-mek, Müslümanları Kur’ân’la devamlı bir münasebet kurmaya yöneltbelirt-mek, söylenen sözlerin ve verilen hükümlerin mutlaka bir delile dayanması icap ettiğini ders vermek istiyordu. Belki de söylediği her şeyin Kur’ân’dan bir esasa dayandığını belirtmek, kendisinin onun açıklayıcısı mevkiinde oldu-ğunu hatırlatmak istiyordu. Mevzuu dağıtmamak için bu, âyetle istişhat meselesine ait misalleri az sonra topluca vereceğiz.

e) Daha sonra umumi bir hüküm hâlinde ifade edilecek olan “Sünnet-teki her şey Kur’ân’dan bir esasa dayanır.” kanaatine iştirak eden sahabîle-rin mevcut olması. Meselâ; Abdullah İbn Mes’ûd’un (ö. 34/654) rivâyet etti-ği hadislere, Kur’ân’dan bir âyeti şahit getirmesinin misalleri çok fazladır, hatta bunun kendisi tarafından bir kaide ittihaz edildiği, bizzat ifadesiyle sabittir:

113 Bu âyetler şunlardır: Mâide 4; En’âm, 38; Nahl, 89.

114 Bu hususta bakınız: Ebû Dâvud, Ha. No. 5190, 5181; Ahmed Emin, Fecru’l- İslâm, s. 210.

ِ ِ ْ َ ِ ْ ُכאَ ْ َ َأ אً ِ َ ْ ُכאَ ْ َ اَذإ :ِ ا ُ ْ َ אَ َ َلאَ : َلאَ .ٍ َ ِ ْ ِقِرא َ ُ ْ ا ِ َ ُ ِ َכْ ا ُ َ ْ َ ِ ْ َ ِإ

﴿

َأَ َ ُ ... ِ ا َنא َ ْ ُ َلאَ اَذِإ َ ِ ْ ُ ْ ا َ ْ َ ْ ا نِإ .ِ ا ِبאَ ِכ ْ ِ َכِ ٰذ

.

ُ ُ َ ْ َْ ُ ِ א ا ُ َ َ ْ اَو ُ ِّ ا

Bu haberde İbn Mes’ûd’un “Biz size bir hadis söyledik mi, Allah’ın Kitabından onun tasdik edici delilini de getiririz.”115 dediği ve hadisin ar-kasından onu doğrulayan bir âyet okuduğu açıkça görülmektedir.

Abdullah İbn Abbas (ö. 68/687) Resûlullah’ın (s.a.s.) kuşluk namazını kıl-dığını işitince, Hz. Davûd (a.s.) hakkındaki “Biz dağları kendisine musahhar kıldık ki, bunlar akşamleyin ve kuşluk vakti onunla birlikte durmayıp tesbih ederlerdi.”( Sâd, 18) âyetine irca etmişti.116 Bir rivâyete göre o şöyle demişti:

“Duha namazını bu âyetten başkasında bulamadım.”117

Ebû Mûsa el-Eş’ârî (ö. 44/664) “Bu ümmette, Yahudi ve Hıristiyanlardan her kim beni işitir de sonra benimle irsal edilene iman etmezse Cehenne-m’e girer.” hadisi hakkında diyor ki: “Kendi kendime dedim: Resûlullah’ın söylediği her şey Allah’ın Kitabında vardır. Okuyup arayınca (dayandığı âyeti) buldum:118 “…Hangi zümre de onu reddederse bilsin ki varacağı yer ateştir. Bunda hiç şüphen olmasın...” ( Hûd, 17)

Saîd İbn Cübeyr (ö. 95/713): “Bana Resûlullah’tan hiç bir hadis vechi üzere ulaşmadı ki onun mısdakını Allah’ın Kitabında bulmuş olmayayım.”

diyor. Sonra mezkûr ( Hûd, 17) âyeti ve onunla ilgili misal verir.119

f) Hadisler için âyetlerden şahit getirme mevzuuna son bir sebep ola-rak da şu husus hatıra gelmektedir: Kur’ân’ı kendi re’ylerine göre tefsir etmek isteyen garazkârların ve onların tesirinde kalan saf insanların, ken-dilerine hadis rivâyet eden sahabeden, naklettikleri hadislerin Kur’ân’daki asıllarını istemiş olmaları da bu vakıaya sebep teşkil etmiş olmalıdır.”

