• Sonuç bulunamadı

1.2. TUTUM-DAVRANIŞ İLİŞKİSİNİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK

2.1.2. Mobil İletişim Teknolojilerinin Gelişimi ve Mobil Sistemler

Günümüzde teknolojide yaşanan gelişme ve ilerleme birçok alanda kendini göstermektedir. Bunun en önemli örneğini ise mobil iletişim araçlarında görmekteyiz. Mobil iletişim teknolojileri geçmişten günümüze kadar önemli bir süreçten geçerek gelişme kaydetmiştir. Yaşanan bu gelişme ve ilerleme bilginin iletimini, kaynaklara ulaşımını ve insanların birbiriyle olan etkileşimini daha kolay ve hızlı hale getirmiştir.

Mobil iletişim teknolojilerinde yaşanan mobil devrim, 1980’li yıllarda kablosuz telgrafla başlamıştır. 1910-1980 yılları arasında sabit telefon sistemleri, 1980’li yıllarda analog mobil sistemlerle devam etmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren dijital mobil sistemler kullanılmaya başlanmış ve 21. yüzyılın başlangıcıyla beraber multimedya sistemler, mobil hizmetler daha yaygın bir şekilde günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir (Barutçu, 2008: 261).

Mobil iletişim sistemlerindeki gelişmeler ve ilerlemelerin dört aşamada gerçekleştiği ifade edilmektedir. Bu dört aşama; Birinci Nesil Sistemler (1G), İkinci Nesil Sistemler (2G), Üçüncü Nesil Sistemler (3G) ve Dördüncü Nesil Sistemler (4G) olarak aşağıda ayrıntılı şekilde açıklanmaktadır (Barutçu, 2008: 261-262; Başkaya, 2010: 28-38):

Birinci Nesil Sistemler (1G): Sadece ses iletişimi sağlayan analog teknolojinin

kullanıldığı sistem olarak nitelendirilmektedir. 1G sistemler 1970’li yılların sonunda kullanılmaya başlanmıştır. 1G sistemlerin en bilinenleri "Advanced Mobile Phone System" (AMPS), "Total Access Communication System" (TACD) ve Avrupa’da kullanılan "Nordic Mobile Telephone" (NMT)’dir. Birinci nesil sistemler yetersiz kapsama alanı, zayıf ses kalitesi, kararsız yapısı ve telsiz iletişim kurabilme özellikleriyle bilinmektedir. İskandinav ülkeleri, İngiltere, Almanya ve Fransa bu sistemi kullanan ilk ülkeler arasında yer almaktadır. 1G sistemlerin kullanımının 1990’lı yıllara doğru hızla artmasıyla birlikte kullanıcı sayısı 20 milyona ulaşmıştır. 1G’nin

kullanıcı sayısının giderek artması zaman içerisinde kullanıcıların ses kalitesi, kapsama alanı gibi ihtiyaçlarına cevap verememesine neden olmuştur. Kullanıcıların bu alandaki beklentilerinin artması, sayısal bir mobil haberleşme sistemi olan ikinci nesil sistemlerin ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiştir.

İkinci Nesil Sistemler (2G): 1G’ye ilave edilen sayısal teknolojiler, mobil

haberleşme teknolojisinin kullanıldığı dijital sistemlerin yani ikinci nesil sistemlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu sayede analog sistemlerde ortaya çıkan problemler çözülmüş, veri iletimi ve ses kalitesi artmış, veri iletim hızı yükselmiştir. Dünyada ilk olarak Finlandiya’da kullanılmaya başlayan 2G sistemler farklı ülkelerde farklı standartlar altında uygulama fırsatı bulmuştur. İkinci nesil sistemler, birinci nesil sistemlere göre kapasite ve performans bakımından daha güçlüdür. Dünyada yaygın olarak kullanılan 2G sistem olarak Time Division Multiple Access (TDMA), Global System for Mobile Communicaitons (GSM), Code Division Multiple Access (CDMA) ve Personel Digital Communication (PDS) bilinmektedir. Bunlar içerisinde en çok kullanılan teknoloji ise GSM’dir. GSM’de veri transferi bir sistem içinde gerçekleştiği için birinci nesle göre radyo frekanslarını daha verimli bir şekilde kullanmakta ve kullanıcılarının konuşmalarını şifreleyerek daha güvenli bir hizmet sağlamaktadır. Ayrıca 2G ile birlikte sağlanan bir diğer hizmet ise kısa mesaj (Short Message Service- SMS)’dir. 2G’de yaygın olarak kullanılan GSM teknolojisinin yeterli veri aktarımı ve görüntü iletimi sağlayamaması 2.5G ve 3G sistemlerini ortaya çıkarmıştır. 2.5G teknolojisi ikinci nesilde yer alan GSM sistemine GPRS’in eklenmesiyle geliştirilmiştir. GPRS’le birlikte geliştirilmiş sistemde yüksek hızda kablosuz internet ve veri iletimi imkanı sunulmaktadır.