115 Taberî (Halebî), 22/120; İbn Kesîr, Tefsir, 5/572 ( Taberî’den).

116 İbn Kesîr, a. g. e., 5/51 ( Taberî’den).

117 Beyzâvî, Envâru’t-Tenzîl, 4/146.

118 Bu haber hakkında bakınız: Tefsiru’n- Nesâî, v. 43a; Taberî, 15/281. Şerhte Ahmed Mahmud Şakir: Mecmau’z-Zevâid, 8/261-262’de Ahmed İbn Hanbel, Bezzâr ve Taberânî’ye nispet eder.

119 Taberî, 15/281 (Şerhte Mahmud Şakir, hadis burada mürseldir. Hâkim Müstedrek, 2/342 ve Ahmed İbn Hanbel’in Müsned’inde, 4/396’da mevsûl olarak rivâyet ederler.)

a) Peygamberimiz’in (s.a.s.) hadisle beraber ilgili âyeti okumasına dair misaller:

Bu rivâyetlerde başlıca şu sîgalar kullanılır:

1- َ َ ْا ُ ُ ْ ِ ْنِإ اُؤَ ْ ِا - dilerseniz şu âyeti okuyunuz.

ِ َ אَ ِ ِ ْ َ ْ ِ َغَ َ اَذِإ َ َ ْ َ ْ ا َ َ َ َ ا نِإ َلאَ  ِّ ِ ا ِ َ َةَ ْ َ ُ َِأ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ

﴿

ْ ُ ْ ِ ْنِإ اُؤَ ْ אَ  ِ ا ُل ُ َر َلאَ ...ِ َ ِ َ ْ ا َ ِ َכِ ِ ِ אَ ْ ا ُمאَ َ اَ َ :ُ ِ ا

.

ْ ُכَ א َ ْرَأ ا ُ ِّ َ ُ َو ِضْرَأ ْا ِ او ُ ِ ْ ُ ْنَأ ْ ُ ْ َ َ ْنِإ

Ebû Hureyre dedi ki: Resûlullah şöyle buyurdu: “Yüce Allah yarataca-ğı mahlûkların ne hâl üzere bulunacaklarını takdir edip de onlara ait kazayı tamamladığı zaman, akrabalık ayağa kalkıp: (Yâ Rab!) burası akrabalık münasebetlerini kesmekten sana sığınanların makamıdır, dedi... Bundan sonra Resûlullah (s.a.s.) isterseniz şu âyetleri okuyunuz buyurdu:120 “Demek idareyi ve hakimiyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesad çıkaracak, akrabalık münasebetlerini bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi?”( Muhammed, 22)

ِ ُ ِכا ا ُ ِ َ ًة َ َ ِ َ ْ ا ِ نِإ َلאَ  ِ ا ِ ِ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ ُ ا َ ِ َر َةَ ْ َ ُ ِ َأ ْ َ .

ٍدو ُ ْ َ ٍ ِ َو

﴿

ْ ُ ْ ِ ْنِإ اُؤَ ْ اَو אَ ُ َ ْ َ َ ٍمאَ َ َ אِ אَ ِّ ِ

Ebû Hureyre (r.a.), Peygamberimiz’in (s.a.s.) şöyle dediğini rivâyet eder:

“Şüphesiz Cennet’te bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürüse de onun gölgesini katedemez.’ isterseniz ‘yayılmış (daimi) gölgeler’

( Vâkıa, 30) âyetini okuyun.”121

2- َأَ َ ُ veya َ َ ْا :

ِ ا ُل ُ َر َأَ َ ُ - “sonra şu âyeti okudu” veya “sonra Resûlullah şu âyeti okudu.”

120 Hadis için bakınız: Buhârî, Tefsir, 6/43 ve Edeb, 7/72; Müslim, 45, 6. bab, Ha. No. 16;

Ahmed İbn Hanbel, Fethu’r-Rabbânî, 18/274; Tefsiru’n- Nesâî, v. 91b.

121 Müsnedü’d- Dârimî, v. 165a; Buhârî, Tefsir, 6/57; Tirmizî, Sıfatü’l-Cenne, 1. bab, Ha. No.

2524 ve Tefsir; Taberî (Halebî), 25/183. Bu sîgayla gelen rivâyetlere misal olarak ayrıca: Ah-zâb, 6 âyeti hakkında: Buhârî, Tefsir, 6/22; Şems, 8 âyeti hakkında: Taberî (Halebî), 30/211;

Secde, 17 hakkında: Ma’mer, Câmi’, v. 68b; Müsnedü’d- Dârimî, v. 164a. 164b; Taberî (Ha-lebî), 21/105; Taberânî, Mu’cemu’s Sağîr, Feyzullah Ef. Ktp., No. 545, v. 9a.

ُ َ َ ِّ ُ ِإ ِ ِ אَ َةאَכَز ىِّدَ ُ َ ٍ َ َأ ْ ِ אَ : ِ ا ُل ُ َر َلאَ : َلאَ ٍد ُ ْ َ ِ ْا ِ َ ْ ِ ُ ا ُ ُ אَ آ אَ ِ َن ُ َ ْ َ َ ِ ا َ َ ْ َ َ َو

﴿

 ِ ا ُل ُ َر אَ ْ َ َ َأَ َ ُ ُ ُ ِّ َ ُ ُعَ ْ َأ ٌعא َ ُ

.

... ِ َ َאَ ِ ْ ا َمْ َ ِ ِ ا ُ ِ َ אَ َن ُ َ ُ َ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ اً ْ َ َ ُ ِ ِ ْ َ

Abdullâh İbn Mes’ûd Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle dediğini rivâyet eder:

“Zekâtını vermeyen herkesin karşısına kıyamet günü boynuna dolanan çok zehirli bir erkek yılan dikilir. Sonra Resûlullah bize “Allah’ın kendilerine lütfu ile bol bol verdiği nimetlerde cimrilik edip harcamayanlar, sakın bu hali kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hayır! Bu, onların hakkında şerdir. Cim-rilik edip vermedikleri malları kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır...” ( Âl-i İmrân, 180) âyetini okudu.”122

3-

َ

َ ْ َا :

ِ ا ُل ُ َر َ َ ُ sîgasıyla gelenler.

َ َ אَ ْ ا َ ِ َ ْ َ ْ ا ِ ْ ُ َ ا َ ــْ َأَر اَذِإ” : َلאــَ  ِّ ِ ا ِ َ ٍ ِ אَ ِ ْ َ َ ْ ُ ْ َ אَ ْ َ َ ِ اوُ ِّכُذ אَ ا ُ َ א َ َ

﴿

 ِ ا ُل ُ َر َ َ ُ . ٌجاَرِ ْ ا َ ُ אَ ِ َ ِ ُ אَ ِ ِ אَ َ

“.

…ٍء ْ َ ِّ ُכ َباَ ْ َأ ْ ِ ْ َ َ

Ukbe İbn Âmir Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle dediğini rivâyet eder:123 “Kul isyan içinde olduğu hâlde Allah’ı, ona arzu ettiğini veriyor görürsen (bil ki) bu istidraçtır. Resûlullah sonra şu âyeti okudu: Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık.

Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sıra-da, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybedi-verdiler!” ( En’âm, 44)

4- َ َ ْ َا :

ِ ا َلאَ ُ - Sonra Resûlullah (s.a.s.) dedi ki” sîgasıyla gelen ri-vâyetler.

122 Hadis için bakınız: Taberî, 7/436, Ha. No. 8285. (Ahmed Şakir ayrıca Ahmed İbn Hanbel, Nesâî, Tirmizî ve İbn Mâce’ye nisbet eder).

123 Buhârî, Tefsir, 5/172; Tirmizî, Tefsir; Nesâî, Zekât, 5/11; İbn Huzeyme, Sahih, v. 228b. (Bu kaynaklar, bundan önceki (2) numaralı notta zikredilen Abdullah İbn Mes’ud hadisini “süm-me telâ Resûlullah…” lâfzıyla rivâyet ederler.) ‘ Ukbe İbn Âmir hadisi için bkz. Ah“süm-med İbn Hanbel, Müsned, 4/145; Taberî, 11/362, Ha. No. 13241; İbn Kesîr, 3/23; Süyutî, Dürru’l-Mensur, 3/12.

َلאَ ُ ِ ا ِر ُ ِ ُ ُ ْ َ ُ ِ َ ِ ِ ْ ُ ْ ا َ َ اَ ِ ا ُ ِا” : ِ ا ُل ُ َر َلאَ : َلאَ ٍ ِ َ ِ َأ ْ َ .”

َ ِ ِّ َ َ ُ ْ ِ ٍتאَ َ َכِ ٰذ ِ نِإ

﴿

: ِ ا

Ebû Saîd’den: “Resûlullah dedi ki: Mü’minin ferasetinden sakının.

Zira o, Allah’ın nuru ile bakar.” Sonra Resûlullah dedi ki:124 “... Elbette bunda feraseti olanlar için ibretler vardır.” ( Hicr, 75)

5- ِ ا ِبאَ ِכ ِ َכِ ٰذ ُ ِ ْ َ َو veya ِ ا ِبאَ ِכ ِ ُ ُ اَ ْ ِ َو- “Bunun, Allah’ın Kita-bında tasdik edici delili şu âyettir.” sîgasıyla varid olan rivâyetler.

Ebû Hureyre Hz. Peygamber’den (s.a.s.) şöyle dediğini rivâyet ediyor:

125

َ َ َ َ َو ْ َ ِ َ ٌنُذُأ َ َو ْتَأَر ٌ ْ َ َ אَ َ ِ ِ א ا َيِدאَ ِ ِ ُتْدَ ْ َأ : َ אَ َ ُ ا ُل ُ َ .

ٍ ُ ْ َأ ِة ُ ْ ِ ْ ُ َ َ ِ ْ ُأ אَ ٌ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ

﴿

:ِ ا ِبאَ ِכ ِ َכِ ٰذ ُ ِ ْ َ َو .ٍ َ َ ِ ْ َ َ َ

“Allah Teâlâ buyuruyor ki: Salih kullarım için gözlerin görmediği, ku-lakların işitmediği ve hiç bir beşerin kalbine gelmeyen nimetler hazırladım.

Bunun Allah’ın Kitabından onu tasdik edici delili: “Artık onlar için yap-makta olduklarına bir mükâfat olarak, gözlerin aydın olacağı (nimetlerden) neler gizlenmiş bulunduğunu kimse bilemez.” ( Secde, 17) âyetidir.”

Bu hadis Müslim tarafından, Muğîre İbn Şu’be’den mervî başka uzun bir hadis içinde zikredildikten sonra ٌ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ : َ َو َ ِ ا ِبאَ ِכ ِ ُ ُ اَ ْ ِ َو َلאَ

... lâfzıyla126 varid olmaktadır.