Üçüncü Nesil Sistemler (3G): Bu sistemin temeli, 1985 yılında Uluslararası

Telekomünikasyon Birliği’nin (International Telecommunicaiton Union-ITU) kurulmasıyla atılmıştır. 3G sistemler, yüksek hızda çoklu ortam, ses ve görüntü iletimi amacıyla tasarlanmıştır. Üçüncü nesil sistemler de tıpkı 1G ve 2G sistemler gibi hücresel ağ sistemini kullanmakta ve daha önceki sistemlere göre resim, video gibi büyük dosyaları daha hızlı aktarma imkanı sunmaktadır. 2G’de ses hizmeti ile birlikte sunulan faks, veri aktarımı, sms gibi hizmetlere rağmen gelişen teknolojiye bağlı olarak kullanıcı isteklerinin yeterli düzeyde karşılanamaması ve küresel anlamda bir iletişim sisteminin var olmaması üçüncü nesil sistemlerin geliştirilmesine neden olmuştur.

Böylece üçüncü nesil teknolojik sistemlerle birlikte kullanıcılar dünya üzerinde herhangi bir yerde telsiz sistemler tarafından algılanarak iletişim kurma imkanı bulmuştur. 3G sistemler daha önceki sistemlerin altyapılarında herhangi bir değişikliğe gidilmeksizin Wireless Application Protocol (WAP), GPRS ve Enhance Data Rates for Global (EDGE) gibi ara çözümlerle veri transfer hızının artılmasına yardımcı olmuştur. 3G iletişim teknolojisi sayesinde; telefon görüşmesi, görüntü kaydetme, TV ve video izleme, e-posta kontrol edebilme, internette bilgi araştırma, video konferans, e- ticaret/online alışveriş, finans hizmetleri, mobil bankacılık hizmetleri, mobil ticaret, müzik, navigasyon gibi farklı hizmetler kullanıcılara sunulmaktadır.

Dördüncü Nesil Sistemler (4G): Bu sistem, Uzun Vadeli Evrim (Long Term

Evolution) teknolojisine dayanmakta, kullanıcılara 3G’ye göre daha hızlı hizmet sunmakta ve cep telefonu gibi taşınabilir cihazlara IP tabanlı bağlantıyı beraberinde getirmektedir. LTE ile birlikte 4G’de büyük miktarlardaki veriler daha az maliyetle sunulmakta ve geniş frekans bandının optimize edilmesiyle de iletişim hızı artırılmaktadır. Böylelikle kullanıcılar yüksek yükleme/indirme hızına ulaşmakta ve kullanıcıların çevrimiçi servislerdeki bekleme süreleri kısalmaktadır. 4G, 3G’ye oranla daha sorunsuz ve hızlı bağlantı, daha rahat küresel dolaşım imkanını beraberinde getirmiştir. Böylelikle dördüncü nesil iletişim teknolojisi ile dünyanın herhangi iki noktası arasındaki veri akış hızı 100 Mbps’ye kadar çıkmaktadır. 1G, 2G ve 3G’ye göre 4G mobil internet uygulamaları bakımından önemli gelişmelerinde önünü açmıştır. Ayrıca dördüncü nesil iletişim teknolojisinin beraberinde sunduğu mobil genişbant kullanımı ile çoklu ortam içerikleri (video, TV gibi) cep telefonu ya da taşınabilir bilgisayarlardan mobil olarak rahat ve yaygın bir biçimde izlenebilmektedir.

Mobil iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler zamanla kullanıcıların istek ve ihtiyaçlarındaki değişimi de beraberinde getirmektedir. Bu amaçla Beşinci Nesil Sistemler (5G) gündeme gelmeye başlamıştır. 2018 yılında hayata geçmesi planlanan bu iletişim sisteminin cep telefonu ve bilgisayarlar dışındaki saat, otomobil ve ev gibi farklı binlerce araç ve cihazda kullanılabilen hızlı, bağlantı problemi olmayan bir hizmet olması beklenmektedir. 5G ile Ultra HD çözünürlükteki videoları indirmek ve yüklemek 4G’ye göre daha kısa sürede gerçekleşecektir. 5G’nin geriye yönelik olarak 3G ve 4G ile uyumluluk göstermesi beklenmektedir (www.ntv.com.tr, 2017).

Mobil iletişimde yaşanan teknolojik ilerleme ve gelişmeler işletmelerin pazarlama faaliyetlerini de etkisi altına almaktadır. İnternetin günlük yaşamın önemli bir unsuru haline gelmesi ve cep telefonlarının hayatımızın her anında bulunması, işletmeleri bu kanallar aracılığıyla müşterilerine ulaşmaya zorlamaktadır. Bu nedenle, mobil iletişim teknolojileri müşterilerle etkileşime geçmek isteyen işletmeler açısından önem arz etmektedir (Barutçu, 2008: 261; Çakır vd., 2010: 28). Mobil iletişim teknoloji ve araçlarını kullanan işletmeler müşterilerine kolayca ulaşabilecek ve pazarlama maliyetlerini de minimum seviyelere çekebileceklerdir.