אَ ِّ َ ُ َ ِ ِ ِ َ ِ אَ ُ ُ ْ َ َو َ َ َ ا ُ َ ْ َ َ ا نِإ : ِ ا ُل ُ َر َلאَ : َلאَ َةَ ْ َ ُ ِ َأ ْ َ ِبאَ ِכ ِ َכِ ٰذ ُ ِ ْ َ َو ،ٍ ُ ُأ َ ْ ِ ُ ِ َ َ َ َ ْ ا نِإ َ .ُهَ ْ ُ ْ ُכُ َ َأ ِّ َ ُ אَ َכ . ْ ُכِ َ َ ِ ُبا ا َ ُ َ ا نَأَو ِتאَ َ ا ُ ُ ْ َ َو ِهِدאَ ِ ْ َ َ َ ْ ا ُ َ ْ َ َ ُ َ ا نَأ ا ُ َ ْ َ ْ َ َأ

﴿

:ِ ا .

ُ ِ ا

124 Taberî (Halebî), 14/46; Tirmizî, Tefsir; İbn Kesîr, 1/576’da, bu hadisi Sünen kitaplarına nis-bet eder.

125 Tirmizî, Tefsir.

126 Müslim, İman, 84. bab. Ha. No. 312.

Ebû Hureyre’den, Resûlullah (s.a.s.) dedi ki: “Allah sadakayı kabul eder ve onu sağ eline alarak, sizden birinin tayını besleyip büyüttüğü gibi bü-yütür, öyle ki bir lokma (sadaka) Uhud Dağı gibi olur. Bunun Allah’ın Kitabından tasdik edici delili şu âyettir:127 “Onlar bilmediler mi ki şüphesiz Allah, kullarından (sadır olan) tevbeyi kabul edecek, sadakaları alacak olan ancak Kendisidir ve hakikatte Tevvab ve Rahim yalnız O’dur.” (Tövbe, 104)

Bazı hâllerde, hadisin nihayetinde âyet okunduğuna dair fıkralar za-hiren Peygamberimiz’e (s.a.s.) mensup ise de hakikatte müdrec olduğu şa-rihler tarafından ifade edilir. Müdrec olup olmadığını tayin etmek bazen hakikaten zorlaşır. Çünkü fail tasrih edilmeyince, gaip fiildeki (üçüncü şa-hıs) zamir, Peygamberimiz’e (s.a.s.), râvi sahabîye veya isnaddaki râvilerden herhangi birine râci olabilir. Meselâ;

ِنאَ َ ْ اَو ُةَ ْ ا ُهدُ َ يِ ا ُ ِכ ْ ِ ْ ا َ ْ َ : ِ ا ُل ُ َر َلאَ : ُل ُ َ َةَ ْ َ ُ אَ َأ אَ ْ ِ َ

:

َ אَ َ ُ َ ْ َ ِ ْ َ ْ ُ ْ ِ ْنِإ اُؤَ ْ اَو . ُ َ َ َ َ يِ ا ُ ِכ ْ ِ ْ ا אَ ِإ ِنאَ َ ْ ا َ َو ُ َ ْ ا َ َو .

אً א َ ْ ِإ َسא ا َن ُ َ ْ َ َ

﴿

Ebû Hureyre, Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir:

“ Fakir, bir iki hurmanın veya bir iki lokmanın savuşturduğu kimse değildir.

Asıl fakir, istemekten çekinendir.” İsterseniz şu âyeti okuyunuz: “İnsanlar-dan ısrarla bir şey istemezler.” ( Bakara, 273)128

İbn Hacer hadisin sonundaki âyetin, Buhârî’nin şeyhi İbn Ebî Mer-yem tarafından okunduğunu tahkik eder.129 Fakat Nesâî’nin tefsirindeki rivâyetin sonunda אً א َ ْ ِإ َسא ا َن ُ َ ْ َ َ ﴿ :ْ ُ ْ ِ ْنِإ اُؤَ ْ اَو﴾ şeklinde merfû olarak görünmektedir.130

ُ ِ ا ُ ِ َ ْا ُ ُ ا ِ ْ َ َ ُ ِإ :َلאَ  ِ ا ِل ُ َر ْ َ ُ ْ َ ُ ا َ ِ َر َةَ ْ َ ُ ِ َأ ْ َ .

אً ْزَو ِ َ אَ ِ ْا َمْ َ ْ ُ َ ُ ِ ُ َ َ

﴿

:اُؤَ ْ ا َلאَ َو .ٍ َ ُ َ َحאَ َ ِ ا َ ْ ِ ُنِ َ َ ِ َ אَ ِ ْا َمْ َ

127 Tirmizî, Zekât, Ha. No. 662; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 2/471; Tefsiru’n- Nesâî, v. 40a-40b; Hâkim, Müstedrek, 2/333.

128 Buhârî, Tefsir, 5/164; Nesâî, 5, 85; İbn Huzeyme, Sahîh, v. 24b; Ebû Ya’lâ, Müsned, v.

289b.

129 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 9/270.

130 Nesâî, Tefsiru’n- Nesâî, v. 13a.

Ebû Hureyre’nin rivâyetine göre131 Resûlullah dedi ki: “ Kıyamet günü, iriyarı bir adam gelir ki, Allah katında sivrisinek kanadı kadar çekmez (yani hiçbir kıymeti olmaz.) Ve dedi ki: Şu âyeti okuyunuz: “... Biz kıyamet gününde onlar için hiçbir ölçü tutmayacağız.” ( Kehf, 105)

İbn Hacer bu hadisi şerh ederken diyor ki: “اُؤَ ْ ا :َلאَ َو - Ve dedi ki:

Şu âyeti okuyunuz sözünde, kail sahabî olabileceği gibi, hadisin bâkıyesi cümlesinden olarak merfû da olabilir.”132 Hadisin Müslim rivâyetinde َلאَ َو kısmı yoktur. Taberî rivâyetinde ise َأَ َ ُ şeklindedir. Hiç birinde fail tasrih edilmemiştir.

b) Sahabenin âyetlerle istişhad etmelerine misaller:

Rivâyetlerden anlaşıldığına göre, çok hadis rivâyet eden ashabdan Ebû Hureyre (ö. 58/678), Enes İbn Mâlik (ö. 93/712), Ebû Said el-Hudrî (ö. 78/697), Abdullah İbn Mes’ûd (ö. 34/654), Âişe (ö. 58/678) gibi sahabîlerde daha çok rastlanmak üzere, sahabîler muhataplarını ikna etmek ve doğruluklarına şa-hit getirmek gayesiyle, içtihatlarıyla hadise muvafık âyeti zikrediyorlardı.

Birinci Misal:

Ebû Hureyre şöyle diyordu: Resûlullah buyurdu ki: “Her doğan ço-cuk ancak fıtrat üzere doğar. Bundan sonra anası, babası onu Yahudi ya-parlar, Nasranî yaya-parlar, Mecûsî yaparlar...133 Bundan sonra Ebû Hureyre, isterseniz şu âyeti okuyunuz, dedi: “O halde sen, batıl dinlerden uzaklaşarak yüzünü ve özünü, hak din olan İslâm’a yönelt. Yani Allah’ın insanları yarat-masında esas kıldığı o fıtrata uygun hareket et! Allah’ın bu hilkatini kimse de-ğiştiremez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların ekserisi bunu bilmezler.”

( Rûm, 30)

İkinci Misal:

Ebû Said el-Hudrî’nin Peygamberimiz’den (s.a.s.) rivâyet ettiği uzun bir hadis içinde kıyamet gününde insanların hâli ve az çok sevabı

olanla-131 Buhârî, Tefsir, 5/236; Müslim, 40, Ha. No. 18; Taberî, (Halebî), 16/35. Kehf 105.

132 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 10/41.

133 Müslim, Kader, 6. bab, Ha. No. 22; Buhârî, Tefsir, 6/20; Ebû Ya’lâ, Müsned, v. 290a.

rın Cehennem’den çıkarılacakları bildirilir, “En sonunda Allah meleklerine şöyle buyuracaktır: Gidiniz, kalbinde zerre kadar hayır olanları çıkarınız.134 Ebû Saîd bu hadisi söylediği zaman şunu da ilâve ederdi: Eğer tasdik et-mezseniz, (şu âyeti) okuyun: “Şüphesiz ki Allah zerre kadar haksızlık etmez;

(zerre miktarı) bir iyilik olursa onun (sevabını) kat kat artırır. Kendi canibin-den ayrıca pek büyük bir mükâfat verir.” (Nisâ 40)

Üçüncü Misal:

Abdullah İbn Mes’ûd en büyük günahların “ şirk, çocuğunu öldürme ve komşunun karısıyla zina” olduğunu, Hz. Peygamber’den (s.a.s.) rivâyet ettikten sonra diyor ki: Şu âyet, Resûlullah’ın bu sözünün tasdiki olarak inmiştir:135 “Onlar ki Allah’ın yanında başka bir Tanrı daha (katıp) tapmaz-lar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar(dan birini) yaparsa cezaya çarptırılır.”( Furkân, 68)

Görüldüğü gibi sahabîler, hadis naklettikten sonra, kalıplaşmış çeşitli ibareleri kullanmalarını müteakip, herhangi bir âyet okumakla, Hz. Pey-gamber’in (s.a.s.) o sözünün, okudukları âyetin tefsiri olduğunu anlatmak istiyorlardı. Bazen kendilerini töhmetten kurtarmak için böyle yapıyorlar, bazen muhataplarında bir tereddüt eseri görmüş olduklarından, hadisin Kur’ân’daki misdakını belirtmiş oluyorlardı. Bu tatbikatın misalleri çok fazladır.136

134 İbn Mâce, Ha. No. 60; Taberî, 8/361-362, Ha. No, 9506, 9507. (Şerhte Ahmed Şâkîr ayrıca:

Buhârî, Müslim, Tayâlisî ve Ahmed İbn Hanbel’e de bu hadisi nisbet eder).

135 Tirmizî, Tefsir, (Furkan sûresi); Buhârî, Tefsir (Bakara sûresi), 6/14; Ebû Dâvud, Ha. No.

2310; Müslim, İman, 37. bab, Ha. No. 142; Taberî (Halebî), 19/41.

136 Bunlardan bir kısmı için bakınız: Ebû Hureyre’nin “Sizden öncekilerin yolunu takip edeceksi-niz.” hadisi için Tövbe, 69 âyetini şahit getirmesi hakkında: Müsnedü Ebî Ya’lâ, v. 286a; Fet-ret ehli, ahmak vs. gibi kimselere kıyamet günü Peygamber gönderilerek mükellef olacakları hadisi için İsrâ, 15 âyeti ile istişhadı hakkında: Taberî, (Halebî), 15/54; İbn Kesîr, 1/23; “Hiç biriniz ُ ْ َرَز zera’tu demesin, lâkin ُ ْ َ َ harastu desin.” hadisi için, yine Ebû Hureyre’nin Vâkıa, 62-64 âyetleri ile iştişhadı hakkında: İbn Kesîr, 6, 532. ( Taberî ve Bezzâr’dan); Taberî (Halebî), 27/198; Enes ibn Mâlik’in: “Her kim dünyayı ihlâs üzere terk ederse...” hadisi için Tövbe, 5 âyetiyle iştişhadı hakkında: İbn Mâce, Mukaddime, 9. bab, Ha. No. 60; Hz. Âişe’nin ru’yet meselesinde En’âm, 103 ve Şûrâ, 51 ile istişhadı hakkında: Müslim, İman, Ha. No.

287.

6- Sıhhatini Tespit Gayesiyle Hadisi Kur’ân’a